Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/287 E. 2023/524 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/287 Esas
KARAR NO : 2023/524

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ :12/05/2022
KARAR TARİHİ : 13/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından ibraz edilen 20/04/2022 tarihli dava dilekçesinden özetle; Davacı … … sicil no.lu … A.Ş.nin 1000 hisse ile ortağı olduğunu, diğer davacının ise, en son yapılan 17.03.2022 tarihli hazır bulunanlar listesi cetvelinde 29.969.287.853,8 hisse ile ortak olarak göründüğünü, davalı şirketin aile şirketi olarak, baba … vefatı ile davalı şirket hissedarları arasında ihtilafların çıktığı ve açılan bir çok davanın karara bağlandığı ya da Yargıtay incelemesinde olduğunu, davalı … kurulduğu tarihten 1997 tarihine kadar hissedar yapısının %96 sı baba …ait iken, A.Ş.şirket ortaklık yapsının 5 ortaklı olma zorunluluğu gereği, diğer aile bireylerinden eş …%1, oğlu …%1, oğlu … %1, kızı … da %1 pay vermek üzere şirket ortaklık yapısının %100, 5 ortak olarak tanzim edildiğini, 1997 yılında merhum …, kardeşlerine ait şirketleri satın alıp, şirket birleşmeleri işlemlerini tamalayamadan vefat ettiğini, Davalı şirket bünyesinde yeni sermaye ve hisseler sebebi ile ortakların, ortaklık paylarında farklılıklar çıktığını, ancak çıkan farklılıkların gerçeği yansıtmadığı ve birleşmeler sonucu hisselerdeki farklılıkların düzeltilme işlemlerinin yapılması için baba … paylarının mirasçılara dağıtımı ile vefat eden ortağın dışında davalı şirketteki diğer ortaklık paylarının eşitlendiği, ancak ortak sayısının 4 e düşmesi sebebi ile, 4 ortağın eşit hisse ile hak sahibi olduğu …kurulduğunu, 25.05.2016, 04.04.2019 ve 17.03.2022 tarihli GK alınan kararların yoklukla malul, kötü niyetli olduğunu, Şirket yönetim kurulunun şirketin çoğunluk hisselerini ele geçirmek sureti ile isteğinde olduklarını, 2016 yılından sonra sürekli OÜGK yaparak sürekli kendilerini Yönetim Kurulu üyesi olarak seçtirdiklerini, 18.08.2008 den beri davalı şirketin …ve … kontrolünde olduğunu, 25.05.2016, 04.04.2019 ve 17.03.2022 tarihli GK toplantılarında alınan kararların, gerçek hissedarlara davetiye gönderilmeden gerçekleşmiş olması sebebi ile yok hükmünde olduğunu, Hazirunda yer alan …Tic.Ltd.Şti.nin 08.02.2008 de …ye devredilmiş olmasına rağmen, …sahip olduğı 29.969.287.853,8 paya rağmen hazır bulunanlar listesinde yer almadığını, GK da pay sahiplerinin bulunmadığını, pay sahibi olmayanların genel kurula katılarak oy kullanmaları sebebiyle GK da alınan kararların batıl ve yok hükmünde olduğunu, 25.05.2016, 04.04.2019 ve 17.03.2022 tarihli GK toplantılarına yapılan çağrıların usulüne uygun yapılmadığını, pay sahibi…ye çağrı yapılmadığını, GK toplantılarında oy hakkı bulunmayanların oy kullandığını, 17.03.2022 tarihli GK toplantısında toplantı ertelenme talebinin reddedilmiş olması nedeni ile alınan kararların yok hükmünde olduğunu, toplantı gündemlerinin sadece YK seçimini içerdiği şirketin faaliyet sonuçları hakkında bilgi sahibi olmadıklarından YK seçimi ve azınlık haklarını zarara uğratan şirket YK nun davalı şirket ve iştiraklerinin mal varlıklarını elden çıkarması ya da zarara uğratması halinde uğranılacak zararların telafisi mümkün olmayacağından, alınmış bu kararların uygulanmasının telafisi imkansız zararlar doğuracağından, dava sonuna kadar alınan kararların icrasının durdurulması ve davalı şirkete yönetim kayyumu atanmasına, ticari kayıtlarının bağımsız denetime tabi tutulması ve davanın ticaret sicil gazetesinde ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, tensip zaptı usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olup, davalı tarafından ibraz edilen 24/05/2022 tarihli cevap dilekçesinden özetle; öncelikle, davanın hukuki mesnetten yoksun ve kötü niyetle açıldığını ve 25.05.2016 ve 04.04.2019 tarihli GK nın 3 aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığından hak düşürücü süre bakımından reddine karar verilmesi talebi ile, davacı … her genel kurul sonrası Genel kurul iptali, YK azli, Kayyum atanması, GK Çağrı gibi nedenlerle bir çok dava ikame ettiğini, , daha öncede davalının 05.01.2017 tarihli GK Kararının iptali için açmış olduğu davanın … 3.ATM … E, … K sayılı kararı ile 3 aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığından reddedildiğini, Hazirunda hissedarlar olmayanlara yer verildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, Hazirun cetvelinin … 9.ATM … E, …K sayılı kararının Yargıtay 11.HD nin 2014/13329 E, 2015/10748 sayılı kararının 20.10.2005 te kesinleşmesi ile hazırlandığını, davacının bir kısım hisselerini devrettiğini, …ve ….Ltd.Ştinin hissedar sıfatı bulunmadığı, …nin hazirun cetvelinde hissedar olmasına rağmen yer almadığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacı iddialarınnın kötü niyetli olduğunu, … 8.ATM … E., … K.sayılı 15.04.2021 tarihli kararında, davacı … nin müvekkil … A.Ş. de şirkette pay sahibi olmadığının hüküm altına alındığını, davacının … traktörün münfesih olduğu gerekçesi ile hazirunda yer almaması ve oy kullanmaması gerektiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını, bu husta ….9.ATM nin Yargıtayda onaylı … no.lu kararı bulunduğunu, davacının 17.03.2022 tarihli GK hazirununu imza sırasında her hangi bir itirazda bulunmadığını, Uzel Traktörün münfesih olmadığının ticaret sicil kayıtları ile sabit olduğunu, davacıların kayyum ve ihtiyati tedbir taleplerinin mahkemenin 25.04.2022 tarihli ara kararı red olduğunu, davacıların benzer taleplerinin ….13 ATM nin aldığı… K ve İst. 18.ATM nin ve diğer … ATM nin aldığı kararlar ile red olduğunu, davacıların finansal tabloların incenemediği yönündeki iddialarıyla ilgili olarak, GK ların olağanüstü yapılması sebebi ile gündemin sadece YK seçiminden ibaret olduğundan finansal taboların sunulmasına gerek olmadığını, YK nun 2 kişiden oluşmasına engel bir durumun bulunmadığını,… şirketi layıkı ile yönettiğini, davalı şirketin davacının kendisi tarafından borç batağına sürüklenmesinin, müvekkil şirketin iyi yönetilmesi ile kurtarıldığını, Davacının davalı ve diğer grup şirketlerinde yaptığı usulsüz işlemlerin mahkeme kararları ile tespit edildiği halde, şirket yönetimine talip olmasının izaha muhtaç olduğunu, … en büyük hissedarı … 05.10.1998 de vefatı ile, mirasın 1/4’er payları …, …, … ve…tarafından eşit paylaşılması gerekir iken, hissedarlık yapısının davacı tarafından usule ve yasaya aykırı işlemlerle değiştirildiğini, …’e ait fazla hissenin yok edilmek amacıyla, … A.Ş’ye aktarıldığını, usule aykırı işlemler sebebi ile davacı aleyhine bir çok davalar açıldığını, davacının yönetiminde …’in, …borçlarına kefil yapıldığını, Uzel holdingin içinin boşaltıldığını, … iştiraki … A.Ş.Hisseleri davacı kontrolündeki …’ye devredilmeye çalışıldığını, büyük tutarlarda borçlarını ödediği gibi davacının davalı şirkete zarar verdiği, diğer pay sahiplerinin haklarını hiçe saydığını, … ve iştiraklerinin içinin boşaltılmış olduğu, bir kısmının iflas kararı aldığını, … A.Ş. İflas talepli dava açıldığını, davacının … yönetiminin diğer hissedarlara geçmesini hazmedemediğinden şirkete yapılan GK ın iptali, kayyum atanması talepli açtığı davaların reddedildiğini, Vefat eden babanın yurt dışındaki mevduatların davacı tarafından kendi menfaatlerine kullanıldığına ilişkin mirasçıların açmış olduğu davalarda, davacının haksız tahsil ettiği tutarların davalılar …ve … ödenmesine karar verildiğini belirterek davacı aleyhine çıkan çeşitli ceza davalar ve usulsüz işlemler hakkında yapılan tespitleri öne sürerek, davacı iddiaları ile davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen … 13. Asliye Ticaret Mahkemesine ibraz edilen 12/05/2022 tarihli dava dilekçesinden özetle; ;davacı müvekkil şirketin … A.Ş.’nde hissedar olan … Ltd. Şti’ye ait 29.999.698.000 adet … hissesini 08/02/2008 tarihli sözleşme ile devralmak suretiyle hissedarı olduğunu, yani davalı şirketin ortağı olduğunu, şirket ortaklarından …ile kızı … İst. 19 ATM nin…Esas sayılı kararı sonucu davalı şirkette %0,05 oranında hisse çoğunluğu elde ettiğini, bu tarihten sonra da davalı şirketin yönetimini ele geçirdiklerini, 2016 yılından sonra sürekli olarak olağanüstü genel kurul yaparak, bu genel kurula da davacı şirketi çağırmayarak usulsüz ve kanuna karşı hile yaparak ve hukuk kurallarını dolanarak, diğer hissedarlara hesap vermekten kaçınmak amacıyla sürekli olarak yönetim kurulu üyesi olarak kendilerini seçtiklerini, davalı şirketin en son yapılan olağanüstü genel kurulu 29/04/2005 tarihinde olduğu bu tarihte azınlığın talebi ile genel kurul gündeminde olan finansal tabloların görüşülmesi ve YK’nın ibra edilmesi konuları 1 ay süreyle ertelendiği ve bu erteleme üzerine en son 08/06/2005 tarihinde genel kurul yapıldığını, bu tarihten sonra hiç bir zaman olağan genel kurul yapılmadığını, davalı şirketin yöntemi 18/08/2008 tarihinden itibaren …ve …’ın kontrolünde olduğunu, kendi kontrollerinde olan davalı şirketin defterlerinin incelenmesine müsaade etmediklerini, finansal tabloların onaylanmasını genel kurula sunmadıklarını, yönetim kurulu olarak faaliyet raporu sunulmadığını ve her zaman hesap vermekten kaçındıklarını, 25/05/2016 – 04/04/2019 – 17/03/2022 tarihli genel kurul çağrı gündemlerine bakıldığında sadece yöntemi kurulu seçimi olduğu ve pay defterlerinde yer alan davacı tarafa tebligat yapılmadan toplantılara davet edilmeden gerçekleştirilmiş olduğu da taraflarınca tespit edildiğini, bu nedenle de yapılan tüm genel kurulların hükümsüz olduğunu, olağan genel kurullarda sadece yönetim kurulu seçimi olarak gündemle toplandığını bu şekilde ibra edilmeden yaklaşık 14 yıldır şirketin yönetiminde kalarak şirketi zarara uğrattıklarını, şirketin gerçek paydaşları hazır bulunanlar listesine eklemeyerek davacı tarafı hazirun cetvelinde göstermeyen ve gerçekleştirdiği toplantıları ve bu toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğunu, batıl olduğunun tespiti ile yasaya ve usule, objektif iyi niyet kuralları ile dürüstlük kuralına aykırı olması nedeniyle iptali gerektiğini, dava dilekçesinde detaylı olarak izah edildiği üzere öncelikle davalı … A.Ş.’nin 25/05/2016, 04/04/2019 ve 17/03/2022 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan yönetim kurulu seçimine ilişkin kararların yürütülmesinin ihtiyaten durdurulmasına, davalı … A.Ş.’ne tedbiren yönetim ve denetim kayyımı atanmasına, davalı … A.Ş.’nin ticari kayıtları ve mali ve finansal tabloları üzerinde bağımsız denetim raporu alınmasına, dava konusu 25/05/2016 – 04/04/2019 ve 17/03/2022 tarihli genel kurullarında alınan tüm kararların yok hükmünde olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen 13. Asliye Ticaret Mahkemesine davalı vekili tarafından ibraz edilen cevap dilekçesinde özetle; kesinleşmiş mahkeme kararı ile müvekkil şirket hissedarı olmadığı açıkça tespit edilmiş olan ve …’in kontrolünde olan davacı …,… ile birlikte her genel kurul sonrası ” Genel kurul iptali” , “Yönetim Kurulunun azli ve kayyum atanması”, “Genel kurul iptali” , “Genel kurula çağrı yapılması” , ” Yargılamanın yenilenmesi” türlerinde yıllardır süregelen rutin şekilde adeta müvekkil şirketin çalışmasını sekteye uğratmak saikiyle birbiri ardına bir çok dava ikame edildiğini, öncelikle müvekkil şirkette hissedar sıfatı bulunmayan davacının işbu uyuşmazlık bakımından aktif husumet ehliyeti bulunmadığının açık olduğunu, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, davacının …’in ve… Ltd. Şti.’nin hissedar sıfatının bulunmadığı, bilakis davacı …’nin hissedar sıfatı olmasına rağmen hazirun cetvelinde yer almadığı iddiaları gerçeğe aykırı olduğunu, müvekkil şirket genel kurullarında hazirun cetvelleri mahkeme kararına uygun olarak hazırlandığını, davacı tarafından yapıldığı iddia edilen hisse devirleri tamamen kötü niyetli ve hukuka aykırı olarak yapılmaya çalışılan ve hiçbir geçerliliği olmayan devirler olduğunu, bu hususun mahkeme kararları ile kesinleşip sabit hale geldiğini, cevap dilekçesinde detaylı olarak izah edildiği üzere müvekkil davalı şirkette hissedar sıfatı bulunmayan davacının işbu uyuşmazlık bakımından aktif husumet ehliyeti bulunmadığı açık ve net olduğundan, işbu haksız ve mesnetsiz davanın öncelikle davacının aktif husumet ehliyeti eksikliği nedeniyle HMK m. 115/2 uyarınca, gerek … 8. asliye ticaret mahkemesi’nin … e….k. sayılı ve 15.04.2021 tarihli kararının gerekse de … 9. asliye ticaret mahkemesi’nin … e.,… k. sayılı ve 01.04.2014 tarihli derecattan da geçerek kesinleşen kararı da dikkate alınarak dava şartı yokluğundan usulden reddine, müvekkil davalı şirketin işbu dava konusu edilen genel kurulları ile ilgili olarak … 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… E. sayılı dosyası tahtında da dava açılmış olmakla, huzurdaki dava dosyasının … 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine, husumet itirazımıza halel gelmemek ve hiçbir kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkil davalı şirketin 25.05.2016 ve 04.04.2019 tarihli genel kurulları bakımından, 3 aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığı açık ve net olan, işbu haksız ve mesnetsiz davanın hak düşürücü süre itirazımız da dikkate alınarak davanın reddine, davacı tarafça işbu dava konusu edilen genel kurul kararlarının iptali talebinin yanı sıra davacının müvekkil şirkette hissedar olduğunun tespiti talebi de usul ve yasaya aykırı şekilde ileri sürüldüğünden, husumet itirazımıza halel gelmemek ve hiçbir kabul anlamına gelmemek kaydıyla, genel kurul iptali talepli davalar, maktu harca tabi olmakla birlikte hissedarlık sıfatıyla ilgili talep yönünden ancak eda davası ile alınabilecek bir sonuç davacı tarafça işbu davada maktu harç ile elde edilmeye çalışıldığından, bu talep yönünden Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca dava tarihindeki hisse değeri üzerinden nisbi harcın yatırılması gerektiğinden, … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… E. ve … K. sayılı ve 07.06.2011 tarihli kararının bozulmasına ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2012/1594 E., 2013/17904 K. sayılı ve 08.10.2013 tarihli Bozma İlamı da dikkate alınarak, davacı tarafa bu yönde kesin süre verilmesine ve verilen kesin sürede nisbi harcın tamamlanmaması halinde ise bu talep yönünden davanın işlemden kaldırılarak, açılmamış sayılmasına, davacının kayyum atanmasına ve alınan genel kurul kararlarının icrasının durdurulmasına yönelik haksız ve mesnetsiz ihtiyati tedbir talebinin, işbu dava ile aynı konuda ikame edilen … 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası tahtında ittihaz edilen 25.04.2022 ve 30.05.2022 tarihli ara kararlarının ve ayrıca … 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…E., …K. Sayılı ve 31.12.2018 tarihli kararının da dikkate alınmak suretiyle külliyen reddine,hukuki mesnetten yoksun ve kötü niyetli şekilde ikame edilen haksız ve mesnetsiz davanın herhalükarda külliyen reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce 27/10/2022 tarihli celsesinde verilen ara karar gereğince; 25.05.2016, 04.04.2019 ve 17.03.2022 tarihli GK kararlarının mutlak butlanla malul olup, olmadığının tespiti konusunda rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 10/04/2023 Tarihli raporda; Davacılar Dava konusu genel kurul toplantlarının çağrıları usule uygun olarak tüm paydaşlara davetiye gönderilerek toplantının yapılmasının sağlanmadığını, davalı şirket yönetiminin bu tebligatları gerçek pay sahiplerine göndermediği gibi, sözde düzenlenen hazirun cetvelinde yer alan pay sahiplerinin de adreslerine gönderilmediği, davalı şirket pay sahipleri arasında … ortak olduğu halde bu hissedara hiç tebliğ yapılmadığı, Davalı şirket yönetimi toplantı gündemini ve çağrılarını şirketin paydaşı olan … ye tebliğ edilmeden gerçekleştirilmiş olduğundan ve şirket ortağı oy kullanma ve genel Kurul toplantısına katılma hakkını kullanması engellendiğinden dava konusu genel kurul kararlarının batıl, yok hükmünde olduğunu ileri sürdüğünü, genel kurul kararlarının hukuken varlık ve geçerlilik kazanabilmesi için gerekli şartların kanunda çeşitli hükümlerde düzenlenmiş olduğunu bir genel kurul kararı ilgili hükümlere ve bu hükümler çerçevesinde düzenlenmiş ana sözleşme hükümlerine veya iyiniyet kurallarına aykırılık taşıdığı takdirde hukuken sakatlanacağı Yokluk, butlan, askıda hükümsüzlük ve iptal edilebilirlik şeklinde sakatlık halleri ortaya çıkabileceği. Somut olayda davacı yanca yokluk ve butlandan bahsedildiği için söz konusu geçersizlik hallerini ve hangi hallerde uygulanacağını kısaca değerlendirmek faydalı olacaktır. Anılan yaptırımlardan en ağırı olan yokluk bakımından, bir hukuki işlemin hukuka uygun olarak doğabilmesi için öngörülen kurucu nitelikteki emredici hükümlere aykırılık, işlemin kurucu unsurlarında eksikliğe yol açmakta ise işlemi yokluk ile sakatlayacaktır. Yok sayılan bir hukuki işlem şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluğun tespiti her zaman ve herkes tarafından ileri sürülebilir ve yokluk kararı yalnızca açıklayıcı niteliktedir. Bu çerçevede, bir genel kurul kararının varlığından bahsedebilmek için iki unsur gerekir. Bunlardan ilki toplantı yapılması ve ikincisi toplantıda yeterli irade beyanları ile karar alınmasıdır. Bunlardan birisindeki eksiklik halinde hukuki işlem yani genel kurul kararı hiç doğmamış sayılır (bkz. Erdoğan Moroğlu, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2014, s. 25 vd.; Kırca, İsmail, Anonim Şirketler Hukuk, C2/2 Ankara 2016, s. 4 vd.) Bu bağlamda genel kurula davet, yetkili kişi veya organlarca yapılmamış veya TTK’daki istisna dışında davet yapılmaksızın toplantı yapılmış ve karar alınmışsa,kanunda toplantı için aranan asgari nisaplara ulaşılmadan toplantı yapılmış ise ya da oylama yapılmaksızın karar alınmışsa, genel kurul toplantısı yapılmaksızın karar alınmışsa yokluk yaptırımı uygulanır. Hükümet komiserinin bulunmadığı bir toplantıda alınan kararlar, komiserce imzalanmamış bir tutanakta yer alan karar yine yoklukla maluldür. Butlan ise; bir işlemin, konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması halidir. Eş söyleyişle, bir işlemin konusu; kanuna, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da, imkânsız ise, bu işlem batıldır. Yokluktaki gibi, butlanda da kesin geçersizlik söz konusudur; hâkim bunu re’sen göz önünde bulundurur ve herkes bu geçersizliği, iptal davasında öngörülen üç aylık süreyle bağlı olmaksızın ileri sürebilir ve tespit ettirebilir. Yokluk ve butlan arasında sonuçları değil, sebepleri bakımından farklılık bulunmaktadır. Genel kurul kararlarını butlanı TTK md. 447 de düzenlenmiştir. Sınırlı sayıda olmayan bu butlan halleri butlanın ikincilliği prensibi de gözden kaçırılmadan uygulama bulur. Örnek yoluyla sayılan butlan hallerinden somut olaya uygulanabilecek TTK md. 447 a bendinde Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran kararların batıl olacağı hükme bağlanmıştır. Dava konusu uyuşmazlıkta davacı tarafından hazirun cetvelinde pay sahibi olmadığı halde pay sahibi görünen kimsenin (…) toplantıya katılmış olması, pay sahibi olduğu ileri sürülen …’nin toplantıya davet edilmemiş olması, davalı şirketin hiç olağan genel kurul yapmamış olması yokluk/butlan sebepleri olarak ileri sürülmüştür. Bu bağlamda dava konusu genel kurullardan 2016, yılı olağanüstü genel kurulunda pay defteri ile hazirun cetveli arasındaki uyumsuzluk tespit edilmiş olmakla birlikte pay defteri ile hazirun cetveli arasında fark olması alınan kararların yokluk veya butlanına değil iptal edilebilirliğine yol açar. Zira pay defteri ile hazirun arasında fark bulunması toplantıya katılmaya yetkili olmayan kimselerin toplantıya katılmış olabileceği/toplantıya katılmaya yetkili olanların toplantıya katılmadığı anlamına gelir. Böyle bir durumda TTK md. 446 ile açıkça öngörülmüş etki kuralı devreye girer ve toplantıya katılma yetkisi olmayan kimselerin kullandığı oyun sayısal olarak sonuca etki edip etmediğine bakılır. Davalı şirketin 2016 yılı olağanüstü genel kurulunda alınan kararlar bakımından TTK md. 418 uygulama bulup, davacı tarafından ileri sürüldüğü üzere … pay sahibi olmadığı halde toplantıya katılmış olsa buna karşın pay sahibi olan …toplantıya katılmamış olsa dahi gündemde karara bağlanan maddeler bakımından (YK üye seçimi) basit çoğunluk yeterli olduğundan bu aykırılıkla sonuca etkili olmayacaktır. Dolayısıyla TTK md. 446 da yer alan ve iptal edilebilirliğe tabi bu kanuna aykırılık bakımından davalı şirketin genel kurulunda alınan kararların butlanı veya yokluğundan bahsedilemeyeceği değerlendirilmiştir. Davalı şirketin 2019 ve 2022 yılları olağanüstü genel kurulları bakımından ise pay defterleri ile hazirun cetvelleri arasında bir farklılık tespit edilememiştir. Bu toplantıların olağanüstü şekilde gerçekleşmiş olması, ibra edilmeyen yöneticilerin yeniden seçilmesi, yönetim kuruluna seçilen …’in ileri yaşı (tam ehliyetli olup olmadığı yönünde bir veri yoktur) hususları alınan kararların yokluğu veya butlanı değil ancak iptal edilebilirliğine yol açar. Bir şirketin yılda bir defa olağan genel kurul toplantısı yapması emredici olarak düzenlenmiş olmakla birlikte Ticaret Kanunu’nda yılda bir olağan toplantı yapmamaya bağlanmış bir müeyyide de yer almamaktadır. Dolayısıyla davalı şirketin tek başına olağanüstü genel kurul yapmış ve yönetim kurulu seçmiş olması anılan genel kurulların yokluk veya butlanına yol açmayacaktır. Davacı tarafından anılan genel kurullarda alınan kararların iptali gerektiğinden de bahsedilmiş olmakla birlikte TTK md. 446 da iptal davası için 3 aylık bir hak düşürücü süre öngörüldüğünden kararların iptal edilebilirliğinden bahsedilemeyeceğini, yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde davalı şirketin 25.05.2016, 04.04.2019 ve 17.03.2022 tarihli Olağanüstü GK kararlarının yokluk/butlan ile sakat olmadığı görüş ve kanaatine varıldığını bildirmişlerdir.
Asıl davada, davacılardan …’in … A.Ş nin 1000 hisseli ortağı, diğer davacı… Ltd Şti’nin de 17/03/2022 tarihli hazır bulunanlar cetveline göre 29.969.287.853,8 hisseli ortağı olarak gözüktüğünü, birleşen davada davacı … şirketi , … A.Ş de hissedar olan … Tic Ltd Şti’ne ait 29.999.698.000 adet … hissesini 08/02/2008 tarihli sözleşme ile devralmak suretiyle hissedar olduğunu, … A.Ş’nin 25/05/2016 tarihli, 04/04/2019 , 17/03/2022 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantılarının gerçek hissedarlara davetiye gönderilmeden gerçekleştirildiğini, genel kurul toplantısında oy hakkı bulunmayan ve münfesih hale gelmiş şirket tarafından oy kullanılmış olması sebebiyle alınan kararların yok hükmünde olduğunu, yokluğun tespit edilememesi halinde 25/05/2016, 04/04/2019 ve 17/03/2022 tarihli genel kurulda alınan ana sözleşme, kanuna, objektif iyi niyet kurallarına, ve dürüstlük kurallarına aykırı olması nedeniyle iptaline karar verilmesinin talep edildiği, davalı şirket tarafından da, hazirun cetvelinin … 9 ATM nin … E, … Karar sayılı ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen kararı uyarınca hazırlandığını, …’in ve ….Tic Ltd Şti’nin hissedar sıfatının bulunmadığı … nin hissedar sıfatı olmasına rağmen hazirun cetvelinde yer olmadığı iddialarının gerçeğe aykırı olduğunu, …’in … A.Ş deki hissedarlık ve yönetim kurulu üyeliği sıfatının sona ermediğini savunmuştur.
Davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinden … tarafından, … 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında davalılar … A.Ş’den devir alan …, … ve …’den devir alan … Ltd.Şti ile … A.Ş aleyhine hisselerin tespiti ve iptaline yönelik olarak 29.09.2003 tarihinde dava açıldığı, mahkemece, yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen kararın, Yargıtay 11.HD’nin 22.02.2007 tarihli kararı ile bozulması üzerine … 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas, 2014/74 Karar ve 01.04.2014 tarihli kararı ile, mahkemece Yargıtay 11.HD Başkanlığının bozma kararına uyularak, “… hisseleri devralan … tarafından …’ye yapılan hisse devrinin … A.Ş’nin 08.02.2008 tarihli yönetim kurulu kararı ile pay defterine işlenmesine karar verildiği, Holding yönetim kurulu üyesi …’in halen şirkette 1.000 adet hissesi bulunmasına rağmen yönetim kurulu kararı ile …’ın atandığı, … Yönünden TTK 315.madde de belirtilen şartların oluşmadığı, … A.Ş vekiline duruşmada dava dışı şirketle müvekkili şirket arasındaki hisse devirlerinin ne şekilde yapıldığını açıklaması, bu devre ilişkin şirket muavin kayıtlarını otuz gün içinde sunması, aksi taktirde mevcut delillere göre karar verileceği, ödeme yapılmadan bir sözleşme düzenlendiği ve devreden ile devralan şirket kayıtlarında öyle bir kaydın bulunmadığının kabul edileceğinin ihtar edilmiş olmasına rağmen davalı …vekili tarafından bu konuda beyanda bulunulmadığı, istenilen belgelerin sunulmadığı, bu durumda davalı … A.Ş ile dava dışı … arasında geçerli bir hisse devrinden söz edilemeyeceği, hisselerin halen … A.Ş’ye ait olduğu, şirket kayıtlarında pay devrine ilişkin kayıt bulunmadığı, temyiz dilekçesinde …’ye pay devri yapıldığı bildirilmiş olmasına rağmen Yargıtay 11.HD tarafından bu hususun bozma nedeni yapılmadığı, yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonucunda düzenlenen kök ve ek raporlarda 25.12.1998 tarihinde yapılan 1997 yılı olağan genel kurula ilişkin iki farklı hazirun cetveli düzenlendiği, bunlardan davalının savunduğu doğrultuda hisseleri eşitleyen değil, davacının iddiası doğrultusunda davacı ve davalının farklı sayıdaki hisselerini içeren hazirun cetvelinin geçerli sayılması gerektiği kanaatine ulaşıldığı, zira 25.12.1998 tarihinde yapılan 1997 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağında farklı hisseleri içeren hazirun cetvelindeki hisse adetlerinin esas alınmış bulunduğu, olayda tartışmalı olan noktanın hisselerin eşit olarak gösterildiği, 03.08.1999 ve 31.03.2000 tarihli hazirun cetvellerinde davacının imzasının bulunması nedeniyle bir mirasın paylaştırılması sözleşmesinin veya davacının huzurdaki davada talep ettiği miktarda ve davacı tarafından diğer mirasçılara yapılan bir hisse deviri içeren sözleşmenin mevcudiyetinden bahsedilip bahsedilemeyeceği olduğunu, 19.08.2022 tarihli hazirun cetvelinde davacının imzasının bulunmadığı, huzurdaki davanın 2003 senesinde ikame edildiği, dolayısıyla sadece 1999-2000-2001 senelerine ilişkin hazirun cetvellerindeki davacı imzasının rolünün irdelenebileceğini, anonim ortaklıklarda nama yazılı hisse devrinin TTK’nın 416. ve 417.maddedeki kuralların uygulanacağını, ancak somut olayda olduğu gibi hisseleri temsilen hisse senedi veya bunların yerine ilmühaber ihraç edilmemiş olması halinde hisselerin devrinin BK m.162 vd. Düzenlenen alacağın temliki hükümleri uyarınca yapılacağını, alacağın temlikinin geçerli olması için yazılı bir temlik akdine lüzum olduğu, olayda şirket payları senede bağlanmadığından ve bunların yerine geçecek ilmuhaberde çıkarılamayacağından çıplak hisse söz konusu olduğundan bu hisselerin devrinin ancak alacağın temliki hükümlerine göre yazılı şekilde yapılabileceğini, yazılı şeklin bir sıhhat şekli olduğunu, yazılı şekilde yapılmadan bir temlik akdinin şekilsizlik nedeniyle geçersiz olduğunu, olayda davacının dava konusu ettiği hisselerin diğer davalılara temlik ettiğine ilişkin yazılı bir temlik sözleşmesinin bulunmadığı, Yargıtay’ın bozma ilamında belirtildiği üzere genel kurula katılanları ve hisselerini gösteren açıklayıcı bir belge olan hazirun cetvelinde yazılı hisse miktarının hisse sahipliği hakkının varlığı ve miktarı konusunda bağlayıcı niteliği bulunmadığı gerekçeleriyle asıl davada… Ltd.Şti aleyhine açılan davanın kabulüne, … tarafından …Ltd.Şti’ye devredilen 1.976.659,5 adet sermaye arttırımı sonrası 15.205.073.1 adet payın …’e ait olmakla bu paylar bakımından …Ltd.Şti adına görülen kaydın terkini suretiyle düzeltilerek 15.205.073.1 adet payın şirket pay defterine …adına kaydına, …Ltd.Şti’ye devredilen sermaye arttırımıyla toplam 15.205.073.1 adet payın …’e ait olmakla şirket adına görünen kaydın terkini ile pay defterinde … adına işlenilmesine v.b davacıya ait hisselerin davalılara yapılan devir işlemlerinin hükümsüz sayılmasına ..” karar verildiği, söz konusu karara karşı davalılar tarafından temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 11.HD’nin 2014/13319 Esas, 2015/10748 Karar ve 20.10.2015 tarihli ilamı ile “…Davacı vekili, davalılardan … A.Ş.’nin nama yazılı pay sahibi ortağı olan müvekkilinin şirketin büyük ortağı olan eşinden miras yolu ile intikal eden ve bedelsiz sermaye artışı sonucu (7.800.000.000.000) TL esas sermayenin (6.233.352.500.000) TL’ye karşılık gelen (6.233.352,5) paydan (4.031.318)’inin diğer davalılara devir ve intikal ettirildiğinin öğrenildiğini, oysa müvekkilinin birleşik devir işlemi yapmadığını, tüm bu gelişmelerin eşinin ölümünden sonraki yas-taziye döneminde gerçekleştiğini, TTK’nın 416, 417’nci maddelerince zorunlu kılınan bir belge veya TTK’nın 66-70 nci maddelerinde öngörülen dayanak kayıt bulunmadığı halde daha önce ortak olmayan davalı …A.Ş.’nin de murisin (78.000) payını devralmış gösterilerek ortak kılındığını, esas sermayenin daha sonra TTK’nın 368 nci maddesi hükmüne aykırı olarak (12) trilyon TL’ye çıkartıldığını, davalılarca davaya konu edilen payların haksız edinilmesinden sonra müvekkilinin ve diğer ortak dava dışı Şafak Kibar’ın yönetimden ve şirket işlerinden uzaklaştırılarak dışlandığını ileri sürerek, davaya konu payların ortaklık haklarını kullanmak üzere MK’nın 427’nci maddesi uyarınca kayyım atanmasını veya payların devrinin ihtiyati tedbir kararı ile önlenmesini, 25.12.1998 tarihli genel kurul hazirun cetvelinde davalılara intikal etmiş gösterilen (4.031.318) payın müvekkiline aidiyetinin tespiti ile sermaye artışları dikkate alınmak ve bu yolla paylarda gerçekleşen artışlar hesaplanarak bu paylara ilişkin davalılar adına görünen kayıtların terkinini ve bu payların müvekkili adına şirket pay defterine işlenmesini, haksız devir işlemlerinin TTK’nın 332 nci maddesi hükmüne nazaran hükümsüz sayılmasını, payların iadesi olanağı bulunmadığı taktirde devir tarihindeki rayiç bedellerinin faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri, davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı … vekili tarafından mahkemece verilen 13.10.2009 tarihli karara ilişkin 28.12.2008 tarihli temyiz dilekçesinde …Şirketine ait hisselerin …’ye devredildiği bildirilmiş olmasına rağmen Yargıtay tarafından bu şirkete davanın yönlendirilmesi açısından davacının seçimlik hakkını kullanması yönünde bozma hükmü tesis edilmediği, hisseleri devralan … tarafından …’ye yapılan hisse devrinin … A.Ş.’nin 08.02.2008 tarihli yönetim kurulu kararı ile pay defterine işlenmesine karar verilmiş olup, bu kararda imzası bulunan …’nın geçerli bir şekilde yönetim kurulu üyesi seçilmediği, davalı … A.Ş. vekiline dava dışı şirketle müvekkili şirket arasındaki hisse devirlerinin ne şekilde yapıldığını açıklaması, bu devre ilişkin şirket muavin kayıtlarını 30 gün içinde sunması, aksi taktirde mevcut delillere göre karar verileceği ve ödeme yapılmadan bir sözleşme düzenlendiği ve devreden ile devralan şirket kayıtlarında böyle bir kaydın bulunmadığının kabul edileceği ihtar edilmiş olmasına rağmen davalı vekili tarafından bu konuda beyanda bulunulmadığı, bu durumda davalı … A.Ş. ile dava dışı … arasında geçerli bir hisse devrinin varlığından söz edilemeyeceği, 25.12.1998 tarihinde yapılan 1997 yılı Olağan Genel Kurula ilişkin 2 farklı hazirun cetveli düzenlendiğini, incelendiğinde bunlardan davalının savunduğu doğrultuda hisseleri eşitleyen değil, davacının iddiası doğrultusunda davacı ve davalının farklı sayıdaki hisselerini içeren hazirun cetvelinin geçerli sayılması gerektiği, şirket payları senede bağlanmadığından ve bunların yerine geçecek ilmuhaber de çıkarılmadığından çıplak hisse söz konusu olduğundan bu hisselerin devrinin alacağın temliki hükümlerine göre ancak yazılı şekilde yapılabileceği, somut olayda davacının dava konusu ettiği hisseleri diğer davalılara temlik ettiğine ilişkin yazılı bir temlik sözleşmesi bulunmadığını, eşitlenmiş payları içeren 1999-2001 senelerine ilişkin hazirun cetvellerinde bulunan davacı imzasının, davacının dava konusu yaptığı hisseleri diğer mirasçılara temlik ettiğini gösteren bir temlik sözleşmesi olarak nitelendirmeye elverişli olmadığı, temlik akdinden alacağı devir iradesinin açıkça belli olması gerekmesine rağmen, 1999-2000- ve 2001 tarihli hazirun cetvellerinde davacının dava konusu ettiği payları diğer mirasçılara temlik iradesine sahip olduğundan bahsetmeleri mümkün görülmediği, somut olayda şekilsiz de olsa bir sözleşme bulunmadığı, davacının şekilsiz de olsa, ne alacağın temlikine ne de bir miras paylaştırma sözleşmesinin akdedilmesine ilişkin irade beyanının varlığından söz edilemeyeceği, 25.10.1998 tarihinden sonra hisse sahipliğinden doğan hakları kullanılmasında ortaya çıkan eylemli uygulama bakımından hisse sayısındaki eşitliğin davacı tarafından benimsendiğinden söz etmenin mümkün olmadığı gerekçesiyle asıl davada … Tic. Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın kabulüne, birleşen davalardaki önceki hüküm kesinleşmiş olduğundan yeniden hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmiştir….” ifadelerine yer verilerek onanmıştır.
Anonim şirket genel kurul kararlarının butlanın düzenlendiği 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde, a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararların batıl olacağı düzenlenmiştir. Genel kurul kararlarının yokluğu ise TTK’da düzenlenmiş bir konu olmayıp borçlar hukukunun genel hükümlerine göre değerlendirilecek bir konudur.
Butlan, genel kurul karanın içeriği itibariyle kanunun emredici hükümlerine aykırı olmasını ifade ettiği halde yokluk, hukuki işlemin kurucu şekli unsurlarını düzenleyen emredici hukuk kurallarına aykırılık nedeniyle hukuki işlemin varlık kazanamamasını ifade eder (Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2014, s.28-29). Örneğin hiç çağrı yapılmadan toplanan bir genel kurul, çağrısız genel kurulun koşularını taşımıyorsa, bu toplantıya genel kurul toplantısı denilemeyeceği gibi, alınan kararlar da genel kurul kararı olmayacaktır; yani, alınan bu kararlar yok hükmünde olacaktır.
Yokluk ve butlan hallerinde dava hakkı ilgililere, diğer bir anlatımla bu davaya açmakta korunmaya değer menfaati olanlara aittir. Bunlar, başta şirket ortakları olmak üzere alacaklılar ve yönetim kurulu üyeleridir. Bu bağlamda paylar üzerinde tesis olunan rehin hakkı ve intifa hakkı sahipleri sözü geçen kararın sakatlığının saptanmasında menfaatleri bulunduğu taktirde ilgililer kapsamına dahil sayılmalıdır.
Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş olan … 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosya içeriği ile ceza mahkemesi dosya içeriği ve tüm dosya kapsamından ve özellikle HMK m.204/1 de yer verilen ilamların sahteliği ispat olunmadıkça kesin delil sayılacaklarından hareketle davacıların, davalı şirketten gerçekleştirmiş olduğunu iddia ettiği hisse devrinin geçerli olmadığı kabul edilmiştir.
Davacılar, genel kurula katılan kişilerin pay sahibi olmadığını ya da tutanakta yer alan pay sahipliğinin gerçeği yansıtmadığını ileri sürmüşlerdir. Davacılar tarafından ileri sürülen hususlar TTK’nın 446/2. maddesi gereğince iptal nedeni olup, TTK 447. maddesinde düzenlenen butlan nedeni olarak kabul edilemeyeceği, iptal davası için genel kurul toplantı tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü süre öngörüldüğü, davanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı, iptal davasının da dinlenemeyeceği hüküm vermeye elverişli, denetime açık bilirkişi raporu ile anlaşıldığından asıl ve birleşen davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Asıl davanın Reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gerekli olan 179,90- TL’nin, peşin alınan 80,70-TL, harçtan mahsubu ile eksik kalan 99,2‬0-TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince belirlenen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Davacılar tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Birleşen davada;
1-Birleşen davanın Reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gerekli olan 179,90- TL’nin, peşin alınan 80,70-TL, harçtan mahsubu ile eksik kalan 99,2‬0-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince belirlenen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15/06/2023

Başkan
E-imzalıdır.
Üye
E-imzalıdır.
Üye
E-imzalıdır.
Katip
E-imzalıdır.

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.