Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/680 E. 2023/493 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/680 Esas
KARAR NO : 2023/493

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/09/2022
KARAR TARİHİ : 07/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 25/02/2021 tarihinde … ve ….plakalı araçların karışmış olduğu trafik kazası sonucunda davacıya ait … plakalı aracın hasar gördüğü ve değer kaybına uğradığı, kazanın meydana gelmesinde davalı sigorta kuruluşuna Trafik Sigortası yaptırılmış olan … plakalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu, ancak davacının aracında meydana gelen değer kaybının ödenmediği iddiası ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10 TL değer kaybı zararı ve 354 TL ekspertiz ücreti tazminatın davalı sigorta kuruluşundan tahsili talebine ilişkin olduğu ve alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizi aşan zararın ortaya çıkmış olmasından ötürü huzurdaki davanın açıldığını, belirsiz olan munzam zararın şimdilik 500,00-TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 13/04/2023 tarihli ıslah dilekçesinde özetle: paranın gerçek kudretinin zaten somut ibare olduğu, müvekkilin kredi çekmesi durumunda somut zararın olacağı lakin kredi yerine cebinde ki aktif varlığını kullandığında ise somut munzam zararın olmayacağı düşüncesi dürüstlük , açıklık ve eşitlik ilkesiyle hukuka aykırı olacağı, müvekkili aktifinde ki azalmanın ortada olduğu, mahkemelerin davayı aydınlatma yükümlüğünün olduğu göz önünde bulundurulduğu, dosyanın esasına girilerek bilirkişi atanmasını, bilirkişiye atandıktan sonra müvekkili uğradığı zararın tespit edilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili Sigorta Şirketi aleyhine davacı “fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydıyla 500,00-TL” olmak üzere dava açıldığı görülmekle, öncelikle huzurdaki davada başvuran tarafından munzam zarara ilişkin uyuşmazlık/dava tutarı miktarının belirsiz alacak davası şeklinde açılmayacağı, ıslah yoluyla arttırmasına muvafakat edilmediği, 6100 sayılı HMK’nın “belirsiz alacak ve tespit davası” başlığı altında düzenlenen 107.maddesinde, “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” hükmünün ihtiva edildiği, kanun maddesi kapsamında başvuran tarafın, başvuru tarihi itibariyle alacak miktarı tamamen ve açık şekilde belirlenebilir nitelikte olduğu, bu nedenle davanın belirsiz alacak davası şeklinde ikame edilmesi açıkça usul ve yasaya aykırı olduğu, bu yönüyle davanın usulden reddini talep etmiştir. Davacı tarafın meydana gelen zarara yönelik olarak kötü niyetli şekilde davalı müvekkili sorumlu tutmasının kabul edilmediği, davanın idareye yöneltilmesi gerekirken müvekkile yöneltilmesi hatalı olmuş olup taraf sıfatı yokluğundan davanın reddinin gerekli olduğu, davalı müvekkil şirkette 22/01/2021 ihbar edildiği, ancak gerçekleştirilen başvuru eksik evrak ile yapıldığı, uyuşmazlık konusu aracın onarımına ilişkin olarak hasar fotoğrafları talep edilmesine karşın kazandırılamadığı, incelemeler sonucunda hükmedilen 2.250,00-TL üzerinden icrai ödeme yapıldığı, Sigorta Tahkim Komisyonu’nun kararına karşı davacı tarafından icra takibine konu edilmiş icra dosyasına dosyaya 18/04/2022 tarihinde ödeme yapıldığı, ödeme ile birlikte müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun kalmadığı, davacı davanın açıldığı tarihte davalının ödemekle yükümlü olduğu miktarın belirli olduğunu ancak yargılamanın uzun sürmesi sebebiyle hüküm altına alınan miktarın gerçek zararı karşılamadığını iddia ettiği, KTK 92/1-k maddesine göre dolaylı zararlar teminat dışı olup davanın reddi gerektiği, bu nedenlerle davanın öncelikle usulden reddini, işin esasına girilmesi halinde esastan reddini,harç yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava;Dava, davacı tarafın alacağını geç tahsil etmesi nedeniyle munzam zararının davalıdan avans faizi ile tahsili istemli açtığı davadır.
Munzam zarar, borçlu temerrüte düşmemiş ve borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan durum arasındaki farktır. Munzam zarardan sorumluluk, borçlunun temerrüte düşmekteki kusuruna dayanan bir sorumluluk olup kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüte uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlunun temerrütü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür.
Uyuşmazlık çerçevesinde üzerinde durulması önem arz eden bir diğer husus ise, … zararın ispatı olup esasen aşkın zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerindedir. Bu bağlamda aşkın (munzam) zarar alacaklısı, TBK’nın 122. maddesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunabilmesi için öncelikle kaynağı ne olursa olsun evvela bir alacağı olduğunu, borçlunun temerrütte bulunduğunu, illiyet bağını ve bu alacağını tahsil edememesinden veya geç ödeme yapılmasından doğan ve duruma göre malvarlığında azalma veya engellenen kazançlardan oluşan zararını kanıtlamak durumundadır.
… zararın talebinde varlığı iddia olunan zararın, yine alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. Başka bir anlatımla alacaklı tarafça aşkın (munzam) zarar olgusu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz (Uygur, s. 816).
Türk Borçlar Kanununu 122. maddesinde, zararın temerrüt faizinden fazla olduğu takdirde munzam zarar talep edilebileceğinin düzenlendiği, Yargıtayın yerleşik kararlarına göre, munzam zararın olası bir zarar olmadığı, davacının iddia ve talep ettiği gibi muhtemel kar ya da karşılanan kısmı aşan zarar varsa bu husus inandırıcı bir biçimde kanıtlanabilirse ve de davalının kusuru/temerrüdü ile zarar arasında illiyet bağı kurulabilirse, bu koşullarda munzam zarar talep edilebileceğinin hüküm altına alındığı, davacının da somut bir zarardan söz etmediği, davacının muhtemel kar mahrumiyetine dayandığı, bu hususun munzam zarar kapsamı dışında olduğu, salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK nun 122. maddesi kapsamında munzam zararın kanıtı olarak ileri süremeyeceği ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzlukların alacaklı zararı olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla TBK nun 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlaması gerektiği ve davacının munzam zararın oluştuğu ikna edici bir biçimde kanıtlayamadığı, munzam zarar talep edilebilmesinin koşullarının oluşmadığı, davacının munzam zarar talep etme şartlarının ve munzam zararının oluşmadığı kanaatine varılmış davacının davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Bkz. Yargıtay H.G.K.’nun : 2021/11-938 Esas ve 2022/401 Karar sayılı ilamı)
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince takdiren 179,90 TL karar ve ilam harcından başlangıçta yatırılan 80,70 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince dava değeri üzerinden takdiren 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 13. fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Davalı tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Talep halinde kullanılmayacak avansın yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 07/06/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”