Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/697 E. 2021/525 K. 06.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/697 Esas
KARAR NO : 2021/525

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ :07/07/2015
KARAR TARİHİ : 06/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM:Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; davalı … Tic. Ltd. Şti’nin ortakları ve avukatı diğer davalı …’ın … İli, … İlçesi, …, … Bölgesi ve … Çeşme, …, Bölgesinde belli gayrimenkullerin satın alınmasının oldukça karlı bir iş olacağını, bu konuda … Belediyesi ile görüştüklerini içeren e-postaların müvekkiline gönderildiğini, 21/11/2013 tarihinde müvekkili ile davalı … arasında gayrimenkullerin alınması için gerekli bedelin toplanması amacıyla bir fon kurulması hususunda sözleşme imzaladıklarını, sözleşme içerisinde gayrimenkulün satın alınması ve proje için gereken ortak fonun biriktirilmesi amacı ile taraflarca aralarında “…” (yed-i emin) olarak davalı şirketin Avukatı diğer davalı …’ın seçildiğini, anlaşma gereğince tarafların belli periyotlarla eşit miktarda ve eş zamanlı yatıracakları tutarın …’ta depo edileceğini, Av. … tarafından projenin gerçekleştirilmesi için sözleşmenin taraflarının ortağı oldukları … AŞ şirketinin kurulduğunu, davalı şirketin tutumları ve …’un bir avukat olarak tayin edilmesinin müvekkili şirkete güven verdiğini, hazırlanan fona müvekkili tarafından 3 ayrı zamanda toplam 10.000.000,00 -USD yatırıldığını, 2014 yılı başında gayrimenkullerin sahibi olan diğer davalı …Şti. tarafından tek taraflı olarak imzalanan sözleşmenin müvekkiline iletilmesi üzerine diğer davalılara olan güven sonucu müvekkilinin sözleşmeyi imzaladığını, sözleşmede gayrimenkullerin değeri olan 35.000.000,00 -USD’nin 30.05.2014 tarihine kadar fonda toplanmaması halinde toplanan 20.000.000,00 -USD’nin satıcı firmaya cezai şart olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin sözleşme edimini tamamıyla yerine getirmesine rağmen, sonradan davalı …’in fona her seferinde ilgili miktarları çek olarak depo ettiğinin, … Belediyesi ile görüşmelerin davalıların aksettiği şekilde olumlu gitmediğinin ve müvekkili şirket tarafından özel şirketlere yaptırılan iki farklı değerleme raporundan gayrimenkullerin değerinin daha düşük olduğunun tespit edildiğinin öğrenildiğini, bunların öğrenilmesinin ardından davalılar ile iletişime geçilerek fonda müvekkili tarafından yatırılan bedellerin cezai şart olarak satıcı davalıya ödenmemesine muvafakatlarının olmadığının bildirilmesine rağmen davalı …’ın satıcıya fondaki parayı teslim ettiğinin öğrenildiğini, davalı …’in tutarı teslim ederken davalı …’e ait çekleri bloke çeke dönüştürülerek teslim ettiğini belirttiğini, daha sonradan adı geçen şirketin davalı … ile iletişime geçerek sözleşme şartlarının uzatılmasını sağladıklarını ileri sürerek (31/01/2015 tarihine kadar) satıcı davalıdan müvekkiline ait fondaki miktarı kendi uhdelerine geçirdiğini, müvekkiline ait miktarın davalılar ya da dava dışı üçüncü bir kişi nezdinde bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, 31/01/2015 sonrası parayı tekrar davalı … şirketinin uhdesinde kalmış olabileceğini beyanla, davalıların taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının İİK’nun 258/2 maddesi uyarınca, yabancılık teminatından muaf olduğu gözetilerek ihtiyati haciz talebinde bulunmuş ve tarafların temerrüde düşürüldüğü 07.08.2014 tarihinden itibaren dava değeri üzerinden yabancı para alacaklarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte 9.999.955,00 -USD’nin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı … Ltd. Şti. vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; davacının aynı konu ve olaylara ilişkin olarak daha önce şikayette bulunduğunu, savcılık nezdinde yürütülen bu soruşturmanın konusunun mükerrer bir şikayete dayalı olduğunu ve bu sebeple haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının daha önce asliye ticaret mahkemesinden talep ettiği ihtiyati tedbirin reddedildiğini, müvekkilinin taraflar arasında imzalanan 23/11/2013 tarihli sözleşmede taraf olmadığını, ilk sözleşmeden sonra imzalanan (2014 Mart sonu-Nisan başı ) ikinci sözleşmeye ise davacının taraf olmadığını, davacının davasını müvekkiline yöneltemeyeceğinden aktif husumet yokluğu nedeniyle ile davanın usulden reddi gerektiğini, davacı tarafın iddiasının aksine …’ nin müdürü olmadığını, davacı tarafın Gayrimenkul Satışı Sözlemesini imzalarken gayrimenkul malikinin kim olduğunu bildiğini, davacının kendi muvazaasına dayanarak talepte bulunamayacağını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; taraflara arasında yapılan sözleşme uyarınca müvekkilinin tek sorumluluğunun … olarak hareket etmek olduğunu, müvekkilinin yediemin olmadığını, zaten Gayrimenkul Alımı ve Proje Geliştirme Sözleşmesinde, sözleşmenin diğer hükümlerinin müvekkili açısından uygulanmayacağının kararlaştırıldığını, …’ın …olarak yükümlülüklerinin taraflarca toplanan satış bedelinin satıcıya veya taraflarca kurulan şirkete ödenmesi, tarafların satış bedelini toplayamaması halinde … hesabındaki bedel ve çeklerin satıcıya gönderilmesi ve teslimi herhangi bir şekilde satıcı tarafından sözleşmeden cayılması halinde … hesabındaki tutar ve çeklerin taraflara iadesi ile sınırlı olduğunu, konuyla ilgili olarak davacının daha önce savcılığa şikayette bulunduğunu, savcılığın takipsizlik kararı verdiğini, tarafları ve konusu aynı olan ve savcılık tarafından reddedilen şikayetin bu defa ihtiyati haciz talebine dönüştürüldüğünü, davacının aynı yöntemi geçmişte de tekrarladığını, sözleşmenin imza törenine …’ın katılmadığını ve sözleşmenin …’ te imzalanmasından sonra … sıfatı ile … tarafından imzalandığını, müvekilinin gayrimenkullere ilişkin tek sayfalık bir rapor verdiğini, ancak gayrimenkullerin değerine yönelik bilgi vermediğini, davacının gayrimenkullerin maliki …’in dokuz mirasçısının olduğunu başından beri bildiğini, davcı tarafın bir uluslararası hukuk bürosu ile süreci yürüteceğini bildirdiğini, Kuveytli ortaklar arasındaki uyuşmazlıktan dolayı müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, üstelik …’ı kurmasına ve … olarak hizmet vermesine rağmen müvekkilinin bu hizmetlerinin karşılığını alamadığını, söz konusu meblağın müvekkili uhdesinde bulunmadığını, ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşmediğini, … ile … arasında yapılan ilk sözleşmede ortak bir şirketin kurulmasının ve bu şirket ile yeni bir sözleşmenin imzalanmasının kararlaştırıldığı, …’ in kurulduğunu, ve gayrimenkul alımına ilişkin sözleşmeye …’ in taraf olması sebebiyle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını savunarak ihtiyati haciz talebinin reddedilmesine ve ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; olayların gelişimini açıkladıktan sonra Emlak Alım ve Proje Geliştirme Sözleşmesi’ nin … ve … ile davacı arasında 21/10/2013 tarihinde imzalandığını, bu sözleme uyarınca … şirketinin kurulduğunu, müvekkilinin kendi payına düşen ödeme yükümlülüğünü … olarak hareket eden …’a çek keşide ederek yerine getirdiğini, keşide edilen çeklerin bir kopyasının davacı şirkete gönderildiğini, davacının satış bedelinin bakiye kısmını temin edememesi sebebiyle keşide edilen çeklerin davalı … tarafından diğer davalı …’ye teslim edildiğini, davacı tarafından verilen tutarın da …’ye çek olarak verildiğini, müvekkilinin bu sürece davacıyı dahil etme çabalarının sonuçsuz kaldığını, davacının …’in Yönetim Kurulu toplantılarına da katılmadığını belirterek davanın davacı yönünden aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddini, müvekkili şirket yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddini, davanın zaman aşımı nedeniyle reddini, usuli itirazları kabul görmemesi halinde esas bakımından davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE: Dava; sözleşmeye dayalı alacak davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının, 21/11/2013 tarihli sözleşme uyarınca … sıfatıyla davalı …’a tevdii ettiği ve … tarafından davalı … Şirketi’ne bloke çek şeklinde teslim ettiği 10.000.000-USD’nin, tüm davalılardan iadesinin talep edilip edilemeyeceği, edilebilecek her bir davalı açısından iade borcunun hukuki dayanağının ne olduğu, davalı … Şirketi’nin husumet itirazının yerinde olup olmadığı noktalarında toplandığı tespit edilmiştir.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, 21/11/2013 tarihli sözleşme, dava dışı … Şirketi ile davalı … arasındaki bila tarihli sözleşme, ticaret sicil kayıtları, çek suretleri, banka cevabi yazıları, … 5 Ağır Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası, davalı … vekilince dosyaya sunulan hukuki mütalaa dosya arasına alınmıştır.
Dosya, iddia ve savunma doğrutusunda dosya içeriği deliller üzerinde inceleme yapılarak bilirkişi raporu alınması için, …, …, …’ten oluşan heyete tevdii edilmiş; 06/01/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; kural olarak MÖHUK’ un 48. Maddesi uyarınca Türkiye’ de dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan davacının teminat yatırmakla yükümlü olduğu, ancak davacının mütekabiliyet ilkesi uyarınca teminattan muaf tutulabileceği; …’ te mukim davacı …’ in Türkiye ile … arasında 2000 yılında yapılan adli yardım antlaşması uyarınca teminat yatırmaktan muaf tutulabileceği; davacı ile davalılar arasındaki hukuki ilişkinin sebepsiz iktisap niteliğinde olduğu; davacının …’ te mukim bir şirket olması sebebiyle uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıdığı; yabancılık unsuru taşıyan sebepsiz zenginleşmeye uygulanacak hukukun MÖHUK’un 39. Maddesine göre belirleneceği; somut davada MÖHUK’un 39. Maddesi uyarınca Türk Hukukunun uygulanacağı; adli yazılı şekilde yapılan Gayrimenkul Satış Sözleşmesi’nin sıhhat bakımından kanunda öngörülen şeklin gerçekleşmemesi nedeniyle kesin olarak geçersiz bulunduğu, kaldı ki bu sözleşmede cezai şartın ödenmesi için birbirine alternatif olarak öngörülen şartlardan hiç birinin gerçekleşmemesi sebebiyle davacı …’in cezai şart ödememesi gerektiği; dolayısıyla … tarafından gayrimenkul maliki mirasçıların temsilcisi olan … ve ….tarafından da dava dışı … Ltd. Şti.’ye ödenen cezai şart tutarının davalılar tarafından davacıya ödenmesi gerektiği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Taraflarca 10/07/2018 tarihli celsede sulh görüşmelerinin başladığı bildirilmiş ve bu konuda süre istenilmiş, mahkememizce taraf vekillerine sulh görüşmelerinin neticesiz kaldığının bildirildiği 06/10/2020 tarihli celseye kadar bu konuda müteaddid süreler verilmiş, anılan celseden itibaren yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizde devam eden yargılama sırasında; davacı tarafından … Tic Ltd. Şti yetkilileri … ve …’e karşı 10.000.000,00-USD’nin tüzel kişilik perdesi aralanarak davalılardan müteselsilen tahsili talepli dava açıldığı, açılan davanın … 20 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı sayısına tevzii edildiği, mahkemece anılan dosyanın tensiben mahkememizin iş bu dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, anılan dosyanın henüz dilekçe teatisi aşamasında olduğu, mahkememizin iş bu dosyasında ise tarafla sözlü yargılama uyarısının yapıldığı, bu nedenle mahkememizin 28/05/2021 tarihli ara kararı ile “Mahkememiz dosyası ile birleşen … 20 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …esas sayılı dosyaların konuları ve geldikleri aşama itibariyle birlikte görülmelerinin usul ekonomisine aykırı olacağı anlaşılmakla, birleşen … 20 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının tefriki ile ayrı bir esasa kaydına” dair karar verildiği, tefrik edilen dosyanın mahkememizin 2021/358 esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
… 5 Ağır Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında, aralarında iş bu dosya davalısı … ve iş bu dosya davalısı olan şirketlerin yetkililerinin ve başkaca sanıkların da bulunduğu birden fazla sanık hakkında, yine iş bu dosya davacısı dışında başkaca müştekilerin de bulunduğu birden fazla müştekiye karşı, farklı zamanlarda gerçekleştirildiği iddia olunan birbirinden farklı ve birden fazla dolandırıcılık eylemi nedeniyle devam eden ceza yargılamasının konusunun dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı olduğu, mahkememizin iş bu davasında ise davalıların davacıya karşı hukuki sorumluluklarının mevcut olup olmadığı, mevcut ise bu sorumluluğun hukuki dayanağının hangi kurum olduğu hususlarının yargılama konusu olduğu, ceza-i sorumluluk ile hukuki sorumluluk koşullarının birbirinden farklı olduğu, taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi vasıflandırma ve varlığı tespit edilen hukuki ilişki çerçevesinde hukuki sorumluluğun koşullarının mevcut olup olmadığını değerlendirme yetkisinin de tamamen hukuk mahkemelerinin yetkisinde bulunduğu anlaşılmakla, … 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasına yer olmadığına oybirliği ile karar verilmiştir.
Davacı vekilince; birleşen … 20 Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasının tefrikinden önce hem asıl dava davalıları ve hem de birleşen dava davalıları aleyhine biden çok kez ileri sürülen davalıların malvarlıklarına teminatsız tedbir konulması talepleri; davalıların malvarlığı uyuşmazlığın konusunu teşkil etmediğinden, HMK’nun 389 maddesi uyarınca reddedilmiş; benzer şekilde ileri sürülen davalıların ve onların ikinci derece dahil kan ve yansoy hısımlarının malvarlıklarının … eliyle tespiti yönündeki talepleri; anılan tespitin ancak Ceza Muhamekemeri Kanunun 128. Maddesinde düzenlenen katalog suçlar nedeniyle yürütülen soruşturma veya kovuşturma sırasında kuvvetli şüphenin bulunması halinde, el koyma tedbirinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi amacıyla, Sulh Ceza Hakimliği veya Ceza Mahkemesi tarafından verilecek bir karar ile yaptırılabileceği, HMK kapsamında böyle bir tespit yaptırılmasına yasal olanak bulunmadığı göz önünde bulundurularak reddedilmiş, benzer şekilde ileri sürülen birleşen davalılar aleyhine ihtiyati haciz talepleri; davacının davalılardan tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle 10.000.000,00-USD alacaklı bulunduğuna dair yaklaşık ispat koşulunun bu aşamada sağlanmadığı kanaati ile İİK’nun 257/1 İK’nun 258 maddesi uyarınca reddedilmiştir.
Davacı vekilinin 30/06/2021 tarihli dilekçesi ile Mahkeme Başkanı …’i çekilmeye davet talebinde bulunduğu, davacı vekilinin dilekçesinde özetle; davalı borçluların davalı şirketin alacağını tehlikeye sokan davranışlarının varliği sebebiyle alacağının tahsilini teminen borçluların menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına yönelik talebin; 09/06/2021 tarihli ara karar ile “davacının davalılardan alacaklı bulunduğuna dair yaklaşık ispat koşulunun bu aşamada oluşmadığından” bahisle reddedildiği, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulduğu, red kararının gerekçesinin kendi içerinde çelişki ve hukuka aykırı maddi hata barındırdığı ve … 5 Ağır Ceza Mahkemesi’nin… esas numaralı dosyasında alınan … raporundaki somut maddi tespitlerle çeliştiği, alacağin varlığına ilişkin yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığına ilişkin değerlendirmenin hangi maddi gerçek esas alınarak yapıldığının muamma olduğu, Kabul edilen Yargıtay Yargı Etiği İlkeleri’nin Değer 6 başlıklı ve Ehliyet ve Özen alt başlıklı ilkesine göre; ehliyet ve özenin, yargı görevinin doğru biçimde ifasının ön şartı olduğu, mahkemenin iş yükü ve yoğun temposunun, mahkemenin dosyayı eksik ve özensiz bir biçimde incelemesine sebep olduğu ve mahkemenin objektiflik/tarafsızlığını olumsuz yönde etkilediği, ihtiyati haciz talebinin reddine yönelik kararda bu kadar hatalı ve çelişkili bir gerekçenin çıkış noktasının mahkemenin iş yükünden kaynaklandığı, iş yükü nedeniyle fiziki güç gibi akıl gücünün de tükendiği, iş yükünün getirdiği enerji eksikliğinin bir sonucu olarak dava konusu paranın hem de nakit ve davalı talimatıyla elden çekildigi ve bu yönü itibariyle ağır suç konusuna dönüştüğü gerçeğine karşın gerçekle hukukla bağdaşmayan bir karar verildiği, mahkemenin fiziki yorgunluğunun neticesinin davacı tarafın telafisi çok güç zararlarına sebep olduğu, bu nedenle HMK’nun 36 ve 38 maddeleri kapsamında; öncelikle mahkememizde görevli Başkan …’ i çekilmeye davet talebinin kabulüne ve dava için bir başka hakim görevlendirilmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşıldı. Yukarıda içeriği özetlenen dilekçe ve dilekçenin konusunu oluşturan talebin hakimin reddi mahiyetinde olduğu tespit edilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nun 41/1 fıkrası uyarınca, ret talebinin süresinde yapılmaması, ret sebebi ve bu sebebe ilişkin inandırıcı delil veya emare gösterilmemesi, ret talebinin davayı uzatmak amacıyla yapıldığının açıkça anlaşılması hallerinden birinin varlığı durumunda hakimin reddi talebinin kabul edilmeyerek geri çevrileceği, aynı maddenin 2 fıkrası uyarınca bu hallerde ret talebinin toplu mahkemelerde reddedilen hakimin müzakereye katılmasıyla değerlendirilerek geri çevrileceği, davacı vekilinin 30/06/2021 tarihli dilekçesinde, red gerekçesi olarak hakimin yorgunluğu, liyakatsizliği ve yetersizliği nedeniyle hatalı ve çelişkili karar verdiği gerekçesinin ileri sürüldüğü, HMK’nun 36/1 maddesi çerçevesinde hakimin tarafsızlığının şüpheye düştüğüne dair somut bir ret sebebi ve bu ret sebebine ilişkin inandırıcı delil veya emare gösterilmediği anlaşılmakla; davacı vekilinin hakimin reddi talebinin 6100 Sayılı HMK’nun 41/1-b ve 41/2 ve 41/3 fıkraları uyarınca esas hükümle birlikte istinaf kanun yolu açık olmak üzere geri çevrilmesine, oybirliği ile karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın halli için öncelikle taraflar arasındaki tüm hukuki ilişkilerin somutlaştırılması gerekmektedir.
Davacı …(…) ile davalı … Tic. Ltd. Şti.(…) arasındaki 21/11/2013 tarihli emlak satın alımı ve proje gelişimi sözleşmesi kapsamından; tarafların … ili … İlçesi, … Çevresi, … ve … konumunda bulunan toplam değeri 35.000.000,00-USD olan taşınmazların satın alınması, bu taşınmazlar üzerinde yatırım gerçekleştirilmesi, bu amaçla üçüncü bir şirket kurulması maksadı ile bir ortak … oluşturdukları anlaşılmaktır. Sözleşmenin 3.maddesi ile davalı … ile davacı … ve davalı … arasında …(emanet) sözleşmesi imzalanmıştır. Başka ifade ile aynı metin içerisinde … ve … arasında imzalanan joint venture sözleşmesi, … ile … ve … arasında imzalanan … sözleşmesi olmak üzere iki sözleşme bulunmaktadır.
… ve … arasındaki sözleşme ile taraflar, ilk olarak satın alınacak taşınmazların %10’una tekabül eden 3.500.000,00’er-USD’yi, …sözleşmesinin yürürlük tarihinden itibaren 5 gün içerisinde 1.750.000,00’er-USD’yi ve yürürlük tarihinden itibaren 2 ay içerisinde ise 5.000.000,00’er-USD’yi …’a (emanetçi) teslim etmeyi veya …’a (emantçi adına açılmış emanet hesabına) yatırmayı, sözleşmenin yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içerisinde de taşınmazların tüm satış bedelini temin etmeyi, bu amaçla amacı sadece taşınmazların mülkiyetine sahip olmak olan, her iki tarafın da eşit hak ve yükümlülüklerle ortağı olduğu bir şirket kurmayı, mülkiyetin alınmasının ardından, kar getirecek bir projenin gerçekleştirilmesi için müzakere ederek karara varmayı kararlaştırmışlardır.
… ile davacı … ve davalı … arasındaki …(…) sözleşmesi kapsamından; davalı …’ın adına açılmış bulunan …Bankası …. Şubesi’nin 92514301-USD nolu hesabının …(…) hesabı olduğu, davalı …(emanetçi) olduğu, tarafların joint venture sözleşmesinin 2.maddesinde belirtildiği şekilde, toplam satın alma bedelini 6 ay içerisinde ödeyememesi halinde ve mülkiyet sahiplerinin emanette bulunan miktarın kendilerine ödenmesini talep etmeleri durumunda, tarafların emanetçinin emanet hesabında bulunan miktarı mülkiyet sahiplerine havale yoluyla gönderme zorunluluğu altında bulunduğuna muvafakat ettikleri, tarafların emanetçinin bu şartlarda mülkiyet sahibine yapacağı havale için emanetçiyi gayrı kabili rücu ibra ettikleri, mülkiyet sahiplerinin satıştan cayması halinde, emanetçinin emanet hesabında bulunan tutarı taraflara iade ile yükümlü olduğu hususlarının kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.
Yapılan… sözleşmesine istinaden davacının … hesabına 10/12/2013 tarihinde 1.749.985,00-USD, 18/02/2014 tarihinde 3.249.985,00-USD, 31/03/2014 tarihinde 4.999.985,00-USD gönderdiği, davalı …’ın ise keşidecisi olduğu ve … lehine düzenlenmiş, 1.750.000,00-USD bedelli 30/05/2014 keşide tarihli, 3.250.000,00-USD bedelli 30/06/2014 keşide tarihli çekleri davalı …’e emanetçi sıfatıyla teslim ettiği tespit edilmiştir.
Dosya kapsamında bulunan Ticaret Sicil Kayıtları kapsamından; … ve … arasındaki … sözleşmesi kapsamında; 28/03/2014 tarihinde, 50.000,00-TL sermayeli, … Şirketi’nin kurulduğu, şirketin iki ortaklı olduğu, ortaklarının … ve … şirketleri olduğu, bu şirketin yönetim kurulu başkan ve üyelerinin, … sözleşmesine uygun olarak … ve … şirketinin yetkililerinden oluştuğu anlaşılmıştır.
… Şirketi’nin kurulması akabinde; 21/11/2013 tarihli sözleşme kapsamında satın alınması amaçlanan ve tapu kayıtları dosya arasına alınan, malikleri …’in yasal mirasçıları olan, … İli … İlçesi, … Mahallesi, … mevkii, 94 ada 1,2,3,4,5,73 parsellerde, 7859 ada 1,2,3 parsellerde, 281 ada, 103,107,14 parsellerde, 306 ada 310 parselde, 293 ada 132 parselde buluna taşınmazlar ile … İli … İlçesi, … Mahallesi,… mevkii 393 parselde bulunan taşınmazların satışı için, taşınmaz maliklerini temsilen … Şirketi ile … şirketi arasında arasında bila tarihli ve adi yazılı şekilde taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapıldığı anlaşılmıştır. Sözleşmenin 1 ve 2. Maddeleri ile taraflar en geç 30/05/2014 tarihine dek taşınmazın tapuda devrini gerçekleştirmeyi ve devir esnasında eş zamanlı olarak 35.000.000,00-USD’nin ödenmesini, bunun için bir … hesabı açılmasını kararlaştırmışlardır. Sözleşmenin 3.1.maddesi ile … Şirketi’nin 2.madde uyarınca 20.000.000,00-USD’nin bir … hesabına yatırılmış olduğunu onayladığı, 3.2 maddesi ile, toplam satış bedeli olan 35.000.000 USD’nin … tarafından 30/04/2015 tarihine kadar … hesabında biriktirilememesi halinde, satıcının talebi üzerine hesapta yer alan güncel tutarın … tarafından satıcıya havale edileceğinin kararlaştırıldığı tespit edilmiştir. Sözleşmenin ceza-i şart başlıklı 5.maddesinde ise …’in tapu sicili huzurunda mülkiyeti devralmaktan kaçınması yahut toplam satış bedelini ödemeyememesi halinde, satıcının … hesabında bulunan tüm miktarın ceza-i şart olarak satıcıya ödeneceği, …(emanetçi)’ın bu ödemeyi yapma yükümlülüğü altında olduğu kararlaştırılmıştır. Bu sözleşme yalnızca … ve … şirketleri arasında imzalanmış olup, sözleşmede …’ın … (emanetçi) sıfatıyla imzası bulunmamaktadır. Burada sözleşmenin 5.maddesi ile tarafların, … ‘in tapuda devir sırasında taşınmazları devralmaktan vazgeçmesi veya yine devir sırasında …’in satış bedelinin ödeyememesi halinde, satıcının … hesabındaki güncel tutarın ceza-i şart olarak(TBK’nun 179/1 fıkrasına göre ifa yerine) kendisine ödenmesini talep edebileceği hususunda anlaştıkları görülmektedir. Sözleşmenin 3.1 maddesinde ise; …’in satış bedelinin tamamını 34/05/2014 tarihine kadar … hesabında biriktirememesi halinde, satıcının sadece birikmiş olan kısmı talep edebileceği kararlaştırılmıştır. Başka ifade ile sözleşme bedelinin aynı zamanda tapuda devir tarihi olarak kararlaştırılan 30/05/2014 tarihine kadar tamamlanamamış olması halinde, satıcı birikmiş olan kısmı talep ederek sözleşmeye devam edebileceği gibi, sözleşmenin 5/1-ii bendine göre bu tutarın ceza-i şart olarak kendisine ödenmesini isteyebilecektir.
Bilindiği üzere vekalet sözleşmesi şekle tabi bir sözleşme olmayıp, taşınmazın devri borcunu doğuran hukuki işlemleri yapmaya yönelik temsil yetkisi içeren vekalet sözleşmeleri de şekil şartına tabi değildir. Öte yandan TBK’nun 504/3 fıkrası uyarınca vekilin taşınmazın devri borcu doğuracak hukuki işlemler yapabilmesi müvekkilce bu konuda özel olarak yetkilendirilmiş olmasına bağlıdır. Bu özel yetkinin geçerliliği de şekle tabi olmamakla birlikte, elverişli vasıtalarla ispatlanması gerektiği kuşkusuzdur. Dosya kapsamından davacı da dahil tüm tarafların anılan taşınmazın dava dışı … mirasçılarına ait olduğunun ve davalı … şirketinin temsilci sıfatıyla hareket ettiğinin bilindiği açıktır. Nitekim taşınmaz satış vaadi sözleşmesinde de bu husus açıkça belirtilmiştir. Bir an için davalı … şirketinin, … mirasçıları adına taşınmazın devri borcunu doğuran bir hukuki işlem yapma hususunda özel yetkisi bulunduğu varsayılsa dahi, bu yetkiye dayanarak yapılacak taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçerliliği TBK’nun 237 ve 29/2 fıkraları uyarınca noterde resmi şekilde yapılmasına bağlıdır. Taraflar arasındaki taşınmaz satış vaadi sözleşmesi resmi şekilde yapılmadığı için geçersiz olduğundan, tarafların, sözleşme kapsamında kararlaştırılan taşınmazın devri, satış bedelinin ödenmesi veya koşullarının oluşması halinde ceza-i şartın ödenmesi gibi edimlerin yerine getirilmesini talep hakları da bulunmamaktadır. Taraflar ancak; geçersiz sözleşmeye dayalı olarak yerine getirilmiş edimlerin iadesi borcu altındadırlar.
Bir an için, davalı … şirketinin, … mirasçılarına ait taşınmazların … Şirketi tarafından satın alınmasını temine yönelik, dolaylı vekil sıfatıyla, hareket ettiği, başka ifade ile davalı … Şirketi’nin, dava dışı … mirasçılarından sözleşme konusu taşınmazları, … hesabına satın almayı ve daha sonra bu taşınmazları TBK’nun 509 maddesi uyarınca … şirketi’ne devretmeyi üstlendiği, … ile … arasındaki bila tarihli sözleşmenin, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi olmayıp, … mirasçılarına ait taşınmazların … hesabına satın alınması işinin … tarafından görülmesine yönelik vekalet sözleşmesi olduğu ve geçerli olduğu, öngörülen ceza-i şartın da vekalet sözleşmesinden doğan iş görme borcunun, … şirketinden kaynaklanan sebeplerle yerine getirilememesi halinde, doğrudan vekilin(… şirketinin) alacağı olduğu da düşünülebilir.
Tam bu noktada … ile davacı … ve davalı … arasındaki …(…) sözleşmesine dönmek gerekmektedir. Yukarıda da izah edildiği üzere, bu sözleşme ile davalı …’ın adına açılmış bulunan … Bankası … Şubesi’nin 92514301-USD nolu hesabının …(emanet) hesabı olduğu, davalı …(…) olduğu, tarafların joint venture sözleşmesinin 2.maddesinde belirtildiği şekilde, toplam satın alma bedelini 6 ay içerisinde ödeyememesi halinde ve mülkiyet sahiplerinin emanette bulunan miktarın kendilerine ödenmesini talep etmeleri durumunda, tarafların emanetçinin emanet hesabında bulunan miktarı mülkiyet sahiplerine havale yoluyla gönderme zorunluluğu altında bulunduğuna muvafakat ettikleri kararlaştırılmıştır. Bu sözleşme ile …’a … ve … arasındaki joint venture sözleşmesi kapsamında kurulacak müstakbel şirket adına(daha sonra kurulan … şirketi adına), bu şirketin satın aldığı taşınmazın maliklerine ödeme yapma yetkisi verildiği görülmektedir. Başka ifade ile …’ın … adına sadece taşınmaz maliklerine ödeme yapma yetkisi bulunup, taşınmazların maliki olmayan davalı … Şirketi’ne ödeme yapma yetkisi bulunmamaktadır. Burada … şirketinin taşınmaz maliklerinin temsilcisi sıfatıyla veya … şirketinin vekili sıfatıyla hareket etmesinin bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan … şirketinin taşınmazların maliki olmaması ve bu durumun tüm taraflarca bilinmesidir. Nitekim … şirketi ile … arasındaki sözleşmenin 3. maddesinde de … sıfatıyla sözleşmeye imza atmış biri bulunmadığı açıktır. Şu halde davalı … Şirketi, … adına kendisine ödeme yapma/tasarrufta bulunma yetkisi bulunmayan …’dan ödeme alarak … Şirketi’nin malvarlığına müdahale etmek yolu ile sebepsiz zenginleşmiştir. Müdahale yolu ile sebepsiz zenginleşme için, diğer sebepsiz zenginleşme türlerinde olduğu gibi, zenginleşenin kusurunun bulunması gerekmez (müdahale yolu ile sebepsiz zenginleşme kurumu için bkz. Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/Serozan/Arpacı, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Üçüncü Cilt, Prof. Dr. Rona Serozan, İfa, İfa Engelleri, Haksız Zenginleşme, Gözden Geçirilmiş 7. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2016/s. 352 v.d.).
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar çerçevesinde; davalı … Şirketi ile … Şirketi arasında, … mirasçılarına ait taşınmazların satın alınması hususunda bir satış vaadi sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşmede davalı … şirketi’nin …mirasçıları adına hareket ettiğinin sözleşmeye dercedildiği, sözleşmenin resmi şekilde yapılmaması nedeniyle geçersiz olduğu, bu nedenle davalı …’in … şirketi’nden sözleşmeye dayalı ceza-i şart talep edemeyeceği, aldığı ödemeyi … Şirketi’ne iade etmesinin gerektiği, bir an için bu sözleşmenin satış vaadi sözleşmesi değil de, vekalet sözleşmesi olduğu, … şirketinin …’in vekili sıfatıyla hareket ettiği, sözleşmenin geçerli olduğu, düzenlenen ceza-i şartın ise, taşınmazların … hesabına satın alınması işinin, …’den kaynaklanan nedenlerle yerine getirilmemesi halinde doğrudan vekilin talep edebileceği bir ceza-i şart alacağı olduğu düşünülse dahi, … adına …’e ödeme yapma/tasarrufta bulunma yetkisi bulunmayan …’dan alınan ödemenin müdahale yoluyla sebepsiz zenginleşme mahiyetinde bulunduğu, her iki ihtimalde …’in aleyhine zenginleştiği şirket … şirketi olduğundan, … şirketine karşı sebepsiz zenginleşmeye dayalı talepte bulunmak hakkının da dava dışı … Şirketi’ne ait olduğu, bu şirketin ortaklarından biri olan davacı …’ın anılan talep bakımında aktif husumetinin bulunmadığı anlaşılmakla, bu davalıya karşı açılan davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Yine bir an için, … 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dolandırıcılık suçundan sanık konumunda bulunan davalı … Şirketi yetkililerinin, aynı zamanda haksız fiil teşkil eden bu eylemleri nedeniyle, davalı …’in haksız fiil sorumluluğuna neden olabilecekleri( davalı şirketin yönetim organının haksız eylemlerinden ötürü şirketin sorumlu olacağı gerekçesinden hareketle) düşünülse dahi, sözleşme görüşmelerinin ve sözleşmenin … şirketi ile yapılması, dolayısıyla sanıklar dolandırıcılık suçundan mahkum olsalar dahi, eylemin … şirketi’ne karşı gerçekleştirilmiş olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bu ihtimalde de davalı …’e karşı haksız fiile dayalı talep hakkı … şirketine ait olacak ve davacı …’ın aktif husumeti bulunmayacaktır. Bu saptama karşısında Davalı … şirketi yönünden de ceza davasının bekletici mesele yapılmasına gerek görülmemiştir.
Dosya kapsamından; 21/11/2013 tarihli joint venture sözleşmesine istinaden davacının … adına açılan … hesabına 10/12/2013 tarihinde 1.749.985,00-USD, 18/02/2014 tarihinde 3.249.985,00-USD, 31/03/2014 tarihinde 4.999.985,00-USD gönderdiği, davalı …’ın ise keşidecisi olduğu ve … lehine düzenlenmiş, 1.750.000,00-USD bedelli 30/05/2014 keşide tarihli, 3.250.000,00-USD bedelli 30/06/2014 keşide tarihli çekleri davalı …’e emanetçi sıfatıyla teslim ettiği, …’ın … şirketi’nin ceza-i şart talebiyle kendisine başvurması üzerine, davacı tarafından … hesabına gönderilen para tutarında(davacı tarafından gönderilen 10.000.000,00-USD’den gönderim masrafı kesintisi sonrası hesapta kalan 9.999.955,00-USD tutarında), aynı hesaptan … çek numaralı, 23/07/2014 tarihli, keşidecisi kendisi, lehdarı … şirketi olan çeki tanzim ederek … şirketine verdiği, … şirketinin bu çeki davalı … Gayrımeknul Proje Yönetimi ve Danışmanlık Hizmetleri Reklam Pazarlama Tic. Ltd.’ye ciro ettiği, davalı … şirketinin bu çeki dava dışı … Gayrımenkul İnşaat Yatırım Ltd. Şti’ye ciro ettiği ve çekin 01/08/2015 tarihinde bu şirket tarafından bankaya ibraz edilerek tahsil edildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda izah edildiği üzere; davalı …’a … ve … arasındaki joint venture sözleşmesi kapsamında kurulacak müstakbel şirket adına(daha sonra kurulan … şirketi adına), bu şirketin satın aldığı taşınmazın maliklerine ödeme yapma yetkisi verildiği görülmektedir. Başka ifade ile …’ın … adına sadece taşınmaz maliklerine ödeme yapma yetkisi bulunup, taşınmazların maliki olmayan davalı … Şirketi’ne ödeme yapma yetkisi bulunmamaktadır. Nitekim bu davalı tarafından sunulan tüm dilekçelerde, en baştan itibaren taşınmazların malikinin … mirasçıları olduğunun bilindiği ikrar olunmuştur. Şu halde … şirketinin taşınmazların maliki olmadığını bilmesine rağmen ve … sözleşmesine aykırı şekilde, … hesabından davacı tarafından gönderilen tutarda çek tanzim ederek … şirketine veren davalı, kendi kusuru ile sözleşmeye aykırı davranmış ve akidi olan davacının zararına sebep olmuştur. Davalı, TBK’nun 112 maddesi uyarınca, borcun gereği gibi ifa etmemesinde kusursuz olduğunu ispat edemediğinden, davacının bunan doğan zararını karşılamakla yükümlüdür.
Yine yukarıda izah edildiği üzere; davacı … ve davalı … arasındaki 21/11/2013 tarihli emlak satın alımı ve proje gelişimi sözleşmesi kapsamından; tarafların … ili … İlçesi, … Çevresi, … ve … konumunda bulunan toplam değeri 35.000.000,00-USD olan taşınmazların satın alınması, bu taşınmazlar üzerinde yatırım gerçekleştirilmesi, bu amaçla üçüncü bir şirket kurulması maksadı ile bir ortak girişim/joint venture oluşturdukları, taraflar, ilk olarak satın alınacak taşınmazların %10’una tekabül eden 3.500.000,00’er-USD’yi, joint venture sözleşmesinin yürürlük tarihinden itibaren 5 gün içerisinde 1.750.000,00’er-USD’yi ve yürürlük tarihinden itibaren 2 ay içerisinde ise 5.000.000,00’er-USD’yi … ‘a (emanetçi) teslim etmeyi veya … ‘a (emantçi adına açılmış emanet hesabına) yatırmayı, sözleşmenin yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içerisinde de taşınmazların tüm satış bedelini temin etmeyi, bu amaçla amacı sadece taşınmazların mülkiyetine sahip olmak olan, her iki tarafın da eşit hak ve yükümlülüklerle ortağı olduğu bir şirket kurmayı, mülkiyetin alınmasının ardından, kar getirecek bir projenin gerçekleştirilmesi için müzakere ederek karara varmayı kararlaştırdıkları anlaşılmaktadır. Bu sözleşme kapsamında davacı tarafından … hesabına 10.000.000,00-USD gönderilmiş, davalı tarafından ise bir kısım çekler tanzim edilerek …’a teslim edilmiş ve davacı ile davalının ortağı oldukları … şirketi kurulmuştur. Dosya kapsamında joint venture sözleşmesinin konusunu teşkil eden taşınmazların satın alınamadığı, dolayısıyla aynı sözleşme kapsamında taşınmazlar üzerinde herhangi bir proje gerçekleştirilemediği açıktır.
Joint Venture hukukumuzdaki adi ortaklığa benzemekte olup iki veya daha fazla işletmenin, belli bir amaca ulaşmak için katkılarını birleştirdikleri bir ortaklıktır. Tüzel kişilikleri olmadığından taraf ehliyetleri de bulunmamaktadır. Ortaklar, ortaklık borçlarından alacaklılara karşı doğrudan doğruya ve sınırsız olarak tüm mal varlıklarıyla sorumludurlar. Taraflar arasındaki Joint Venture anlaşması mahiyeti itibariyle yürürlükteki mevzuatımıza göre Borçlar Kanununda düzenlenen adi ortaklık sözleşmesi mahiyetinde olup, bu tür ortaklık ilişkilerinde ortaklar arasında çıkan uyuşmazlıklarda öncelikle sözleşme hükümleri, sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde de, TBK.nun 620. ve devamı maddeleri uygulanarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir. TBK’nun 628/2 fıkrası uyarınca her ortak, diğerine karşı kendi kusuruyla verdiği zararları, başka işlerde ortaklığa sağladığı menfaatlerle mahsup ettirme hakkı olmaksızın gidermekle yükümlüdür.
Somut olayda, davacının, 21/11/2013 tarihli joint venture sözleşmesine istinaden … adına açılan … hesabına 10/12/2013 tarihinde 1.749.985,00-USD, 18/02/2014 tarihinde 3.249.985,00-USD, 31/03/2014 tarihinde 4.999.985,00-USD gönderdiği, …’ın … şirketi’nin ceza-i şart talebiyle kendisine başvurması üzerine, davacı tarafından … hesabına gönderilen para tutarında(davacı tarafından gönderilen 10.000.000,00-USD’den gönderim masrafı kesintisi sonrası hesapta kalan 9.999.955,00-USD tutarında), aynı hesaptan … çek numaralı, 23/07/2014 tarihli, keşidecisi kendisi, lehdarı … şirketi olan çeki tanzim ederek … şirketine verdiği, … şirketinin bu çeki davalı …’a ciro ettiği, davalı … şirketinin bu çeki dava dışı … Ltd. Şti’ye ciro ettiği ve çekin 01/08/2015 tarihinde bu şirket tarafından bankaya ibraz edilerek tahsil edildiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamına alınan İTO kaydından, davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin, üç ortaklı dava dışı … Ltd. Şti’nin ortağı olduğu, dava dışı şirketin diğer iki ortağının ve aynı zamanda yetkililerinin ise …ve …olduğu tespit edilmiştir. Yine dosya kapsamına alınan İTO kayıtlarından, davalı … Gayrımeknul Proje Yönetimi ve Danışmanlık Hizmetleri Reklam Pazarlama Tic. Ltd. Şti.’nin üç ortaklı olduğu, ortaklarından birinin dava dışı ve çeki tahsil eden … Şti, diğer iki ortağının ve aynı zamanda yetkililerinin ise … ve … olduğu tespit edilmiştir. Başka ifade ile davalı … Gayrımenkul Proje Yönetimi şitketi ile dava dışı … Gayrımenkul İnşaat şirketleri birbirlerinin ortağı oldukları gibi, diğer iki ortakları ve yöneticileri de aynı kişilerdir. Taraflar arasındaki joint venture sözleşmesi içerisindeki ikinci sözleşmede(…), … hesabına, …’a ve …’un sadece taşınmaz malikine ödeme yapabileceğine ilişkin hükümler davalı … tarafından kabul edilmiştir. Başka ifade ile davalı … tarafından taşınmaz maliki olmayan … şirketine yapılan ödemenin(… adına tanzim edilerek verilen çekin) … sözleşmesine aykırı olduğu davalı … tarafından bilinmektedir. Şu halde davacı ile aralarındaki sözleşmeye istinaden …’den ciro yolu ile devraldığı çeki … hesabına, başka ifade ile joint venture sözleşmesi kapsamında kurulan ortak fona iade etmesi gerektiğini bilen ve bilmesi gereken davalı, çeki ortağı olduğu ve diğer iki ortağı ve yöneticisi aynı olan dava dışı … Gayrımenkul İnşaat Şirketi’ne ciro etmiş, bu şirket üzerinden çekin tahsilini sağlayarak joint venture sözleşmesine kusuru ile aykırı davranmış ve davacının zararına sebep olmuştur. TBK’nun 628/2 fıkrası uyarınca davalı, davacının bu zararından sorumludur.
Yukarıda yapılan tüm saptamalar karşısında; davalılardan … Gayrımenkul Proje Yönetimi ve Danışmanlık Hizmetleri Reklam Pazarlama Tic. Ltd. Şti.’nin joint venture sözleşmesine kusurlu aykırılık nedeniyle ve TBK’nun 628/2 fıkrası uyarınca, …’ın ise … sözleşmesine kusurlu aykırılık nedeniyle TBK’nun 112 fıkrası uyarınca davacının zararı olan 10.000.000,00-USD’den davacıya karşı sorumlu oldukları anlaşıldığından; davacının davalılar … Gayrımenkul Proje Yönetimi ve Danışmanlık Hizmetleri Reklam Pazarlama Tic. Ltd. Şti. İle … ‘ ın karşı açtığı davanın kabulü ile; 10.000.000,00-USD’ nin dava tarihinden itibaren 395 Sayılı Kanunu’ nun 4/a maddesi uyarınca Devlet Bankalarının USD cinsinden bir yıllık mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek faiz işletilmek suretiyle davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının, davalı … Ltd. Şti.’ ye karşı açtığı davanın aktif husumet yokluğundan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçeler ile;
1-Davacının davalılar … Ltd. Şti. İle … ‘ ın karşı açtığı davanın kabulü ile; 10.000.000,00-USD’ nin dava tarihinden itibaren 395 Sayılı Kanunu’ nun 4/a maddesi uyarınca Devlet Bankalarının USD cinsinden bir yıllık mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek faiz işletilmek suretiyle davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Davacının, davalı … Şti.’ ye karşı açtığı davanın aktif husumet yokluğundan reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca hesap olunan 1.836.172,80-TL nispi karar harcından peşin alınan 461.090,42-TL’ nin mahsubuna, bakiye 1.375.082,38-TL harcın davalılar … Ltd. Şti. ile …’ dan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık ücret tarifesi uyarınca hesap olunan 357.425,00-TL nispi vekalet ücretinin davalılar … Pazarlama Tic. Ltd. Şti. İle …’ ndan alınarak davacıya verilmesine,
5- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık ücret tarifesi uyarınca hesap olunan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı … Ltd. Şti.’ ne verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 27,70 başvuru harcı, 461.090,42-TL peşin harç, bilirkişi ücreti 1.800,00-TL, 1.936,00-TL posta gideri olmak üzere toplam 464.854,12-TL yargılama giderinin davalılar … Gayrımenkul Proje Yönetimi ve Danışmanlık Hizmetleri Reklam Pazarlama Tic. Ltd. Şti. İle …’ ndan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … Şti. Tarafından yapılan 55,00-TL(posta masrafı) yargılama giderinin, davacıdan alınıp davalı … Ltd. Şti.’ ne verilmesine, diğer davalılarca yapılan giderlerin kendileri üzerinde bırakılmasına,
8-Tarfalarca yatırılan gider avansı bakiyesinin hüküm kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinde itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/07/2021

Başkan
¸e-imzalıdır

Üye
¸e-imzalıdır

Üye
¸e-imzalıdır

Katip
¸e-imzalıdır