Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1109 E. 2018/934 K. 20.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1109 Esas
KARAR NO : 2018/934
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 16/11/2016
KARAR : USULDEN RED- GÖREVSİZLİK
KARAR TARİHİ : 20/09/2018
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkili şirketin 08.04.2015 tarihinde … numaralı, 11.06.2015 tarihinde … numaralı, 18.08.2015 tarihinde … numaralı ve 16.09.2015 tarihinde … numaralı faturalar ile davalı … ‘e toplam 9.932,29 TL bedelli (KDV Dahil) mal çorap sattığını, malların davacıya teslim edildiğini, davalı … ‘ün daha sonra aldığı malların 4.118,90 TL’lik bır kısım malı iade ettiğini, lakin geri kalan 5.813,39 malın bedelini ödemediğini, bakiye kalan borcun ödenmediği için davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığını, davalı tarafın vekil aracılığı ile kötü niyetle ve haksız yere itirazda bulunarak icra takibini durdurduğunu beyan ederek borçlunun icra takibine yaptığı kötü niyetli ve haksız itirazının iptaline, takibin devamına, borçlunun takip konusu borcu ödemeye ve takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; müvekkilinin davacıya 5.813,39 TL borcu bulunmadığını, müvekkil tarafından davacıya ödemelerin yapıldığını, yapılan bu ödemelerin davacı şirket tarafından dikkate alınmadığını, davacı şirkete yapılan ödemelere istinaden davacı şirket tarafından müvekkile tahsilat makbuzu verildiğini ancak yapılmış olan bu ödemelerin icra takibine konu edilerek kötü niyetle müvekkilden talep edildiğini, müvekkilce 24.12.2015 tarihinde yapılan ödemenin ise banka aracılığı ile yapılmış olup davacı şirketin banka aracılığı ile yapılan ödemenin dahi ödenmediğini iddia etmesinin kötü niyetini ispatladığını, haklı olarak borca itiraz edildiğini, durumun bu şekilde olmasına rağmen davacı tarafın son derece kötü niyetli hareket ettiğini ve icra takibinde bulunduğunu, bu nedenle davacının %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini beyan ederek haksız ve yersiz olarak açılan iş bu davanın ve tazminat taleplerinin reddine, davacı kötü niyetli olduğundan %20 icra inkar tazminatına mahkumiyetine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
-İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası,
-Bilirkişi; … tarafından hazırlanan 27.06.2018 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu alacağı oluşturan faturaların çorap satışından oluştuğunu, dava konusu alacağı oluşturan faturaların hizmet içeriği ile uyumlu olduğunu, davalının dava dosyasına sunduğu toplam 3.640,00 TL ödeme makbuzlarının davacının defter ve kayıtlarında olmadığını, davalının dava dosyasına sunduğu ödeme makbuzları üzerinde davacının kaşe ve imzasının yer aldığını, davacı şirketin davalı firma ile ilgili faturayı muhasebe teknik ve usullerine uygun olarak 2015-2016 yılı defter kayıtlarına işlediği eklerde yevmiye kaydı ile detayı verilen tüm faturalar ve ödemelerden sonra oluşan 31.12.2016 tarihi itibariyle 5.813,39 TL defter ve kayıtlarında alacaklı olduğunu, bu rakamın 2017 yılına devrettiği başkaca ödeme olmadığını, davacının icra takip tarihinde alacağına işlenmiş faiziyle birlikte talep ettiğini, davacının alacağının varlığına karar verilmesi halinde bu alacağa icra takip tarihinden itibaren işlemiş faiz ile birlikte taleple bağlılık ilkesi gereği (5.813,39 fatura bedeli + 51,84 TL işlemiş faiz = 5.865,23 TL) (18.10.2016) 5.865,23 TL olduğu yolunda görüş ve kanaatlerini bildirmiştir.
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir.
Dava, davacının davalıya çorap satması nedeni ile fatura alacağının varlığı iddiası ile davalıdan tahsili için İstanbul … İcra Dairesi’ nin… E sayılı takibe yapılan itirazın İİK 67 uyarınca iptaline yöneliktir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkinin vasıflandırılması ve tarafların tacir olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı tarafın gerçek kişi olduğu, ticaret odasında tacir kaydının bulunmadığı, vergi dairesinden gelen müzekkere cevabı gereği işletme hesabına göre defter tuttuğunun bildirildiği yani esnaf olduğu; ayrıca taraflar arasındaki ilişkinin ve alacağın alım- satım sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığı ve sonuç olarak genel hükümlere tabi olduğu anlaşılmıştır.
Bu haliyle davalı tarafın tacir sıfatını haiz olmadığı anlaşılmış ve dava konusunun genel hükümlere dayalı alım- satım sözleşmesine dayalı fatura alacağından kaynaklandığı belirlenmiş olmakla iş bu eldeki davanın ticari dava sayılmasına hukuken olanak bulunmadığından, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir.Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır.
Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; 6100 Sayılı HMK.nun 1. maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, m. 2 gereğince asliye hukuk mahkemelerinin de görevi belirlendiğine göre; aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılmıştır. Mahkememiz davaya bakmakla görevsiz olup, bu dava şartı noksanlığının sonradan giderilmesi de mümkün olmamakla, davanın saptanan dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK.nun 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının mahkememizin görevsiz olması nedeniyle usulden reddine,
2-HMK.nun 20. mad. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin usulen başvurusu halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3- Yargılama giderlerinin görevli mahkemesince hüküm altına alınmasına, HMK 20 maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde başvuru yapılmaz ise davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ve yargılama giderleri konusunda karar verileceğinin ihtarına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
Hakim …
¸e-imzalıdır