Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/690 E. 2023/339 K. 02.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/690 Esas
KARAR NO : 2023/339

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/10/2022
KARAR TARİHİ : 02/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkiline ait … Plaka No’lu aracın, … plaka no’lu aracın sebep olduğu 25.02.2019 tarihli kaza nedeniyle hasarlandığını, davalı sigorta şirketince zorunlu mali sorumluluk sigortasıyla sigortalanmış olan … plakalı aracın sürücüsünün … kayıtlarına göre %100 kusurlu olduğunu, zararın tazmini için davalı sigorta şirketine 27.02.2019 tarihinde başvuru yapılmış olmasına rağmen kanunun emrettiği 8 iş günü içinde ödemek zorunda olduğu tazminatın yasal süresinde ödenmediğini, bunun üzerine …’na … sayılı dosya ile başvurulduğunu, 18.09.2021 tarihinde Komisyon tarafından “2.000-TL alacağın 31.03.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte muhatap sigorta şirketinden tahsili ile başvuru sahibine ödenmesine, 2.000-TL vekalet ücretinin muhatap sigorta şirketinden tahsili ile başvuru sahibine ödenmesine, 350-TL vekalet ücretinin başvuru sahibinden tahsili ile sigorta şirketine ödenmesine, 100-TL başvuru ücreti ve 350-TL bilirkişi ücreti toplam 450-TL yargılama giderinin 240- TL’sinin muhatap sigorta şirketinden tahsili ile başvuru sahibine ödenmesine” karar verildiğini, davacının davalı-borçlu sigorta şirketini temerrüde 27.02.2019 tarihinde di ü; ancak alacağını 11.10.2021 tarihinde icra kanalı ile tahsil edebildiğini, müvekkilin davalıdan talep ettiği değer kaybı tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün de aynı olmayacağını, müvekkilin uğrayacağı zararın dosyada tahsil edilen faiz ile karşılanır nitelikte olmadığını, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizi aşan zararın ortaya çıkmış olmasından ötürü huzurdaki davanın açıldığını, belirsiz olan munzam zararın şimdilik 500,00-TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının aracının ticari değil, hususi kullanıma tashih edildiğinden huzurdaki davanın ticari nitelik taşımadığını ve bu nedenle davanın usulden reddini, davacının munzam zarar meydana geldiği iddiasında olduğunu, munzam zararın mal varlığında faiz ile giderilmesi mümkün olmayan, aşkın bir zarar olup munzam zarara uğranıldığının ispat yükünün davacıda olduğunu, munzam zararın objektif değil, sübjektif olduğunu davacı taraf bir munzam zarara uğradığı iddiasında ise, bu durumda uğranılan zararın miktar olarak kendisi tarafından tam olarak belirlenebilir olmasının beklendiğini, bu durumda dava konusu zararın niteliğinin belirsiz alacak olmaması nedeniyle başvurunun usulden reddini, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, Genel Şartlar’ın “Teminat Dışı Kalan Haller” başlığında belirtildiği üzere, “Gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi zarar verici olguya bağlı olarak oluşan yansıma veya dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat talepleri”nin trafik sigorta poliçesi teminatı dışında olduğunu ve munzam zararın bu niteliği dolayısıyla huzurdaki davanın reddini, davacının munzam zararını somut olarak ispat edemediğini, sigorta hukuku prensibi olarak sigortacının riziko anındaki zarar ile sorumlu olduğu, bu kapsamda sigortacının zararı ne zaman tazmin ettiği hususundan bağımsız olarak, sigortacıdan beklenenin riziko anındaki hasar bedelinin karşılanması olduğunu, ayrıca TTK’nın 1461. Maddesinde “Sigorta bedeli, rizikonun gerçekleştiği andaki sigortalı menfaatin değerini aşsa bile, sigortacı uğranılan zarardan fazlasını ödemez.” hükmünün bulunduğunu, müvekkil şirketin hasar anındaki zarar ile sınırlı olmak üzere sorumlu olup bu sorumluluğunu da yerine getirdiğini, munzam zarar kavramı ile sorumluluk sigortası kavramlarının birbiri ile örtüşmediğini, munzam zararın temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı bir zarar olduğunu, müvekkil şirketin tespit edebilmiş olduğu tüm zarar bedelini poliçe kapsamında süresi içerisinde davacı tarafa ödediğini, davacının müvekkil şirkete dava öncesinde zarar miktarını gösterir somut belge ve tutar iletemediğini, davacının kazadan yıllar sonra başvuruda bulunarak ek tazminat talebinde bulunmasının müvekkil şirket ile ilgili olmadığını, davacının munzam zararının olduğu kabul edilse dahi, müvekkil şirketin işbu sebeple kusuru bulunmadığından davanın reddini, davacının munzam zararının meydana gelip gelmediğinin tespitinde önem taşıyabileceğinden dava konusu araç üzerinde yerinde inceleme yapılmasını ve aracın güncel durumunun tespitini, müvekkil şirketin kendisine ihbar tarihi itibariyle 8 günlük sürenin sonunda temerrüde düşmüş olacağından faiz sorumluluğunun da bu tarihten itibaren başlamış olacağını, hak edildiği iddia edilen tazminat ticari bir işten kaynaklı olmadığından avans faiz değil yasal faiz uygulanması gerektiğini, gerekli belgeler ibraz edilmeksizin yapılan başvurularda sigorta şirketlerinin temerrüdünden bahsedilemeyeceğini, bu nedenlerle davanın öncelikle usulden reddini, işin esasına girilmesi halinde esastan reddini, aksi taktirde sorumluluğun azami poliçe teminatı ile sorumlu tutulmasını, kabul anlamına gelmemek üzere aleyhe hüküm kurulması halinde ise poliçe limiti ve sigortalının kusur oranı dikkate alınarak kurulmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacıya ait araç ile davalı sigorta şirketinden sigortalı aracın maddi hasarlı kaza yapması nedeni ile davacının zararını davalıdan tahkim hakem heyeti kararına dayalı olarak icra kanalı ile tahsil etmiş olmasından doğan munzam zararın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizce … 14. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası, Sigorta Tahkim Komisyonu uyuşmazlık hakem kararı, davalı sigorta şirketinden davacı tarafça kazaya ilişkin yapılan başvurulara ilişkin belgeler, TÜİK’ten 31/03/2021 ile 11/10/2021 tarihleri arasında TEFE-TÜFE/ÜFE oranları, Türkiye Bankalar Birliğinden … ile … tarihleri arasında tüm banka vadeli mevduat faiz oranları, Türkiye Merkez Bankasından 31/03/2021 ile 11/10/2021 tarihleri arasında döviz kurları ile devlet faiz oranları celp edilmiştir.
Mahkememiz 10/01/2023 tarihli celse ara kararı gereği, davacı tarafça talep edilen 27/02/2019 tarihi ile tahsil tarihi 11/10/2021 tarihi arasında ve Sigorta Hakem Heyeti tarafından faiz başlangıç tarihi olarak kabul edilen 31/03/2021 ile tahsil tarihi 11/10/2021 tarihi arasında seçenekli olarak munzam zarar hesabının yapılması, bilirkişi raporunda TBK’nın 122/1 maddesinde düzenlenen munzam zarara ilişkin hesabın Yargıtay kararları uyarınca istenilen tarihler arasında gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı, bu oranın eşya fiyatlarına yansıma durumu, mevduat ve Devlet tahvillerine verilen faiz oranları, Türk Lirası karşısında döviz kurlarına ilişkin değişiklikler irdelenerek bu süreler içerisindeki para değerinin düşmesi, alım gücü azalması nedeniyle alacaklının maruz kaldığı zarar miktarının değinilen unsurların toplanıp, ortalamaları bulunarak yapılması hususlarında rapor alınmasına karar verilmiş olup, Bilirkişi Sigortacı…’in 03/04/2023 tarihli raporunda; Tespit ve değerlendirme, …’de … rapor no ve 0 ek no ile 07.03.2019 tarihinde kayıt altına alındığı belirtilen eksper raporuna göre, 25.02.2019 tarihli kazada davalı sigorta şirketinin sigortaladığı … plakalı aracın kapısının açılarak seyir halinde olan davacının … plakalı aracının sağ yan kısmına çarpması sonucunda araçta hasar meydana gelmiştir. 27.02.2019 tarihli Tramer kayıtlarına göre, hasar ihbarı kaza tarihinde yapılmıştır. Sigortalı aracın trafik (Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk) sigortasından tazminat talebinde bulunulduğu, yukarıda belirtilen eksper raporunda ifade edilmektedir. Davacının dilekçesine göre 27.02.2019 tarihinde davalı sigorta şirketine başvuru yapılmıştır. Bununla birlikte, talep tarihini gösterir belgeye dosya içeriğinde rastlanılmamıştır. 07.03.2019 tarihli eksper raporunda tespit edilen hasar tutarı 1.994,20 TL olup, davalı sigorta şirketinin 14.03.2019 tarihli kayıtlarında bu tutar “tazminat ödemesi” şeklinde yer almaktadır. Bununla birlikte, tazminatın alacaklısı davacının hesabına yatırıldığını gösteren banka dekontuna dosyada rastlanılmamıştır. Davacının 2. bir eksperden 15.03.2021 tarihinde “araç hak mahrumiyet gün kaybı tespiti” ve “değer kaybı raporu” aldığı, bu rapordaki tespitlere göre 18.03.2021 tarihinde davalı sigorta şirketinden 3.000,00 TL değer kaybı tazminatı ve 750,00 TL araç mahrumiyeti tazminatı talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Akabinde davacının 05.04.2021 tarihinde …’na 3.750,00 TL’lik alacak için başvurduğu, Komisyon’un 18.09.2021 tarihli kararında “2.000 TL alacağın 31.03.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte muhatap sigorta şirketinden tahsili ile başvuru sahibine ödenmesine, 2.000 TL vekalet ücretinin muhatap sigorta şirketinden tahsili ile başvuru sahibine ödenmesine, 350 TL vekalet ücretinin başvuru sahibinden tahsili ile sigorta şirketine ödenmesine, 100 TL başvuru ücreti ve 350 TL bilirkişi ücreti toplam 450 TL yargılama giderinin 240 TL’sinin muhatap sigorta şirketinden tahsili ile başvuru sahibine ödenmesine” hükmettiği görülmektedir. Bu karara dayanılarak yapılan icra takibinde … 14.İcra Dairesi’nin…SE sayılı dosyasına 11.10.2021 tarihinde davalı sigorta şirketi tarafından 1.915,76 TL ve 2.646,07 TL ödendiği, bu tutardan davacı tarafa 12.10.2021 tarihinde 4.277,36 TL ödeme yapıldığı tespit edilmiştir. Sonuç , tüm bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi ve 6100 sayılı HMK’nın 266/c.2 hükmü uyarınca bilcümle hukuki takdir ve tavsif sadece Mahkemeye ait olmak üzere, belirlenen kriterlere göre yapılan hesaplamalar doğrultusunda munzam zararın 31.03.2021-11.10.2021 dönemi esas alındığı takdirde 232,99’TL, 27.02.2019-11.10.2021 dönemi esas alındığı takdirde 1.217,94 TL olduğu yönündeki görüş kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Davacı vekili 02/05/2023 tarihli celsede talep arttırım dilekçesi sunulması hususunda süre talep edilmiş ise de, talebinin munzam zarara ilişkin olduğu, munzam zararın temerrüt faizini aşan zarar olduğu bu nedenle zararın tespiti için temerrüt tarihi ile ödeme tarihi arasında var ise zarar tespitinin yapılması gerektiği, somut olayda temerrüt tarihinin 31/03/2021, ödeme tarihinin ise 11/10/2021 tarihi olduğu anlaşıldığından, bu tarihler arasında bilirkişi tarafından tespit edilen değerin 232,99 TL olduğu, dava dilekçesinde 500,00 TL talep edildiğinden, alınan bilirkişi raporu ile tespit edilen değer ile dava dilekçesindeki değer karşılaştırıldığında talep arttırım dilekçesi sunulmasını gerektirir bir durum bulunmadığı anlaşıldığından talebin reddine karar verilmiş ve yargılamaya devam olunmuştur.
Munzam zarar, borçlu temerrüte düşmemiş ve borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan durum arasındaki farktır. Munzam zarardan sorumluluk, borçlunun temerrüte düşmekteki kusuruna dayanan bir sorumluluk olup kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüte uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlunun temerrütü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür.
Uyuşmazlık çerçevesinde üzerinde durulması önem arz eden bir diğer husus ise, aşkın (munzam) zararın ispatı olup esasen aşkın zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerindedir. Bu bağlamda aşkın (munzam) zarar alacaklısı, TBK’nın 122. maddesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunabilmesi için öncelikle kaynağı ne olursa olsun evvela bir alacağı olduğunu, borçlunun temerrütte bulunduğunu, illiyet bağını ve bu alacağını tahsil edememesinden veya geç ödeme yapılmasından doğan ve duruma göre malvarlığında azalma veya engellenen kazançlardan oluşan zararını kanıtlamak durumundadır.
Aşkın (munzam) zararın talebinde varlığı iddia olunan zararın, yine alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. Başka bir anlatımla alacaklı tarafça aşkın (munzam) zarar olgusu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz (Uygur, s. 816).
Türk Borçlar Kanununu 122. maddesinde, zararın temerrüt faizinden fazla olduğu takdirde munzam zarar talep edilebileceğinin düzenlendiği, Yargıtayın yerleşik kararlarına göre, munzam zararın olası bir zarar olmadığı, davacının iddia ve talep ettiği gibi muhtemel kar ya da karşılanan kısmı aşan zarar varsa bu husus inandırıcı bir biçimde kanıtlanabilirse ve de davalının kusuru/temerrüdü ile zarar arasında illiyet bağı kurulabilirse, bu koşullarda munzam zarar talep edilebileceğinin hüküm altına alındığı, davacının da somut bir zarardan söz etmediği, davacının muhtemel kar mahrumiyetine dayandığı, bu hususun munzam zarar kapsamı dışında olduğu, salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK nun 122. maddesi kapsamında munzam zararın kanıtı olarak ileri süremeyeceği ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzlukların alacaklı zararı olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla TBK nun 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlaması gerektiği ve davacının munzam zararın oluştuğu ikna edici bir biçimde kanıtlayamadığı, munzam zarar talep edilebilmesinin koşullarının oluşmadığı, davacının munzam zarar talep etme şartlarının ve munzam zararının oluşmadığı kanaatine varılmış davacının davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Bkz. Yargıtay H.G.K.’nun : 2021/11-938 Esas ve 2022/401 Karar sayılı ilamı)
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davanın reddine,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70-TL harçtan mahsubu ile bakiye 99,2‬0-TL harcın davacıdan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen dava değeri itibariyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdiren 500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
6-Arabuluculuk ücreti olan 1.560-TL bedelin davacıdan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 02/05/2023

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı
“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”