Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/647 E. 2018/896 K. 12.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/647 Esas
KARAR NO : 2018/896
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 10/06/2016
KARAR : RED
KARAR TARİHİ : 12/09/2018
Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; 15/07/2015 tarihinde davalı …’un sevk ve idaresindeki… plakalı kamyonetiyle D 100 Karayolu Tekirdağ istikametinden Silivri istikametine seyri esnasında Gümüşyaka 1705 numaralı ışıklı kavşağa geldiğinde Merkez Mahallesi Kuzey Yol istikametinden Gümüşyaka sahil yolu istikametine geçmek isteyen …Marka bisiklet sürücüsü …’a aracın ön kısmıyla çarpması sonucu yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, olay sonrasında …’ın kaldırıldığı Silivri Devlet Hastanesinde yaşamını yitirdiğini, kazanın oluşumunda… plakalı araç sürücüsü …’un 2918 Sayılı KTK’da belirtilen 52/1A maddesini ihlal ettiğini, bisiklet sürücüsü …’ın ise aynı kanunun 68/1B maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle kusurlu olduğu kaza tespit tutanağı ile tespit edildiğini, 15/07/2015 tarihinde gerçekleşen trafik kazasında müvekkil davacının oğlu müteveffa …’ın henüz 16 yaşında olduğunu, 29/09/1972 doğumlu baba …’ın oğlunun ölümüyle onun maddi ve manevi desteğinden yoksun kaldığını, davalı işletene ait… plaka sayılı aracın 28/01/2015-2016 arası geçerli … poliçe numarası ile davalı …ne Trafik Sigortalı olması nedeniyle limite kadar maddi tazminat ödenmesi talebinin zaruriyeti hasıl olduğunu beyan ederek davanın kabulü ile trafik kazasında oğlunu kaybeden davacı müvekkilin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 500,00 TL maddi tazminatın davalılardan sürücü yönünden olay tarihinden, sigorta şirketi yönünden ise sigorta limitini aşmamak üzere temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi, avukatlık ücreti ve yargılama giderleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, yaşanılan kaza neticesinde oğlunun kaybeden davacı müvekkilinde oluşan elem ve ızdırabı bir nebze olsun dindirebilmek için zenginleşme aracı olarak değerlendirilemeyecek olan 30.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile sürücüden tahsiline, sürücü …’un sevk ve idaresindeki… plakalı aracı ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle;… plakalı aracın müvekkil şirket nezdinde 28.01.2015-2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … sayılı KTK Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta Poliçesi ile teminat altına alınmış olup, kaza tarihi itibarıyla kişi başına sakatlanma ve ölüm teminat limitinin 290.000 TL ile sınırlı olduğunu, 15.07.2015 tarihinde sigortalı… plakalı araç ile müteveffa …’ın karıştığı trafik kazası sonucunda davacının desteği müteveffa …’ın vefatı nedeniyle davacı tarafından müvekkil şirket nezdindeki trafik sigorta poliçesi kapsamında destekten yoksun kalma tazminatının tahsili talebiyle huzurdaki dava ikame edilmiş ise de; haksız talebin reddi gerektiğini, müvekkil şirketin davacı tarafa ödemede bulunarak üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdiğini ve davacıların tüm zararı karşılandığını, davacı tarafından davadan önce müvekkil şirkete başvuruda bulunulmuş olup, müvekkil … nezdinde açılan 287348 sayılı hasar dosyasına iletilen evraklar çerçevesinde aktüeryal hesaplama yaptırıldığını, aktüeryal hesaplama doğrultusunda davacıya 29.01.2016 tarihinde 8.957,00 TL ödenmiş olup, davacının zararının karşılandığını, müvekkil şirket tarafından ödemeye esas alınan aktüer raporlarının Hazine Müsteşarlığı aktüerler siciline kayıtlı, konusunda uzman aktüer tarafından düzenlenmiş olup; raporda davacının yaşı, gelir durumu ve tarafların kusur oranı gibi ana etkenler dikkate alınarak hesaplama yapıldığını, davacı tarafa ödenen tazminatın ibraname mukabilinde ödenmiş olup, müvekkil şirketin başkaca bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacıya destekten yoksun kalma tazminatının ödenmesini müteakip müvekkil şirket ibra edilmiş olup, buna ilişkin İbraname belgesinin düzenlendiğini, sorumluluğu kabul etmemekle sayın mahkemece hesaplama yapılacak ise; ibraname ile ödenen tazminat ile mahkemece tespit edilecek tazminat miktarı arasında ortalama bir misli fark bulunması halinde ibranamenin hükümsüz sayılabileceğini, aksi takdirde küçük farklılıklar için müvekkil şirketin sorumluluğunun söz konusu olmayacağını, 5684 sayılı Sigortacılık Kanununa dayanılarak hazırlanan 15.08.2007 tarih ve 26614 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 01.01.2008 tarihinde yürürlüğe giren Aktüer Yönetmeliği’nin 15. maddesinde Hazine Müsteşarlığı nezdinde tutulan sicile kayıtlı olmadan Aktüer meslek unvanının kullanılamayacağı ve ilgili hesapların yapılamayacağının belirtildiğini beyan ederek Haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Davacı ( destekten yoksun kaldıklarını iddia eden ebeveyn), desteği olduğunu iddia ettiği çocukları bisiklet sürücüsü olan …’ ın 15.07.2015 tarihinde trafik kazası nedeni ile ölmesi sonrasında ölenin desteğinden yoksun kalındığı iddiası ile davalı … şirketinden ve davalı gerçek kişiden maddi ve davalı gerçek kişiden manevi tazminat talep etmektedir. Davacı davasını maddi tazminat yönünden 25.01.2018 tarihinde harç yatırarak ıslah etmiştir.
Davalı taraf genel mahiyette sorumluluklarının bulunmadığı savunmasıyla davanın reddini savunmuştur.
Dava; ölen desteğin ebeveyninin haksız fiil olan trafik kazası nedeni ile sorumluluk ilkesi çerçevesinde davalı taraftan destekten yoksun kalma maddi ve manevi tazminatı isteyip isteyemeyeceğine dairdir.
Bilirkişilerden rapor alınmış; … ve … tarafından hazırlanan 07/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda teknik değerlendirmeler yapılmıştır.
Davalı sürücü …’un olayda dikkatini vermemesi, meskun mahale göre hızının yüksek olması, bu durumda iken ışık konrollü kavşağa yaklaştığı, yeşil ışık kendisine yanması durumunda olmasına rağmen hızının yüksek olduğu, hızını azaltmadığı değerlendirilmekle 2918 S KTK m. 52/ 1- a ya aykırı davrandığı anlaşılmıştır bu nedenle %25 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiştir.
Davacı taraf murisi oğlu müteveffa bisiklet sürücüsü …’ın olayda gerekli dikkat ile sürüş yapmadığı, olay mahali olan ışıklı kavşağa yaklaştığı sırada kırmızı ışıkta durmadığı, ışık ihlalinde bulunduğu, can güvenliğini kendinin tehlikeye düşürdüğü değerlendirilmekle 2918 S KTK m. 84 kod 1 kuralını ihlal ettiği anlaşılmış bu nedenle %75 oranında asli derecede kusurlu olduğu kabul edilmiştir.
Haksız fiil olan trafik kazasında davacının ölen oğlunun ağır kusuru ile davalılar açısından illiyeti kestiği değerlendirilmiştir.
2918 Sayılı Kanun gereğince; destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri kapsam dışıdır hükmü bulunmaktadır.
Sorumluluk hukukunun en önemli amacı, kişinin mal varlığında iradesi dışında meydana gelmiş eksilmeyi ayni veya nakdi olarak gidermektir. Zararın tazminini talep etmek hakkı doğrudan zarar görene tanınmıştır. Doğrudan zarar görenin dışında üçüncü bir kişinin tazminat talebinde bulunma hakkı, kural olarak yoktur. Bu sebeple sözleşme dışı sorumluluk hukukunda üçüncü bir kişinin maruz kaldığı yansıma zararı, prensip olarak, tazmin edilemez niteliktedir. Zira sorumluluk hukukunun temel kurallarından birini, tazminat talebinde bulunabilecek olan kişi veya kişilerin sadece doğrudan zarara uğrayanlar olması oluşturur.
Bu kurala 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 45. maddesinin ikinci fıkrasında “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” denilmek suretiyle mağdurun ölümü sonucunda yansıma zararına uğrayan kişilerin zararlarının tazmin edilmesine istisnai de olsa imkân tanınmıştır. Böylece ölüm ile sonuçlanan haksız fiil nedeniyle; ölenin yardımından, desteğinden mahrum kalanların tazmin edilmesini talep edebilecekleri bir zararları olduklarını kabul etmiştir.
Benzer düzenleme 6098 Sayılı TBK 49- 64 maddelerinde de düzenlenmiştir.
Desteğin destekte bulunduğu kişinin murisi olması veya aynı aile içerisinde yer alması şart değildir. Önemli olan desteğin para, hizmet veya ayni olarak sürekli, düzenli ve karşılıksız bir şekilde desteklediği kişiye yardımlarda bulunmasıdır.
İş bu davada davacının ölenin ebeveyni olduğu anlaşılmaktadır.
Bir kişinin başka bir kişiye desteği olup olmadığı fiili duruma göre belirlenecektir. Bir kişiye fiilen sürekli ve düzenli olarak bakan veya hayatın olağan akışı içerisinde o kişiye bu şekilde bakma olasılığı çok yüksek olan kişi, o şahsın desteğidir (Gökyayla, K. E.: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Ankara, 2004, s. 25).
Desteğin yasal bir zorunluluktan kaynaklanıp kaynaklanmadığı desteğin varlığını tespit açısından önemli değildir (Gürsoy, K. T.: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatı”, AÜHFD., 1972, C.:29, s. 147). Desteğin destek olunana yaptığı yardımın kanuni veya sözleşmeden doğan bir borcun ifası niteliğinde olmasına da gerek yoktur. Desteklenen kişinin tazminat isteme hakkına sahip olabilmesi için, destek sayılan kimsenin ya fiilen ilgiliye bir yardımda bulunması, bakması veya ileride böyle bir yardım veya bakma olasılığının ciddi bir biçimde mevcut olması gerekir (Gürsoy, s. 146). Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu`nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Davacı üzerinde doğan zararın niteliği de belirlenmelidir: Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar murisin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte muris üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın murisin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi doğrudan murisin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Murisin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir. Talep edilen destek zararı, ölenin değil üçüncü kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarardır.
Bu hâlde üzerinde durulması gereken en önemli husus, desteğin kanuni sorumluluğu gereği kazanın meydana gelmesinde tam veya kısmi kusurlu olmasının, üçüncü kişi durumunda bulunan desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 85. maddesi, işleten ve araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğunu düzenlemiştir. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş bulunan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu ve araç işletenin sorumluluğunun, sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğu olduğu hususu bilimsel ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14. b, s.670; Kılıçoğlu,A.: Borçlar Hukuku Genişletilmiş 17. B, Ankara 2013, s.366 vd). Anılan maddede değinildiği üzere, işletenin nelerden sorumlu olduğu öngörülmüş, 86. maddede ise, işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur hükmü ile işletenin sorumluluktan kurtulma halleri düzenlenmiştir. BK.’nun 44. maddesi hükmüne göre ise zarar gören taraf, zararın doğmasına veya zararın artmasına sebep olmuş ise hâkim zarar ve ziyan miktarını indirebileceği veya zarar ve ziyan konusunda hüküm kurmaktan sarfınazar edebilecektir. Benzer düzenleme TBK m. 55 de yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde araç işleteninin bu zarardan sorumlu olacağı düzenlendiğine göre, ilke olarak desteğin ölümünden veya desteğin sürücü olmaması ihtimalinde de işletenin kendi yasal sorumluluğu gereği bizzat işleten sıfatı ile sorumlu olduğu, dolayısıyla davacının yasal mirasçıları olarak ölen destek bisiklet sürücüsünden talepte bulunma haklarının bulunmadığı, talepte bulunulması halinde bu talebin hukuken hayatın olağan akışına aykırı olacağı bunun sonucu davalıdan kendi desteklerinin sorumluluğu bulunduğu kaza nedeni ile talepte bulunamayacağı kabul edilmelidir.
Yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmaları mümkün değildir. Nitekim BK’nun 44/I. Maddesi ( TBK m. 55 sorumluluk hukuku), hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesine dayanmaktadır. Zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına da kendisi katlanmalıdır. Diğer bir deyişle, nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabul edilmesi gerekir. Yine ha keza desteğin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu durumda da yansıma söz konusudur. Zira zarara uğramamak için gerekli özeni göstermeyen veya hatta zararın meydana gelmesini isteyen kimse, bu hareket tarzının sonuçlarına katlanmalı ve bu davranışının zararın meydana gelmesinde oynadığı role, etkisine ve derecesine göre zararı kısmen veya tamamen üzerine almalıdır. Çünkü kendi kusuruyla sebebiyet verdiği ya da artmasına neden olduğu ve ya kusursuz sorumlu olduğu zararın ödettirilmesini istemek Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır.
O halde somut olayda objektif iyi niyet kurallarına (TMK m.2) göre; davacının murisinin %75 ağır kusurlu sayıldığı zararın artmasına neden olduğu meydana gelen kaza sonucu ölümü nedeni ile davacının talep ettiği destekten yoksunluk tazminatından davalı taraf sürücünün asli kusurunun bulunmaması nedeni ile sorumlu olmadığı yine davalı kazaya karışan araç sigortalısı işletenin sürücünün de asli kusurunun bulunmaması karşısında sorumlu olmadığı buna bağlı olarak da davalı … şirketinin sorumluluğunun bulunmadığı kabul edilmelidir. Tazminata hükmolunması için aranan yasal şartlar oluşmamıştır.
Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; davanın reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının reddine,
2-2-6100 S HMK ve Harçlar Kanunu uyarınca karar ve ilam harcı olan 35,90 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 104,18 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 68,28 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa talebi ile iadesine,
3- İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
4- İşbu dava nedeni ile davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5- Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden maddi tazminat yönünden ıslahın varlığına dikkat edilerek karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 2.180,00TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
6- Red edilen manevi tazminat yönünden davalı … Acun kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı … ‘a verilmesine,
7- 6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …

Hakim …
¸e-imzalıdır