Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/333 E. 2018/234 K. 14.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1059 Esas
KARAR NO : 2018/324
DAVA : İstirdat ( Çek İade davası) TTK m. 792
DAVA TARİHİ : 31/10/2016
KARAR : RED
KARAR TARİHİ : 28/03/2018
Mahkememizde görülmekte olan çekin iadesi- istirdatı davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı asil dava dilekçesinde ve özetle; 17/10/2016 tarihinde İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen (… Esas) çek iptali davasında celse arası … vekilinin çeki elinde bulundurduğunu yerel mahkemeye beyan ettiğini, söz konusu çeki hiçbir şekilde kullanmadığını, adı geçen şahısları tanımadığını ve maddi manevi alışveriş yapmadığını beyan ederek hiçbir bedel talep etmeden çeki tarafına yada ilgili makamlara teslim edilmesi yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Dava konusu çekin yetkili hamili olan müvekkilinin zilyetliğinde bulunduğunu, keşideci söz konusu çeki lehtar olarak davacı …’un adına düzenlediğini ve teslim ettiğini, …’un çeki ciro ile…’e ciro ettiğini, oda müvekkiline ciro ve teslim yolu ile çeki devrettiğini, müvekkilininde daha sonra çeki ciro ile devrettiğini ve kendisinden sonra gelen cirantaların ödeme istemi ile çeki ibrazları üzerine ödemeyi yapıp çekin zilyetliğini devraldığını, yetkili hamil olarak bulunan müvekkilin ibraz tarihi olan 31/07/2016 tarihinde muhatap bankaya başvurduğunda ödeme yasağının olduğu kendisine bildirildiğini ve çekin arkasına banka yetkililerince ödeme yasağına ilişkin bilgi düşülerek kaşelenip imzalandığını beyan ederek ciro zincirinden de anlaşıldığı üzere yetkili hamil olan müvekkilinin alacağına bir an önce kavuşması için ödeme yasağının kaldırılmasını, huzurdaki davanın reddini, 31/07/2016 olarak belirlenen ödeme gününden itibaren işlemiş olan ticari faizinde müvekkiline ödenmesini, davacı tarafça … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. Sayılı dosyasına yatırılan teminatın çek alacaklısı olan tarafına ibrazı, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Davacı, davalı aleyhine İstanbul … ATM nin … E sayılı dosyasında tarafına verilen sürede mahkememizde çek iade davası/ istirdat davası açmıştır.
Davalı genel mahiyette davanın reddini savunmuştur.
Dava; iptali istenen çekin hamilinin/davalının ortaya çıkması durumunda açılan istirdada/ geri iadeye ilişkin davadır.
Çek için TTK m 818/ 1-s atfı ile dava konusuna ilişkin olarak iptal hakkındaki 757 ilâ 763 üncü maddelerle 764 üncü maddenin birinci fıkrası uygulanmaktadır.
Davacı davasını TTK 792. maddeye ( Elden çıkan çek: Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790 ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür. ) dayandırmıştır.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 645. Maddesinde kıymetli evrakın tanımı “Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunların içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemediği gibi başkalarına da devredilemez.” şeklinde yapılmıştır. …’ın Kıymetli Evrak Hukuku Esasları kitabında da belirttiği üzere kıymetli evrakta hak senedi, senet de hakkı takip eder. Kıymetli evrakta hak senede yerleşmiştir. Kıymetli evraka bağlı olan hakkın kullanılabilmesi, kural olarak senedin varlığına bağlıdır. Kıymetli evrakın borçlusu, ancak senedin teslimi karşılığında ödeme ile yükümlüdür. Kıymetli evrakın zayi olması nedeniyle mahkemeden ödeme yasağı veya iptal kararı yoksa senet borçlusu, senedi kendisine ibraz eden hamile ödeme yapmakla yükümlüdür. Alınmış bir iptal kararı varsa borçlu ödeme yapmaktan kaçınabilir. Senedin iptaline rağmen borçlu, kendisine ibraz edene ödeme yaparsa, ödeme yaptığı kişi gerçek hak sahibi değilse borçlunun bu ödemesi geçerli değildir. Borçlu gerçek hak sahibi senedi ibraz ettiğinde tekrar ödeme yapmak zorunda kalacaktır. Tacirin veya kişinin bir kıymetli evraka ilişkin iki kere ödeme yapmak zorunda kalması o borçluyu ticari olarak sarsacaktır. Kıymetli evrakın iptali hususu bu sebeple hem borçlu hem de alacaklı için önem arzetmektedir.
Kıymetli evrak, kıymetli evrak özelliğini iki şekilde kaybeder. Bunlardan birincisi kıymetli evrakın içerdiği hakkın sona ermesi, ikincisi ise kıymetli evrakın zayi olması sebebiyle açılan iptal davası sonucu zayi olan kıymetli evrakın iptaline ilişkin kararın verilmesi ile kıymetli evrak özelliğini kaybeder.
Kıymetli evrakın zayi olması nedeniyle kıymetli evrakın iptaline ilişkin genel düzenleme TTK’nın 651. ve 652. maddelerinde düzenlenmiştir. 653 .maddede ise çeşitli kıymetli evraka ilişkin özel hükümler saklı tutulmuştur.
TTK’nun 651. Maddesinde “ziya” ve “zayi olma” kavramlarına yer verilmiştir ve maddenin gerekçesinde bu kavramların yerine öztürkçe bir kelimenin özellikle konulmadığına vurgu yapılmıştır. Bunun sebebi, her iki kelimenin tüm anlamlarını içerecek uygun bir karşılığının bulunamamasıdır. “Zayi” ve “ziya” kelimelerine sözlükler esas itibarıyla “yitmiş, mahvolmuş” anlamlarını vermektedir. Yargıtay ise yiten (kaybolan), yırtılan, okunamayacak kadar tahrip olan, elden herhangi bir şekilde çıkan (meselâ, kuyuya düşen, çıkarılamayan, rüzgarda uçan) senetleri “zayi” olmuş senet olarak kabul ediyor. Bu kelime yerine “yiten” kelimesinin kullanılması halinde, kavramın dar yorumlanabileceğinden, “yiten, elden çıkan, harap olan” şeklinde birden çok kelimenin bir arada kullanılmasının da kanun diline uymayabileceğinden endişe edilmiştir. “Zayi” bir kelime değil, anlambilim yönünden anlam yüklü bir kavram olarak değerlendirilmiştir. Kıymetli evrakın zayi olması senedin hak sahibinin rızası dışı elinden çıkması, kaybolması, kullanılamaz hale gelmesi, çalınması, yanması, senedin yıpranarak esaslı unsurlarının okunmaz hale gelmesi, yırtılması anlamlarında kullanılır.
Senedin ana unsurları senet üzerinden anlaşılıyorsa fakat senet yıpranmışsa kıymetli evrakın iptali değil TTK 448. ve 743. Maddeleri gereği yeni bir senet düzenlenmesi istenebilir.
Kıymetli evrak zayi olunca alınabilecek önlemler şunlardır:
1.ÖDEME YASAĞI KARARI TALEP ETME;
Kıymetli evrakı zayi olan hak sahibi ödeme veya hamilin yerleşim yerindeki yetkili asliye ticaret mahkemesine müracaat ederek, senetin zayi olmuş olması nedeni ile senet borçlusunun senette mündemiç (bir şeyin içinde var olan) olan borcu, senedi ibraz edene ödememesi hususunda ödeme yasağı kararı verilmesi talep edilebilir. Talep sonrası verilen karar borçluya tebliğ edilmelidir çünkü borçlu hak sahibi olmayan kişiye ödeme yapmaması için uyarılmalıdır.
Doktrinde ödeme yasağının ihtiyati tedbir niteliğinde olup olmadığı tartışmalıdır fakat uygulamada ihtiyati tedbir niteliğinde bir karar olduğu kabul edilmektedir. Mahkemenin ödeme yasağı kararı verdikten sonra davacının 2 hafta içerisinde iptal davası açmasının gerekmesi ihtiyati tedbir niteliğinde olduğunu kanıtlar niteliktedir. Ayrıca ihityati tedbir niteliğinde olduğundan dolayı bu kararlar temyize kabil değildir ancak itiraz edilebilir.
Ödeme yasağı talebinde uygulamada genellikle teminat yatırılmasını istenilmektedir.
2. İADE DAVASI AÇMA
TTK 763. Maddeye göre kıymetli evrakı elinden rızası dışında çıkan hamil, kıymetli evrakın kimin elinde olduğunu biliyorsa yetkili ve görevli mahkemeye başvurarak senedi haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı iade davası açabilir.
3. İPTAL DAVASI AÇMA
Kıymetli evrakı zayi olan hak sahibinin hakkının senetsiz ileri sürülebilmesini tek yolu, hak sahibinin senedi zayi olduğunu ileri sürerek mahkemeden senedin iptaline dair bir iptal kararı alması ve bu iptal kararını borçluya ibraz ederek borçludan hakkını isteyebilmesidir. Davacının mahkemeyi hak sahibi olduğu ve kıymetli evrakın zayi olduğuna inandırması gerekmektedir.
Iptal davasının kabul edilebilmesi için senedin içerdiği hakkın mevcut olması gerekir. Aksi takdirde davacının iptal davası açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır. Bu husus birçok Yargıtay kararında da vurgulanmıştır.
TTK’nın 651. Maddesinin 2. Fıkrası aynen “ Kıymetli evrakın zayi olduğu ve zıyaın ortaya çıktığı anda senet üzerinde hak sahibi olan kişi, senedin iptaline karar verilmesini isteyebilir.” şeklindedir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere senedin iptalini senedin içerdiği hakkın alacaklısı talep edebilir. Örnek vermek gerekirse zayi olan hisse senetlerinin iptali için şirketin değil, hissedarın iptal davası açması gerekir.
Kıymetli evrak mahkeme tarafından iptal edilirse hak sahibi hakkını senetsiz olarak da ileri sürebilir veya yeni bir senet düzenlenmesini isteyebilir.İptal kararını almış olan hak sahibi, iptal kararına dayanarak, ipral edilen senetteki hakkını bir başkasına devredebilir.
Mahkemenin verdiği iptal kararı ilgilinin borçlu olup olmadığını saptamayacaktır, hak sahibinin teşhisine olanak verecektir. Ayrıca verilen iptal kararının iptaline ilişkin bir dava da açılabilir. TTK 818. maddesi atfı ile 757-765 maddelerinde ki özel düzenlemeler saklıdır.
TTK, TMK ve HMK’ daki ispat kurallarına dikkat edilmiştir.
Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; davacı tarafından iddia olunduğu şekilde elden çıkan dava konusu çek herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olsun hamilin hakkını 790 ıncı maddeye göre ispat etmesi gerekmektedir. Çek eline geçmiş bulunan yeni hamil yani davalı ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür. Ancak bu davada davacı davasını ispat edemediğine kanaat getirildiğinden, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından ve davacının iddiaları soyut kaldığından davanın reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının reddine,
2-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar ve ilam harcı olan 35,90 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 187,86-TL harçtan mahsubu ile Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 151,96-TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa talebi ile iadesine,
3- İşbu dava nedeni ile papılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4- İşbu dava nedeni ile davalı tarafça yapılan yargılama gideri mevcut olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5- Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5- 6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen davacı gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı asilin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
Hakim …
¸e-imzalıdır