Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/721 E. 2018/560 K. 24.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/721 Esas
KARAR NO : 2018/560
DAVA : Alacak Davası
DAVA TARİHİ : 14/07/2015
KARAR TARİHİ : 24/05/2018
Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; davalının 02/03/2012 tarihinde … adresinde Akaryakıt ve Lpg İstasyonu işletmek üzere faaliyete başladığını, 03/05/2012 tarihinde davalılardan … A.Ş ile bayilik sözleşmesi imzaladığını, davalılardan … A.Ş’nin bayilik sözleşmesi imzalanmadan önce aynı adreste …. Adlı şirket ile bayilik ve kiracılık sözleşmesi yapmış olduğunu, sözü edilen istasyonun davalı ile yapılan bayilik sözleşmesinden çönce önce davalı … A.Ş’nin hüküm ve tasarrufunda bulunduğunu, davacıya tesislerin bu şirketin kurumsal kimliği ile birlikte yeni bir bayilik sözleşmesi temelinde devir edildiğini, dolayısı ile teknik sistemlerinin de eksiksiz ve hasarsız olarak davalıya devir edilmesi gerektiğini, davalı şirketin tüm Türkiye’de kullanılan ve bankalar ile yaptığı anlaşmalar çerçevesinde işleyen ”otobilim” adli bir sistemi bulunduğunu, sistemin tüketicilerin akaryakıt almaları sırasında kendilerinde bulunan kartın veya plakanın sisteme girmesi ile yakıt bedelinin otomatik olarak banka hesaplarından kesilerek satıcının banka hesabına aktarılması şeklinde olduğunu, davalı …Bankası A.Ş … Şubesi yetkililerinin davacının faaliyetine başlamasından sonra istasyona gelerek tüm pos cihazlarını değiştirdiklerini ve davacı ile fiilen çalışmaya başladıklarını, böylece davacı ünvanının … Şti. Olduğu konusunda da bilgilendirilmiş olduğunu, otomobilim sisteminin … ile yaptıkları yazışma neticesinde yeni şirket adına tanımlanacağının söylendiğini, davacının sözü edilen banka ile çalışmaya devam ederken bir süre sonra Otobilim sisteminden yapılan satış bedellerinin hesaplarına geçmediğini öğrendiklerini, aynı şekilde … Bankası … Şubesindeki hesaplar kontrol edildiğinde burada da yapılan satışların hesaba geçmediğini gördüklerini, banka yetkilileri ile yapılan görüşmede Otobilim Sistemine tanımlı şirketin unvan benzerliği olan … olduğunu ve satış bedellerinin bu şirket hesaplarına geçtiği şeklinde bilgi alındığını, yapılan incelemelerde toplam 207.040,14 TL’nin bu şirketin hesabına geçtiği anlaşıldığını, davacının yetkililerinin … A.Ş’nin saha sorumlularından …’a durumu aktardıklarını, kendisinin davacının talebini mail yolu ile … ilgililerden …’a ilettiğini, davalı … yetkili personelinin kendi aralarında yaptıkları Ekim 2012 tarihli yazışmalardan da sistemin ilgili bankalarla iletişime geçilerek düzeltilmiş olduğu yazıldığını, olay davacının yetkilileri tarafından öğrenildikten sonra şifahi olarak durumun davalılara bildirildiğini ancak yapılan kesintilerin ödenemeyeceğinin bildirildiğini, davacı tarafından 29/04/2014 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname ile davalılardan …A.Ş … Şubesine yapılan ve haksız olarak diğer benzer ünvana aktarılan 207.040,14 TL’nin davacının hesabına aktarılması istemli ihtarname keşide edilerek gönderildiğini ancak davalı bankanın bu ihtarnameye cevap vermediğini, belirtilen meblağın davacı hesabına aktarılmadığını, bankaların Yargıtay kararlarında da açıklandığı üzere güven kurumu olduğunu, bankanın tüm pos cihazlarını değiştirmesi ve davacı ile çalışmaya başlamasından sonra otobilim sistemindeki eksikliği fark etmemesinin iyi niyet ile izah edilemeyeceğini, muhtemelen bankaya da borçlu bulunan unvan benzerliği bulunan firmadan alacaklarını tahsil etme düşüncesi ile böyle bir işleme gerek duyulduğunu, kaldı ki mail yazışmalarından da bu durumun anlaşıldığını, davacı tarafından … Noterliğinin 29 Nisan 2014 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı bankaya sözü edilen 207.040,14 TL’nin ödenmesi için ihtarname gönderildiğini, ihtarname tebliğ edilmesine rağmen cevap verilmediği gibi bir ödeme de yapılmamış olduğunu, davalı bankanın diğer davalılardan … A.Ş ile aynı grup şirketi olup davacının yetkililerinin her iki şirket ile yaptıkları görüşmelerde şifahi olarak hatanın bankada olduğunu, durumun düzeltileceğinin ifade edildiğini ancak uzun süre geçmiş olmasına rağmen hiçbir gelişme kaydedilmediğini, diğer davalı şirketin ise haksız olarak hesabına geçirilen miktarları kullanmış veya borçlarının tasfiyesinde kullanılmasına muvafakat ettiğini, adeta başkasının parasına el koyduğunu ve haksız olarak zenginleştiğini, bu davalının eyleminin Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre ayrıca suç teşkil etmekte olduğunu, gerekli duyurularında bulunma haklarının saklı tutulduğunu beyan ederek unvan benzerliği bulunan şirketin hesabına aktarılan toplam 207.040,14 TL’nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı …Bankası A.Ş vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Davacının ünvan benzerliği nedeniyle uğradığını iddia ettiği zarara ilişkin istemini salt paranın hesabına geçtiği diğer davalı …. (…) ve diğer davalı … A.Ş’ye yöneltmesi gerekirken zararın oluşmasında herhangi bir kusur ve sorumluluğu bulunmayan davalı …Bankası A.Ş’ye yöneltmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, aşağıda da ayrıltılı bir şekilde açıklanacağı üzere davalılar … ve …’in iç ilişkisinden kaynaklı olarak ortaya çıkan ihtimaller zinciri dava konusu zararın oluşmasına neden olduğunu, davalı …Bankası A.Ş’ye iş bu davada pasif husumet ehliyeti bulunmamakta olup öncelikle davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesini, davalı …Bankası A.Ş ile davalılardan …’in 29/06/2005 tarihinde … Otobilim Bireysel Otobil Çerçeve Sözleşmesi imzaladığını, söz konusu sözleşme ile … tarafından yazılım yüklenerek otobilim sistemine dahil edilen üye iş yerlerinde sisteme dahil olan akaryakıt müşterilerine … tarafından tahsis ve teslim edilen chipli anahtarlık aracılığıyla satın alınan akaryakıt bedellerinin fiilen kredi kartı kullanmadan ve satış belgesi imzalamadan chipli anahtarlık kullanılarak kredi kartı hesabının borçlandırılması hususlarının düzenlendiğini, davacının, söz konusu çerçeve sözleşmesi uyarınca, davalılardan … ile Bayilik Sözleşmesi, davalı …Bankası A.Ş ile de Üye İşyeri Sözleşmesi imzaladığı, davacı tarafından uyuşmazlığa konu akaryakıt istasyonu devralındığı dosyada bulunan belgelerden de görüleceği üzere açık olduğunu, devirden sonra diğer davalı …’in otomasyon ekibinin bankadan gelen yeni otomobilim ve üye işyeri numarasını aktif hale getirip devralan istasyon otomobilimini istasyon sistemine tanıtmamasından, başka bir deyişle eski numarayı kullandırmaya devam ettirmesinden dolayı zarar meydana geldiğini, dava dilekçesinde de bu durumu sunan Teknoser firmasında servis formu bilgilerinin güncellenmemiş olması nedeniyle dava konusu para diğer davalı hesabına ödendiğini, diğer davalı …’in ihmalkar davranışları zararın meydana gelmesine neden olduğunu, davacının, davalı …Bankası A.Ş’nin 10130924 cif nolu müşterisi olduğu, 2014 yılı başında … Şubesi’nden … şubesi’ne devrolduğu, davacı ile davalı …Bankası A.Ş arasında 28.04.2014 tarihinde Üye İş Yeri Sözleşmesi ile Ek Sanal Pos Sözleşmesi imzalandığı, davacının, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre tacir sıfatını haiz olup basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunduğunu, dava dilekçesi ekinde sunulan hesap hareketlerinden de görüleceği üzere 16.08.2012 – 17.04.2014 tarihleri arasında chipli anahtarlık ile yapılan tüm satış bedellerinin davacı hesabına ödenmediği iddia edilerek tüm satış bedelleri talep ve dava edildiği, söz konusu dönemin yaklaşık 2 yıllık bir süreci kapsadığını, davacının yaklaşık iki yıl boyunca süren hesaplarıyla alakalı bu durumu fark etmemesinin basiretli bir tacir gibi davranmadığın dolayısıyla basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırı davrandığının açık olduğu, davacı şirketin, inceleme ve denetim mekanizmasının yeterli düzeyde olması durumunda otobilim sistemi aracılığıyla satışların başlamasından sonra şirket hesabına ödemelerin gelmediği fark edilerek gerekli düzeltmelerin yapılmasının sağlanması mümkün olacağını, ancak davacı tarafından özellikle banka hesapları üzerinde gerekli incelemelerin yapılmaması zararın artmasın neden olduğunu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için davalı …Bankası A.Ş’nin kusuru dolayısıyla zararın oluştuğunun kabulü halinde dahi, Borçlar, Kanunu hükümleri uyarınca söz konusu zararın oluşmasında ve artmasında davacının da unsurunun varlığı kabul edilerek hükmedilecek tazminat tutarında kusur oranında indirim yapılması gerektiğini, davacı tarafın 29.04.2014 tarihli ihbarnamesi neticesinde davalı …Bankası A.Ş’nin, gerek diğer davalı …’e, gerek dava konusu miktarın hesabına geçtiği diğer davalı …’a ulaşmaya çalışarak müşterisi davacının uğradığını iddia ettiği zararın sunduğu hizmet konusunda üzerine düşen görevleri yerine getirdiğini, davalı …Bankası A.Ş’nin, durumdan haberdar olduğu andan itibaren sergilemiş olduğu davranışlar ile davacının zararının artmasını engellemeye çalışarak zararı tazmin etmeye çalıştığını, davacının davalı …Bankası A.Ş’nin sorumluluğuna ilişkin iddiaları bu anlamda gerçeklik payı taşımadığını, davalı …Bankası A.Ş’nin verdiği hizmette kusurlu davranışı olmadığından neticenin meydana gelmesinde sorumluluğu olmadığını, bu yüzden davanın, davalı …Bankası A.Ş’ye yöneltilen iddialar yönünden reddi gerektiğini belirterek, davanın öncelikle husumet yokluğu nedeni ile usulden reddine, bu talepleri kabul görmezse hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Davacının iddialarının afaki ve mesnetsiz olmakla birlikte huzurdaki davanın davalı … A.Ş’ye husumet yöneltilemeyeceğini, davalı … A.Ş’nin huzurdaki davada yer alan iddialara ilişkin hiçbir sorumluluğu bulunmadığını, huzurdaki davanın öncelikle müvekkil şirket açısından husumet nedeni ile reddine, aksi takdirde haksız davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, huzurdaki davayı ve iddiaları kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının hesabına davalı …Bankası A.Ş tarafından yapılacak ödemelerle ilgili davalı … A.Ş herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, huzurdaki davanın davalı … A.Ş açısından husumet nedeni ile reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacı tarafça talep edilen alacakların zamanaşımına uğramış olduğundan davanın diğer usulü itirazları ile birlikte zamanaşımı nedeni ile de reddi gerektiğini, davalı … A.Ş’nin … markası altında ülke çapında faaliyet gösteren bir akaryakıt dağıtım şirketi olduğunu, davalı … A.Ş’nin, … adresinde kain taşınmaz üzerinde kurulu akaryakıt istasyonunda davacı … Şti. ile akdettiği bayilik sözleşmeleri ile davalı … A.Ş’ye, … markası altında bayilik faaliyetlerinde bulunma hakkı tanındığını, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmelerinin 7. Maddesinde belirtildiği üzere otobil sistemine katılım ihtiyarı olduğunu, bu sisteme kayıt olan davacı da dahil tüm bayilerin anlaşmalı bankaya yönlendirildiğini, otobil sistemi davalı … A.Ş’nin kullanım hakkı sahibi olduğu bir sistem olmakla birlikte bayilere ilgili banka tarafından pos cihazı kurulumu yapılması ile birlikte tüm para akışı banka tarafından sağlandığını, davalı … A.Ş iş bu otobil sistemi içerisinde para akışı ile ilgili hiçbir faaliyeti, sorumluluğu ya da yükümlülüğü bulunmadığını, davalı … A.Ş tarafından herhangi bir sorumluluğu veyahut yükümlülüğü olmamasına rağmen davalı …Bankası A.Ş davacının otobilim satışı yaptığı ve bilgilerinin revize edilmesi hususunda bilgi verilmiş olup davalı …Bankası A.Ş tarafından da tanımlamaların yapıldığı hususunda mail gönderildiğini belirterek, davalı … A.Ş hiçbir sorumluluğu ve yükümlülüğü bulunmaması nedeni ile davalı olarak addedilemeyeceğini, huzurdaki davanın öncelikle zamanaşımı ve davalı … A.Ş açısından husumet yokluğu nedeniyle reddini, aksi takdirde haksız ve dayanaksız davanın esastan reddini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
*Taraflar arasındaki sözleşme, ihtarname, hesap hareketleri, bilirkişi heyet kök ve ek raporu delil değerlendirmesinde dikkate alınmıştır.
Davacı şirket, davalıların kusuruna dayanarak davalılardan otobilim sisteminden yapılan satış bedellerinin unvan benzerliği nedeni ile başka şirket olan davalı …’ ne yatırılan bedelin faizi ile iadesini talep etmiştir.
Davalı taraf genel mahiyette sorumluluklarının bulunmadığından bahisle davanın reddini savunmuştur.
Dava, davalılardan bankanın bankacılık sözleşmesinden sorumluluğu ve … AŞ nin bayilik sözleşmesinden sorumluluğuna dayalı alacağın ödenmesi ile davalı …’ nin sebepsiz zenginleşmesi nedeni ile ödenen bedelin iadesi- istirdatına ilişkindir.
Davacı ile davalı … arasında bayilik sözleşmesi mevcuttur tarafların karşılıklı hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır; davacı ile davalı …Bankası arasında bankacılık sözleşmesi mevcuttur tarafların karşılıklı hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır; davacı ile davalı … arasında herhangi bir hukuki bağ yoktur; davalı … diğer davalılara ( … ve …Bankasına ) karşı sebepsiz zenginleşmeden sorumlu olan şirkettir,TBK m. 72- 82 hükümleri de sebepsiz zenginleşmeyi düzenlemektedir.
“Sıfat” terimi uygulamada yerleşmiş bir terim değildir. Uygulamada sıfat için “husumet” terimi kullanılmaktadır.(Misal :Y3.HD 26.3.2015, 12514/5042.) HMK m. 327/2 hükmünde, burada incelendiği anlamda sıfat deyimine yer verilmiştir. TBK m.205, I’de de, buradaki anlamda” taraf olma sıfatı” deyimine yer verilmiştir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet). Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaksına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir. (davalı sıfatı, pasif husumet). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. (Misal:” Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkesine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddediler. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur” (YHGK 27.01.2016, 13/684-106). Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle , bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır( taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Şüphesiz, böyle bir karar, yalnız o davada taraf olarak gösterilmiş olan kişiler arasında kesin hüküm (HMK m.303) teşkil eder; dava konusu hak ve gerçekten taraf sıfatına sahip ( ve fakat o davada taraf olarak gösterilmemiş) olan kişi bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir. Mahkemenin bu kararı, dava konusu hak ve davanın ( gerçek taraf sıfatına sahip olan) tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder( HMK m.303). Taraf sıfatı bir dava şart değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen ) gözetir. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu kara, ( dava şartı yokluğundakinin aksine) usulden ( davanın mesmu olmadığından dolayı) bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır. Bu (esastan) ret kararı, davanın tarafları bakımından maddi anlamda kesin hüküm ( HMK m.303) teşkil eder. Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.( HMK m.327/2).
Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının sebebi, kişinin iradesi dışında mal varlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Zenginleşen kişinin kusuru gerekmez. Zenginleşen kusuru olmasa dahi iade yükümlülüğü vardır. Sebepsiz zenginleşme davasının koşulları; bir tarafın mal varlığında azalma, diğer tarafın mal varlığında artma, illiyet bağı, hukuka ve ahlaka aykırı bir amacın bulunmaması, haklı bir sebebin bulunmamasıdır. Sebepsiz zenginleşen kişi mal varlığında sebepsiz yere meydana gelen artışı iade ile yükümlüdür.
İş bu davada davacı, kendisine davalı banka ve … tarafından ödenmesi gereken bedelin davalı …’ ne ödendiğinden bahisle sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak ödenen bedelin iadesini davalı …’ nden talep etmektedir. Davacının iddiası, davalının savunması, toplanan deliller incelendiğinde; davalı …’ nden sebepsiz zenginleşmeye dayalı talepte bulunabilecekler ödemeden sorumlu olan banka ve … tir ancak davacı değildir. Davacı ancak sözleşmesel bağının bulunduğu davalılar olan banka ve … ten talepte bulunabilir. Bu davalılara karşı sözleşmeden kaynaklanan dava açılabilmesinin hukuken mümkün olması karşısında davalı …’ ne sebepsiz zenginleşme davası açılamaz bu durum sebepsiz zenginleşme davası açmaya engeldir. Sebepsiz zenginleşme davası ancak haksız fiil davası ile yarışabilir. İş bu davada iş bu davalının ahlaka aykırı olarak başkasına kasten zarar verme kastı haksız fiil borç ilişkisi de bulunmamaktadır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; yukarıdaki mevzuata ilişkin açıklanan teori ışığında davalı …’ nin sebepsiz zenginleşme nedeni ile iade talebinin muhatabı olamayacağı anlaşılmış husumeti bulunmamasından dolayı dava husumet yokluğundan reddolunmuştur.
Davacı ile davalı … arasında bayilik sözleşmesi mevcuttur tarafların karşılıklı hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır; davacı ile davalı …Bankası arasında bankacılık sözleşmesi mevcuttur tarafların karşılıklı hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır.
Davacı tarafın, 3. Kişi durumunda olan sözleşmelerin tarafı olmayan davalı … ŞTİ’ nin hesabına para yatırılmasında hiç bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı bankanın davacı ile aralarındaki bankacılık sözleşmesi çerçevesinde davacıya ödemesi gereken meblağın davacı hesabına yatırılmaması karşısında sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğu, bankanın bu konuda sorumluluğunun bulunduğu, bu nedenle davacının davasında sözleşmenin tarafı olan davalı bankayı muhatap almasının hukuken yerinde olduğu, davacının alacağının kararda belirlendiği miktarda olduğuna kanaat getirilmiştir.
Davalı …’ in davacı ile aralarındaki bayilik sözleşmesi çerçevesinde davacıya ödemesi gereken meblağın yatırılmaması karşısında sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğu, bankaya yeni bayisi olan davacıya ilişkin bilgilendirmede bulunmadığı ve gerekli prosedürü işletmediği bunun sonucu olarak davalı … hesabına para aktarıldığı, bu konuda …’ in sorumluluğunun bulunduğu bu nedenle davacının davasında sözleşmenin tarafı olan davalı …’ i muhatap almasının hukuken yerinde olduğu, davacının alacağının kararda belirlendiği miktarda olduğuna kanaat getirilmiştir.
Davalılar … ve …bankasının müşterek ve müteselsil sorumlu olduğu değerlendirilmiştir. Dosyada mevcut … Noterliğinin 29.04.2014 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname ile temerrüt oluştuğu değerlendirilmiştir.
Saptanan ve hukuksal durum karşısında davalı… Şti yönünden sıfat yokluğu nedeniyle davanın husumetten reddine karar verilmiş ayrıca davalı … A.Ş ve davalı …Bankası A.Ş (… Şubesi) yönünden davanın tam kabulü ile 207.040,14 TL alacağın 05/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalı … A.Ş ve davalı …Bankası A.Ş (… Şubesi) ‘den müştereken müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesi gerektiğine kanaat getirilerek kanunen, vicdanen ve taktiren aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının davalı… Şti yönünden sıfat yokluğu nedeniyle husumetten reddine,
2-Davacının davasının davalı … A.Ş ve davalı …Bankası A.Ş (… Şubesi) yönünden tam kabulü ile 207.040,14 TL alacağın 05/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalı … A.Ş ve davalı …Bankası A.Ş (… Şubesi) ‘den müştereken müteselsilen tahsilen davacıya verilmesine,
3-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar ve ilam harcı olan 14.142,91 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 3.535,73 TL harçtan mahsubuna Hazine’ ye gelir kaydına ve bakiye 10.607,18 TL daha harcın davalılar … A.Ş ve …Bankası A.Ş (… Şubesi)’nden müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, mahsup edilen 3.535,73 TL peşin harcın davalılar … A.Ş ve …Bankası A.Ş (… Şubesi)’nden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya iadesine, başvuru ve vekalet suret harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
4- 6100 S HMK gereğince tebligat gideri, posta masrafı ve bilirkişi ücreti olan 2.471,00 TL yargılama giderinin davalılar … A.Ş ve …Bankası A.Ş (… Şubesi)’nden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5- Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 18.372,41 TL nispi vekalet ücretinin davalılar … A.Ş ve …Bankası A.Ş (… Şubesi)’nden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
6- 6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen davacı gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair davacı vekili, davalı … vekili davalı …vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
Hakim …
¸e-imzalıdır