Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/388 E. 2022/472 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/388 Esas
KARAR NO : 2022/472

DAVA TARİHİ : 07/12/2011
KARAR TARİHİ : 09/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacılar vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkillerinin 2006 yılında tanzim olunarak borca karşılık … A.Ş. adlı firma sahipleri … ve …’ya 10/06/2008 vade tarihli ve alacaklı kısmı boş bırakılmış olarak 20.000,00-TL bedelli bono tanzim edip verdiklerini, bono bedelinin ödendiğini ve 10/09/2009 tarihinde … tarafından ibra edildiğini, ancak bonoyu iade etmeyen hamillerin, bonoyu davalı …’ye verdiklerini ve ödenerek bedelsiz kalmış olan bononun davalı tarafından doldurularak icra takibine konu edildiğini, borçlarını ödeyen ve ibraname almış olan müvekkillerinin haksız bir icra takibine maruz kaldıklarından işbu davayı açmak zorunda kaldıklarını, ayrıca davalı ile … ve …aleyhine cezai soruşturma için şikayet başvurusu yapıldığını beyanla borçlu olunmadığının tespitine, takibin ve bononun iptaline, davalının kötü niyet tazminatına, yargılama masrafları ve vekalet ücretine mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Takibe konu belge aslının bono vasfında olup davanın … Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, açılan davanın mesnetsiz olduğunu, davacıların dava dilekçesinde takibe konu senetteki imzayı inkar etmediklerini, senet altındaki imzayı inkar etmeyen borçluların imzanın kendilerine ait olduğunu kabul ettiklerini, imza inkarında bulunmayan davacıların takibe konu borçtan sorumlu olduklarını, davacıların dava dilekçesinde 2006 yılında senet bedelini …’ya ödediklerini iddia ettiklerini, senet metninden de anlaşılacağı üzere müvekkilin senette lehtar durumda olduğunu, …’ya yapılan ödemelerin taraflarınca kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davacının böyle bir iddiasının hukuki dayanağının da bulunmadığını, davacıların dava dilekçesindeki iddiaları kabul etmediklerini, davacılardan …’ın … 3.İcra Hukuk Mahkemesi’nin… esas sayılı dosyasından borca itiraz ettiğini ancak yargılama sonucunda mahkemenin davanın reddine karar verdiğini beyanla sayın mahkemenin iş bölümü itirazı nedeniyle görevsizliğine, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
… 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/06/2012 tarih, … Esas ve … Karar sayılı ilamı ile, yerinde ve süresinde yapılan iş bölümü itirazının KABULÜNE ve istek halinde dosyanın yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, verilen kararın kesinleşmesi ve istekte bulunulması üzerine dosyanın … 40.Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edildiği ve Mahkemenin 2012/215 Esas sırasına kaydedildiği tespit edilmiştir.
KANITLAR /
… 7.İcra Müdürlüğü’nün … Eski esas (Yeni Esas:…) sayılı, … 3.İcra Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası, … Cumhuriyet Savcılığı’nın … soruşturma numaralı dosyası, … 38.Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ve taraflarca gösterilen diğer deliller toplanmıştır.
… 3.İcra Hukuk Mahkemesinin …Esas sayılı dosyasının dosyamız arasına alındığı ve incelenmesinde; davacının …, davalının …, davanın İcra Takibine İtiraz (Borca itiraz) olduğu ve Mahkemenin 08/07/2011 tarihli kararı ile ”Borca itirazın reddine, takibin durdurulmasına karar verilmediğinden davalı lehine tazminat takdirine yer olmadığına” karar verildiği tespit edilmiştir.
… 7.İcra Müdürlüğü’nün … Eski esas (Yeni Esas:…) sayılı takip dosyası kapsamından davalı … Karabenlinin (alacaklı) takibe dayanak ve davaya konu keşidecileri … ve …, lehdarı …, 17/03/2006 düzenleme, 10/06/2008 vade tarihli, ”Malen Kaydı” nı içerir ve 20.000,00-TL bedelli bonoya dayalı olarak toplam 31.610,54-TL alacağın ödetilmesi istemiyle davacı/borçlular hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinde bulunulduğu tespit olunmuştur.
… 38.Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının dosyamız arasına alındığı ve incelenmesinde; katılanların … ve …, sanıkların …, … ve …, suç tarihinin: 07/12/2011, sanıkların üzerine atılı suçun ”Bedelsiz senedi kullanma” suçu olduğu ve Mahkemenin 12/03/2019 tarihli kararı ile sanıklar hakkında her ne kadar bedelsiz senedi kullanma suçundan cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açılmış ise de yapılan yargılama neticesinde; iddia dışında sanıkların cezalandırılmaları için yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden şüpheden sanık yararlanır ilkesi de dikkate alınarak, 5271 sayılı CMK’nın 223/2-e maddesi hükmü uyarınca sanıkların üzerine atılı suçtan ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği ve verilen kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21.Ceza Dairesinin 05/10/2021 tarih, 2019/2375 Esas ve 2021/1769 Karar sayılı ilamı ile ”istinaf başvurusunun esastan reddine” karar verilerek İlk Derece Mahkemesince sanıklar hakkında verilen kararın istinaf karar tarihi olan 05/10/2021 tarihinde kesinleştiği tespit edilmiştir. İlaveten işbu dosya kapsamında Sanık … savunmasında; “Ben 2006 yılında …’ye geldim … ile uluslararası nakliye işi yapmak konusunda ortak oldum iş bankasından 10.000 TL , finans banktan 10.000 TL krediyi kendi adıma çektim ortak olduk diye paraları işyerine teslim ettim. İşyerindeki telefonlarda benim adıma idi. 3-4 ay sonra … hapse düştü . İstanbul’la ilgili bir sıkıntısı varmış …, …’ın …’daki borcuna kefil oldu … hapisten çıktı daha sonra kendisi ile anlaşamadık aramızda bir protokol yapıp ayrıldık telefonlar işyerinde kaldı …’ın annesi … ve kardeşi … benim bankadan çektiğim toplam 20.000 TL kredi nedeniyle bana 20.000 TL lik teminat senedi verdiler bundan sonra telefon paralarını ve bankalara olan kredi borçlarını … ödeyecekti teminat senedindeki alacaklı bendim borçlular da … ve …’dı kardeşleri …’a yardımcı olmak istediler daha sonra … telefon borçlarını ödememiş 8.000,00 TL telefon borcu geldi ayrıca bankalara da kredi borcunu ödememiş ödemiş olsaydı teminat senedini onlara geri verecektim ancak ödemeyince bu paraları ben ödemek zorunda kaldım bunun üzerine paramı tahsil etsin diye senedi İstanbul’da avukatıma verdim senet bedelsiz değildir …’ın borcu nedeniyle … ve … tarafından verilmiştir bedeli bana ödenmemiştir. ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizin 11/12/2012 tarihli duruşmasının (1) numaralı ara kararı ile; ”Her ne kadar davacı vekili tanık dinletmek istemiş ise de davalının tanık dinlenilmesine muvafakat etmemesi ve davanın 20.000,00 TL bedelli bono nedeni ile borçlu olmadığının tespitine ilişkin olması, davacının tanıkları söz konusu bono bedelinin ödendiği hususlarını ispat etmek için dinletmek istediğini belirttiği, davacıların iddialarının tanık delili ile ispat edilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varıldığından, davacıların tanık dinletme istemlerinin reddine” karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, … 7.İcra Müdürlüğüne ait … Esas sayılı dosyasına konu bono nedeni ile davacıların davalıya borçlu olup olmadığı, söz konusu bono nedeni ile davacıların ibra edilip edilmediği, bononun bedelsiz kalıp kalmadığı noktalarında toplandığı tespit edilmiştir.
TMK’nun 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” HMK’nun 190. maddesi gereğince de, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Menfi tespit davalarında da, HMK’nın ispata ilişkin genel kuralları geçerlidir. Bu davalarda davacı taraf, borçlu olmadığını iddia ettiğine göre, olumsuz bir durumun ispatı mümkün olmadığından, kural olarak ispat yükü alacaklıya aittir. Başka bir ifade ile, menfi tespit davasında hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü alacaklıdadır. Bununla beraber, davacının iddiasına göre ispat yükünün yer değiştirmesi de mümkündür. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel ilişkiden doğan talep hakkına ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. (HGK’nun 2011/19-473 Esas 2011/607 Karar 2003/19-781 Esas 2003/768 Karar sayılı ilamları) Bu nedenle kambiyo senetleri hakkında açılan menfi tespit davalarında, senedin dayanağı olduğu ileri sürülen hukuki ilişki ile senet metnindeki borç sebebi karşılaştırılarak, ispat yükünün kime düşeceği belirlenir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Kambiyo senedinin bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü kambiyo senedinin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir. (Yargıtay HGK’nun 2017/19-821 E-2019/58 K sayılı kararı)
Tüm bu genel açıklamalar dikkate alınarak iş bu davada ispat yükü keşidecileri … ve …, lehdarı …, 17/03/2006 düzenleme, 10/06/2008 vade tarihli, ”Malen Kaydı” nı içerir ve 20.000,00-TL bedelli senet üzerindeki malen kaydını talil eden ve temel borç ilişkisini değiştiren davacı taraftadır. Zira davacı taraflar, davaya konu ve takibe dayanak olan senedin borca karşılık … ve …’ya verildiğini, bono bedelinin ödendiği ve … tarafından ibra edildiklerini, bonoyu iade etmeyen hamillerin bonoyu davalıya verdiğini ileri sürmüş, davalı ise, bono altındaki imzayı inkar etmeyen davacıların takibe konu borçtan sorumlu olduklarını ve …’ya yapılan ödemelerin taraflarınca kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Davacı tarafın, dava dilekçesinin ekinde yer alan ve ibra edildiklerini belirten evrak incelendiğinde; Tutanaktır başlıklı olduğu ve içeriğinde; … ve …’ın 17/03/200. Tarihinde tarafıma oluşan 20.000,00-YTL olan borçlarının tamamını aldım. Herhangi bir alacak mevzu bahis değildir. 10/09/2009 … – imza şeklinde olduğu tespit edilmiştir. Davalı …’nin işbu dava dosyasına da celbedilen ceza davasında verdiği savunmada açıkça ”…’ın annesi … ve kardeşi … benim bankadan çektiğim toplam 20.000 TL kredi nedeniyle bana 20.000 TL lik teminat senedi verdiler bundan sonra telefon paralarını ve bankalara olan kredi borçlarını … ödeyecekti teminat senedindeki alacaklı bendim borçlular da … ve …’dı kardeşleri …’a yardımcı olmak istediler daha sonra … telefon borçlarını ödememiş 8.000,00 TL telefon borcu geldi ayrıca bankalara da kredi borcunu ödememiş ödemiş olsaydı teminat senedini onlara geri verecektim ancak ödemeyince bu paraları ben ödemek zorunda kaldım bunun üzerine paramı tahsil etsin diye senedi İstanbul’da avukatıma verdim senet bedelsiz değildir …’ın borcu nedeniyle … ve … tarafından verilmiştir…” şeklindeki beyanı ile dava dilekçesinin ekinde yer alan ibraname adını verdikleri ”Tutanaktır” başlıklı evrak ve tüm dosya kapsamı nazara alınarak Mahkememizce davanın kabulüne, davacıların kötü niyet tazminatı taleplerinin ise davalının takip başlatmakta haksız ve kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden ve yasal şartları oluşmadığından reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
H Ü K Ü M /
1-Davanın KABULÜ İLE, davacıların … 7.İcra Müdürlüğü’nün …Esas (Eski Esas: …) sayılı takibine dayanak olan 17/03/2006 düzenleme, 10/06/2008 vade tarihli, keşidecileri … ve …, lehdarı … olan ve 20.000,00-TL bedelli bonodan ve bu bonoya dayalı başlatılan takipten ötürü borçlu olmadıklarının tespitine,
2-Davacıların kötü niyet tazminatı taleplerinin yasal şartlar oluşmadığından reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 2.185,92-TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline, peşin alınan 475,20-TL harcın mahsubuna, eksik kalan 1.710,72-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 18,40-TL başvuru harcı, 475,20-TL peşin harç, 667,00-TL posta masrafları olmak üzere toplam 1.160,60-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri ve yatırılan delil avansı bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
8-HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan kısmının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacılar vekilin huzurunda davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.09/06/2022

Katip …
¸

Hakim … ¸