Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/395 E. 2023/52 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/395 Esas
KARAR NO : 2023/52

DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAVA TARİHİ : 05.10.2010
KARAR TARİHİ : 19/01/2023

İstanbul 40.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 18/10/2012 tarih, 2011/233 Esas ve 2012/257 Karar sayılı ilamının Yargıtay 17.Hukuk Dairesini’nin 20/12/2016 tarih, 2015/16939 Esas ve 2016/11732 Karar sayılı ilamı ile bozulmakla Mahkememize tevzi edilmiş ve 2017/395 esas numarasını almıştır. Mahkememizde görülmekte olan Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkili banka tarafından davalı/borçlu … ve …’nin müşterek ve müteselsil kefaleti ile … A.Ş. lehine 05.12.2007 tarihli Genel Kredi Sözleşmelerine istinaden krediler kullandırıldığını, bu sözleşmelere istinaden açılan ve kullandırılan kredi hesaplarının 21.07.2010 tarihinde kapatıldığını, kredi hesaplarının kapatıldığı ve borcun ödenmesi gerektiği hususlarını içeren ihtarın, … 48.Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile tebliğe çıkarılmasına ve muhataplarına tebliğ edilmesine rağmen borcun ödenmediğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine davalı/borçlu …, … ve diğer borçlular aleyhine … 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı alınarak işbu alacaklarının tahsilini teminen … 3.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından haciz yolu ile takip yapıldığını, işbu ihtiyati haciz kararı uyarınca, davalı/borçlu … ve … adına kayıtlı gayrimenkullerin haczi için … Tapu Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazıldığını, … Tapu Sicil Müdürlüğü’nün … tarih ve … Yevmiye nolu yazıları ile verilen cevapta;
a)…’nin maliki olduğu … Mah. 654 Ada, 3 parselde kayıtlı 8 numaralı bağımsız bölümün tamamının … tarih … yevmiyeli işlemle intifa hakkını …’ye tanıyarak çıplak mülkiyetini 1/2’şer hisse olarak … ve …’ye satıldığını,
b)…’nin maliki olduğu … Mah. 631 Ada, 20 parselde kayıtlı 8 numaralı meskenin tamamının … tarih ve … yevmiyeli işlemle …’ya sattığının bildirildiğini, söz konusu tasarrufların iptalinin gerektiğini, zira … Mah. 654 ada, 3 parsel, 8 numaralı bağımsız bölüm yönünden; … adına kayıtlı iken 27.11.2007 tarihinde taşınmazın tamamında … lehine intifa hakkı tanınarak 1/2’şer pay ile … ve …’ye satılan … Mah. 654 Ada, 3 parselde kayıtlı 8 numaralı bağımsız bölümde tasarrufun iptalini gerektiren birden çok nedenin mevcut bulunduğunu, bu nedenlerin ilki; tasarrufların, alacaklıları ızrar kastıyla yapılmış olup, işlemin karşı tarafının eş ve çocuklar olması, bu durumun bilindiğine karine teşkil ettiğinden; İİK md.280’e göre iptale tabi olduğunu, lehine intifa hakkı tesis edilen …’nin, davalı/borçlu …’nin eşi, çıplak mülkiyetin 1/2’şer pay ile devredildiği … ve …’nin ise … ve …’nin çocukları olduğunu, İ.İ.K. 280.maddesinde; malvarlığı borçlarına yetmeyen borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebileceğini hükme bağladığını, bunun yanında şayet işlemin diğer tarafında bulunan; borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ise borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ile zarar verme kastını bildiklerinin farz olunduğunu, birçok Yargıtay kararında, karı-koca ile usul veya füruu arasında yapılan tasarruflarda, karşı tarafın, borçlunun içinde bulunduğu mali durum ile alacaklılara zarar verme kastını bildiklerine hükmettiği, bu nedenle tasarrufların iptal edilmesi gerektiğini ifade ettiğini, tasarrufların İİK’nın 278/2.maddesi kapsamında bağışlama niteliğinde olduğunu ve kesin olarak iptale tabi olduğunu, İİK md.278/2 maddesi 1.bendi uyarınca; …’nin, dava konusu taşınmaz üzerindeki intifa hakkını eşine tanıması, çıplak mülkiyetini de çocuklarına satması işlemi karşısında; İİK 278.maddesinde bağışlama ve ivazsız tasarrufların batıl olduğunu hüküm altına alırken 2.bendinde de ”Karı ve Koca ile Usul ve Füru …. Arasında yapılan ivazlı tasarrufların” da bağışlama niteliğinde ve dolayısıyla batıl olduğunu ifade ettiğini, şu halde davalı/borçlu …’nin hem taşınmazın tamamı üzerindeki intifa hakkının borçlunun eşi …’ye tanınması tasarrufu; hem de taşınmazın çıplak mülkiyetini çocukları … ile …’ye satması tasarrufunun İİK 278/2 maddesi 1.bendi uyarınca bağışlama niteliğinde olup batıl olduğunu, İİK md.278/2’nin 2.bendi uyarınca; resmi senetlerin incelenmesinde; taşınmazın tamamı üzerinde intifa hakkı tesisi işlemi için 116.000,00-TL, çıplak mülkiyetin satışı işlemi için 58.000,00-TL üzerinde anlaşılarak işlem gerçekleştirildiğini, bu bend hükümlerine göre, akdin yapıldığı sırada ivaz olarak düşük bir bedelin kararlaştırılmasının da bağışlama gibi değerlendirilerek, iptal yaptırımına tabi tutulduğunu, nitekim, müvekkili bankanın haricen yaptırdığı inceleme neticesinde taşınmazın gerçek değeri ile borçlu ve ailesi arasında kararlaştırılan bedel arasında neredeyse dört misli fark olduğunu tespit ettiğini, bu nedenle; taşınmaz üzerinde intifa hakkı tesis edilirken ve satış işlemi yapılırken bedel olarak gerçek piyasa değerinin dörtte biri bedel kararlaştırıldığından, mezkur tasarrufun, İİK 278/2 maddesi 2.bendi uyarınca da iptale tabi olduğunu, tasarrufun İİK’nın 279.maddesine göre de iptale tabi olduğunu, İİK 279.maddesine göre; para veya mutat ödeme vasıtalarından gayri bir suretle yapılan ödemeler ve vadesi gelmemiş bir borç için yapılan ödemelerinde hacizden evvelki bir sene içerisinde yapılmışsa batıl olduğunu, davalı/borçlu ile diğer davalılar arasında bir borç/alacak ilişkisi mevcut olup, borcun ödenmesi amacıyla (mahsuben) devir işlemi yapılmış ise, bu işlemlerin de batıl ve iptale tabi olduğunu, … Mah., 631 Ada 20 Parselde 8 nolu bağımsız bölüm yönünden; tasarrufun İİK’nın 278/2.maddesine göre bağışlama niteliğinde ve kesin olarak iptale tabi olduğunu, davalı/borçlu …’nin, maliki olduğu gayrimenkulü 07.06.2010 tarihinde 285.000,00-TL bedel ile …’ya sattığını, öncelikle; mezkur gayrimenkulün piyasa değerinin, satışın yapıldığı değerden bir hayli yüksek olduğunu, ivazlar arasındaki bu dengesizlik sebebiyle, mezkur tasarrufun, kanunun emredici hükmü karşısında, bağışlama niteliğinde sayılacağını ve butlan hükümlerine tabi olacağını, davalı/borçlu aleyhine 04.08.2010 tarihinde icra takibine geçilerek haciz tatbik edildiği göz önüne alındığında İİK 278.maddesinde yazılı sürelerin de geçmediğinin ortada olduğunu, bu sebeplerle, söz konusu tasarrufun İİK 278/2 maddesi gereği iptali gerektiğini, tasarrufun yapıldığı tarihin, borçlunun alacaklılara zarar verme kastıyla hareket ettiğini gösterdiğini, zira satışın yapıldığı 07/06/2010 tarihinden yaklaşık bir ay sonra müvekkili bankanın, muhataplara hesap kat ihtarnamesi gönderdiğini ve borcun ödenmemesi üzerine 04.08.2010 tarihinde icra takibine geçildiğini, bu durumda, borçlarını ödeyemeyeceklerini anlayan borçluların, mevcutlarını eksiltmeye başladığını, kötü niyetli bir şekilde sahip oldukları mallarını çok hızlı bir şekilde elden çıkardıklarını, nitekim …’nin muhtemel bir icra takibinde evinin üzerine haciz konularak satılması ihtimalini göz önüne alarak, taşınmazını yarı fiyatından daha azına sattığını, taşınmazın böylesine bir şekilde elden çıkarılmasının, alacaklılara zarar verme kastı ile hareket edildiğinin göstergesi olduğunu, alıcının, alacaklılara zarar kastı ile hareket edildiğini ve borçlunun içinde bulunduğu durumu bildiğinin en bariz ispatının; taşınmazın satış bedeli olduğunu, taşınmazı yarı fiyatına satın alan davalı …’nın, borçlunun alacaklılarından mal kaçırdığını ve içinde bulunduğu mali sıkıntıları bilebilecek kişilerden olduğunu, zira 600.000,00-TL’nin üzerinde bir değeri olan taşınmazı yarı fiyatından daha azına satın alan alıcının, böylesine bir durumu bilmediğini iddia etmesinin; dürüst, makul, orta zekalı insan davranışına aykırı düştüğünü, günümüz ticari ve sosyal hayatı ve bu hayatın olağan akışının alım-satım ilişkilerinin taraflarına; yek diğeri hakkında kusuru ortadan kaldıracak nitelikte ve yeterlilikte araştırma yapmak yükümlülüğünü yüklediğini, kuyumculuk sektöründe ve Kapalı Çarşı gibi dünyaca bilinen bir yerde faaliyet gösteren bir şirketin ortaklarından …’nin çok basit bir araştırma neticesinde dahi içinde bulunduğu maddi ve ekonomik durumu öğrenebilecek nitelikte olduğunu, tasarrufun, İİK md.279’a göre de iptale tabi olduğunu, İİK md.279’a göre; para veya mutat ödeme vasıtalarından gayri bir suretle yapılan ödemeler ve vadesi gelmemiş bir borç için yapılan ödemelerin de hacizden evvelki bir sene içerisinde yapılmışsa batıl olduğunu, davalı/borçlu ile diğer davalılar arasında bir borç/alacak ilişkisi mevcut olup, borcun ödenmesi amacıyla (mahsuben) devir işlemi yapılmış ise bu işlemlerin de batıl olduğunu ve iptale tabi olduğunu, davanın yetkili mahkemede açıldığını, zira davalı/borçlu ile müvekkili banka arasında mevcut kredi sözleşmesinin 51. Ve 52.maddeleri ile ihtilafların hallinde İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili kılındığını, işbu sözleşme hükmünün, zorunlu dava arkadaşlığı ilkesi ve Yargıtay kararları uyarınca davanın yetkili mahkemede açıldığını, borçluların aciz halinde olduğunu, icra dosyasına sunulan haciz tutanaklarından da anlaşılacağı üzere; alacaklarını karşılar miktarda menkul mal bulunamadığından davalı/borçlunun aciz halinde bulunduğunun anlaşılmakta olduğunu, İİK md.277/1’e göre mevcut haciz tutanaklarının İİK md.105/2’e göre aciz vesikası hükmünde olduğunu, davalıların söz konusu taşınmazlarla ilgili tasarrufun iptali için, İİK md.277 vd. Maddeleri gereğince, Mahkemenize müracaatla dava açma ve söz konusu taşınmazın tekrar el değiştirmesi halinde bundan müvekkili bankanın olumsuz olarak etkilenmemesi için; taşınmazın tapu kaydına İİK md.281 gereği ihtiyati haciz konulmasını talep ettiklerini, davalarının İİK md.277 vd. Maddeleri uyarınca açılmış olup, İİK md.284’e göre süresinde olduğunu, borcun doğum tarihi (kredi sözleşmelerinin imzalandığı tarih ve kredi kullandırım tarihleri) iptale konu tasarruftan önce olduğunu beyanla fazlaya ilişkin dava ve takip hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmazların kayıtlarına; … 3.İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyası alacaklarının tahsili zımnında İİK 281.maddesi gereğince teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasına, … İli, … İlçesi, … Mahallesi, 654 Ada, 3 Parselde kayıtlı 8 nolu bağımsız bölümde kain taşınmaz üzerinde… tarih … yevmiye numarası ile tescil edilen … tarafından … lehine intifa hakkı tesisine dair tasarrufun, aynı taşınmaz üzerinde … tarih … yevmiye numarası ile tescil edilen … tarafından 1/2’şer pay ile … ve …’ye satışa ilişkin tasarrufun, … İli, … İlçesi, … Mah. 631 Ada, 20 parselde kayıtlı 8 nolu bağımsız bölümde kain taşınmaz üzerinde … tarih … yevmiye numarası ile tescil edilen … tarafından …’ya satış işlemine ait tasarrufun tapu tashihine mahal olmadan iptaline, söz konusu tasarrufa konu taşınmazın cebri icra yolu ile icra takip dosyasından olan alacaklarını karşılayacak miktarda haciz ve satışına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalılar …, … ve … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; … ve …’nin müşterek ve müteselsil kefil olarak borçlusu bulundukları … A.Ş. firmasında davacı bankadan 05.12.2007 tarihli Kredi sözleşmesi gereği kredi kullandırıldığını ve kullandırılan kredi hesaplarının 21.07.2010 tarihinde kapatıldığını, yani borcun kefiller açısından muaccel olduğu tarihin 21.07.2010 ve borç ilişkisinin tesis edildiği tarihin ise 05.12.2007 tarihi olduğunu, müvekkili …’nin diğer davalı (kefil) … arasındaki evlilik birliğinin … 2.Aile Mahkemesi’nin … Esas, … Kararlı dosya ile 28.11.2007 yılında son bulduğunu, verilen hükmün 6. bendinde kararlaştırıldığı üzere …taşınmaz aile ortak konutu iken bu kere çıplak mülkiyeti müşterek çocuklar … ve…’a (diğer davalılar) devir edilecek ancak taşınmazın üzerinde kurulacak olan intifa hakkı ile taşınmazın kullanma hakkı ölünceye kadar …’de kalacak şekilde hüküm tesis edildiğini, tarafların mahkeme hükmünü aynen uyguladıklarını, davacı banka ile davalı … arasındaki borçlandırıcı işlemin ise boşanma kararından (28/11/2010 tarihinden) sonra 05.12.2010 tarihinde gerçekleştiğini, yani boşanma kararı verilip müvekkili mahkeme kararı ile intifa hakkına kavuşmuş iken borçlandırıcı işlemin daha tesis edilmediğini, bu hukuki durumun diğer davalılar … ve … içinde geçerli olduğunu, zira davalı …’nin tasarruf tarihinde küçük olan … ve …’ın velayetini ve yine aynı Mahkeme kararı yüklenmek sureti ile davalı …’den tamamen ayrıldığını ve …’nin hayatını müvekkillerinden ayrı ve bağımsız bir şekilde sürdürdüğünü, …’nin davacı banka ile yaptığı tasarruftan bihaber olduklarını, …’nin hiçbir ticari ilişkisine müdahil olmadıkları gibi ne tarz ticari ilişkiler kurduğunu da bilmediğini, 28/11/2007 tarihli mahkeme kararından sonra gerçekleşen borç ilişkisinin 21/07/2010 tarihinde muaccel olması durumundan da bihaber olduklarını, borcun muaccel olduğu tarihten bir sene geriye yürütülen ve aynı zamanda müvekkillerinin Mahkeme kararı ile sağladıkları müktesebatlarının borçlandırıcı işlemden önceki döneme denk geldiği dikkate alındığında, davacı tarafça dava dilekçesine derç edilen Yargıtay kararlarının da müvekkillerini bağlamadığı ve tasarruflarına halel getirmeyeceğinin açık olduğunu, davaya esas iddiaları bu cihetle kabul etmediklerini, … ile müvekkili … arasında gerçekleşen boşanma davasından önce tasarrufun iptaline konu edilen taşınmazın ailenin ortak konutu olarak aile bireyleri tarafında kullanıldığını, …’nin kefil olmakla aile konutuna zarar verebilecek tasarrufta bulunsa dahi MK.194 madde kapsamında bu tasarrufu müvekkili açısından himaye görmeyeceğini, dolayısı ile davacı tarafın iddialarına karşı bu bakımdan da yasal engel bulunduğunu, …’nin … Ülkesinde beton santralleri, taş ocakları olan bir iş adamı ve yılın büyük bölümünü orada geçirdiğini, aynı zamanda adına 50.000.000 USD bedelli taşınmaz kaydı olan bir şirketinde büyük hissedarı olduğunu, kaldı ki asıl borçlu … A.Ş. adına kayıtlı birçok taşınmazın bulunduğunu, müvekkillerinin davalı … ile aralarındaki ticari ve ekonomik münasebetleri olmadığından son maddi durumunun ne olduğu ile ilgili bir bilgi sahibi olmadıklarını, bu bakımdan şahsın şirketlerdeki hissesine tekabül eden nakdi ve gayri nakdi sermayesi ile yurtdışı yatırımları değerlendirildiğinde aciz duruma düşmesinin mümkün olmadığını müvekkillerinin tahmin ettiklerini, bu yönden de açılan davanın ön koşulunun oluşmadığını savunduklarını, davanın bu sebeple reddi gerektiğini, zira davacı tarafça gerekli araştırmaların tam olarak yapılmadığını beyanla davanın ön şartı oluşmadığı ciheti ile davanın reddine ya da dava yargılama neticesinde müvekkillerinin her üçü ciheti ile davanın reddine, dava masrafları ile kanuni vekalet ücretinin, her üç müvekkili açısından ayrı ayrı tespitle davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacılar tarafından yukarıda detaylı olarak belirtilen gerekçelerle eldeki davayı açtığı, Mahkeme’nin 11.10.2010 tarihlinde aldığı karar ile; müvekkilinin maliki bulunduğu “… ili, … ilçesi, … Mahallesi, 631 Ada 20 Parsel, 8 nolu bağımsız bölüm” olarak kayıtlı taşınmazın üçüncü şahıslara devrinin önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz konulmasına karar verdiğini, davalılardan …’nin de aralarında bulunduğu borçluların icra takibine 10.08.2010 tarihinde itiraz ettiklerini, davacı bankanın, borçluların itirazını hükümden düşürmek için, İİK’nın 264.maddesi uyarınca, itirazın tebliğinden itibaren yedi gün içinde açması gereken itirazın iptali davasını açmayarak, geçersiz hale dönüşen ihtiyati hacze ve buna ilişkin düzenlenmiş olan geçici haciz tutanağına dayanarak huzurda görülen tasarrufun iptali davasını açtığını, bilindiği gibi tasarrufun iptali davası açılabilmesi için gerekli koşullardan birisinin -dava şartı- kati veya geçici nitelikte aciz belgesi alınmış olunması olduğunu, huzurda görülen davanın, davacı bankanın borçluya ait işyerlerinde uyguladığı 04.08.2010 tarihli ihtiyati hacze ilişkin tutanaklara dayanak yapılarak açıldığını, oysa bahse konu ihtiyati haciz hükümsüz kaldığından, huzurdaki davanın açılması şartı olan geçici veya kati aciz vesikasının da ortadan kalktığını, bu nedenle öncelikle dava şartı yerine getirilmemiş olduğundan açılan davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin halen Türk Hava Kuvvetleri’nde kurmay albay rütbesi ile görev yaptığını, müvekkilinin uzun yıllar boyunca yaptığı görevlerin karşılığı olarak ödenen; maaş, ek ödemeler ve diğer resmi ödenekler ile yapmış olduğu birikimler ile davalılardan …’nin maliki bulunduğu ve tapuda “… mahallesi, 631 ada, 20 parsel” olarak kayıtlı taşınmazın gerçek değerini ödeyerek 07.06.2010 tarihinde satın aldığını, davacı tarafın taşınmazın bedelinin eksik ödendiği ve bu nedenle tasarrufun bağışlama sayılacağı için iptali iddiasının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin, bahse konu taşınmazı rayiç değerini ödeyerek satın aldığını, satış bedelinin 285.000,00-TL’lik kısmını banka havalesi ile kalan bölümünü ise davalı alıcı …’ye altın, bilezik ve çeşitli ziynetlerden oluşan mücevher ile ödendiğini, satış bedelinin bakiye kısmı için kıymetli maden olarak yapılan bu ödemeye ilişkin düzenlenen makbuz-tutanağın Mahkemeye sunulacağını, taşınmazın bedelinin kalan bölümünün bahsedilen şekilde ödendiğine tanıklık edecek olan şahısların isim ve adreslerinin de ayrıca Mahkemeye bildirileceğini, fakat bu bedelin, ülkemizde yapılageldiği üzere, tapu kayıtlarında eksik gösterildiğini, müvekkilinin dava konusu taşınmazı 07.06.2010 tarihinde satın aldığını, davacının dilekçesinde belirttiği üzere borçlular ile bankanın yapmış olduğu kredi hesaplarının 21.07.2010 tarihinde kapatıldığı, borçlulara 22.07.2010 tarihinde hesap kat ihtarnamesinin gönderildiğini, müvekkilinin tasarrufunun tarihinin bütün bu işlemlerden önce olduğunu, davacının iddiasının aksine tasarrufun tarihinin hiçbir şekilde müvekkilinin diğer davalının “borçlu” olduğunu bildiğine kanıt olmayacağını, aksine tasarruf tarihinin daha eski olması, üçüncü şahsın borçlunun borçluluk durumunun bilinmediğinin veya bilinemeyeceğinin mantıksal sonucu olduğunu, buna rağmen davacının hiçbir kanıtı olmaksızın ve hatta tarihlerin kronolojik dizimi aksini göstermesine karşın, müvekkilinin diğer davalı …’nin kefili olduğu bir kredi sözleşmesinden doğacak olan borcunun bildiğini iddia ettiğini, hiçbir maddi temeli olmayan bu iddianın tamamen soyut ve dayanaksız olduğunu, müvekkilinin elinde bulunan birikimlerini değerlendirmek amacıyla, daha önce verdiği karar doğrultusunda çevresindeki tanıdıklarına haber vermesi soncunda, davalılardan …’nin maliki bulunduğu taşınmazın satılacağını öğrendiğini, sonrasında tarafların anlaşması ile satış işleminin gerçekleştiğini, müvekkilinin daha öncesinde davalı …’nin bankaya borcu olduğu veya bir kredi sözleşmesini kefil olarak imzalamış olduğuna dair en ufak bir bilgisinin bulunmadığını, elinde bulunan mevcudunu daha iyi koşullarda değerlendirmek amacıyla bir taşınmaz satın almış olan müvekkilinin satıcının ekonomik durumunu araştırmak gibi bir yasal yükümlülüğü de bulunmadığını, hukuki bir işlem gerçekleştirdiği bir şahsın borçlu olduğunu dahi bilmediği bir durumda, müvekkilinin alacaklı bankayı zarara uğratmak kastıyla hareket edebilmesinin zaten mümkün olmadığını, müvekkilinin, tasarrufunu bankaya zarar vermek amacıyla değil, bizzat birikimlerini daha iyi koşullarda değerlendirmek amacıyla gerçekleştirdiğini, tamamen iyiniyetli olan tasarruf sahibinin tasarrufunun iptal edilemeyeceğinin de yasa gereği olduğunu, müvekkilinin iptali istenen tasarrufuna konu taşınmazı, taşınmazın gerçek değerini ödeyerek aldığını, müvekkilinin taşınmazı satın almadan önce danıştığı birkaç emlak işi ile uğraşan tanıdıklarının, o tarihte bahse konu taşınmazın değerinin yaklaşık 500.000,00-550.000,00-TL olabileceğini söylediklerini, taşınmazın eski maliki … ile yaptıkları pazarlık sonucu anlaştıkları bu bedelin 285.000,00-TL’lik bölümünün banka havalesi ile bakiye bölümünün ise altın ve ziynet olarak kendisine teslim edilmek suretiyle ödendiğini, taşınmazın gerçek değeri ödenmiş olduğu için davacının bedelin eksik ödendiği ve bunun da iptale dayanak teşkil ettiği yönlü iddiasının hiçbir dayanağının bulunmadığını beyanla davacının haksız ve hukuki temelden yoksun davasının reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR /
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, … 20.Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası celbedilmiş, tapu kayıtları dosyamız arasına alınmış, taşınmazlar üzerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememizin 24/05/2011 tarihli duruşmasında dinlenen davalılar …, … ve … tanığı …: ”Davalı … benim kardeşim olur kardeşim ile … 1989 yılında evlendiler 2007 yılında boşandılar, boşanmadan önce ben 6-7 yıl …’ı görmedim, … 2005 yılında yurt dışına gitti o tarihten beri kendisini görmedim, o tarihten beri ayrı yaşamaktadırlar, kardeşim ile … evlendikten sonra o evde oturdular ve çocuklar hala o evde oturmaktadırlar bunun haricinde malların devri hakkında bilgiye sahip değilim, … beyin işleri ile ilgili herhangi bir bilgim yoktur … bey Hiçbir zaman yakın olmamıştır 2005 yılında yurt dışına gitmiştir ondan öncede işleri ile ilgili bir konuda bahiste bulunmamıştır” şeklinde, aynı duruşmada dinlenen davalılar …, … ve …’nin diğer tanığı …: ”Ben …nin yardımcısı olarak 1998 yılında çalışmaya başladım 2008 yılında ayrıldım, bu süre içinde … ile çocukları … oturuyorlardı oturdukları ev kendilerinindi şu anda çocukların olduğunu biliyorum çocuklar hala orada oturmaktadırlar, daha önceden ev … beyindi, … bey 2005 yılına kadar … eve gelip gidiyordu 2005 yılından sonra gelmedi yurtdışına gitti, yurtdışında be iş yaptığını bilemiyorum, kendisi yurtdışına gelip gidiyordu ben çalışan olduğumdan tam olarak ne iş yaptığını bilmiyorum, 2005 yılından sonra 2007 yılına kadar hiç gelmedi 2007 yılında da … hanımdan boşandılar” şeklinde beyanda bulundukları anlaşılmıştır.
Mahkememizin 05/07/2011 tarihli duruşmasında dinlenen davalılar …, … ve … tanığı …: ”Ben 2005 yılından 2010 yılına kadar … ve …nin yardımcılığını yaptım aynı zamanda özel şöförlüğünü yaptım . Benim .. ve … yanlarında çalıştığım sürece … bulunan kendi evlerinde oturuyorlardı. …benim işe başladığım 2005 yılında yurt dışında yaşıyordu bu tarihten sonra senede bir defa geliyordu 2007 yılına kadar en fazla 3 veya 4 defa gelmiştir. Geldiği zamanlarda çocuklarını görmeye geliyordu. 2007 yılında … ve … boşandılar o tarihten sonra hiç görmedim. … evde …ve çocukları kalıyor. 2010 yılına kadar çalışmaya devam ettim 2010 yılında ayrıldım.2007 yılında boşanma olacağı zaman çocuklar Yeşilyurttaki evin babaları tarafından kendilerine verildiğini söylüyordu. Ben tarafların ne şekilde anlaştığını bilmiyorum sadece çocukların söylediğini biliyorum” şeklinde, aynı tarihli duruşmada dinlenen davalı … tanığı … : ”Davalı … benim eniştem olur. 2010 yılı Mayıs ayları başında … ziynet eşyalarını bozduracağını söyledi birlikte 3 4 kuyumcuya gittik en son Kapalıçarşı da bulunan … en yüksek ücret verildiğinden ziynet eşyaları bozduruldu. Karşılığında 260 bin küsur TL ziynet eşyası tuttu eniştemin yanında ayrıca 72.000-TL civarında nakit para vardı. Parayı bozduracağı zaman enişteme sorduğumda lazım olduğunu söyledi ayrıca bir yere yatıracağını söyledi. Eniştemin bir ev aldığını biliyorum ancak nereden aldığını bilmiyorum. Evin alındığı tam tarihi bilemiyorum benim bilgim Mayıs ayında ziynet eşyalarını bozdurduğudur. Eniştem … de oturmaktadır oturduğu yeri biliyorum kendisi subaydır. Ancak aldığı evin yerini bilmiyorum.
Davalı … vekilinin talebiyle soruldu: Ziynet eşyalarını bozdurduktan sonra paralar orada kaldı. Orada yaşlı bir bayan vardı ancak parayı onun alıp almadığını bilemiyorum biz paraları alıp çıkmadık ziynet eşyalarını bıraktık ve oradan ayrıldık. Kuyumcuya giderken eniştem ve benim yanımda … isminde kişide vardı. Yanımızda bir kişi daha vardı yanlış hatırlamıyorsam adı … idi. Biz Kapalıçarşıda 3 4 kuyumcu gezdik kuyumcuları gezerken bize … yoldaşlık yaptı en son … geldik en uygun fiyatı verdiği için ziynet eşyalarını bıraktık” şeklinde, aynı tarihli duruşmada dinlenen davalı …’nın diğer tanığı …: ”Davalı … yı Kapalıçarşı dan 7 8 yıl öncesinden tanırım ben Kapalıçarşıda Kuyumcu imalatçısıyım. Diğer davalıları da tanırım ancak her hangi bir samimiyetim yoktur. 2010 yılı 5. ayında Kapalıçarşı da yanıma geldi bir kısım ziynet eşyaları olduğunu söyledi bunları bozduracağını fiyat almak istediğini ev alacağını söyledi. Birlikte Kapalıçarşıda bulunan 3 4 kuyumcuya gittik ayrı ayrı fiyat aldık en son …gittik …göstermiş olduğumuz ziynet eşyalarına en uygun fiyatı verdiler onun üzerine ziynet eşyalarına … karşılında 200 küsur bin lira tuttu … abi altınları bıraktı ancak parayı … sahibi … abinin annesine dükkanda verdi. Ayrıca … abi yanında bulunan 75.000-TL daha verdi oradan ayrıldık. Parayı ev için verdiğini .. civarında bulunan bir evi aldığını söyledi ancak tam olarak neresi olduğunu bilemiyorum.
Davacı vekilinin talebiyle soruldu: …yla … nin tanışıp tanışmadığı hususunda bir bilgiye sahip değilim … tanımıyorum” şeklinde beyanda bulundukları anlaşılmıştır.
Mahkememizin 05/07/2011 tarihli duruşmasının (1) numaralı ara kararı ile; ”Davacının iddiası, davalının yanıtları, takip dosyası, ibraz edilen deliller, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı göz önüne alınarak davaya konu taşınmazların akit tarihi ve dava tarihi itibari ile değerlerinin tespiti için mahallinde 04.10.2011 Günü, saat: 14:00 keşif icrasına, refakate resen Harita Mühendisi …, İnşaat Mühendisi … ve …’ın alınmasına,” karar verilmiş ve işbu doğrultuda Harita Mühendisi …, Hukukçu …ve İnşaat Mühendisi … tarafından tanzim edilen 15/11/2011 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle;
-Dava konusu olup keşif ve bilirkişi heyetine gösterilen rapor içeriğinde detayları ile anlatılan taşınmazların, bulunduğu il, ilçe, semt, mevkii, imar durumu, konumu, yüzölçümü, ana arterlere, belirli alışveriş ve ticaret merkezlerine olan mesafesi, her türlü ulaşım, belediye ve diğer alt yapı hizmetlerinden yararlanma imkânları, Döviz-Türk İirası piyasa koşulları, emlak alım satımındaki serbest piyasa alım satım değerleri, Endeksler, Endekslerdeki artışın bu bölgede gayrimenkul fiyatlarına ve kira paralarına yansıma oranı, Bölgenin ihtiyaçlarına göre satış ve kiraya verilebilme kabiliyeti, Emlak vergisi asgari beyan değeri, üzerinde bulunan yapının yapı ruhsatının olup olmaması, Yapı kullanma izninin olup olmaması, üzerindeki yapının arsa hissesi, yapı değeri, yıpranması, kat irtifaklı veya kat mülkiyetli oluşu, 1999 depreminden önce veya sonra yapılmış olması, her türlü üstün ve eksik özellikleri, boş olarak kiraya verilmesi halinde getirebileceği kira geliri, ekonomik krizlerin ve depremin etkisi, günün ekonomik koşulları, gibi taşınmazın Kirasına ve değerine (- +) tesir edecek tüm faktörler göz önüne alınarak dava konusu taşınmazın tam mülkiyetinin yıpranma durumu, arsa payı dahil keşif tarihindeki durumuna göre Rayiç değerinin; olarak hesap tespit ve takdir edilebileceği, 27.11.2007 tarihinde yapılan satışın kadri marufunda olmadığı, 07.06.2010 tarihinde yapılan satışın kadri marufunda olduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Harita Mühendisi …, Hukukçu … ve İnşaat Mühendisi … tarafından tanzim edilen 10/01/2012 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle;
A) …. mah. 654 ada 3 parselde kayıtlı 8 numaralı bağımsız bölüm yönünden;
-Anılan tasarrufun iptalinin kabil olabilmesi bakımından öncelikle tasarrufun ne zaman yapılmış olduğunun tespit edilmesinde yarar bulunduğu, buna göre, borcun doğumundan sonra yapılan tasarrufların iptalinin kabil olduğunu söylemek gerektiği, dolayısıyla bir tasarrufun İİK m.278-280 hükümlerine göre iptalinin istenebilmesi için tasarrufun alacaklının alacağının doğumundan sonra yapılmış olunması gerektiği, davalılardan …’ın maliki olduğu … mah. 654 ada 3 parselde kayıtlı 8 numaralı bağımsız bölümün tamamının 27/11/2007 tarihinde intifa hakkının …ye tanınarak çıplak mülkiyetinin 1/2 hisse olarak … ve …’ye satıldığının tespit edildiği, yani tasarrufun tarihi 27.11.2007 tarihi olduğu, kredi borcunun ödenmesine ilişkin ihtarın ise … 48.Noterliğinin … yev nosu ile … tarihinde keşide edildiği, yani 22.07.2010 itibariyle borcun doğmuş olduğu anlaşıldığı, tasarruf tarihinin ise daha önceki bir tarihe isabet ettiği, dolayısıyla, anılan yön itibariyle tasarrufun iptali talebinin dinlenmesi mümkün görünmediği,
-İhtiyati haczi tamamlayan merasim bakımından açılan takipte bir itiraz vukuunda duran takibin devamını sağlamak durumunda olan davacının 7 günlük süre içinde itirazın iptali davası açması gerekeceği, aksi halde, ihtiyati haciz kendiliğinden hükümsüz hale geleceği ve bu bakımdan haciz tutanağının aciz vesikası oma özelliğini yitireceği, dolayısıyla itirazın iptali davasının 7 günlük süre içinde açılıp açılmadığının re’sen incelenmesinin gerekli olduğu,
-Anılan taşınmazın çıplak mülkiyetinin ve kullanım hakkının devredilmiş olunduğu kimselerin, malik Seyfullah’ın eşi ve çocukları olduğu anlaşıldığı, bu noktada Yargıtay’ın birçok kararından da anlaşılacağı üzere söz konusu tasarrufun İİK m.280 hükmüne göre iptal edilebilmesi mümkün göründüğü, zira bu kimseler arasındaki hısımlık ilişkisinin tek başına varlığı Yargıtay’ın üzerinde hassasiyetle durduğu organik bağ kavramı ile de bütünlük arz ettiği, bu bağlamda; alacaklıya zarar verici işlemde bulunan borçlu ile lehine tasarruf yapılan kimseler arasında bir akrabalık ilişkisinin varlığının da organik bağ açısından önem taşıdığı,
-Tasarruf lehine yapılmış olanların hısımlık ilişkisi dikkate alındığında, İİK m.280’de ifade edilen malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebileceğine ilişkin şartın da yerine gelmiş sayılacağı,
-Anılan taşınmaz bakımından devirlerin belirli bedeller karşılığı yapılmış olduğu da anlaşıldığı, buna göre, intifa hakkı tesisi işlemi için 116.000,00 TL ve satış işlemi için de 58.000,00 TL üzerinden anlaşma sağlandığının anlaşıldığı, söz konusu taşınmazın rayiç değeri satış tarihi itibariyle 410.000,00-TL olarak tespit edildiği, durum böyle olunca anılan tasarrufun zaten İİK m.278’in 2. Bendi bakımından da iptale tabi tutulması gerektiği,
-Davacı yanın anılan taşınmaz yönünden İİK m.279 bakımından da iptal sebebinin mevcut olduğu yönündeki iddiasının ispatı gerektiği, gerçekten de davacı yan, davalı … ile diğer davalılar arasında (davacı dilekçesinde … mah. 654 ada 3 parselde kayıtlı 8 numaralı bağımsız bölüm yönünden iptal sebeplerini ortaya koyduğuna göre) alacak borç ilişkisinin varlığına işaret ettiği, davacı yanın bu alacak borç ilişkisini haklı gösterecek hukuki ilişkiyi ortaya koyması ve bu borç ilişkisinden davalı …’ın diğer davalılara borçlu olduğunu da ispat etmesi gerektiği, aksi halde İİK m.279 bakımından ortaya koymuş olduğu iddianın değerlendirilmesinin mümkün görünmediği,
B) … mah. 631 ada 20 parselde kayıtlı taşınmaz yönünden;
-Borcun doğum tarihi ile bu taşınmaz yönünden yapılan satışı tarihi birlikte ele alındığında, borcun doğumundan sonra tasarrufun doğmuş olması şartının somut olay bakımından gerçekleşmemiş olduğu; bu yönüyle anılan davanın dinlenemeyeceği,
-İhtiyati haczi tamamlayan merasim bakımından açılan takipte bir itiraz vukuunda duran takibin devamını sağlamak durumunda olan davacının 7 günlük süre içinde itirazın iptali davası açması gerekeceği, aksi halde, ihtiyati haciz kendiliğinden hükümsüz hale geleceği ve bu bakımdan haciz tutanağının aciz vesikası olma özelliğini yitireceği, dolayısıyla itirazın iptali davasının 7 günlük süre içinde açılıp açılmadığının re’sen incelenmesinin gerekli olduğu,
-Taşınmazın rayiç değerin altında satılmış olduğu iddiasının taşınmazların rayiç değerlerine yönelik yapılan tespitler karşısında yerinde olmadığı,
-Davacı yanın anılan taşınmaz yönünden İİK m.279 bakımından da iptal sebebinin mevcut olduğu yönündeki iddiasının ispatı gerektiği, gerçekten de davacı yan, davalı … ile diğer davalı (bu taşınmazı iktisap etmiş olan) arasında alacak borç ilişkisinin varlığına işaret ettiği, davacı yanın bu alacak borç ilişkisini haklı gösterecek hukuki ilişkiyi ortaya koyması ve bu borç ilişkisinden davalı …’nin diğer taşınmazı iktisap eden …’ya borçlu olduğunu da ispat etmesi gerektiği, aksi halde İİK m.279 bakımından ortaya koymuş olduğu iddianın değerlendirilmesinin mümkün görünmemekte olduğu, ancak bu ispatın yerine getirilmesi halinde, Yargıtay’ın yerleşik kararlarından da anlaşılacağı üzere borcun ifasının taşınmaz devri suretiyle (gerçekleştirihnesi mutat bir ödeme şekli olarak kabul edilmediğinden bu yön itibariyle de iptal sebebinin mevcut olacağı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizin 12/06/2012 tarihli duruşmasının (2) numaralı ara kararı ile; ”Dosyanın incelenmesinde davacı vekilinin dava dilekçesinde harca esas değeri belirttiği, ancak harca esas değer üzerinden ¼ peşin harcı yatırmadığı anlaşıldığından, davacı vekiline harca esas değer üzerinden eksik peşin harcı yatırması için iki haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde eksik peşin harç yatırılmadığı takdirde harç tamamlanıncaya kadar dosyanın işlemden kaldırılacağı hususunun davacı vekiline ihtarına,” karar verildiği, davacı vekilinin 15/06/2012 tarihinde 6.816,15-TL tamamlama harcını yatırdığı anlaşılmıştır.
Mahkememizin 27/09/2012 tarihli duruşmasında; ”Davacı vekilinin peşin harcı yatırdığı, davacı vekilinin peşin harcı dava dilekçesinde belirttiği 459.000,00 TL değere göre yatırdığı, ancak dosyada alınan bilirkişi raporuna göre dava konusu taşınmazlardan … İli, … İlçesi, … Mah. 631 Ada 20 Parsel sayılı taşınmazda 10/76 Arsa paylı 3. kat 8 nolu meskenin değerinin akit tarihi itibari ile 290.000,00 TL, … İli, … İlçesi, … Mah. 654 Ada 3 Parsel sayılı kat irtifaklı taşınmazda 121/1120 Arsa paylı 2. kat 8 nolu bağımsız bölüm nolu taşınmazın akit tarihi itibari ile değerinin 410.000,00 TL olmak üzere toplam dava değerinin 700.000,00. olduğu anlaşıldı, dava konusu taşınmazlardan … İli, … İlçesi, … Mah. 631 Ada 20 Parsel sayılı taşınmazda 10/76 Arsa paylı 3. kat 8 nolu meskenin akit tablosunda belirtilen değerinin 285.000,00 TL, diğer taşınmazın ise 174.000,00 TL olduğu anlaşıldı” ibaresinin zapta geçirildiği, aynı tarihli duruşmanın (1) numaralı ara kararı ile de; ”Dava konusu taşınmazların bilirkişi raporuna göre akit tarihi itibari toplam değerinin 700.000,00 TL olduğu, davacının ise 459.000,00 TL üzerinden harç yatırdığı anlaşıldığından, davacı vekiline 241.000,00 TL için eksik peşin harcı yatırması harcı yatırması için iki haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde eksik peşin harç yatırılmadığı takdirde harç tamamlanıncaya kadar dosyanın işlemden kaldırılacağı hususunun davacı vekiline ihtarına,” karar verildiği, davacı vekilinin 02/10/2022 tarihinde 3.579,00-TL tamamlama harcını yatırdığı anlaşılmıştır.
Mahkememizin (… 40.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin) 18/10/2012 tarih, … Esas ve … Karar sayılı ilamı ile; ”1-)Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile
a-)Dava konusu … İli, … İlçesi, … Mah. 631 Ada 20 Parsel sayılı taşınmazda 10/76 Arsa paylı 3. kat 8 nolu meskene ilişkin açılan davanın REDDİNE,
b-) … İli, … İlçesi, … Mah. 654 Ada 3Parsel sayılı kat irtifaklı taşınmazda 121/1120 Arsa paylı 2. kat 8 nolu bağımsız bölüm nolu taşınmazın borçlu davacı …’den intifa hakkının davalı …’ye, ½ çıplak mülkiyetinin … ve ½ çıplak mülkiyetinin Eşyan Deneyici’ye intikaline ilişkin 27.11.2007 tarihli tasarrufun,
… 3. İcra Müdürlüğünün …Esas nolu takip dosyasındaki asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere İPTALİ ile davacı alacaklıya TAŞINMAZLARIN HACİZ VE SATIŞINI İSTEME YETKİSİ TANINMASINA….” karar verildiği, verilen karara karşı davacı ve davalı …, …, … ve … vekillerince temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine dosyanın Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay 17.Hukuk Dairesini’nin 04/03/2014 tarih, 2013/2503 Esas ve 2014/2967 Karar sayılı ilamı ile; ”…1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, ivazlar arasında bir mislini aşan fahiş fark bulunmadığı gibi, 3. kişi konumundaki davalı …’nın borçlu davalı …’nin mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun kanıtlanamamasına ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile dava konusu 631 ada 20 sayılı parsel üzerindeki 8 nolu bağımsız bölüme ilişkin hükmün onanması gerekmiştir.
2- Davalılar …, …, … ve … vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Dava İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Bu tür davalarda kural olarak borcun tasarruf tarihinden önce doğması gerekir. Somut olayda dava konusu 654 ada 3 sayılı parsel üzerindeki 8 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyeti Emre ve …’ye, intifa hakkı ise …’ye 27.11.2007 tarihinde borçlu davalı … tarafından satılmış olup davacı banka dava dilekçesinde açıkça 05.12.2007 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağına dayanarak icra takibi yaptığını öne sürerek bu takipten dolayı yapılan tasarrufların iptalini talep etmiştir. Davacı vekilinin dava dilekçesindeki açık beyanına göre borcun kaynağı 05.12.2007 tarihli kredi sözleşmesi olUP ve sonradan ibraz edilen daha önceki tarihli kredi sözleşmeleri ile bu kredi sözleşmesinin ilgisinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda borcun tasarruf tarihinden sonra doğmuş olması nedeniyle 654 ada 3 sayılı parsel üzerindeki 8 nolu bağımsız bölüme ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Yukarda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 631 ada 20 sayılı parsel üzerindeki 8 nolu bağımsız bölüme ilişkin hükmün ONANMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle Davalılar …, …, … ve … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 654 ada 3 sayılı parsel üzerindeki 8 nolu bağımsız bölüme ilişkin hükmün BOZULMASINA,…” karar verildiği, davacı vekili tarafından işbu karara karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine dosyanın Yargıtay 17.Hukuk Dairesine gönderildiği, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 20/12/2016 tarih, 2015/16939 Esas ve 2016/11732 Karar sayılı ilamı ile; ”…1-Dava konusu 631 ada 20 parsel 8 nolu bağımsız bölüm davalı borçlu … tarafından 7.6.2010 tarihinde davalı …’ya tapuda 285.000 TL bedelle satılmış bilirkişi tarafından taşınmazın rayiç değerinin tasarruf tarihi itibarıyla 290.000 TL olduğu bildirilmiştir. Davalı … vekili dava konusu taşınmaz için 285.000 TL banka havalesi ile 265.000 TL nakit ve 75.000 TL’lik de ziynet eşyası bozdurularak toplam 625.000 TL ödeme yaptıklarını belirterek bu konudaki delillerini sunmuştur. 290.000 TL rayiç bedel belirlenen taşınmaza iki katından daha yüksek değer olan 625.000 TL ödenmesi hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi 7.6.2010 tarihinde satışı yapılan taşınmazın (… )31.10.2010 ve 18.4.2014 tarihli tebligatlar ve 10.10.2011 tarihli haciz tutanaklarından anlaşıldığı üzere davalı borçlu … ve ailesi tarafından kullanıldığı, kullanımlarını gerektirir kira sözleşmesi veya başka bir belge sunulmadığı bu durumda dava konusu 631 ada 20 parsel 8 nolu bağımsız bölüm yönünden 7.6.2010 tarihli tasarrufun İİK’nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olması nedeniyle davanın anılan taşınmaz yönünden kabulüne karar verilmesi gereken yazılı gerekçeyle davanın reddi isabetli görülmediğinden davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 4.3.2014 gün, 2013/2503 Esas ve 2014/2967 sayılı Kararının 1 bendindeki onama ilamının kaldırılarak hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Takip konusu borcun davacı banka ile davalı borçlular arasında yapılan 2.9.2005, 18.4.2006, 2.9.2005, 5.12.2007, 30.5.2008 tarihli altın kredisi sözleşmelerinden doğduğu, ilk kredi sözleşmesinin 2.9.2005 tarihinde yapıldığı borçluların bir önceki kredi borçlarının bir kısmını bir sonraki tarihte kullandıkları altın kredisi ile kapattıkları, 19.3.2009 tarihli borç tasfiye sözleşmesinden davalı borçluların davacı bankaya 86 kilogram altın borcunun olduğunun anlaşıldığı dolayısıyla takip konusu borcun 2.9.2005 tarihinde başlayan kredi sözleşmesi ile doğmuş olması nedeniyle davacının karar düzelteme isteminin kabulü ile Dairemizin 4.3.2014 gün, 2013/2503 Esas ve 2014/2967 sayılı Kararının 2 bendindeki bozma gerekçesinin maddi hataya dayalı olması nedeniyle kaldırılarak; dava konusu 654 ada 3 sayılı parsel üzerindeki 8 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetinin … ve …’ye, intifa hakkını ise …’ye 27.11.2007 tarihinde borçlu davalı … tarafından satılmış olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK’nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olması nedeniyle dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davalılar …, … ve …’nin borçlu davalı …’nin eş ve çoçukları olması nedeniyle dava konusu 27.11.2007 tarihli tasarrufun İİK7nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olmasına göre davalılar …, …, … ve … vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazların reddi ile dava konusu 654 ada 3 parsel 8 nolu bağımsız bölümüne ilişkin hükmün onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 4.3.2014 gün, 2013/2503 Esas ve 2014/2967 sayılı ilamındaki 1 nolu onama ilamının kaldırılarak hükmün dava konusu 631 ada 20 parsel 8 nolu bağımsız bölüm yönünden BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 4.3.2014 gün, 2013/2503 Esas ve 2014/2967 sayılı ilamındaki 2 nolu bozma ilamının kaldırılarak hükmün dava konusu 654 ada 3 parsel 8 nolu bağımsız bölüm yönünden ONANMASINA,…” karar verilerek dosyanın Mahkememize gönderildiği ve Mahkememizin 2017/395 Esas sayılı sırasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 16/10/2017 tarihli duruşmasının (1) ve (2) numaralı ara kararları ile; ”… 20 Asliye Hukuk mahkemesinin …esas sayılı dosyasının sonucunun beklenmesine ,
2-Bu sonuca göre mirasçılar …, …, … ve …nin dava konusu 631 ada 20 parsel 10/76 arsa paylı 3 kat no:8 bağımsız bölümde … mirazçısı olarak paydaş olup olmadıkları kesinleştikten ve beyanları alındıktan sonra bu taşınmaz yönünden yapılan bozma ilamı konusunda karar verilmesine” karar verildiği anlaşılmıştır.
… 20.Asliye Hukuk Mahkemesinin 16/11/2017 tarih, … Esas ve … Karar sayılı ilamı ile; ”1-Davacıların davalarının kabulü ile, davacılar murisi …’nin ölüm tarihi itibariyle terekesinin borca batık olduğunun, davacıların mirası hükmen red ettiğinin ve böylelikle … 3. İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyası nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine,
2-Davacıların davalı bankanın kötü niyetini ispatlayamadıkları anlaşıldığından kötü niyet tazminatı tahsili istemlerinin reddine,…” karar verildiği, işbu kararın istinaf edilmesi üzerine dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine gönderildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 09/01/2020 tarih, 2018/1418 Esas ve 2020/58 Karar sayılı ilamı ile; “… 20.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 16/11/2017 tarih ve…esas… karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince hatalı gerekçe ve hüküm düzeltilmek suretiyle;
-Davacıların davasının KABULÜ ile davacılar murisi …’nin ölüm tarihi itibariyle terekesinin borca batık olduğunun, davacıların mirası hükmen reddettiğinin TESPİTİNE,..” karar verildiği, işbu kararın da temyiz edilmesi üzerine dosyanın Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 21/09/2021 tarih, 2021/1095 Esas, 2021/909 Karar sayılı ilamı ile ONANMASI üzerine, hükmün İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 09/01/2020 tarih, 2018/1418 Esas ve 2020/58 Karar sayılı ilamı ile düzenlendiği şekliyle, 21/09/2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 19/01/2023 tarihli duruşmasında; “1-Mahkememizce usul ve yasaya uygun görülen Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 20/12/2016 tarih, 2015/16939 Esas ve 2016/11732 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına,” karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı … adına kayıtlı taşınmazın intifa hakkının davalı …’ye çıplak mülkiyetinin ½ hissesinin davalı …, ½ hissesinin diğer davalı …’ye devrine ilişkin tasarruf ile davalı … adına kayıtlı taşınmazın davalı … adına devrine ilişkin tasarrufların iptaline ilişkindir.
Dava konusu taşınmazlardan davalı …’nin devrettiği taşınmazın akit tablosunun incelenmesinde; … ili, …, … Mah. 654 ada, 3 parsel sayılı kat irtifaklı taşınmazda 121/1120 arsa paylı 2. katta 8 Nolu meskenin tamamı … adına kayıtlı iken 27.11.2007 tarihinde intifa hakkını 116.000,00 TL bedelle …’ye, çıplak mülkiyetini yarı yarıya toplam 58.000,00 TL bedelle … ve …sattığı anlaşılmıştır.
Dava konusu taşınmazlardan davalı …’nin devrettiği taşınmazın akit tablosunun incelenmesinde; … ili, …, … Mah. 631 ada, 20 parsel sayılı kat mülkiyetli taşınmazda 10/76 arsa paylı 3. katta 8 Nolu meskenin tamamı … adına kayıtlı iken 07.06.2010 tarihinde 285.000,00 TL bedelle …’ya devredildiği anlaşılmıştır.
Davalılar …, … ve …’nin delil olarak gösterdiği … 2. Aile Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacının …, davalının … olduğu, davanın anlaşmalı boşanma davası olduğu, yapılan yargılama sonucunda 28.11.2007 Tarihinde tarafların boşanmalarına karar verildiği anlaşılmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ve toplanan deliller ışığında; davacı taraf, eldeki davada, borçlular …’ye ait taşınmazın intifa hakkının davalı …’ye, çıplak mülkiyetinin davalılar … ve …’ye devrinin alacaklıdan mal kaçırma kastı ile gerçekleştirildiğini, diğer davalı … adına kayıtlı taşınmazın ise davalı …’ya alacaklıdan mal kaçırma kastı ile devredildiğini iddia ederek tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiş, davalılar ise davanın reddini savunmuştur. Burada öncelikle şu hususa değinmek gerekir; Öncelikle tasarrufun iptali davasının irdelenmesinde; Borçlunun alacaklısından mal kaçırmak amacıyla yaptığı tasarrufların, hileli, muvazaalı işlemlerin borçlunun alacaklısına karşı hükümsüz hale gelmesi şeklinde bir yaptırım içeren bu davada, borçlu ile hukuki ilişkiye girmek suretiyle bir hak, mal iktisap etmiş olan üçüncü şahıslar, artık, alacaklının, iktisap olunan bu mal üzerinden cebri icra yoluyla tatmin edilme hakkına katlanmak durumundadırlar. Bu yaptırım özellikle malı bir ivaz karşılığı iktisap etmiş olan 3.şahıs açısından tahammülü fevkalade zor bir durum doğurmaktadır, bu faraziyede borçlunun haczi kabil malı bulunmaması ve alacaklılarına zarar verme kastıyla hareket etmesi şartına bağlanmıştır. İptal davası ile cebri icra takibinden bir semere elde edememiş olan alacaklıya, özel hukuk alanında tahsilat için bir imkân sağlanmaktadır
İİK. m.277/b.l’e göre, haciz yoluyla takipte elinde kesin veya muvakkat aciz vesikası olan alacaklı iptal davası açabilir. Kesin borç ödemeden aciz vesikasının temelinde, paraya çevirme işleminin sonucu bulunmaktadır. Aciz vesikasının bir dava şartı olduğu Yargıtay’ın ve doktrinde çoğunluğun kabul ettiği bir husustur. Şekli hukuk kurallarına tabi medeni yargılamada, hâkim, dava şartının mevcut olmadığını tespit ederse, davayı esasa girmeden reddedecektir.
İptal davalarına ilişkin haller, değişik faraziyeler İİK. m. 278, 279, 280’de ele alınmıştır. İlk iki maddede sırasıyla borçlunun ivazsız tasarrufları ile aciz döneminde iken yaptığı tasarrufları kazüistik bir metotla düzenlenmiştir.
İİK. m. 278 “İvazsız Tasarrufların Butlanı” başlığını taşımaktadır. Maddenin I. fıkrası: “Mutat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır” şeklindedir. II. fıkra: “Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez.” şeklindedir. III. fıkra bent 2’de ise : “Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler” bağışlama hükmünde sayılmaktadır. Böylece 1 ve 2. bentte bazı inançlı muameleler iptale tabi tutulmuştur.
“Zarar verme kastından dolayı iptal” başlığını taşıyan İİK. m. 280 ise, çerçeve norm niteliğindedir. İİK. m.280 borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla giriştiği mal kaçırmaya yönelik tasarruflarının, alacaklılarına karşı yapılmamış sayılmasına hükmolunması şeklinde bir müeyyide içermektedir ve m. 278 ile 279’a nazaran genel hükümdür. Madde 280’in başlığı ile 1 ve 2. fıkraları 17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı kanun ile değiştirilmiş ve tek fıkra haline getirilmiştir. Madde 280 f.I: “Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır”.
Madde 280 f.II: ” Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füru ile üçüncü dereceye kadar ( bu derece dahil) kan ve sihri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak 279 uncu maddenin son fıkrasına göre ispat edebilir”. Madde 280 f.II ile ilgili olarak, üçüncü kişinin kötü niyetinin ölçüsü; asgari olarak iptale yol açacak durumu bilmektir. Tasarrufun ivazlı olup olmaması da önemli değildir. İktisap anında, söz konusu işlemin iptali kabil olduğunu bilen veya şartların gerektirdiği dikkati gösterseydi bilebilecek olan kişi, kötü niyetlidir. Kötü niyeti ispat yükü davacıya düşmektedir.
Bu açıklamalar nazara alınarak somut olay değerlendirildiğinde; davacı 02.08.2010 tarihinde aralarında davalılardan … ve …’nin de olduğu kimselere karşı … 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin … D. iş sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı almış, ihtiyati haczin tamamlanmasına yönelik olarak 04.08.2010 tarihinde … 3.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından haciz yoluyla takibi başlatmış, aynı tarihte haciz tutanağı tanzim edilmiş, bu haciz tutanağına göre haczi kabil malın tespit edilemediğinin, bu yönüyle haciz tutanağının aciz vesikası hükmünde olduğu ve davacının söz konusu tasarrufun iptali davasını açmasının ön koşulunun yerine getirildiği kanaatine Mahkememizce varılmıştır.
Dosyada alınan bilirkişi raporlarında tasarruf tarihi ile borcun doğum tarihi göz önüne alınarak davalı borçluların kefil oldukları kredi hesaplarının kat edildiği tarih itibari ile borcun doğduğu, söz konusu tarihin tasarruf tarihlerinden sonrasına ait olması nedeni ile tasarrufun iptali şartlarının oluşmadığını iddia etmiş ise de; davalı borçlu kefillerin imzaladıkları kredi sözleşmesinin tarihinin 2007 yılı olup tasarruf tarihinden öncesine ait olduğu, kredi hesapları ile ilgili borçlanmalarda borcun doğum tarihinin hesabın kat edildiği tarih olmayıp, kredi sözleşmesinin imzalandığı tarih olması nedeni ile bilirkişi raporundaki söz konusu tespitin yerinde olmadığı ve tasarruf tarihlerinin borcun doğum tarihinden sonrasına ait olduğu, bilirkişi kurulunun bu yöndeki tespitinin yerinde olmadığı kanaatine Mahkememizce varılmıştır.
Davacının haciz tutanağının geçici aciz vesikası olarak kabul edilmesi ve tasarrufların borcun doğumundan sonraya ait olması kabul edildikten sonra davacının tasarrufun iptaline ilişkin ileri sürdüğü hususların her bir taşınmaz için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Bu kapsamda davaya konu taşınmazlardan ilki olan … Mah. 654 ada 3 parselde kayıtlı 8 numaralı bağımsız bölüm yönünden;
Mahkememizin 2011/233 Esas, 2012/257 Karar sayılı kararının hüküm fıkrasının;
– “(1)- b” numaralı bendinde yer alan; “… İli, … İlçesi, … Mah. 654 Ada 3 Parsel sayılı kat irtifaklı taşınmazda 121/1120 Arsa paylı 2. kat 8 nolu bağımsız bölüm nolu taşınmazın borçlu davacı …’den intifa hakkının davalı …’ye, ½ çıplak mülkiyetinin … ve ½ çıplak mülkiyetinin Eşyan Deneyici’ye intikaline ilişkin 27.11.2007 tarihli tasarrufun,
… 3. İcra Müdürlüğünün … Esas nolu takip dosyasındaki asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere İPTALİ ile davacı alacaklıya TAŞINMAZLARIN HACİZ VE SATIŞINI İSTEME YETKİSİ TANINMASINA,” yönelik karara davalılar …, …, … ve … vekilinin temyiz talebi üzerine dosyanın Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 04/03/2014 tarih, 2013/2503 Esas ve 2014/2967 Karar sayılı ilamı ile ”…(2) nolu bentte açıklanan nedenlerle Davalılar …, …, … ve … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 654 ada 3 sayılı parsel üzerindeki 8 nolu bağımsız bölüme ilişkin hükmün BOZULMASINA,…” karar verildiği, işbu karara da davacı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine dosyanın Yargıtay 17.Hukuk Dairesine gönderildiği, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 20/12/2016 tarih, 2015/16939 Esas ve 2016/11732 Karar sayılı ilamı ile ”…2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 4.3.2014 gün, 2013/2503 Esas ve 2014/2967 sayılı ilamındaki 2 nolu bozma ilamının kaldırılarak hükmün dava konusu 654 ada 3 parsel 8 nolu bağımsız bölüm yönünden ONANMASINA…” KESİN olarak karar verilmesi ve işbu bağımsız yönünden Yargıtay karar düzeltme ilamı doğrultusunda Mahkememiz kararının 20/12/2016 tarihinde kesinleşmesi ve Mahkememizce de 21/04/2017 tarihli kesinleşme şerhi tanzim edilmesi nedenleriyle bu taşınmaz yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, karar verilmiştir.
Davaya konu olan taşınmazlardan diğeri olan taşınmaz yönünden ise; Mahkememizce usul ve yasaya uygun görülerek uyulmasına karar verilen Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 20/12/2016 tarih, 2015/16939 Esas ve 2016/11732 Karar sayılı bozma ilamında belirtildiği üzere; dava konusu 631 ada 20 parsel 8 nolu bağımsız bölüm davalı borçlu … tarafından 7.6.2010 tarihinde davalı …’ya tapuda 285.000 TL bedelle satılmış bilirkişi tarafından taşınmazın rayiç değerinin tasarruf tarihi itibarıyla 290.000 TL olduğu bildirilmiştir. Davalı … vekili dava konusu taşınmaz için 285.000 TL banka havalesi ile 265.000 TL nakit ve 75.000 TL’lik de ziynet eşyası bozdurularak toplam 625.000 TL ödeme yaptıklarını belirterek bu konudaki delillerini sunmuştur. 290.000 TL rayiç bedel belirlenen taşınmaza iki katından daha yüksek değer olan 625.000 TL ödenmesi hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi 7.6.2010 tarihinde satışı yapılan taşınmazın (… )31.10.2010 ve 18.4.2014 tarihli tebligatlar ve 10.10.2011 tarihli haciz tutanaklarından anlaşıldığı üzere davalı borçlu … ve ailesi tarafından kullanıldığı, kullanımlarını gerektirir kira sözleşmesi veya başka bir belge sunulmadığı, bu durumda dava konusu 631 ada 20 parsel 8 nolu bağımsız bölüm yönünden 7.6.2010 tarihli tasarrufun İİK’nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olması nedeniyle Mahkememizce; ”Dava konusu … İli, … İlçesi, … Mah. 631 Ada 20 Parsel sayılı taşınmazda 10/76 Arsa paylı 3. kat 8 nolu meskenin borçlu …’den mülkiyetinin davalı …’ya intikaline ilişkin 07.06.2010 tarihli tasarrufun,
… 3. İcra Müdürlüğünün …Esas nolu takip dosyasındaki asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere İPTALİ ile davacı alacaklıya TAŞINMAZLARIN HACİZ VE SATIŞINI İSTEME YETKİSİ TANINMASINA,” karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle Mahkememizce aşağıda yazılı bulunan hüküm tesis olunmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
H Ü K Ü M /
1-
a-)Dava konusu … İli, … İlçesi, … Mah. 631 Ada 20 Parsel sayılı taşınmazda 10/76 Arsa paylı 3. kat 8 nolu meskenin borçlu …’den mülkiyetinin davalı …’ya intikaline ilişkin 07.06.2010 tarihli tasarrufun,
… 3. İcra Müdürlüğünün…Esas nolu takip dosyasındaki asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere İPTALİ ile davacı alacaklıya TAŞINMAZLARIN HACİZ VE SATIŞINI İSTEME YETKİSİ TANINMASINA,”
b-) Mahkememizin 2011/233 Esas, 2012/257 Karar sayılı kararının hüküm fıkrasının;
– “(1)- b” numaralı bendinde yer alan; “… İli, … İlçesi, … Mah. 654 Ada 3 Parsel sayılı kat irtifaklı taşınmazda 121/1120 Arsa paylı 2. kat 8 nolu bağımsız bölüm nolu taşınmazın borçlu davacı …’den intifa hakkının davalı …’ye, ½ çıplak mülkiyetinin … ve ½ çıplak mülkiyetinin …’ye intikaline ilişkin 27.11.2007 tarihli tasarrufun,
… 3. İcra Müdürlüğünün … Esas nolu takip dosyasındaki asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere İPTALİ ile davacı alacaklıya TAŞINMAZLARIN HACİZ VE SATIŞINI İSTEME YETKİSİ TANINMASINA,” yönelik karara davalılar …, …, … ve … vekilinin temyiz talebi üzerine dosyanın Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 04/03/2014 tarih, 2013/2503 Esas ve 2014/2967 Karar sayılı ilamı ile ”…(2) nolu bentte açıklanan nedenlerle Davalılar .., …, … ve … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 654 ada 3 sayılı parsel üzerindeki 8 nolu bağımsız bölüme ilişkin hükmün BOZULMASINA,…” karar verildiği, işbu karara da davacı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine dosyanın Yargıtay 17.Hukuk Dairesine gönderildiği, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 20/12/2016 tarih, 2015/16939 Esas ve 2016/11732 Karar sayılı ilamı ile ”…2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 4.3.2014 gün, 2013/2503 Esas ve 2014/2967 sayılı ilamındaki 2 nolu bozma ilamının kaldırılarak hükmün dava konusu 654 ada 3 parsel 8 nolu bağımsız bölüm yönünden ONANMASINA…” KESİN olarak karar verilmesi ve işbu bağımsız yönünden Yargıtay karar düzeltme ilamı doğrultusunda Mahkememiz kararının 20/12/2016 tarihinde kesinleşmesi ve Mahkememizce de 21/04/2017 tarihli kesinleşme şerhi tanzim edilmesi nedenleriyle bu taşınmaz yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2-Daha önce karar ve ilam harcı alındığından bu konuda tekrar hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 43.600,00-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 17.15-TL başvuru harcı, 10.395,15-TL peşin harç, 1.500,00-TL bilirkişi ücreti, 129,20-TL keşif harcı ve 406,80-TL posta masrafları olmak üzere toplam 12.448,30-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı … tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan kısmının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı … vekillerinin yüzünde, diğer tarafların yokluğunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay nezdinde Temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/01/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸