Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/193 E. 2023/778 K. 25.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/193 Esas
KARAR NO : 2023/778

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/03/2021
KARAR TARİHİ : 25/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Davalı … tarafından, keşidecisi …, aval vereni davacı müvekkiller … ve … olan, 23.06.2011 keşide tarihli, 01.11.2011 vade tarihli, 140.000 TL bedelli bonoya dayalı olarak, davacı müvekkiller … ve … hakkında … 4. İcra Müdürlüğü’nün … Esas (yenileme öncesi … Esas) sayılı icra takibi başlatıldığını, müvekkillerin, icra tehdidi altında davalı/alacaklı … ile ödeme protokolü düzenlediklerini ve icra takibine konu borç için; 19.03.2018 tarihinde 20.000 TL, 19.04.2018 tarihinde 20.000 TL, 19.04.2018 tarihinde 20.000 TL Vekalet Ücreti, 19.05.2018 tarihinde 20.000 TL, 19.05.2018 tarihinde 20.000 TL Vekalet Ücreti, 19.06.2018 tarihinde 20.000 TL, 19.07.2018 tarihinde 20.000 TL, 19.08.2018 tarihinde 20.000 TL, 19.09.2018 tarihinde 20.000 TL, 19.10.2018 tarihinde 10.000 TL olmak üzere toplam 190.000,00 TL ödeme yaptıklarını, takip konusu senedin aslında 40.000,00 TL bedelli olduğunu bilen ve icra tehdidi altında yukarıda belirtilen meblağı ödemek zorunda kalan müvekkiller, senedin bedel hanesinde tahrifat yapılarak “40.000,00” ve “Kırkbin” olarak yazılan tutarın, başlarına “1” ve “Yüz” rakamı eklenerek “140.000,00” ve “Yüzkırkbin” haline dönüştürülmüş olması nedeniyle, davalı hakkında, Resmi Evrakta Sahtecilik suçundan, … Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduklarını, … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyasında alınan 17.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda; “takip konusu senette daha önce “40.000” ve “Kırkbin” olarak yazılan tutarın, başlarına “1” ve “Yüz” rakamı eklenerek “140.000” ve “Yüzkırkbin” haline dönüştürüldüğünün tespi edildiği” belirtildiğini, davalı tarafından müvekkiller aleyhine başlatılan icra takibine konu senedin bedel hanesinde tahrifat yapıldığı bilirkişi raporuyla tespit edilmiş olduğundan, takip konusu senedin tahrifat öncesi miktar yönünden geçerli sayılması gerekeceğinden, müvekkilin takip konusu borcun 40.000,00 TL asıl alacak ve feri’leri dışındaki kısmından sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, senedin gerçek miktarı üzerinden takip yapılsaydı dosya borcunun ne kadar olması gerektiği ve müvekkiller tarafından yapılan fazla ödeme tutarı aşağıda hesaplanarak gösterildiğini, buna göre; müvekkiller tarafından 19.05.2018 tarihinde yapılan 40.000,00 TL’lik ödeme ile dosya borcu tamamen kapanmış ve yapılan 40.000,00 TL ödemenin 19.137,85 TL’si dosya borcunu aşacak şekilde fazladan ödenmiş olup, 19.05.2018 tarihinden sonra yapılan 90.000,00 TL ödeme ile birlikte toplam 109.137,85 TL fazladan ödendiğinden, bu tutarın davalıdan istirdatı gerektiğini, davalı tarafça, yapılan protokol ve ödemeye rağmen hiç ödeme yapılmamış gibi takibi devam ettirmiş ve müvekkillerin hissedarı bulunduğu taşınmazları haczettirmiş olduğunu, İcra Mahkemesinden aldığı yetki ile bu taşınmazların satış suretiyle ortaklığının giderilmesi için … Sulh Hukuk Mahkemesinde açtığı … Esas sayılı dava da halen derdest olduğunu, bu nedenlerle … 4. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibe konu senedin sahteliği sabit olduğundan ve borç tamamen itfa edildiğinden takibin tedbiren durdurulmasına, Keşidecisi …, aval vereni … ve …, lehdarı … olan, 23.06.2011 keşide, 01.11.2011 vade tarihli, 140.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak başlatılan … 4. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibinde müvekkillerin davalıya borçlu olmadığının tespitine, … 4. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibi nedeniyle yersiz olarak ödenen 109.137,85 TL’nin davalıdan istirdatına, davalı taraf takip yapmakta haksız ve kötü niyetli olduğundan, 100.000,00 TL asıl alacağın %20’si oranında tazminatın davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, 26.03.2012 tarihinde davalı müvekkil … tarafından … 4.İcra Müdürlüğü…esas sayılı dosyası ile davacı taraflara ve …’ € 140.000 ti artı 9296,58 TL işlemiş faizi olarak toplam 149.296,58 ti lik takip çıkışı ile icra takibi başlatıldığını, daha sonra dosya yenilenerek … esas sayılı numarayı aldığını, yine 26.03.2012 tarihinde davalı müvekkil … tarafından … 4,İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası ile davacıların oğlu …’ a ve …’ ün anne ve babası işmet ve …’ € 140.000 t artı 9296,58 TL de işlemiş faizi olarak toplam 149.296,58 TL’lik takip çıkışı ile İcra takibi başlatıldığını, daha sonra dosya yenilenerek… esas sayılı numarayı aldığını, İcra dosyası borçluları 2018 yılına kadar kendilerine tebligat yapılmasına ragmen hiçbir ödeme yapmadıklarını, davaya konu borca ilişkin 21.03.2018 tarihinde davacılar ve davalı arasında bir protokol yapıldığını ve ilk ödeme 19.03.2018 tarihinde yapıldığını, davacılara tebligat yapılmasaydı, icra dosyasından hiçbir işlem yapmayacaklarını, ödeme emrinde görüleceği üzere 5 gün içinde İcra Mahkemesine şikayet ve itiraz etmeleri gerektiği her iki davacıya da tebliğ edildiğini, yine tebligat parçalarından da görüleceği üzere her üç borçluya da tebligat yapılmış olup (dosya borçluları … ve …’ a 28.08.2012 tarihinde …’ e ise 29.08.2012 tarihinde) ne 5 gün içinde İcra Mahkemesine şikayet davası açtıklarını, bugüne kadar da herhangi bir menfi tespit davası açmadıklarını, yine İstirdat talepleri de protokole gore son ödeme yaptıkları tarihteki yani 19.10.2018 tarihideki son taksit dahil dikkate alındığında 1 yıllık hak düşürücü süreyi de aştıkları görüleceğini, protokol nedeniyle de borç ikrarı vardır ve son ödemeden itibaren 2.5 yıl zaman geçtiğini, yaklaşık 5 yıl önce de davacılar komşuları olan avukat … Bey’ i tuttuklarını, yine 2018 yılında savcılık şikayetini yapan avukatı …’ yu tuttuklarını, her iki avukatla da uzlaşma sağlanamadığını, şimdi de yıllar sonra huzurdaki avukatı tuttuklarını ancak menfi tespit-istirdat davalarını yeni açtıkları için hukuki bilgilerinin olmadığı ya da haberdar olmadıklarını da ileri süremezler ki 2012 yılında kendilerine tebligat yapıldığını, yaklaşık 10 yıldır da hem davalı ile hem de davalı vekili ile tarafların yüzlerce yazışmaları olduğunu, davanın davacıların öz oğlu olan ve … 4.İcra Dairesi …esas sayılı dosyada da borçlu olan …, … ve alacaklı ve huzurdaki davalı … arasındaki ticari ilişkiden dolayı doğan bir borç olup, davacı tarafta … olsaydı Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu kabul edebileceklerini ancak huzurdaki davacılar tacir olmadıkları gibi davalı ile herhangi bir ticari ilişkileri olmamıştır. 61ÜZ sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlediğinden davanın asliye ticaret mahkemesinde açılabilmesi için dava konusunun her İki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması gerektiğini, karşı taraf tacir değilse davaya bakma görevi asliye hukuk mahkemesi olduğunu, ödemelerin tamamını da ticari ilişkinin tarafı davacıların oğlu … yapmıştır ve davacılar … ‘ da olduğu için sadece aracı olduğunu, tüm görüşme ve yazışmalardan da bunu ispat edebildiklerini, davacıların kendilerinin yaptığı bir ödeme olmadığını, dolayısıyla görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğunu, bu sebeple görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacı dilekçesinde hem protokole rağmen gayrimenkullerin haczedildiğini ve satışının istendiğini hem de ödemelerin icra dosyasına bildirilmediğini ifade ederek yanlış beyanda bulunduğunu, daha 2012 yılında gayrimenkullere haciz konmuş ve 2017 yılında da satış için izaley-i şuyu davası açıldığını, borçluların yani huzurdaki davacıların ilk ödemesi 19.03.2018 tarihinde olduğunu, dosya ödemeleri yapılmış da biz haksız olarak haciz ve satış işlemlerine başlamışız gibi göstermeye çalışıldığını, tüm ödemeler de (davalı tarafa ödenen 190.000 ti) icra dosyasına bildirildiğini, davacı taraf da tahsil harcını ödeyerek kendileri de beyanda bulunabileceğini, yazılı delillere ve senede karşı senetle ve yazılı delille ispat kuralı gereğince de davanın reddi gerekmektedir ki yaklaşık 10 yıldır hiçbir şekilde itiraz etmeyip ya tutarsa diye açılan davaya itibar edilmemesi gerektiğini, çünkü 40 bin liralık borca 190 bin liralık ödeme yapılması da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, eğer borçlar 140 ar bin değil de 40 ar bin türk İirası olsaydı diğer icra dosyasında …’ ün anne ve babası diğer yani birlikte olan aynı sebepten olan dosya borcunu ödemeyip sadece 40 bin TL’sini ödeyeceklerini, tüm bu nedenlerle davanın önce görevden yada belirtilen diğer hususlardan dolayı usulden reddini bu mümkün olmadığı taktirde esastan reddini ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce … 4. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası celp edilerek mahkememiz dosyasına alındı.
Mahkememizin 02/06/2021 tarihli celse ara kararı gereği, Tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, ticari defter ve kayıtları ve dosya incelenerek davacının davalıdan takip tarihi itibariyle alacaklı olup olmadığı varsa miktarının nelerden ibaret ve ne kadar olduğu konusunda rapor alınmasına karar verilmiş olup, Bilirkişi raporunda, Dosya, davaya konu mevcut belgeler kapsamında senet üzerindeki tahrifat sebebiyle senet bedelinin 40.000 TL olarak kabulü halinde yapılan ödemeler sebebiyle fazla ödemenin 19.04.2018 son ödeme tarihi itibariyle 112.942,49 TL olduğu, icra dosyası sureti fiziken dosyada bulunmamakla tahsil harcının alacaklı davalı tarafından veya davacı tarafından ödenip ödenmediği belirlenememiş olup, davalı tarafın bu kapsamda sunacağı makbuza göre borçluya ait tahsil harcı ödemesi davacıların fazla ödemesinden düşülmesi gerekeceği ve diğer hususlardaki hukuki tavsifin Sayın Mahkemeye ait olacağı görüş ve kanaatine varıldığını bildirdiği görüldü.
Mahkememizin 26/10/2022 tarihli celsesinde Davalı tanığı …’ün beyanında, “Davalı alacaklı … (…) ile akrabalığım yoktur, kendisi ile tekstil işi yapmam nedeniyle tanışırım, davalı alacaklı … bey çeşitli kumaşlar almak için bana ve davacının oğlu …’a satın alma yetkisi verdi , biz de davalı alacaklı … adına Yurt dışından kumaş satın alıp … beye teslim ediyorduk, kumaşların ödemesini … bey bize peşin olarak yapıyordu, ben Türkiye deydim … ise …’deydi kumaşların Çinden çıkmadan önce kalite kontrolünü …’un yapması gerekiyordu, kumaş Türkiyeye gönderildiğinde anladık ki … bu kalite kontrol işlemini yapmadığını anladık, kumaşlarda bozukluklar, yağ lekeleri ve metraj gibi bir çok konuda eksiklikler bulunduğunu fark ettik, bunu sonucunda … bey bize ya kumaşı düzgün şekilde bana getirin ya da yapmış olduğum 120 bin dolar ödemeyi bana geri verin dedi, biz de bir daha kumaşı iade etme şansımız olmadığı için yani tekrar tedarik etme durumumuz olmadığı için ödemeyi iade etmeye karar verdik, bu nedenden dolayı davalı alacaklı Hadiye hem ben hem de … ayrı ayrı 140 bin TL’lik iki ayrı senet yaptık, dava konusu senetlerden biri bana göstermiş olduğunuz senettir, dava konusu bonoyu ben keşide ettim, kefil olarak gözüken … ile … …’un anne ve babasıdır, kefil olarak imzası bulunan bu kişiler benim huzurumda imza atmıştır, bana göstermiş olduğunuz protokol ve davalı alacaklı tarafından icra dosyasına bildirilen ödemeye ilişkin belge hakkında bir bilgim yoktur, dava konusu bono ile ilgili ben bir ödemede bulunmadım , kefillerin ödeme yapıp yapmadığını bilmiyorum, 120 bin dolar için neden 280 bin TL ödendiği (2011 yılı kuru dikkate alındığında) davacı vekili talebi üzerine soruldu, biz 2008 yılında 120 bin dolar borcumuz olduğuna dair davalı … ile protokol yaptık bu protokol dosyada vardır, bu protokol de yukarıda anlattığım şekilde kumaşı iade edemediğimiz için yapıldı, doların artma ihtimali gözümüzü korkuttuğu için TL üzerinden Hadi beyle anlaştık, biz 2008 yılı dolar kuruna göre TL üzerinden ödeme konusunda anlaştık, Davalı vekilinin talebi üzerine dolar kuruna göre TL üzerinden davalı …’nin indirim yapıp yapmadığı soruldu. Davalı … ödeme yapamayacağımızı anlayınca ödeme miktarında bize indirim yaptı, davacı vekili 2008 yılı Ocak ayı dolar kuruna göre 120 bin doların karşılığının 138 bin TL civarında olduğunu neden 280 bin TL ödeme yapıldığını sorması üzerine cevaben biz o günkü dolar kuruna göre anlaşma yaptık böyle bir şey yoktur, hatta borcu ödemek için davalı …’ye başka işler yapmayı da önerdik, borcumuzu ödemek için kendisinden para istedik çünkü yeni mallar alıp ödeme ihtimalimiz mevcuttu ancak Hadi bey bu teklifimizi kabul etmedi, …’la ortak bir şirketimiz vardı işler kötü gitmeye başlayınca kendisi Yurt dışına gitti, Türkiye’deki tüm alacaklılar bana karşı icra takibi yaptı, ben de resmi ortak gözüktüğümden maduriyetler yaşıyorum, ” dediği görüldü.
Mahkememizin .12/04/2023 tarihli celse ara kararı gereği, … hazır edilmeyecek ise TALEP HALİNDE bonodaki yazı, imza ve rakamların mevcut dosya kapsamında …’na ve …’a ait olup olmadığının tespiti noktasında dosyadaki belgeler ve savcılık dosyasından alınan raporlar tartışılarak rapor alınması için ATK’ya müzekkere yazılmasına karar verilmiş olup, ATK ‘nın, …, …’un başka amaçla yazmış olduğu samimi yazıları içerir mektup kartpostal vesair evrakların temin edilmesinden sonra ve mahkememizce yeni imza örnekleri alındıktan sonra rapor tanziminin mümkün olduğunu bildirdiği görüldü.
Tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda, Dava menfi tespit davası olup, davacı vekili dava dilekçesinde 23/06/2011 keşide tarihli 01/11/2011 vade tarihli, 140.000,00 TL bedelli bonoya dayanarak davalı tarafından davacının müvekkilleri hakkında … 4. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davacı müvekkillerinin icra tehdidi altında davalı alacaklıyla protokol yaptığını, protokol doğrultusunda toplam 190.000,00 TL ödeme yapıldığını, senedin esasen 40.000,00 TL’lik olduğunu, senedin başına 1 rakamı ve 100 ibaresi eklenerek senedin 140.000,00 TL’lik senede dönüştürüldüğünü belirterek asıl borçlarının 40.000,00 TL olduğunun bahisle davalıya fazla ödeme yaptıklarını, öncelikle mahkemeden borca konu senedin 40.000,00 TL bedelli olduğunun ve bu bedel dışında kalan tutarlar yönünden davacıların davalıya borçlu olmadıklarının menfi tespitin i ve davacıların fazla ödemiş oldukları miktarların geri istirdatını talep etmiştir.
Dava dosyamız içeriğinde bulunan … Cumhuriyet Başsavcılığının … esas soruşturma sayılı dosyasında davacıların müşteki konumda oldukları ve davalının şüpheli oldukları, davalı hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği, dosyada tanık olarak dinlenilen …’ün beyanında, davalı …’nin zararının karşılanması için ortağı olan … ile beraber 2 adet 140.000,00 TL’lik senet verdiklerini ve senetlerde karşılıklı olarak birbirlerinin anne babalarının kendilerine kefil olduklarını, senetlerin …’ün düzenlediğini beyan ettiği anlaşılmıştır. Davacı vekilleri mahkememize sunmuş olduğu 05/07/2021 tarihli dilekçesi ile taraflar arasında 21/03/2018 tarihinde protokol yapıldığını, protokol doğrultusunda …’ın , …’tan olan alacağına istinaden 19/03/2018 – 19/04/2018 – 19/05/2018-19/06/2018-19/07/2018-19/08/2018-19/09/2018 tarihlerinde 20.000,00 TL ve 19/10/2018 tarihinde 10.000,00 TL ödeneceği, avukatlık ücreti olarakta 19/04/2018 tarihinde 20.000,00 TL ve 19/05/2018 tarihinde 20.000,00 TL daha olarak 40.000,00 TL ödeneceğinin taraflar arasında protokol yapıldığını, davacı vekili gerek dilekçesinde, gerek dava dilekçesinde taraflar arasında protokol yapıldığını ve buna istinaden müvekkilleri tarafından davacıya ödeme yapıldığını belirtmiştir.
Tarafların üzerinde özgür iradeleri ile anlaşmış oldukları protokolü imzalamaları ile senedin 40.000,00 TL ya da 140.000,00 TL olup olmadığı hususunda ihtilaf konusu konu kalmamış olup, davacılar bu protokolde herhangi bir şerh koymadan imzaladıklarından davacıların protokol doğrultusunda ödemeyi yaptıktan 3 yıl sonra menfi tespit davası açarak, esasen bizim borcumuz 140.000,00 TL değil, 40.000,00 TL idi şeklinde dava açmalarında davacıların hukuki menfaatleri olmayıp, davacıların protokol ile davalıyla icraya konu senedin ödenmesi hususunda anlaşmış olmaları sebebiyle icraya konu senedin üzerindeki tahrifatın yapılıp yapılmadığı veya bu tahrifatın davalı tarafından mı yoksa, davacının oğlu tarafından yapılıp yapılmadığı hususunun mahkememizce önemi kalmamıştır. Zira davacılar , davalı ile protokol yaparak senedin 140.000,00 TL olduğunu kabul etmişlerdir. Bu sebeple, mahkememizce daha önce oluşturulan ara karar gereği , dosya ATK’ya gönderilmiş ve ATK’dan … ve …2nun imza ve yazı örnekleri alınarak ön raporda belirtilen belgelerin temini ile tekrar dosyanın ATK’ya gönderilmesi istenilmiş ise de, tarafların protokolde kendi iradeleri doğrultusunda icraya konu senedin 140.000,00 TL olduğu hususunda anlaşmaları sebebiyle mahkememizce senedin 140.000,00 TL olduğu ve davacıların iradeleri doğrultusunda senedin 140.000,00 TL olarak doldurulduğu anlaşılmış bu sebeple davacıların davaya konu ettiği senedin 140.000,00 TL bedelli olduğu anlaşılmakla, davacıların istirdatını talep edebileceği bir fazla ödemenin olmadığı anlaşılmış, davacıların öncelikle borçlu olmadıklarının menfi tespitine v fazladan ödedikleri tutarların istirdat olarak kendilerine ödenmesine ilişkin davalarının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 269,85-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 6.824,76-TL harçtan mahsubu ile bakiye 6.554,91‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca yapılan hesaplama neticesinde 61.945,14-TL vekalet ücretinin davacılardan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
5-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00-TL bedelin davacılardan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.25/10/2023

Katip …
E-imzalıdır.

Hakim …
E-imzalıdır.