Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/719 E. 2022/600 K. 27.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:… Esas
KARAR NO:2022/600

DAVA:Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:07/12/2020
KARAR TARİHİ:27/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 07/12/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ile davalı şirketlerin 06.11.2015 tarihi itibariyle başlayan Bayilik Sözleşmesini imzaladığını, müvekkilin imzalanan sözleşme gereği, … bayi kodu ile … olarak ” … Mah. … Cad. No:74/G …/…” adresinde bayilik faaliyetine başladığını, davalı şirketlerin, … 6. Noterliği’nin 01/10/2018 tarihli ve … yevmiye numaralı fesih ihtarnamesi ile müvekkil ile davalı şirketler arasındaki sözleşmeyi feshettiğini müvekkile bildirdiğini, söz konusu fesih ihtarnamesi ile birlikte müvekkilin bayiliği iptal edildiğini, müvekkilin sözleşme süresi boyunca elinden gelenin fazlasını yaptığını, ciddi satış rakamları yakaladığını, davalı şirketleri sözleşme süresi içerisinde yüksek müşteri memnuniyeti içinde temsil ettiğini, buna rağmen sözleşme süresi içerisinde mobbinge sebebiyet veren çeşitli davranış şekilleriyle karşılaştığını, maddi ve manevi olarak oldukça yıprandığını, müvekkilin, … ile 2000 yılının Nisan ayında …’nın … ilçesinde bayi olarak çalışmaya başladığını, müvekkilin aynı zamanda o yıllarda bilgisayar satış ve teknik servis olarak da hizmet vermekte olmasına rağmen o yıllarda … yöneticilerinin bilgisayar satışı ve teknik servisi hizmeti vermemeleri konusunda yapmış oldukları baskılar sebebiyle müvekkilin bilgisayar satışı ve teknik servisi hizmetine son verdiğini, devam eden yıllarda da çeşitli gerekçelerle … yöneticileri tarafından baskıların devam ettiğini, baskılar nedeniyle verilen yanlış kararlar neticesinde bayiliklerin zarara uğratıldığını, müvekkilin bilgisayar satışı ve teknik servisi hizmetine son verdikten 3-4 yıl sonra yönetim değişince … yönetimi tekrar bilgisayar satış noktalarına … bayiliği vermeye başladığını, müvekkilin hiçbir gerekçe olmadan sırf yapılan baskı sebebiyle yıllarca faaliyet gösterdiği bilgisayar satışı ve teknik servis hizmetini sonlandırarak zarara uğratıldığını, müvekkilin, 2000-2015 yılları arasında …’da …’a bağlı olarak farklı segmentlerde bayii olarak hizmet vermeye devam ettiğini, 2015 yılında o yılın bölge müdürü olan …in müvekkile yönelik deneyimli bir bayii olduğunu yeni yapılanmada deneyimli bayilere ihtiyaçları olacağını ve bu yüzden müvekkilin bayisini …’nın merkezinde … ana bayii (…) olarak devam ettirmek istediklerini bu sebeple de …’da ki bayiiliği iptal edeceklerini müvekkile iletmesinin ardından müvekkil yapılan teklifi değerlendirerek …’da yatırım yapmaya karar verdiğini, bunun üzerine müvekkilin, bölge müdürü …’in özellikle tutulmasını istediği “… Mah. … Cad. 74/G” adresinde bulunan ve o dönemde künefeci olarak faaliyet gösteren işyeri sahibiyle görüşerek bölge müdürünün bilgisi dahilinde hava parası ödenmek koşuluyla dükkanı boşaltma konusunda anlaştıklarını, … Ana Bayii olarak hizmet vermesi için gerekli tadilatlar yapıldıktan sonra 6 Kasım 2015 tarihinde açılış yaparak … ana bayiisi (…) olarak hizmet vermeye başladığını, müvekkilin başarılı bir şekilde işini ifa ederken davalı şirketlerin yıldırma politikaları baş göstermeye başladığını, sahte froud çıkartmak, bayi toplantısına çağırmamak, yakın mesafeye yeni bir alt bayi verip aynı dönem hedeflerini ciddi oranda yükseltmek, müvekkilin onayı alınmadan personellerle gizli görüşmeler yaparak mağaza müdürü atamaya çalışmak gibi davranışlar yıldırma politikaların sadece bir kaçı olduğunu, müvekkilin tüm bu yıldırma politikalarına rağmen başarılı olmaya devam ettiğini, yıldırma politikalarına karşı çözüm bulmaya çalıştıklarını, fakat … yönetimi gösterdiği tutumuyla ne kadar çözümden uzak olduğunu ve müvekkile uygulanan mobbingi hiç önemsemediğini gösterdiğini, davalı şirketlerin yapılanlara sessiz kaldığı gibi, haksız ve hukuka aykırı bir şekilde sözleşmenin bitimine 1 ay kala noterden çektikleri ihtarname ile müvekkil ile aralarındaki sözleşmeyi feshettiklerini, müvekkilin bayi ekranlarını kapattıklarını, Mobbingin her şekilde müvekkile uygulanmaya devam ettiğini, davalı şirketlerin müvekkile yaptıkları mobbing yetmezmiş gibi haksız ve hukuka aykırı bir şekilde sözleşmeyi sonlandırarak da müvekkilin her türlü ticaret hayatını bitirdiklerini, davalı şirketler tarafından yapılan tek taraflı fesih, haksız fesih olup tazminat yükümlülüğünden kurtulma amacıyla yapıldığını, davalı şirketlerin fesih gerekçesi kesinlikle sözleşme süresinin sona ermesi değil, yüksek performanslı bayii sahibine sözleşmenin son gününe kadar yaşattıkları maddi ve manevi yıkımlardan sonuç alamadıklarını, davalı şirketlerin tek amacı TTK acente hükümleri uyarınca faaliyette bulunan bayiyi zarara uğratmak ve bu şekilde sözleşmeyi tek taraflı feshetmek için uğraştıklarını, tüm bu yaşananlardan dolayı, müvekkilin maddi ve manevi olarak çok yıprandığını müvekkilin sözleşmesinin feshedilmesi üzerine … Ceosu ve … Bölge Müdürü ile görüşmeler yaptığını, ilgili kişilerin tek cevabının müvekkilin oldukça haklı olduğu ama yapılabilecek bir şeyin olmadığı olduğunu, müvekkilin, davalılara güvenerek, bölge müdürünün yönlendirmesi ile 5 yıllık kira sözleşmesi yaptığını, bu nedenle davalıların sözleşmenin fesih nedeni olarak gösterdikleri sözleşmenin 2+1 maddesine göre bayinin kapatılmasının gerekçesinin gerçeği yansıtmadığını, davalı tarafın güvence vermesi ile müvekkil 5 yıllık kira sözleşmesi imzaladığını, yine bayinin bulunduğu yerdeki kiracıya, yüksek miktarda sözleşme fesih bedeli ödediğini, bayinin kapatılma nedeni olarak, bayinin bulunduğu lokasyonun 4. Ticari bölgede olması müvekkile şifahen söylendiğini, müvekkilin, 1. Ticari bölgede yer göstermeleri halinde taşınabileceğini söylemesine rağmen geri adım atılamayacağı söylenerek kötü niyetli bir şekilde bayii kapatıldığını, oysa müvekkilin iş potansiyeli olarak oldukça iyi bir durumda iken kapatma işlemi gerçekleştiğini, müvekkil ile davalı şirketler arasında imzalanan “Bayilik Sözleşmesi” Türk Borçlar Kanunu’nda tanımlandığı şekilde “aşırı yararlanma” hükümlerine sahip olduğunu, imzalanan “Bayilik Sözleşmesi” tek suret düzenlendiğini, sözleşmenin bayi adayı ile hiçbir şekilde iştişare edilmeden tüm yükümlülüğü bayiye yükleyen TBK 28/1-2 maddesinde tanımlandığı şekilde “aşırı yararlanma” şeklinde kurulmuş bir sözleşmedir ki sözleşme aslı ya da bir sureti müvekkile verilmediğini, sözleşme kurulduktan sonra ki aşamada da sözleşmenin tüm hükümlerinin sadece davalı lehine bayi aleyhine hükümler içerdiği ortaya çıktığını, sözleşme imzalama aşamasında müvekkil talep etmesine rağmen sözleşme imzalatılmış fakat okutulmadığını, davalı şirketlerin bayilik sözleşmesini feshetmesi nedeniyle müvekkil maddi olarak da zarara uğradığını, müvekkilin, “… Mah. … Cad. 74/G”adresindeki işyerini hava parası karşılığında 5 yıllığına kiraladığını, kira kontratının 5 yıllığına imzalanmasına rağmen 1 Ekim 2018 tarihinde müvekkilin bayiilik sözleşmesi haksız bir şekilde davalı şirketlerce sonlandırıldığını, müvekkilin hava parasının üzerine birde kira sözleşmesini tek taraflı olarak 2. Yılın sonunda feshetmek zorunda kalması nedeniyle mülk sahibinin başlattığı icra takibi sonrası 4 aylık kira bedelini ödemek zorunda kaldığını, 5.000 TL hak ediş ücreti ve ek kazançların da müvekkile ödenmediğini, davalı şirketlerin, … adı altında müvekkilin hakediş ve ek kazançlarından kesinti yapıldığını, müvekkilden inşaat ve tadilat nedeniyle kesilen miktarında hesaplanacak olan tazminat ile birlikte müvekkile ödenmesi gerektiğini, müvekkil bayiyi sözleşme uyarınca aktif olarak çalıştırmaya başlamadan önce bayinin tadilatı amacıyla tadilat yaptırdığını, ilgili sözleşmenin işyeri ve dekorasyon başlıklı 8. Maddesi uyarınca bu maddi külfeti sözleşme süresince üstlenen bayinin sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle yapmış olduğu tadilat ve dekorasyon masraflarını da davalıdan talep etme hakkı doğduğunu, davalı şirketlerin söz konusu sözleşme nedeniyle elinde bulundurduğu teminat mektubunun haksız tahsil yoluna gitme ihtimali olduğunu, bu nedenle tedbiren teminat mektubunun mahkemece muhafaza altına alınması gerektiğini, müvekkile bayilik vermek için davalı şirketlerle imzalanan ilgili sözleşme uyarınca müvekkil tarafından 110.000,00TL bedelli teminat mektubu verildiğini, davalı şirketlerin sözleşmeyi feshetmesine rağmen hala iade edilmeyen teminat mektubunun mahkemenizce muhafaza altına alınmasını, TTK Hükümleri uyarınca müvekkil 2000 yılından itibaren davalı şirketlerle ticari ilişki içerisinde olduğunu, müvekkilin o tarihte sözleşmenin feshedildiği tarihe kadar gösterdiği yüksek performans sayesinde davalı şirketlere belli bir müşteri çevresi kazandırdığını, bayilik sözleşmesi ile kurulan ve sözleşmenin tamamında aşırı yararlanma bulunan sözleşmesinin haksız feshi ile haksız fesih öncesi ve sonrası müvekkilin uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini amacıyla iş bu davanın açılması zorunluluğu doğduğunu, … Arabuluculuk Bürosunun 2020/… Arabuluculuk Büro No, 2020/… Arabuluculuk nolu dosyası üzerinden yapmış olduğumuz başvurunun da sonuçsuz kaldığını, alacağın miktarı ortalama ciro, yapılan ödemeler ve kar marjı da çıkartılarak muhasebe kayıtlarının bilirkişi marifetiyle tam olarak tespit edilmek suretiyle sözleşme süresince müvekkilin uğradığı maddi kaybın, dükkan tadilatı yapılırken müvekkilden kesilen inşaat ve dekorasyon maliyetlerinin, müvekkilin fazla hak ediş ve ek kazançlarının, prim alacaklarının, portföy tazminatının ve … ücretinin, sözleşmenin haksız olarak tek taraflı feshedildiği tarihten sözleşmenin bitim tarihine kadar müvekkilin uğradığı kazanç kayıplarının müvekkile ödenmesi gerektiğini, bu nedenle davalılarca kötü niyetli olarak kullanılmaması için müvekkile iade edilmeyen 110.000,00 TL bedelindeki teminat mektubunun ihtiyati tedbir olarak dava sonuna kadar mahkemece tedbir konulmasına, dava sonunda müvekkile iadesine, sözleşmenin haksız feshi ve sözleşme süresince maruz kaldığı baskılar nedeniyle müvekkilin yaşadığı üzüntünün bir nebze olsun hafifletilmesi amacıyla 50.000.TL manevi tazminatın, Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla müvekkile ait hak ediş ve ek kazanç alacakları için şimdilik 5.000 TL’nin, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle sözleşmenin fesih tarihinden itibaren hesaplanacak olan aylık ortalama kazanç kaybı, Muhasebe kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelendikten sonra tam olarak tespit edilmek suretiyle sözleşme süresince müvekkilin uğradığı maddi kaybı, Bilirkişi raporu ile tespit edilecek olan ve müvekkilden haksız olarak kesilip iade edilmeyen inşaat/tadilat dekorasyon giderleri, Müvekkilin davalılara kazandırdığı portföy nedeniyle mahkemece hesaplanacak portföy tazminatı, Müvekkile ödenmeyen prim alacakları, Müvekkilin kira sözleşmesinden kaynaklanan ve kiralananda bulunan kiracının kira sözleşmesini feshetmesi için yapmış olduğu masraflardan dolayı uğradığı zararlardan kaynaklanan alacakları, Müvekkilden haksız olarak kesilen fakat müvekkile ödenmeyen … alacakları olmak üzere belirtilen alacak kalemlerinin hesaplanarak bu alacaklarımıza ilişkin fazlaya ilişkin dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000.TL’nin, dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı şirketlerden tahsiline, her türlü yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin 19/01/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketlerin, … A.Ş. (“…”), … A.Ş. (“…”) ve … Hizmetleri A.Ş. (“… Mobil”) (eski unvan … İletişim Hizmetler A.Ş.) ile davacı bayi … arasında 06.11.2015 tarihinde Bayilik Sözleşmesi (“Sözleşme”) imzalandığını ve davacı … bayi koduyla … olarak faaliyete başladığını, sözleşme kapsamında, müvekkil şirketler tarafından davacıya, bildirilen ve/veya izin verilen ürün ve hizmetlerin, Bayi tarafından şirketlerin belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde “…”, “…”, “… Mobil” markaları altında müşteriler/abonelere sunulması, satış ve pazarlamasının yapılması hakkı verildiğini, davacının müvekkil şirketler ile 06.11.2015 tarihinde imzalamış olduğu bayilik sözleşmesi; … 6. Noterliği aracılığıyla keşide edilen 01.10.2018 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname ile Sözleşme’nin 4.2. maddesi; “İşbu Sözleşme’nin süresi, Sözleşme’nin imza edildiği tarihten itibaren 2 (iki) yıldır. Sözleşme süresi, Taraflar’dan herhangi birinin Sözleşme süresinin sona ermesinden 1 (bir) ay önce yazılı bildirimde bulunmadığı taktirde, bir yıl uzamış sayılacaktır.” hükmü uyarınca sözleşme bitiş tarihinden bir ay önceden yazılı bildirimde bulunma yükümlülüğü yerine getirilerek 06.11.2018 tarihi itibariyle … kodlu bayilik ilişkisi sona erdirildiğini, davacı tarafın ise, 25.11.2020 tarihli dava dilekçesiyle yapılan feshin haksız fesih olduğundan bahisle huzurdaki davayı ikame ettiğini, davacının, dava konusu alacak iddialarına ilişkin olarak 25.11.2020 tarihli dava dilekçesinin sonuç ve talep kısmının D başlığı altında; aylık ortalama kazanç kaybı, muhasebe kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelendikten sonra tam olarak tespit edilmek suretiyle sözleşme süresince müvekkilin uğradığı maddi kaybı, inşaat/tadilat dekorasyon gideri, portföy tazminatı, prim alacakları, kira sözleşmesinden kaynaklanan ve kiralananda bulunan kiracının kira sözleşmesini feshetmesi için yapmış olduğu masraflardan dolayı uğradığı zararlardan kaynaklanan alacaklar ve … alacakları olmak üzere toplamda 10.000,00-TL bedel talep edildiğini, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü taleplerinden hangi alacak kalemi için ne kadar meblağ talep ettiği anlaşılamadığını, bu nedenle 25.11.2020 tarihli dava dilekçesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 119. Maddesi altında düzenlenen dava dilekçesinin içeriği hükmüne açıkça aykırılık teşkil ettiğini, 25.11.2020 tarihli dava dilekçesinde taleplerin somutlaştırılması gerektiğini, ayrıca yine 25.11.2020 tarihli dava dilekçesi incelendiği zaman davacı taraf talepleri arasında “Muhasebe kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelendikten sonra tam olarak tespit edilmek suretiyle sözleşme süresince müvekkilin uğradığı maddi kaybı” şeklinde bir talepte bulunduğunu, yalnızca bu talepten dahi davacı tarafın huzurdaki davayla taleplerinin soyutluğu anlaşıldığını, sözleşme süresince kendisinin uğradığı maddi kayıp ile anlatılmak ve tam olarak talep edilmek istenenin ne olduğu tarafımızca anlaşılamadığını, davacı yanın 25.11.2020 tarihli dava dilekçesinin Sonuç ve Talep başlıklı bölümünün A. Başlığı altında 110.000,00-TL değerindeki teminat mektubunun iadesini talep etmiş olmasına rağmen, bu miktarı dava değeri olarak göstermediğini, harca esas değer olarak teminat mektuplarının haricindeki toplam talep miktarını gösterdiğini, ancak, teminat mektuplarının iadesinin talep edildiği davalarda teminat mektuplarının miktarları üzerinde nispi harç ödenmesi gerekmekte olduğunu, eksikliğin davacı tarafından giderilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki Sözleşme’nin 4.2. maddesi uyarınca 1 ay önceden yazılı bildirimde bulunarak Sözleşme’yi feshetme hakkı sözleşme uyarınca her iki tarafa da verilmiş olduğunu, müvekkil Şirketler Sözleşme’den kaynaklı hakkını kullanarak Sözleşme’yi feshettiklerini, dolayısıyla somut olay açısından haksız fesihten bahsedilemeyeceğini, müvekkil şirketlerce yapılan fesih taraflar arasındaki Sözleşmenin 4.2. maddesine uygun olarak ve süresinde yapıldığını, niteliği itibariyle taraflar arasındaki sözleşme belirli süreli bayilik sözleşmesi olduğunu, belirli süreli bayilik sözleşmesinde sözleşmenin feshedilmesinde sözleşmede belirlenen kuralların geçerli olacağı ve sözleşme süresinin yenilenmemesi şeklinde sona erdirilmesinin haksız fesih olarak kabul edilemeyeceği birçok İlk Derece Mahkemesi ve Yargıtay kararına da konu olduğunu, bu kapsamda, Müvekkil şirketlere karşı, … 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/… Esas ve 2019/… Karar sayılı ilamında sözleşme süresinin yenilenmeyerek, bildirimde bulunmak kaydıyla sona erdirilmesi iradesinin kullanılmasını, sözleşmeye uygun olduğunun kabul edildiğini, davanın reddine hükmedildiğini, bu sebeplerle somut uyuşmazlık bakımından müvekkil şirketlerce yapıldığını, herhangi bir haksız veya sözleşme hükümlerine aykırı fesih mevcut olmadığından davacının sözleşmenin haksız feshinden kaynaklanan taleplerinin ve bu kapsamdaki talebi olan aylık ortalama kazanç kaybı talebinin reddi gerektiğini, bununla birlikte müvekkil şirketler davaya konu uyuşmazlık bakımından Sözleşme’nin 4.2. maddesinde yer alan ihbar öneliyle sözleşmeyi haklı nedenle feshetme hakkını kullanmış olduğundan davacı tarafın Sözleşme ilişkisi süresince yüksek performans gösterdiği şeklindeki iddiası fesih gerekçesiyle bağdaşmadığını, ancak davacının fesih gerekçesiyle ilgisi bulunmayan bu iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, Şöyle ki; Müvekkil şirketler Sözleşme’nin feshi sürecinde her ne kadar performansa dayalı bir fesih uygulamamış olsa da işbu dilekçemiz ekinde sunmuş olduğumuz … 6. Noterliği üzerinden davacıya gönderilen 18.06.2018 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnameden de açıkça anlaşılacağı üzere davacı müvekkil şirketler tarafından hedef gerçekleştirme oranının düşük olması ve bölge ortalamasının altında kalması, yeterli cihaz bulunurluğunu sağlayamaması ve distribütöre olan borçları nedeniyle uyarıldığını, bu ihtarname de açıkça göstermektedir ki davacı Sözleşme ilişkinin devamı süresince cihaz bulunurluğu ve satış performansı noktasında hedeflenen rakamların altında bir performans gösterdiğini, dolayısıyla davacı bayinin yüksek performans gösteriyor olduğu şeklindeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafın 25.11.2020 tarihli dava dilekçesinde, taraflar arasında imzalanmış Sözleşme’nin Türk Borçlar Kanunu kapsamında Aşırı Yararlanma Mahiyetinde bulunan koşullar içerdiğini ifade etmekte ve içerik denetimine tabi tutulması gerektiğini, davacı yanın, Sözleşme’nin imzalanmasının üzerinden yaklaşık 5 yıla yakın bir süre geçtikten ve sözleşmesel yükümlülükler ifa edildikten sonra sözleşme hükümlerinin geçersiz olduğunun ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davacının bu iddiasının açıkça usul, yasa ve dürüstlük kuralına aykırıdır; zira tarafların Sözleşme kapsamında yükümlülüklerini ifa ettikten sonra ve aradan uzunca bir zaman geçtikten sonra Sözleşme’de yer alan hükümlerin geçersiz olduğunun iddia edilmesi hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiğini, davacı yanın 25.11.2020 tarihli dava dilekçesinde, müvekkil şirketlerin davacı bayiye yıldırma politikaları uygulandığını, davacı bayinin mobbinge maruz kaldığını, müvekkil şirketlerin davacı yanın ticari hayatını bitirdiğini iddia ettiğini, davacı yan tarafından ileri sürülen asılsız, soyut ve hukuki dayanaktan yoksun iddiaların hiçbirini kabul etmediğimizi beyan etmekle beraber taraflar arasındaki ticari ilişki incelendiğinde müvekkil şirketlerin sözleşmesel ilişkinin devamlılığını sağlamak adına elinden gelen çabayı gösterdiğini, müvekkil şirketler tarafından davacı bayiye … 6. Noterliği üzerinden gönderilen 18.06.2018 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnameden de açıkça anlaşılacağı üzere, davacı bayi distribütöre olan borçlarını ödememesi, hedefleri yerine getirememesi ve bölge ortalamasının altında kalması, yeterli cihaz bulunurluğunu sağlayamaması sebebiyle uyarılmış ve taraflar arasındaki Sözleşme’nin 9.1. ve 9.2. maddelerine uygun şekilde ticari faaliyetine devam etmesi yönünde talepte bulunulduğunu, müvekkil şirketlerce yapılan bu uyarı dahi açıkça göstermektedir ki, müvekkil şirketler davacı bayiyi Sözleşme’ye uygun şekilde ticari faaliyetini yürütmesi konusunda yönlendirdiğini, bu doğrultuda hangi işlemleri ne şekilde yapması gerektiği hususunda da taleplerde bulunduğunu, müvekkil şirketlerin ticari faaliyet içerisinde olduğu bayiye karşı herhangi bir olumsuz tutum içerisinde olması veya bayinin ticari devamlılığını sağlayamamasına neden olduğunu, davacının manevi tazminat talebinde de herhangi bir yasal dayanak bulunmadığını, somut olayda, müvekkil şirketler tarafından davacı şirketin ticari itibarına veya ticaret hayatına verilen herhangi bir zarar söz konusu olmadığını, bu talebe ilişkin olarak da basiretli bir tacir olarak hareket etmesi gereken ve beklenen davacının, sözleşmesel ilişkinin süresinin hüküm ve sonuçlarını bildiği, öngördüğü ve külfetini göze aldığı gerçeği karşısında, müvekkil şirketlerin davacının çevresindeki saygınlığına halel getirecek bir haksız fiili de bulunmadığına göre, koşulları oluşmayan manevi tazminat talebinin reddi gerektiğini, zarar görene tanınmış olan manevi tazminat hakkı kişinin sosyal, fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türü olduğunu, amacı ise kişinin, hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, kişinin duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar vereni bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkoyması gibi olguları karşıladığı bir gerçek olduğunu, sözleşme’nin haksız feshedildiği iddiası ile manevi tazminat talep edilmesi mümkün olmadığını, söz konusu tazminat talebinin şartlarının vuku bulmuş olması gerektiğini, davacı bakımından şartları gerçekleşmeyen manevi tazminat talebinin reddi gerektiğini, 25.11.2020 tarihli dava dilekçesinde davacı, müvekkil şirketler tarafından dışlandığını, bayi toplantısına çağırılmadığını, sahte fraud çıkarıldığını ve yakın mesefaye yeni bir alt bayi verilmesi sebepleriyle mobbinge maruz kaldığını iddia ettiğini, davacı yanın asılsız ve ispata muhtaç mobbing iddialarının tarafımızca kabulü mümkün olmadığını, somut olayda davacı yana mobbing veya kötüniyetli hiçbir davranışta bulunulmadığını, portföy tazminatı isteminin sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren 1 yıl içinde talep edilmesi gerektiğini, somut uyuşmazlıkta sözleşme ilişkisi 06.11.2018 tarihinde sona ermiş dava ise 07.12.2020 tarihinde açıldığını, dolayısıyla portföy tazminatı talebi için 1 yıllık süre somut uyuşmazlık bakımından geçtiğini, bu sebeple davacının tarafın portföy tazminatına yönelik taleplerinin reddedilmesi gerektiğini, taraflar arasında akdedilen Sözleşme hükümleri uyarınca somut uyuşmazlık bakımından davacının 1 yıllık zamanaşımı süresi geçmemiş olsa bile zaten portföy tazminatına hak kazanmasının mümkün olmadığını, müvekkil şirketler, faaliyet gösterdiği telekomünikasyon sektöründeki öncü, köklü şirketlerden biri olduğunu, Türkiye’de milyonlarca aboneye sahip tanınmış marka niteliğine sahip bir şirket olduğunu, bu sebeple, davacı tarafın faaliyet gösterdiği lokasyondaki müşteri portföyü esas itibariyle Müvekkil Şirketlerin müşteri portföyü olduğunu, bölgede abonelerin davacı tarafı tercihinin yegâne sebebi, davacı tarafın müvekkil şirketlerin ürün ve hizmetlerinin satışını yaptıklarını, müvekkil şirketler tarafından her yıl yüksek miktarlarda yatırım yapılarak reklam faaliyetleri sürdürüldüğünü, bu nedenle, davacı ile sözleşme ilişkisinin sona ermesi akabinde, müvekkil şirketlerin tanınmışlığından yararlanarak işlem yapabildiğini, müvekkil şirketlere yeni bir müşteri portföyü kazandırmayan davacı, denkleştirme tazminatı talep edemeyeceğini, bununla birlikte somut uyuşmazlığa konu Sözleşme taraflar arasında 06.11.2015 tarihinde imzalandığını, davacı tarafın 25.11.2020 tarihli dava dilekçesinde kira sözleşmesinden kaynaklanan zararları talep ettiğini, ancak davacı yanın iddia ettiği şekilde bir tazminata hak kazanması somut uyuşmazlık açısından mümkün olmadığını, müvekkil şirketler 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümleri kapsamında sözleşmenin her iki tarafına da sağlanan hakkını kullanarak Sözleşmeyi fesih iradesini ortaya koyduğundan somut uyuşmazlık bakımından herhangi bir haksız fesihten söz edilemeyeceğini, taraflar arasındaki Sözleşme’nin 4.2. maddesi incelendiği zaman, sözleşme’nin süresinin açıkça 2 yıl olarak belirlendiği, Sözleşme’nin yine 4.2. maddesinde belirlenen sürelerde uzaması durumunda ise, Sözleşme’nin süresinin 5 yıldan fazla olamayacağı kararlaştırıldığını, ancak, Sözleşme’nin 4.2. maddesi hükmü uyarınca Sözleşme’nin süresinin 5 yıl olduğu çıkarımının yapılması mümkün olmadığını, sözleşme’nin açıkça 2 yıl süreli olduğu ifade edildiğini, bu sebeple davacı tarafın tamamen kendi inisiyatifinde olarak yapmış olduğu kiralamadan dolayı müvekkil şirketin sorumluluğu gündeme gelemeyeceğini, davacı, müvekkil şirketlere sözleşmesel yükümlülük ve borçlarının teminatı olarak verdiği teminat mektubuna ihtiyati tedbir konulmasını ve akabinde teminat mektubu nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ile mektubun iptalini ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Mahkememiz 07/06/2021 tarihli ara kararı gereğince, … 1. ASHM’ne müzekkere yazılarak… talimat dosyasında sadece mali müşavir bilirkişi tarafından görevlendirme konuları ve 07/04/2021 tarihli ara karar kapsamında inceleme yapılmasının istenilmesine, bayilik sözleşmesinden anlayan bilirkişinin temin edilememesi sebebiyle bu hususta rapor alınmasına karar verilmiş olup, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin… Talimat sayılı dosyasından alınan 17/09/2021 tarihli raporda özetle; 2021/92 sayılı talimat dosyasında işlem gören; Davalılar … A.Ş., … Hizmetleri A.Ş. ve … A.Ş. ile Davacı … arasındaki ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı Dosyasına istinaden yapılan incelemede; 6102 sayılı TTK.M.64/3, VUK M.182 uyarınca tutulması zorunlu olan ticari defterler ile ilgili olarak, Davacı şirkete ait 2015 ve 2016 yılları işletme defterleri ile; 2017, 2018 ve 2019 yılları Yevmiye Defteri, Defter-i Kebir ve Envanter Defterlerinin açılış tasdiki ile Yevmiye Defterlerinin kapanış tasdiklerinin yasal süreler içerisinde yaptırıldığı, HMK 222 md. Ve 6102 sayılı TTK 64/3 md. Gereğince mevcut haliyle davacı lehine delil niteliğinde bulunduğu, Davacı ile davalılar arasındaki ticari ve akdi ilişkinin 06.11.2015 tarihinde başlayıp 06.11.2018 tarihinde sona erdiği, Davacı; 2015 yılındaki bölge müdürünün ifadesi üzerine …’nın merkezinde … ana bayii(…) olarak devam etmek için … Mh … CD no:74/G adresindeki iş yerine hava parası verildiğini; ancak verilen hava parasma ait herhangi bir evrağın dosyada tespit edilemediği, Fesih tarihi itibariyle Davacının ödeme zorunda kaldığını ifade ettiği 4 aylık kira bedeline ilişkin herhangi bir ödeme dekontuna ya da makbuzuna dosyada rastlanılmadığı, Dosya kapsamında; Davacı tarafından yapılan Maliyetlere ait herhangi bir evrak detayına rastlanılmadığından maliyetlere ilişkin herhangi bir hesaplama yapılamadığı, Sözleşmenin sona erdiği 06.11.2018 tarihi itibariyle Davacı:…’ın … A.Ş.’ne 50.137,26TL borçlu olduğu, Davacı …’ın 2019 yılı yasal defter kayıtlarına göre; …’ın … A.Ş.’ne 17.641,78TL borcunun kaldığı, sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Mahkememiz 15/12/2021 tarihli ara karar gereğince, Tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, davalıların ve dava dışı … firmasının ticari defter ve kayıtları ve dosya incelenerek, dosyadaki dekont ve belgeler incelenerek öncelikle davacı ile aktif bir ticari ilişkinin tespiti, cari hesap hareketlerinin, davacının hak edişlerinin davalılar tarafından yapılan kesintilerin değerlendirilerek sözleşme mali kayıtlar, belgeler kapsamında davacının taleplerinin hesaplanması, alacaklı olup olmadığı varsa miktarının nelerden ibaret ve ne kadar olduğu konusunda rapor alınmasına karar verilmiş olup, Bilirkişi Mali müşavir … ile Finans uzmanı …’in 17/05/2022 tarihli raporda özetle, Davalı tarafından fesih bildiriminin fesih ihbar süresine uyularak yapıldığı bu nedenle haksız bir fesihten söz edilemeyeceği, dolayısıyla davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin yerinde olmadığı, Davacının 07.12.2020 dava tarihi itibariyle davacı yan tarafından davalı yanlara fatura düzenlenip davalı yan tarafından ödenmeyen prim ve hakkediş bedellerinin olmadığı, davacı yan tarafından davalı yan şirketlere, dava tarihinden önceki hakkediş ve prim alacaklarının bir kısmını 2022 yılında toplam olarak 4.704,30 TL olarak fatura düzenlemiş olduğu ve bu tutarın davalı şirketler tarafından 2022 yılında davacı yan banka hesabına ödenmiş olduğu, davacı yanın davalı şirketlerden bir hakkediş ve prim alacağının kalmamış olduğu, Davacının talep etmiş olduğu masraflar, müsbet karın elde edilmesi için yapılması gereken zorunlu menfi giderler olduklarından, bir başka deyişle bu giderler yapılmadan kar elde edilmesi ve faaliyette bulunulması mümkün olmadığından, aynı anda hem müsbet hem menfi zarar talep edilemeyeceğinden, davacının yapmış olduğu masraflara ilişkin tazminat talebinin yerinde olmadığı, Sayın Mahkemenin sözleşmenin haksız olarak feshedildiği kanaatinde olması halinde, yoksun kalınan kar ve prim miktarının da davacının aynı şartlarla yeni bir iş bulunması için geçmesi gereken makul süre ile sınırlı olarak hesaplanması gerektiği, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin, otuz günlük fesih ihbar süresiyle sona erdirilebileceği hüküm altına alındığından, somut olay açısından davacının kar ve prim kaybının bir ay (otuzgün) ile sınırlı olarak hesaplanması gerektiği, aynı şekilde, kar tazminatı hesaplaması “gelir” değil, “kar” üzerinden yapılması gerektiği, buna göre talep edileblecek tutarın 265 TL olarak hesaplandığı, Sayın Mahkemenin sözleşmenin haksız olarak feshedildiği kanaatinde olması halinde aynı zamanda, bayi İptal Dekorasyon Bedeli olarak davalı şirketler tarafından tahsil edilmiş olan 33.415,61 TL’nin davacı yana ödenmesi gerektiği kanaatine varılmış olduğu, Davacının belirli bir süreden beri tanımlanan bölgede davalıya aracılık ettiğinden, aracılık edilen hizmet abonelik esasına dayandığından, kazandırılan müşterilerin önemli bir kısmının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da davalıyla iş yapmaya devam ettiklerinin kabulü gerektiği, bu bakımdan somut olayda portföy tazminatı şartının da gerçekleşmiş olduğu, talep edilebilecek protföy tazminatı tutarının detayı aşağıdaki gibi 225.408,26 TL olarak hesaplandığı, davacı açısından manevi tazminat talep etme şartlarının gerçekleşmediği, davacının hesaplanan alacaklarına dava tarihinden itibaren ticari avans faizi uygulanabileceği, sonuç ve kanaatine varılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; bayilik sözleşmesinin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle yoksun kalınan kar ve primin tespit ve tazmini, yapılan masrafların tespit ve tazmini, denkleştirme tazminatına hükmedilmesi ve manevi tazminata karar verilmesi istemlerinden ibarettir. Davalı tarafın ise genel itibari ile fesih ihbar süresine uygularak sözleşmesinin feshedilmiş olduğu tazminat talep etme koşullarının oluşmadığı savunmalarında bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacının taleplerinin değerlendirilebilmesi için öncelikle taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Taraflar arasındaki dosyada mübrez olan 06/11/2015 tarihli sözleşmenin 4.2. maddesinin “İşbu Sözleşme’nin süresi, sözleşme’nin imza edildiği tarihten itibaren 2 (iki) yıldır. Sözleşme süresi, Taraflar’dan herhangi birinin Sözleşme süresinin sona ermesinden 1 (bir) ay önce yazılı bildirimde bulunmadığı taktirde, bir yıl uzamış sayılacaktır. İşbu Sözleşme’nin süresinin bu şekilde ve devam eden yıllarda uzaması halinde, Sözleşme süresi hiçbir şekilde 5 (beş) yıldan fazla olamayacak ve Taraflar, 5 (beş) yılın sonunda Sözleşme konusu işe devam etmek istedikleri takdirde aralarında anlaşarak yeni bir sözleşme İmzalayacaklardır ” ihtiva ettiği görülmüştür.
Davalılar tarafından, davacı yana 01.10.2018 tarihinde .Noterliği ve … yevmiye numarası ile “Müvekkil Şirketler ile aranızda imzalanan … Bayilik Sözleşmesi’nin
sözleşme süresi sonunda sona ereceğinin bildirilmesidir.” Konulu ihtarname gönderilmiş olduğu, işbu ihtarnamede “işbu bildirim ile Sözleşmede belirlenen 1 (bir) ay önceden yazılı bildirimde bulunma yükümlülüğünü yerine getirdiğimizi ve 06.11.2018 tarihi itibariyle …/…’da bulunan bayiliğinize ait Sözleşmenin sona ereceğini ihbar ederiz.” ihtarının mevcut olduğu, işbu ihtarnamenin davacı adresinde çalışanına 04.10.2018 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu görülmüştür.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 06/11/2015 tarihinde akdedildiği, sözleşme süresinin (2) yıl olarak belirlendiği, sözleşme süresinin sona ermesinden 1 (bir) ay önce yazılı bildirimde bulunulmadığı taktirde, sürenin bir yıl uzamış sayılacağının kararlaştırıldığı, böylece 06/11/2017 tarihi itibari ile sözleşmenin 1 yıl uzamış sayıldığı, davalı tarafın 04/10/2018 tebliğ tarihli ihtarname ile sözleşmenin 06/11/2018 tarihi itibari ile uzatılmayacağının davacı tarafa bildirildiği, bu hali ile taraflar arasındaki sözleşmenin feshinin haksız olduğundan bahsedilemeyeceğine kanaat getirilmiştir.
Davacının manevi tazminat talebi ile maddi tazminat taleplerinden yoksun kalınan kar, prim alacağı ve yapılan masrafların tazmini taleplerinin, feshin haksız nedenle yapılmadığı yönündeki mahkememiz tespiti uyarınca reddine karar vermek gerekmiştir.Davacının taleplerinden biri de teminat mektubunun iadesidir. Taraflar arasındaki sözleşmenin “Teminat” başlıklı 23.2. Maddesinde ” İşbu Sözleşme’nin hangi nedenle olursa Olsun sona ermesi halinde Bayi tarafından verilmiş olan teminat mektupları; Tarafların karşılıklı hesap mutabakatına vardıkları veya Şirketler’in Bayi’den herhangi bir alacağının kalmadığının şirketler tarafından tespit edildiği tarihten itibaren 6 (altı) ay içinde mektubu veren Bankaya iletilmek üzere Bayi’ ye iade edilir. ” düzenlemesinin mevcut olduğu, anılan maddeye göre davacı tarafça verilen teminat mektubunun iadesi için davacı tarafın davalılara herhangi bir borcunun bulunmadığı konusunda tarafların karşılıklı mutabakata varmalarının şart olduğu, sözleşmenin feshinin ardından taraflar arasında bu konuda karşılıklı mutabakata varılmadığı gibi, davalı tarafın davacıdan 15.429,49 TL alacaklı olduğunun ticari defter kayıtlarından anlaşıldığı, nitekim davalı tarafın dava devam ettiği esnada 17.01.2022 tarihinde davacı taraftan alınan 110.000,-TL’lik teminat mektubunun kısmi olarak 15.429,49 TL olarak nakde çevrilip tahsil edildiği, bu hali ile teminat mektubunun iadesi talebinin konusuz kaldığı anlaşılmakla bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmiştir. Anılan talep yönünden yargılama giderinin hangi tarafa yükletileceği yönünden ise, HMK’nın 331 maddesi uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumlarına göre karar verilmesi gerekmekte olup, davanın açıldığı tarih itibari ile davalı tarafın davacıdan alacaklı olduğu anlaşıldığından taraflar arasındaki sözleşmenin 23.2 maddesi uyarınca dava tarihi itibari ile teminatın iadesi koşulları oluşmadığından anılan talep yönünden yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına karar vermek gerekmiştir.
Davacının maddi taleplerinden bir diğeri portföy tazminatıdır. Genel olarak portföy tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesine göre ise; acentelik sözleşmesinin sona ermesinde acentenin kusurunun bulunmaması koşuluyla; müvekkilin, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde etmesi, acentenin, sözleşmenin sona ermesine bağlı olarak işletmeye bağlı müşterilerle yapılmış veya yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme devam etmiş olsaydı elde edeceği ücreti talep etme hakkını kaybediyor olması ve somut olayın özelliklerine göre denkleştirme isteminin karşılanmasının hakkaniyete uygun düşmesi hallerinde denkleştirme tazminatı istenebilir.
Portföy tazminatı istenebilmesi için; sözleşmenin, müvekkil (sigorta şirketi) tarafından haklı bir neden olmadan feshedilmiş olması (m. 122/3) ve davanın sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerekir. (m. 122/4) Hükmedilecek tazminat miktarı, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmiş ise faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (m. 122/2 )
Somut olayda, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi 06/11/2018 tarihi itibari ile son bulmuş olup, davanın 07/12/2020 tarihinde açıldığı, bu hali ile TTK’nın 122/4 maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle anılan talebin de reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının teminat mektubunun iadesi talebinin konusuz kalması nedeniyle bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacının portföy tazminatı talebinin TTK’nın 122/4 mad. gereğince talebin hak düşürücü süre de ileri sürülmemiş olması nedeniyle reddine,
3-Davacının diğer maddi ve manevi tazminatı taleplerinin tümden reddine,
4-Harçlar yasası uyarınca belirlenen maddi tazminat ve manevi tazminat talepleri yönünden ayrı ayrı karar harcı olan 80,70 TL toplamı olan 161,40 ‘nin, peşin alınan 1.110,04 TL ve sonradan ikmal edilen 1.885,00 TL toplamı olan 2.995,04 TL harçtan mahsubu ile fazla olan 2.833,64 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-a )Davalılar, maddi tazminat talebi yönünden kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, davanın reddedilen kısmı üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 19.750,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-b) Davalılar, manevi tazminat talebi yönünden kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, davanın reddedilen kısmı üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan 18,00-TL yargılama giderlerinin davacıdan tahsili ile davalı … HİZMETLERİ A.Ş.’ne verilmesine
8-Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, Taraf vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 27/09/2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı