Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/253 E. 2022/292 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/253 Esas
KARAR NO : 2022/292

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/04/2021
KARAR TARİHİ : 19/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 09/04/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; dava konusu olan ve haksız feshinin tespiti talep edilen 13.10.2014 tarihli Bayilik Sözleşmesi’nin 17. maddesinde, sözleşmede doğacak uyuşmazlıklarda İstanbul Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olduğu taraflarca kararlaştırıldığını, HMK madde 17 vd. uyarınca taraflar arasında yapılan geçerli bir yetki sözleşmesi olduğunu, davayı sözleşme uyarınca yetkili İstanbul Mahkemelerinde ikame etmek gerektiğini, müvekkil … Şirketi (“Müvekkil” veya “Müvekkil Şirket”) ile davalı …Şirketi (Eski Unvanı: … Şirketi veya “…”) (“Davalı”) arasında 13.10.2014 tarihli Bayilik Sözleşmesi (“Sözleşme”) imzalandığını, sözleşme uyarınca müvekkil şirket davalının ürettiği, ithal ettiği, dağıtım ve satım hakkına sahip olduğu ürünlerin protokolde belirtilen bölgede münhasır yetki içermemek üzere perakende olarak pazarlanmasını üstlendiğini, sözleşmenin, ilk etapta 31.12.2014 tarihine kadar geçerli olmak üzere imzalandığını, sözleşme’nin 2. maddesi uyarınca; davalı tarafından 01.01.2015 tarihinden geriye doğru 15 gün öncesinde yazılı bir bildirimde bulunmaması üzerine Sözleşmenin 1 yıl için yenileneceği ve en fazla 5 yıllık süreyi kapsayacağı kararlaştırıldığını, sözleşme’nin doğal bitiş tarihi, imzadan itibaren 5 yılın sonu olan 13.10.2019 olduğunu, müvekkil şirket 17.12.2018 tarihine kadar sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini eksiksiz şekilde yerine getirdiğini, 17.12.2018 tarihinde ise davalı tarafından 01.01.2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yeni bir sözleşme taslağı müvekkil şirkete gönderildiğini, müvekkil şirket, yeni sözleşme hükümlerinin çok ağır yükümlülükler getirmesi nedeniyle, eski Sözleşme hükümlerinden devam etmek istediğini beyan ettiğini, davalı, müvekkil şirketin bayiliğinin sona erdiğini bildirdiğini, müvekkil şirket olanlar üzerine envanterinde bulunan traktör ve yedek parçaları iade etmek istediğini 18.01.2019 ve 05.02.2019 tarihli yazılar ile bildirdiğini, davalı ise 18.02.2019 tarihinde “Fesih ve İbra Protokolü”nü gönderdiğini, bu Protokole göre taraflar arasında imzalanan 13.10.2014 tarihli Sözleşmenin 31.12.2018 tarihinde karşılıklı mutabakat ile sona erdiği hüküm altına alındığını, müvekkilin, aleyhine olan bu Protokolü imzalamadığını, davalı yanın ise müvekkilin verdiği teminatları iade ettiğini, davalı … 17. Noterliğinin … yevmiye numaralı ve … tarihli ihtarnameyi müvekkil şirkete gönderdiğini, bu ihtarnamede, sözleşmenin doğal bitiş tarihi olan 13.10.2019’da sona ereceği, müvekkil şirketin rekabet yasağı hükmüne aykırı şekilde başka bir şirketin ürünlerini sergilediği ve pazarladığı iddia edildiğini, müvekkil şirketin ise … Noterliğinin … yevmiye numaralı ve … tarihli cevabi ihtarnamesi ile teminatlarının halihazırda iade edildiğini, sözleşmenin zaten davalı tarafından sona erdirildiğini, bu nedenle rekabet yasağına aykırı hareket etmediğini bildirdiğini, asıl davalı şirket, ticaret hukuku, rekabet hukuku ve ticari teamüllere aykırı davranarak, müvekkil şirkete ürünlerin satışında zorluk çıkardığını, müvekkil şirket adına, sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle mahrum kalınan karın, maddi-manevi zararların tazmini için arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, bu başvurudan bir sonuç alınamadığını, 13.10.2014 Tarihli Sözleşmede Öngörülen Fesih Usulüne Uyulmadığını, sözleşmenin 1. maddesinde, fesih usulü kararlaştırıldığını, davalının 17.12.2018 tarihinde 01.01.2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, yeni bir sözleşme taslağı göndermekle yetindiğini, müvekkil şirkete verdiği teminatları iade ettiğini, feshin olup olmadığı hususunda karışıklığa sebep olduğunu, müvekkil şirketin 18.01.2019 ve 05.02.2019 tarihli yazılar ile elinde kalan traktör ve traktör yedek parçalarını iade etmek istediğini bildirdiğini, bildirim sonrası 18.02.2019 tarihinde davalı tarafından müvekkil şirkete bir Fesih ve İbra Protokolü gönderilmekle yetinildiğini, elde kalan ürünler ve yedek parçaların geri alınmayacağı şifahi olarak söylendiğini, sözleşmede öngörülen fesih prosedürünün gerçekleşmediğini, ancak fiili fesih işlemleri yapıldığını, müvekkil şirkete 18.02.2019 tarihinde gönderilen Fesih ve İbra Protokolü (“Protokol”) nün 1. maddesinde tarafların 31.12.2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Sözleşmenin ve bayilik ilişkisinin sona erdiğinin düzenlendiğini, müvekkil şirketin sadece yeni sözleşmenin şartlarını kabul etmediğini, geçerli olan sözleşme şartları ile devam etmek istediğini bildirdiğini, davalı şirketin ise müvekkile şifahen sözleşmenin feshedildiğini bildirdiğini, teminatlarını iade ettiğini, somut olayda karşılıklı mutabakat sonucu gerçekleşen bir fesih olmadığını, müvekkil aleyhine davalı tarafından fiilen sözleşmenin haksız olarak fesih edildiğinin tespitine karar verilmesini, davalı, müvekkile yeni sözleşmeyi dayatmak amacıyla, rekabet ortamının müvekkil aleyhinde bozulmasına yol açtığını, müvekkil şirketin satışlarını olumsuz yönde etkilediğini, müvekkil şirketin, sözleşmenin feshedildiğinin bildirilmesi, teminatların iade edilmesi ancak elinde kalan traktörlerin iade alınmaması karşısında, bu traktörleri elden çıkarmak adına satışlara devam etmek zorunda kaldığını, müvekkil elinde kalan ve davalı tarafından geri alınmayan traktörlerin satışını ise ancak davalı tarafından gönderilecek satış yetki belgelerinin varlığına bağlı olduğunu, söz konusu yetki belgelerinin gönderilmesinin her seferinde geciktiğini, 1-2 ay süre aldığını, davalının bu yetki belgelerini zamanında göndermediği gibi, müvekkilin bölgesine yakın bölgelerdeki diğer bayilere yetki belgelerini 1-2 gün içinde gönderdiğini, satışın gecikmesi üzerine müvekkil şirketin müşterileri aynı ürünleri diğer bayilerden satın almaya başladığını, … bayisi olan Müvekkil Şirkete yetki belgelerinin gönderilmesinin gecikmesi üzerine, traktörleri satın almak isteyen müşteriler, … bölgesine 1 saatlik mesafede olan davalının …, … şubesinden ve … bölgesine 2 saatlik mesafede olan davalının … şubesinden alım yapmayı tercih ettiğini, diğer bölgelerdeki bayilere ürünler bayi perakende satış fiyatlarının çok altında sunulduğunu, rekabet gücü müvekkil aleyhine tamamen ortadan kaldırıldığını, davalı yanın müvekkil şirketin yeni sözleşme şartlarını kabul etmemesi üzerine adeta müvekkile dayatmada bulunduğunu, rekabet gücünü ortadan kaldırdığını, işini yapmasına engel olduğunu, sözleşmenin haksız feshi sonrası ise, sanki sözleşme feshedilmemiş ve teminatlar iade edilmemiş gibi 02.10.2019 tarihli ihtarname keşide edildiğini, ihtarnamede müvekkilin yeni bir şirketin bayiliğini aldığını, bu bayiliği nedeniyle satışına başladığı ürünleri, davalı şirket ürünleri ile aynı yerde sergilediği gerekçesi ile sözleşme’deki rekabet yasağı hükmüne aykırı davrandığının bildirildiğini, müvekkil şirketin, kendisine sözleşmenin feshi bildirildiği ve teminatların iade edildiği tarihten sonra ve kendisi aleyhine bozulan rekabet ortamı nedeniyle doğan kar mahrumiyetini azaltmak adına yeni bir bayilik almak zorunda bırakıldığını, teamüllere ve sözleşme şartlarına uygun davranan müvekkilin bu ithama cevaben 08.10.2019 tarihli ihtarnameyi keşide ederek davalı tarafından sözleşmenin sona erdirildiğini, kendilerine teminatların iade edildiğini bildirdiğini, bunun üzerine müvekkile herhangi bir cevap verilmediğini, müvekkil şirketin rekabet yasağı hükmüne aykırı davranışının olduğunun itham edildiğini, bu duruma neden olan davalı şirketin kendi tutarsız davranışları olduğunu, sözleşme haksız şekilde feshedilmesine rağmen, müvekkilin sözleşmeden doğan yükümlülüklerinin devam ettiği yönünde bir algı yaratıldığını, müvekkilin 17.12.2018 tarihli yeni sözleşmeyi kabul etmemesi üzerine, davalı şirket tarafından diğer bayilere tanınan imtiyazlar nedeniyle, rekabet ortamı müvekkil aleyhine bozulduğunu, müvekkile elde kalan ürünlerin satışı için gerekli yetki belgeleri zamanında verilmeyerek ve diğer bayilere daha düşük perakende satış fiyatından ürün verilerek, TTK madde 54 vd uyarınca, müvekkil aleyhine haksız rekabet yaratıldığını, diğer bayilere oranla rekabet gücü düşürüldüğünü, sözleşme’de münhasır yetki verilmemiş olsa da fiili olarak münhasırlık söz konusu olduğunu, davalının kusurlu davranışı sebebiyle müvekkil hedef satış sayısına ulaşamadığını, kârdan mahrum kaldığını, davalının kusurlu hareketi nedeniyle, … ve … bayileri ile haksız rekabet oluşturduğunu, sözleşmenin haksız şekilde feshedilmesi Müvekkilin iki tür kâr kaybına uğramasına yol açtığını, müvekkilin öncelikle elinde kalan ürünlerin geri alınmaması ve davalının kusurlu davranışından dolayı müşterilerin diğer bayilere yönlenmesi sebebiyle 17.12.2018 ile 13.10.2019 tarihleri arasında reel kâr kaybına uğradığını, müvekkilin artık Kubota markalı ürünlerin satışını yapamayacak olması nedeniyle 13.10.2019’dan itibaren gelecekte mahrum kalacağı bir kâr olduğunu, karşılıklı borç doğuran sözleşmelerin bir tarafça haksız olarak feshedildiği hallerde, diğer tarafından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 123 vd. hükümlerinde alacaklının seçimlik haklara sahip olduğu ve bu seçimlik haklardan biri olan uğranılan zararın (müspet zararın) tazminini talep edebileceğinin yargıtayca kabul edildiğini, markaya özgü yatırım ve harcamaların tazmini yönünden: müvekkil, sözleşme nedeniyle, bayilik ilişkisinin devamına güvenerek, davalı şirket tarafından belirlenen, yüksek miktarda yatırımlar yapmak zorunda kaldığını, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle bu yatırım maliyetleri karşılıksız kaldığını, müvekkilin, davalı yana gönderilen 18.01.2019 ve 05.02.2019 tarihli yazılar ile elde kalan traktör ve yedek parçaları iade etmek istediğini bildirse de, davalı şirket bunları iade almadığını, davalının yetki belgelerini göndermemesi üzerine ürünlerin elde kaldığını, müvekkil şirketin elde kalan yedek parçaları satabilmesinin mümkün olmadığını, zira müvekkil şirketin faaliyet alanının yalnızca bayilik olduğunu, servis hizmeti bulunmadığından bu yedek parçaların elinde kaldığını, Bayilik Sözleşmesinin tek taraflı ve haksız şekilde feshi, müvekkil şirketi oldukça zor bir duruma soktuğunu, sektördeki imajı olumsuz yönde etkilendiğini, müvekkil şirketin birçok müşterisi ile davalı markasını taşıyan araçların satışı için anlaştığını, davalı tarafından satış için gerekli yetki belgelerinin kendilerine geç gönderilmesi nedeniyle, araç tescil-devir yükümlülüklerini yerine getiremediklerini, bu nedenlerle davalı tarafından 13.10.2014 tarihli Bayilik Sözleşmesi’nin haksız olarak feshedildiğinin tespitini, TTK madde 56 uyarınca, haksız rekabet nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi amacıyla, zararın bilirkişi incelemesi marifetiyle tespitini ve HMK madde 107 uyarınca belirsiz alacak mahiyetinde şimdilik 1.000 TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsili ile Müvekkil Şirkete ödenmesine, Reel kar kaybı olarak bilirkişi incelemesi marifetiyle, ticari defterlerde önceki dönemler ile 17.12.2018 ila 13.10.2019 tarihlerinin karşılaştırılması yapılarak tespitini ve HMK madde 107 uyarınca belirsiz alacak mahiyetinde şimdilik 1.000 TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsili ile müvekkil Şirkete ödenmesini, müvekkilin gelecekte mahrum kalacağı kar kaybı olarak bilirkişi incelemesi marifetiyle, ticari defterlerde önceki dönemlerde elde edilen karlardan yola çıkılarak 13.10.2019 tarihinden itibaren müvekkilin gelecekte mahrum kalacağı karın tespitini ve HMK madde 107 uyarınca belirsiz alacak mahiyetinde şimdilik 1.000 TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsili ile müvekkil şirkete ödenmesine, müvekkilin sözleşme süresince yaptığı yatırımların bilirkişi incelemesi marifetiyle, ticari defterlerin incelenmesi ile tespitini ve HMK madde 107 uyarınca belirsiz alacak mahiyetinde şimdilik 1.000 TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsili ile müvekkil şirkete ödenmesine, stokta kalan ürünler nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi amacıyla, ürünlerin bedelinin ve zararın bilirkişi incelemesi marifetiyle tespitini, malların iadesine karar verilmesini ve HMK madde 107 uyarınca belirsiz alacak mahiyetinde şimdilik 1.000 TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsili ile müvekkil şirkete ödenmesini, müvekkilin ticari itibarının zedelenmesi nedeniyle, manevi tazminat olarak Davalıdan 50.000 TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari avans faizi ile tahsili ile müvekkile ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin 18/05/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında yapılan 13.10.2014 tarihinde Bayilik Sözleşmesi’nin 28.2. Maddesi uyarınca İstanbul Mahkemeleri ve İcra Müdürlükleri yetkili kılınmış olup, huzurdaki dava İstanbul Adliyelerinde başlatıldığını, mahkemenin davaya bakmaya yetkili olduğunu, taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığın sözleşme kapsamındaki ilişkiden kaynaklandığını, huzurdaki davanın Türk Ticaret Kanunu madde 4-5/3 gereği Asliye Ticaret Mahkemesi görev alanı dahilinde olduğunu, bu konuda da bir husumet bulunmadığını, davacı yanca öncelikle Afyon ilinde arabulucu’ya başvurulduğunu, müvekkil tarafça yetki itirazında bulunulduğunu, bunun üzerine Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından İstanbul Anadolu Mahkemeleri’nin yetkili olduğuna kesin olarak karar verildiğini, arabuluculuk tutanağında yapıla itirazdan görüleceği üzere Müvekkil Şirketin … adliyesi yetki alanında bulunduğunu, taraflar arasında yetki sözleşmesi gereği huzurdaki davanın doğru yerde açıldığını, yetki itirazını değerlendiren Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından yanlış karar verildiğini, …Adliyesi Arabulucuk bürosunun yetkili olmadığını, karar kesin olduğundan, itirazların arabulucu tarafından da değerlendirilemediğini, Sulh Hukuk Mahkemesi’nin hatalı kesin kararı ile yetkilendirildiği …Arabulucuk Bürosu’nun görevlendirdiği Arabulucu huzurunda gerçekleştirildiğini, yetkisiz arabulucu tutanağına itiraz ederek davanın bu yönüyle reddi gerektiğini, davacının, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak belirsiz alacak davasını açarak uğradığını iddia ettiği fiili zarar ve mahrum kaldığı zarar kalemlerini talep ettiğini, basiretli bir tacir yükümlülüğünde olan davacının kendisi, aktifinde meydana geldiğini iddia ettiği fiili zararı ve mahrum kaldığı karı belirleyemediğini iddia ediyor olması bu alacağın miktarını belirleyebilir olması beklendiğinden, bu hususta belirsiz alacak davası açılamayacağının, bu itibarla davacının belirsiz alacak davasının öncelikle usulden reddi gerektiğini, davacının, dava dilekçesinde müvekkil şirket’in rekabeti bozucu eylemler içinde bulunduğunu iddia ettiğini, bu iddia ve sunulan dayanaklar hem maddi gerçeğe hem de mevzuata aykırı olduğunu, davacının iddia ettiği 4054 sayılı Kanun m. 4’e aykırılığı inceleme ve ihlali tespit ederek cezalandırma yönündeki yetki, sadece Rekabet Kurulu’na ait olduğunu, nitekim 4054 sayılı Kanun m. 4 ihlali sebebiyle zarar gören üçüncü kişilerin, ancak Rekabet Kurulu tarafından alınan kesinleşmiş ihlal kararı üzerine tazminat talep edebileceklerini, davacının dava konusu olayla ilgili olarak 19.01.2007 tarihinde Rekabet Kuruluna başvurduğu, dava açılmadan önce davacının anılan kurula başvurmadığı, henüz dava şartının bulunmadığı ve dava açma zamanının gelmediği gerekçesiyle, asıl ve birleştirilen davaların, dava şartı yerine getirilmediğinden ayrı ayrı reddine karar verildiğini, kararı, asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin temyiz ettiğini, somut olayda davacının, konu hakkında dava açmadan evvel rekabet kurulu’na başvurduğunu ya da konu hakkında rekabet kurulu’nun herhangi bir karar verdiğini belirtmediğini, dolayısıyla davanın doğrudan dava şartı eksikliğinden usulen reddedilmesi gerektiğini, Rekabet Kurumunun, müvekkil şirket hakkında soruşturma başlatılmama kararı verdiğini, Rekabet Kurumu tarafından incelenen müvekkil şirket’in rekabete aykırı davranışı tespit edilmemesi nedeniyle soruşturma dahi başlatılmamasına karar verilmiş olmasından hareketle işbu davanın esasa girilmeden bu davacı iddiları yönünden reddi gerektiğini, sözleşme serbestisi kapsamında 5 yıl süreliğine akdedilen sözleşme sürenin sona ermesi nedeniyle kendiliğinden sona erdiğini, zira sözleşmede davacının da ikrar ettiği üzere “sözleşme en fazla 5(beş) yıllık süreyi kapsayacaktır” denildiğini, davacının davanın temelini kurduğu ve tüm taleplerini dayandırdığı “ihbar öneline uyulmadan” haksız fesih yapıldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, müvekkil şirket’in taraflar arasındaki sözleşme süresi itibariyle sona erdiğinde bayinin elinde kalan tüm ürünleri geri satın alma gibi bir yükümlülüğü bulunmadığını, davacı’nın herhangi bir nedenle böyle bir husustan yakınması meşrulaştırılmaz, hukuka uygun bir talep olmayıp, reddi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin “münhasır olmayan” bir bayilik sözleşmesi olduğunu, davacıya Bayilik Sözleşmesi ile bir tekel hakkı ya da münhasırlık yetkisi de tanınmadığını, dolayısıyla bölgesinde bulunan müşterilerin başka bayilerden alım yapmayı tercih etmiş olmasının başlı başına hukuka aykırılık ve/veya sözleşmeye aykırılık teşkil etmediğini, davacı’nın iddia ettiği zarar kalemleri, zarar kalemi olmaktan ziyade bu süreci 5 yıllık süre boyunca bu ilişkiyi kendisi açısından çekilir kılan nedenler gibi bir tacir olarak sözleşmenin başlangıcında aldığı bir ticari riskin sonucu olduğunu, başka bayilerin mevcudiyeti veya müşterilerin başka bayilerden alım yapmasını bir diğer ifade ile müvekkil şirket’in bu hukuka uygun sözleşmesel yetkisini kullanmasını sebep göstererek davacı’nın tazminat talebinde bulunabilmesi hukuken mümkün olmadığını, başka bayilere imtiyazlı fiyatlar tanınması gibi bir husus söz konusu olmadığını, bu konuda T.C. Rekabet Kurumu yapmış olduğu ön incelemede soruşturma dahi başlatmama kararı verildiğini, müvekkil şirket bayilerine objektif unsurlara göre fiyat desteği veya teşviki sağladığını, ödeme vadesi/Peşin alım sipariş adeti ve toplam ürün bedeli yeni bayi indirimi koşulları baz almak kaydıyla, aynı indirim oranlarını uygulayarak satışa arz ettiğini, peşin veya 60 gün vadeli ödeme yapan bayilere yaklaşık %4 iskonto, 10 adet ve üzerinde sipariş veren bayilere yaklaşık %2,5 iskonto, 5 ila 10 arası sipariş veren bayilere yaklaşık %1,5 iskonto ve yeni bayilere gelişimlerini desteklemek amacıyla %2,5 iskonto uygulandığını, müvekkil şirket tarafından belirlenen bu fiyat desteği/teşviki sistemi eşit durumdaki tüm bayilere ve tüm bölgelerde objektif şekilde uygulandığını, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği fiyat farklılıkları tamamen yukarıda bahsedilen destek/teşvik sisteminin eşit durumdaki tüm bayilere ve tüm bölgelerde objektif şekilde uygulanması nedeniyle ortaya çıkmış olabilecek olduğunu, bu uygulamada hukuka aykırı bir yön bulunmadığını, bir diğer ifade ile daha avantajlı fiyatlar ile alım yapan bayilerin, peşin veya 60 gün vadeli ve 5 veya 10’un üzerinde sipariş veren bayiler olduğunu, davacının iddia ettiği fiyat farklılıklarının vade, sipariş adedi ve yeni-eski bayilik bakımından eşit durumdaki bayilere uygulanan bu objektif unsurlardan kaynaklandığını, hukukumuzda bu uygulamanın kesinlikle rekabet ihlali veya haksız rekabet teşkil etmediğini, davacı yanın müspet zarar ve olağanüstü masraf olarak nitelendirdiği menfi zarar taleplerinin birlikte ileri sürülmesinin kanuna aykırı olduğunu, müspet zarar ve menfi zararın kaynağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 125. Maddesine dayanmaktadır. “Seçimlik haklar” başlıklı işbu madde ile temerrüde düşen borçlu aleyhine alacaklıya tanınan seçimlik hakların düzenlendiğini, taraflar arasındaki Sözleşme, süresinin bitmesi nedeniyle sona erdiğinden ve Müvekkil Şirket sözleşme gereği tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğinden, davacının müspet zararını talep etme hakkı bulunmadığını, davacının, sözleşmenin haksız feshedildiğini, sözleşmeye duyduğu güven nedeniyle masraf yapmak durumunda kaldığını iddia etse de, davacı tarafından Bayilik Sözleşmesi’nin süre itibariyle bittiğini, biteğine ilişkin en başından beri bilmekte ve yeni sözleşme yapma önerisini de reddettiğini açıkca ikrar ettiğini, davacının menfi ya da müspet zararlarını talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, ihtarnamede sadece taraflar arasındaki süre yönüyle bitmek üzere olduğu hatırlatıldığını, bu kapsamda yükümlülükler hususunda uyarı yapılarak sözleşme madde 10 tahtında Bayi tarafından müvekkil şirket’ten temin edilen ürünlerin dışında, sözleşme süresince sözleşme konusunu oluşturan aynı ürün grubundan ikinci el benzer ürünler ve takas yoluyla elde edilen ürünler hariç başka ürünler sergilenmesi, pazarlama ve satışının, ithalatının ve ihracatının yapılması; müvekkil şirket ürünlerinin aynılarının veya benzerlerinin imalatını veya pazarlamasını yapan firmalardan bayilik ya da temsilcilik alınmasının yasaklanmış olduğunu, bu husus taraflarınca gayrikabili rücu ve koşulsuz şekilde kabul ve taahhüt edilmiş olduğunu, rakip firma … A.Ş.’nin yetkili bayisi olarak atandıkları ve … marka traktörleri, müvekkil şirket’ten alınan … marka traktörler ile aynı yerde sergilemek suretiyle satışa sunduklarının tespit edildiğini, bu durumun sözleşme kapsamında mutabık kalınan Rekabet Yasağına açık ve esaslı bir şekilde aykırılık teşkil ettiğini ve de bu durumun da farkında olunduğunun ikaz edildiğini, sözleşmeye aykırı bir biçimde bizzat sözleşme ihlali yapan ve rakip firma ürününü sözleşme devam ederken bayiliğini almak suretiyle satan davacının bu haksız ve kötü niyetli davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 16/06/2021 tarihli celse ara kararı gereğince; … Adliyesi ASHM’ne talimat yazılmasına karar verilmiş, dosyamız … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Talimat sırasına kaydı yapıldığı, Bilirkişiler Makine Mühendisi … ile Mali Müşavir …’ın 23/09/2021 tarihli raporunda özetle; Davacı’nın tutulması zorunlu olan ticari defterleri incelendiğinde, 2014, 2016, 2017, 2018 ve 2019 yıllarına ait ticari defterlerinin tamamını eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutmuş olduğu, açılış ve kapanış onaylarının zamanında yapılmış olduğu tespit edildiğini, bu nedenle davalı’nın ticari defterlerinin HMK.’nın 222.nci maddesi şartlarına göre delil olarak kabul edilebileceği kanaatine varıldığını, ancak davacı tarafından 2015 yılına ait Yevmiye Defteri ibraz edilemediği için, Ticaret Kanunu’na ve V.U.K.’na göre tutmakla yükümlü olduğu ticari defterlerinin 2015 yılında tamamını eksiksiz ve usulüne uygun olarak tuttuğunun söylenmesinin mümkün olmadığını, davacı’nın ticari defter kayıtlarına göre davalı ile olan (traktör satış bayiliği) ticari lişkilerinin 2014 yılında başladığı ve 21.10.2018 tarihinde sona erdiği kanaatine varıldığını, çünkü davacı’nın ticari defterlerinde 21.10.2018 tarihinden sonra davalı’dan ticari mal alımına rastlanmadığını, 2014 Yıl, Ticari Mal Alış 933.513,87 TL, Satışlar 420.967,26 TL , 2015 Yıl, Ticari Mal Alış 2.837.660,17 TL, Satışlar 4.040.517,23 TL, 2016 Yıl, Ticari Mal Alış 4.770.842,22 TL, Satışlar 4.475.313,90 TL,2017 Yıl, Ticari Mal Alış 3.311.757,59 TL, Satışlar 3.609.163,57 TL, 2018 Yıl, Ticari Mal Alış 3.102.687,25 TL, Satışlar 4.557.348,56 TL, 2019 Yıl, Ticari Mal Alış 0,00 TL, Satışlar 1.307.190,30 TL, davacı ile davalı arasında 2014 Yılında yapılan bayilik sözleşmesi gereği 5 yıllık bir sözleşme yapıldığını, yapılan bu sözleşmenin süresinin 2019 yılı sonuna kadar devam etmesi beklenirken, davalı tarafından 17.12.2018 Tarihinde 5 yıllık yeni bir bayilik sözleşmesi yapılması istendiğini, yetkili bayi konumunda bulunan davacı’nın bu sözleşmeyi kabul etmediği ve eski sözleşme süresi sonuna kadar ticari mal alımı yaparak bayiliğini devam ettirmek istediği, ancak yeni bayilik sözleşmesi sorunu aşılamadığından 21.10.2018 tarihinden itibaren davalı’dan ticari mal alışı olmadığı için satış rakamlarının önceki yıllara nispeten 2019 yılında önemli ölçüde azaldığı ve gelir kaybına uğradığının görüldüğünü, davacı’nın incelenen ve usulüne uygun olarak tutulmuş (2015 yılı Yevmiye Defteri hariç) ticari defterlerine göre, davalı ile 21.10.2014 tarihinde başlayan traktör satış bayiliğine konu olan ticari ilişkilerinin 21.10.2018 tarihinde alınan ticari mal ile sona erdiği bu tarihten sonra herhangi bir ticari mal alış işleminin olmadığı tespit edildiğini, bu durumda davacı’nın yetkili bayilik süresi 2014 yılından itibaren 5.nci yılın sonuna kadar geçerli olmasına rağmen, 21.10.2018 tarihinden sonra ticari mal alışı yapamadığı için, satışlarının düştüğü ve karlılığının azaldığı görüş ve kanaatine varılmıştır.
Mahkememiz 06/12/2021 tarihli ara kararı gereğince; Tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, davalının ticari defter ve kayıtları ve davacının hesap konusundaki itirazlarının değerlendirilmesi, tarafların rapora karşı beyan ve itirazlarının değerlendirilmesi ve dosya incelenerek haksız rekabet nedeniyle uğranılan zararın, kâr mahrumiyetinin, yatırım maliyetinin ve tüm alacak taleplerinin hesaplanması konusunda rapor alınmasına karar verilmiş olup, Bilirkişiler Mali Müşavir …ve Hukukçu …’in 14/03/2022 tarihli raporunda özetle; Davalı ve davacı yan tarafından incelemeye sunulan 2014, 2015, 2016, 2017, 2018 ve 2019 yıllarına ait tüm ticari defterlerinin 6102 sayılı yeni TTK. Mad. 64 hükmü uyarınca açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, yasal defterlerde kazıntı ve çizintiye rastlanılmadığı bu nedenle lehine delil olma özelliğine sahip olduğu, davalı ve davacı yan arasında Ticari bir ilişkinin mevcut olduğu 2019 yılı itibariyle karşılıklı borç alacak bakiyelerinin bulunmadığı, davalı yan tarafından davacı yana en son 28/10/2018 tarihinde kdv hariç 171.369,64 TL tutarında mal satımı gerçekleştiği, davacı yanın 08/10/2021 tarihli dilekçesinde yer alan Sözleşme süresince yaptığı yatırımlar, Reel Kar Kaybı ve Gelecekte mahrum kaldığı kar yönünden davacı taraf ile yapılan görüşmeler sonucundan yapılan yatırımlara ve maliyetlere yönelik herhangi bir belge sunulamadığından, yapılan yatırımlar, reel kar kaybı ve gelecekte mahrum kalınan kar yönünden bir hesaplama yapılamadığı, davacının haksız rekabette bulunulduğuna ilişkin iddiasının ispata muhtaç olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin öngörülen sürenin hitamıyla kendiliğinden sona erdiği, davacının, sözleşmenin haksız feshedildiği ihbar öneline uyulmadığı yönündeki iddialarının, yerinde olmadığı, bu bakımdan davacının kar kaybı ve yatırım giderleri ile manevi tazminat talebinin yerinde yerinde olmadığı, görüş ve kanaatine varılmıştır.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe;
Dava; Bayilik sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği iddiasıyla haksız rekabet nedeniyle uğranılan zararın, kar mahrumiyetinin, yatırım maliyetinin ve manevi zararın tazmini ile stokta kalan ürünlerin davalıya iade edilmesi talebine ilişkindir.
Dosya kapsamından; taraflar arasında 13/10/2014 tarihinde Bayilik Sözleşmesi akdedildiği, sözleşme uyarınca davacının davalının ürünlerini münhasır yetki içermemek üzere perakende olarak pazarlanmasını üstlendiği, sözleşmenin 31/12/2014 tarihine kadar geçerli olmak üzere imzalandığı, sözleşmenin 1. Maddesi uyarınca davalı tarafından 01/01/2015 tarihinden geriye doğru 15 gün öncesinden yazılı bir bildirimde bulunmaması üzerine sözleşmenin 1 yıl için yenileneceği ve en fazla 5 yıllık süreyi kapsayacağının düzenlendiği, 17/12/2018 tarihinde davalı tarafından sözleşmenin 01/01/2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yeni bir sözleşme taslağı gönderdiği, ancak yeni sözleşmenin imzalanmadığı, davacının envanterinde bulunan traktör ve yedek parçaları iade etmek istediğini 18/01/2019 ve 05/02/2019 tarihli yazılar bildirdiği, bu yazılarda davacının bayiliği bırakmak istediğini bildirdiği, davalının … 17. Noterliğinin … yevmiye numaralı … tarihli ihtarnamesiyle sözleşmenin doğal bitiş tarihi olan 13/10/2019 tarihinde sona ereceğinin bildirildiği, davacı tarafından bu ihtarnameye verilen … Noterliğinin … yevmiye numaralı ve … tarihli cevapta, sözleşmenin davalı tarafından sona erdirildiğini, bu nedenle rekabet yasağına aykırı hareket etmediğini bildirdiği görülmüştür.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 1. maddesinde sözleşmenin süresinin yürürlük tarihinden itibaren başlamak üzere 31/12/2014 tarihine kadar olduğu, bu sürenin bitiminden 15 gün önceden yazılı olarak bir talepte bulunulmaması halinde sözleşmenin kendiliğinden 1 yıllık süre için yenileneceğini, bu yenilenme suretiyle de olsa sözleşmenin en fazla 5 yıllık süreyi kapsayacağının düzenlendiği, sözleşmenin 4.6 maddesinde davacının kendi bölgesinde kendi imkanları ile gerekli tanıtım ve reklamları yapmayı taahhüt ettiği, sözleşmenin 14.6 maddesinde sözleşmenin feshi veya herhangi bir nedenle sona ermesi halinde bayinin teşhirinde veya depo ve stoklarında bulunan satın aldığı ve ödemesini yaptığı ürünlerin geri alınmasını talep edemeyeceğinin düzenlendiği görülmüştür.
Uyuşmazlık, sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedilip feshedilmediği, haksız olarak feshedilmişse davacının haksız rekabet tazminatı, kar kaybı, markaya özgü yatırım ve harcamaların tazmini, stokta kalan malların geri alınması ve manevi tazminat taleplerinin kabul edilip edilemeyeceği hususlarına ilişkindir.
Yargılama sırasında yapılan bilirkişi incelemelerinde; davalı ve davacı yan arasında ticari bir ilişkinin mevcut olduğu 2019 yılı itibariyle karşılıklı borç alacak bakiyelerinin bulunmadığı, davalı yan tarafından davacı yana en son 28/10/2018 tarihinde KDV hariç 171.369,64 TL tutarında mal satımı gerçekleştiği, davacı yanın 08/10/2021 tarihli dilekçesinde yer alan sözleşme süresince yaptığı yatırımlar, Reel Kar Kaybı ve Gelecekte mahrum kaldığı kar yönünden davacı taraf ile yapılan görüşmeler sonucundan yapılan yatırımlara ve maliyetlere yönelik herhangi bir belge sunulamadığından, yapılan yatırımlar, reel kar kaybı ve gelecekte mahrum kalınan kar yönünden bir hesaplama yapılamadığı, 01/01/2019 İle 02/10/2019 tarihleri arasında davacının ticari defterlerine yansıyan davalıdan herhangi bir ticari mal alışı olmadığı, 17/12/2018 tarihi ile 02/10/2019 tarihi arasında taraflar arasında traktör satış bayiliğine konu olabilecek herhangi bir ticari mal alışına rastlanmadığı tespit edilmiştir.
… A.Ş tarafından mahkememize verilen müzekkere yanıtının ve ekindeki belgelerin incelenmesinde; davacının … A.Ş ile 21/06/2019 tarihinde bayilik sözleşmesi imzaladığı görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; taraflar arasında bir bayilik sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin davacıya münhasır bölge yetkisi vermediği, fesih ihbar süresine uyularak sözleşmenin feshedilmemesi halinde sözleşmenin birer yıl kendiliğinden yenileceğinin kararlaştırıldığı, sözleşmenin en fazla beş yıl yenileceği, bu sürenin sonunda sözleşmenin kendiliğinden sona ereceğinin de öngörüldüğü, davacının envanterinde bulunan traktör ve yedek parçaları iade etmek istediğini 18/01/2019 ve 05/02/2019 tarihli yazılar bildirdiği, bu yazılarda davacının bayiliği bırakmak istediğini bildirdiği, davalının … 17. Noterliğinin … yevmiye numaralı … tarihli ihtarnamesiyle sözleşmenin doğal bitiş tarihi olan 13/10/2019 tarihinde sona ereceğinin bildirildiği, taraflar arasındaki sözleşmenin sürenin dolmasıyla kendiliğinden sona erdiği, sözleşmenin haksız feshedildiği ve ihbar öneline uyulmadığı yönündeki iddiaların yerinde olmadığı, 17/12/2018 tarihi ile 02/10/2019 tarihi arasında taraflar arasında traktör satış bayiliğine konu olabilecek herhangi bir ticari mal alışına rastlanmadığının tespit edildiği, bu durumun sözleşmenin yasal süresinin dolmasından önce tarafların iradesiyle ticari ilişkinin durdurulduğunu gösterdiği, ancak ticari ilişkinin fiilen sona ermiş olmasına rağmen mail içeriklerinden davalının satış için gerekli yetki belgelerini davacıya verdiğinin anlaşıldığı, davacının bu süre içinde satın alma talebinin davalı tarafından reddedildiğine dair delil bulunmadığı anlaşılmakla sözleşme haksız olarak feshedilmediğinden davacının kar mahrumiyeti talep edemeyeceği, yine sözleşme haksız olarak feshedilmediğinden ve sözleşmenin 14.6 ile 4.6 maddesine göre davacının markaya özgü yatırım ve harcamalarını ve stokta kalan malların geri alınmasını talep edemeyeceği, davacı tarafından sözleşmenin yürürlükte bulunduğu sürede davalının bayiler arasında farklı fiyat politikaları uygulamak suretiyle haksız rekabette bulunduğunun somut delillerle ispat edilemediği, taraflar arasındaki sözleşmede de davalının bütün bayilere aynı fiyat politikası uygulayacağına ve davacıya da münhasır bir bölge tanıdığına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı, ayrıca davacının da sözleşmenin yasal sona erme tarihinden önce … A.Ş ile 21/06/2019 tarihinde bayilik sözleşmesi imzaladığı ve bu suretle başka bir firmanın bayiliğine başladığı, dolayısıyla davacının haksız rekabette bulunulduğuna ilişkin iddiasını ispat edemediğinden haksız rekabet tazminatını talep edemeyeceği, sözleşme haksız olarak feshedilmediğinden davacının manevi tazminat talep edemeyeceği sonucuna varılarak davacının tüm taleplerinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 80,70 TL’nin, peşin alınan 939,27 TL harçtan mahsubu ile fazla harç olan 858,57 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden Maddi tazminat yönünden reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca hesap olunan 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden Manevi tazminat yönünden reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca hesap olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. Maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/04/2022

Katip
E-imzalıdır.

Hakim
E-imzalıdır.