Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1142 E. 2019/282 K. 20.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1142 Esas
KARAR NO : 2019/282
DAVA : Destekten Yoksun Kalma Nedeni ile Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ: 01/12/2015
KARAR :RED
KARAR TARİHİ: 20/03/2019
Mahkememizde görülmekte olan destekten yoksun kalma nedeni ile açılan maddi tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Davacıların murisi …’in 02/09/2014 günü Adana Pozantı yolunda … plakalı …’e ait araçta şoförlük yaparken kaza meydana geldiğini, bu araçta davacı …’nin eşi olan muris …’in asgari ücretle şoförlük yaptığını, aracın 29/01/2014 tarihli … no.lu poliçe ile davalı şirkete KTK ZMM sigortalı olduğunu, eşinin ölümüyle davacının ve çocuklarının ortada kaldıklarını, davacının ve çocuklarının maddi desteklerini kaybettiklerini, davacının eşi öldüğünde davacının 24 yaşında olduğunu, çocukların çok küçük olduğunu, 3. Çocuğunun daha doğmamış olduğunu, davacının ve çocuklarının ailesinin yanına sığındıklarını, hiçbir gelirlerinin olmadığını, bu nedenle şimdilik her biri için 5.000. TL ve çocukları için 2. 000 TL olmak üzere toplam 11. 000 TL ‘nin davalıdan tahisiline karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiş, 25/04/2018 havale tarihli ıslah dilekçesi ile … için 139,372,00 TL, … için 25.834,00 TL ve H….için 27.754,00 TL,… için 41.362,00 TL olarak ıslah etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Dava dilekçesinde bahsi geçen … plakalı aracın 29/01/2014/2015 vadeli … no.lu poliçe ile ZMM sigortalı olduğunu, poliçeden doğan azami sorumluluklarının 268.000,00 TL olduğunu, manevi tazminat taleplerinin kapsam dışı olduğunu, kusur yönünden bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, aktüer sıfatına sahip bir bilirkişi tarafından destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanması gerektiğini, hasardan sonra yapılan ihar sonucu davalı şirket aleyhine hak sahibi ölenin anne ve babasının Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurduklarını, Ankara … İCra Dairesinin … E. Sayılı takibi sonucu Sigorta Tahkim Komisyonunun … E. Ve … E. Sayılı kararı gereği icra komisyonuna 24/08/2015 tarihinde 33.375,82 TL ödeme yapıldığını… no.lu poliçeden doğan sorumluluklarından bakiye 234.624,18 TL kaldığını, sigortalının kusuru oranında sorumlu olacaklarını, SGK tarafından rücuya tabi bir ödeme yapılıp yapılmadığınını sorulması gerektiğini, mükerrer ödemenin ve sebepsiz zenginleşmenin önlenebilmesi için SGK müdürlüğünden sorulması gerektiğini belirtmiş ve davanın reddini, davanın kabulü halinde dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Davacılar, destekleri olduğu iddiası ile …’ in 31.08.2014 tarihli trafik kazası sonucu ölümü sonrasında destekten yoksun kaldıklarını bu nedenle maddi zararlarının davalı tarafından karşılanmasını talep etmişlerdir.
Davalı taraf, genel mahiyette iddia olunan vakıaları inkar ile davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Dava, destekten yoksun kalma nedeniyle uğranılan maddi zararın tazminine yöneliktir.
Bilirkişiler …, …, … tarafından hazırlanan 05/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu olayda davacıların murisi sürücü …’in %100 (Yüzdeyüz) oranında asli ve tamamen kusurlu olduğunu, dava dışı … plakalı aracın sürücüsü …’ın kusursuz olduğunu, davacı eş …’in talep edebileceği maddi zararının garameten 139.672,72 TL olduğu, davacı çocuk …’in talep edebileceği maddi zararının garameten 41.362,44 TL olduğu, davacı çocuk …’in talep edebileceği maddi zararının garameten 27.754,73 TL olduğu, davacı çocuk…’in talep edebileceği maddi zararının garameten 25.834,29 TL olduğu, temerrüt başlangıcının 01/12/2015 tarihi ve işleyecek faizin yasal faiz olduğuna dair teknik değerlendirme bildirmişlerdir.
Davacı taraf 25.04.2018 tarihinde bilirkişi raporu doğrultusunda davayı harç yatırarak ıslah etmiştir.
Davacıların desteği …’ in 31.08.2014 tarihli trafik kazasında KTK m. 103, 84 gereğine aykırı araç kullandığı, sürücüsü olduğu aracın seyri esnasında önünde seyreden aracı geçmeden önce geçeceği aracı geçme esnasındaki kendi hızını da dikkate alarak iki yönlü yolda tehlike veya engel yaratmadan geçmek için kullanacağı şeridin yeteri kadar ilerisinin görüşe açık ve boş olması ve geçişin geçilen araçlar için bir güçlük yaratmayacak şekilde ve araçlarının bu geçişe uygun durumda bulunması koşullarının varlığını kontrol etmeden dikkatsiz ve tedbirsiz şekilde geçmeye çalışması, önündeki araç yeteri kadar uzaklaşmadan bu aracın önüne geçmeye çalışması ve bu araca yandan çarparak kazaya sebebiyet vererek sonucunda kendi ölümüne de % 100 asli kusuru ile sebep olduğuna kanaat getirilmiştir. Bu durum tarafların ikrarı ve kabulündedir.
Haksız fiil olan trafik kazasında; davacının ölen desteğinin kusuru nedeni ile davalı açısından zarar ile fiil arasındaki illiyetin kesildiği değerlendirilmiştir.
2918 Sayılı Kanun gereğince; destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri kapsam dışıdır hükmü bulunmaktadır.
Sorumluluk hukukunun en önemli amacı, kişinin mal varlığında iradesi dışında meydana gelmiş eksilmeyi ayni veya nakdi olarak gidermektir. Zararın tazminini talep etmek hakkı doğrudan zarar görene tanınmıştır. Doğrudan zarar görenin dışında üçüncü bir kişinin tazminat talebinde bulunma hakkı, kural olarak yoktur. Bu sebeple sözleşme dışı sorumluluk hukukunda üçüncü bir kişinin maruz kaldığı yansıma zararı, prensip olarak, tazmin edilemez niteliktedir. Zira sorumluluk hukukunun temel kurallarından birini, tazminat talebinde bulunabilecek olan kişi veya kişilerin sadece doğrudan zarara uğrayanlar olması oluşturur.
Bu kurala 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 45. maddesinin ikinci fıkrasında “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” denilmek suretiyle mağdurun ölümü sonucunda yansıma zararına uğrayan kişilerin zararlarının tazmin edilmesine istisnai de olsa imkân tanınmıştır. Böylece ölüm ile sonuçlanan haksız fiil nedeniyle; ölenin yardımından, desteğinden mahrum kalanların tazmin edilmesini talep edebilecekleri bir zararları olduklarını kabul etmiştir. Benzer düzenleme 6098 Sayılı TBK 49- 64 maddelerinde de düzenlenmiştir. Desteğin destekte bulunduğu kişinin murisi olması veya aynı aile içerisinde yer alması şart değildir. Önemli olan desteğin para, hizmet veya ayni olarak sürekli, düzenli ve karşılıksız bir şekilde desteklediği kişiye yardımlarda bulunmasıdır. İş bu davada davacının ölenin anne babası olduğu anlaşılmaktadır. Bir kişinin başka bir kişiye desteği olup olmadığı fiili duruma göre belirlenecektir. Bir kişiye fiilen sürekli ve düzenli olarak bakan veya hayatın olağan akışı içerisinde o kişiye bu şekilde bakma olasılığı çok yüksek olan kişi, o şahsın desteğidir (Gökyayla, K. E.: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Ankara, 2004, s. 25). Desteğin yasal bir zorunluluktan kaynaklanıp kaynaklanmadığı desteğin varlığını tespit açısından önemli değildir (Gürsoy, K. T.: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatı”, AÜHFD., 1972, C.:29, s. 147). Desteğin destek olunana yaptığı yardımın kanuni veya sözleşmeden doğan bir borcun ifası niteliğinde olmasına da gerek yoktur. Desteklenen kişinin tazminat isteme hakkına sahip olabilmesi için, destek sayılan kimsenin ya fiilen ilgiliye bir yardımda bulunması, bakması veya ileride böyle bir yardım veya bakma olasılığının ciddi bir biçimde mevcut olması gerekir (Gürsoy, s. 146). Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu`nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Davacı üzerinde doğan zararın niteliği de belirlenmelidir: Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar murisin/ desteğin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte davacı üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın davacının kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi doğrudan davacının zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Davacının desteğinin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, davacının salt bu sıfatla devraldıkları desteklerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir. Talep edilen destek zararı, ölenin değil üçüncü kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarardır.
Bu hâlde üzerinde durulması gereken en önemli husus, desteğin kanuni sorumluluğu gereği kazanın meydana gelmesinde tam veya kısmi kusurlu olmasının, üçüncü kişi durumunda bulunan desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 85. maddesi, işleten ve araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğunu düzenlemiştir. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş bulunan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu ve araç işletenin sorumluluğunun, sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğu olduğu hususu bilimsel ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14. b, s.670; Kılıçoğlu,A.: Borçlar Hukuku Genişletilmiş 17. B, Ankara 2013, s.366 vd). Anılan maddede değinildiği üzere, işletenin nelerden sorumlu olduğu öngörülmüş, 86. maddede ise, işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur hükmü ile işletenin sorumluluktan kurtulma halleri düzenlenmiştir. BK.’nun 44. maddesi hükmüne göre ise zarar gören taraf, zararın doğmasına veya zararın artmasına sebep olmuş ise hâkim zarar ve ziyan miktarını indirebileceği veya zarar ve ziyan konusunda hüküm kurmaktan sarfınazar edebilecektir. Benzer düzenleme TBK m. 55 de yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde araç işleteninin bu zarardan sorumlu olacağı düzenlendiğine göre, ilke olarak desteğin ölümünden veya desteğin sürücü olmaması ihtimalinde de işletenin kendi yasal sorumluluğu gereği bizzat işleten sıfatı ile sorumlu olduğu, dolayısıyla davacının ölen destek sürücüsünden talepte bulunma haklarının bulunmadığı, talepte bulunulması halinde bu talebin hukuken hayatın olağan akışına aykırı olacağı bunun sonucu davalıdan kendi desteklerinin sorumluluğu bulunduğu kaza nedeni ile talepte bulunamayacağı kabul edilmelidir.
Yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmaları mümkün değildir. Nitekim BK’nun 44/I. Maddesi ( TBK m. 55 sorumluluk hukuku), hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesine dayanmaktadır. Zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına da kendisi katlanmalıdır. Diğer bir deyişle, nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabul edilmesi gerekir. Yine ha keza desteğin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu durumda da yansıma söz konusudur. Zira zarara uğramamak için gerekli özeni göstermeyen veya hatta zararın meydana gelmesini isteyen kimse, bu hareket tarzının sonuçlarına katlanmalı ve bu davranışının zararın meydana gelmesinde oynadığı role, etkisine ve derecesine göre zararı kısmen veya tamamen üzerine almalıdır. Çünkü kendi kusuruyla sebebiyet verdiği ya da artmasına neden olduğu ve ya kusursuz sorumlu olduğu zararın ödettirilmesini istemek Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır.
O halde somut olayda objektif iyi niyet kurallarına (TMK m.2) göre; davacıların desteğinin %100 tam kusurlu sayıldığı, kazaya ve zarara kendi kusuruyla sebebiyet verdiği zararın oluşumuna neden olduğu ve ölenin kendi sorumlu olduğu zararının ödettirilmesi mümkün değildir. Meydana gelen kaza sonucu tam kusurlu desteğin ölümü nedeni ile davacının talep ettiği destekten yoksunluk tazminatından davalı tarafın sorumluluğunun bulunmadığı kabul edilmelidir. Tazminata hükmolunması için aranan yasal şartlar oluşmamıştır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca yukarıda izah olunan gerekçe ile davanın reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacıların davasının reddine,
2-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar ve ilam harcı olan 44,40 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 187,86 TL, ıslah harcı olarak yatırılan 3.815,00 TL toplam 4.002,86 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 3.958,46 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa talebi ile iadesine,
3-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 20.009,32 TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen dan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının yatıran davacı tarafa iadesine,
Dair, davacılar vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır