Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/341 E. 2020/177 K. 18.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/341 KARAR NO : 2020/177
DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 31/03/2016
KARAR TARİHİ : 18/02/2020

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9.maddesine göre Türk Milleti adına yargılama yetkisini kullanan bağımsız ve tarafsız İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin kararıdır.
Davacılar vekili dava açan dilekçesi ile yargılamada ki beyan ve iddialarında özetle;
Davalı … Müdürlüğünün … sayısında kayıtlı olduğunu, müvekkillerinin davalı şirketin değişik paylarda ortakları olduğunu, müvekkillerinin ortağı olduğu davalı şirketin kötü yönetildiğini, davalı şirketin kasasında nakit gözükmesine çeşitli alacakları olmasına rağmen yüksek miktarda kredi kullandığını, şirketin bu krediyi almaya ihtiyacı olmadığı gibi kullanılan kredinin şirket faaliyetlerinde kullanılmadığının öğrenildiğini, şirket muhasebe kayıtlarında 2014 yılı için gösterilen 2.841.583,13 TL’lık 159 numaralı sipariş avansının gerçek olup olmadığının ancak yapılacak yargılama neticesinde anlaşılacağını, davalı şirketin çorap üretiminde kullanılan 51 adet Kornet, 10 adet sancidcold, 6 adet buzzi toplam 67 adet çorap örme makinesinin satıldığı duyumunun alındığını, çorap üretiminde kullanılan boyahanenin kapatılıp dava dışı “… A.Ş.” ile birlikte davalının sahip olduğu bu yerin makinelerinin satılmış olduğunu, davalı şirketin kötü yönetimi neticesinde 2009 yılından sonra kendine ait satış yerlerinin önemli kısmını kapattığını, şirket faaliyetleri nedeniyle başkaca fesih sebebininde gerçekleştiğini, 2009 yılından beri genel kurul toplantılarından haberi olmayan müvekkili ortaklara kar payının da dağıtılmadığını, kar payı verilmeyerek mağdur edildiklerini, yargılama sırasında da görüleceği üzere davalı şirketin haklı fesih şartlarının oluştuğunu beyanla, davanın kabulü ile davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, veya müvekkillerine ait davalı şirketteki paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenerek davalı şirketten çıkarılmasına, değerin tespit edildiği tarihten itibaren en yüksek ticari faizin de işletilerek verilmesine, veya duruma uygun düşen ve müvekkilleri tarafından kabul edilebilecek diğer çözüme karar verilmesini, yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile yargılamada ki beyan ve ididalarında özetle;
Davacı …’ün şirket ortağı olmaması nedeniyle Türk Ticaret Kanununun 636/3.maddesi kapsamında şirketin feshi için dava açamayacağını, adı geçenin aktif husumet ehliyetinin olmaması nedeniyle davasının reddinin gerektiğini, davacıların aynı nedenle 11.11.2009 günü açtıkları şirketin feshi davasının İstanbul…Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı kararı ile reddedildiğini, davacı …’ün 13.10.2008 tarihinden önce davalı şirketin müdürlüğünü yaptığı sırada şirketi zarara uğrattığından şirketin açtığı sorumluluk davasının İstanbul…Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında görülerek sonuçlandırıldığını ve adı geçen davacının 4.331.358,00 TL şirketi zarara soktuğunun tespit edildiğini, bu kararın İstanbul …İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyası ile işleme konulduğunu ancak halen tahsilatın yapılamadığını, davacı …’ün şirketi zarara sokup mallarını haczettirmek için her yola başvurduğunu, şirketi zarara sokmak için olmayan borçlar ikrar ettiğini, İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosya ile kendisini borçlu olarak göstermesi nedeniyle şirketin hisse haczinin istendiğini, İstanbul …İcra Ceza Mahkemesinde … esas sayılı dosyada hakkında İcra İflas Yasasının 331.maddesine göre ceza davasının devam ettiğini, müvekkili şirketin yönetiminin davacı …’ün yönetimi sırasında verdiği çok büyük zararları tamir için azami gayret sarf ettiğini, 4.331.358,00 TL zararın hemen telafi edilecek zarar olmadığını, 2008 yılına kadar genel müdür olarak bulunan …’ün şirketi batıracak toplam 4.331.358,00 TL zarara uğrattığından yeni yönetime seçilen …’e husumet beslediğini ve kendi hissesi olan şirket aleyhine bir kısmı yukarıda yazılı davalar açıldığını ve hepsinin de reddedildiğini, şirketin feshi talebinin yerinde olmadığını beyanla, davanın ve davacıların istemlerinin reddine, yargılama giderlerinin davacıların üzerinde bırakılmasına karar verilmesini, talep ve beyan etmiştir.
Dahili davalı … vekili cevap dilekçesi ile yargılamadaki beyan ve iddialarında özetle;
…Şirketinin kötü yönetilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, davanın açılmasında davacıların kötü niyetli olduğunu, davacıların … Noterliğinin 31.03.2016 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle fesih sebebi olarak ileri sürdükleri hususlarda genel kurul yapılmasını ihtar ettiklerini, … Noterliğinin 21.04.2016 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile istemlerine solumlu cevap verildiğini, hal böyle olunca da davacıların dava açmakta iyi niyetli sayılamayacaklarını, davacı …’ün şirket ortağı ve yetkilisi olduğu dönemde şirketi ciddi zararlara uğrattığını, elde edilen gelirleri kendi yararına kullandığını, işbu davanın açılmasından hemen önce davalılar aleyhine aynı davacılar tarafından İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında müvekkili … aleyhine şirketin kötü yönetildiği iddiası ile ve tazminat davası ve İstanbul …Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında yine müvekkillerin yetkilisi oldukları … Şti.’nin feshi davası açtıklarını, ayrıca da işbu dava ve açılan diğer davaları bankalara ihbar ettirmeyi de hedefleyerek şirketin kredibilitesini de bankalar açısından sorunlu ve kuşkulu hale getirmeye de çalıştığını, netice itibari ile işbu davalar her ne kadar ticari bir dava gibi gözükmekte ise de, sadece kin duygusu ile açılmış, kötü niyetli birer dava olduğunu, şirketi asıl zor durumda bırakanın ise davacı … olup yaptığı zarar verici işlemlerle şirketi zarara soktuğunu, bu sebeplerle de söz konusu dönemde şirket zararda olduğundan kar dağıtımı yapılmadığını, şirketin kötü yönetildiğini söyleyen …’ün şirket ortağı olduğu dönemde yapılan sermaye artışı sebebiyle şirkete borcu mevcut olup, söz konusu borcunu da halen ödemediğini, davacı dışındaki şirket yöneticilerinin de genel kuralda ibra edildiğini, bu nedenle haksız ve şirket menfaatine aykırı işlem yapan davacıların, aslında taraf sıfatı dahi olmayıp haksızlığı nedeni ile de işbu davanın reddi gerektiğini, davacıların Genel Kurul Toplantıları yapılmadığı ve çağrıların yapılmadığı iddiasının gerçekleri yansıtmadığını, şirketin genel kurullarının yapıldığını ve davacılara usulüne uygun çağrılarında yapıldığını, bu hususun ticaret sicil kayıtları ile sabit olduğunu beyanla, davanın reddine, yargılama giderlerinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini, talep ve beyan etmiştir.

DEĞERLENDİRME ve SONUÇ :
Elde ki dava; haklı nedenlerle Limited Şirketin fesih ve tasfiyesi, yada davacıların paylarının gerçek değerinin ödenmesi suretiyle davacıların şirket ortaklığından çıkarılması, yada başkaca çözümlere hükmedilmesi istemli Türk Ticaret Kanununun 636/3.maddesine dayanan davadır.
Türk Ticaret Kanununun 636/3.maddesi kapsamında ki Türk Ticaret Kanununun 4.maddesi gereğince mutlak ticari dava sayılan elde ki davaya bakma görevinin (Türk Ticaret Kanununun 4.maddesi gereğince) mahkememize ait olduğu, dava tarihi itibari ile davalı şirketin ticaret sicilinde tescilli bulunan yasal ikametgahı adresinin mahkememizin yargı yetkisinin bulunduğu idari sınırlar dahilinde kaldığından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 636/2 (madde gerekçesi ile atıf yapılan Türk Ticaret Kanununun 531.maddesi) ve Hukuk Muhakemeleri Yasasının 14/2.maddesi hükmü gereğince uyuşmazlığın çözümünde mahkememizin kesin yetkili olduğu anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 636.maddesinde limited şirketi sona erdiren sebepler sıralanmış ve 636/3.maddesinde haklı sebeplerin varlığı halinde her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği belirtilmiştir. Davacıların şirket ortağı olmaları nedeniyle elde ki davayı açabilecekleri sonucuna varılmıştır.
Davalı şirketin sicil dosyası incelendiğinde … Memurluğu’nun … ticaret sicil numarasında kayıtlı olduğu, davacılar ile dahili davalı …’un şirket ortağı oldukları, halen davacı … ile …’un münferiden şirketi temsil ve ilzama yetkili oldukları anlaşılmıştır.
Elde ki davada davacı taraf;
Şirketin ihtiyacı olmamasına rağmen yüksek miktarda kredi aldığı ve kullanılan kredileri şirket faaliyetlerinde kullanmadığı, 2014 yılı için gösterilen 2.841.583,13 TL lik 159 numaralı sipariş avans bakiyesinin gerçek olup olmadığının anlaşılamadığı, uzun zamandan beri ortaklara kar payı dağıtmayarak ortakları mağdur ettiği, şirketin faaliyetlerini yerine getirebilmek için sahip olduğu işletmesine ait bir kısım makineleri ve işletmenin diğer bir kısım unsurlarını sattığı, şirketin iyi yönetilemediği bu nedenlerle şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin koşulların gerçekleştiği beyan ve iddiasında bulunmuş,
Davalı taraf ise;
Davacı …’ün 13.10.2008 tarihinden önce davalı şirketin müdürlüğünü yaptığı sırada şirketi zarara uğrattığından şirketin açtığı sorumluluk davasının İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında görülerek sonuçlandırıldığı ve adı geçen davacının 4.331.358,00 TL şirketi zarara soktuğunun tespit edildiği, bu kararın İstanbul …İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyası ile işleme konulduğu ancak halen tahsilatın yapılamadığı, davacının verdiği bu zarar nedeni ile şirketin bu zararı kapatmak için çalıştığı, şirketin kötü yönetilmesinin söz konusu olmadığı, bu zarar nedeniyle kar payı dağıtılmadığı, davanın kötü niyetli olduğu, dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, zira davacıların daha öncede şirketin feshi istemiyle açtıkları davanın reddedildiği, beyan ve iddiasında bulunmuştur.
Öncelikle belirtilmelidir ki, az yukarıda açıklandığı üzere dava tarihi itibariyle davacı …’ün 4.085.000TL sermayeli şirketin 410.625 TL sine sahip şirket ortağı olması nedeniyle, davalı tarafın; adı geçenin şirket ortağı olmaması nedeniyle elde ki davanın davacısı olamayacağı yönünde ki itirazı yerinde bulunmamıştır.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
06/02/2018 tarihli bilirkişi kurulu asıl raporun da ve ek raporlarında özetle;
Davacılardan … ile dahili davalı …’un münferiden şirketi temsile yetkili oldukları, davacılardan …’ün kesinleşen mahkeme kararına göre davalı şirkete 4.331.358 TL ana para borcunun bulunduğu, bu borç ödenmeden ortaklık akçelerinin ödenmesinin sakıncalı olduğu, davacıların ortaklık paylarının ödenmesine karar verilmesi halinde şirket tek ortaklı kalacağından şirketin devamının olanaklı olmadığı ve şirketin fesih ve tasfiyesinin mahkemenin taktirinde olduğu, mahkemenin bu görüşte olmaması halinde en azından davacılardan …’ün ayrılma akçesinden, karar tarihi itibarıyla icra dairesinde yapılacak kapak hesabı dikkate alınarak, davalı şirket alacağının mahsup edilmesi, … ayrılma akçesinin, borcunu karşılamaması halinde ise ortaklıktan çıkarılmasının mümkün olamayacağı, davalı şirketin kar dağıtımı yapmamasının, şirketin fiilen ödeme yapabilmesi için yeterli likit kaynağa sahip olmamasından kaynaklandığı, mevcut olmayan kaynakla kar payı ödenmesinin mümkün olmadığı gibi, salt kar payının dağıtılması amacıyla kaynak yaratmak için kredi kullanılmasının şirketin borç yükünü daha da artıracağı, bu durumun şirket ve ortaklarının yararına olduğu, davacıları zarara sokma amacı taşımadığı, 30.09.2018 tarihli bilanço verilerine göre şirketin zarar ettiği ve üçüncü çeyrek itibarıyla da fiilen kar payı ödemesi yapabilmesi için yeterli likit kaynağa sahip olmadığı, davalı şirketin 30.09.2018 tarihli bilançosuna göre şirket değerinin kaydi değerler üzerinden 5.670.231,09 TL olduğu yönünde görüş açıklandığı anlaşılmıştır. Bilirkişi asıl rapor ve ek raporları birlikte değerlendirilmiş, toplanan delillere göre tanzim edildiği, yeterli gerekçeye sahip ve denetime elverişli olduğu kanaatine varılarak hükme esas alınmıştır.
Beyanları alınan tanık … “2004-2016 yılları arasında şirketin çalıştığı … firmasının kalite kontrol sorumlusu idim, günü birlik şirkete girer çıkardım, … şirketidir, … beyle bu nedenle tanışırız, firma sahibi olduğu için onunla görüşürdük, 2009’da ayrıldığını duyduk, aile içi sorun yaşamışlar, şirkette çalışmamıza devam ettik ama düzenimiz bozuldu, siparişleri zamanında alamamaya başladık, boyahane kapandı, çalışanlar sürekli değişti, verim alamadık, sipariş miktarında azaltma yaptık, ticari ilişkimiz bu durumdan etkilendi ve azaldı, 2016’da ben firmadan ayrıldım, sonrasını bilmiyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Somut olayda Türk Ticaret Kanununun 636/3.maddesi kapsamında haklı nedenlerle şirketin feshine, davacı ortakların payının gerçek değerinin ödenmesine ve ortakların şirketten çıkarılmalarına ilişkin ilişkin koşulların somut olayda mevcut olup olmadığının, yada duruma uygun düşen kabul edilebilir başka bir çözümün uygulanmasına ilişkin şartların mevcut olup olmadığının irdelenmesi gerekir.
Türk Ticaret Kanununun 636. maddesinin 3. fıkrası haklı sebeplerin varlığı halinde her ortağın şirketin feshini isteyebileceğini düzenlemektedir. Ancak söz konusu maddede haklı sebebe ilişkin bir tanıma veya haklı sebebin sınırına ve kapsamına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmemektedir. Anonim şirketlerde de haklı sebeple şirketin feshinin düzenlendiği 531. maddede de aynı şekilde bir tanım, sınır veya haklı sebebe örnek bulunmamaktadır. Ancak uygulamada genel kurulun birçok kez kanuna aykırı şekilde toplantıya çağrılması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kar payının sürekli azalması haklı sebep olarak kabul edilmiştir. Yine gerek uygulamada gerekse müstekar Yargıtay uygulamalarında, şirketin devamının imkansız olduğu durumlarda, yine davacıların taleplerinin dürüstlük kuralına aykırı olmadığı ve fesh ilişkin koşulların gerçekleştiği durumlarda şirketin feshine karar verilebileceği kabul edilmektedir. Dolayısıyla haklı sebeple fesih hakkının düzenlendiği Türk Ticaret Kanununun 636.maddesi gereğince yapılacak değerlendirme de, haklı sebep olarak ileri sürülen olayların dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirilmesi, gerekmektedir. Az yukarıda açıklandığı üzere davacılar şirketin kar payı dağıtmaması suretiyle ortaklarını mağdur etmesi, şirketin ihtiyacı olmamasına rağmen kredi alarak şirket faaliyetlerinde kullanmaması, şirketin işletmelerine ait bir kısım unsurları satması, 159 numaralı spariş avans bakiyesinin gerçek olup olmadığının anlaşılamadığı sebeplerine dayanarak bu sebepleri şirketin feshi için haklı sebep olarak ileri sürmüşlerdir. Öncelikle belirtilmelidir ki, gerek toplanan deliller gerekse hükme esas alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; şirketin değişik tarihlerde kredi kullandığı, kullanılan kredilerden daha çok nakit ihtiyacının bulunduğu ve kredilere ihtiyaç duyduğu, davacıların bu yöndeki iddialarını somutlaştırmadıkları gibi kredilerin şirket faaliyetlerinde kullanılmadığı iddialarını da ispat edemedikleri, yine davacıların 2014 yılı için gösterilen 2.841.583,13 TL lik 159 numaralı sipariş avans bakiyesinin gerçek olup olmadığının anlaşılamadığı yönünde ki iddialarının soyut iddia olduğu ve ispat edilemediği, bilirkişi raporlarından açıkça anlaşılacağı üzere davalı şirketin değişik tarihlerde işletmelerine ait ve bir kısım unsurları sattığı (işletmede kullanılan çorap örme makinesi vb) ancak bu hususun şirketin üretim kapasitesinde eksikliğe ve buna dayalı zarara sebep olmadığı, kaldı ki 2011-2015 yılları arasında 253 numaralı makine ve teçhizatlar hesabında yeni alımlardan kaynaklı 70.437,17 TL lik artışın mevcut olduğu, davalı şirketin öz varlık tutarının 2013 yılı hariç olmak üzere genelde arttığı, bu anlamda davacıların davalı şirketin kötü yönetildiği iddiasının yerinde olmadığı, şirketin değişik dönemlerde kar payı dağıtmasına gerektirecek derecede karlılığının mevcut olduğu ancak müteakip dönemlerde davalı şirketin kar payı dağıtımı yapmamasının, şirketin fiilen ödeme yapabilmesi için yeterli likit kaynağa sahip olmamasından kaynaklandığı, mevcut olmayan kaynakla ile kar payı ödenmesinin mümkün olmadığı gibi, salt kar payının dağıtılması amacıyla kaynak yaratmak için kredi kullanılmasının şirketin borç yükünü daha da artıracağı, bu durumun şirket ve ortaklarının yararına olduğu, davacıları zarara sokma amacı taşımadığı, davacıların şirketin feshi için haklı sebep olarak ileri sürdükleri sebeplerin şirketin Türk Ticaret Kanununun 636/3.maddesi kapsamında feshini gerektirecek sebepler olmadığı, kaldı ki kesinleşen mahkeme hükmü ile davalı şirkete 4.331.358 TL ana para borcu bulunan davacı …’ün şirketin feshini istemesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, özetle ve öz olarak; dürüstlük kuralı ve kişilik haklarının korunması ilkeleri temelli değerlendirilmesi gereken davacıların şirketin feshi isteminin koşullarının somut olayda gerçekleşmediği, şirketin devamının imkansız olmadığı, davacılardan …’ün kesinleşen mahkeme kararına göre davalı şirkete 4.331.358 TL ana para borcunun bulunduğu, bu borç ödenmeden ortaklık akçelerinin ödenmesi suretiyle davacıların şirketten ayrılmalarına izin verilemeyeceği, yine az yukarıda belirtilen borcun davacı …’ün ayrılma akçesinden mahsup edilmesi suretiyle davacıların ortaklıktan ayrılmalarına karar verilemeyeceği, davacıların bu yönde ki istemlerinin de dürüstlük kuralıyla bağdaşmadığı, davacı ortakların, ortaklık haklarının zarar görmesinin ve şirketin kötü yönetiminin söz konusu olmaması nedeniyle duruma uygun düşen kabul edilebilir başka bir çözümün uygulanmasına da yer olmadığı sonucuna ve vicdani kanaatine varılarak, dürüstlük kuralı ile bağdaşmayan ve sübut bulmayan davacıların istemlerinin ve davasının reddine ilişkin aşağıda ki karar verilmiştir.

H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Açılan davanın reddine,
2)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 54,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacılardan tahsiline, peşin alınan harcın mahsubuna,
3)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak dahili davalıya verilmesine,
4)Hukuk Muhakemeleri Yasasının 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
5)Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6)Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
7)Davalı şirket tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı şirkete iadesine,
Taraf vekillerinin huzurunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıklandı.

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

HARÇ BEYANI
54,40 TL KARAR HARCI
29,20 TL KARAR HARCI
25,20 TL. TALEP HALİNDE İADE HARÇ