Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1055 E. 2022/111 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1055 Esas
KARAR NO : 2022/111

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/10/2016
KARAR TARİHİ : 10/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkili ile … Ltd. Şti. … ili, … ilçesi, …Mah., … Sokakta bulunan Pafta No:21, Ada No:461, Parsel No:48’de kain … restorasyon işlerinin/hizmetlerinin yapılması konusunda sözleşme imzaladıklarını, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği müvekkili şirketin kendisine yüklenen işi tamamlamış olup sözleşmeden doğan borcunu ifa ettiğini, sözleşme konusu işin, işveren firmaya eksiksiz teslim edildiğini, dava konusu iş yapılırken projeye uygun bulunmayan bazı işlerin bozulup yeniden yapıldığını, yeniden sökülüp takıldığını, bu işlerin niteliği ve tekabül ettiği bedele ilişkin taraflarca tutanak düzenlendiğini ve imzalandığını, müvekkilinin bakiye alacağı hesaplanırken alacak kalemleri arasında söz konusu tutanaklarla sabit olan bedellerin de hesaba katılması gerektiğini, işin bitimine kadar müvekkili şirketin davalıdan toplam 2.790.000,00-TL tahsil ettiğini. tarafların işin bitiminde müvekkilinin hak ettiği bakiye alacak konusunda mutabık kalmak için bir araya geldiklerini fakat yapılan işin hacmi, bedeli ve birim fiyatlara KDV dahil olup olmadığı konusunda mutabık kalamadıklarını, işveren …Şti’nin sözleşmede belirlenen birim fiyatların KDV dahil fiyatlar olduğunu iddia ettiğini, Oysaki sözleşmenin 9.maddesinin 2.cümlesinde ”Ancak sözleşme bedeline tekabül eden KDV, İşveren tarafından ilgili mevzuata göre ödenir.” demek suretiyle sözleşmede belirlenen birim fiyatların KDV hariç fiyatlar olduğu ve KDV’nin işveren firma tarafından ödeneceğinin imza altına alındığını, hülasa dava konusu işin hacmi ve tekabül ettiği bedel hususunda tarafların mutabık kalamadığından müvekkilinin … ili, … ilçesi, …Mah., … Sokakta bulunan Pafta No.21, Ada No:461, Parsel No:48’de kain …Otelinin restorasyon işlerinin/hizmetlerin yapılmasından ötürü hak ettiği bakiye alacak bedelini tahsil edemediğini, müvekkilinin yaptığı işin hacmi, niteliği gereği (restorasyon, sıva, yıkım, yapım) zamana bağlı olarak tespitinin imkansız hale geleceğini, ayrıca dava konusu olan otelin İstanbul’un tarihi ve turistik semti …’nda bulunduğunu ve …’ndan kiralanmış tarihi ve turistik bir otel olduğunu, bu tarz bir otelin; dizaynı, iç tasarımı ve konseptinin sık değişen bir otel olduğunu, bu sebeple evvelemirde delil tespiti yapılması bilahare tespit edilen bakiye alacak bedelinin davalıdan alınarak taraflarına verilmesini beyanla yapılacak yargılama sonucunda belirlenecek olan müvekkilinin hak ettiği bakiye alacak bedeli belirleninceye kadar şimdilik 100,00-TL’nin davalıdan alınarak taraflarına verilmesine, alacağa temerrüt tarihinden itibaren ticari avans faizi işletilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; müvekkili şirket aleyhine açılan davanın belirsiz alacak davasına konu olamayacağını, davacı tarafın sunmuş olduğu sözleşmenin 18/12/2015 tarihinde taraflar arasında akdedilen protokol ile sonlandırıldığını ve tarafların karşılıklı olarak birbirlerini ibra ettiklerini, müvekkili şirket ile davacının 28/07/2015 tarihinde ”Sözleşme” başlıklı … ili, … ilçesi, … Sokakta bulunan Pafta No:21, Ada No:461, Parsel No:48’de kain … Otelinin Restorasyon işlerinin davacı şirket tarafından müvekkili şirkete karşı üstlenilmesi hususunda yazılı bir sözleşme (”Sözleşme”) akdettiklerini, müvekkili şirket ile davacı şirketin 18/12/2015 tarihinde işin eksiksiz ve ayıpsız bir surette teslim edildiğinin tespit edilmesi ve kesin ödeme işlerinin bitmesi amacıyla bir araya gelerek işbu cevap dilekçesinin ekinde sunulan ”Karşılıklı Rızai Sözleşme Feshi ve İbraname” adlı protokolü imzaladıklarını, mezkur protokol uyarınca 18/12/2015 tarihi itibariyle tarafların, Sözleşme’yi karşılıklı ve rızai olarak feshettiğini, fesih sebebiyle tarafların Sözleşme’den ve/veya yapılan işlerden doğan herhangi bir hak ve alacaklarının kalmamış olduğunun tespit edildiğini ve tarafların birbirlerini ibra ettiklerini, müvekkili şirketin sözleşmede belirlenen birim fiyatlara KDV’nin dahil olmadığı iddiasının gerçekleri yansıtmadığını, sözleşme kapsamında taraflar arasında cari hesap oluşturulduğunu ve davacı şirket tarafından Sözleşme’ye istinaden yapılan işlere ilişkin Sözleşme’nin 3.maddesi gereğince taraflarca hakedişlerin gerçekleştirildiğini, işbu hakedişler uyarınca davacı şirket tarafından KDV bedeli açıkça belirtilmek suretiyle faturalar gönderildiğini ve bu faturaların müvekkili şirket tarafından eksiksiz ve herhangi bir temerrüde düşmeden banka aracılığıyla ödendiğini, zira taraflar arasında Sözleşme’yi sona erdirmek üzere imzalanan Protokol uyarınca tarafların birbirlerini KDV dahil fakat bununla sınırlı olmamak üzere her türlü ödeme yükümlülüğüne ilişkin zaten ibra etmiş bulunduğunun izahtan vareste olduğunu, davacı tarafın sunduğu tutanakların müvekkili şirket tarafından imzalanmadığını, zira düzenlenen tutanaklarda ne müvekkili şirketin kaşesinin ne de müvekkili şirketin yetkili kişilerinin imzalarının yer almadığını, kaldı ki mezkur tutanaklar incelendiği zaman, tutanakların 2016 yılına ait olduğunun kolaylıkla gözlemlendiğini, bu kapsamda, davacının sunmuş olduğu Sözleşme’nin 2015 yılında taraflarca feshedildiğini ve taraflar karşılıklı olarak birbirini ibra ettiğini, dolayısıyla bahse konu tutanakların Sözleşme ile ilgisinin bulunmadığını, öte yandan, bir an bahse konu tutanakların Sözleşme ile ilgili olduğu düşünülse dahi, davacının bu tutanaklar uyarınca davaya konu bazı işleri projeye uygun yapmadığını ve ayıpların giderilmesi için ilave işler yaptığını dava dilekçesinde açıkça ikrar ettiğini, dolayısıyla iddia edilen ilave işlerin tamamen davacı şirketin ayıplı bir surette işini icra etmesinden kaynaklandığını, TBK md.475 uyarınca, yeniden yapılan işler için davacının herhangi bir talep hakkının bulunmadığını beyanla taraflar arasındaki hukuki ilişkinin bitmiş olmasına rağmen, kötü niyetli ve hukuki mesnetten yoksun bir şekilde müvekkili şirket aleyhine açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, taraf şirketlerin İTO kayıtları çıkartılarak dosyamız arasına alınmış, tapu kaydı celbedilmiş, davacı şirketin ticaret sicil kaydı celbedilmiş, davacı şirket yetkilisinin yazı ve imza örnekleri dosyamız arasına alınmış ve dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptılarak bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememizin 01/11/2016 tarihli tensip tutanağının (11) numaralı ara kararı ile; ”Cevap dilekçe geldikten sonra keşif talebinin değerlendirimesine” karar verilmiştir.
Mahkememizin 05/06/2017 tarihli duruşmasında ”Davacının dava açmakta hukuki yarar bulunduğundan itirazın reddine” karar verilmiştir.
Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 23/01/2019 tarih ve … rapor nolu raporunda özetle; dosyada mevcut 28.07.2015 tarihli “SÖZLEŞME” başlıklı belge mukayese dışı tutularak yapılan değerlendirmede; Tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından yapılan incelemede; İnceleme konusu 20.01.2016 tarihli “Sözleşme” başlıklı belge ve 18.12.2015 tarihli “Karşılıklı Rızai Sözleşme Feshi ve İbranamedir” başlıklı belgede “…LTD.ŞTİ” ne atfen atılı imzalar ile şirket yetkilisi …’ın mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 20/10/2020 tarih ve … rapor nolu raporunda özetle; İnceleme konusu 18/12/2015 tarihli “KARŞILIKLI RIZAİ SÖZLEŞME FESHİ VE İBRANAMEDİR” başlıklı belge ile 20/01/2016 tarihli “SÖZLEŞME” başlıklı belgedeki “…” ne atfen atılı imzalar açısından Dairemiz 23/01/2019 tarih ve 2018/76448/4855/4560 sayılı kanaat bildirir raporumuz düzenlenmiş olup, istem doğrultusunda yeniden yapılan incelemede raporlarına eklenecek başkaca bir husus bulunmadığı, Tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından yapılan incelemede; İnceleme konusu 28/07/2015 tarihli “SÖZLEŞME” başlıklı belgede “… ŞTİ.” ne atfen atılı imzalar ile …’ın mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği, İnceleme konusu 28/07/2015 tarihli ve 20/01/2016 tarihli sözleşmelerde “…ŞTİ.” ne atfen atılı imzalar arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların aynı el ürünü olduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 09/08/2021 tarih ve … rapor nolu raporunda özetle; İnceleme konusu 18/12/2015, 20/01/2016 ve 28/07/2015 tarihli belgelerde ”…ŞTİ.” ne atfen atılı imzalar arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların aynı el ürünü olduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu Mahkememizce dosya kapsamına uygun, teknik anlamda yeterli ve denetime elverişli bulunarak hükme esas alınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, alacak davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; taraflar arasında imzalanan 28/07/2015 tarihli sözleşme nedeniyle davacının belirsiz alacak olarak 100,00-TL hakediş alacağının davalının temerrüt tarihinden itibaren ticari avans faizi ile davalıdan tahsili istemi konusunda olduğu, davalının ise yapılan işin sözleşme gereğince ibra verildikten sonra davalı tarafca ayıplı işlerin giderimi konusunda olduğu iddiaları hakkında olduğu tespit edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2.maddesinde ”Dürüst Davranma” düzenlenmiştir. MK md.2: ”Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” şeklindedir.
Somut olayda; davacı taraf, tarafların … ili, … ilçesi, …i Mah., … Sokakta bulunan Pafta No:21, Ada No:461, Parsel No:48’de kain … Otelinin restorasyon işlerinin/hizmetlerinin yapılması konusunda sözleşme -işbu sözleşmenin dava dilekçesinin ekinde sunulduğu belirtilmiştir- imzaladıklarını, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği davacı şirketin kendisine yüklenen işi tamamlamış olup sözleşmeden doğan borcunu ifa ettiğini, sözleşme konusu işin, işveren firmaya -davalı şirket- eksiksiz teslim edildiğini, dava konusu iş yapılırken projeye uygun bulunmayan bazı işlerin bozulup yeniden yapıldığını, yeniden sökülüp takıldığını, bu işlerin niteliği ve tekabül ettiği bedele ilişkin taraflarca tutanak düzenlendiğini ve imzalandığını, tarafların işin bitiminde davacının hak ettiği bakiye alacak konusunda mutabık kalmak için bir araya geldiklerini fakat yapılan işin hacmi, bedeli ve birim fiyatlara KDV dahil olup olmadığı konusunda mutabık kalamadıklarını beyanla yapılacak yargılama sonucunda belirlenecek olan müvekkilinin hak ettiği bakiye alacak bedeli belirleninceye kadar şimdilik 100,00-TL’nin davalıdan alınarak taraflarına verilmesine talep etmiştir. Davalı taraf ise, kendileri aleyhine açılan davanın belirsiz alacak davasına konu olamayacağını, tarafların 28/07/2015 tarihinde ”Sözleşme” başlıklı … ili, … ilçesi, … Sokakta bulunan Pafta No:21, Ada No:461, Parsel No:48’de kain …Otelinin Restorasyon işlerinin davacı şirket tarafından davalı şirkete karşı üstlenilmesi hususunda yazılı bir sözleşme (”Sözleşme”) akdettiklerini, tarafların 18/12/2015 tarihinde işin eksiksiz ve ayıpsız bir surette teslim edildiğinin tespit edilmesi ve kesin ödeme işlerinin bitmesi amacıyla bir araya gelerek ”Karşılıklı Rızai Sözleşme Feshi ve İbraname” adlı protokolü imzaladıklarını, mezkur protokol uyarınca 18/12/2015 tarihi itibariyle tarafların, Sözleşme’yi karşılıklı ve rızai olarak feshettiğini, fesih sebebiyle tarafların Sözleşme’den ve/veya yapılan işlerden doğan herhangi bir hak ve alacaklarının kalmamış olduğunun tespit edildiğini ve tarafların birbirlerini ibra ettiklerini, davalı şirketin sözleşmede belirlenen birim fiyatlara KDV’nin dahil olmadığı iddiasının gerçekleri yansıtmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir. Bununla birlikte davacı tarafın, cevaba cevap dilekçesi ile, taraflar arasında imzalanmış bir mutabakat olmadığını belirttiği, ön inceleme duruşmasında da 2.sözleşmedeki imza ile fesih ve ibra sözleşmesindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, taraflar arasında bir tane sözleşme olduğunu beyan ettiği tespit edilmiştir. Öncelikle taraflar arasında ”Sözleşme” başlıklı 28/07/2015 tarihli sözleşmenin imzalandığı hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. İşbu sözleşmenin ”Taraflar” başlıklı 1.maddesinde davalı şirketin ”işveren”, davacı şirketin ”yüklenici” olduğu, 2.maddesinde ”Sözleşmenin konusunun” ise, 3.maddede ayrıntılı olarak belirlenen; … ili, … ilçesi, … Sokakta bulunan Pafta No:21, Ada No:461, Parsel No:48’de kain … ekli taraflarca imzalanmış teklifte bulunan restorasyon işlerinin/hizmetlerinin yüklenici tarafından işverene karşı üstlenilmesi ve bu işlerin/hizmetlerin yüklenicinin kendi adına ve sorumluluğu altında çalıştıracağı işçilerle sözleşme süresi içinde yürütülmesi, sevk ve idaresi olduğu tespit edilmiştir. Davacı taraf da yukarıda detaylı olarak belirtildiği üzere işbu sözleşme -28/07/2015 tarihli ”SÖZLEŞME” başlıklı sözleşme- ile kendisine yüklenen işi tamamlamış olup sözleşmeden doğan borcunu ifa ettiğini, sözleşme konusu işin, işveren firmaya -davalı şirket- eksiksiz teslim edildiğini, dava konusu iş yapılırken projeye uygun bulunmayan bazı işlerin bozulup yeniden yapıldığını, yeniden sökülüp takıldığını, bu işlerin niteliği ve tekabül ettiği bedele ilişkin taraflarca tutanak düzenlendiğini ve imzalandığını, tarafların işin bitiminde davacının hak ettiği bakiye alacak konusunda mutabık kalmak için bir araya geldiklerini fakat yapılan işin hacmi, bedeli ve birim fiyatlara KDV dahil olup olmadığı konusunda mutabık kalamadıklarını beyanla yapılacak yargılama sonucunda belirlenecek olan müvekkilinin hak ettiği bakiye alacak bedeli belirleninceye kadar şimdilik 100,00-TL’nin davalıdan alınarak taraflarına verilmesine talep etmiştir. Her ne kadar Mahkememizce ön inceleme duruşmasında taraflar arasındaki uyuşmazlık yukarıda belirtildiği şekilde tespit edilmişse de, esasında uyuşmazlığın esasını çözebilmek için öncelikle taraflar arasında yine ihtilaflı olan 18/12/2015 tarihli ”Karşılıklı Rızai Sözleşme Feshi ve İbraname” ile 20/01/2016 tarihli sözleşmenin davacı şirket yetkilisi tarafından imzalanıp imzalandığı, 28/07/2015 tarihli ”Sözleşme” başlıklı sözleşme, 18/12/2015 tarihli ”Karşılıklı Rızai Sözleşme Feshi ve İbraname” ile 20/01/2016 tarihli sözleşmede yer alan imzaların aynı elin ürünü olup olmadığı hususlarının tespiti gerekmektedir. Zira davacı taraf, 18/12/2015 tarihli ”Karşılıklı Rızai Sözleşme Feshi ve İbraname” ile 20/01/2016 tarihli sözleşmenin davacı şirket yetkilisi tarafından imzalanmadığını ileri sürmüştür. Mahkememizce teknik anlamda yeterli ve denetime elverişli görülerek hükme esas alınan ATK raporlarında da belirtildiği üzere, 20.01.2016 tarihli “Sözleşme” başlıklı belge ve 18.12.2015 tarihli “Karşılıklı Rızai Sözleşme Feshi ve İbranamedir” başlıklı belgede davacı şirkete atfen atılı imzalar ile şirket yetkilisi …’ın mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği, bununla birlikte 18/12/2015, 20/01/2016 ve 28/07/2015 tarihli belgelerde davacı şirkete atfen atılı imzalar arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların aynı el ürünü olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte, 18/12/2015 tarihli ”Karşılıklı Rızai Sözleşme Feshi ve İbranamedir” başlıklı belgenin, ”Taraflar arasında 28/07/2015 tarihinde imzalanmış sözleşme başlıklı eser sözleşmesi tarafların karşılıklı özgür iradesiyle rızai olarak 18/12/2015 tarihinde işbu protokol ile feshedilmiştir.
Tarafların fesih sebebiyle, birbirlerinden gerek, genel sözleşmeden gerek Borçlar Kanunu hükümlerinden doğan hiçbir nam ve hesap altında hiçbir hak ve alacakları kalmamış olup, birbirlerini gayri kabili rücu ibra ederler,
Yine taraflar arasında bugüne kadar yapılan iş ve işlerden dolayı hiçbir hak ve alacak kalmamış olup, birbirlerini gayri kabili rücu ibra ederler.” şeklinde olduğu ve altında her iki şirketin kaşelerinin ve imzalarının yer aldığı tespit edilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, her ne kadar 20.01.2016 tarihli “Sözleşme” başlıklı belge ve 18.12.2015 tarihli “Karşılıklı Rızai Sözleşme Feshi ve İbranamedir” başlıklı belgede davacı şirkete atfen atılı imzalar ile davacı şirket yetkilisi …’ın mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilememişse de, 18/12/2015, 20/01/2016 ve 28/07/2015 tarihli belgelerde davacı şirkete atfen atılı imzalar arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların aynı el ürünü olduğunun tespit edilmesi, davacı tarafın 28/07/2015 tarihli ”Sözleşme” başlıklı belgede atılan imzaya inkarının bulunmaması, 18/12/2015, 20/01/2016 ve 28/07/2015 tarihli belgelerde davacı şirkete atfen atılı imzaların aynı elin ürünü olduğunun tespit edilmesine karşın davacının 28/07/2015 tarihli sözleşmedeki imzayı kabul edip diğerlerini inkar etmesinin MK md.2’ye aykırı olması, zira herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kuralına uymak zorunda olması, bu durumun hayatın olağan akışına da aykırı olduğu nazara alınarak Mahkememizce 18/12/2015 tarihli “Karşılıklı Rızai Sözleşme Feshi ve İbranamedir” başlıklı belgede davacı şirketin kaşesi üzerinde yer alan imzanın davacı şirketi bağlayacağı kanaatine varıldığından ve işbu belgenin içeriği -tarafların karşılıklı olarak birbirlerini 28/07/2015 tarihinde imzalanmış sözleşme ile ilgili ibra ettiği- nazara alınarak davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
H Ü K Ü M /
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 29,20-TL harcın mahsubuna, eksik kalan 51,50-TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 100,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından 6,50-TL yapılan yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK 333.maddesi gereğince taraflar tarafından yatırılan gider avansından geriye artan kısmın hüküm kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, miktar itibariyle KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 10/02/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸