Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/186 E. 2022/114 K. 21.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/186 Esas
KARAR NO : 2022/114

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/03/2021
KARAR TARİHİ : 21/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen 15/03/2021 tarihli dava dilekçeside; Davalı …, müvekkili …’e karşı 21/01/2002 tarihinde 70.000-Dolar bedelli senet ile … 1. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibini başlattığını, aynı gün davalının müvekkilini icra dairesine götürerek “…Ödeme emrinin tarafıma dairede tebliğine muvafakat ediyorum, takip talebindeki borca ve ferilerine müttali oldum hiçbir itirazım yoktur, tüm yasal sürelerden feragat ediyorum. Adıma kayıtlı Menkul ve gayrimenkullerin haczine muvafakat ediyorum…” beyanını tehdit ve baskı altında vermesinin sağlandığını, aynı tarihte müvekkilinin gayrimenkullerine haciz tesis etmek üzere Tapu Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazıldığını, bu icra takibini ve aynı gün süreden feragat edilerek gayrimenkullerin üzerine ivedilikle baskı ve tehditle haciz tesis edilmesi amacının faizle borç para vermeyi meslek haline getiren davalının bunun karşılığında müvekkilinden gayrimenkul teminatı istemiş olmasının olduğunu, müvekkilinin acil nakit ihtiyacı sebebiyle 70.000-Dolar bedelli teminat senedini davalıya verdiğini gayrimenkullerinin üzerine haciz tesis edilmesine rıza göstererek, çaresizlik aylık %12 faizle davalıdan paralar alındığını ve faizi ile geri ödediğini, davalının müvekkilinden aldığı 70.000Dolar bedelli senedi … 24. İcra müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasıyla icraya koyduğunu daha sonra vermiş olduğu borç paraları faiziyle geri aldığını ancak müvekkili aldığı tüm parayı aylık %12 faiz ile ödemesine rağmen, ilgili dosyanın tüm süreç boyunca işlem yapılarak aykata tutulduğunu ve halen derdest olduğunu, davalı faiz karşılığı borç para verme işiyle iştigal etmekte olup, haksız kazanç elde etmek amacıyla kötü niyetli bir şekilde baskı ve tehditle temin ettiği senedi müvekkilinden alacaklı olmamasına rağmen icraya koyduğunu, beyan ve iddiaları doğrultusunda toplanan deliller ve dinlenen tanıkların ifadesi dikkate alınarak İİK. 72 vd. Maddeleri uyarınca, Menfi tespit davamızın kabulü ile müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin tüm hüküm ve sonuçları ile ortadan kaldırılmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; Davacı vekili tarafından açılan menfi tespit davası ile … 24. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibinde borçlu olmadığı yönünde açılan davanın reddi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde tehdit ve baskı altında icra dosyasında tebligatın tebliğ alındığı ve sürelerden feragat edildiğini borçlu olmadığını bu senedin teminat senedi olduğunu beyan ettiğini, ancak menfi tespit davası açılan icra takibinin esas yılı dikkate alındığında 2002 yılı olduğu göz önüne alındığında aradan 19 yılın geçtiğinin görüleceğini, davacının kendisinden baskı ile alındığını iddia ettiği bir senede ilişkin 19 yıl sonra dava açmasının asılsız olduğunun en açık kanıtı olduğunu, davacının senedin teminat senedi olduğunu iddia ettiğini, diğer taraftan ödeme ile ilgili iddiaları ileri sürmekle zaten bu senedin teminat senedi olmadığını kendisinin de ikrar ettiğini, bunun borç senedi olduğunu ödemeye ilişkin herhangi bir belge de ibraz edilemediğini, davacının takip konusu senedin teminat senedi olduğuna ilişkin iddialarını İİK nın 169/a maddesinde belirtilen belgelerle ispatlaması gerekmekte olup, ancak davacının delilleri arasında bu anlamda bir delil bulunmadığını, davacının teminat senedi olduğunu kanunda belirtildiği şekilde resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat etmesi gerekmektedir. Davacının hak düşürücü süre içinde davasını açmadığını ve zamanaşımına uğradığını, hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının dilekçesinde bahsettiği gayrimenkullerin 3. Kişilere satışının yapıldığını ve bedelinin Yusuf Kaya vasıtası ile müvekkiline yapıldığı iddiaları gerçeği yansıtmadığını, gayrimenkullerin üzerindeki hacizlerin kaldırılması bedelini müvekkilinin aldığı sonucu doğurmayacağını, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, hak düşürücü süre ve zamanaşımı sebebiyle davanın reddine müvekkilinin heline %20’den aşağı olmamak üzere tazminatı hükmedilmesine, masraf ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
… 24.İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyası getirilmiş, yapılan incelemesinde; alacaklı … tarafından … aleyhine 20.03.2002 tanzim tarihli 20.06.2002 vade tarihli senede dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi yapıldığı, davacı … in 21/10/2002 tarihinde icra Müdürlüğüne gelerek ödeme emrinin tarafına dairede tebliğine muvafakat ettiğini, takip talebindeki borca ve fer’ilerine itiraz etmediğini, ileri de de dava konusu etmeyeceğini, tüm yasal sürelerden feragat ettiğini, adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul malların haczine muvafakat ettiğini beyan ettiği, beyanını da imzası ile tevsik ettiği görülmüştür.
Davacı … 1. İcra müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasında; borcu kabul beyanının tehdit ve baskı altında verildiğini, icra takibine konu olan 70.000-Usd lik senedin teminat senedi olduğunu, davalıdan %12 faiz ile borç para aldığını, almış olduğu tüm parayı gayrimenkullerinin satılması ve satış bedelinin davalıya verilmesi ile birlikte ödendiğini, davalının ödemeleri almasına rağmen icra dosyasına haricen tahsil bildiriminde bulunmadığını, 60.000-TL nin elden ödendiğini, … Mevki , 1439 Ada, 2 parseldeki kain taşınmazın icradan satıldığını, davalının bu satıştan ödeme aldığını, tüm bunlara rağmen kendisine teminat için verilmiş senedi takibe koyduğunu iddia etmiştir.
Davacının iddialarının ilki … 1. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki borcu kabulüne ilişkin beyanının tehdit altında alındığına ilişkin olduğundan öncelikli olarak davanın bu iddia açısından 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 37. maddesine göre, bir kimse karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK’nin 38. maddesinde belirtildiği gibi, korkutmadan (ikrah-tehdit) söz edilebilmesi için, korkutmanın sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması yani sözleşmenin korkunun yarattığı etki sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili(makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir.
Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildiriminin, 6098 sy TBK 39 maddesinde belirtilen bir yıllık süre içinde karşı tarafa ulaştırılması gerekir. Bildirimde, geçersizlik sebebi tam olarak açıklanamasa dahi, sözleşmeden dönüldüğü, sözleşmeyle bağlı kalınmayacağı, sözleşmenin feshedildiği, sözleşmenin iptal edildiği gibi açıklamaları mutlaka içermelidir. Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildirimi, sözleşmeyi kesin olarak geçersiz hale getiren bozucu yenilik doğurucu “inşai” bir haktır (Eraslan Özkaya, Yanılma, Aldatma Korkutma Davaları, sf, 436-437). Bu niteliği itibariyle de şarta bağlı tutulamaz ve bu bildirimden dönülemez. İrade açıklaması, karşı tarafın hakimiyet alanına ulaştığı anda istenen sonucu kendiliğinden doğurmaya yeterlidir. Ayrıca bir iptal davası açmaya, dolayısıyla iptali dava yoluyla ileri sürmeye gerek yoktur ( Prof. Dr. Fikret Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Baskı. 412 vd. Sayfalar).
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 11.07.2012 tarih ve 2012/6338 Esas, 2012/11554 Karar sayılı Kararında da “BK 31. madde hükmü uyarınca ikrah ile akit yapmak zorunda kalan kişi, iptal hakkını bir yıllık hak düşürücü süre içinde kullanmak zorunda olup, bu beyanın bir yıllık hak düşürücü süre dolmadan karşı tarafın hakimiyet alanına ulaşması gerekir. İptal beyanının bir şekle tâbi olduğu konusunda kanunda açık bir hüküm bulunmadığından, hukuki niteliği itibariyle bozucu yenilik doğuran bu hakkın kullanılmasının dava açma gibi belirli bir usulde ileri sürülmesi zorunlu değildir.” görüşü kabul edilmiştir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre hata, hile, ikrah her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildirimi (iptal hakkı), irade bozukluğunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. (1.Hukuk Dairesinin 2014/11612E, 2014/ 14462K, 18.9.2014 tarihli-, 2013/21405E, 2014/50K, 13.1.2014 t.li, 2016/11701E, 22.12.2016 t.li, 2003/52E, 2003/762 K, 22.1.2003 t.li v.d.birçok karar)
Kabul edilmelidir ki, TBK’nın 39. (BK’nın 31.) maddesindeki sürenin işlemeye başlamasında, iradeyi sakatlayan nedenin (korkutma) önem derecesi ancak iradesi sakatlanan kimse tarafından doğru şekilde takdir edilebilir. Olaya bu açıdan bakıldığında ikrahın (korkutmanın) önemini yitirdiği an, iradesi sakatlanan kişi için korkunun silindiği, diğer bir deyişle korkutan kişi ya da kişilerin yarattığı korkutmadan kaynaklanan zarar görebilme yönündeki endişenin ortadan kalktığı, kendisini psikolojik açıdan güven içerisinde hissettiği andır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde davanın yasal süresi içerisinde açılıp-açılmadığının irdelenmesinde: 6098 sayılı Yasanın 39. maddesindeki, (…nun 31.maddesindeki) sürenin hesabında davacının borcu kabul tarihi olan 21/10/2002 tarihi esas alınması gerekmektedir. İradeyi sakatlayan nedenin (korkutma) önem derecesi, ancak iradesi sakatlanan kimse tarafından doğru olarak takdir olunabilir. Olaya bu açıdan bakıldığında ikrahın önemini yitirdiği an, iradesi sakatlanan için, korkunun silindiği, diğer bir deyişle korkutan kişi ve korkutmanın mahiyetine göre zarar görebileceği yönündeki endişenin ortadan kalktığı, kendisini psikolojik açıdan güven içerisinde hissettiği andır. Davacı aleyhine 21/10/2002 tarihinde icra takibine girişildiği, bunun üzerine davacı tarafından 21/10/2002 tarihinde icra dairesinde borcun kabul edildiği, senet nedeniyle borçlu bulunmadığının tespiti davasının ise 21/02/2021 tarihinde açıldığı, aradan geçen yaklaşık 19 senede davacının tehdit edildiğine yönelik her hangi bir girişimde bulunmadığı, dava tarihine kadar olan süre zarfında sürekli korkutma yaşandığının kabul edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının davanın açıldığı tarihten önce tehlikeden uzaklaştığı sonucuna varılması gerektiği, BK’nun 31. maddesi gereğince korkutma sonucunda sözleşme yapan tarafın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde sözleşme ile bağlı olmadığını, davalı yana usulüne uygun olarak bildirmediğinden ve bu süre de geçmiş olduğu anlaşıldığından TBK’nun 39. Maddesi gereğince davacının tehdit sebebi ile borcu kabul ettiği iddiasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı davalıdan aldığı borç karşılığında icra takibine konu edilen senedi teminat olarak verdiğini, almış olduğu borcu ödediğini iddia etmiş ancak yazılı herhangi bir belgeyi delil olarak Mahkemeye ibraz edememiştir. Teminat senedi ve ödeme iddiasının yazılı delille ispat edilmesi gerekmektedir. Senedin teminat senedi olarak verildiğine dair davacı tarafça yazılı bir delil dosyaya sunulmamıştır. Menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak alacaklıdadır. Kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu ispat etmekle yükümlüdür.
Kambiyo senedi uyarınca açılan menfi tespit davasında ispat külfetinin davacı borçluda bulunduğu, takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerektiği, davacının öncelikle bu iddiasını HMK’nun 201. maddesi uyarınca yazılı delille veya diğer kesin delillerle ispatlaması gerektiği, davacı vekilince takip ve davanın konusunu senedin teminat için verildiğini ispata yarar bu neviden delil sunmadığı gibi dava dilekçesinde de açıkça yemin deliline de dayanılmadığı, bu iddianın ispat edilemediği, her ne kadar davacı hacizli gayrimenkullerinin satıldığını, bedelinin davacıya ödendiğini iddia etmiş isede; İcra dosyasının yapılan incelemesinde, davacının taşınmazlarının elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, İİK 121. Maddesine göre işlem yapılması gerektiği bu nedenle kıymet takdiri yapılamadığı, yine davacıya ait … ili, … ilçesi … mahallesindeki 1 parselde kayıtlı taşınmazın elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, İİK 121. Maddesi uyarınca işlem yapılması gerektiği, 2 nolu parselin davacı adına kayıtlı olmadığı, Maliye Hazinesi adına kayıtlı olduğu, Taşpınar Mahallesindeki parselinde davacı adına kayıtlı olmadığı, bu nedenle satış işlemlerinin gerçekleşemediği, 27/08/2020 tarihli kapak hesabında davacının halen 710.148,45-TL davalıya borçlu olduğu tespit edilmiş olup, davacı tarafından haricen ödenen bedellere ilişkin yazılı belge sunulmadığı gibi yemin deliline de dayanılmadığından davacının ödeme iddiasını ve senedin teminat senedi olduğu iddiasını ispat edemediği anlaşıldığından davacının davasının reddine, İİK 72/4 maddesi uyarınca dosyada verilmiş bulunan bir ihtiyati tedbir kararı bulunmadığından davalının %20 tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davacının davasının Reddine,
2-Davalının %20 tazminat talebinin Reddine,
3-Harçlar yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 80,70-TL’nin, peşin alınan 853,88-TL harç ile 8.220,00-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 9.073,88‬-TL harçtan mahsubu ile fazla harç olan 8.993,1‬8-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 43.518,05-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341.maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 21/02/2022

Başkan …
E-imzalıdır.
Üye …
E-imzalıdır.
Üye …
E-imzalıdır.
Katip …
E-imzalıdır.

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.