Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1001 E. 2018/928 K. 19.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1001 Esas
KARAR NO : 2018/928
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 15/11/2017
KARAR : SIFAT YOKLUĞU NEDENİYLE HUSUMETTEN RED
KARAR TARİHİ: 19/09/2018
Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; davalının sigortalısı olan …A.Ş’ye ait … plakalı araç tarafından 04.01.2017 tarihinde …’e ait … plakalı araca çarpmak suretiyle …ilinin… ilçesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, temlik edenin aracında oluşan değer kaybının bağımsız eksper tarafından düzenlenen 13.10.2017 tarihli eksper raporuyla tespit edildiğini, buna göre müvekkilin aracında 6.540,00 ile 7.848,00 TL aralığında tespit edilen değer kaybının meydana geldiğini, temlik edenin aracında oluşan değer kaybı alacağını TBK hükümleri uyarınca temlik belgesi ile müvekkile temlik ettiğini, kazaya sebebiyet veren tarafın veya somut olayda olduğu gibi sigorta şirketinin kaza sebebiyle oluşan her türlü zararı karşılamakla mükellef olduğundan oluşan değer kaybının da tazmin edilmesi gerektiğinin açık olduğunu, müvekkilce davalıya 23/10/2017 tarihinde ihtarname gönderildiğini ve 2918 Sayılı Kanunun 97. Maddesi uyarınca 15 gün içinde yazılı cevap verilmesini veya ihtarnamede belirtilen hesap numarasına yatırılmasını aksi halde her türlü yasal yollara başvurulacağının bildirilmiş olmasına rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını beyan ederek kaza sebebiyle oluşan 6.540,00 ile 7.848,00 TL aralığında tutmasını beklenilen değer kaybı alacaklarının şimdilik 300,00 TL’sinin ticari işlerde uygulanan en yüksek temerrüt faiz oranı üzerinden ve kaza tarihinden kabul görülmez ise ihtar tarihinden itibaren işletilecek en yüksek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tazminine, dava konusu değer kaybının tespiti için yapılan ekspertiz ücreti masrafı olarak 354,00 TL’nin HMK 323/F gereğince yargılama gideri olarak davalı tarafından müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; 04/01/2017 tarihli kazaya karıştığı belirtilen … plakalı aracın … A.Ş nezdinde … numaralı 25.06.2016 – 2017 vadeli Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunmakta olup kaza tarihi itibariyle teminat limitinin araç başına 33.000,00 TL olduğunu, müvekkil şirketin sorumluluğunun sigortalısının sorumluluğu ve nihayetinde poliçe teminatı ile sınırlı olduğunu, araçta meydana gelen değer kaybı talebi ile ilgili müvekkil sigorta şirketine başvurusu üzerine açılan hasar dosyasından yapılan değerlendirmede değer kaybı talebine başvurusu öncesinde mülkiyet değişikliği olduğunun tespit edildiğini beyan ederek davalı şirket vekili olarak İstanbul Barosuna … sicil numarasıyla kayıtlı Av. …’nin UYAP kaydının yapılmasını, davanın reddine karar verilmesini, davacı tarafın ”değer kaybı” talep etmeye hakkı olup olmadığının var ise miktarının tespiti için ”Bilirkişi” incelemesi yaptırılmasını ve alınacak raporun tebliğ ettirilmesini, müvekkil şirketin dava açılmasına keyfi ve haksız olarak sebep olmadığından yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Davacı temlik alan … Şti., … plakalı temlik eden …’ e ait olduğunu ileri sürdüğü aracın 04.01.2017 tarihinde yapmış olduğu trafik kazası nedeni ile kusurlu olduğunu iddia ettiği … plakalı aracın sigorta şirketi olan davalıdan ve aracın sigortalısından değer kaybı ve ekspertiz bedelini talep etmiştir.
Davalı taraf genel mahiyette davanın reddini savunmuştur.
Dava, değer kaybı ve ekspertiz bedeli talebine ilişkindir.
Dava 15.11.2017 tarihinde mahkememizde açılmıştır.
Davacı …Şti. ile dava dışı … arasında temlik sözleşmesi mevcuttur.
Dava konusu yapılan … plakalı aracın trafik kayıtları incelendiğinde (… İlçe Emniyet Müdürlüğünün 09.01.2018 tarihli cevabi yazısı) ; aracın 30.05.2016- 25.04.2017 sahiplik tarihleri arasında temlik eden … adına, 25.04.2017 tarihinden itibaren Mehmet Hafi Keklik adına kayıtlı olduğunun bildirildiği görülmektedir.
“Sıfat” terimi uygulamada yerleşmiş bir terim değildir. Uygulamada sıfat için “husumet” terimi kullanılmaktadır.(Misal :Y3.HD 26.3.2015, 12514/5042.) HMK m. 327/2 hükmünde, burada incelendiği anlamda sıfat deyimine yer verilmiştir. TBK m.205, I’de de, buradaki anlamda” taraf olma sıfatı” deyimine yer verilmiştir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet). Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaksına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir. (davalı sıfatı, pasif husumet). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. (Misal:” Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkesine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddediler. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur” (YHGK 27.01.2016, 13/684-106). Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle , bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır( taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Şüphesiz, böyle bir karar, yalnız o davada taraf olarak gösterilmiş olan kişiler arasında kesin hüküm (HMK m.303) teşkil eder; dava konusu hak ve gerçekten taraf sıfatına sahip ( ve fakat o davada taraf olarak gösterilmemiş) olan kişi bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir. Mahkemenin bu kararı, dava konusu hak ve davanın ( gerçek taraf sıfatına sahip olan) tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder( HMK m.303). Taraf sıfatı bir dava şart değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen ) gözetir. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu kara, ( dava şartı yokluğundakinin aksine) usulden ( davanın mesmu olmadığından dolayı) bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır. Bu (esastan) ret kararı, davanın tarafları bakımından maddi anlamda kesin hüküm ( HMK m.303) teşkil eder. Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.( HMK m.327/2).
Dava konusu olan aracın trafik dosyası incelendiğinde; aracın 30.05.2016- 25.04.2017 sahiplik tarihleri arasında temlik eden … adına, 25.04.2017 tarihinden itibaren dava dışı … adına kayıtlı olduğunun bildirildiği görülmekle davanın açıldığı tarihte ( 15.11.2017 ) davacı temlik alanın sıfatının bulunmadığı anlaşılmaktadır. İş bu davada davacının iddiası gibi kendi husumeti bulunmamaktadır. Davacının doğru sıfatı taşımadığı davada husumetinin bulunmadığı tespit olunmuştur. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; yukarıdaki mevzuata ilişkin açıklanan teori ışığında davacının talebin muhatabı olamayacağı anlaşılmış aktif husumeti bulunmamasından dolayı davası husumet yokluğundan reddolunmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının sıfat yokluğu nedeniyle husumetten reddine,
2-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca karar ve ilam harcı olan 35,90 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 31,40 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 4,50 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ ye gelir kaydına,
3-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
4- Davalılar …A.Ş ve … A.Ş kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 300,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
5- 6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen davacı gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda dava konusu miktar dikkate alındığında kesin olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
Hakim …
¸e-imzalıdır