Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/150 E. 2019/197 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/150 Esas
KARAR NO : 2019/197
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 12/02/2016
KARAR :ESASTAN RED, HUSUMETTEN RED
KARAR TARİHİ: 28/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkiline ait … ticari plakalı Karsan Marka minibüsün yakıtının, aralarındaki abonelik anlaşması gereği 01/12/2011 tarihinden beri iki nolu davalı şirket yakıt istasyonundan sağlandığını, 13/01/2016 tarihinde arızalanan aracın yetkili servise götürüldüğünü, burada yapılan tetkikler sonucunda aracın enjektör iç parçalarında renk değişiklikleri ve aşınmalarının tespit edildiğini, söz konusu tespitlerin aracın çalışma süresince kullanılan uygunsuz yakıt sebebiyle meydana geldiğini ve garanti kapsamı dışı olduğunun belirtildiğini, aracı ücreti karşılığını onartmak zorunda kalan müvekkilinin 08.02.2016 tarihli fatura karşılığı olarak 3.039,21 TL ödediğini, aracın tamirde kaldığı süre boyunca önemli miktarda kazanç kaybı oluştuğunu belirterek aracın tamirde kaldığı süre boyunca önemli miktarda kazanç kaybı oluştuğunu beyan ederek zararın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; 13/01/2016 aracının arızalandığını, 08.02.2016’da tamir edildiğini ve kendisine sorunun akaryakıt kaynaklı olduğunun söylendiğini iddia eden davacının 13/01/2016’dan sonra ve 08/02/2016’dan sonra da aynı bayiden yani …’ten yakıt alımına devam ettiğini, bu durumun ekte sunulan otomasyon kayıtları ile sabit olduğunu, 2011’den beri uzun süredir eski aracı ile aynı istasyondan akaryakıt alındığını bizzat davacının belirttiğini bu süre zarfında araca dair yakıttan kaynaklanan henüz bir arıza söz konusu edilmediğini, davacı tarafın … ile arasında abonelik anlaşması bulunduğunu belirtmiş olduğunu, …’in davacı taraf ile birlikte 573 araç için abonelik anlaşması bulunduğunu belirttiğini, aracın ticari araç olması hasebiyle her gün kimi günlerin ikişer kez yakıt temin ettiğini, öte yandan davacının satılan yakıtın ayıplı olduğunu iade etmiş ise de bu konuda müvekkili şirkete yöneltilmiş bir ayıp ihbarı bulunmadığını beyan ederek davanın reddini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Davacı, … plakalı şehir içi yolcu taşımacılığında kullandığı aracında akaryakıt nedeni ile olduğunu iddia ettiği meydana gelen ve tamiratı gerektiren alacağını ve kazanç kaybını abonelik sözleşmesi gereğince davalı … firmasından ve tedarikçi … AŞ den talep etmektedir.
Davalı … iddia olunan vakıaları inkar ile davanın reddini savunmuştur, davalı … tarafına husumet yöneltilemeyeceğini beyan ederek iddia olunan vakıaları inkar ile davanın reddini savunmuştur.
Dava, davacının aracında meydana gelen ve tamiratı gereken hususun davalı … ten alınan akaryakıttan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, tamirat bedelinin tazmininden ve aracın tamir süresince kazanç kaybından davalıların sorumlu tutulup tutulmayacağına ilişkindir.
Bilirkişiler … ve … 25/06/2018 tarihli bilirkişi raporu (davaya konu enjektör arızanın davalı taraf yakıt istasyonundan alındığını, yakıtların normlara aykırı olması ile ilişkilendirilemeyeceğini, kullanım ve trafik şartlarının yarattığı bir durum olduğunu, enjektörlerden beklenen servis ömrünün sağlanamamasının üreticinin sorumluluğunda olduğundan imalat hatası olarak değerlendirilmesi gerektiğini, ortaya çıkan onarım maliyetinin 3.039,21 TL olduğunu, makul onarım süresinin test ve parça temini ile ortalama 2 gün olduğunu, bu süre zarfında ortaya çıkacak kazanç kaybının 400 TL olacağını, söz konusu zarar tutarında davalı tarafın bir sorumluluğunun bulunmadığı yönünde teknik değerlendirme yapmıştır.) incelenmiştir. Günlük kazancın 400,00 TL olduğuna dair esnaf odasının cevabi yazısı bulunmaktadır. Tanıklar dinlenmiştir.
Davacı ile davalı … arasında abonelik sözleşmesi varlığı karşısında dava konusu arızanın akaryakıttan değil de kullanım ve trafik şartlarının yarattığı bir durumdan kaynaklandığı, enjektörlerden beklenen servis ömrünün sağlanamamasının üreticinin sorumluluğundan kaynaklandığı, durumun imalat hatası olarak değerlendirilmesi gerektiğine kanaat getirilmiştir. Bu nedenle sözleşme tarafı olan davalı … açısından davacı davasının haklılığını teknik veriler ile ispatlayamamış davanın iş bu davalı yönünden esastan reddi gerekmiştir.
Diğer davalı ile davacı arasında sözleşmesel veya fiili herhangi bir bağlantı bulunmamakla davalının pasif husumetinin bulunmaması nedeni ile davcının davasını davalı … ye yöneltemeyeceğine kanaat getirilmiş bu nedenle aşağıdaki şekilde iş bu davalı açısından dava husumetten reddedilmiştir. (“Sıfat” terimi uygulamada yerleşmiş bir terim değildir. Uygulamada sıfat için “husumet” terimi kullanılmaktadır.(Misal :Y3.HD 26.3.2015, 12514/5042.) HMK m. 327/2 hükmünde, burada incelendiği anlamda sıfat deyimine yer verilmiştir. TBK m.205, I’de de, buradaki anlamda” taraf olma sıfatı” deyimine yer verilmiştir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet). Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaksına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir. (davalı sıfatı, pasif husumet). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. (Misal:” Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkesine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddediler. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur” (YHGK 27.01.2016, 13/684-106). Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle , bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır( taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Şüphesiz, böyle bir karar, yalnız o davada taraf olarak gösterilmiş olan kişiler arasında kesin hüküm (HMK m.303) teşkil eder; dava konusu hak ve gerçekten taraf sıfatına sahip ( ve fakat o davada taraf olarak gösterilmemiş) olan kişi bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir. Mahkemenin bu kararı, dava konusu hak ve davanın ( gerçek taraf sıfatına sahip olan) tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder( HMK m.303). Taraf sıfatı bir dava şart değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen ) gözetir. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu karar, ( dava şartı yokluğundakinin aksine) usulden ( davanın mesmu olmadığından dolayı) bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır. Bu (esastan) ret kararı, davanın tarafları bakımından maddi anlamda kesin hüküm ( HMK m.303) teşkil eder. Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.( HMK m.327/2). )
Saptanan ve hukuksal durum karşısında aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davalı … Ltd. Yönünden davasının esastan reddine,
2-Davacının davalı …yönünden davasının sıfat yokluğu nedeniyle husumetten reddine,
3-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca karar ve ilam harcı olan 44,40 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 58,74 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ ye gelir kaydına, fazla yatırılan 14,34 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılardan … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A….T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …ye verilmesine,
6- 6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının yatıran davacı iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı …Ş. vekilinin Yüzüne karşı diğer tarafın yokluğunda dava konusu miktar dikkate alındığında kesin olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır