Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/663 E. 2023/235 K. 28.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/663 Esas
KARAR NO : 2023/235

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/09/2022
KARAR TARİHİ : 28/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile 26/04/2019 tarihinde davalıdan sigortalı … plaka sayılı aracın müvekkiline ait … plaka sayılı araca çarparak hasarlanmasına sebebiyet verdiğini, 30/04/2019 tarihinde davalıya başvuruda bulunduklarını, ancak yasal 8 günlük süre içinde davalının müvekkilinin hasar zararını karşılamadığını, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zararlarının oluştuğunu, bunun üzerine taraflarınca 08/06/2021 tarihinde sigorta tahkim komisyonuna başvurduklarını ve değer kaybı tazminatı talebinde bulunduklarını, 03/11/2021 tarihinde hakem davasının kabulü ile 3.403 TL nın 03/06/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ve yargılama gideri, vekalet ücreti ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiğini, borçlunun 30/04/2019 tarihinde temerrüde düşürülmüş olmasına rağmen alacağın ancak 15/11/2021 tarihide icra kanalı ile tahsil edilebildiğini, dosyada tahsil edilen faizin de alacaklı müvekkilinin zararını karşılar nitelikte bir bedel olmadığını, Türk Borçlar Kanunu’nun 122/1. maddesinde aşkın zarara istinaden “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür” denildiğini, Yargıtay HGK’nın 10.11.1999 gün ve 13-353/929 Sayılı kararında, munzam zarar sorumluluğu kusura dayanan borçlu temerrüdünün hukuki bir sonucudur ve alacaklının zararının faizi aşan bölümüdür. Borçlu para borcunun vadesinde ödemediğinde (temerrüt) oluştuğunda sözleşme veya yasada belirlenen gecikme faizi ödeme yükümü altına girer şeklinde vurgulama yapıldığını, emsal yargıtay kararlarında da borcun tahsil edilmesini engelleyen borçlunun munzam zararı karşılamakla yükümlü olduğuna karar verildiğini, müvekkilinin uğradığı zararın daha fazla artmaması adına dosyanın bilirkişiye gönderilmesini talep ettiklerini beyan ile müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile sigorta şirketine başvuru sonrasında ilgili hasara ilişkin şirket bünyesinde hasar dosyası açılmakla hasara ilişkin evraklar tamamlanarak ekspertiz raporları tanzim edilmekte ve rapor doğrultusunda ödemeye karşı bir husus bulunmaması halinde hasara ilişkin talep edilen ödemelerin gerçekleştirildiğini, bu aşamaların tamamlanması gerektiğinden ödeme için belirlenen sürelerin aşılabildiğini, müvekkili şirketin ülkede önde yer alan şirket olduğunu, hasar başvurusu sonrasında dosya ödemelerinin yapılmaması ile kendine kazanç sağlama amacı gütmeyeceğinin ortada olduğunu, müvekkilinin davacı yanın belirtmiş olduğu gibi bu süreler içerisinde ödeme yapma zorunluluğu bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacının belirtmiş olduğu ve hukuki dayanaktan yoksun, belirlenebilir bir zarar ortaya koymayan talebi kendisinin iddia ettiği sebepsiz zenginleşme hükümlerini içerdiğini, davalı yanın konu hasara ilişkin müvekkili şirkete başvuruda bulunurken hasara ilişkin evrakları eksik sunduğunu, eksik evrakların tamamlanmadan tahkim yoluna başvurulmasının iyi niyet unsuru barındırmadığını beyan ile davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Dava,davacıya ait araç ile davalı sigorta şirketinden sigortalı aracın maddi hasarlı kaza yapması nedeni ile davacının zararını davalıdan tahkim hakem heyeti kararına dayalı olarak icra kanalı ile tahsil etmiş olmasından doğan munzam zararın tahsili istemine ilişkindir.
Dava konusu trafik kazasının 26/04/2019 tarihinde, davacıya ait … plaka sayılı araç ile davalıdan sigortalı … plakalı aracın çarpışması şeklinde meydana geldiği, davacı tarafça kazanın ve dolayısıyla zararın davalıdan sigortalı araç sürücüsünün kusuru nedeniyle meydana geldiğinden bahisle 30/04/2019 tarihinde davalıdan zararın tazmininin talep edildiği, ödeme yapılmadığından, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulduğu, Komisyon tarafından 03/11/2021 tarihinde 3.403,00 TL değer kaybının 03/06/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsili ile davacıya ödenmesine karar verildiği, hükmedilen miktarın 15/11/2021 tarihinde tahsil edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafça, 26/04/2019 tarihinde meydana gelen değer kaybı zararına ilişkin tazminat alacağının 15/11/2021 tarihinde tahsil edilmiş olması ve komisyon kararı ile hükmedilen faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar talebinde bulunulmuştur.
Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkilinin borcu tahsil etmek amacıyla 30/04/2019 tarihinde borçluyu temerrüde düşürtüğünü, ancak borcunu tahkim kararı ile 15/11/2021 tarihinde tahsil edebildiğini, müvekkilinin davalıdan talep ettiği değer kaybı tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün de aynı olmayacağını ve müvekkilinin zarara uğrayacağını, tahsil edilen faizin de alacaklı müvekkilinin zararını karşılar nitelikte bir bedel olmadığını beyan etmiştir.
Munzam zarar, borçlu temerrüte düşmemiş ve borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan durum arasındaki farktır. Munzam zarardan sorumluluk, borçlunun temerrüte düşmekteki kusuruna dayanan bir sorumluluk olup kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüte uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlunun temerrütü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür.
Huzurdaki dava da; talep konusu değer kaybının sebebi trafik kazası 26/04/2019 tarihinde meydana gelmiş, davacı tarafça beyan edilen 30/04/2019 tarihli davalıya başvurusuna ilişkin evrakların dosya kapsamında mevcut olmadığı, davacı tarafça davalının temerrüde düşürüldüğü iddia olunan 30/04/2019 tarihine ilişkin dosya kapsamında bir delil bulunmadığı, dosya kapsamında mevcut bilgi ve belgelere göre davacının 08/06/2021 tarihli Sigorta Tahkim Komisyonu başvurusunda “adına kayıtlı … plakalı aracın … AŞ’ne Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı … plakalı araç ile karışmış olduğu kazada hasarlandığını, araçta hasar ve değer kaybı meydana geldiğini beyan ile başvuru yapılmasına rağmen tazminatın… AŞ tarafından ödenmediği iddiası ile 3.403,00 TL değer kaybının ödenmesi” talep ettiği, dosya kapsamında yaptırılan inceleme neticesinde davacının aracında oluşan değer kaybının 4.000 TL olduğunun tespit edildiği, 03/11/2021 tarihli sigorta tahkim komisyon kararında anılan değer kaybı bedelinin 03/06/2021 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte sigorta şirketinden tahsiline karar verildiği, davacının alacağının varlığını ispatlayamadığı ve komisyon kararı ile taleple bağlılık ilkesi uyarınca hükmolunan 3.403,00 TL tazminatın 15/11/2021 tarihinde davalı tarafça davacıya ödenmiş olduğu anlaşılmakla; Türk Borçlar Kanununu 122. maddesinde, zararın temerrüt faizinden fazla olduğu takdirde munzam zarar talep edilebileceğinin düzenlendiği, Yargıtayın yerleşik kararlarına göre, munzam zararın olası bir zarar olmadığı, davacının iddia ve talep ettiği gibi muhtemel kar ya da karşılanan kısmı aşan zarar varsa bu husus inandırıcı bir biçimde kanıtlanabilirse ve de davalının kusuru/temerrüdü ile zarar arasında illiyet bağı kurulabilirse, bu koşullarda munzam zarar talep edilebileceğinin hüküm altına alındığı, davacının da somut bir zarardan söz etmediği, davacının muhtemel kar mahrumiyetine dayandığı, bu hususun munzam zarar kapsamı dışında olduğu, salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK nun 122. maddesi kapsamında munzam zararın kanıtı olarak ileri süremeyeceği ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzlukların alacaklı zararı olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla TBK nun 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlaması gerektiği ve davacının munzam zararın oluştuğu ikna edici bir biçimde kanıtlayamadığı, munzam zarar talep edilebilmesinin koşullarının oluşmadığı, davacının munzam zarar talep etme şartlarının ve munzam zararının oluşmadığı kanaatine varılmış davacının davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye harç olan 99,20TL nın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca hesap olunan 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. Maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk giderinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede İSTİNAF YOLU açık olmak üzere karar verildi.28/03/2023

Katip Hakim
e-imzalıdır e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”