Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/369 E. 2022/677 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/369 Esas
KARAR NO : 2022/677

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/05/2022
KARAR TARİHİ : 18/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 20/05/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle, davalının müvekkile olan borcu nedeniyle 7.12.2018 – tarihinde başlatılan … 28.lera Dairesinin …E sayılı dosyasına konu alacak davalının haksız itirazı nedeniyle ancak 29.11.2021 tarihinde tahsil edilebildiğini, icra dosyasına konu alacağın geç tahsili nedeniyle faiz İle karşılanamayan zararların tahsilini amaçladıklarını, davaya konu uyuşmazlık alacağın geç ödenmesinden kaynaklanan munzam zarar alacağı olmakla Yargıtay. 15.Hukuk Dalresinin 2018/3765 E sayılı İlamında da belirlendiği gibi munzam zarar kök İlişklden (asıl borç) tamamen bağımsız yeni bir borç olduğunu, bu itibarla her ne kadar icra dosyasına konu alacak kira sözleşmesinden kaynaklanmış olsa da munzam zararın kök ilişkiden (asıl borç) tamamen bağımsız yeni bir borç olması nedeniyle yetkili mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, munzamı zarar sorumluluğu kusura dayanan temenÜüdün hukukl bir sonucu olduğunu, borçlunun zararının faizi aşan bölümü olduğunu, borçlunun para borcunu vadesinde ödemediğinde (temerrtüt) oluştuğunda sözleşme veya yasada belirlenen “gecikme faizi” ödeme yükümü altına gireceğini, bu durumda BK’nin 103. Maddesi Uyarınca alacaklı mutlak ve tartışmasız bir zarara uğradığı kabul edildiğini, alacaklıya, uğradığı zararı ispat yükümü verilmeksizin, en önemlisi borçlunun kusuru olup olmadığının araştırılmaksızın yasa gereği kabul edilen zararı giderme hakkı tanındığını, bunun – dışında,alacaklının uğradığı zararın temermüt faizinin üstünde gerçekleştiğini, davada uygulanması gereken BK’niın 105. Maddesi (TBK m.122) gündeme geldiğini, munzam zarar, borçlu tememüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki fark olduğunu, diğer bir anlatımla temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı bir zarar şeklinde tanımlanabileceğini, bu nedenle fazlaya İlişkin haklar saklı kalmak kaydlıyla şimdilik 10.000,00-TL’nin tememüt tarihinden (27.02.2022) başlayacak 3095 sayılı kanun mMm.2/2 uyarınca işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacı müvekkile ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin 20/06/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle, Müvekkil ile dava dışı …A.Ş. (“…”) arasında … ili … İlçesi, … Köyü, … Mevkiinde kain, … Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü, 21 ada, … 2B ve … pafta, 105 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde kurulu …, 9 bağımsız bölüm ve …’un (“Mecur”) kiralanması amacıyla 21.07.2014 başlangıç ve 20.07.2027 bitiş tarihli Kira Sözleşmesi imzalandığını, …’nun kendisine ait arsa üzerinde hipermarket ve food court (yemek alanları) inşa etmesi karşılığında …’nin bu taşınmazı belirli bir süre için kiralaması hususunda anlaştıklarını, …’nin faaliyetlerine son vermesi nedeniyle aynı Şirketler Grubu içinde yer alan Müvekkil Şirket, … ile bu davanın konusunu teşkil eden yeni sözleşmeyi akdederek kiracı sıfatını devraldığını, böylece, …’nun yatırımdan beklediği gelirleri elde etmesi amaçlandığını, bir yandan da en başında karma nitelik ihtiva eden (eser ve kira) sözleşme ilişkisi sadece kira sözleşmesi olarak devam ettirildiğini, Müvekkil Şirket, …’in … ile akdettiği karma sözleşme ilişkisine yalnızca kira sözleşmesi kısmı itibariyle dahil olduğunu, müvekkil ‘in kiracı sıfatını kazanmasını izleyen bir yılın sonrasında Davacı Şirket taşınmazı satın aldığını, Müvekkil şirket bu duruma uygun olarak Ağustos 2017 tarihinden itibaren kira bedellerini Başvurucuya ödemeye başladığını, davacı şirket ile Müvekkil Şirket arasında doğrudan akdedildiğini, bir sözleşme mevcut olmadığını, davacı şirketin, yatırım sözleşmesinin devamı niteliğinde olan ancak muhteviyatı itibariyle bağımsız bir nitelik arz eden kira sözleşmesine TBK. 310. Madde hükmü uyarınca kanun hükmü gereği taraf olduğunu, bu bakımdan daha önce imzalanmış sözleşmenin tamamına değil, sadece kira ilişkisine kiraya veren sıfatıyla taraf olduğunu, davacı tarafça başvurunun konusunun icra takibine konu alacağın geç tahsili nedeniyle zarar talebi (munzam zarar) olduğu belirtildiğini, söz konusu uyuşmazlığın evveliyatını belirtmek gerekirse, taraflar arasında akdedilen kira sözleşmesi ile ilgili davacı taraf ile müvekkil şirket arasında kira bedelinin uyarlanmasına ilişkin … 17. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde uyarlama davası görüldüğünü, söz konusu dava süreci devam ederken müvekkil şirketin kira bedellerini eksik yatırması sebebiyle başvurucu şirket tarafından kira bedellerinin tahsiline ilişkin icra takipleri İstanbul Adliyesi İcra Müdürlüklerinde başlatıldığını, söz konusu takiplere Müvekkil şirket tarafından itiraz edilmesi neticesinde işbu davanın davacısı tarafından ikame edilen 36 farklı itirazın iptali davası da İstanbul Adliyesi Sulh Hukuk Mahkemelerinde görüldüğünü, davacı tarafça ikame edilen bu davada icra dosyasındaki alacağın geç tahsili nedeniyle ortaya çıkan munzam zarar olarak belirtildiğini, davacı tarafın munzam zarar davası açtığı ve tarafımıza tebliğ edilen diğer dava dosyalarından birkaçı olan … 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …, …, …, …, …, …, …, …,…, …, …, …, …, …, …, …, …, … Esas sayılı ve … 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …, …, …, …, …, …, … Esas sayılı dosyalarında da görevsizlik kararı verildiğini, … 5. Asliye Ticaret Mahkemesi … ve …esas sayılı dosyaları yine aynı mahkemenin 2022/365 Esas sayılı dosyasında birleştirildiğini, 2022/365 esas sayılı dosyasında ön inceleme tutanağı ile davanın usulden reddiyle görevsizliğine ve Görevli Mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verildiğini, taraflar arasında işbu dava süreci başlamadan evvel arabuluculuk sürecinde de davacının sözleşmedeki yetki şartını göz önüne almayarak arabuluculuk sürecini …’da başlatması sebebiyle “arabuluculukta yetki itirazı” süreci işletilmiş olup işbu yetki itirazına müteakip …1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 36 farklı yetki itirazı incelemesi yapıldığını, … 1. Sulh Hukuk Mahkemesi verdiğini, davacı şirket …’ nın dava dilekçesi detaylı incelendiğinde, icra takibine yapılan itirazın haksız ve hukuka aykırı olması sebebiyle tahsilatın yapıldığı tarihten işbu günümüze kadar geçen süre içerisinde davacı şirketin faiz ve kar kaybına uğradığı iddia edildiğini, bu sebeple, davacının alacak iddiası doğrudan müspet zararın bir türü olan munzam zarar üzerinde oluştuğunu, davacı şirketin, her ne kadar talebinin munzam zarar olduğunu ifade etmişse de öncelikle munzam zararın ne olduğunun ve hangi şartlarda talep edilebileceğinin incelenmesi gerektiğini, borçlunun kusuru bakımından incelemek gerekirse, temerrüde düşen borçlu, bu sonucu bilerek ve isteyerek meydana getirmişse borçlunun kastından bahsedildiğini, eğer borçlu, gerekli özeni göstermeyerek temerrüde neden olmuşsa borçlunun ihmâlinden bahsedilebileceğini, bu çerçevede, davacı şirket … dava dilekçesinde yalnızca faiz kaybından dolayı munzam zarar talebinde bulunduğunu, bunun dışında herhangi bir delile dayanmaksızın davasını ikame ettiğini, söz konusu davacı şirketin, düzenli olarak kira geliri elde etmeye meyilli, ticari faaliyetlerini işbu davadaki uyuşmazlığa konu AVM ve kira sözleşmeleri üzerine kurmuş bir şirket olduğunu, söz konusu kira geliri üzerinden yatırım hedefleyen bir şirket konumunda olmadığını, bunun yanı sıra, işbu uyuşmazlık nezdinde özellikle davalı müvekkil şirketin kusurunun mevcut bulunup bulunmadığının incelenmesi gerektiğini, zira, uyuşmazlığın evveliyatının müvekkil şirketin kusuru bakımından önemli bir yeri bulunduğunu, müvekkil şirketin artan dolar/Euro kuru ve enflasyon karşısında ödeme güçlüğü içerisinde bulunduğundan bahisle davacı şirket ile arasında mevcut bulunan kira sözleşmesi uyarınca sözleşme bedelinin uyarlanması bakımından “kanundan doğan hakkını” kullanarak uyarlama davası ikame ettiğini, bu noktaya özellikle dikkat çektiğini, müvekkil şirketin “kanundan doğan serbest ve özgür hür iradesini kullanarak” uyarlama davasını ikame ettiğini, bunun sonucu olarak da kira gelirlerini uyarlanmasını istediği tutar üzerinden ikame ettiğinden davacı şirket tarafınca icra takipleri başlatıldığını, davacı şirket .., uyarlama davası devam ederken müvekkil şirket Metro Properties’in aylık kira bedellerini uyarlama talep ettiği bedel üzerinden yatırdığından, davacı şirket tarafından eksik bedeller için icra takibi başlatılmış, müvekkil şirket de uyarlama davası devam ettiğinden bahisle itirazda bulunduğunu, davacı şirket ise itirazın iptali davalarını ikame ettiklerini, söz konusu uyarlama davasının müvekkil şirket aleyhine sonuçlanmasıyla birlikte tüm icra dosyalarına “faizi de karşılar nitelikte” ödemeler yapılmış, itirazın iptali davalarında ise faizin yanı sıra “en az %20 oranında olmak üzere kötü niyet tazminatına” hükmedildiğini, icra takiplerinde ve itirazın iptali davalarında faizin amacı, para borcundaki zararın karşılanması, alacaklının mağduriyetinin giderilmesidir. Borçlu aleyhine hükmedilen icra tazminatının (icra inkâr tazminatının) temel amacı ise, borçlu olduğu miktarı bilebilecek durumda olan borçluların ödeme emrine itirazlarını engelleyerek ilamsız icranın etkinliğini sağladığını, davacı şirketin, söz konusu dava dilekçesinde itirazın iptali davasında ve icra takibinde elde ettiği faiz ve kötü niyet tazminatından ise hiç bahsetmediğini, zira, işbu gelirler davacı şirketin aktifinde bir artışa sağlamış olup zenginleşmesine de sebebiyet verdiğini, müvekkil şirket aleyhine tesis edilen karar sonrasında hem faiz ile hem de kötü niyet tazminatı ile zamanında ödenmeyen kira bedeline ilişkin gereken ödemeleri sağladığını, söz konusu icra takiplerinin dolar/Euro üzerinden değil de Türk lirası üzerinden başlatılması sonucu ortaya çıkan kur farkının da müvekkil şirkete atfedilmesinin mümkün olmadığını, Türk Hukuku uyarınca icra takiplerinin güncel kur üzerinden başlatılarak Türk lirası olarak tanzim edilmesi müvekkil şirketin kusurunda olan bir durum da olmadığını, bu nedenlerle dava görevsiz mahkemede ikame edildiğinden davanın usulden reddi ile dosyanın görevli İstanbul Sulh Hukuk Mahkemelerine tevdiine, akabinde davacının haksız ve hukuka aykırı ikame etmiş olduğu işbu davanın esastan reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
HMK’nın 114. Maddesinde görevin dava şartı olduğu belirlenmiş, 115. maddesinde de dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacağı ilkesi getirilmiştir. HMK’nın 4. Maddesinin (a) bendinde kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıklara konu olan davalar ile bu davalara karşı açılan davaların Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görüleceği düzenleme konusu yapılmıştır.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesinde ; ”Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder” şeklinde düzenlenmiştir.
Davacı ile davalı arasındaki davaya konu temel hukuki ilişki kira sözleşmesi olup uğranıldığı iddia edilen munzam zarar miktarının da TBK nun kira sözleşmesi hükümleri dikkate alınarak kira bedeli üzerinden hesaplanması gerekeceğinden ve TBK 122. Maddesi kapsamında munzam zarara da Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından karar verilmesi gerekeceğinden her türlü kira ilişkisinden doğan davalara bakma görevi Sulh Hukuk Mahkemelerine ait olduğundan davanın usulden reddine, Mahkememiz kararı kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-Mahkememiz kararı kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretlerinin görevli mahkemece, esas hüküm ile birlikte değerlendirilmesine,
Dair, Taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 18/10/2022

Katip
e-imzalıdır

Hakim
e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”