Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/317 E. 2018/1118 K. 12.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/317 Esas
KARAR NO : 2018/1118
DAVA : Taşınmazın açık artırma yolu ile satış ihalesinin feshi nedeni ile uğranılan zararın tazmini
DAVA TARİHİ: 16/09/2014
KARAR :USULEN RED- GÖREVSİZLİK- ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 12/11/2018
Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkilinin, davacı tarafından ihale usulü ile satışa sunulan ve 21/05/2014 tarihinde …A.Ş tarafından organize ihalede dava konusu taşınmazın ihalesine girdiğini ve usulüne uygun şekilde satın aldığını, davalının yapmış olduğunu ihaleyi tek taraflı olarak fesh ettiğini, yapılan ihalede fiyat artışına gittiğini, müvekkilinin aldığı taşınmazın ihale bedelinin düşük kaldığını bu nedenle tek alıcı olduğu için ihaleyi fesh ettiklerini istersen tekrar 225.000 TL muammen bedelle ihale edileceğini istenirse bu bedel üzerinden satışın yapılacağını, müvekkilinin yapılan haksız işlem neticesinde zarara uğradığını, aracı kurumu olan …A.Ş’nin web sayfasında yayınlanan ihaleye ilişkin bilgilerde taşınmazın tane değerinin 170,000 TL olarak belirtildiğini, ihale için yatırılan 10.000 TL teminat tutarın davacı tarafından tahsil edildiğini, ve ihaleye kabul edildiğini, müvekkilinin üzerine düşün görevleri ve şartları yerine getirdiğini, ihaleyi yapan banka ve aracı kurumun yapmış olduğu ikinci ihale de dava konusu taşınmazlar için taşınmaz başına 225.000 TL talep edildiğini, bu nedenle müvekkilinin 110.000 TL kazanç kaybının olduğunu, sonuç olarak 110.000 TL maddi kaybı ile 20.000 TL manevi tazminatın davalı taraftan alınarak ihale fesih tarihi itibarı ile, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, yasal faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Davacının her iki tazminat talebinde hukuka aykırı olduğunu, davacının taşınmazları edinememesi nedeni ile ticari itibarının zedelendiği iddiasında bulunduğunu, ticari hayatta son derece olağan bir mesele nedeni ile manevi zarar uğradığının yasal dayanağının ne olduğunu merak ettiğini, davacının taşınmazları ikinci satışta biçilen bedel üzerinden satın alıp bu nedenle de 110.00 TL zarara uğradığını bu nedenle maddi tazminat talebinde bulunduğunu ifade ettiğini, ancak böyle bir durumun söz konusu olmadığını, müvekkili bankanın dava konusu taşınmazları 3 kez daha satışa çıkardığını, ancak davacının bu satışlara katılmadığını, taşınmazların hali hazırda satılmadığını, bu nedenle davacının zarar iddiasının hukuki olmaktan uzak olduğunu, davacının zarar iddiasının somut belgelere dayandırması gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Dava, davacı- tacir olmayan- gerçek kişi … tarafından, dava dışı … AŞ tarafından açık artırmaya çıkarılan (TBK da hükümleri düzenlenen açık artırma yoluyla satışa dair) … pafta, 885 ada, 7 parsel ve 11 parsel sayılı taşınmazların ihalesi alındığı ancak davalı tarafından ihalenin haksız iptal edildiği ve değer artışına gidildiği iddiası ile açılan; maddi ve manevi zararın tazminine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. İş bu dava yapılan kanuni açıklama gereği mutlak ticari dava grubunda sayılamaz, mutlak ticari dava değildir.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. İş bu dava yapılan kanuni açıklama gereği, davacının tacir olmadığının anlaşılması ( davacı tarafın ikrarında esnaf olduğu dava dilekçesinde belirtilmekte ve vergi dairesine yazılan müzekkere cevabı gereği tacir olmadığı anlaşılmakla) karşısında nispi ticari dava grubunda sayılamaz, nispi ticari dava değildir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. İş bu dava yapılan kanuni açıklama gereği, dava konusunun TBK da düzenlenen taşınmazın açık artırma yolu ile satışı sonrasında ihalenin feshi nedeni ile uğranılan zararın tazminine ilişkin olduğunun anlaşılması karşısında üçüncü grup ticari dava da sayılamaz.
Somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkinin vasıflandırılması gerekmektedir. Davacı tacir olmayan gerçek kişi Türk Borçlar Kanunu’ nun 274- 281 maddeleri arasında düzenlenen taşınmazın açık artırma yolu ile satışı ihalesinin iptali nedeni ile uğradığı zararın tazmini davası açmıştır. Bu dava asliye hukuk mahkemelerinde (genel mahkemelerde) görülmesi gereken davalardandır. Davacı tacir değildir. Davalı ticaret şirketi olup tacirdir. Dava konusu TBK kapsamında düzenlenmiş olup ticari dava konusu değildir. Bu durumda davanın yukarıda izah olunan ticari davalar türlerinden hiçbiri kapsamında bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle taşınmazın açık artırma yolu ile satışının iptali nedeni ile uğranılan zararın tazmini davasında davacı tarafın tacir sıfatını haiz olmadığı bir davanın ticari dava sayılmasına hukuken olanak bulunmadığından, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir.Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; 6100 Sayılı HMK.nun 1. maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, m. 2 gereğince asliye hukuk mahkemelerinin de görevi belirlendiğine göre; aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılmıştır. Mahkememiz davaya bakmakla görevsiz olup, bu dava şartı noksanlığının sonradan giderilmesi de mümkün olmamakla, davanın saptanan dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK.nun 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının mahkememizin görevsiz olması nedeniyle usulden reddine,
2-HMK.nun 20. mad. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin usulen başvurusu halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3- Yargılama giderlerinin görevli mahkemesince hüküm altına alınmasına, HMK 20 maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde başvuru yapılmaz ise davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ve yargılama giderleri konusunda karar verileceğinin ihtarına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda tarafların yokluğunda mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır