Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1125 E. 2018/985 K. 11.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1125 Esas
KARAR NO : 2018/985
DAVA : Ecrimisil
DAVA TARİHİ : 25/12/2017
KARAR : USULDEN RED- GÖREVSİZLİK- İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 11/10/2018
Mahkememizde görülmekte olan ecrimisil davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkil şirketin… İli … İlçesi, …Mah. …Sk. Mevkiinde kain ve tapunun 34 pafta, 295 ada, 30 parsel sayısında kayıtlı taşınmazının 4/10 hissesi müvekkillerine 6/10 hissesi ise davalı şirkete ait olduğunu, buna karşın davalı şirketçe davalı şirketçe taşınmazın tamamı kullanılmak suretiyle müvekkillerinin payının haksız olarak işgal edildiğini, davalı taşınmazın bir kısımını 01.01.2003 tarihinden itibaren kiraya verdiğini, bir kısımını bizzat kendisinin kullandığını, diğer kısımlarını ortaklarına tahsis ettiğini ve depo olarak kullanmak maksadıyla kiraya vermemek suretiyle taşınmazın tamamında fuzuli işgalin olduğunu, müvekkillerinin 4/10’luk hissesi bulunmasına rağmen taşınmazın müvekkilimzce kullanılmasına davalı yanca engel olunmakta olduğunu, ancak müvekkile 2003 tarihinden bu yana herhangi bir bedel de ödemediğini, davalı aleyhine 2003 yılında başlayan ve halen devam etmekte olan hakszı işgali sebebiyle birçok dava açılmış olduğunu, taraflar arasındaki uyuşmazlıktan kaynaklı olarak açlıan ilk dava olan İstanbul … Asliye Hukuk Mah.’nin…E. Sayılı dosyasını bekletici mesele yaptıklarını, ve söz konusu dosyanın da halen kesinleşmemiş olması sebebyile derdest olduğunu, işbu osyadan yapılan Bilirkişi incelemeleri sonucu alınan raporlarda taşınmazın tamamının davalı yanın tasarrufunda bulunduğunu ve taşınmazdaki işgalin haksız olduğnu, ecrimisile müstehak olduğunun tespit edilmiş olduğunu, zilyetin müvekkillerinin muvafakati bulunmadığını bildiğini, fuzuli şagilliğine 2003 yılından bu yana devam ettiğini, müvekkillerinin zarara uğradığını ispat etmek külfetinin bulunmadığını, Y…..HD. …E. … K. Sayı ve 26.04.2007 tarihli kararı uyarınca müvekkillerinin ayrıca bir zararı olduğunu ispat etmesinin gerekmediğini, davalının müvekkillerinin muvafakati bulunmamasına rağmen, taşınmazın tamamında fuzuli işgal olduğu ve bu sebeple müvekkileri lehine ecrimisile hükmedilmesi gerektiğini, mahkemenizce belirlenecek esas değerin kira bedelinden fazla olmamasını beyan ederek 01.01.2013 tarihinden 31.12.2013 tarihine kadar geçen süre için ecrimisil alacaklarının tespitini, dava konusu taşınmazın 3. Kişilere devrini, dava konusu taşınmaza ilişkin başlatılan satış işlemlerinin neticesinde, taşınmazın ihalesi halindeihtiyati tedbirin davalı hissesine düşen satış bedeline ihtiyati haciz konulması şeklinde uygulanmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacının ercimisil talebinin hukuki dayanağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, taraflar arasında davaya konu binanın kiralanmasına ilişkin olarak tanzim edilmiş 01.01.2002 tarihli kira sözleşmesinin mevcut olduğunu, davacının ercimisil talep etmesinin kesinlikle mümkün olmadığını, belirtilen kira sözleşmesinin İstanbul …Noterliği tarafından 24 Temmuz 2002 tarih ve … yevmiye numarası ile tasdik edilmiş olduğunu, sözleşmede kararlaştırılan kira bedelinin de türk lirasından 6 sıfır atılması çerçevesinde bakıldığında 160,00 TL olduğunu, bahsi geçen kira sözleşmesi uyarınca hakszı ve mesnetsiz ercimisil davasının reddine karar verilmesini talep ettiklerini, dava konusu binanın %40 pay sahibi davacı … Şti.’nin geçmişinde, şirket ortağı ve imza yetkilisi olarak Recep Sefer, Mahmut Sefer, Hikmet Sefer bulunmakta iken, 24.09.1998 tarihinde … hisselerini kardeşleri Mahmut ve Hikmet’e devrederek şirketten ayrıldığını, davacının ilk açtığı İstanbul Asliye Hukuk … Mahkemesine ibraz ettiği Beyoğlu… Noterliğinin 19.03.2004 tarih ve… yevmiye numarasıyla tasdikli ihtarnamesinde davacı yan, açıkça kiralamalar ile ilgili kira bedellerinin bildirilmesi ve kendi hesaplarına yatırılması yolunda ihtarda bulunduğunu, geçerli kira sözleşmeleri davacıyı da bağlamakta olduğunu, ecrimisil adı altında bir bedel talep edilemeyeceğini, var olan kira sözleşmelerinin davacı tarafı da bağladığını, davacının belirtilen kira sözleşmelerine konu bölümlerden de ancak ve ancak kendi hissesine tecavüz ede kısımlar yönünden bir talepte bulunmasının düşünülebileceğini, davacı tarafın, davalıdan isteyebileceği şeyin kiraya verilmiş bağımsız bölümlerden davacının hissesine tecavüz eden kısım var ise buralardan, davalının elde ettiği fiili kira gelirlerinin, davacının payına düşen giderler düşüldükten sonra hissesine düşenin 4/10 kadarı olduğunu, dava konusu bina hakkında … Belediyesince verilmiş yıkım kararı bulunduğunu beyan ederek davacının ihtiyati tedbir talebinin reddini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini, yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmilini karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir: Davacı taraf davalı taraftan taşınmazın mülkiyet hakkına dayanarak taşınmazın haksız kullanımı nedeni ile ecrimisil alacağı talep etmiştir. Davalı taraf genel mahiyette davanın reddini savunmuştur. Dava, mülkiyet hakkına dayanan ecrimisil alacağına ilişkindir. Davacı şirket, davalı Şirketin taşınmazının bir bölümünü haksız olarak kullandığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’nda ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır. Yukarıda değinilen hususlar çerçevesinde somut olaya bakıldığında; eldeki davada istenen ecrimisilin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun(TMK) 683. ve 995. maddelerine dayandırıldığı; her ne kadar taraflar tacir olsalar dahi, uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesiyle ilgisinin bulunmadığı, esasen dava dilekçesinde de bu yönde bir iddiaya yer verilmediği, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi uygulama, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı düşecektir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca mahkememizin görevsizliği nedeni ile davanın usulden reddine kanunen karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının mahkememizin görevsiz olması nedeniyle usulden reddine,
2-HMK.nun 20. mad. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin usulen başvurusu halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3- Yargılama giderlerinin görevli mahkemesince hüküm altına alınmasına, HMK 20 maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde başvuru yapılmaz ise davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ve yargılama giderleri konusunda karar verileceğinin ihtarına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır