Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/970 E. 2018/1168 K. 22.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/970 Esas
KARAR NO : 2018/1168
DAVA : Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 12/10/2015
KARAR :RED
KARAR TARİHİ: 22/11/2018
Mahkememizde görülmekte olan destekten yoksun kalma tazminatı davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkillerinin Suriye vatandaşı olduğunu, 27/06/2015 tarihinde saat 19:17 sıralarında sürücü …, sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile seyir halindeyken … şehrinde, …Petrol istasyonu önüne geldiği sırada aracının ön kısımlarıyla karşıya geçiş yapmakta olan müvekkillerinin oğulları … ve … çarpması sonucunda yaralamalı ve ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, …’ın işbu trafik kazası neticesinde vefat ettiğini, buna ilişkin olarak Mersin CBS’da bulanan… Soruşturma No’lu dosyada görüldüğünü, 19/01/2007 doğumlu küçük …’ın 8 yaşında ölmüş olduğunu, ailenin kırsal kesim kökenli oluşu da dikkate alındığında destekliliğin 18 yaşından değil 10-12 yaşlarından başlayacağı, bu yaşlarda ki bir çocuğun anne ve babasına yardım ve hizmet ederek destek olacağının kabul edildiğini, Sürücüsü … olan … plakalı araç 21/05/2015-21/05/2016 arası geçerli… poliçe no’lu Trafik Sigortası davalı … Sigorta Şirketinde sigortalı olduğunu, Bu poliçe kapsamında davalı sigorta şirketinin sorumluluğuna gidilmesi gerektiğini, müvekkillerinin oğulları … için 1.000 TL belirsiz maddi tazminatın (fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydıyla) davalı sigorta şirketinden kaza tarihi olan 27/06/2015 itibaren yasal faizi alınarak davacı müvekkillerine verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Dava dosyası içerisinde yer alan belgeler kapsamından anlaşıldığı üzere davacı …ve …’ın Suriye vatandaşı olduğunu, MÖHUK madde 48/2’ye göre ”Türk Mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorunda olduğunu, davacı yanın gerekli teminatı yatırmaması halinde davanın usulden reddine karar verilmesini, Talep edilen 1.000 TL’nin ne kadarını hangi davacı için talep edildiği dava dilekçesinden anlaşılmadığını, söz konusu taleplerin açıklanması gerektiğini, kazaya karışan aracın … plakalı … Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı adına kayıtlı araç… poliçe numarası ile 21/05/2015-21/05/2016 tarihleri arasında müvekkili şirket nezdinde Karayolları Trafik Kanunu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ile teminat altına alındığını, söz konusu poliçeden dolayı sorumluluklarının, sigortalı kusuru oranında olmak üzere bedeni zararlarda azami 290.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, trafik kazası tespit tutanağında belirlendiği üzere müvekkil sigortalı araç sürücüsünün dava konusu kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nce bilirkişi incelemesi yaptırılmasını, Mersin CBS’nın… Soruşturma numaralı dosyasının celbine karar verilmesini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacılar tarafından destekten yoksun kalma tazminatı istenebilmesi için müteveffanın davacıların desteği olduğunun ispatlaması gerekmekte olduğunu, davacı ailenin kırsal kesim kökenli olduğundan bahisle yapılacak hesaplamanın 10-12 yaş itibariyle yapılmasını talep etmiş ise de söz konusu bu talebin kabulünün söz konusu olmadığını, hesaplamanın 19 yaşında mezun olup 2 sene askerlik süresi hesaba katılarak 21 yaş itibariyle yapılması gerektiğini, dava konusu kaza nedeniyle tazminat hesabı yapılmasına karar verilmesi halinde destekten yoksun kalma tazminat hesabı sigorta aktüerleri yönetmeliği uyarınca hazine müsteşarlığınca yetkilendirilen aktüerler listesine kayıtlı lisanslı aktüerler tarafından belirlenmesini, Müteveffanın SGK’ya tabi olup olmadığı araştırmasını, SGK tarafından dava konusu kaza nedeniyle kurum tarafından davacılara gelir veya aylık bağlanıp bağlanmadığı, bağlanmış ise peşin sermaye değerinin sorulması gerektiğini, dava konusu kaza nedeniyle birden fazla kişinin zarar görmüş olması halinde teminatın paylaştırılması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, dava konusu tazminat ”Ancak dava tarihinden itibaren” işleyecek ”Yasal Faiz” ile birlikte talep edilebileceğini, sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğunun açık olması nedeniyle davanın kusur yokluğundan reddine, davaya yönelik tüm beyanların dikkate alınmak kaydı ile davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, aksi takdirde hesaplanacak olana tazminat tutarından dilekçemizde belirtilen indirim sebepleri göz önüne alınarak indirim uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Davacılar trafik kazası sonucu ölen oğulları … için 1.000 TL belirsiz destekten yoksun kalma maddi tazminatının davalı sigorta şirketinden kaza tarihi olan 27/06/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tazminini talep etmişlerdir.
Davalı taraf iddia olunan vakıaları inkar ile genel mahiyette davanın reddini savunmuştur.
Dava; davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı olup dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plaka nolu araç ile seyir halindeyken 27/06/2015 tarihinde karşıdan karşıya geçmekte olan davacıların müşterek çocuğu …’a çarparak ölümüne sebebiyet veren trafik kazasındaki tarafların kusur durumlarının ne olduğu, istenen tazminatın sigorta teminatı kapsamında kalıp kalmadığı, davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep etme koşullarının bulunup bulunmadığı, Suriye vatandaşı olan davacıların MÖHUK’un 48/2 md uyarınca teminattan muaf olup olmadıkları ve buna göre davacıların varsa davalı sigorta şirketinden talep edebilecekleri destekten yoksun kalma tazminatının ne kadar olması gerektiği, faiz başlangıcının ve türünün ne olduğu hususlarından ibaret olduğuna ilişkindir.
Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 17/10/2017 tarihli raporda; Dava dışı sürücü sevk ve idaresindeki otobüs ile nizami kurallar dahilinde seyrini sürdürmekte iken seyir yönüne göre sol taraftan başka bir vasıtanın arkasından sürücünün görüşünün kısıtlı olduğu yerden kontrolsüzce yola giren her iki yayaya karşı mümkün olan ve aldığı fren tedbiri dışında alabilecek başka bir önlem bulunmadığı anlaşıldığı yayalara çarpması ile karıştığı olayın meydana gelmesinde etken hatalı tutum ve davranışı bulunmadığından kusursuz olduğunu, her iki yaya iki yönlü taşıt trafiğine açık yol sathından karşıdan karşıya geçişlerini taşıt trafiğini gerektiği şekilde kontrol ederek yapacakları yerde, sağ taraftan yaklaşan ve ilk geçiş hakkına sahip otobüse rağmen yaya geçidi dışından ve can güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde yaptıkları bu davranışları ile otobüsün sadmesine maruz kalmış olmakla (her biri kendi adına) sergilemiş olduğu bu davranış faktörleri sonuç üzerine asli derecede tamamen etken görüldüğünü, bu nedenlerle dava dışı sürücü …’ın kusursuz olduğu, olaya müdrik yaşta olmayan davacılar yakını 2007 doğumlu müteveffa yaya … ve 2009 doğumlu mağdur yaya …’ın (her biri kendi adına) %100 (yüzde yüz) oranında etken olduğu kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Aktüer bilirkişi …; 13/08/2018 tarihli raporunda Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesinin 17/10/2017 tarihli raporunda olayın meydana gelmesinde davalı tarafa ZMSS poliçesi ile sigortalanmış olan … plakalı araç sürücüsü …’ın kusursuz olduğu, Müteveffa yaya çocuk …’ın %100 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, davalı tarafından sigortalanan araç sürücüsü olayın meydana gelmesinde kusursuz olduğundan davalı sigorta şirketinin sorumluluğuna gidilemeyeceği ve bu nedenle, maddi zarar hesabı yapılmasına yer olmadığı teknik değerlendirmesini yapmıştır.
2918 Sayılı Kanun gereğince; destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri kapsam dışıdır hükmü bulunmaktadır.
Sorumluluk hukukunun en önemli amacı, kişinin mal varlığında iradesi dışında meydana gelmiş eksilmeyi ayni veya nakdi olarak gidermektir. Zararın tazminini talep etmek hakkı doğrudan zarar görene tanınmıştır. Doğrudan zarar görenin dışında üçüncü bir kişinin tazminat talebinde bulunma hakkı, kural olarak yoktur. Bu sebeple sözleşme dışı sorumluluk hukukunda üçüncü bir kişinin maruz kaldığı yansıma zararı, prensip olarak, tazmin edilemez niteliktedir. Zira sorumluluk hukukunun temel kurallarından birini, tazminat talebinde bulunabilecek olan kişi veya kişilerin sadece doğrudan zarara uğrayanlar olması oluşturur.
Bu kurala 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 45. maddesinin ikinci fıkrasında “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” denilmek suretiyle mağdurun ölümü sonucunda yansıma zararına uğrayan kişilerin zararlarının tazmin edilmesine istisnai de olsa imkân tanınmıştır. Böylece ölüm ile sonuçlanan haksız fiil nedeniyle; ölenin yardımından, desteğinden mahrum kalanların tazmin edilmesini talep edebilecekleri bir zararları olduklarını kabul etmiştir.
Benzer düzenleme 6098 Sayılı TBK 49- 64 maddelerinde de düzenlenmiştir.
Desteğin destekte bulunduğu kişinin murisi olması veya aynı aile içerisinde yer alması şart değildir. Önemli olan desteğin para, hizmet veya ayni olarak sürekli, düzenli ve karşılıksız bir şekilde desteklediği kişiye yardımlarda bulunmasıdır.
İş bu davada davacıların ölenin anne babası olduğu anlaşılmaktadır.
Bir kişinin başka bir kişiye desteği olup olmadığı fiili duruma göre belirlenecektir. Bir kişiye fiilen sürekli ve düzenli olarak bakan veya hayatın olağan akışı içerisinde o kişiye bu şekilde bakma olasılığı çok yüksek olan kişi, o şahsın desteğidir (Gökyayla, K. E.: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Ankara, 2004, s. 25).
Desteğin yasal bir zorunluluktan kaynaklanıp kaynaklanmadığı desteğin varlığını tespit açısından önemli değildir (Gürsoy, K. T.: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatı”, AÜHFD., 1972, C.:29, s. 147). Desteğin destek olunana yaptığı yardımın kanuni veya sözleşmeden doğan bir borcun ifası niteliğinde olmasına da gerek yoktur. Desteklenen kişinin tazminat isteme hakkına sahip olabilmesi için, destek sayılan kimsenin ya fiilen ilgiliye bir yardımda bulunması, bakması veya ileride böyle bir yardım veya bakma olasılığının ciddi bir biçimde mevcut olması gerekir (Gürsoy, s. 146). Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu`nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Davacı üzerinde doğan zararın niteliği de belirlenmelidir: Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar murisin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte davacı üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın davacının kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi doğrudan davacının zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Davacının desteğinin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, davacının salt bu sıfatla devraldıkları desteklerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir. Talep edilen destek zararı, ölenin değil üçüncü kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarardır.
Bu hâlde üzerinde durulması gereken en önemli husus, desteğin kanuni sorumluluğu gereği kazanın meydana gelmesinde tam veya kısmi kusurlu olmasının, üçüncü kişi durumunda bulunan desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 85. maddesi, işleten ve araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğunu düzenlemiştir. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş bulunan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu ve araç işletenin sorumluluğunun, sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğu olduğu hususu bilimsel ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14. b, s.670; Kılıçoğlu,A.: Borçlar Hukuku Genişletilmiş 17. B, Ankara 2013, s.366 vd). Anılan maddede değinildiği üzere, işletenin nelerden sorumlu olduğu öngörülmüş, 86. maddede ise, işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur hükmü ile işletenin sorumluluktan kurtulma halleri düzenlenmiştir. BK.’nun 44. maddesi hükmüne göre ise zarar gören taraf, zararın doğmasına veya zararın artmasına sebep olmuş ise hâkim zarar ve ziyan miktarını indirebileceği veya zarar ve ziyan konusunda hüküm kurmaktan sarfınazar edebilecektir. Benzer düzenleme TBK m. 55 de yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde araç işleteninin bu zarardan sorumlu olacağı düzenlendiğine göre, ilke olarak desteğin ölümünden veya desteğin sürücü olmaması ihtimalinde de işletenin kendi yasal sorumluluğu gereği bizzat işleten sıfatı ile sorumlu olduğu, dolayısıyla davacının ölen destek sürücüsünden talepte bulunma haklarının bulunmadığı, talepte bulunulması halinde bu talebin hukuken hayatın olağan akışına aykırı olacağı bunun sonucu davalıdan kendi desteklerinin sorumluluğu bulunduğu kaza nedeni ile talepte bulunamayacağı kabul edilmelidir.
Yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmaları mümkün değildir. Nitekim BK’nun 44/I. Maddesi ( TBK m. 55 sorumluluk hukuku), hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesine dayanmaktadır. Zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına da kendisi katlanmalıdır. Diğer bir deyişle, nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabul edilmesi gerekir. Yine ha keza desteğin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu durumda da yansıma söz konusudur. Zira zarara uğramamak için gerekli özeni göstermeyen veya hatta zararın meydana gelmesini isteyen kimse, bu hareket tarzının sonuçlarına katlanmalı ve bu davranışının zararın meydana gelmesinde oynadığı role, etkisine ve derecesine göre zararı kısmen veya tamamen üzerine almalıdır. Çünkü kendi kusuruyla sebebiyet verdiği ya da artmasına neden olduğu ve ya kusursuz sorumlu olduğu zararın ödettirilmesini istemek Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır.
O halde somut olayda objektif iyi niyet kurallarına (TMK m.2) göre; davacıların desteğinin %100 tam kusurlu sayıldığı, kazaya ve zarara kendi kusuruyla sebebiyet verdiği zararın oluşumuna neden olduğu ve ölenin kendi sorumlu olduğu zararının ödettirilmesi mümkün değildir. Meydana gelen kaza sonucu tam kusurlu desteğin ölümü nedeni ile davacıların talep ettiği destekten yoksunluk tazminatından davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun bulunmadığı kabul edilmelidir. Tazminata hükmolunması için aranan yasal şartlar oluşmamıştır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca yukarıda izah olunan gerekçe ile davanın reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının reddine,
2-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca karar ve ilam harcı olan 35,90 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 27,70 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 8,20 TL daha harcın davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazine’ ye gelir kaydına,
3-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
4-İşbu dava nedeni ile davalı tarafından yapılan 44,00 TL yargılama giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya verilmesine, artan delil avansının karar kesinleşince davalıya iadesine,
5- Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 2.180,00 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya verilmesine,
6- 6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran davacı tarafa iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda dava konusu miktar dikkate alındığında kesin olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip
¸e-imzalıdır
Hakim
¸e-imzalıdır