Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/145 E. 2021/330 K. 20.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/145 Esas
KARAR NO : 2021/330

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 08/10/2007
KARAR TARİHİ : 20/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 22/02/2007 tarihine kadar dava dışı … A.Ş.’nin hakim ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu bu tarihte hisselerini satıp devrettiğini ve aynı tarihte davalıya noterden ihtar göndererek hisse devrinin bildirildiğini, hisse devrinden önce 09/09/2005 tarihinde davalı banka ile … A.Ş. arasında kredi sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmenin süresinin 18 ay olup, 09/03/2007 tarihinde bu sürenin dolduğunu, bu tarihten sonra kredi ilişkisinin son bulduğunu, sözleşmeye dayanan ferdi taşıt kredilerinin teminatı olarak 700.000,00 TL miktarlı bononun düzenlendiğini, bonoda sadece tanzim tarihi bulunduğunu, vadesiz ve görüldüğünde ödenecek şekliyle davacı tarafından keşide edilen ve dava dışı … A.Ş. cirosuyla davalıya verilen senedin karşılıksız kaldığını, buna rağmen senede dayalı olarak … 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasında ihtiyati haciz kararı alınıp, bu kararın … 2. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında işleme konulduğunu, senedin vadesiz tanzim edildiğini, buna göre görüldüğünde ödenecek bono olup 1 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu belirterek, icra takibine konu senedin 18 ay vadeli, 09/09/2005 tanzim tarihli ve kredi ilişkisine teminat olarak düzenlendiği ve kredi borcunun 09/03/2007 tarihinde sona ermesiyle müvekkilinin bankaya borçlu olmadığının tespitine takibin iptaline, takibe dayanak senedin zaman aşımına uğraması nedeniyle iptaline ve davalının icra dosyasındaki alacağın % 40 ı oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın … ile imzalanan kredi sözleşmesine istinaden kredinin kullandırıldığını, bu kredinin araç kredisi olduğunu, davacının bu borcun teminatı olarak 700.000,00 TL bedelli, 9/9/-2005 düzenleme tarihli, keşidecisinin …A.Ş. kefilinin davacı olduğu senedin ihtiyati haciz kararı alınap … 2. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyası ile takibe konduğunu, davacının hala bankaya borçlu olduğunu, senedin vade tarihinin tedavüle çıkarılmadan önce yazılmasının mümkün bulunduğu, vadenin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu hususunun ancak yazılı delil ile ispatlanabileceğini, bankanın icra takibinin haklı olduğunu belirterek, haksız davanın reddini ve alacağın % 40 ı oranındaki tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini savunmuştur.
… 2.İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyası incelendiğinde, davalı bankanın genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının ödenmemesi nedeniyle teminat olarak verilen keşidecisinin dava dışı …A.Ş., kefilinin davacı olup, dava dışı … A.Ş. lehine düzenlenen, 09/09/2005 düzenleme tarihli, 700.000,00 TL bedelli bononun 186.000,00 TL asıl alacak faiz ve masraflarla birlikte toplam 191.814,03 lık kısmının tahsili amacıyla davacı ve dava dışı … AŞ ile … ye karşı kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapıldığı ve takibin kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Mahkememizin 2007/766 Esas 2010/625 Karar sayılı 08/11/2010 tarihli kararı ile davanın menfi tespit davası olması nedeniyle , dava tarihi itibariyle borç miktarının belirlenmesinin zorunlu olduğu ve raporda belirtildiği şekilde dava tarihi itibariyle banka alacağının 192.523,07 tl asıl faiz ve ferileriyle birlikte toplam 221.884,75 TL olarak tespit edildiği, dava dışı asıl borçlunun dava tarihinden sonra bankaya toplamda 156.732,76 TL ödeme yaptığı anlaşılsa da bu ödemenin infazda nazara alınması gerektiği ayrıca icra dosyasına 3.618 TL miktarında yapılan ödemenin de infaz sırasında değerlendirilmesi gerektiği, asıl borçlu şirket ile davalı arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine müteselsil kefil sıfatıyla imza atan davacının dava tarihi itibariyle kefalet limiti sınırları içinde olan 221.884.75 TL miktarında borcunun bulunduğu bu nedenle davacının kredi borcunun ödenmiş olması ve borca mahsup edilmek üzere verilen senedin zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle bankaya borçlu olmadığının tespitine yönelik açtığı bu davanın yasal dayanağının bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyamız mahkememizce verilen 2007/66 Esas 2010/625 Karar sayılı 08/11/2010 tarihli karar doğrultusunda davalı vekili tarafından temyiz itirazları üzerine Yargıtay Temyiz yoluna başvurulmuş olup, Yargıtay 19. Hukuk dairesinin 2011/5577 Esas 2011/14887 Karar nolu ilamı ile “…Davalı banka ile fer’i müdahil asıl borçlu … AŞ. arasında 24.12.2007 tarihli dava konusu krediye ilişkin protokol yapılmıştır. Bu protokol ile kredi borcunun belirli vadelerle taksitler halinde 24.12.2007 tarihi ile 25.06.2008 tarihleri arasında ödenmesi kararlaştırılmıştır. Hal böyle olunca, asıl borçlu şirket ile 24.12.2007 tarihinde yapılan bu protokolün hükümlerinin kefaletin fer’i niteliği itibariyle kefilin borcunun asıl borca bağımlı olduğundan kefil davacıya da uyarlanması gerekeceği gözetilmeden mahkemece yazılı biçimde ve yanılgılı gerekçelerle hüküm kurulması doğru görülmemiştir. hükmün davacı (davacı yanında katılan fer’i müdahil) yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin (davacı yanında katılan fer’i müdahil vekilinin de)öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 825.00.-TL. duruşma vekalet ücretinin davalı bankadan alınarak davacıya ödenmesine…” dair karar verilmiş olup, dosyanın mahkememizin 2014/198 esas sayılı numarasına kaydı yapılmış ve bozma ilamına uyularak açık yargılamaya devam olunmuştur.
Dosyamız mahkememizce verilen 2014/198 Esas 2015/666 Karar sayılı 14/10/2015 tarihli karar doğrultusunda davalı vekili tarafından temyiz itirazları üzerine Yargıtay Temyiz yoluna başvurulmuş olup, Yargıtay 19. Hukuk dairesinin 2016/14380 Esas 2018/1971 Karar nolu ilamı ile “…Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalı vekilinin yerinde olmayan aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. Dava, menfi tespit isteğine ilişkindir. Menfi tespit davalarında hukuki durum davanın açıldığı tarih itibariyle değerlendirilir. Hükme esas alınan protokol dava tarihinden sonra düzenlenmiş ve protokol uyarınca ödemeler borçlu tarafından yerine getirilmesi nedeniyle borç sona ermiştir. Mahkemenin bu yöndeki kabulü yerindedir. Ancak dava tarihinden sonra dava konusuz kaldığından konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, kararın BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine…” karar verilmiş olup, dosyanın mahkememizin 2018/825 Esas numarasına kaydı yapılmış ve bozma ilamına uyularak açık yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememiz kararının davalı vekilinin 04/04/2019 havale tarihli dilekçesi temyiz etmesi üzerine dosya Yargıtay 11. Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/4806 esas 2020/5210 karar sayılı 19/11/2020 tarihli bozma ilamında; “Konusuz kalma nedeniyle esas hakkında karar verilmeyen hükümlerde yargılama gideri dava tarihindeki haklılık durumuna göre gözetilir. Somut uyuşmazlıkta dava tarihi itibariyle davacının imzasını havi kambiyo senedinin dayanağını teşkil eden asıl borç ilişkisinde davalı alacağının halen devam ettiği ve dava tarihinden sonra, davacı yanında fer’i müdahil … A.Ş. tarafından yapılan ödeme nedeniyle davanın konusuz kaldığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumdan davalının dava tarihi itibarıyla haklı olduğu gözetilerek yargılama harç ve giderlerinden davacının sorumlu tutulması gerekirken hatalı değerlendirme ile davalı aleyhine hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA,” şeklinde görüş bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava, menfi tespit isteğine ilişkindir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/4806 esas 2020/5210 karar sayılı 19/11/2020 tarihli bozma ilamı ışığı altında yapılan değerlendirmede, somut uyuşmazlıkta dava tarihi itibariyle davacının imzasını havi kambiyo senedinin dayanağını teşkil eden asıl borç ilişkisinde davalı alacağının halen devam ettiği ve dava tarihinden sonra davacı yanında fer’i müdahil … A.Ş. tarafından yapılan ödeme nedeniyle davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına ve davalının dava tarihi itibarıyla haklı olduğu gözetilerek yargılama harç ve giderlerinden davacının sorumlu tutulması gerekeceğinden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın konusuz kalması nedeniyle ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 2.227,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.168,20 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan; posta, tebligat, müzekkere ve temyiz masraflarından oluşan toplam 250,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca hesap olunan 19.625,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK. 341. maddesi uyarınca Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi. 20/04/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”