Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1187 E. 2018/922 K. 19.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1187 Esas
KARAR NO : 2018/922
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 25.03.2015 ( Mahkememize kayıt: 14/12/2015 )
KARAR TARİHİ: 19/09/2018
Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkil şirketle davalı …A.Ş arasında 1 adet hardisk içinde … Web sitesi hizmeti,…yazılımı, … yazılımı, bu iki yazılıma ilişkin lisanslar, yıllık alan adı ve hosting hizmetleri, ….com.tr domain alımı ve tescil belgesinin alınıp teslim edilmesi konusunda gerek telefonla yapılan görüşmeler ve bilhassa internet üzerinde yapılan yazışmalarla anlaşma yapıldığını, anlaşma sonrası ”müvekkil” şirket davalılar tarafından ”… …Vergi Dairesinin … nolu 21/05/2014 tarih ve … sayılı her bir ürün veya hizmet bedelinin belirtilmek suretiyle toplam 41.670,56 TL bedelli fatura kesildiğini, faturaya istinaden 03.11.2014 tarihinde fatura karşılığı tutarın eksiksiz olarak banka havalesi yolu ile davalılara ödendiğini, yapılan ödemeye istinaden 12.12.2014 tarihinde fatura içeriği belge ve yazılımları ihtiva eden harddisk’in şirket çalışanı … tarafından teslim tutanağı ile davalı şirket …A.Ş’nin …adresinde bulunan ofisinde 1 adet -… marka harddisk’in elden teslim alındığını, yapılan incelemede Premium rent a car ios android yazılımın teslim alınan harddisk içinde bulunmadığını, … yazılımının harddisk içinde bulunmadığını, iosyazılımın çalışması için ise gerekli dosyaların eksik olması nedeni ile çalışmadığını, faturada bahsi ”her iki yazılım” şeklinde geçen lisansların teslim edilmediğini, faturada bahsi geçen ”….com.tr” domain alımı ve tescile ilişkin belgelerin teslim edilmediği gibi domainin transfer edilebilmesi için gerekli olan transfer kodunun da teslim edilmediğinin tespit edildiğini, şirkete ait ”…adresinden davalılardan …A.Ş’ne ait ”….com” olan adresine eksikliklerin 19.12.2014 tarihinde ihbar edilerek faturanın kabul edilmeyeceğinin bildirilmiş olmasına karşın bedellerin iadesinin ve ödenmesinin beklendiğini ve netice alınamadığını beyan ederek 29.12.2014 tarih ve … sayılı 36.694,97 TL tutarlı iade fatura bedelli ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ve dava masrafları ile avukatlık ücretlerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı …A.Ş vekili cevap dilekçesi ile davanın müvekkiliyle alakasının olmadığını, alım satım sözleşmesinin davalı … ile yapıldığını, müvekkili ile davacı arasında sözlü yada yazılı hiçbir akit, iş ilişkisinin olmadığını ve ayrıca mahkemenin görevsiz olduğunu savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; FSEK.’in uygulanmasını gerektiren bir uyuşmazlığın olmadığını, mahkemenin görevli olmadığını, esasa ilişkin olarak da iddiaların doğru olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Davacı, taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı yazılım – hosting- domain alımı ve tescil ürün- hizmet satışı yapılması yani ayıplı ifa iddiasında bulunularak davalılardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olmaları kaydıyla ödenen bedelin fer’ ileri ile iadesi talep edilmiştir.
Davalılar, genel mahiyette davanın reddini savunmuştur.
Dava, ayıplı ifa nedeni ile ödenen bedelin iadesine ilişkindir.
1-Dosya kapsamına sunulan deliller ve kayıtların incelenmesi sonucu; dava konusu yapılan sözleşmenin davacı ile davalılardan …AŞ arasında kurulmadığı anlaşılmıştır. “Sıfat” terimi uygulamada yerleşmiş bir terim değildir. Uygulamada sıfat için “husumet” terimi kullanılmaktadır.(Misal :Y3.HD 26.3.2015, 12514/5042.) HMK m. 327/2 hükmünde, burada incelendiği anlamda sıfat deyimine yer verilmiştir. TBK m.205, I’de de, buradaki anlamda” taraf olma sıfatı” deyimine yer verilmiştir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet). Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaksına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir. (davalı sıfatı, pasif husumet). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. (Misal:” Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkesine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddediler. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur” (YHGK 27.01.2016, 13/684-106). Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle , bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır( taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Şüphesiz, böyle bir karar, yalnız o davada taraf olarak gösterilmiş olan kişiler arasında kesin hüküm (HMK m.303) teşkil eder; dava konusu hak ve gerçekten taraf sıfatına sahip ( ve fakat o davada taraf olarak gösterilmemiş) olan kişi bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir. Mahkemenin bu kararı, dava konusu hak ve davanın ( gerçek taraf sıfatına sahip olan) tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder( HMK m.303). Taraf sıfatı bir dava şart değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen ) gözetir. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu kara, ( dava şartı yokluğundakinin aksine) usulden ( davanın mesmu olmadığından dolayı) bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır. Bu (esastan) ret kararı, davanın tarafları bakımından maddi anlamda kesin hüküm ( HMK m.303) teşkil eder. Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.( HMK m.327/2). Dosya kapsamı incelendiğinde; davacı ile davalı … AŞ arasında sözleşme bulunmamasından dolayı dava konusu yapılan sözleşmenin ayıplı ifasından kaynaklanan alacağın davalı …AŞ den istenebilmesi mümkün değildir, çünkü sözleşme tarafı değildir. Bu doğrultuda değerlendirilme gereği davalı …AŞ ‘ nin sıfatının bulunmadığına kanaat getirilmiştir. İş bu davada davacının iddiası gibi davalı davalı … AŞ ‘ nin husumeti bulunmamaktadır. Davalı … AŞ ‘ nin doğru sıfatı taşımadığı davada husumetinin bulunmadığı tespit olunmuştur. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; yukarıdaki mevzuata ilişkin açıklanan teori ışığında davalı davalı … AŞ ‘ nin talebin muhatabı olamayacağı anlaşılmış pasif husumeti bulunmamasından dolayı davacının davası davalı … AŞ yönünden husumet yokluğundan reddolunmuştur.
2-Dosya kapsamına sunulan deliller ve kayıtların incelenmesi sonucu; dava konusu sözleşme davacı ile davalılardan …Hizmetleri- … arasında 2013 yılında internet yazışmaları sonucunda kurulduğu anlaşılmıştır. Bu konuda çekişme bulunmamaktadır. Aksine dair dosya kapsamında bilgi ve belgeye rastlanmadığı görülmektedir.
Bilirkişiler; … ve … tarafından hazırlanan 08.10.2017 tarihli bilirkişi raporu alınmış teknik değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Tarafların 18.01.2013 başlangıç tarihli kurulan anlaşması gereği davacı ile davalı … Hizmetleri- … arasında cari hesap mahsuplaşması yapıldığı, 31.12.2013 itibarı ile 26.977,68 TL borç bakiyesi oluştuğu, en son 03.11.2014 tarihi itibari ile cari hesaba mahsuben davacı tarafından davalı …Hizmetleri- …’ a bu miktarın havale edildiği, davalı … Hizmetleri- …’ ın davacının araç kiralama hizmetinden yararlandığının anlaşıldığı, bu şekilde borç alacak dengesi kurulduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır. 29.12.2014 tarihinde davacı tarafından iade faturası ile KDV dahil 36.694,97 TL davalılardan …Hizmetleri- … sözleşmede mevcut bir kısım ürünlerin- hizmetlerin ayıpları olduğu iddiası ile borçlandırılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşmeye, tarafların tacir olduğu hususuna dikkat edilerek TTK kapsamında bulunan aralarındaki ticari işin değerlendirilmesi sonucu; davacının, işin bitiminden yaklaşık bir yıl sonra ortaya çıkan eksik ve kusurlu ürün- hizmet nedeni ile usulüne/ hukuka uygun olarak davacıya bildirim, ihtar ve ihbar bulunmaması karşısında davalının sorumluluğunun kalmadığına kanunen kanaat getirilmiştir.
Dava konusu problemlerin ürünlerin kullanımından beklenen faydayı azaltması karşısında ayıplı olabileceği, bu ayıbın gizli ayıp sayılamayacağı, davalının gerekli sözleşme şartlarını yerine getirdiği, davalı faturasına davacı tarafından zamanında itiraz edilmediği ve kesinleştiği, davalı tarafından eksiksiz tam ifada bulunulduğu aksini davacı tarafın ispatlayamadığı gibi davacının ihtirazi kayıt koymadan sözleşme konusunu teslim aldığı, teslim ile yasal sürecin başladığına dikkat edilmiştir.
Davacı tarafından bahsedilen ayıp gizli ayıp olamayacak basit inceleme ile ortaya çıkabilecek bir ayıp olup zaten ayıp da davacı tarafından ispatlanmış değildir.
Davacı ile davalı arasındaki sözleşme 18.01.2013 başlangıç tarihlidir.
Cari hesap mahsuplaşmasının yapıldığı, 31.12.2013 itibarı ile 26.977,68 TL borç bakiyesi oluştuğu, en son 03.11.2014 tarihi itibari ile cari hesaba mahsuben davacı tarafından davalı …Hizmetleri- …’ a bu miktarın havale edildiği, davalı … Hizmetleri- …’ ın davacının araç kiralama hizmetinden yararlandığının anlaşıldığı, bu şekilde borç alacak dengesi kurulduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır. 29.12.2014 tarihinde davacı tarafından iade faturası ile KDV dahil 36.694,97 TL davalılardan …Hizmetleri- … sözleşmede mevcut bir kısım ürünlerin- hizmetlerin ayıpları olduğu iddiası ile borçlandırılmıştır. Hali hazırda zaten yasal bildirim süreleri davacı tarafından atlanmış olmakla dava konusu ürünler ile hizmet sonlandırma tutanağındaki ürünlerin de örtüşüp örtüşmediğinin ispatlanamadığı anlaşılmaktadır.
Ticari satış ve mal değişimi; tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır. Sözleşmenin niteliğine, tarafların amacına ve malın cinsine göre, satış sözleşmesinin kısım kısım yerine getirilmesi mümkün ise veya bu şartların bulunmamasına rağmen alıcı, çekince ileri sürmeksizin kısmi teslimi kabul etmişse; sözleşmenin bir kısmının yerine getirilmemesi durumunda alıcı haklarını sadece teslim edilmemiş olan kısım hakkında kullanabilir. Ancak, o kısmın teslim edilmemesi dolayısıyla sözleşmeden beklenen yararın elde edilmesi veya izlenen amaca ulaşılması imkânı ortadan kalkıyor veya zayıflıyorsa ya da durumdan ve şartlardan, sözleşmenin kalan kısmının tam veya gereği gibi yerine getirilemeyeceği anlaşılıyorsa alıcı sözleşmeyi feshedebilir. Alıcı mütemerrit olduğu takdirde satıcı, malın satışına izin verilmesini mahkemeden isteyebilir. Mahkeme, satışın açık artırma yoluyla veya bu işle yetkilendirilen bir kişi aracılığıyla yapılmasına karar verir. Satıcı isterse satış için yetkilendirilen kişi, satışa çıkarılacak malın niteliklerini bir uzmana tespit ettirir. Satış giderleri satış bedelinden çıkarıldıktan sonra artan para, satıcının takas hakkı saklı kalmak şartıyla, satıcı tarafından alıcı adına bir bankaya ve banka bulunmadığı takdirde notere bırakılır ve durum hemen alıcıya ihbar edilir. Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.
Tacir olmanın hükümleri; ” tacir, her türlü borcu için iflasa tabidir; ayrıca kanuna uygun bir ticaret unvanı seçmek, ticari işletmesini ticaret siciline tescil ettirmek ve bu Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmakla da yükümlüdür. Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır. Tacir sıfatına bağlı olan diğer hükümler saklıdır.”
Davacı taraf, açık ayıbı yukarıda izah olunan süresinde, yasal şekil şartı çerçevesinde davalı tarafa ihbar ve ihtar etmemiştir. Tacirler arasında sözleşmeden dönme ve feshe ilişkin ihbar ve ihtarın geçerliliği şekli şartlara bağlıdır. Mail ile, süresinden sonra iade fatura ile ihbar ve ihtar bunların arasında yer almamaktadır. Süresinden sonra iade fatura ile ihbar ve ihtara da sürenin geçmiş olması nedeni ile itibar edilemez. Bu husus sözleşme serbestisi çerçevesinde tacirleri kanunen koruma amacı gütmektedir. Aksi durumda; dürüstlük ilkesi ve iyi niyet ilkesine aykırı davranışlar doğabilecek, hukuki güvence ve koruma kalkacaktır. Davacının verilen ürünleri kullandığı, hizmet aldığı, açık ayıbı süresinde yasal şekil şartına göre davalı tarafa ihtar ve ihbarda bulunmadığı, bedel iadesi istenilen ödenen iade fatura bedeli içerisinde dava konusu dışında başkaca şeylerin de fatura edildiği ( taraflar arasında cari hesap mahsuplaşması olup, davalının davacıdan araç kiralamış olduğu ve mahsup hesabında bunun değerlendirildiği de anlaşılmıştır.), sözleşmeden yaklaşık 1 yıl sonrasında açık ayıba rağmen gizli ayıp olduğu iddiası ile süresinden sonra düzenlenen iade faturası ile ihtara ihbara dürüstlük kuralı ve iyi niyet ilkesi ile yasal düzenleme karşısında itibar edilemeyeceği, ayrıca davanın 25.03.2015 tarihinde açıldığı da anlaşılmakla davacının davasının saptanan ve hukuksal durum karşısında reddinin gerektiğine kanunen aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
Davacının, davalı …. – …’ a yukarıda yazılan hükümler uyarınca TTK ( m. 23/ 1-c ve 18/ 3 ) ya uygun olarak süresinde ve şekil şartına göre ihbar yapmadığı ve davacının dürüstlük ilkesine aykırı olarak bedel iadesi talep ettiği anlaşılmakla davanın reddi gerektiğine kanaat getirilmiş, kanunen aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davalı … A.Ş yönünden davasının sıfat yokluğu nedeniyle husumetten reddine,
2-Davacının davalı … – … yönünden davasının reddine,
3-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca karar ve ilam harcı olan 35,90 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 626,66 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 590,76 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa talebi ile iadesine,
4- Davalılardan …Hizmetleri- … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
5-Davalılardan … A.Ş kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
6-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
7-İşbu dava nedeni ile davalı …Hizmetleri- … tarafından yapılan 16,50-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
8-İşbu dava nedeni ile davalı …A.Ş tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
9- 6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
Hakim …
¸e-imzalıdır