Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1272 E. 2018/18 K. 05.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1075 Esas
KARAR NO : 2018/97
DAVA : Alacak Davası
DAVA TARİHİ : 04/11/2016
KARAR : HUSUMETTEN RED
KARAR TARİHİ : 31/01/2018
Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Dava dışı 3. Kişi (davalının sigortalısı)… Şti’ye ait … plakalı aracın 24/06/2016 tarihinde … Şti’ye ait … plakalı araca çarpmak suretiyle maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonucu müvekkilinin aracında değer kaybı meydana geldiğini, söz konusu değer kaybının bağımsız eksper tarafından 3.000 TL olarak tespit edildiğini, alınan ekspertiz hizmeti sebebiyle de müvekkil tarafından 354,00 TL ekspertiz ücreti ödendiğini, temlik eden aracında oluşan 3.000 TL’lik değer kaybı alacağını TBK hükümleri uyarınca temlik belgesi ile müvekkiline temlik ettiğini, temlikle birlikte bir hakkın tüm talep ve dava haklarının temlik alana geçtiğini, somut olayda da temlik edenin aracında meydana gelen değer kaybı sebebiyle oluşan alacağın müvekkile temlik edilmekle bu alacağın talep ve dava haklarının müvekkiline geçtiğini, iş bu dava ile de temlik alan sıfatıyla değer kaybının davalı … şirketinden tahsilinin talep edildiğini, davalıya 19/10/2016 tarihinde ihtarname gönderildiğini ve 2918 sayılı Kanunun 97. Maddesi uyarınca 15 gün içinde yazılı cevap verilmesini veya ihtarnamede belirtilen hesap numarasına yatırılmasını aksi halde her türlü yasal yollara başvurulacağının bildirildiğinin buna rağmen davalı tarafından ihtarnameye herhangi bir cevap verilmediği gibi müvekkiline de ödeme yapılmadığını beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla alacaklarının şimdilik 500,00 TL’sinin ticari işlerde uygulanan en yüksek temerrüt faiz oranı üzerinden ve kaza tarihinden, kabul görülmez ise ihtar tarihinden itibaren işletilecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tazminine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Davacı tarafın delillerinin Hmk’nun 121. Madde hükmüne aykırı olarak taraflarına tebliğ edilmediğini, HMK’nın “Belgelerin birlikte verilmesi” başlıklı 121.maddesinin; “Dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunludur.” şeklinde olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesi ile birlikte delil ve belgelerini göndermemiş olması nedeniyle davaya ilişkin delil ve belgelerin taraflarına gönderilmesine kadar davaya karşı cevap ve delil sunma haklarınının saklı tutulmasını talep ettiklerini, dava dilekçesinde davalı şirket ünvanının …. Olarak yazılı olduğunu ancak müvekkilin ticaret ünvanının …olduğunu, bu sebeple husumet itirazında bulunduklarını, öncelikle belirtmek isteriz ki davacı tarafın temlik alacaklısı olduğunu ileri sürdüğünü, ancak ortada geçerli bir temlik sözleşmesinin olup olmadığının taraflarınca bilinmemekle birlikte bu hususta taraflarına tebliğ edilmiş bir sözleşmenin de olmadığını, bu sebeple öncelikle Sayın Mahkememizden bu husus üzerinde inceleme yapılmasını ve geçersiz temlik durumunda davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini ayrıca bu husustaki tüm cevap ve itiraz haklarını da saklı tuttuklarını, dava konusu sigortalı …Şti.’ne ait … plakalı araç için; müvekkil şirketçe, 21.03.2016 – 21.03.2017 tarihleri arasında, … no’lu poliçe numarası ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi düzenlendiğini, müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçe üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere, poliçede yazılı özel şartlar ve trafik sigortası genel şartları kapsamı ile sınırlı olduğunu, poliçe üzerinde maddi hasar halleri için araç başına teminat limiti ile azami 31.000-TL olarak sınırlandırıldığını, bu miktarın maksimum talep edilebilecek miktar olup, müvekkil şirketin asıl sorumluluğunun gerçek zarar üzerinden belirleneceğini, trafik sigortasının bir meblağ sigortası olmayıp bir zarar sigortası olduğunu, sigorta şirketinin sigortalısının kusuru oranında gerçek hasarı ödemekle yükümlü olduğunu, bu nedenle dava konusu kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunup bulunmadığının ve kusur oranının belirlenmesinin önem taşıdığını, davacı tarafın, sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu iddia ettiğini, ancak bu iddiayı destekleyecek somut delillerin mevcut olmadığını, zira gerek kaza tespit tutanağı, gerekse sigortalı sürücüsünün beyanı olaydaki kusur dağılımının iddia edildiği gibi olmadığını gösterdiğini, bu sebeple açılmış olan davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, buna mukabil davacının kaza sonrası yaptırdığı değer kaybı ekspertiz raporundaki tespitlere de itiraz ettiklerini, zira söz konusu raporun öznel, taraflı ve bilimsel hesaplama yöntemlerinden uzak öğeler barındırdığını, iş bu sebeple sözkonusu rapora dayanarak taraflarından talep edilen tutarı kabul etmediklerini, itirazlarından bir diğerinin 354,00 TL olarak talep edilen Ekspertiz ücret masrafına ilişkin olduğunu, ekspertiz masraflarının müvekkil kooperatifin teminatı kapsamında olmadığını beyan ederek haksız ve mesnetsiz açılan davanın usulden ve esastan tamamen reddine, masraf, faiz ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenilmesine, sigortalı araç sürücüsünün aracın karıştığı kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunup bulunmadığının ve bulunuyor ise oranının tespiti için Sayın Mahkememizce bilirkişi atanmasına, tazminat hesabının sigortalısının kusur oranınca yapılması gerektiğine, öncelikle genel şartlara uygun olarak tüm hasar evrakları ile birlikte usulüne uygun şekilde hasar başvurusu yapılması gerektiği, müvekkilinin dava açılmasına sebebiyet vermemesi nedeniyle dava masraflarından, faizden ve tüm ferilerinden sorumluluğunun ve temerrüdünün bulunmadığının tespitine, karar verilmesini müvekkil şirket adına vekâleten talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Davacı taraf, alacağı temliki sebebine dayalı olarak davalı taraftan değer kaybı ve ekspertiz ücreti talep etmiştir.
Davalı taraf, genel mahiyette davanın reddini savunmuştur.
Dava, temlik sebebine dayalı değer kaybı ve ekspertiz ücreti talebine ilişkindir.
“Sıfat” terimi uygulamada yerleşmiş bir terim değildir. Uygulamada sıfat için “husumet” terimi kullanılmaktadır.(Misal :Y3.HD 26.3.2015, 12514/5042.) HMK m. 327/2 hükmünde, burada incelendiği anlamda sıfat deyimine yer verilmiştir. TBK m.205, I’de de, buradaki anlamda” taraf olma sıfatı” deyimine yer verilmiştir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet). Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaksına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir. (davalı sıfatı, pasif husumet). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. (Misal:” Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkesine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddediler. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur” (YHGK 27.01.2016, 13/684-106). Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle , bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır( taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Şüphesiz, böyle bir karar, yalnız o davada taraf olarak gösterilmiş olan kişiler arasında kesin hüküm (HMK m.303) teşkil eder; dava konusu hak ve gerçekten taraf sıfatına sahip ( ve fakat o davada taraf olarak gösterilmemiş) olan kişi bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir. Mahkemenin bu kararı, dava konusu hak ve davanın ( gerçek taraf sıfatına sahip olan) tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder( HMK m.303). Taraf sıfatı bir dava şart değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen ) gözetir. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu kara, ( dava şartı yokluğundakinin aksine) usulden ( davanın mesmu olmadığından dolayı) bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır. Bu (esastan) ret kararı, davanın tarafları bakımından maddi anlamda kesin hüküm ( HMK m.303) teşkil eder. Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.( HMK m.327/2).
Alacak temliki sözleşmesi incelendiğinde tarafların; temlik edenin … temlik alanın …Hizmetleri … olduğu görülmektedir. İş bu davada ise davacı … davalı … AŞ dir. Davacının doğru sıfatı taşımadığı davada husumetinin bulunmadığı tespit olunmuştur.
Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; davacının talebin muhatabı olamayacağı anlaşılmış husumeti bulunmamasından dolayı davası husumet yokluğundan reddolunmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının sıfat yokluğu nedeniyle husumetten reddine,
2- İşbu karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kananu, Harçlar Tarifesi ile 6100 Sayılı HMK’nun ilgili hükümleri uyarınca alınması gereken 35,90-TL harçtan peşin alınan 29,10-TL harcın mahsubuna ve bakiye 6,80-TL daha harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ ye gelir kaydına,
3-AAÜT ile 6100 Sayılı HMK uyarınca davalı lehine tayin ve takdir edilen 500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
4-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri mevcut olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-6100 Sayılı HMK m.333 gereği artan avansın talep halinde karar kesinleşince yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı temlik alan vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda dava konusu dikkate alındığında kesin olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
Hakim …
¸e-imzalıdır