Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/640 E. 2021/728 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/640 Esas
KARAR NO : 2021/728

DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/05/2014
KARAR TARİHİ : 07/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 23/05/2014 tarihli dava dilekçesinde; 12.01.2013 tarihinde yaşanan sel baskını dolayısıyla, müvekkiline ait otellerin su altında kaldığını, davalı … ile yapılmış üç ayrı sigorta sözleşmesi kapsamında davalı şirketin eksperleri tarafından yapılan değerlendirmesi doğrultusunda 4.008.875,29-TL sigorta bedeli ödemesi yapıldığını, yaptırmış oldukları tespitle gerçekte oluşan zararın 8.400.000-TL olduğunun anlaşılmasından sonra 31.05.2013 tarihinde eksik tazminat ödenmesine konu eksper raporlarının teslimi ve 4.400.000-TL tazminatın ödenmesinin İstendiğini, 17.06.2013 tarihinde davalı tarafın eksper raporlarının kendilerine verildiğini, akabinde de davalı tarafın fark tazminat konusunda anlaşma yapılabileceğinin bildirildiğinden 03.01.2014 tarihinde detay içeren anlaşma tekliği yapıldığını ve 07.01.2014 tarihinde de yenilendiğini ancak 01.04.2014 tarihinde mahkeme dışı anlaşma teklifinin reddedildiğinden 07.04.2014 tarihinde yapılan teklif değerinin geçersiz olduğu ve fark tutar olan 4.400.000-TL’nin ödenmesinin ihtar edildiğini, davalı tarafın da 22.04.2014 tarihli cevabi ihtarıyla talebin reddedildiğinin bildirildiğinden iş bu davaya konu sigorta alacağı için verilmiş muvafakatname ve ibranın edimler arasında iki kat fark bulunmasından dolayı gabine dayalı geçersiz olduğu, oteli sezona yetiştirmek zorunda olan müvekkilin zorda kalarak bu ibrayı imzalamış olduğundan geçerli sayılmaması gerektiği ve ödenmeyen tazminat tutarının ödemesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davaya verdiği cevapta, sigorta sözleşmesine konu olayın davacının talepleri doğrultusunda detaylı incelenip değerlendirildiğini ve 17.01.2013 tarihinde eksperleri tarafından n rapor verildiğini ve 27.02.2013 tarihinde de kesin rapor düzenlendiğini, 14.02.2013 tarihinde de davacı ile varılan mutabakat neticesinde davacının başka alacağı ve talebi bulunmadığını belirten muvafakatnamenin alındığını ve 17.03.2013 tarihinde ödemenin yapıldığım ve davacının da her türlü alacak ve davadan dolayı ibra ettiğinden dava konusu alacağın davacının imzasının bulunduğu muvafakatname ve ibra ile sona erdiğini, BK açısından ibranın borcu sona erdiren bir hal olduğunu, davacının tek taraflı yaptırdığı delil tespitine itibar edilemeyeceğini, müvekkilin sigorta eksperinin davacıyı yanıltmadığını, davacının ibrayı baskı ve müzayaka halinde imzalamadığını, olayda gabin şartlarının da oluşmadığını ve davacının tacir olduğundan açılan davanın reddini istemiştir.
Mahkememizce, davacı vekili tarafından ticari defter ve kayıtların Manavgat’ta hazır edileceği bildirildiğinden, … nöbetçi ASHM’ne talimat yazılarak, davacının 2012-2013-2014 yılı ticari defterlerindeki kayıtlar ve envanter kayıtları incelenerek, hasarlanan emtianın defterlerde kayıtlı olup olmadığının, davacının yapmış olduğu gider ve masrafların tespiti ile, mahallinde keşfen inceleme yapılarak, dosya içerisindeki … ASHM’nin … D.iş sayılı dosyasının eksper raporlarının değerlendirilmesi suretiyle davacının talep edebileceği hasar tazminat miktarının ne olduğunun tespiti açısından, resen seçilecek makine mühendisi, elektrik elektronik mühendisi, inşaat mühendisi, mimar, iç mimar ve mali müşavir bilirkişilerden oluşan heyetten rapor alınmasına karar verilmiş olup, … 3. ASHM’nin … talimat sayılı dosyasından alınan 01/09/2015 tarihli raporda; 17.01.2013 tarihli “… Ltd.Şti.” raporundaki toplam hasar miktarının 6.150.000,00 TL olarak belirlendiği, davacı vekilinin 07.04.2014 tarih ile davalıya göndermiş olduğu ihtarnameye göre, davacı tarafın toplam zararının 3.999.875.29 TL + 2.899.874,29 TL= 6.899.749,58 TL olduğu, …’nin 2013 ve 2014 yılları defterlerinin incelendiğinde, T.T.K ve V.U.K hükümlerine göre tutulması zorunlu Koray …’ne ait 2013-2014 yılları dönemlerine ait ticari defterin usulüne uygun tutulduğu, defter açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında noterden yapılmış olduğu, davacı taraf harcamalarının ticari defterlerinde yer alan fiili fatura kayıtlarının kontrolü neticesinde toplam harcamalarının 2013 yılına ait olan kayıtlardaki giderler 627.831,17 TL, 2014 yılına ait olan kayıtlarda = 4 359.751.84 TL olmak üzere toplam değeri 7.987.583,01 TL olduğu, dava dosyası içerisindeki sunulmuş olan expertiz raporları ve davacı şirketin sunmuş olduğu ticari defter kayıtları incelenmesi neticesinde, davacı tarafın hasar gören üç ayrı otelinde 2013 yılı harcamalarının tamamının sel hasarı ile ilgili olduğu, ancak 2014 yılı harcamalarının tamamının sel hasarım kapsamayabileceği, davacı tarafın üç oteline ait toplam zararının yaklaşık 6.500.000,00 TL olabileceği, bu bedelin 3.999.875,29 TL davalı … şirketince mutabakatname doğrultusunda ödendiği geri kalan ek tazminat miktarının ise 2.500.124, 71 TL olacağı bildirilmiştir.
Mahkememizce, dosyanın Manavgat 3. ASHM’ne gönderilip, aynı bilirkişi heyetine üniversiteden bir Borçlar Hukuku bilirkişisi de dahil edilerek taraf vekillerinin kök rapora karşı sundukları itirazlarını değerlendirip karşılayacak şekilde ek rapor aldırılmasının istenilmesine karar verilmiş olup, … 3. ASHM’nin …talimat sayılı dosyasına ibraz edilen 25/03/2016 tarihi ek raporda; mutabakatname ve tazminat makbuzu ve ibranamesi belgesinin bir ibra sözleşmesi olduğu ve şeklen geçerli olduğu, gerek tespit davasından, gerekse de bilirkişi kurulunca belirlenen tutardan anlaşıldığı şekliyle gerçek zararın; 31.05.2013 tarihine kadar olan faturalı harcamalar 2.833.617,96 TL, yevmiye numaralı belgeli harcamalar 264.697,91 TL, 31.05.2013 tarihli ve sonrası olan faturalı harcamalar açısından 1.970.824,78 TL, rezervasyon iptaline bağlı zarar miktarı 102.251,00 TL olmak üzere toplam 5.171.391,65 TL olması nedeniyle yapılmış olan ibra sözleşmesindeki tutara göre edimler arasında fahiş bir dengesizlik bulunduğu, ibra sözleşmesinin davacının oluşan zararın büyüklüğüne göre bir an önce alacağına kavuşma ve devam eden büyük oranlı borçları bulunması sebebiyle zorda kalarak ibra sözleşmesini imzaladığı ve bunun gabinin sübjektif şartını oluşturmuş sayılabileceği, gabine dayalı ibranın geçersizliğinde dava açma süresinin fark tazminat tutarının öğrenildiği tarihten başlamış gerektiği ve bu tarihin 30.05.2013 olduğu ve davanın da süre dolmadan 23.05.2014 tarihinde açılmış olduğu, bilirkişi kurulu raporunda yapılan itirazlar doğrultusunda ve hukuki değerlendirmeler de dikkate alınarak yapılan değerlendirme sonucuna göre davacının davalı tarafça ödenen dışında (5.171.391,65 TL-3.999.875,29 TL=1.171516,36 TL ) ilaveten 1.171.516,36 TL daha alacağı bulunduğu bildirilmiştir.
… 4 ASHM’nin … D.İş sayılı dosyası üzerinden, 23.01.2013 tarihinde, davacıya ait hasar gören otellerde, tespit yapılmış, ibraz edilen bilirkişi raporunda, tespit konusu otelde, Ocak 2013 tarihinde meydana gelen selden dolayı resepsiyon ve restorantının bulunduğu bölümlerin bodrum katındaki bütün ünitelerin hasar gördüğü, konuyla ilgili keşif tarihinde çekilmiş fotoğrafların CD ortamında sunulduğu, selden dolayı oluşan hasarın, makine, cihaz, mekanik tesisat, ısıtma soğutma sistemi, asansörler, sıva, badana, boya işçilik KDV toplamı 8.400.000,00 TL karşılığı olduğu ve ekip ve ekipman sayısına bağlı olarak 30 gün içerisinde eski haline getirilebileceği bildirilmiştir.
Davacı tarafından, … 4 ASHM’nin … D.İş sayılı dosyasındaki tespit raporunda, hasar bedeli olarak tespit edilen 8.400.000,00 TL’nin davalı şirketin mutabakatname ile ödediği toplam 3.399.825,29 TL’den çok fazla olması nedeniyle, bakiye 4.400.124,71 TL’nin ödenmesi talep edilmiştir. Hasar ihbarının sigorta şirketine yapılmasından sonra, sigorta şirketi tarafından hasar tespiti için ekspertizler görevlendirilmiş, ekspertizler …, …, … nolu dosyalara ilişkin, 27.02.2013 tarihli hasar tespit raporlarını hazırlayarak sigorta şirketine sunmuşlardır. Davacı ile davalı … arasında imzalanan mutabakatname belgesinde, hasar miktarının 7.200.000,00 TL olduğunda anlaşma sağlanmış, davacı … nolu poliçeden kaynaklanan hasar sebebiyle 656.067,06 TL,… nolu sigorta poliçesinden kaynaklı hasara ilişkin 2.523.564,23 TL,… nolu sigorta poliçesinden kaynaklı hasara ilişkin 820.244,00 TL hasar tazminatının nakden ve tamamen alındığına dair tazminat makbuzu ve ibraname düzenlenmiş, ibranameleri davacı şirket imzalamıştır.
Davacı vekili, 31/12/2014 tarihli ıslah dilekçesiyle, 2.000.000,00 TL’lik talebini, 2.400.124,71 TL daha artırarak, 4.400.124,71 TL’ye çıkartmış, 12.05.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; Davacı ile davalı arasında 3 adet otel paket sigorta poliçesi akdedildiği, davacıya ait otellerin sel suları altında kalarak hasar gördüğü, sigorta poliçesi kapsamında, davalının davacıya 3.999.875,29 TL’lik ödeme yaptığı, bu bedel üzerinden ibraname imzalandığı, gerçek zararın 5.171.391,65 TL olduğu, ödenen bedel ile gerçek hasar miktarı arasında aşırı oransızlık bulunduğu, ibra sözleşmesinin makbuz niteliğinde değerlendirilmesi gerektiği, davacının oluşan zararın büyüklüğü karşısında, kesin eksper raporları düzenlenmeden borçlarını ödeyebilmek amacıyla, ibra sözleşmesini imzaladığı, gabinin subjektif şartının da bu şekliyle oluştuğu, davacının gerçek zarar miktarının tespit raporuyla 30.05.2013 tarihinde öğrendiği, davanın 1 yıllık yasal süre dolmadan açıldığı, davacının 31.05.2013 tarihli ihtarnamesinin 05.06.2013 tarihinde tebliğ edildiği, ödeme için verilen 5 günlük sürenin dolmasıyla davalının 11.06.2013 tarihinde temerrüte düştüğü, bu tarihten itibaren avans faizi işletilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 1.171.516,36 TL’nin 11.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Mahkememiz dosyası davacı ve davalı vekili tarafından Temyiz edilmiş olup Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/18503 Esas 2018/1060 Karar sayılı 19/02/2018 tarihli kararı ile “…Dava, taraflar arasındaki işyeri sigorta poliçesi nedeniyle ve gabin hukuksal nedenine dayanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davalı tarafından sigortalanan otellerinde sel ve su baskını sonucu oluşan hasar nedeniyle, davalının ödediği bedellerin gerçek zararın altında olduğunu ve davacının müzayaka halinde bu ödemeyi kabul etmek zorunda kalıp ibraname imzaladığını iddia etmiş; davalı taraf, sulh görüşmeleri sonucunda ve varılan mutabakat gereği ödeme yapıp poliçelerden doğan sorumluluklarını yerine getirdiğini, sulh yoluyla davacı tarafından ibraname verildiğini, poliçeden doğan borçlarının ibra nedeniyle son bulduğunu savunmuş; mahkeme ise, olayda gabinin yasal şartlarının oluştuğunu kabul ederek bilirkişi raporuyla saptanan bakiye hasar bedeli için, davacı lehine kısmen kabul yönünde hüküm tesis etmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 28. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 21.) maddesinde aşırı yararlanma (gabin) düzenlenmiş olup, maddenin 1. fıkrasında “bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya
düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir” denilmek suretiyle, gabinin unsurları ile sonuçları hüküm altına alınmış; maddenin 2. fıkrasında ise, “zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir” denilmek suretiyle, gabin iddiasında bulunan tarafın, bu hukuksal nedene dayanan hakkını kullanabileceği hak düşürücü süreler hüküm altına alınmıştır.
Kanun metnindeki ifadelerden anlaşıldığı ve öğretide de kabul edildiği üzere, sözleşme hukukunda geçerli olan irade özerkliği ve sözleşme serbestisi ilkeleri gereği, kişiler bir sözleşmedeki edim ve karşı edimi özgürce belirleyebilir, sözleşmenin şartlarını diledikleri gibi kararlaştırabilirler. Genel kural, sözleşme serbestisi ve irade özerkliği olmakla birlikte, sözleşmenin taraflarından güçsüz olanın korunması ile sözleşmenin tarafları arasındaki dengenin sağlanabilmesi, sözleşmenin yapılması sırasında iradesinin oluşumu sakatlanmış olan tarafın korunması bakımından ise, kanunkoyucu gabine ilişkin düzenlemeyi getirmiştir.
Kanunkoyucu bir taraftan, anılan gereksinim ve düşüncelerle sözleşme kurulumunda iradesinin oluşumu sakatlanan ve güçsüz konumda olan tarafı korumak amacıyla gabin (aşırı yararlanma) müessesesini düzenlemiş; diğer taraftan ise, sözleşmelerin çok uzun süreler boyunca geçersiz kılınma riski altında bulundurulmasının önüne geçmek istemiş ve gabin hukuksal nedenine dayanan talepler için 1 ile 5 yıllık hak düşürücü süreler öngörmüş; bu suretle, sözleşmenin her iki tarafının haklarını da gözeten belirleme yapma yoluna gitmiştir.
Sözleşmenin taraflarından birinin, gabin hukuksal nedenine dayanarak sözleşmeyle bağlı olmamayı ya da sözleşmenin varlığını korumakla birlikte edimler arasındaki dengesizliğin giderilmesini istemesi halinde; öncelikle, gabin iddiasına dayanan talep için, kanunda öngörülen 1 ve 5 yıllık hak düşürücü süreler içinde talepte bulunulup bulunulmadığının belirlenmesi; ondan sonra gabinin objektif ve subjektif unsurlarının somut olayda varlığının irdelenmesi gerekir. Müzayaka (zorda kalma) haline dayanan gabin iddiası için kanunkoyucu, zorda kalma halinin ortadan kalktığı andan itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre öngörmüştür.
Somut olaya bakıldığında; davacı taraf, davalı sigortacıya yapılan başvuru üzerine eksper incelemeleri devam ederken, zararın eksik belirleneceği kanaatine ulaştıkları için, 23.01.2013 tarihinde mahkemeden tespit yaptırdıklarını ve bu dosyada alınan rapor ile gerçek zarar miktarının tespit edildiğini, tespit dosyasındaki 12.03.2013 tarihli bilirkişi raporundan 30.05.2013 tarihinde haberdar olup davalı tarafından ödenen bedel ile gerçek zarar arasında fahiş fark olduğunu öğrendiklerini iddia ederek gabin nedenine dayanan fark tazminatı isteminde bulunmaktadır. Mahkemece, davacı tarafın bu iddiasına itibar edilmiş ve davaya konu sel olayından kaynaklanan gerçek zararın, tespit dosyasında alınan rapora istinaden davacı tarafça öğrenildiği, bu suretle davalının ödediği hasar bedeliyle gerçek zarar bedeli arasındaki açık nisbetsizliğin öğrenilme tarihinin 30.05.2013 olduğu ve davacının bu tarihten sonraki 1 yıllık hak düşürücü süre içinde davasını açtığı kabul edilmiştir. Mahkemece, müzayaka haline dayanan gabin iddiası yönünden, zorda kalma halinin ortadan kalktığı tarihten itibaren 1 yıl içinde dava açılması gerektiği kabul edildikten sonra; davacının edimler arasındaki açık nisbetsizlik ile gerçek zararı öğrenme tarihi kabul edilen 30.05.2013 tarihinden itibaren sürenin işlemeye başlayacağı gerekçesiyle, dava süresinde kabul edilmiştir.
Oysa, 6098 sayılı TBK’nun 28/2. maddesindeki düzenlemede, 1 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı bakımından, gerçek zarar miktarının öğrenildiği tarihle ilgili bir ifadeye yer verilmediği; sürenin başlangıcı bakımından, zorda kalma halinin ortadan kalktığı tarihin esas alınması gerektiği izahtan varestedir.
İfade olunan bu nedenlerle; davacının ibranamenin imzalandığı tarihte zorda (müzayakada) olduğunu ileri sürmüş olmasına göre, öncelikle bu hususun araştırılması (bu yöne ilişkin aşağıdaki açıklamalar ışığında), taraf delillerinin toplanması, bilirkişi incelemesi yapılması; bu araştırma sonucunda zorda (müzayakada) kalarak ibraname imzalandığının saptanması halinde, davacının bu ibraname ile bağlı kalmak istemediğini 31.05.2013 tarihli ihtarname ile ve 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 28. maddesinde öngörülen sürede davalı sigortacıya bildirdiği; anılan yasa maddesinde bu bildirimin ne şekilde yapılacağına dair açık bir düzenleme bulunmadığı; dava yoluyla ileri sürme zorunluluğunun da olmadığı (Seda İrem Çakırca- Aşırı Yararlanma Kavramı- shf. 188) gözetildiğinde, gabine dayalı hakkın yasal süre içinde kullanıldığına ilişkin kabul, sonucu itibariyle isabetli olup davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Gabin hukuksal nedenine dayanan fark tazminatı talebine ilişkin davada, müzayaka halinde ibraname imzaladığını iddia eden davacı tarafın bu durumda olup olmadığının, somut deliller ve ayrıntılı incelemeyle tespiti gereklidir. Davacı taraf, büyük hasar meydana gelen otellerini turizm sezonuna yetiştirmedeki zorunluluk, kendi kaynakları ile bu tadilatları yaptıramayacak oluşu, devam eden kredi borçlarının bulunduğu gerekçesiyle müzayaka halinde olduğunu iddia etmiştir. Mahkeme tarafından da, davacının otellerinde oluşan hasarın büyüklüğü ve otellerin turizm sezonuna yetiştirilmeye çalışılması nedeniyle davacının müzayaka halinde ibranameleri imzaladığı kabul edilmiş; bu yöne ilişkin herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Oysa; kural olarak irade özerkliği ve sözleşme serbestisi içinde imzalandığı kabul edilmesi gereken ibranamelerin, müzayaka halinde imzalandığı iddiası ile geçersiz kılınmak istendiği; bu biçimde geçersizliği sağlayarak bunun sonuçlarından yararlanacak olan ve istisnai bir yol olan gabinin hukuksal sonuçlarından yararlanmak isteyen davacı taraf iddiasının doğru olup olmadığının araştırılması gerektiği açıktır. Bu nedenle de mahkemece; davaya konu sel olayının meydana geldiği 2013 yılından önceye dönük yakın yıllardaki davacının mali durumunun, ticari defter ve kayıtları ile muhasebe belgeleri üzerinden yapılacak incelemeyle saptanması; bu konuda uzman mali müşavir bilirkişi heyetinden, davacının sel hasarından önceki yakın yıllara ait işletme kar ve zararı, şirket özkaynakları, davacının hasar tarihinde mevcut borç- alacak miktarları konularında ayrıntılı rapor alınması; davacının hasar tarihinden önceki mali durumuna göre, selden kaynaklanan hasarı bertaraf etme konusunda yeterli özkaynağı olup olmadığının detaylıca irdelenmesi, bu husustaki taraf delillerinin toplanması ile gabinin subjektif unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; eksik incelemeyle hüküm tesisi doğru değildir.
3-Edimler arasındaki aşırı oransızlığın giderilmesini temin amacıyla, davacı tarafça gabin iddiasıyla dava açıldığı gözetildiğinde, gabinin objektif unsuru olan edimler arasındaki aşırı oransızlık şartının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için, davacının gerçek zarar miktarının doğru biçimde tespiti şarttır. Davacının gerçek zarar miktarının tespiti bakımından alınan ve mahkemece de benimsenen 12.02.2016 tarihli bilirkişi heyeti ek raporu incelendiğinde; davacının hasar başvurusu sırasında liste halinde bildirdiği ve hasar gördüğünü iddia ettiği demirbaş- muhteviyat ile bina hasarlarından olup da hasardan sonraki tarihlerde faturalandırılan hasar kalemleri için hesaplama yapıldığı; teklif ve proforma faturalarının, yevmiye numarası olmadığından ticari defterlere işlenemeyen faturalardaki bedellerin hesaba dahil edilmediği; hasardan sonraki ilk müdahale ile kurtarma ve belgesiz olağan temizlik giderlerinin hesaba dahil edildiği belirtilmesine rağmen bu hasara ilişkin bedelin hesapta yer almadığı; poliçedeki % 2 muafiyet bedeli indirildiği belirtilmesine rağmen bu yönden hesapta indirim yapılmadığı; davacı talebinde yer alan alternatif konaklama bedelleri yönünden, davacı tarafça sunulan tüm belgeler dikkate alınarak ve poliçede yer alan bu hasara ilişkin kloza göre hesaplama yapılmadığı; hasardan hemen sonra davalı sigortacının görevlendirdiği eksper tarafından belirlenen hasar türleri ve miktarları ile raporda hesaba esas alınanların mukayeseli ve denetime olanak verecek biçimde raporda gösterilmediği görülmektedir. Bu yönüyle, hükme esas alınan rapordaki hesaplamalar ve hesaplanma biçimi, denetim imkanı vermeyecek mahiyette ve kendi içinde çelişkili bir hal arzetmekte olduğundan rapor hükme esas alınabilecek mahiyette değildir.
İfade olunan tüm bu nedenlerle; taraflar arasındaki poliçelerle, davacıya ait otellerdeki bina- muhteviyat- demirbaş ve hasar halindeki kazanç kaybının belli limitler dahilinde sigortalandığı; sigorta sözlemesi gereği, poliçedeki limitlerle sınırlı olmak kaydıyla, davalının sel ve su baskını rizikosu nedeniyle fiilen oluşan gerçek zarar miktarını tazminle yükümlü olduğu; zarar miktarının belirlenmesinde, riziko tarihinden önce mevcut olup da olay nedeniyle hasara uğrayan unsurlar için hesaplama yapılması gerektiği; hesaplama yapılırken, hasar tarihinden sonra alındığı iddia olunan mallara ilişkin tüm faturaların ve ticari defterlere işlenmiş faturaların üzerinden belirlemeye gidilemeyeceği gibi, yevmiye numarası olmadığı için defterlere işlenmeyen fatura bedellerinin de hesap dışı bırakılamayacağı; hesaplamadaki tek kriterin, riziko tarihinden önce mevcut olup da davaya konu sel olayı nedeniyle hasar gören sigortalı unsurların bedellerinin hesaba dahil edilmesi olduğu gözetilmelidir. Buna göre de; oluşturulacak uzman bilirkişi heyetinden, davacının hasar başvurusu sırasında davalıya sunduğu listenin, davalının aldığı eksper raporunun, tespit dosyasında alınan 12.03.2013 tarihli bilirkişi raporunun bir bütün olarak ele alınması ve hasar tarihinden önceki yıla ait ticari defter ve kayıtlar ile muhasebe belgeleri de incelenmek suretiyle, sel olayından önce mevcut olup da olay nedeniyle hasar gören sigortalı unsurların bedellerinin ayrıntılı biçimde tespiti, hasar gören unsurlara ilişkin olarak davacı tarafça sunulan liste ile eksper raporundaki belirlemelerin mukayeseli biçimde tablolar halinde tespitinin yapılması, poliçedeki muafiyet klozuna göre hasar bedellerinden gerekli indirimlerin yapılması, yine poliçedeki alternatif konaklama bedeline ilişkin klozun da dikkate alınmasıyla bu hasar yönünden belirlemeye gidilmesi konularında ayrıntılı, gerekçeli, mukayeseli ve denetime imkan sağlayacak bir rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; eksik incelemeyle yazılı biçimde hüküm tesisi de yerinde olmamıştır…”şeklinde bozulmuştur.
Mahkememizce Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/18503 Esas 2018/1060 Karar sayılı 19/02/2018 tarihli bozma ilamına uyulmuş bozma ilamı doğrultusunda açık yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın bozma ilamı doğrultusunda; Manavgat Asliye Hukuk Mah. Talimat yazılarak 2013 yılından geriye dönük 2012- 2011- 2010- 2009- 2008- 2007 yılları davacıya ait ticari defter ve kayıtları incelenmek sureti ile davacının mali durumunun ne olduğunun saptanması, 2013 yılında gerçekleşen sel hasarından önceki yakın yıllara ait işletme kar ve zararı şirket öz kaynakları davacının hasar tarihinden önceki borç ve alacak durumunu ayrıntılı olarak tespit edilmesi davacının selden önceki maddi durumunun selden kaynaklı hasarı bertaraf etmek için yeterli öz kaynağa sahip olup olmadığının tespit edilmesi, ayrıca “Davacının gerçek zarar miktarının tespiti bakımından alınan ve mahkemece de benimsenen 12.02.2016 tarihli bilirkişi heyeti ek raporu incelendiğinde; davacının hasar başvurusu sırasında liste halinde bildirdiği ve hasar gördüğünü iddia ettiği demirbaş- muhteviyat ile bina hasarlarından olup da hasardan sonraki tarihlerde faturalandırılan hasar kalemleri için hesaplama yapıldığı; teklif ve proforma faturalarının, yevmiye numarası olmadığından ticari defterlere işlenemeyen faturalardaki bedellerin hesaba dahil edilmediği; hasardan sonraki ilk müdahale ile kurtarma ve belgesiz olağan temizlik giderlerinin hesaba dahil edildiği belirtilmesine rağmen bu hasara ilişkin bedelin hesapta yer almadığı; poliçedeki % 2 muafiyet bedeli indirildiği belirtilmesine rağmen bu yönden hesapta indirim yapılmadığı; davacı talebinde yer alan alternatif konaklama bedelleri yönünden, davacı tarafça sunulan tüm belgeler dikkate alınarak ve poliçede yer alan bu hasara ilişkin kloza göre hesaplama yapılmadığı; hasardan hemen sonra davalı sigortacının görevlendirdiği eksper tarafından belirlenen hasar türleri ve miktarları ile raporda hesaba esas alınanların mukayeseli ve denetime olanak verecek biçimde raporda gösterilmediği,Bu yönüyle,Mahkememizce hükme esas alınan rapordaki hesaplamalar ve hesaplama biçiminin , denetim imkanı vermeyecek mahiyette olduğu yargıtay bozma ilamında bildirilmiş olduğundan taraflar arasındaki poliçelerle, davacıya ait otellerdeki bina- muhteviyat- demirbaş ve hasar halindeki kazanç kaybının belli limitler dahilinde sigortalandığı; sigorta sözlemesi gereği, poliçedeki limitlerle sınırlı olmak kaydıyla, davalının sel ve su baskını rizikosu nedeniyle fiilen oluşan gerçek zarar miktarını tazminle yükümlü olduğu; zarar miktarının belirlenmesinde, riziko tarihinden önce mevcut olup da olay nedeniyle hasara uğrayan unsurlar için hesaplama yapılması gerektiği; hesaplama yapılırken, hasar tarihinden sonra alındığı iddia olunan mallara ilişkin tüm faturaların ve ticari defterlere işlenmiş faturaların üzerinden belirlemeye gidilemeyeceği gibi, yevmiye numarası olmadığı için defterlere işlenmeyen fatura bedellerinin de hesap dışı bırakılamayacağı; hesaplamadaki tek kriterin, riziko tarihinden önce mevcut olup da davaya konu sel olayı nedeniyle hasar gören sigortalı unsurların bedellerinin hesaba dahil edilmesi olduğu gözetilmelidir. Buna göre de; oluşturulacak uzman bilirkişi heyetinden, davacının hasar başvurusu sırasında davalıya sunduğu listenin, davalının aldığı eksper raporunun, tespit dosyasında alınan 12.03.2013 tarihli bilirkişi raporunun bir bütün olarak ele alınarak ve hasar tarihinden önceki yıla ait ticari defter ve kayıtlar ile muhasebe belgeleri de incelenmek suretiyle, sel olayından önce mevcut olup da olay nedeniyle hasar gören sigortalı unsurların bedellerinin ayrıntılı biçimde tespiti, hasar gören unsurlara ilişkin olarak davacı tarafça sunulan liste ile eksper raporundaki belirlemelerin mukayeseli biçimde tablolar halinde tespitinin yapılması, poliçedeki muafiyet klozuna göre hasar bedellerinden gerekli indirimlerin yapılması, yine poliçedeki alternatif konaklama bedeline ilişkin klozun da dikkate alınmasıyla bu hasar yönünden belirlemeye gidilmesi konusunda ayrıntılı, gerekçeli, mukayeseli ve denetime imkan sağlayacak rapor alınmasına, bilirkişi olarak Yargıtay Bozma ilamında belirtildiği şekilde 3 kişilik mali müşavir bilirkişi heyeti oluşturulmasına, ayrıca mali müşavir bilirkişi heyetinin yanına bir mimar , bir makina mühendisi, inşaat mühendisi elektrik elektronik mühendisi de seçilerek rapor düzenlenmesinin istenilmesine karar verilmiştir.
Talimat mahkemesince alınan 23/08/2021 tarihli raporda; … ili … ilçesi … beldesinde bulunan … 12.01.2013 tarihinde yaşanan fırtına sonucunda sel suları basması sonucunda, bahçe katı ve teknik bölümlerin ağır hasar görmesi olayında; ekspertiz raporunda yer alan hasar türleri esas alınarak tüm raporların; değerlendirmelerinde enkaz kaldırma, bina hasar, muhteviyat olarak gruplandırılarak değerlendirildiğini, davacının 13.01.2013 tarihi itibari ile öz kaynaklarının 92.241,85 TL ekside olduğu, öz kaynaklarını tükettiği, davacının alacaklarından 3,06 kat daha fazla borçlu olduğu, davacının selden kaynaklanan hasarı bertaraf etmede öz kaynaklarının yetersiz olduğu, davacının giderlerin toplam tutarının 6.715.401,38 tl olabileceği, muafiyet tutarının 134.308,03 tl olduğu, %2 muafiyet göz önüne alındığında toplam giderlerin 6.581.093,35 TL olduğunu bildirmişlerdir.
Davalı taraf, ibranamenin içeriği ve kapsamı yönünden davacının tüm tazminat alacağını aldığını ve bu surette davacıya herhangi bir borçlarının kalmadığı savunmasında bulunmuştur. Alacaklının alacak hakkından vazgeçmesi ve bu suretle borçlunun borcundan kurtulmasını sağlayan akde, ibra denir. İbranamenin kural olarak, alacaklıya yapılan ödeme ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı bulunmaktadır. Gerçek anlamda, ibranameden söz edilebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması ön koşuldur. Açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, anılan belge ibraname değil, ancak makbuz niteliğinde kabul edilebilir. İbranamenin verildiği tarih itibariyle alacaklının gerçek zararının saptanarak ödenen miktar ile gerçek alacak miktarı arasında açık oransızlık olup olmadığının tespiti gerekmektedir. İki taraflı alacak ve borçları kapsayan sözleşmelerde, edimler arasında makul, hayatın olağan akışına uygun düşen ekonomik bir dengenin varlığı gerekmektedir. Olağan koşullar altında böyle bir denge mevcut olmaması halinde, taraflardan birine aşırı yararlanma sağlayan sözleşmenin olağan olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığından zarar gören taraf, aşırı yararlanmaya (gabine) dayanarak dava açma hakkına sahip olur.
Yargıtay Bozma ilamı doğrultusunda davacının ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak 2013 yılından öncesine dayalı olarak davacının mali durumu tespit edilmiş, yapılan inceleme sonucunda; davacı şirketin öz kaynaklarının hasarın gerçekleştiği tarihte bu hasarı gidermek için yeterli olmadığı, davacının gabinin subjektif unsuruna göre ödeme güçlüğü içinde bulunduğu, talep edebileceği hasar miktarının 6.581.093,35-TL, olmasına rağmen sigorta şirketince ödenen miktarı 3.999.875,29-TL olduğu, edimler arasında objektif imkansızlık bulunduğu tespit edilmiş olduğundan mahkememizce davacının müzayaka halinde olduğu, gabinin hukuksal şartlarının gerçekleşmiş olduğu sonucuna varılmıştır.
Tüm dosya kapsamının ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacıya ait otelin 12/01/2013 tarihinde gerçekleşen sel nedeniyle ağır hasar gördüğü, enkaz kaldırma, bina hasarı , muhteviyatı olmak üzere hasar miktarının 6.715.401,38-TL olduğu, %2 muafiyet tutarı olan , 134.308,03-TL nin düşülmesi sonucunda davacının talep edebileceği tazminatının 6.581.093,35-TL olduğu, alternatif konaklama bedelleri yönünden bilirkişi kurulunda turizm bilirkişisi olmaması nedeniyle hesaplama yapılamadığı, davacı vekili tarafından bu konuda rapora her hangi bir itirazda bulunulmayarak bilirkişi raporunda tespit edilen 6.581.093,35-TL üzerinden karar verilmesinin talep edildiği, davacı tarafından bilirkişi raporu kabul edilmiş olduğundan mahkememizce alternatif konaklama bedeli hususunda inceleme yaptırılmadığı, tespit edilen hasar bedelinin karşılamakta davacının öz kaynaklarının yetersiz kaldığı, davalı … tarafından yapılan 3.999.875,29-TL lik ödeme ile davacının hasar miktarı arasında objektif imkansızlık olduğu, gabinin subjektifi objektif unsurlarının gerçekleştiği hüküm vermeye elverişli denetime açık bilirkişi raporundan anlaşıldığından davacının 6.581.093,35-TL lik talep edebileceği hasar miktarından yapılan 3.999.875,29-TL lik ödemenin düşümü sonucunda kalan 2.581.218,06-TL nin 11/06/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, 2.581.218,06 TL’nin 11.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 176.323,05- TL nispi karar ve ilam harcından, başlangıçta yatırılan 34.155,00 TL peşin ve 40.988,13 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 75.143,13 TL’nin mahsubu ile bakiye 101.179,92‬- TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 75.143,13 TL toplam harç ile, aşağıda dökümü yapılan bozmadan önce 6.325,00 TL bozmadan sonra 7.158,00-TL. Olmak üzere toplam 13.483,00-TL yargılama giderinin, davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 7.820,14-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından aşağıda dökümü yapılan bozmadan önce 2.083,00 TL yargılama giderinin, davanın reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 1.520,59 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerine bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, davanın kabul edilen kısmı üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 110.286,93 – TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, davanın reddedilen kısmı üzerinden üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 96.461,73- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 07/10/2021
Başkan …
E-imzalıdır.
Üye …
E-imzalıdır.
Üye …
E-imzalıdır.
Katip …
E-imzalıdır.

Harç Beyanı
K.H.= 176.323,05-TL
P.H.= 75.143,13TL
B.H= 101.179,92‬-TL

BOZMADAN ÖNCE
Davacı yargılama gideri
5.600,00 TL bilirkişi ücreti
725,00 TL posta gideri
6.325,00 TL Toplam yargılama gideri

Davalı yargılama gideri
2.000,00 TL bilirkişi ücreti
83,00 TL posta gideri
2.083,00 TL toplam

BOZMADAN SONRA
Davacı yargılama gideri
7.000-TL bilirkişi ücreti
158- TL tebligat gideri
7.158,00-TL Toplam yargılama gideri