Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/117 E. 2023/274 K. 10.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/117 Esas
KARAR NO : 2023/274

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/11/2017
KARAR TARİHİ : 10/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin merkezinin … olduğunu ve … AŞ’nin iştiraki durumunda olan ve topluluğun gıda konusunda faaliyet göstermekte olan şirketi olduğunu,holdingin ve … şirketinin bir kısım hissesinin ….da kote edilerek Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde de halka açıldığını, 2013 yılında … AŞ iştiraklerinden olan müşteki şirketin mülkiyetinde 4.450.000 adet … hissesinin bulunduğunu, davalı …’ın 2013 yılında şirket yetkilerince tanınan bazı kişileri araya sokarak, müvekkili şirket mülkiyetinde bulunan … hisselerinin yabancı yatırımcılara satışının yapılması için profesyonel olarak şirkete yardımcı olmayı teklif ettiğini, davalının kendisinin danışmanlığını yaptığı ve temsil ettiği Arap yatırımcılar olduğunu ve bunlara satış için müvekkili şirket ve bağlı bulunduğu… AŞ ile çalışmak istediğini belirttiğini ve bu konuda şirket yetkilileri ile görüşmeler yaptığını, satış işlemlerini gerçekleştirmek için bir finansal formül sunduğunu, şirketin yetkili organlarında bu konunun ele alındığını ve şüpheli ile detaylı görüşmelere geçildiğini, davalının ilk etapta, payları kendine ait olan merkezi …’da bulunan … isimli … şirketine alım hakkı tanıyan bir opsiyon sözleşmesi yapmayı teklif ettiğini, bu sözleşmeye göre şüphelinin off shore şirketine alım hakkı veren opsiyon sözleşmesi imzalandığını, söz konusu opsiyon sözleşmesinin ardından uzun bir zaman geçmesine rağmen yabancı yatırımcılara satışın gerçekleşmediğini, bunun üzerine …’ın şirkete söz konusu hisselerinin 1/3 oranında kısmının …’da da bulunan off shore şirketi …’un … Bank’ta bulunan hesabına aktarılmasını ve satış işleminin buradan gerçekleştirilmesini talep ettiğini, kendilerine sunulan teklifi değerlendiren şirketin yetkililerinin yatırımcılara satışı yediemin olarak 1.480.000 adet … hissesini davalının şirketinin banka hesabına göndermeyi kabul ettiklerini, hisselerin transfer işleminin gerçekleştirilmesinin ardından uzunca bir süre geçtiğini, buna rağmen hisselerin satış işleminin gerçekleşmediğini ve davalının çeşitli bahanelerle müvekkili şirketi oyalamaya devam ettiğini, Türkiye’de geçmişte bankacılık sektöründe faaliyet göstermiş bir kişi olmasına güvenilerek, müvekkili şirket tarafından banak hesabına hisse virmanı yapılan davalının, kısa süre içinde kendisine teslim edilen bu hisselerin satışını yaparak paraya çevirdiğinin tespit edildiğini, bu hususun, davalının banka hareketlerinin incelendiğinde net olarak anlaşılacağını, bu olaydan kısa bir süre sonra davalının, ikamet ettiği ülke olan Birleşik Arap Emirlikleri’nde yüklü miktarda banka hesapları açtığını ve gayrimenkuller satın aldığını, malvarlığındaki bu ani artışında davalının haksız fiilinin ürünü olduğunu ve olayın maddi boyutunu netleştirdiğini, bu nedenlerle müvekkili şirketin uğramış olduğu zararın hesaplanarak, davalılarca ödenmesine karar verilmesi için işbu davanın açılmasına gerek duyulduğunu, davalılar tarafından, müvekkili şirkete verilen şimdilik 1.000,00-TL’lik zararın fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere davalılarca ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yersiz ve mesnetsiz olduğunu, davanın reddinin gerektiğini, müvekkili …’a yöneltilen asılsız ithamlarla alakalı taraflarınca suç duyurusunda bulunulacağını, dava konusu bakımından mahkemenin görevsiz olduğunu, görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunu, görevsizlik kararı verilmesini ve dosyanın görevli ticaret mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, davacının, davasının hukuki sebebi olarak haksız fiile dayandığının açıkça görüldüğünü, davanın esasına bile girilmeksizin zamanaşımı sebebi ile davanın reddinin gerektiğini, mahkememiz dosyasından davacıya tebliğ edilen muhtıralarda, davacıya kesin süre verildiğini ve davacı tarafından kesin süre içinde işlem yapılmadığını, buna rağmen mahkememiz tarafından davaya devam edildiğini, Mahkememizin işbu dava dosyasında hazırlanan tensip zaptının 10. Maddesinde; “Davacı vekiline davalı …’ın T.C. Kimlik numarası ve adresini bildirmesi için muhtıra yazılmasına” karar verildiğini, Mahkememizce 06/11/2017 tarihinde “Muhtıra” hazırlandığını ve muhtırada; “Davalının açık kimlik ve adres bilgilerini mahkememize yazılı olarak bildirmeniz için HMK 119/2.maddesi gereğince muhtıranın tebliğinden itibaren bir hafta kesin süre verilmiştir. Kesin süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceği hususu ihtar olunur.” şeklinde ihtarın yer aldığını, davacı tarafından muhtıra gereği süresi içinde açık kimlik bilgisinin bildirilmediğini, dolayısı ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, ihtiyati haciz kararlarına itiraz ettiklerini, ihtiyati haciz kararının süresinde uygulanmadığını ve kendiliğinden kalkmış bulunduğunu, mahkememizce verilen ihtiyati haciz kararlarının amir yasa hükümlereine göre aykırı olduğunu, mahkemenin ihtiyati haciz kararı tesis ederken teminat alma zorunluluğunun bulunduğunu, davacının 1.000,00-TL harca esas değer göstererek ikame ettiği haksız fiile dayalı tazminat davasında mahkemece müvekkili aleyhine verilen 27/5/2019 tarihli ihtiyati haciz kararının ve 16/07/2019 tarihli ek ihtiyati haciz kararının, hukuka aykırı olduğunu, mahkememizin ihtiyati haciz kararında sebep olarak ; “Davalıların adreslerinin tespit edilememesi, sabit ikametgahlarının bulunmaması”nın gösterildiğini, müvekkilinin yurt dışında ikamet ettiğini ve Türkiye’de sabit ikametgahının bulunması gibi bir zorunluluğun bulunmadığını, davanın 02/11/2017 tarihinde ikame edildiğini, 27/05/2019 tarihinde ihtiyati haciz kararı talep edildiğini, aradan geçen bir buçuk senede ihtiyati haciz talep edilmemesinin dahi davacının gerçek amacını ortaya koyduğunu, dolayısı ile ihtiyati haciz kararlarının sebeplerinin hukuka aykırı olduğunu, ihtiyati haciz kararının en önemli unsuru olan alacak miktarının kararda yer almadığını, bu hususun kararda yazılı olmadığını bu sebeple kararların şeklen usulsüz olduğunu, ihtiyati haciz kararının süresinde ve yetkili icra dairesinde infaz edilmediğini, mahkememizin ilk ve esas olan ihtiyati haciz kararının tarihinin 27/05/2019 olduğunu, kararın verildiği tarihten itibaren on gün içinde bu kararın yetkili icra dairesinde infaz edilmesinin gerektiğini, ancak mahkememizin yargı çevresi olan İstanbul İcra Müdürlüklerinde kararın infaz edilmediğini ve yetkisiz İcra Müdürlüğü olan … 5. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından kararın infaz edildiğini, ayrıca kararın icra müdürlüğünde infaz tarihinin 01/07/2020 olduğunu, mahkememizin ihtiyati haciz kararının tesis edilmesinden yaklaşık bir ay sonra infaz edildiğinin açık olduğunu, bu sebeple kararın hükümsüz kaldığını, kararın hükümsüz kaldığına dair ara karar tesis edilmesini talep ettiklerini, davalı müvekkili …’ın kefil adı altında imzaladığı kefalet sözleşmesinin ve müteselsil kefil adı altında imzaladığı taahütnamenin, Türk Borçlar Kanununun emredici hükümlerine aykırı olduğunu ve kefaletlerin geçersiz olduğunu, kefilin sorumlu olduğu azami miktarının belirsizliğe yol açtığından işbu belgede yer alan kefilliğin hukuken geçersiz olduğunu, ayrıca kefaletin süresinde de yazılı olması gerektiğinin kanun metninde açıkca belirtildiğini, kefalete ilişkin düzenlemelerin emredici olduğunu ve mahkemece re’sen nazara alınmasının gerektiğini, kefilin sorumlu olduğu miktarın ve kefalet süresinin yazılı olmaması nedeni ile kefaretlerin geçersiz olduğunu, bir an için kefilliğin geçerli kabul edilse dahi, ilgili tarihten itibaren bir ay zarfında icra takibi başlatılmadığını ve mahkemeye de müracaat edilmediğinden kefalet durumunun hukuken söz konusu olamayacağını, davacının dosyaya ibraz ettiği belgelerden anlaşılacağı üzere, davanın esası olan ihtilafın tarafları, davacı ve diğer davalı … ’un olduğunu ve davanın diğer davalıya tebliğinin gerektiğini, dava dilekçesinde müvekkilinin hisse senetlerini almış gibi gösterilmesinin davacının dosyaya ibraz ettiği sözleşme ile çelişki içerdiğini, belgelerden anlaşılacağı üzere hisse senetlerini alanın diğer davalı şirket olduğunu, davacı şirketin bağlı olduğu Holding’i, SPK’ya müvekkili ve diğer davalıya karşı Dubai’de dava ikame ettiğinin bildirildiğini, bu bilginin tamamen gerçek dışı olduğunu, taraflarınca davacının müvekkili hakkındaki asılsız beyanları ile alakalı ve SPK’ya bildirilen hayali dava konusunda suç duyurusunda bulunacaklarını, davacı tarafından müvekkili hakkında yapılan suç duyurusuna savcılıkça KYOK kararı verildiğini, kararın kesinleştiğini, bu nedenlerle davanın usulden reddini, usulden reddedilmediği takdirde görevsizlik kararı verilmesini, davanın esasına girilmesi halinde esastan reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; … hissesi transferi işleminden kaynaklı olarak tazminat talebine ilişkindir.
Dava dosyası … 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından verilen …Karar sayılı 19/11/2020 tarihli görevsizlik kararı gereğince mahkememize gönderilmiş ve 17/02/2023 tarihinde mahkememize tevzi olunmuştur.
Davacılar vekili tarafından, görevsiz mahkeme aşamasında 10/02/2022 tarihinde Uyap ortamından sunulan dilekçede davacı …Ş., tüm hak ve alacaklarının … 48. Noterliği’nin … tarih … Yevmiye numaralı temliknamesi ile …’a devir ve temlik edildiği, akabinde diğer davacı şirket … tarafından …’dan tüm hak ve alacakların temlik alındığını, davacı …Ş olarak davadan feragat ettiklerini, ilgili temlik sözleşmesinin 6. Maddesi a bendi gereğince de işbu dosya alacağı müvekkiline temlik edildiğinden müvekkili … A.Ş yönünden de davacı sıfatı taşıdıklarını beyan ettiği, dilekçe ekinde de dava dışı … ile müvekkili … A.Ş. Arasındaki temliknameyi sunduğu görülmüştür.
Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine ait olduğundan, anılan hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da hakkın sahibine aittir ve buna aktif husumet denilmektedir. Bir sübjektif hak kendisinden istenebilecek olan kişi ise o hakka uymakla yükümlü olan kimsedir ve bu da pasif husumet (davalı sıfatı) olarak adlandırılmaktadır. Sübjektif hakkın sahibi olan kimse ile o hakka uymakla yükümlü bulunan kişinin kimler olduğunun saptanması, bir başka anlatımla davada, davacı ve davalı sıfatlarının kimlere ait olduğu hususu, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin maddi hukuk sorunudur. Dava açan veya aleyhine dava açılan kişiler o davada davacı veya davalı olarak taraf sıfatına sahip değillerse, mahkemece dava konusu hakkın esası (var olup olmadığı) hakkında inceleme yapılmadan dava sıfat yokluğundan reddedilir ve bu karar davanın dinlenemeyeceğine ilişkin değil, esasına yönelik bir karar niteliğindedir.
Somut olayda, dava ilk olarak davacı …Ş. Tarafından açılmış olup, dava dilekçesi ve dosyadaki belgelerden davacının aktif husumetinin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Davacılar vekili tarafından 10/02/2022 tarihinde davacı …Ş. Yönünden davadan feragat edildiği beyan edilmiştir. Davadan feragat HMK. nun 307 ve 309. maddelerin hükümleri gereğince uyuşmazlığı ve dolayısıyla davayı sona erdiren, davalı tarafın kabulünü gerektirmeyen ve kesin mahkeme hükmünün hukuksal sonuçlarını doğuran bir taraf işlemidir. HMK nun 310. maddesi hükmüne uygun olarak davacının davadan feragatinin mahkemece saptanması halinde feragat sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Davacı vekilinin vekaletnamesindeki yetki durumu incelendiğinde, davadan feragate yetkili olduğu saptanmaktadır. Feragat bildirimi de HMK. nun 310. maddesi hükmüne uygun olarak mahkemece tespit olunmuştur. Bu yasal nedenlerle davacı …Ş. açısından davanın feragat sebebiyle reddine karar verilmiştir.
Temlik alan … açısından ise , davacı …Ş.’nin davalılardan olan alacağını …’a temlik edildiği, …tarafından ise alacağın …’ne temlik edildiği iddia edilmiş ve aktif husumetin bu şekilde var olduğu ileri sürülmüştür. Dosya incelendiğinde yalnızca … ile dava dışı … arasındaki temlik anlaşmasının sunulduğu görülmüş olup, asıl alacaklı olan…A.Ş. İle dava dışı … arasındaki temlik anlaşmasının ise dosyaya sunulmadığı anlaşılmaktadır. … açısından husumetin var olduğundan bahsedilebilmesi için dava konusu alacağın … A.Ş. Tarafından dava dışı …’a temlik edilmesi şart olup, öncelikle bu hususun ispat edilmesi gerekmektedir. Mahkememizce davacı vekiline dava dışı …ile müvekkili …A.Ş. Arasında akdedilmiş olan temlik sözleşmesinin bir suretinin 2 haftalık kesin süre içerisinde sunulması, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtar edilmiş, anılan ihtarı içerir tebligatın davacı vekiline 21/03/2023 tarihinde tebliğ edildiği görülmüş olup, davacı vekili tarafından kesin süresi içerisinde bilgi ve belge sunulmadığı, beyanda bulunulmadığı görülmüştür. Bu hali ile temlik alan … açısından aktif husumetin varlığı ispatlanamadığından davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı …Ş. Açısından davanın feragat nedeniyle reddine,
2-Davacı … açısından davanın usulden reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 179,90 TL nispi karar ve ilam harcından, başlangıçta yatırılan 31,40-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 148,5‬0‬ TL karar ve ilam harcının davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince dava değeri itibariyle takdiren 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı …’a verilmesine,
6-Davalılar tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Talep halinde kullanılmayacak avansın yatıran tarafa iadesine,
Dair, Tarafların yokluğunda tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.10/04/2023

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”