Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2012/351 E. 2018/1365 K. 31.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2012/351 Esas
KARAR NO : 2018/1365
DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 18/12/2012
KARAR TARİHİ: 31/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkilinin eşi… ile birlikte davalı bankanın … şubesinde müşterek hesap açtırdıklarını ve birikimlerine vadeli mevduatta değerlendirdiklerini, banka yetkililerinin yönlendirmesi ile tasarruflarının mevduat dışındaki diğer finansal ürünlerle değerlendirilmesi yönünde teklif gelmesi üzerine müvekkilinin yatırım yapmaya yöneldiğini, yeterli İngilizce bilmediği için sadece vadeli mevduattan daha fazla gelir elde edileceği yolundaki söylemlere inanarak hareket ettiğini, davalı banka çalışanlarının müvekkilini aydınlatmak yerine finansal konulardaki bilgisizliğinden yararlanma yolunu seçtiklerini ve taraflar arasında sözleşme bağıtlanmadan önce bir takım işlemler yapıldığını, 2008 yılında yapılan işlemlerden sonra “Türev işlemleri Çerçeve Sözleşmesi” imzalandığını, davalı bankanın olayda ağır kusurlu olduğunu, ehil olmayan ve lisansız personel ile işlem yaptığını, SPK tebliğlerine ve hukuka aykırı işlemleri olduğunu, bankanın müvekkiline yaptırdığı işlemler sonucunda 200.000,00 USD den fazla kazanç elde edildiğini, ancak daha önceki işlemlerinden 500.000,00 USD zararının olduğunu ve zarardan kurtulacağı inancı ile işlemlerin yapıldığını, bankanın hiçbir aşamada müvekkiline hesap ekstresi vermediğini, risklerden haberdar edilmediğini, banka Opsiyon işlemleri hakkında müvekkilinin tam gerekli açıklıkta bilgilendirilmediğini, davacının daha önce uğratıldığı zararı ortadan kaldırmak amacında oldukları ileri sürülerek müvekkilinin bir yıl vadeli 500.000,00 USD primli opsiyon işlemi yapılmasına ikna edildiğini, verilen güvence ve eksik bilgi üzerine taraflar arasında opsiyon ve forward sözleşmeleri kurulduğunu, teminat konusunda müvekkilinin bilgilendirilmediğini, ek teminat olarak 240.000,00 TL talep edildiğini, ve keyfi olarak müvekkiline kredi verilmediğinden teminatının karşılanmadığını, bu nedenle zararın büyüdüğünü, sözleşmeye göre zarar, teminatın %85 ini bulduğunda pozisyonun kapatılması gerekirken somut olayda; %93 oranına geldiği halde pozisyonun kapatılmadığını, bankanın ağır kusurlu olduğunu, müvekkilinin işleme konu finansal ürünün …güvencesi altında olduğu ileri sürülerek aldatıldığını ve zarara uğrattığını, yatırımcıları ve müşterileri aydınlatma yükümlülüklerine uymadığını, işlemlerle ilgili teklif formları İngilizce düzenlenmiş olup, müvekkilinin yeterli ingilizce bilmediği halde işlemler konusunda aydınlatılmadığını, sözleşmenin haksız şart niteliği taşıyan hükümlerinin iptali gerektiğini, 7 farklı işlemin aynı anda sözleşmeye aykırı olarak kapatıldığını ve müvekkilinin işlemler üzerindeki tasarruf hakkının elinden alındığını, sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini, müvekkilinin uğradığı zararın karşılanması gerektiğini belirterek, 2.644.313,00 USD zararın tazminine dava dilekçesinin 4.3 ve 4.4 parağrafındaki nedenlerde uğranılan zarar ve faiz kaybının tespiti ile tazminine karar verilmesini istemiştir.
Davacının 02/12/2017 tarihinde vefatı üzerine dosyaya sunulan ankara … Sulh Hkuk Mahkemesinin … sayılı mirasçılık belgesine ilişkin kararında belirtilen mirasçıları tarafından davaya devam edilerek sonlandırılmıştır.
SAVUNMA /
Davalı Banka vekili cevap dilekçesinde ve özetle; taraflar arasında “Temel Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi” ve ” Türev İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi” bağıtlanarak sözleşmeler kapsamında “…” işlemleri gerçekleştirildiğini, 2007 yılından itibaren 2011 yılı Haziran ayına kadar davacının 500 den fazla forward işlemi ve 100’e yakın Opsiyon işlemi gerçekleştirdiğini, 2011 yılındaki ekonomik dalgalanmaların ülkemizdeki yatırımcıları da olumsuz etkilediğini, davacının emir ve talimatları ile gerçekleştirilen forward işlemlerinde zararlar meydana geldiğini, 5 işlem sonucunda 617.000,00 USD zarar meydana geldiğini, davacının bu zararın oluşmasından sonra zararı kapatabilmek için çözüm aradığını ve farklı para birimleri üzerinden opsiyon işlemi gerçekleştirdiğini, ekonomik koşulladaki olumsuzluklar nedeniyle işlemlerde davacı zararının önlenemediğini, teminat açığının ortaya çıktığının bu durumun davacıya bildirildiğini, fakat bu açığı zamanında kapatmayarak “Stop loss” olarak tarif edilen işlem gerçekleştirdiğini, ve hesabında dava konusu kadar zarar oluştuğunu, müvekkili bankanın söz konusu işlemlerde hiçbir kusuru ve bağlantısı bulunmadığını, davacının alelade bir banka müşterisi olmayıp daha fazla getiri arayısı içerisinde olan bir yatırımcı olduğunu, 2007 yılından bu yana işlem yaptığını, riske rağmen getirisi yüksek olan mevduat dışındaki yatırım ürünlerine yöneldiğini, profesyonel bir yatırımcı olduğunu, sözleşmelerden bağımsız olarak imzalanan risk beyanında ve opsiyon sözleşmesi teyit formunda ayrıntılı olarak riskin ifade edildiğini, buna rağmen davacının 2007 yılından bu yana sıklıkla forward ve opsiyon işlemleri gerçekleştirdiğini, dava konusu işlemlerde hiç kimse tarafından öngörülmesi mümkün olmayan dalgalanma sonucunda risk gerçekleştiğini, davacının aynı tür işlemleri 2007 yılından öncede yaptığını, diğer bankalarlada çalıştığını, zarar etmesine rağmen işlemlerine devam ettiğini, işleme ait riskin davacı tarafından tam gerektiği gibi bilindiğini, bağıtlanan sözleşmeler çerçevesinde işlemin gerçekleşmesi için müşteri tarafından telefon ile, emir veya yazılı talimat ile talimat verilmesi ve hesabında yeterli bakiye olmasının gerekli ve yeterli olduğunu, gerek imzalanan sözleşmede gerekse ayrıca imzalanan risk beyan formu ve dava konusu işlemlere özel imzalanan teyit formlarında riskin açıkça düzenlenerek davacının uyarıldığını, yapılan işlemlerin davacının emirleri doğrultusunda gerçekleştiğini, 2010-2011 yıllarına ait görüşmelerin tamamının CD olarak kaydedildiğini, iddiaların gerçek dışı olduğunu, bankanın sözleşme ve mevduat hükümleri çerçevesinde yükümlü bulunduğunu, tüm özen ve dikkat yükümlülüğünün yerine getirdiği belirterek davanın haksızlığını savunmuş ve reddine karar verilmesini istemiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava; maddi tazminatın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, taraflar arasında bağıtlanan sözleşme örnekleri, telefon kayıtları, dava konusu yapılan işlemlere ilişkin bilgiler, dosya içine alınmış dosya içeriği delliller ve banka kayıtları üzerinde uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılarak rapor düzenlenmiştir.
18/11/2013 tarihli teknik Bilirkişi Raporu ile; davacı ile banka yetkilisi arasında yapılan telefon görüşmelerine ait ses kayıtlarını içeren CD içerisinde bulunan konuşmaların kısmi olarak dökümü yapılmıştır.
26/05/2014 tarihli Bilirkişi Kurulu Raporunda; davacının işlem öncesi döneme ait aydınlatılmadığı bilgilendirilmediği ve kandırıldığı yolundaki iddialarının kanıtlanamadığı, gerçekleştirdiği işlemler sonucu oluşan zararın “Piyasa Riski” olarak ifade edilen, zıt yöndeki fiyat hareketleri dolayısıyla oluştuğu, iş bu zararın davalı banka çalışanlarının kusuruna dayandığına ilişkin herhangi bir bulgunun yer almadığı, davacının dava konusu işlemlere ilişkin sözleşme, opsiyon sözleşmesi, teyit formları gibi yazılı belgeleri imzaladığı, imzalanan belgeler göz önüne alındğında bu işlemleri bilmediği ve aydınlatılmadığı yolundaki iddiasının yerinde olmadığı, işlemlerin nitelik ve tarihleri dikkate alındığında Sermaye Piyasası Kanununa tabi olmadıkları, dosyada bulunan ” Türev İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi” incelendiğinde işlemin hangi oranla ne zaman ve ne koşullarda yapılacağının düzenlendiği, davacı zararının teminat oranının %75 lere çıktığı, bu noktada bankaca uyarıldığı, çağrıda bulunulduğu halde teminat açığının kapatılmadığı ve bu nedenle sözleşme hükümlerine uygun olarak davacı işlemlerinin sonlandırıldığı, Margin Call, Stop loss işlemlerinin hesaplanması ve uygulanmasının sözleşme ve mevzuata aykırılık oluşturmadığı, davacının gerçekleşen zararı ile davalı bankanın eylemi arasında nedensellik bağının bulunmadığı, işlemlerin uygulanması ve kapatılmasının sözleşmeye aykırı olmadığı, bu nedenle banka tarafından karşılanması gerekli bir zararın bulunmadığı belirtilmiştir.
İtirazlar üzerine yeniden oluşturulan Bilirkişi Kurulunca düzenlenen 18/04/2015 tarihli raporda; davacı ile banka arasında bağıtlanan geçerli bir sözleşmenin bulunduğu ve ekinde risk beyanın imzalatıldığı, bu çerçevede herhangi bir zorlama olmaksızın yüksek riskli işlemlerin davacı isteği ile gerçekleştiği, teminat yetersiz kalınca işlemlerin kapatıldığı, bankanın sorumluluğunun söz konusu olmadığı, taraflar arasında var olan vekalet sözleşmesinin bankaya yüklediği özen ve sadakat borcuna aykırılğının kanıtlanamadğı belirtilmiştir.
İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre; davacı ile davalı banka arasında “Temel Bankacılık Hizmetleri sözleşmesi” ve “Türev İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi” ile mevduat rehin sözleşmesi imzalandığı, ve dava konusu işlemlerle ilgili olarak türev işlemleri çerçeve sözleşmesinin uygulanacağı tarafların kabulündedir.Davacı davalı bankanın … Bankacılık merkezi bünyesinde ilk opsiyon işlemini 13/11/2007 tarihinde gerçekleştirmiş, Opsiyon ve Forward işlemleri sonucunda 2011 yılına kadar ağırlıklı olarak kar etmiştir. 2011 yılı itibarıyla söz konusu işlemlerden çoğunlukla zarar etmiştir. Son olarak 10/06/2011, 24/06/2011, 24/11/2011 tarihli üç opsiyon işlemi ve 27/06/2011 tarihli 4 adet forward işlemi gerçekleştirmiş, söz konusu işlemlerde dava konusu zarar oluşmuştur. Opsiyon işlemi; satın alan tarafa herhangi bir ürünün fiyatını bugünden sabitlemek koşulu ile bu ürünü ileride satın alma ya da satma hakkını vermektedir. Bu hakkı kullanıp kullanmamak opsiyon alıcısının istemine bağlı olup, satıcının seçme hakkı yoktur. Alım opsiyonunda vade geldiğinde alıcı taraf, spot piyasadaki menkul kıymetin fiyatı ile opsiyon sözleşmesindeki fiyatı karşılaştırarak karar verir. Satım opsiyonunda ise belirli bir vadede önceden belirlenen fiyat ve nitelikte ürünü satma hakkı veren ancak zorunlu tutmayan, opsiyon alıcısının talebi halinde satmaya yükümlü kalan bir sözleşme anlatılmaktadır. Hem alım hem de satım opsiyonlarında vade opsiyonu alan taraf vade sonunda opsiyon işlemi ile kurulan hakkı kullanıp kullanmamakta serbesttir. Opsiyon işlemi sonucunda; ileri bir tarihte belli bir döviz birikiminin sözleşmede belirtilen miktarda belirli bir oranla alınıp veya satılması işlemi yapılmaktadır. Forward işlemi ise; opsiyon işlemi ile benzerlikler göstermek olup, satıcının belli bir ürünü ileri bir tarihte, bugünden anlaşılan bir fiyat üzerinden alıcıya teslim etmesini öngören sözleşmelerdir. Forward sözleşmeleri en yaygın olarak döviz kurları için kullanılmaktadır. Genellikle iki finansal kurum ya da finansal kurum ile müşterisi arasında gerçekleştirilmektedir. Forward sözleşmelerinde taraflardan birisi, dayanak varlığı belirlenen fiyattan ve belirlenen bir tarihte alma, diğeri ise aynı varlığın aynı tarihte ve aynı fiyattan satma yükümlülüğü altına girer.
Somut olayda; davacı vekili müvekkilinin davalı banka çalışanları tarafından kandırıldığını, yanlış yönlendirildiğini, risk konusunda bilgilendirilmediğini, ve zararın bu nedenle gerçekleştiğini ileri sürmektedir. Yapılan incelemede 2007 yılından dava tarihine kadar türev işlem türlerinden zaman zaman kar zaman zaman da zarar elde ettiği, yüzlerce forward ve opsiyon işlemi gerçekleştirdiği, buna rağmen işlemleri sürdürdüğü, büyük zararın gerçekleştiği 2011 yılında ise forward ve opsiyon işlemlerinin tamamından zarar ettiği belirlenmiş ve “Piyasa riski” ile karşı karşıya kaldığı belirlenmiştir. Piyasa riski, bir finansal ürünün mali yapısının, piyasa fiyatlarındaki dalgalanmalar veya piyasalarda zıt yöndeki fiyat hareketlerinden dolayı maruz kalabileceği riski ifade etmektedir. Uyuşmazlık; davacının hesabından gerçekleşen zarardan davalının herhangi bir kusuru bulunup bulunmadığına ilişkindir. Somut olayda; davacının gerçekleştirdiği özel bankacılık işlemleri hakkında yeterince ve gerektiği biçimde bilgilendirilmediği iddiası kanıtlanamamıştır. İşlem tarihi itibarıyla Sermaye Piyasası Kanunu henüz yürürlüğe girmemiştir. Bu nedenle; dava konusu işlemlerin SPK mevzuatına tabi olmadığı görülmektedir. İşlemlerin taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırılık oluşturmadığı kabul edilmiştir. Dökümü yapılan telefon konuşmalarına göre davacının işlemlerin tamamında onayının olduğu, zarar konusunda uyarıldığı, sözleşme ekindeki risk beyanının imzalatıldığı ve hükümler çerçevesinde herhangi bir zorlama olmaksızın davacının yüksek riskli işlemleri yaptığı, piyasa riski gerçekleştiğinde teminatın tamamlanmadığı ve teminatsız kalınca işlemlerin sonlandırıldığı anlaşılmaktadır. Başka bir anlatımla; davalı bankanın sözleşme hükümlerine uygun davrandığı, davacının zararı ile banka çalışanlarıın eylemi arasında bir nedensellik bağının bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Dava konusu olayda uygulanması gereken 818 sayılı BK. 390 maddesi gereğince taraflar arasında vekalet sözleşmesinin bulunduğu kabul edilmelidir. Buna göre; vekilin sadakat ve özen borcu bulunmaktadır. Bir güven kurumu olan bankanın özen ve sadakat borçları sonucu olarak müşterinin iradesine ve talimatlarına uygun davranması gerekmektedir. Talimatların müşterinin amacına ve menfaatlerine uygun olup olmadığı denetlenmeli ve verilen talimat menfaatine uygun değilse banka tarafından müşteri uyarılmalıdır. Somut olayda; davalı bankanın müşterisine sürekli bilgi verdiği ve onun talimatlarını alarak işlem yaptığı belirlendiğinden, yapılan riskli işlemler sözleşmesel yükümlülüğüne aykırı değildir. Hesabın zararı karşılamadığı tutar %85 boyutuna gelmedikçe pozisyonu kapatma yükümlülüğü bulunmayan bankanın müşteri istemediği için pozisyonu kapatmaması sadakat borcuna aykırılık sayılmayacaktır. Ancak; güven kurumu olan bankanın özenli davranma sorumluluğu gereği hesabın yetersiz kaldığı tarihte önerdiği işlemlerin zarar getirmeyecek işlemler olması yükümlülüğü vardır. Somut olayda; bankanın gereken uyarıları yaparak riskleri belirttiği belirlendiğinden, yüksek risk taşıyan işlemlerin yapılmasını açık irade ile talep eden müşteriye karşı bankanın kendisine düşen özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı söylenemeyecektir. Yapılan işlemler risklidir ancak sözleşme serbestisi içinde yapılmaları mümkündür. Davacı bu işlemler sonucunda zarar göreceğini bilerek hareket etmiştir. Tüm işlemler sözleşme koşullarına uygun olarak gerçekleşmiş ve teminatsız kalınca sonlandırılmış olduğundan vekil konumunda bulunan bankanın sözleşmesel yükümlülüğüne aykırılığından bahsedilemeyeceği, davacı zararı ile banka çalışanları eylemi arasında nedensellik bağının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
H Ü K Ü M /
Davanın REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 35,90-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline, peşin alınan harçtan mahsubu ile hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde artan harcın davacıya iadesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 112.385,12TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan 5.953,55 TL gider avansından geriye kalan 846,45 TL’nin hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafça yapılan yargılama gideri ve yatırılan gider avansı bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
Taraf vekillerinin huzurunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. Açıklandı.
Başkan
Üye
Üye
Katip
HARÇ BEYANI /
70.069,95 TL PEŞİN HARÇ
35,90 TL KARAR HARCI
70.034,05 TL. TALEP HALİNDE İADE HARÇ