Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/422 E. 2023/32 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/422 Esas
KARAR NO : 2023/32

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 12/07/2016
KARAR TARİHİ : 18/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi özetle; davalı sigorta şirketi ile sigortalı olan … plakalı aracın maliki olan dava dışı …’in kayınbiraderi olan …’ın aracın üzerinde anahtarı bırakarak bakkala gitmesi sonucu yine dava dışı … isimli şahısın aracın şöfor mahaline binerek aracı çalmak istediğini, olayı gören …’in müdahalesi esnasında evine gitmekte olan müvekkiline çaprması sonucu müvekkilinin ağır yaralandığını, müvekkilinin bir dizi ameliyattan geçtiğini ve uzun tedavi süresine girdiğini, söz konusu kaza nedeniyle müvekkilinde kalıcı sakatlık meydana geldiğini, 02/05/2016 tarihinde davalı sigortaya şirketine başvurulduğunu, poliçe kapsamındaki tazminatın 8 iş günü içerisinde ödenmesini istediklerini ancak davalı sigorta şirketinin ödeme yapmadığını ve 13/05/2016 tarihinden itibaren temerrüde düştüğünü, dava konusu sigortalı aracın asli ve tam kusurlu olduğunu, müvekkilinin ise kusursuz olduğunu bildirmekle şimdilik 1.000,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 10.000,00 TL sürekli iş gücü kaybı tazminatı ve 1.000,00 TL bakıcı giderleri olmak üzere 12.000,00 TL maddi tazminatın davalının temerrüde düştüğü 13/05/2016 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu 24/09/2019 tarihli dilekçesinde dava değerini arttırma beyanlarının bulunduğunu, geçici iş göremezlik tazminatı için 1.000,00 TL olan dava değerini 11.715,78 TL’ye, sürekli işgöremezlik kaybı tazminatı için 10.000,00 TL olan dava değerini 153.148,02 TL’ye bakıcı giderleri için 1.000,00 TL olan dava değerini 3.902,97 TL olmak üzere dava dilekçesindeki 12.000,00 TL olan dava değerini 168.766,77 TL’ye arttırdıklarını bildirdikleri görüldü.
Davalı sigorta şirketine usulüne uygun olarak tensip zaptı ve dava dilekçesinin tebliğ edildiği görülmekle davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesi özetle;davacının dava şartlarını yerine getirdiğini ispat etmesi gerektiğini, davacının uyuşmazlığın çözümlenmesi için gerekli belgelerle birlikte müvekkili şirkete başvurması gerektiğini, davacının taleplerinin poliçe teminatı kapsamı dışında kaldığını, dava konusu kazanın müvekkili şirketçe sigortalı aracın dava dışı üçüncü kişi tarafından çalınması sonucu gerçekleştiğini, çalınması sonucu gerçekleşen olayda müvekkili sigorta şirketi ile sigortalı aracın sürücüsünün kusuru bulunmadığını bildirmekle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Mahkememizin 2016/755 esas 2019/1295 karar sayılı 11/12/2019 tarihli mahkeme ilamında davanın kabulü ile 168.766,77 TL’nin 13/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak davacıya verilmesine dair karar verilmiştir.
Davalı vekilinin 10/02/2020 havale tarihli ile mahkeme ilamını istinaf etmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2020//638 esas 2022/860 karar sayılı 28/04/2022 tarihli istinaf ilamında; “davacının uğradığı cismani zarar nedeniyle tedavisinin devam ettiği geçici işgöremezlik dönemi için yaralanmasının niteliği gereği bakıcıya ihtiyaç duyup duymayacağı konusunda İstanbul ATK 3.İhtisas Kurulundan rapor alınması, bakıcı ihtiyacı tespitinin yapılması halinde, aktüerya uzmanından ek rapor alınıp oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle hesaplanan geçici bakıcı giderine hükmedilmiş olması eksik incelemeye dayalı olmuştur (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 15/10/2018 tarih, 2015/17264 E.ve 2018/9039 K.sayılı kararı). Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.” şeklindedir.
Mahkememizce istinaf kaldırma ilamı gereğince İstanbul 2. Adli Tıp Kurumca düzenlenen 16/08/2022 tarihli raporda; 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflaması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerini kapsamında;
I. Kas-İskelete Sistemi – Alt Ekstremite Tablo 3.8a’ ya göre sağ kalça eklem hareket açıklıkları; %5+ %5+ %5+ %5,
II. Kas-İskelete Sistemi–Alt Ekstremite Tablo 3.33a‘ya göre sol total kalça protezi kötü sonuç; %75,
Balthazard formülüne göre; alt ekstremite özürlülük oranı %80 olarak hesaplandığı; Tablo 3.2’ye göre; kişinin tüm vücut engellilik oranı; %40 olduğu; iyileşme süresinin 03/04/2016 tarihinden itibaren gelişen komplikasyonlar nedeniyle 9 aya kadar uzayabileceği oy birliğiyle mütalaa olunduğuna göre sonuç olarak mevcut belgelere göre, Ali oğlu 01/01/1964 doğumlu …’un 03/04/2016 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olmadığı, ancak iyileşme süresi içerisinde 3 ay boyunca başka birisinin yardımına ihtiyaç duyabileceği yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
İstinaf kaldırma ilamı sonrasında alınan 25/11/2022 tarihli aktüer bilirkişi raporunda özetle; 02.04.2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davalının %100 kusur oranındaki sorumluk durumuna göre davacı…’un;
1.Seçenekte; İlk kararın davalı tarafından istinaf edilmemesi, kararın BAM tarafından sadece bakıcı gideri hususunda ATK tarafından rapor alınarak karar verilmesi yönünden davalı lehine kaldırılması, ATK tarafından alınan raporda davacının 3 aylık süre ile bakıma muhtaç olduğunun belirlenmesi ve ilk raporda da 3 aylık süre için bakıcı gideri zararı hesaplanmış olmasına karşın davacı tarafından bakıcı gideri talebinden feragat edilmesi nedeniyle BAM kararının konusuz kalması ve buna göre de istinaf edilmeyen ilk kararın davacı bakımından kesinleştiğinin kabulü halinde 20.09.2019 tarihli raporda belirlendiği gibi;
Geçici iş göremezlik dönemine ait maddi zararının = 11.715,78 TL,
Sürekli iş göremezlik dönemine ait
%40 maluliyet oranı ile ilgili maddi zararının = 153.148,02 TL olduğu,
Bakıcı gideri nedeniyle maddi zararı(3.902,97 TL ise de) = feragat edildiği,
2.Seçenekte; Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonucu oluşan Yargıtay kararlarının hesaplama tekniğine etki etmesi, hesaplama teknikleri hususunda yasal bir düzenlenme bulunmaması nedeniyle iptalin yasal bir düzenleme konusunda olmaması, hesaplama tekniklerinin aynen PMF yaşam tablosu yerini TRH 2010 yaşam tablosunun uygulanacağı yönündeki gibi Yargıtay kararları ile belirlenmesi, bu konudaki Yargıtay kararlarının bozma dışında kalan PMF yaşam tablosunun kazanılmış hak halini alacağı yönünde olması hususları ile davacı tarafından ilk kararın istinafa konu edilmemesi nedeniyle yukarıda tespit edilen maddi zarar tutarlarının davacı bakımından kesinleşip kesinleşmeyeceği ve buna göre ilk karar ile belirlenen maddi zarar tutarlarını aşacak şekilde hüküm kurulup kurulmayacağı hususundaki hukuki durumların takdiri mahkemeye ait olmak üzere;
Bir an için Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda oluşan uygulamaya göre yeniden hesap yapılacağının kabulü halinde, yukarıda belirtilen Yargıtay kararlarına göre her halükarda davalı lehine usulü müktesep hak halini alan ilk rapordaki veriler(asgari ücretler) aynen esas alınarak, Anayasa Mahkemesi iptal kararı sonrası oluşan hesaplama tekniğine göre yeniden yapılan hesaplama sonucu 2.seçenekte;
Geçici iş göremezlik dönemine ait maddi zararının = 11.715,78 TL,
Sürekli iş göremezlik dönemine ait %40 maluliyet oranı ile ilgili maddi zararının 205.846,34 TL olduğu, bakıcı gideri nedeniyle maddi zararı (3.902,97 TL ise de) feragat edildiği, davacının yukarıda belirlenen maddi zararlarının her iki seçenekte de poliçe limitleri içinde kaldığı, başvuru tarihine göre davalı bakımından temerrüdün 13.05.2016 tarihinde gerçekleşmiş olacağı, dava dilekçesinde yasal faiz talebinde bulunulduğu yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava; davacının yolda yaya olarak bulunduğu sırada davalı sigorta şirketine sigortalı … plakalı aracın 02.04.2016 günü çarpması neticesinde malul kaldığı iddiasına dayalı olarak geçici ve kalıcı maluliyete dayalı tazminat ve bakıcı gideri tazminatı talebine ilişkin davadır.
Mahkememiz önceki hükmü, davacının uğradığı cismani zarar nedeniyle tedavisinin devam ettiği geçici işgöremezlik dönemi için yaralanmasının niteliği gereği bakıcıya ihtiyaç duyup duymayacağı konusunda İstanbul ATK 3. İhtisas Kurulundan rapor alınması yönünden kaldırılmış ise de davalı sigorta şirketi vekili tarafından mahkememiz önceki hükmü 10.02.2020 tarihinde istinaf edilmiş olup davacı vekili tarafından verilen 19.02.2020 tarihli istinaf dilekçesine cevap dilekçesinde geçici bakıcı gideri talebine ilişkin davadan feragat edildiği görülmüştür. İstinaf ilamı karar tarihi 28.04.2022 tarihi olup davacı vekili tarafından bu talep yönünden feragat dilekçesi sunulduğundan istinaf ilamı karar tarihi itibariyle hükmün kaldırma gerekçesi ortadan kalkmıştır.
BAM kaldırma kararında bakıcı ihtiyacının tespiti halinde ek rapor alınması gerektiği belirtilmektedir. Davacı tarafından ise bakıcı gideri talebinden feragat edilmiştir.
Diğer yandan; ilk karar sadece davalı tarafından istinaf edilmiş ve karar davalı lehine kaldırılmıştır.
Kaldırma kararı sadece bakıcı giderine ilişkindir. İlk raporda 3 aylık süre için bakıcı gideri zarar hesaplanmıştır.
Kaldırma kararından sonra ATK’dan alınan raporda da davacının iyileşme döneminde 3 ay süre ile bakıma muhtaç olduğu belirlenmiştir. Bu durumda da ilk raporda 3 aylık süre için bakıcı gideri hesaplandığından ilk raporda belirlenen bakıcı giderinde de değişiklik gerektirecek bir husus bulanmamaktadır. Ancak davacı tarafından bakıcı giderinden feragat edildiğinden ilk raporda belirlenen bakıcı giderinin hüküm altına alınması mümkün değildir.
Davacı taraf Anayasa Mahkemesinin 2019/40 sayılı kararı nedeniyle usulü kazanılmış hakka göre değil, iptal kararı sonrası oluşan yeni durumuna göre karar verilmesi gerektiği yönünde itirazda bulunmuştur.
Yargıtay’ın bu konuya ilişkin son içtihatlarında davacı tarafından herhangi bir bilirkişi hesap raporuna itiraz edilmemesi durumunda itiraz edilmeyen hesap raporunun tanzim tarihinden sonraki asgari ücret artışlarının dikkate alınamayacağı ve ayrıca ilk derece mahkemesi tarafından karar verildikten sonra, kararın herhangi bir nedenle davalı ya da davacı yararına bozulması durumlarında, daha sonra yapılacak hesaplamada “güncel yasal asgari ücret artışlarının dikkate alınamayacağı”, “işlemiş-bilinen dönemin ileriye çekilemeyeceği” ve karar davacı yararına bozulsa dahi bozma nedenlerinin dışına çıkılmaması; örneğin, “bozmada ücret seviyesi hatalı bulunmuş ise değişen ücret seviyesi uygulanmakla yetinilmesi, maluliyet oranı hatalı bulunmuş ise değişen maluliyet oranı uygulanmakla yetinilmesi, kusur oranı hatalı bulunmuş ise değişen kusur oranı uygulanmakla yetinilmesi ve ilk derece mahkemesinin kararına esas alınan raporun düzenlendiği tarihteki veriler (ücret ya da yasal asgari ücretler) üzerinden hesaplama yapılması, işlemiş-bilinen dönemin ileriye çekilmemesi” gerektiği belirtilmektedir.
Y. 17. HD. 15.11.2018 T. 2016/14618 E. 2018/10761 K. “… Bozma ilamı doğrultusunda mahkemece alınan raporda tüm davacıların ve desteğin bakiye ömrünün tespitinde PMF-1931 tablosunun kullanılması doğru ise de hesaplamaya esas alınan asgari ücretin miktarında hataya düşülmüştür. Mahkemece verilen ilk hükmü davacıların temyiz etmediği gözetildiğinde davacı tarafça temyiz edilmeyen hükümde esas alınan 04.02.2012 tarihli aktüerya raporundaki veriler (2012 yılı asgari ücretleri) esas alınarak hesaplama yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bozma tarihinden sonraki 2016 yılı asgari ücretlerinin hesaplamada esas alınması doğru görülmemiş, bilirkişiden bozmadan önce davacı tarafça itiraz edilmeyen bilirkişi raporundaki asgari ücretlerin esas alındığı, tüm davacılar ve desteğin bakiye ömrü yönünden PMF-1931 tablosunun ve %10 artış, %10 iskonto usulünün uygulandığı ek rapor alınarak sonucuna göre karar vermek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklindedir.
Y. 4. HD. 14.06.20121 T. 2021/16373 E. 2021/29591 K. “..hüküm, davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına; özellikle, daha önce temyize konu edilip bozma kapsamı dışında bırakıldığı için kesinleşen yönlerin yeniden incelenemeyecek olmasına; sadece, davalı lehine önceki hükmün bozulduğu ve bozma ilamının kapsamı, davacı tarafın önceki hükmü temyiz etmediği, bozma ilamının kapsamında belirtilen yönler dışında davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu, ilk hükmü temyiz etmeyen davacı lehine olacak biçimde asgari ücrette gerçekleşen artışın kamu düzenine ilişkin kabul edilip yeniden hesap yaptırılırak, tazminatın ilk hükümdeki miktarı dahi aşacak biçimde belirlenmesinin, davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakları ihlal edeceği (bu yönde HGK’nun 18.02.2020 tarih, 2016/21-817 Esas ve 2020/167 Karar sayılı ilamı) dikkate alındığında, tüm tazminatın güncel asgari ücretten hesaplanması gerektiğine ilişkin davacı temyizinin yerinde görülmemesine; davacı …’un tazminat alacağının usulünce hesaplandığı aktüer raporunun benimsenmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacılar vekili ve davalı … vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına” şeklindedir.
Y. İBGK. 04.02.1959 T. 1957/13 E. 1959/5 K. ; “Temyizce bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması halinde bozulan kararın bozma sebeplerinin şumulü dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş sayılması, davaların uzamasını önlemek maksadiyle kabul edilmiş çok önemli bir usuli hükümdür. Bir cihetin bozma kararının şumulü dışında kalması da iki şekilde olabilir. Ya o cihet, açıkca bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş fakat dairece itiraz reddedilmiştir. Yahudda onu hedef tutan bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen dosyanın Temyiz Dairesince incelediği sırada dosyada bulunan yazılardan onun bir bozma sebebi sayılması mümkün bulunduğu halde o cihet dairece bozma sebebi sayılmamıştır. Her iki halde de o konunun bozma sebebi sayılmamış ve başka sebeplere dayanan bozma kararına mahkemece uyulmuş olması, taraflardan birisi lehine usuli bir mükteseb hak meydana getirir ki, bu hakkı ne mahkeme, ne de Temyiz Mahkemesi halele uğratabilir. Zira usuli mükteseb hakkın tanınması da amme intizamı düşüncesiyle kabul edilmiş bir esastır.” şeklindedir.
Y. 11. HD. 29.09.2007 T. 2007/12875 E. 2007/16957 K. “… Açık bir onama hükmü bulunmasa dahi taleplerden biri veya daha fazlası hakkındaki yerel mahkeme kararına ilişkin temyiz itirazları Yargıtay’ca ret edilmiş ve böylece kararın o bölümü bozma kapsamı dışında bırakılmış ise, ret edilen temyiz itirazlarının bulunduğu karar bölümü onanmış sayılır. ( Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 4. Baskı, 1984, Cilt 4, sahife 3421 ) ( HGK 25.03.1992 tarih ve 1992/2-121-1992/197 K. ) ( HGK 23.10.2002 tarih ve 2002/11-633-2002/847 K. ) Somut olayda, hükmün bozma kapsamı dışında kalan ve kesinleşen bölümleri icra takibine konu edildiğine göre, mahkemece şikayetin reddi yerine yazılı gerekçe ile takibin ve icra emrinin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.” şeklindedir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonucu oluşan Yargıtay kararları hesaplama tekniğine etki etmektedir. Hesaplama teknikleri hususunda yasal bir düzenlenme bulunmamaktadır. Hesaplama teknikleri bu konudaki Yargıtay uygulamaları ile belirlenmektedir. Davacı tarafından ilk karar istinafa konu edilmediğinden tespit edilen maddi zarar tutarları davacı bakımından kesinleşmiş olacaktır. Bu durumda da ilk karar ile belirlenen maddi zarar tutarlarını aşacak şekilde hüküm kurulması mümkün gözükmemektedir. Bir an için Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda oluşan uygulamaya göre yeniden hesap yapılsa dahi yukarıda belirtilen Yargıtay kararlarına göre her halükarda hükme esas ilk raporun tanziminden sonraki asgari ücret artışlarının dikkate alınması mümkün gözükmemektedir. Hesaplama tekniğinde değişikliğe göre yeniden zarar hesabı yapılması halinde maddi zarar tutarı fazla çıkacağından bu hususun sonuca bir etkisi de bulunmayacaktır.
02.04.2016 kaza tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre davalı sigorta şirketinin zorunlu trafik sigorta poliçesine istinaden sorumluluk limiti ölüm, sakatlık ve sağlık giderleri bakımından ayrı ayrı 300.000,00 TL.dır.
Y. 17. HD. 2014/16455 ile 2013/2073 E sayılı kararlarında açıkça geçici iş göremezlik zararının zorunlu trafik sigorta poliçesi kapsamında ve sakatlık teminatı limitine dahil olduğu belirtilmektedir. Yargıtay 17. HD. 2015/7731 E. sayılı başka bir kararında ise geçici iş göremezlik zararının zorunlu trafik sigorta poliçesi kapsamında, tedavi gideri klozundan talep edilebileceği belirtilmektedir.
Y. 17. HD. 2011/10149 E. sayılı kararı “..hastanelerce sunulan sağlık hizmet bedelleri yönünden sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının yükümlülükleri sona erecektir. Kazazedelerin, bunun dışında kalan bakıcı veya tedaviye bağlı sair harcamaları, sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının tedavi teminatları kapsamında, yine sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından karşılanmaya devam edecektir..” şeklindedir.
Hükme elverişli aktüer raporunda belirlenen davacının maddi zararları poliçe limitleri içinde kalmaktadır.
KTK 99. Maddesi gereğince davacı tarafından davalıya 02.05.2016 tarihinde başvuruda bulunulmuş olup, başvuru tarihinden 8 iş günü sonrası 13.05.2016 tarihinde temerrüt gerçekleşmiş olacaktır. Dava ve bedel artırım dilekçesinde yasal faiz talebinde bulunulmakla yasal faize hükmedilmiştir.
İstinaf edilmeyen ilk kararın davacı bakımından kesinleştiği kanaatine varılmakla 20.09.2019 tarihli raporda belirlendiği gibi geçici iş göremezlik dönemine ait maddi zararının 11.715,78 TL, sürekli iş göremezlik dönemine ait % 40 maluliyet oranı ile ilgili maddi zararının 153.148,02 TL olduğu, bakıcı gideri nedeniyle maddi zarar 3.902,97 TL ise de bu talep yönünden davacı tarafça feragat edildiği gözetilerek davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, 153.148,02 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 11.715,78 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 164.863,80 TL tazminatın 13/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak davacıya verilmesine, davacının bakıcı gideri tazminatı davasının feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE,
-153.148,02 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 11.715,78 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 164.863,80 TL tazminatın 13/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak davacıya verilmesine,
-Davacının bakıcı gideri tazminatı davasının feragat nedeniyle reddine,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 11.261,84 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 40,99 TL + 535,44 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 576,43 TL harcın mahsubu ile bakiye 10.685,42 TL harcın davalıdan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 40,99 TL peşin harç ile 535,44 TL ıslah harcından oluşan toplam 576,43 TL harç bedelinin davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan; 562,00 TL ATK fatura bedeli ile 6.089,70 TL posta, tebligat, müzekkere ve bilirkişi ücretlerinden oluşan toplam 6.651,70 TL yargılama giderinden davanın kabulü reddi oranında yapılan hesaplama neticesinde 6.497,87 TL yargılama giderinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
Bakiye kısmın davacının üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden kabul edilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca hesap olunan 25.729,57 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
6-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca takdiren 3.902,97‬ TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan 1.241,60 TL yargılama giderinden davanın kabulü reddi oranında yapılan hesaplama neticesinde 28,71 TL yargılama giderinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
Bakiye kısmın davalının üzerinde bırakılmasına,
8-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK. 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 18/01/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır