Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/66 E. 2023/500 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/66 Esas
KARAR NO : 2023/500

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 26/01/2023
KARAR TARİHİ : 08/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından ibraz edilen 26/01/2023 tarihli dava dilekçesinden özetle; Muris … davalı kooperatifin üyesi olduğunu, pay defteri kayıtlarından da anlaşılacağı üzeri baba …’nun davalı kooperatifin üyesi olduğunu, Kooperatif üyeliği nedeniyle baba …’na bir daire tahsis edildiğini, …’nun vefatı ile birlikte kooperatif üyeliği ve bu üyeliğe bağlı hakların şahsına ve vekil olduğu diğer mirasçı davacılara geçmiş olduğunu, Kooperatif üyesi …’nun 19.01.1993 tarihinde vefat ettiğini, muris olarak eşi …, çocukları … ,… ,… kaldığını, vefat ile birlikte …’nun bütün haklarının yasal mirasçılara intikal ettiğini, davalı kooperatif, tahsis edilen dairenin satılmış olduğu gerekçesiyle …’nun hukuka aykırı bir biçimde üyelikten çıkarılmasına karar verildiğini, davalı …’nden alınma muris babamız …’na ait daireyi babalarının 19.01.1993 tarihinde vefatından sonra, kanuni mirasçıları sıfatıyla sattıkları gerekçesiyle, davalı kooperatif yönetim kurulunun 25.02.1994 tarih ve 19 No’lu kararı ile, babam muris …’nun üyelikten çıkarılmasına karar verilmiş olduğunu, Kooperatif, çıkarma gerekçesinde ayrıca, dairenin kooperatif üyeliği şartlarına sahip olmayan bir kişiye satıldığını ve bu durumun kooperatif ana sözleşmesinin 10. maddesine de aykırılık teşkil ettiğini ileri sürmüş olduğunu, Vefat eden bir kimseyle birlikte bütün hakların mirasçılara geçtiğinden murise karşı alınan çıkarma kararının yok hükmünde olduğunu, kooperatif üyesi murisin 19.01.1993 tarihinde vefat etmiş olduğunu, vefatı ile birlikte bütün hakların kendisine ve davacı olan diğer yasal mirasçılara geçmiş olduğunu, çıkarılma işleminin kendisine ve yasal mirasçılara karşı yapılması gerekirken vefat eden babalarına karşı yapıldığından alınan çıkarma kararının yok hükmünde olduğunu, gerçekten de Kooperatif Kanun maddesi 14 hükmüne göre: “Ortağın ölümü ile ortaklık sıfatının sona erer” hükmünün bulunduğunu, verilen çıkma kararının yokluğunun tespiti ile kendisinin ve diğer yasal mirasçıların kooperatife üye olduklarının tesciline karar verilmesi gerekmekte olduğunu, Miras yoluyla geçen, davalı kooperatifteki kendisinin ve davacı diğer yasal mirasçıların hissedarlığının tespitine ve pay defterine kaydedilmesine, bunun mümkün olmaması halinde pay bedelinin güncel değerinin tespit edilerek şimdilik belirsiz alacak olarak 10.000-TL’sinin davacılara ticari faizi ile birlikte ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi ve tensip zaptının usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olduğu, davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinden özetle; Davanın Hak Düşürücü Süre İçerisinde açılmadığını, pay bedelinin güncel bedelinin tespit edilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000-TL nin ödenmesinin talep edildiği bu alacak açısından dava şartı arabuluculuğa müracaat edilmediği, dava şartı yokluğundan dolayı davanın reddi gerektiğini, davacıların miras bırakanı Mehmet … müvekkili kooperatifin 203 no.lu ortağı olduğunu, müvekkili Kooperatif Ana Sözleşmesinin 10.maddesi kooperatife ortaklık şartlarını düzenlemekte olduğunu, Yenilevent Sitesinde konut maliki olmanın, Ana Sözleşmenin 10/3.maddesinde kooperatife ortaklık şartı olarak düzenlendiğini, davacıların miras bırakanın Yenilevent Sitesinde maliki bulunduğu taşınmazı satmış olduğunun tartışma konusu olmadığını, dolayısıyla ortaklıktan çıkartma kararında bu yönüyle usul ve yasaya aykırılık bulunmadığının sabit olduğunu, ana sözleşmenin 14.maddesi ise, ana sözleşmenin 10.maddesinde yazılı ortaklık şartlarını kaybedenlerin ortaklıktan çıkartılacağını ve ortaklıktan ihraç kararı vermenin de yönetim kurulunun görev, yetki ve sorumluğunda olduğunun düzenlenmiş olduğunu, ana sözleşmenin 10.maddesindeki açık düzenleme sebebiyle müvekkilinin Kooperatif yönetim kurulu tarafından davacıların miras bırakanı … yönetim kurulunun 28/02/1994 tarihli kararı ile ortaklıktan çıkartılmış olduğunu, dolayısıyla, bu yönüyle de ortaklıktan çıkartma kararında yasa ve ana sözleşmeye aykırı bir yön bulunmadığını, Ortaklıktan çıkartma kararı, Kooperatifler Kanunun 16/III. ve Ana Sözleşmenin 14/II.maddesi uyarınca, Beşiktaş 6. Noterliği’nden düzenlenmiş olan 07/03/1994 tarih ve 19270 yevmiye sayılı yazı ile davalıların miras bırakanına tebliğe çıkartılmış olduğunu, Ortaklıktan ihraç kararının usulüne uygun olarak 01.04.1994 tarihinde muhataba, muhtara bırakılmak suretiyle tebliğ edilmiş olduğunu, bu yönüyle de yasa ve ana sözleşmeye aykırı bir yön bulunmadığını, davacılar miras bırakanı bu karara karşı itiraz yoluna gitmediğini, itiraz davası da açmadığını, davacıların da çıkartma kararına karşı genel kurul nezdinde itiraz edildiğine ya da itiraz davası açıldığına dair bir kaydı dosyaya sunmadıklarını, Kooperatifler Kanunun 16/IV.maddesinde düzenlenmiş olan 3 aylık itiraz süresi hak düşürücü süre olduğundan ve yasal hak düşürücü süre içerisinde ihraç kararına karşı dava yoluna gidilmediğinden, ihraç kararının kesinleşmiş olduğunu, bu aşmada ihraç kararının iptalini istemeye yasal olanağının olmadığını, öncelikle davanın bu istem yönünden reddine karar verilmesini, açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davaların yığılması/objektif dava birleşmesi halinde; tek dava dilekçesi ile ileri sürülen birden fazla asli talebin her biri bağımsız birer dava teşkil etmekte ve her bir dava yönünden dava şartlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Davaların yığılmasında, terditli davadan farklı olarak, talepler arasında aslilik ve fer’ilik ilişkisi yoktur, her bir talep diğerinden bağımsız ve eşdeğerdedir. Mahkemece her bir talep ayrı ayrı değerlendirilir, dava şartları her bir talep için ayrı ayrı belirlenir ve her bir talep ayrı ayrı karara bağlanır.(bkz. Yılmaz, Ejder; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Değiştirilmiş 2. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2013, s. 772 v.d.; Postacıoğlu, İlhan E./Altay, Sümer; Medeni Usul Hukuku Dersleri, Güncelleştirilmiş, Genişletilmiş 7. Bası, Vedat Kitapçılık, s.268.269).
6325 Sayılı Kanunun; dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A maddesinde; davaların yığılması/objektif dava birleşmesi hali kanun koyucu tarafından bir istisna olarak öngörülmüş değildir. 6102 Sayılı TTK’nun, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan ticari nitelikteki alacak ve tazminat talepleri bakımından arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak düzenleyen 5/A maddesinde de, davaların yığılması müstesna tutulmamıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/933 esas, 2020/5776 karar sayılı 09/12/2020 tarihli; 2019/3611 esas, 2020/4734 karar sayılı 04/11/2020 tarihli ve 2019/4851 esas, 2020/2732 karar sayılı 10/06/2020 tarihli ilamları ile davaların yığılması/objektif dava birleşmesi halinde, taleplerden biri için arabuluculuk dava şartı değil ise, tüm talepler yönünden dava şartı olarak arabuluculuğun aranmayacağı yönünde karar verdiği anlaşılmaktadır. Anılan içtihat metinlerinde 6100 Sayılı HMK’nun 110. madde gerekçesine herhangi bir atıf bulunmamaktadır. Kanun koyucu madde gerekçesinde davaların yığılması halinde her bir dava için dava şartlarının ayrı ayrı değerlendirileceğini açıkça belirtilmiştir. Kanun koyucunun iradesine ve ‘davaların yığılması’ kurumunun yapısına uygun olarak; 6325 Sayılı Kanunun 18/A ve 6102 Sayılı TTK’nun 5/A maddelerinde ‘davaların yığılması’ hali, dava şartı olarak arabuluculuğun istisnası kabul edilmemiştir.
Davaların yığılması, birlikte ileri sürülen taleplerin, bağımsız dava niteliklerine halel getirmeyeceğinden, her bir talep açısından dava şartlarının mevcut olup olmadığının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğine yönelik kanun koyucunun açık iradesi, salt ‘usul ekonomisi’ ilkesinden hareketle bertaraf edilemez. Kanun boşluğunun bulunmadığı hallerde; mahkemelerce hukukilik denetimini aşacak şekilde yerindelik denetimi yapılamayacağına dair anayasal ilke de nazara alınarak, davaların yığılması halinde her bir talep yönünden, diğer tüm dava şartları gibi, arabuluculuğun da dava şartı olup olmadığını değerlendirmek gerektiği sonucuna ulaşılmıştır(benzer görüş için bkz. Tanrıver, Süha; Dava Şartı Olarak Arabuluculuk Üzerine Düşünceler, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Yıl:2020, sayı:147, s.136).
Dava dilekçesi incelendiğinde, davacının arabuluculuğa başvurmadan davasını açtığı, davanın TTK nun 4-5 maddeleri uyarınca ticari dava olduğu, davacının pay bedelinin ödenmesine ilişkin talebinin zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu, dava şartlarının mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmasının zorunluğu olduğu, 6235 Sayılı HUAK’nın 18/A-2/a maddesinde, “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceğinin ” düzenlendiği, bu hüküm uyarınca “herhangi bir işlem yapılmadan” tabirinden kasdın arabulucuya başvuru için taraflara süre verilmeyeceği, başka hiçbir usuli işlem yapılmadan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği şeklinde olduğu, yasanın çok açık bu hükmü karşısında zorunlu arabuluculukta arabulucuya başvuruya ilişkin dava şartının davadan önce gerçekleştirilmesi zorunlu olup HMK’nın 115/2.maddesi kapsamında tamamlanabilir bir dava şartı olarak görülmemiştir.
Tüm dosya kapsamının ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacının pay bedelinin ödenmesine ilişkin talebinin 6102 sayılı TTK Nun 5/a maddesi uyarınca zorunlu arabulucuya tabi olduğu, 6325 sayılı HUAK’nın 18/2-A maddesi uyarınca; arabulucuya başvurulmadan dava açıldığı, HMK’nın 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile pay bedelinin ödenmesine ilişkin davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, Miras yolu ile geçen hisselerin davacılar adına davalı Kooperatifin pay defterine kayıt edilmesine ilişkin talebin bu dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydına, TEFRİK işlemlerinin davacı yanca bir haftalık kesin süre içinde karşılanmasına, yargılamaya yeni esas üzerinden devamına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
1- Pay bedelinin güncel bedelinin tespit edilerek 10.000-TL çıkma payının ödenmesine yönelik talebin dava şartı yokluğundan reddine,
2-Miras yolu ile geçen hisselerin davacılar adına davalı Kooperatifin pay defterine kayıt edilmesine ilişkin talebin bu dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydına, TEFRİK işlemlerinin davacı yanca bir haftalık kesin süre içinde karşılanmasına, yargılamaya yeni esas üzerinden devamına,
3-Pay bedelinin güncel bedelinin tespiti açısından; Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 179,90 -TL başlangıçta yatırılmış olduğundan bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Pay bedelinin güncel bedelinin tespiti açısından; davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden davanın reddedilen kısmı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık ücret tarifesi uyarınca hesap edilen 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/06/2023

Başkan …
E-imzalıdır.
Üye …
E-imzalıdır.
Üye …
E-imzalıdır.
Katip …
E-imzalıdır.