Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/8 E. 2023/309 K. 26.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/8 Esas
KARAR NO : 2023/309

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/01/2022
KARAR TARİHİ : 26/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 04/01/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle, Davacı müvekkil aleyhine davalı şirket tarafından … 35. İcra Müdürlüğü … Esas ( Eski Esas … ) sayılı dosyası ile Kambiyo Senetlerine Özgü icra takibi başlatıldığını, takibe dayanak senetler müvekkile tebliğ olmadığını, Müvekkil davalı şirketten hiç bir ürün almadığını, icra dosyasında borçlu olarak görünen … isimli şahsı tanımadığı gibi bu şahsa kefil de olmadığını, davacı müvekkil , davalı şirket lehine gerek asil borçlu gerekse de kefil sıfatıyla hiç bir şekilde senet düzenlemediği gibi takibe konu edilen senetlerde ki imzada müvekkile ait olmadığını, 2015 yılından bu yana müvekkil tarafından imzanın kendisine ait olmadığı hususu , imza beyannamesi davalı tarafa bildirilmesine rağmen davalı tarafın müvekkil aleyhine icra takibi başlatması ve devam ettirmesi açıkça kötüniyetli ve haksız olduğunu ortaya koyduğunu, davalı tarafın haksız ve kötüniyetli olarak başlatmış olduğu takip neticesinde müvekkilin taşınmazlarına haciz koyulduğunu, davalı aleyhine müvekkil lehine %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, Ticaret Mahkemesinin görev alanına giren menfi tespit davalarında arabuluculuğa başvuru zorunluluğu bulunmadığını, bu dava sonucunda , borçlu olarak gözüken tarafın borçlu olup olmadığının tespiti yapıldığını, dolayısıyla Yargıtayın son zamanlarda da benimsediği üzere Ticaret Mahkemesinin görev alanına giren menfi tespit davalarında arabuluculuğa başvurunun zorunlu olmadığını, gerek davanın niteliği , gerek ise Yargıtay ın vermiş olduğu emsal karar dikkate alınarak davanın arabuluculuğa tabi olmadığını, davacı müvekkilin borçlu olmadığının tespiti ile davalı şirketin menfi tespit davasını başlatılan icra takibinde haksız ve kötüniyetli olması sebebiyle alacak miktarının %20 sinden aşağı olmamak üzere uygun görülecek tazminata mahkum edilmesini talep etme zorunluluğu doğduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile müvekkil davacının ilgili icra dosyası kapsamında asıl alacak ve tüm ferileriyle birlikte borçlu olmadığının tespitine, bu nedenlerle davanın kabulü ile müvekkil davacının ilgili icra dosyası kapsamında asıl alacak ve tüm ferileriyle birlikte borçlu olmadığının tespitine , haksız ve Kötüniyetli olarak davalı tarafından başlatılan icra takibine karşı tarafımızca iş bu menfi tespit davasının açılmasını haksız ve kötüniyetli olarak açılmasına sebep olan davalı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalıya usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip zaptının tebliğ edildiği ancak cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; Sahtelik iddiasına dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir (YHGK’nın 26.04.2006 tarih ve 2006/12-259 Esas-2006/231 Karar sayılı kararı).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun; “Yazı veya imza inkârı” başlıklı 208. maddesi; “(1)Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır. (2) Bir belgenin sahteliği iddia edildiğinde, belgenin mahkemeye verildiği tarih yazılıp mühürlenerek, saklanması için mahkemece gerekli tedbirler alınır. (3) Bir belgenin sahteliğini iddia eden kimse, bunu aynı mahkemede ön sorun şeklinde ileri sürebileceği gibi, bu konuda ayrı bir dava da açabilir. (4) Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir”; “Yazı veya imza inkârının sonucu” başlıklı 209. maddesi; ”(1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir” “Sahtelik incelemesi” başlıklı 211. maddesi ise;“(1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir: a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir. b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir” şeklinde düzenlemeler içermektedir. Buna göre, 6100 Sayılı HMK’nın 211/a. maddesine göre yapılan incelemeye rağmen hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamış ise 6100 Sayılı HMK’nın 266. ve devamı maddelerine göre çözümü özel veya teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine karar verilir. Aynı Kanunun 211/b. maddesine göre bilirkişi incelemesinden önce mevcutsa o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirilir. Bilirkişi o mahkemede elde edilen yazı ve imzalarla inceleme yapar. Bu husus maddenin gerekçesinde “…Bilirkişi incelemesinde, bu yazı ve imzalarla mahkemece elde edilen yazı ve imzalar esas alınır. Bilirkişi inceleme için gerekli görürse kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir…” şeklinde açıklanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı üzere takibe dayanak senedin sahteliğinin bilirkişi raporu ile ispatlanması gerekir. Bilirkişi incelemesinde kullanılacak belgeler mahkeme veya bilirkişi huzurunda alınan imza örnekleri ve mukayeseye esas belgelerdir.
İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi sebeple farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Nitekim bu ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2019 tarihli ve 2017/12-2692 E., 2019/1003 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Mahkememizce 09/03/2022 tarihli duruşma ara kararı ile; yukarıda belirtildiği şekli ile HMK’nın 211/1 maddesi uyarınca davacı şirket yetkililerinin isticvabına karar verilmiş olup mahkememiz 21/06/2022 tarihli duruşmasında davacı … isticvap edilmiştir. Mahkememizin 21/06/2022 tarihli celsesinde davacı asil beyanında, 2012 yılında kimliğini kayıp ettiğini, tahmini kimliğini kullanarak senede başkaları tarafından imza atıldığını, dava konusu senetlerle ilgili bilgisi olmadığını, senet üzerindeki imzaların kendisine ait olmadığını, davalı ile hiçbir ticari ilişkisi olmadığını, imza örneklerinin alınmasını, …’ı tanımadığını, kefil olarak da senetleri imzalamadığını beyan etmiştir. Anılan duruşmada davacı tarafından imza inkarı tekrar edilmiş olup mahkememizce davacının imza örnekleri mahkeme huzurunda alınmıştır.
Mahkememizce 08/11/2022 tarihli celse ara kararı gereği, dosyanın Grafolog bilirkişiye tevdi ile dosyadaki imza örnekleri bulunan davacı …’YA ait imzalar irdelenerek … 35. İcra Müd. … Esas sayılı dosyasında takibe konu senetlerdeki borçlu imzasının davacının eli ürünü olup olmadığı yönünde rapor tanzim edilmesinin istenilmesine karar verilmiş olup, Bilirkişi …’un 07/02/2023 tarihli raporunda özetle, İnceleme konusu 20.02.2014 tanzim tarihli afacaklısı …Şti.borçlusu … görünen iki adet senet aslındaki hiçbir imzanın …’nın eli ürünü olmadığı görüş ve kanaatine varıldığı görülmüştür.
Mahkememizce alanında uzman bilirkişiden alınan usulüne uygun olarak tanzim edilmiş raporda takibe konu senetlerdeki imzanın davacıya ait olmadığı tespitine yer verildiği, senedin sahteliği iddiasının mutlak defilerden olup tüm ciranta ve hamillere karşı ileri sürülebilecek nitelikte olması ve iddianın da ispatlanmış olması nedeniyle davanın kabulüne davacının takibe konu senetler nedeniyle borçlu olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekili ayrıca kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuştur. İİK’nın 72/5 maddesinde “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. ” düzenlemesine yer verilmiş olup, somut olayda davalı tarafça, takibe konu senetlerdeki imzanın davacıya ait olmadığını bilerek icrai işlemlere girişildiği yönünde delil elde edilemediğinden davalı tarafın kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı kanaatine varılarak bu istemin reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davacı tarafça harca esas değer olarak 39.097,54 TL gösterilmiş ve bunun üzerinden harç ikmal edilmiş ise de, davanın menfi tespit davası olup, icra takibine bağlı olarak açıldığı, icra takibinde davalı tarafça iki adet senet dayanak gösterilerek
19.548,38 TL alacağın tahsilinin talep edildiği, bu nedenle bu miktar harca esas değer olarak kabul edilmiş olup aşağıdaki şekilde aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
DAVANIN KABULÜ ile ,
Davacının … 35. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına konu senetler bakımından davalıya borçlu olmadığının tespitine, kötü niyet tazminatı isteminin reddine,
Karar kesinleştiğinde, dosyada mevcut belge asıllarının ilgili kurumlara gönderilmesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 1335,34- TL nispi karar ve ilam harcından, başlangıçta yatırılan 667,69TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 667,65-TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 667,69-TL peşin harç ile 80,70-TL başvurma harcı olmak üzere 748,39‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan 257,00 TL posta ve tebligat gideri ile 1.200,00 TL bilirkişi gideri toplamı olan 1.457,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.200,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, Davacı taraf vekilinin yüzüne karşı davalı taraf yokluğunda tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 25/04/2023

Katip …
E-imzalıdır.

Hakim …
E-imzalıdır.