Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/168 E. 2018/665 K. 21.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/168 Esas
KARAR NO : 2018/665
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 26/03/2012
Birleşen Dava 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/213 Esas Sayılı Dosyası
DAVA : İtirazın İptali
BİRLEŞEN DAVA
TARİHİ : 26/03/2012
KARAR :ASIL DAVA; RED- BİRLEŞEN DAVA; KISMEN KABUL KISMEN RED
KARAR TARİHİ : 21/06/2018
Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit asıl davasının ve itirazın iptali birleşen davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
ASIL DAVADA TALEP; Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; davalı …, yetkilisi olduğu … Şti. … Bankasından kullandığı… Kredi borcunu 26/11/2011 tarihinde, müteselsil kefil olarak ödediğini belirterek, ödediği paranın 1/3ünü İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası ile 41.419,05 TL olarak icra takibine koyarak, 3. Kişilere karşı müteselsil kefil durumundaki müvekkilinden talep edildiğini, müvekkilin takibe ve borca itiraz ettiğini, takibin durduğunu, davalı …’nın … Şti yetkilisi olması, aynı zamanda kefil olması nedeni ile şirket yöneticiliğinin kötü kullanıp yükümlülüklerini yerine getirmeden, kendisinin yetkilisi olduğu …Şti. Rucü etmeden müvekkiline rücu edilemeyeceğini, davanın esasına girmeden açılan davanın kabulü ile, müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasına borçlu olmayacağının tespiti ile borçsuzluğuna karar verilmesini, davanın esasına girildiği takdirde … Şti. Alacak kayıtlarının tetkiki ile, şirketin halen faaliyette olması ve tasfiye ve iflasının istememiş olması, davalının alacağını, rucü etmesinin kötü niyet olacağı, yasaların kötü niyeti olması, iflas, tasfiye, acz kararları alınmaması sebebi ile, davanın kabulüne, müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasına borçlu olmadığının tespitini taleple dava açmıştır.
ASIL DAVADA SAVUNMA ; Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacı borçlunun dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların haksız ve hukuka aykırı olduğundan davanın reddi gerektiğini, davacı yanın dava dilekçesinde beyan ettiği 14/09/2010 tarihli protokolün de huzurdaki dava ile ilgisi olmadığını, dava ile ilgisi olmayan iş bu beyanların sadece mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğunu, dava konusu olay ile ilgili açıklamalar başlığı altındaki beyan ve iddiaların da asılsız ve dava ile ilgisi olmadığını, taraflar arasındaki uyuşmazlığın BK 487,488,496 maddeleri gereği kefaletten sözleşmesinden doğduğunu, ticari iş olmadığını, mutlak ticari işlerden de sayılmadığı anlaşılmakla iş bölümü itirazlarının olduğunu ve bunun kabulü ile dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini, müvekkillerden… Şti.’nin davacı yan yönünden icra takibine konu alacak miktarını talep etmediği bu konuda bir uyuşmazlık yaratmadığını, esas uyuşmazlığın asıl borçlu şirketin kefilleri arasında olduğu anlaşılmakla, bu dava yönünden açılan davanın davalı sıfatı olmadığından ve davacının da hukuki yararı bulunmadığından reddini, davacı yanın işbu davası hakkında müvekkil … tarafından İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açılmakla her iki dava arasında davanın konusu ve tarafları bakımından bağlantı bulunduğundan davanın işbu dava ile birleştirilmesini, davanın haksız ve hukuka aykırı menfi tespit davasının reddini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini talep etmişlerdir.
BİRLEŞEN DAVADA TALEP ; Birleşen Dava Davacısı … dava dilekçesinde ve özetle; müvekkili ile davalının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı dava dışı …Şti’nin asıl borçlu olduğu genel kredi sözleşmesinin müşterek ve müteselsil kefilleri olduğunu, söz konusu sözleşme gereğince asıl borçlu …Şti tarafından kullanılan rotatif TL kredisinin 26/12/2011 vadeli 122.453,98 TL’lik kısmı için vade tarihi olan 26/12/2011 tarihinde müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatı ile müvekkili tarafından ödendiğini ve anılan kredi borcunun kapatıldığını, …ile imzalanan bu genel kredi sözleşmesinde müvekkil dışında 2 kefilin daha bulunduğunu, borcun eşit olarak taksimi sonucunda her bir kefilin ödemesi gereken miktarın da 40.817,00 TL olduğu anlaşılmakla davalının sorumlu olduğu bir miktar alacağın tahsili için İstanbul… İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının bu takibin borcuna itiraz ettiğini ayrıca müvekkilinin talep ettiği alacak ve mesnedi olan rücu hakkı ile ilgili bulunmayan bir çok iddiada bulunduğunu, bu iddiaların müvekkil tarafından talep edilen alacak ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığını beyan ederek davacının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA SAVUNMA ; Birleşen Dava Davalısı … cevap dilekçesinde ve özetle; davacıya borçlarının olmaması nedeni ile icra takibine 07/03/2012 tarihinde itiraz ettiklerini, yapılan icra takibi ile ilgili olarak müvekkilinin borcunun olmadığının belirlenmesi için 09/03/2012 tarihinde itiraz ettiklerini, yapılan icra takibi ile ilgili olarak müvekkilinin borcunun olmadığının belirlenmesi için 09/03/2012 tarihinde İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinde davacı ile birlikte kredi borçlusu … Şti aleyhine menfi tespit davası açtıklarını, dava dilekçesine göre mahkemede açılan davanın tarihi 22/03/2012 olup her iki davanın konusunun İstanbul… İcra Müdürlüğünün… sayılı dosyasında müvekkilinin borcunun olup olmadığının belirlenmesi olduğunu beyan ederek bu davanın İstanbul… Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas sayılı dosyası üzerinde birleştirilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
ASIL DAVA AÇISINDAN; Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
-İstanbul Kapatılan… Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas sayılı dosyası( mahkememiz asıl dosyası olup mahkememize devredilmiştir),
-Birleşen İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinin… Esas sayılı dosyası,
-Yargıtay .. Hukuk Dairesi’ nin … E- … K- 10.03.2014 tarihli kararı
-Bilirkişiler; …, … ve … tarafından hazırlanan 13/03/2017 tarihli bilirkişi raporu
-Tarafların ticari kayıtları,
– İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyası
Davacı, İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasında davalıların sorumluluklarının bulunduğundan ve şirket borcu nedeni ile ve yönetimin sorumluluğunun bulunduğu iddiası ile kendisine rücu edilemeyeceğinden bahisle davalılara takip nedeni ile borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı taraf genel mahiyette iddia olunan vakıaları inkar etmiş ve davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Dava; İstanbul …İcra Dairesinin… Esas sayılı takip dosyasında davacının borçlu bulunup bulunmadığının tespitine ilişkindir.
Buna ilişkin tarafların iddia- savunma ve toplanan delilleri, bilirkişi raporu ile ticari kayıtları incelenmiştir. Hukuken denetlenebilen hüküm kurmaya elverişli belirli ve eksiksiz iddia ve talepleri karşılayan ve hükme esas alınan bilirkişi raporu alınmış ve deliller değerlendirilmiştir. İİK 72, TMK 6 ve 7 ile HMK 187- 293. maddeleri gereğince ispat hususuna ve ispat kurallarına dikkat edilmiştir. …Şti.’ nin ortaklarının % 50 hisse ile … ve % 50 hisse ile …AŞ olduğu anlaşılmaktadır. …Şti.’ ni temsil ve ilzama yetkili müdürünün 13.11.2007- 19.10.2010 arasında … olduğu, istifası sonrasında …’ nun aynı yetkilerle müdür olduğu anlaşılmaktadır. 11.05.2010 tarihinde …Şti. ile dava dışı …AŞ arasında genel kredi ve teminat sözleşmesi imzalandığı ( 970.000 TL limitli olup, 08.04.2010 tarihinde 117.200 TL cari hesap kredisi açılmıştır. ), bu sözleşmede 970.000 TL limit dahilinde …-… ve dava dışı … AŞ’ nin müteselsil kefil oldukları, 26.12.2011 tarihinde 122.453,98 TL muaccel olan borcun müteselsil kefil- müdür … tarafından kapatıldığı, müteselsil kefil olarak aksi kararlaştırılmadığı için ödeme yapan kefil- müdür…’ nın üç müteselsil kefil bulunması karşısında 1/ 3 oranında …’ e rücu edebileceği, bunun karşılığının 40.817 TL olduğu değerlendirilmiştir. Saptanan durum karşısında davacı …’ in davalı …’ya rücu nedeni ile borçlu olduğu, borçtan sorumlu olduğu, sözleşmenin geçerliliği ve 1/ 3 orandaki rücu borcunun ödenmemesi karşısında davacının davasını ispatlayamadığına kanaat getirilmiş, saptanan ve hukuksal durum bu olunca aşağıdaki şekilde kanunen, taktiren ve vicdanen karar vermek gerekmiştir.
ASIL DAVADA HUSUMET AÇISINDAN RED GEREKÇESİ; “Sıfat” terimi uygulamada yerleşmiş bir terim değildir. Uygulamada sıfat için “husumet” terimi kullanılmaktadır.(Misal :Y3.HD 26.3.2015, 12514/5042.) HMK m. 327/2 hükmünde, burada incelendiği anlamda sıfat deyimine yer verilmiştir. TBK m.205, I’de de, buradaki anlamda” taraf olma sıfatı” deyimine yer verilmiştir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet). Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaksına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir. (davalı sıfatı, pasif husumet). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. (Misal:” Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkesine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddediler. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur” (YHGK 27.01.2016, 13/684-106). Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle , bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır( taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Şüphesiz, böyle bir karar, yalnız o davada taraf olarak gösterilmiş olan kişiler arasında kesin hüküm (HMK m.303) teşkil eder; dava konusu hak ve gerçekten taraf sıfatına sahip ( ve fakat o davada taraf olarak gösterilmemiş) olan kişi bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir. Mahkemenin bu kararı, dava konusu hak ve davanın ( gerçek taraf sıfatına sahip olan) tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder( HMK m.303). Taraf sıfatı bir dava şart değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen ) gözetir. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu kara, ( dava şartı yokluğundakinin aksine) usulden ( davanın mesmu olmadığından dolayı) bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır. Bu (esastan) ret kararı, davanın tarafları bakımından maddi anlamda kesin hüküm ( HMK m.303) teşkil eder. Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.( HMK m.327/2). Tarafların iddia- savunma ve toplanan delilleri, bilirkişi raporu ile ticari kayıtları incelenmiştir. Hukuken denetlenebilen hüküm kurmaya elverişli belirli ve eksiksiz iddia ve talepleri karşılayan ve hükme esas alınan bilirkişi raporu alınmış ve deliller değerlendirilmiştir. İİK 72, TMK 6 ve 7 ile HMK 187- 293. maddeleri gereğince ispat hususuna ve ispat kurallarına dikkat edilmiştir. …Şti.’ nin ortaklarının % 50 hisse ile … ve % 50 hisse ile …AŞ olduğu anlaşılmaktadır. …Şti.’ ni temsil ve ilzama yetkili müdürünün 13.11.2007- 19.10.2010 arasında … olduğu, istifası sonrasında …’ nun aynı yetkilerle müdür olduğu anlaşılmaktadır. 11.05.2010 tarihinde …Şti. ile dava dışı …AŞ arasında genel kredi ve teminat sözleşmesi imzalandığı ( 970.000 TL limitli olup, 08.04.2010 tarihinde 117.200 TL cari hesap kredisi açılmıştır. ), bu sözleşmede 970.000 TL limit dahilinde …- … ve dava dışı … AŞ’ nin müteselsil kefil oldukları, 26.12.2011 tarihinde 122.453,98 TL muaccel olan borcun müteselsil kefil- müdür … tarafından kapatıldığı, müteselsil kefil olarak aksi kararlaştırılmadığı için ödeme yapan kefil- müdür…’ nın üç müteselsil kefil bulunması karşısında 1/ 3 oranında …’ e rücu edebileceği, bunun karşılığının 40.817 TL olduğu değerlendirilmiştir. Saptanan durum karşısında davacı …’ in davalı …’ya rücu nedeni ile borçlu olduğu, borçtan sorumlu olduğu, sözleşmenin geçerliliği ve 1/ 3 orandaki rücu borcunun ödenmemesi karşısında davacının davasını ispatlayamadığına kanaat getirilmiş, ayrıca…’ nın rücu nedeni ile takip yaptığına dikkat edilmiştir. Davalı gösterilen … ŞTİ’ nin asıl borçlu olduğu anacak taraflar arasındaki çekişmenin müteselsil kefil ilişkisinden kaynaklanan rücudan doğan takip nedeni ile olduğu anlaşılmakla davalı … ŞTİ’ nin davada husumetinin bulunmadığı tespit olunmuştur. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; yukarıdaki mevzuata ilişkin açıklanan teori ışığında davalı … ŞTİ ‘ nin talebin muhatabı olamayacağı anlaşılmış husumeti bulunmamasından dolayı aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
BİRLEŞEN DAVA AÇISINDAN; Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
-İstanbul Kapatılan … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası( mahkememiz asıl dosyası olup mahkememize devredilmiştir),
-Birleşen İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinin…Esas sayılı dosyası,
-Yargıtay … Hukuk Dairesi’ nin … E- … K- 10.03.2014 tarihli kararı
-Bilirkişiler; …, … ve… tarafından hazırlanan 13/03/2017 tarihli bilirkişi raporu
-Tarafların ticari kayıtları,
– İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyası
Davacı- alacaklı İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyası ile davalı- borçlu müşterek ve müteselsil sorumlu kefil aleyhine rücu amaçlı rücu ilişkisinden kaynaklanan alacağın faizleri ile birlikte tahsili için ilamsız takip yapmıştır. Davalı- borçluya ödeme emri tebliğ edilmiş, davalı- borçlu ödeme emrine 7 günlük yasal sürede itiraz etmiş ve takip durdurulmuştur. Bunun üzerine davacı- alacaklı İİK m. 67 uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını açmıştır.
Davalı taraf genel mahiyette iddia olunan vakıaları inkar etmiş ve davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Dava; rücu ilişkisinden kaynaklanan davalının takip dosyasındaki itirazlarının iptaline, alacağın varlığına ve miktarına ilişkindir.
Buna ilişkin tarafların iddia- savunma ve toplanan delilleri, bilirkişi raporu ile tarafların ticari kayıtları incelenmiştir. Hukuken denetlenebilen hüküm kurmaya elverişli belirli ve eksiksiz iddia ve talepleri karşılayan ve hükme esas alınan bilirkişi raporu alınmış ve deliller değerlendirilmiştir. İİK 67 ile TMK 6 ve 7 ile HMK 187- 293. maddeleri gereğince ispat hususuna ve ispat kurallarına dikkat edilmiştir. Kefilin sınırlı ve kendi temerrütünün hukuki sonucuna katlanması gerektiği taktir edilmiş, yukarıda asıl dava gerekçesinde açıklanan hukuksal durum karşısında takip tarihi itibarı ile…’ nın …’ den 40.817 TL alacaklı bulunduğu, takip öncesinde …’ in temerrüdünün bulunduğuna dair dosya kapsamında bilgi ve belge olmadığı, temerrüdün takip ile gerçekleştiği bu nedenle takipteki işlemiş faiz isteminde bulunulamayacağı, takip tarihinden yasal faiz talep edilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Davacı tarafın özel ve teknik olarak incelenen kayıtları gereğince aşağıda belirlendiği şekilde davalı kefilden genel kredi ve kefalet sözleşmesinden kaynaklanan rücu alacağının bulunduğu, davalının takip ile temerrüte düştüğü ve davalının borcun tamamından müşterek ve müteselsil limit dahilinde sorumlu olduğu, aksi kararlaştırılmadığından kefillerin kendi aralarında orantısal olarak rücu hakkına sahip olduğu, sözleşmenin geçerliliği ve rücu borcunun ödenmemesi karşısında davacının rücu davasını ispatladığı, davalının itirazında aşağıdaki kararda belirtilen şekilde haksız olduğu ve sorumlu olduğu, alacağın likit olduğu ve tazminata hükmolunması gerektiğine kanaat getirilmiş, saptanan ve hukuksal durum karşısında aşağıdaki şekilde kanunen, taktiren ve vicdanen karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere
1-Asıl dava yönünden;
Davacının davasının reddi ile; davacı …’in davalı …’ya açmış olduğu menfi tespit davasının esastan reddine, davacı …’in davalı … Şti’ne açmış olduğu menfi tespit davasının sıfat yokluğundan husumetten reddine,
2-İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinin …Esas sayılı birleşen davası yönünden birleşen dava davacısı …’nun davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile; İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı takibe yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 40.817,00 TL asıl alacak ve takip tarihi olan 23/02/2012 tarihinden itibaren ödeme tarihine dek yasal faiz işletilerek bu miktarlar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen dava davacısı lehine 16.326,80 TL icra inkar tazminatına hükmolunmasına, birleşen dava davalısından tahsiline, birleşen dava davacısına verilmesine,
Asıl dava yönünden;
3- 6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca karar ve ilam harcı olan 35,90 TL ‘nin asıl davada davacısı olan tarafça peşin olarak yatırılan 615,10 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 579,20 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı …’e talebi ile iadesine,
4- İşbu dava nedeni ile asıl dava davacısı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
5- Davalı – Birleşen dosya davacısı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 4.906,10 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’ya verilmesine,
Birleşen dava yönünden;
6- 6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca karar ve ilam harcı olan 2.788,21 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 401,15 TL ile icraya yatan 207,00 TL olmak üzere toplam 608,15 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 2.180,06 TL harcın birleşen dosya davalısı …’den tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, mahsup edilen 401,15 TL harcın davalı …’den tahsili ile davacı … KASTARYANO’ya iadesine, başvuru ve vekalet suret harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
7- 6100 S HMK gereğince Birleşen dava yönünden davacı tarafından yapılan bilirkişi ücreti, tebligat gideri, posta masrafı olan 936,00 TL yargılama giderinin 922,40 TL sinin birleşen dosya davalısı …’den tahsili ile davacı …’ya ödenmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
8- Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 4.839,87 TL vekalet ücretinin birleşen dava davalısı …’den tahsili ile davacı …’ya verilmesine, reddedilen kısım açısından birleşen dava davalısı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 602,05 TL vekalet ücretinin davacı …’dan tahsili ile birleşen dava davalısı …’den verilmesine,
9- 6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, davacı birleşen dava davalısı vekilinin, davalı birleşen dava davacısı… vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı … Şti’nin yokluğunda mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
Hakim …
¸e-imzalıdır