Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/608 E. 2023/173 K. 07.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/608 Esas
KARAR NO : 2023/173

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/10/2020
KARAR TARİHİ : 07/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, yüklenici müvekkil şirketin uğramış olduğu gerek müspet ve gerek … ilişkin 328.000,00 TL ‘nin sözleşme bitiş tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile beraber ödenmesi talepli davanın açılmasından önce davalılara … 44. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye Numarası ile ihtarname çekildiğini, davalılar tarafından hem kendi adlarına hem de adi ortaklık adına … 30. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye Nolu yine … 11. Nolerliğinin … tarih ve … yevmiye noluljhtarnameleri ile cevapta bulunarak taleplerinin reddedildiğini, yüklenici müvekkil şirketin Uğramış olduğu gerek müspet ve gerek munzam zarara ilişkin 328.000,00 TI. “nin sözleşmenin bitiş tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile beraber ödenmesi talepli davanın açılmasından önce yasanın emrettiği gibi … tarihinde … Başvuru numarası – ile başvuru yapılmış … dosya nümarası – ile, 14/08/2020 – tarihli oturumda anlaşmama tutanağı düzenlenerek imza altına alındığını, davaya konu … mekanik tesisat işlerin ana sözleşmesinin sözleşme özeti başlıklı kısminin 22. Numaraları maddesinde uyuşmazlık halinde İstanbul Mahkemelerinin görevli ve yetkili olduğu özel sözleşme hükmü ile mutabık kalındığından iş bu davada görevli ve yetkili mahkeme … Ticaret Mahkemeleri olduğunu, yüklenici …ŞTİ., ile İşveren … – … arasında … ili, … İiçesi, … Mahallesi, … Sok. 343 ada 6.No’lu parsel üzerinde gerçekleştirilecek … işi kapsamında mekanik tesisal işlerinin anahtar teslim götürü bedel usulüne yapılmasına dair 1.500.000,00 TL+KDV tutarlı 18.02.2016 tarihli … Projesi Yüklenici sözleşmesi imzalandığını, yine imza edilen sözleşmenin “sözleşme özeti” başlığı altındaki kısmının 4.No’lu maddesinde işin bitiş tarihi 30.10.2016 tarihi olarak belirlendiğini, anılan yüklenici sözleşmesi ile davacı müvokkil tarafından yüklenilen iş “mekanik tesisat işi” olarak adlandırıldığını, müvekkilin bu işe başlayabilmesi ve tamamlayabilmesi için işyerenin inşaatı belli bir seviyeye getirmesi gerektiğini, imzalanan bu sözleşme ile işveren mekanik tesisatın yapılabilmesi için inşaatı belli bir seviyeye getkeceğini beyan kabul ve taahhüt ettiğini, belirlenen süre içerisinde işveren inşaatı istenilen seviyeye getirilmediği takdirde sözleşme gereği edimlerini yerine getirmemiş sayılacağını, müvekkil şirketin sözleşme gereği edimini yerine getirebilmesi için işverene inşaatın belli bir seviyeye getirilmediğinden bahisle süre uzatımı hakkında 03.10.2016 tarihli maili ile süre uzatımı lalep etmiş ve akabinde sunulan 30.10.2016 tarihli mail ile zeyilname kabulünü içeren mekanik tesisat işleri ana sözleşmesi revizyonu gönderilmiş ve sözleşme bitiş tarihi 30.04.2017 olarak güncellendiğini, anılan zeyilnamede görüldüğü üzere , uzama sebebinin işveren sebepli proje revizyonları olduğu ve işçi temin edilememesi ve dolayısıyla inşaalın taahhüt edilen seviyeye gelmemesinden kaynaklı olduğu açıkça belirtilmiş olup bu husus da davalıların AÇIK KABULÜ olduğunu, müvekkil şirketin uzatma talebi tamamen işverenin edimini yerine getirmemesinden kaynaklandığını, sözleşme bitiş tarihi 30.10.2016 olarak belirtilmesine rağmen işverenden kaynaklı nedenler/kusurlar nedeniyle sekiz ay sürmesi gereken işin on dokuz ay daha uzaması sebebiyle müvekkil şirket örnek vermek gerekirse bu iş için ekstradan mühendis masrafı, tekniker masrafı, ulaşım, benzin, konaklama masrafı, teknik personel, yol ve yemek masrafı, iletişim, kırtasiye, merkez ofis genel gider mekanik tesisat işleri ana sözleşmesinin sorumluluk İistesi ana başlığı altındaki yüklenicinin üstlendiği tüm masrafları ekstradan yapmak zorunda kalmış ve sözleşme uzamasından kaynaklı yaklaşık 190.000, 00 TL zarara uğradığını, müvekkil şirketin işveren tarafından sözleşmedeki ediminin yerine getirilmemesi ve sözleşme ihlali nedeni ile müspet zararı doğduğunu, davalılar yasanın bu emredici hükmüne aykırı davranarak müvekkile haber bile vermeden sosyal tesis işini başka firmaya verdiğini, bundan dolayı müvekkil 35.000,00 TL tutarında müspet zararı oluştuğunu, bu zararın açılımı; 183.613,00 TL olan sosyal tesis işinden 135.000.00 TL tutar çıkartıldığını, sözleşmeye aykırı olarak bu iş … A.Ş firmasına ihale edildiğini, sözleşme bedelinden çıkartılar 135.000,00 TL tutarında müvekkil firma 17.158,00 TL zarara uğradığını, akabinde … A.Ş bahse konu tesisat işlerinde ehli olmadığından anılan firmaya yaptırılan işler kısmı olarak yeniden müvekkil firmaya BİLA BEDEL yaptırıldığını, davaya konu sözleşmenin bozulma ve hakkedişini alamama korkusuyla müvekkil firma bu hususa şes çıkarmadığını, montaj işlerinden kaynaklanan bedel 18.000,00 TL olduğunu, (120 düzeltme işleri için harcanan adam gün sayısı x 150 TL harcanan günlük çalışan masrafi) davacıya ödenmediğini, dolayısıyla toplam zararımız 35.000,00 TL olduğunu, imza edilen sözleşme uyarınca işin bitiş tarihi 30.10.2016 tarihi olarak belirlenmesine rağmen işverenden nedenler kusurlar nedeniyle sekiz ay sürmesi gereken işin on dokuz ay daha uzaması sebebiyle belirlenen bitiş tarihinden 23.05.2018 son hak ediş tarihine kadar yüklenici tarafından yapılan iş nedeniyle bu süre zarfında yaklaşık 81.000,00 TL süre uzaması kaynaklı enflasyon ve kur farkı zararı oluştuğunu, iş yapıldıkça Enflasyona Maruz Kalan Tutar Her Hakkedişte Düştüğü için kabul edilen ortalama Eskalasyon Tutarı (Talep Edilen) 81.064,87 TL olduğunu, müvekkil şirketin imzalanan sözleşme pereği yapılan hakkedişlerin nakit (yani hemen) ödenmesi gerekirken son yapılan 23.05.2018 hakkedişte ödemenin dört ay vadeli çekle yapılmasından ve bu süre zarfında yıllık vade farkı oranından kaynaklı yaklaşık 22.000.00 TL finansman zararına uğradığını, Son (11.) Hakkediş İçin Sözleşmeye Göre Nakit Ödenmesi Gereken Meblağ 184.545,63 TL, Son (11.) Hakkediş İçin Verilen Çeklerin Ortalama Vadesi (Ay) 4.00 TL, 09.2018’deki Yıllık Vade Farkı % 35,85, Verilen Çeklerin Vadesinden Kaynaklanan Tinansman Maliyeti (Talep Edilen), 22.053,20 TL, 23.05.2018 tarihli hakedişi, müvekkil lirma dava konusu yapılan tüm bu alacaklarını, talep edebilmek için ihtirazi kayıtla kabul ettiğini, davalı firmalarda buna ilan hakedişe göre ödeme yaptığını, bu durumun davalıların kabulünde olduğunu, tüm bu nedenlerle davanın kabulü ile müvekkil şirketin uğramış olduğu müspet ve munzam zarara ilişkin şimdilik (328,000,00 TL) nin sözleşme bitim tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle beraber müşterek ve müteselsilen davalılardan alınarak müvekkil firmaya verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkil firma … A.Ş. 40 yıla yakın zamandır inşaat sektöründe faaliyet gösteren, Türkiye’nin öncü ve örnek firmalarından birisi olduğunu, sektörde öncü olması sebebiyle, iş yaptığı firmalar ile köklü bağlar kurduğunu, bugüne değin birlikte çalıştığı firmaların hiçbirini yarı yolda bırakmadığını, sektörde edinmiş olduğu yeri bu iyi niyetli ve sağlam iradeli firma ilişkilerine borçlu olduğunu, müvekkilin iş birliği yaptığı firmalara borçlu kalması, onları zor duruma düşürmesinin mümkün olmadığını, müvekkilin iş ahlakını bilmesine rağmen kendi borcu olmayan hususlarda aleyhine icra takibi başlatan ve akabinde davayı ikame eden davacının hukuki yararının varlığından bahsetmenin mümkün olmadığını, dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, tarafların gerçekten davacı ve davalı sıfatını haiz olmaları gerektiğini, davacı tarafın, Müvekkil Şirketi Davalı olarak gösterse de; iddia edilen olaya ve zararın meydana gelmesine sebep olan Müvekkil Şirket olmadığını, bu sebeple, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel teşkil eden bir taraf sıfatı yokluğu durumu mevcut olduğunu, Müvekkil Şirketin bakımından husumet itirazları olduğunu, davacının iddia etmiş olduğu ispatlanamayan talepleri bakımından da davanın zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu sebeple zamanaşımı itirazlarının olduğunu, davacı ile müvekkilin de içinde bulunduğu … Adi Ortaklığı (“ADİ ORTAKLIK”) arasında, “… İşleri Ana Sözleşmesi (“SÖZLEŞME”) ” akdedildiğini, bu sözleşme uyarınca, davacı tarafın İşveren Adi Ortaklığın mülkiyetindeki “…” kapsamında mekanik tesisat işlerinin anahtar teslim götürü bedel usulüne uygun olarak tedarik, montaj ve bakım hizmetleri işinin temini ve teslimi işinin yapılması taraflar arasında kararlaştırıldığını, sözleşme’nin “09. İşe Başlama ve Bitirme Tarihi” maddesine göre Davacı Yüklenici’ nin en geç 30.10.2016 tarihine kadar anahtar teslimini gerçekleştirmesi gerektiği kararlaştırıldığını, 21 Temmuz 2016 Tarihli ve 29777 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlandığı üzere, “Anayasanın 10 nci maddesi ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre, 21/7/2016 Perşembe 01.00’dan itibaren doksan gün süreyle olağan üstü hal ilan edilmesi; Milli Güvenlik Kurulu’nun 20/7/2016 tarihli ve 498 sayılı tavsiye kararı gözönünde bulundurularak Bakanlar Kurulu’nca 20/7/2016 tarihinde kararlaştırılmıştır.” Şeklinde ülke genelinde olağanüstü hal ilan edildiğini, söz konusu olağanüstü hal durumu 19/07/2018 tarihine kadar devam ettiğini, Olağanüstü hal kapsamında “işçi temin edilememesi” sebebiyle taraflar arasında 30.10.2016 Tarihinde “Mekanik Tesisat İşleri Ana Sözleşmesi Revizyonu” akdedildiğini, devam eden süreçte de Sözleşme ve Zeyilnamede belirtilen süreler içinde müvekkil üzerine düşen tüm yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini, müvekkil sözleşmeden doğan tüm yükümlülüklerini eksiz ve kararlaştırılan süreler içerisinde yerine getirdiğinden davacının müvekkilden herhangi hak ve alacak talebinde bulunması haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacının haksız kazanç elde etmek maksadıyla ikame ettiği işbu davanın reddi gerektiğini, davacının taraflar arasındaki Sözleşmeye uygun belirlenen sürede inşaatın belirli seviyeye getirmediğinden bahisle Zeyilname imzalandığını ve sözleşme bitiş tarihinin 30.04.2017 tarihi olarak güncellendiğini ve uzama sebebinin de “işveren sebepli proje revizyonları olduğu ve işçi temin edilememesi” olduğu ve adi ortaklığın açık kabulünün bulunduğunu iddia ettiğini, Zeyilname metni ve tarihinden anlaşıldığı üzere o dönemde ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal durumunun mevcut olması sözleşme süresinin uzamasına sebebiyet verdiğini, Zeyilname, Sözleşme’nin ayrılmaz bir parçası olmakla beraber tarafların ortak iradeleri ile hazırlanıp imza altına alınmış olduğundan; bir Sözleşme ekine “açık kabul beyanı” şeklinde zararlandırıcı bir şekilde atıfta bulunmak hukuka aykırı olduğunu, söz konusu uzama durumu, davacı tarafça da kabul edilmiş olacaktır ki davacı firmanın kaşe-imzası ile birlikte tanzim edildiğini, Basiretli tacir olan davacının, akdettiği sözleşmeleri “karşı tarafın açık kabulü” olarak değerlendirmesi ahde vefa ilkesi ile örtüşmediğini, sözleşmeye bağlılık (…) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edildiğini, dava konusu olayda da OHAL süreci sadece taraflar arasında değil ülke çapında tüm firmaları etkilemiş, ülkece zor süreçlerden geçildiğini, davacı ile müvekkilin dahili olduğu adi ortaklık tam olarak “sözleşmenin yorum yoluyla düzeltilmesi veya değişen hal ve şartlara uyarlanması” için değişen hal (OHAL İLANI) durumuna uygun olarak sözleşme süresini uzatıldığını, dava konusu olayda da ülke genelinde ilan edilen Olağanüstü Hal kapsamında inşai faaliyetlerin yürütülmesine ilişkin beklenmedik aksaklıkların ve işçi temininin güçleşmesi gibi neticeler ortaya çıktığını, taraflar arasındaki Sözleşme’de de açıkça yer aldığı ve yasada da düzenlendiği üzere mücbir sebebin varlığı halinde borçludan edimin ifasının talep edilmesi mümkün olmadığını, İzah edildiği üzere davacının iddia ettiği gibi sözleşme bitiş tarihinin 30.10.2016 tarihine uzatılması müvekkil şirketin kusurundan kaynaklanmadığından davacının her nasılsa hesaplayıp talep etmiş olduğu 190.000-TL zarar kalemin doğması ve bu zararın tazmini yoluna gidilmesi için işbu haksız davanın ikame edilmesi haksız ve hukuka aykırı olduğunu, adi ortaklığın davacıya haber vermeden sosyal tesis işini başka bir firmaya verdiği ve bundan dolayı 35.000-TL müspet zarara uğradığını iddia etmiştir. Ancak söz konusu iddia gerçeği yansıtmadığını, bu nedenlerle Öncelikle davanın usulden reddine, haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın esastan reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı ile müvekkil şirketin de içinde bulunduğu …- … Adi Ortaklığı (“ADİ ORTAKLIK”) arasında, “… Ana Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme metninin dosyada mevcut olduğunu ve taraflarca içeriğinin kabul edildiğini, Mevcut Sözleşme kapsamında davacı tarafın İşveren Adi Ortaklığın yapmış olduğu … İli … İlçesi … Mahallesinde bulunan lüks konut projesi olan “…” kapsamında mekanik tesisat işlerinin anahtar teslim götürü bedel usulüne uygun olarak tedarik, montaj ve bakım hizmetleri işinin temini ve teslimi işinin yapılması işini üstlendiğini, Adi ortaklığın diğer tarafını oluşturan …A.Ş nin belirttiği üzere ilgili Sözleşme’nin “09. İşe Başlama ve Bitirme Tarihi” maddesine göre Davacı Yüklenici’ nin en geç 30.10.2016 tarihine kadar anahtar teslimini gerçekleştirmesi gerektiği kararlaştırıldığını, projenin yapımının gerçekleştirildiği tarihlerde ilan edilmiş ve 19.07.2018 tarihine kadar tüm ülke çağında devam eden olağanüstü hal durumu nedeniyle davacı ile adi ortaklık arasında dosyada mevcut Zeyilname imza edildiğini, zeyilnamenin davacı tarafça imza edilmiş olduğunu, Olağanüstü hal kapsamında bu dönemden kaynaklanan mücbir sebep nedeniyle ki bu mücbir sebep başta ohal nedeniyle işçi temin edilememesi ve piyasa koşulları nedeniyle projede zorunlu revizyonların yapılması sebebiyle oluşmuş olmakla taraflar arasında 30.10.2016 Tarihinde “Mekanik Tesisat İşleri Ana Sözleşmesi Revizyonu” akdedildiğini, İşin bitiş tarihi 30.04.2017 olarak değiştirilmesi tarafların açık iradesi ile kararlaştırıldığını, dosyada mevcut Zeyilname metni ve tarihinden anlaşıldığı üzere tüm ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal durumunun mevcut olması sözleşme süresinin uzamasına sebebiyet verdiğini, Zeyilname, Sözleşme’nin ayrılmaz bir parçası olmakla beraber davacının açık rızası ve kabulü ile imza edildiğini, her iki tarafta sözleşmenin değişen bu maddesine göre hareket etmeye devam etmiş ve edimlerini yerine getirdiğini, aradan 4 senelik bir süre geçtikten sonra geriye dönük olarak sözleşmenin ihlal edildiğinin iddia edilmesi ve 190.000 TL şeklinde ne şekilde hesaplandığı belli olmayan içi boş bir talep ile müspet zarar edilmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır ve iyiniyetli olmadığını, Adi ortaklığı oluşturan her iki inşaat firması da yıllardır ülkede hizmet vermekte ve dürüst tacirler olarak bilindiğini, ancak … projesinin devamı sırasında meydana gelen olağanüstü hal durumu tüm inşaat sektörünü etkilemiş ve projenin tüm paydaşları bu mücbir sebepten etkilendiğini, mücbir sebep nedeniyle dava dosyasında mevcut sözleşme davacı ile müvekkilin dahili olduğu adi ortaklık tarafından yeniden ele alınarak değişen hal ve şartlara uyarlanması gerçekleştirilmiş ve işin bitiş tarihi revize edildiğini, bu duruma herhangi bir çekince ve itirazda bulunmayan davacı tarafın zorlama beyanlarının kabulünün mümkün olmadığını, projenin bitiş tarihinin güncellenmesi dönemin gerekliliği olarak ele alınmış olup bu durumun tek taraflı davacının zararı şeklinde ele alınması mümkün olmadığını, Adi ortaklık tarafından projede piyasa koşullarının zorladığı şekilde revizyonlar gerçekleştirildiğini, projenin eksiksiz olarak tamamlanmasının hedeflendiğini, dava konusu olayda da ülke genelinde ilan edilen Olağanüstü Hal kapsamında inşai faaliyetlerin yürütülmesine ilişkin beklenmedik aksaklıkların ve işçi temininin güçleşmesi gibi neticeler ortaya çıktığını, taraflar arasındaki Sözleşme’de de açıkça yer aldığı ve yasada da düzenlendiği üzere mücbir sebebin varlığı halinde borçludan edimin ifasının talep edilmesi mümkün olmadığını, İzah edildiği üzere davacının iddia ettiği gibi sözleşme bitiş tarihinin 30.10.2016 tarihine uzatılması müvekkil şirketin kusurundan kaynaklanmadığından davacının her nasılsa hesaplayıp talep etmiş olduğu 190.000-TL zarar kalemin doğması ve bu zararın tazmini yoluna gidilmesi için işbu haksız davanın ikame edilmesi haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından proje kapsamında bulunan sosyal tesis işinin …A.Ş firmasına yaptırıldığı ancak bu şirketin ehil olmadığından eksik ve ayıplı olduğu işleri bila bedel yine kendileri tarafından üstlenerek yapıldığı gibi dayanaksız bir iddiada bulunduğunu, davacı taraf yine kendine göre bir montaj sökme takma bedeli şekilde bir hesaplama yaparak bu sosyal tesis işi nedeniyle kendisinin 35.000 TL zarara uğradığını iddia ettiğini, davacının bu talebininde reddi gerekmekte olduğunu ,adi ortaklık tarafından sosyal tesis adı altında başkasına ihale edilen bir iş olmadığından işin başkasına yaptırılmasından kaynaklanan doğmuş bir zararı bulunmadığını, davacının oluştuğunu iddia ettiği zarar kalemlerini ve zarar kalemleri ile ilgili somutlaştırdığı TL bazında değerleri ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafça dava dilekçesinde zorlama bir hesaplama yöntemiyle yukarıda izah edildiği şekilde davacının kabulünde olan projenin bitiş tarihinin güncellemesi nedeniyle kur ve enflasyon nedeniyle zarara uğradığını bunun yine ne şekilde hesaplandığı belli olmayan bir şekilde 81.064,87 TL olduğu iddia edildiğini, davacı ile davalıların ortak iradesi ile uzatılan sözleşme süresine uygun olarak yapılan ödemeler için kur ve enflasyon zararı gibi dayanaksız taleplerin hukukta bir karşılığı bulunmadığını, davacı tarafça beyan edildiğinin aksine davacı tarafın 23.05.2018 tarihli hak edişe ihtirazı kayıt koyması davalıların bu hususları kabul ettiği gibi bir durum mevcut olmadığını, Müvekkil şirketin bulunduğu adi ortaklık tüm yükümlülük ve ödemelerini yerine getirerek davacı ile olan hukuki ve ticari ilişkisini sona erdirdiğini, davacının şimdilik kaydıyla 328.000 TL tutar talep etmesi olanaklı olmadığını, davacının geçerli ve mevcut bir alacağı bulunmadığı gibi sözleşme kapsamında uğramış olduğu bir zarar mevcut olmadığını, davacı tarafın keşide etmiş olduğu … 44.Noterliğinin …tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesine … 11.Noterliğnin …tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile cevap verildiğini, ihtarname içeriği kabul edilmemiş tam tersi tamamen yıllar sonra maddi kazanç sağlama amaçlı olarak bu taleplerin kötüniyetli olarak yöneltildiğinin belirtildiğini, İhtarnamede belirtildiği üzere projenin bitiş tarihinden itibaren 2 senelik süreç içerisinde davacının gerçekleştirdiği mekanik tesisat kapsamında sorunlar yaşanmış ve sorunlar garanti süresinde olmasına rağmen adi ortaklık tarafından üstlenilmiş ve davacının eksik ve ayıplı iş ve işlemleri muhatabına bildirildiğini, bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Mahkememizin 27/01/2021tarihli celse ara kararı gereği, Tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, ticari defter ve kayıtları, sözleşmeler, ihtarnameler, hakediş raporları, zeyilname ve tüm belgeler ile dosya incelenerek öncelikle taraflar arasındaki ticari ve akdi ilişkinin tespit edilmesi, akabinde davalının yerine getirmediği edimlerin olup olmadığının, sözleşmeye aykırılık hallerinin olup olmadığının tespit edilmesi ve davacının maddi zarar taleplerinin değerlendirilerek hesaplanması konusunda, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı varsa miktarının nelerden ibaret ve ne kadar olduğu konusunda rapor alınmasına karar verilmiş olup, Bilirkişiler Mali Müşavir…, borçlar hukukunda nitelikli hesaplamalar uzmanı … ve İnşaat Mühendisi …’ın 21/06/2021tarihli raporunda özetle, dosya, sunulan taraf kayıtları, sözleşme kapsamında davacının ödemeleri gecikmeli alması sebebiyle 14.295,97 TL gecikmeden kaynaklanan faiz alacağı hesaplandığı görüş ve kanaatine varıldığını bildirdikleri görüldü.
Mahkememiz 19/08/2021 tarihli ara kararı gereği, Tarafların itirazlarının değerlendirilerek karşılanması, sözleşme kapsamında davalının iddia olunduğu gibi edimlerini yerine getirip getirmediği, sözleşmeye aykırı davranılıp davranılmadığı konusuna mevcut deliller ile tüm bilirkişilerin sektörel, teknik, mali ve hukuki incelemeler ve değerlendirmeler yapılarak uyuşmazlığın irdelenmesi ve gerekçelendirilmesi konusunda dosyanın önceki bilirkişilere tevdi edilerek ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, Bilirkişiler Mali Müşavir …, borçlar hukukunda nitelikli hesaplamalar uzmanı … ve İnşaat Mühendisi …’ın 31/01/2022 tarihli raporunda özetle, Davacı itiraz dilekçesinde, enflasyon ve kur zatarı talebine yönelik talebin değerlendirilmesini istemekle, bu kapsamda yazıda, “Enflasyon ve kur gararı talebinin değerlendirilmediği ve buna ilişkin hesaplama yapılmadığı, imza edilen sözleşme uyarınca işin bitiş tarihi 30.10.2016 taribi olarak belirlenmesine rağmen işverenden kaynaklı nedenler/ kusurlar nedeniyle 8 ay sürmesi gereken işin 19 ay daha uzaması sebebiyle belirlenen bitiş tarihinden 23.05.2018 son hakediş tarihine kadar yüklenici tarafından yapılan iş vedeniyle bu süre zarfında yaklaşık 81.000,00 TL süre uzaması kaynaklı enflasyon ve kur zararı oluştuğu, İş bitiminde (TK işlerle) kümülatif hakediş tutarı (23.05.2018, 11 hakediş) 1.338.659,73 TL, Sözleşme bitiş tarihindeki (ek işlerle) kümülatif hakediş tutarı (01.11.2016, ) (6.bakediş) 790.138,29 TL, Sözleşme Bitişinden İş Bitişine Kadar Geçen Sürede Yapılan İşin Tutarı 748.521,44 TL, 30.10.2016’dan 23.05.2018’e kadar geçen süredeki enflasyon oranı (Kaynak: TCMB Buflasyon Hesaplayıcısı) 7021,66, Sözleşme bitişinden iş bitişine kadar geçen sürede yapılan işin eskalaşyon tutarı 162.129,74 TL, İş Yapıldıkça enflasyona maruz kalan tutar her hakedişte düştüğü için kabul edilen ortalama eskalasyon tutarı (talep edilen) 81.064,87 TL olacağı, bu kalemin de bilirkişilerce değerlendirmeye alınıp besaplanması gerektiği, denildiğini, malen enflasyon ve kur farkı ile ilgili bildirilen itirazlar değerlendirildiğinde dosyada döviz cinsinden ticaret alışveriş ve ödeme kararlaştırıldığı hususunun mevcut olmadığı kur farkının neye göre hesaplanacağının sözleşme ile kararlaştırılmadığını, Eskalasyon / fiyat farkı inşaat sektöründe değişen birim fiyat farkını içermekte olup mali uzmanlık alanım kapsamında olmayıp , inşaat sektötüne ilişkin özel uzmanlık gerektirdiği anlaşıldığı görüş ve kanaatine varıldığının bildirildiği görüldü.
Mahkememizin 09/03/2022 tarihli celse ara kararı gereği, Tarafların itirazları ve talepleri doğrultusunda celse arasında yeni bir inceleme ara kararı oluşturulmasına karar verilmiş olup, Tarafların önceki raporlara yönelik itirazlarının değerlendirilmesi, tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, ticari defter ve kayıtları, tüm deliller ve dosya incelenerek davacının müspet ve munzam zarar talepleri açısından hesaplama yapılması konusunda rapor alınmak üzere dosyanın Bilirkişiler Mali Müşavir …, İnşaat Mühendisi …, Borçlar Hukukunda Nitelikli Hesaplamalar Uzmanı …’ın tayini ile bilirkişiler 18/08/2022 tarihli raporunda özetle, Davalı ise, davacının taleplerini red etmiş olup, gerekçeleri ve redleri, raporumuzda etraflı olarak değerlendirildiğini, davalının ahde vefa, …Servanda ve… ilkelerine başvurması yukarıda irdelenmiş olup; beklenmeyen hâl felausula rebus sic stantibus) kuramının uygulanması için, gerçekleşmesi gereken olumlu ve olumsuz tüm koşulların birlikte bulunması gerektiğini, davalının ileri sürdüğü Clausula rebus sic stantibus uyarlama durumlarında uygulanmakta olup; davalının bu kuramı ileri sürmesinin gereği olmadığı gibi olumlu ve olumsuz koşulları karşılayarak, bir uyarlama davası da ikame etmediğini, davalının ileri sürdüğü mücbir sebep etkeni doğrultusunda, mücbir sebep; öngörülemez, önlenemez, üstesinden gelinemez nitelikleri haiz, fevkalâde nitelikte olan dayanılmaz bir güçle kendini gösteren olay olduğunu, taraflar arasında düzenlenen sözleşme döneminde, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bir kalkışma yaşandığını, mücbir sebebe dönük, hüküm ve sonuçlarının konu edilebilmesi için, üç şartın birlikte gerçekleşmesinin aranacağını, bunlar; Meydana gelen olay, borçlunun etki alanının dışında oluşan bir olay olması; Olayın, sözleşmenin düzenlenmesi esnasında öngörülebilir mahiyette olmaması; Olayın, uygun bir önlemle bertaraf edilebilir olmaması gerektiğini, söz konusu üç şart; olayın niteliklerini belirlemekte ve esas olarak olayın dış kökenli, görülemez ve dayanılmaz, kaçınılmaz, üstesinden gelinemez nitelikte bir olay olduğunu gösterdiğini, kalkışmanın başlangıç tarihi ve davalının dilekçesinde yazdığı gibi, Türkiye Cumhuriyetine kasd eden kalkışma yaşanmış ve davalının yazdığı üzere, “Anayasa’nın 10.maddesi ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun – birinci fıkrasının (b) bendine göre, 21.07.2016 Perşembe saat 01.00 ‘den itibaren 90 gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmiş Milli Güvenlik Kurulu’nun 20.07.2016 tarihli ve 498 sayılı tavsiye kararı gözönünde bulundurularak, Bakanlar Kurulu’nca 20.07.2016 tarihinde kararlaştırıldığın genelinde olağanüstü hâl ilan edildiğini, ve bu durumun 10/7/2018 tarihine kadar Olağanüstü Hâl kapsamında, işçi temin edilememesi sebebiyle taraflar arasında 30.10.2016 tarihinde, Mekanik Tesisat İşleri Ana Sözleşmesi Revizyonu ‘nun akdedildiğini, devam eden süreçte … AŞ’nin sözleşmeden doğan tüm yükümlülüklerini eksiksiz ve kararlaştırılan süreler içinde yerine getirdiğini, ”, durumu aynen varit olduğunu, ancak taraflar arasında yapılan sözleşme tarihi ise, 18/2/2016 tarihi olduğunu, kalkışma tarihinden önceye dayanan sözleşme başlangıç tarihi, hükümleri uyarınca, sekiz ayda tamamlanacakken, Ondokuz ay daha uzadığını, 15/7/2016 tarihli kalkışmanın etkisi ile sözleşmeler açısından meydana gelen sonraki imkânsızlık hâli, Hükümet tarafından alınan iktisadi tedbirlere rağmen, yani borcun ifa edilmesini ertelemek ve askıya almak yöntemleri ile sürdürülemediği takdirde; ilk tedbir, borcun ertelenmesi yani sözleşme hükümlerinin askıya alınması; İkinci ihtimâl, muhtelif durumlarda, sözleşmeden dönme; Üçüncü ihtimâl, geçmişe dönülemeyen durumlarda, sözleşmelerin feshidir. Taraflar arasındaki sözleşme m. 32 hükmü, mücbir sebeplere ilişkin olup; bu yönde uygulanacaktır. Sözleşme hükmüne göre : “taraflardan herhangi biri işbu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini, savaş, iç karışıklar, deprem gibi doğal afetler, hükümetin emir ve kısıtlamaları ve bunlara benzer tarafların kontrolü dışında ve ihmali olmaksızın meydana gelen mücbir sebepler nedeniyle yerine getiremezse, işbu sözleşme nedeniyle üstlendiği yükümlülüklerini ihlal etmiş sayılmayacaktır. Mücbir nedenlerle edimini ifa edemeyen taraf, karşı tarafa iki takvim günü içinde yazılı ihbarda bulunarak, ifa imkansızlığını ve bunun işi doğrudan etkileyen sebeplerini bildirecek, bunları resmi belgelerle tevsik edecek ve sözleşme çerçevesindeki yükümlülüklerini en kısa zamanda eksiksiz yerine getirebilmek için her türlü gayreti gösterecektir. Taraflardan herhangi biri, işbu sözleşme çerçevesinde üstlendiği yükümlülüklerini herhangi bir mücbir nedenden dolayı 30 takvim günü süreyle yerine getiremediği taktirde diğer taraf işbu sözleşmeyi tazminatsız olarak derhal feshedebilir” ancak, taraflar arasındaki m. 32 hükmi n içerdiği “…sözleşme çerçevesindeki yükümlülüklerini en kısa zamanda eksiksiz yerine getirebilmek için her türlü gayreti gösterecektir” şeklindeki düzenlemeye rağmen, sekiz ayın bitimine az bir süre kaldığı halde, davalı gayrert göstermemiş ve iş 19 aya uzamıştır. Taraflar arasındaki sözleşme, davalı tarafından fesh edilmemiş, ancak yine davalı, TBK m. 113 hükmünü hukuka aykırı surette kullanmış olduğu için, aşağıda tazminatlar faslında arz ettiğimiz durumun meydana gelmesine sebep olmuştur. Somut olay çerçevesinde beliren sebep ile sonuç arasındaki uygunluğun kesilmesi yani illiyet bağının kesilmesi ile, mücbir sebep meydana gelmektedir. taraflar arasında düzenlenen ana sözleşmeye göre iş en geç 30/10/2016 tarihinde girmiş, davacı işi bitirebilecekken, 20/7/2016 tarihinde kalkışma gerçekleşmiş, sözleşme ise 30/10/2016 günü revize edi ilname imzalanmıştır. mücbir vukuunda, sözleşme feshedildikten sonra bile, fesihten önce meydana gelmiş olan bütün alacak hakları ve borçlar gecçerliliklerini koruyacaklardır. davacı ani ifa edimli, ancak 8 ay sürmesi gereken sürekli ifa faaliyetli sözleşmesinde olduğu üzere, bu tip sözleşmelerde, önceki dönemlerde gerçekleşen ifa edilmiş edimlerin karşılıklı olarak iadesi mümkün olmayacağına göre, mücbir sebep etkeninin karşılıklı olarak dönmeleri mümkün de; yapılamayacağına göre, sözleşmeden dönme değil de sözleşmenin feshi mümkündür. fesih de yapılmadığına göre, davacı taleplerinde haklı olduğunu, Davacı önceki Bilirkişi Raporuna dört tazminat kalemi üzerine itiraz etmiş, bu talepleri yaptığı itirazlar doğrultusundan yeniden değerlendirilmiş ve etraflı biçimde arz edilmiştir. Bu doğrultuda davacının alacağı …’AN : 154.591,97 TL + 81.064,87 + 22.053,20 = 257.710,04 TL olduğu davacının talebinin : 328.000 TL olup; uğramış olduğu müspet ve diğer zararlara ilişkin fazlaya ilişkin haklarını saklı kalmak kaydıyla 328.000 TL’nin sözleşme bitim tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsil edilmesine karar verilmesi gerektiği görüş ve kanaatine varıldığını bildirmişlerdir.
Mahkememizin 08/11/2022 tarihli celse ara kararı gereği, Tarafların rapora yapmış oldukları itirazların değerlendirilmesi, ayrıca son alınan raporda müspet zarar kalemi yönünden yapılan değerlendirmede iş bitiş tarihinin zeyilname esas alınarak 30/04/2017 olarak değerlendirildiği ve buna istinaden hesaplama yapıldığı ancak munzam zarar kalemi olan eskalasyon tutarı yönünden iş bitiş tarihinin 30/10/2016 olarak esas alınıp hesaplama yapıldığı görüldüğünden bu yönde ki çelişkinin giderilerek seçenekli olacak şekilde 30/04/2017 tarihi itibariyle alınan hak edişlerin sonraki hak edişler ile ayrı yarı tespit edilerek 30/04/2017 den 23/05/2018 tarihine kadar geçen süredeki enflasyon oranları üzerinde hesap yapılması ayrıca yine seçenekli olması açısından munzam zarar kalemleri yönünden Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin sepet formülü esas alınarak hesaplama yapılması yönünden ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, Bilirkişiler Mali Müşavir …, İnşaat Mühendisi …, Borçlar Hukukunda Nitelikli Hesaplamalar Uzmanı …’ın tayini ile bilirkişiler 20/01/2023 tarihli raporunda özetle, Raporumuzda önceki bilirkişi Raporuna itiraz eden davacı ve davalının görüşleri tek tek irdelenmiş ve kanaatimiz her iki taraf itirazları açısından arz edilmiş olup; Bu doğrultuda davacının alacağı; 1. 30.10.2016 dan 23.05.2018 e kadar (19 AY), …’AN: 225.942,11TL * 81.064,87 * 22.053,20 – 329.060,18 TL olduğunu, 2. 30.04.2017 den 23.05.2018 e kadar (13 AY), …’AN: 154.591,97 TL * 47.343,98 TL * 22.053,20 – 223.989,15 TL olduğu görüş ve kanaatine varıldığını bildirmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE,
Dava, davacı taraf, davalıların taraflar arasındaki sözleşmede üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia ederek bu sebeple uğradığı müspet zararı ve aşkın zararın davalılardan tahsilini talep etmiştir. Davalılar ayrı ayrı sundukları dilekçeler ile davanın reddinin gerektiğini savunmuşlardır.
Tüm dosya kapsamından sunulan bilgi ve belgelerden, davacı yüklenici …ŞTİ., ile İşveren …- …Adi Ortaklığı arasında … ili, … İiçesi, … Mahallesi, … Sok. 343 ada 6.No’lu parsel üzerinde gerçekleştirilecek … işi kapsamında mekanik tesisal işlerinin anahtar teslim götürü bedel usulüne yapılmasına dair 1.500.000,00 TL+KDV tutarlı 18.02.2016 tarihli … Projesi Yüklenici sözleşmesi imzalandığı, yine imza edilen sözleşmenin “sözleşme özeti” başlığı altındaki kısmının 4.No’lu maddesinde işin bitiş tarihi 30.10.2016 tarihi olarak belirlendiği, davacının, bu işe başlayabilmesi ve tamamlayabilmesi için işyerenin inşaatını belli bir seviyeye getirmesi gerektiğine dair tarafların anlaştıkları, ülkemizde 15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL sürecinde kararlaştırılan kısıtlamalar nedeniyle davalı işveren tarafından inşaatın belli bir seviyeye getirilmediğinden bahisle taraflar arasında süre uzatımı konusunda mutabakata varıldığı ve zeyilname kabulünü içeren mekanik tesisat işleri ana sözleşmesi revizyonu ile sözleşme bitiş tarihinin 30.04.2017 olarak güncellendiği, davacı tarafça sözleşmede öngörülen bitiş tarihi ile fiili bitiş tarihi arasında 19 ay geçmiş olması nedeniyle müsbet zararın tazmini kapsamında 190.000,00 TL talep edildiği, davacı tarafın ikinci talebinin davalılar tarafından müvekkiline haber bile vermeden sosyal tesis işini başka firmaya verdiği iddiası ile 35.000,00 TL tutarında müspet zararın tazmini olduğu, üçüncü olarak sözleşme uyarınca işin bitiş tarihi 30.10.2016 tarihi olarak belirlenmesine rağmen işverenden nedenler kusurlar nedeniyle sekiz ay sürmesi gereken işin on dokuz ay daha uzaması sebebiyle belirlenen bitiş tarihinden 23.05.2018 son hak ediş tarihine kadar yüklenici tarafından yapılan iş nedeniyle bu süre zarfında yaklaşık 81.000,00 TL süre uzaması kaynaklı enflasyon ve kur farkı zararı oluştuğundan bahisle bu bedelin talep edildiği, son olarak ise sözleşme gereği yapılan hakkedişlerin nakit (yani hemen) ödenmesi gerekirken son yapılan 23.05.2018 hakkedişte ödemenin dört ay vadeli çekle yapılmasından ve bu süre zarfında yıllık vade farkı oranından kaynaklı yaklaşık 22.000.00 TL finansman zararına uğradığı, 23.05.2018 tarihli hakedişi, müvekkil firmanın dava konusu yapılan tüm bu alacaklarını, talep edebilmek için ihtirazi kayıtla kabul ettiğinden bahisle bedeli sonradan arttırılmak kaydıyla 328,000,00 TL nin sözleşme bitim tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle beraber müşterek ve müteselsilen davalılardan alınarak müvekkil firmaya verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce iki ayrı heyetten rapor alınmış, ikinci heyetten ayrıca ek rapor alınmıştır. Teknik bilirkişiler tarafından yapılan hesaplamalarda farklar olsa da, her iki raporda da genel itibari ile hukuki yorum farkı bulunduğundan, hukuki nitelendirme ile mahkememiz bağlı olmadığından her iki raporun teknik verileri nazara alınarak hukuki değerlendirme yapılmıştır. İlk olarak taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğu, zeyilname yapılarak işin bitiş süresinin uzatıldığı konusunda ihtilaf yoktur. Her ne kadar davacı taraf, işin bitiş süresinin davalıdan kaynaklı sebepler ile uzatıldığı ileri sürülmüş ise de, her iki tarafın da kabulünde olduğu şekilde işin süresinin uzatılma gereksinimi ülkemizde 15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL sürecinde kararlaştırılan kısıtlamalar nedeniyle davalı işveren tarafından inşaatın belli bir seviyeye getirilememesinden kaynaklandığından, somut olayda mücbir sebebin varlığını kabul etmek gerekmektedir. Bunun yanı sıra taraflarca mutabakata varılarak oluşturulan zeyilnamede, işin sürenin uzatılması ile meydana gelecek gecikmesinden kaynaklı uğranılan zararın tazminin talep edileceğine dair bir kayda tesadüf edilememiş olup, 23.05.2018 tarihli son hakedişte yapılan ihtirazi kaydın da bu bakımdan geçerli olmayacağı mahkememizce kabul edilmiştir. Bu nedenle mahkememizce işin bitiş tarihi 30.04.2017 olarak kabul edilerek davacı talepleri bu yönden değerlendirilmiştir.
Davacı tarafın, yukarıda detaylandırılan taleplerinin özet olarak dört kalem olduğu anlaşılmaktadır. Bu dört kalem talebin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
İlk kalem, sözleşme gereği işin bitiş tarihinden, işin fiilen bittiği tarih arasındaki müspet zararın tazmini olmaktadır. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır,.
İşin bitiş tarihi yukarıda belirtildiği şekilde mahkememizce 30/04/2017 olarak kabul edilmiştir. Taraf beyanlarından ve sunulan belgelerden, davalı işverenler tarafından kaynaklanan nedenlerle iş 23/05/2018 tarihinde bittiği anlaşıldığından, 13 aylık gecikme süresince davacı tarafın sözleşme gereği 8 ay çalıştıracağı mühendis ve personelleri 13 ay fazladan çalıştırdığı, ilk alınan raporda aylık mühendis ve personel giderinin 11.891,69 TL olduğunun hesaplandığı anlaşılmakla 13 aylık sürede toplam 154.591,97 TL müspet zararının tazminin talep edebileceği kanaatine varılmıştır.
İkinci kalem, yine müspet zararın tazmini olup, içeriği itibari ile sözleşme gereği davacının yapması gereken sosyal tesis işininin başka firmaya verildiği iddiasına dayanmaktadır. Mahkememizce alınan raporların her ikisinde de sosyal tesis işinin bir başkasına yaptırıldığına dair kayda tesadüf edilemediği belirtildiğinden davacı tarafın bu iddiasını ispat edemediği kanaatine varılmıştır.
Üçüncü kalem, sözleşme uyarınca işin bitiş tarihi 30.10.2016 tarihi olarak belirlenmesine rağmen işverenden nedenler kusurlar nedeniyle sekiz ay sürmesi gereken işin on dokuz ay daha uzaması sebebiyle belirlenen bitiş tarihinden 23.05.2018 son hak ediş tarihine kadar yüklenici tarafından yapılan iş nedeniyle bu süre zarfında yaklaşık 81.000,00 TL süre uzaması kaynaklı enflasyon ve kur farkı zararı olup, hukuki nitelik itibariyle aşkın zararın tazmini olmaktadır.
Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt I, 2012, s. 810). Aşkın (munzam) zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ilk koşul, bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ikinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır. Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken son koşul ise; borçlunun temerrüdü ile alacaklının aşkın (munzam) zararı arasındaki illiyet bağının mevcudiyetidir. Aşkın (munzam) zararın ispatı olup esasen aşkın zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerindedir. Bu bağlamda aşkın (munzam) zarar alacaklısı, TBK’nın 122. maddesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunabilmesi için öncelikle kaynağı ne olursa olsun evvela bir alacağı olduğunu, borçlunun temerrütte bulunduğunu, illiyet bağını ve bu alacağını tahsil edememesinden veya geç ödeme yapılmasından doğan ve duruma göre malvarlığında azalma veya engellenen kazançlardan oluşan zararını kanıtlamak durumundadır.Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır. (Bkz. Yargıtay H.G.K.’nun 2021/11-938 Esas ve 2022/401 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda, davacı taraf eskalasyon tutarını talep etmekte olup, alınan son raporda inşaat uygulamaları uyarınca bu yönde talepte bulunulabileceği belirtilerek hesap yapılmış ise de, anılan talep hukuki nitelik itibari ile aşkın zarar olup, taraflarca sözleşmede, gecikme halinde eskalasyon tutarının / enflasyon farkının talep edilebileceği kararlaştırılmamış, davacı tarafça da somut deliller ile zarara uğradığı ispatlanamamıştır. Yukarıda detayları verilen H.G.K. kararında da ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemeyeceği de belirtilmiş olup davacının bu yöndeki talebinin de ispat edilemediği kanaatine varılmıştır.
Dördüncü kalem, sözleşme gereği yapılan hak edişlerin nakit (yani hemen) ödenmesi gerekirken son yapılan 23.05.2018 hakkedişte ödemenin dört ay vadeli çekle yapılmasından ve bu süre zarfında yıllık vade farkı oranından kaynaklı yaklaşık 22.000.00 TL finansman zararına uğradığından bahisle kur farkını talep ettiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin “Ödeme planı, ödeme şartları, avans ve hakedişler” başlıklı 19. Maddesinde ödemelerin hak edişlerin sunumu ve davalı tarafça değerlendirilmesinin ardından nakit olarak havale vasıtası ile ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davalı tarafça son hak ediş olan 23.05.2018 tarihli hakediş için ödenmesi gereken meblağ 184.545,63 tl olup son 11. hakediş için verilen çeklerin ortalama vadesinin (ay) 4 ay olduğu, 09.2018’deki Yıllık Vade Farkının % 35,85 olduğu, verilen çeklerin vadesinden kaynaklanan finansman maliyetinin (184.545,63 TL x 35,85/100 )x ( 4/12) =22.053,20 TL olduğu, davacı tarafça son hak edişte ihtirazi kayıt ile çek vasıtası ile yapılan ödemenin kabul edildiği, böylece sözleşme gereği nakit ile ödeme yapılması gerekirken vadeli ödeme yapılması sonucunda davacının 22.053,20 TL zarara uğradığı kanaatine varılarak bu yöndeki talebi haklı görülmüştür.
Mahkememizce davacının taleplerinin ayrı ayrı değerlendirilmesi sonucunda talep edebileceği toplam zarar bedelinin 176.645,17 TL olduğu anlaşılmış olup, davalı tarafça davacının tazminat taleplerine karşı son olarak keşide edilen 06/05/2020 tarihinde temerrüde düşüldüğü kanaatine varıldığından davanın kısmen kabulü ile 176.645,17 TL’nin 06/05/2020 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ İle, 176.645,17 TL’nin 06/05/2020 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 12.066,63-TL nispi karar ve ilam harcından, başlangıçta yatırılan 5.601,42-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 6.465,21‬-TL nispi karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 5.601,42-TL peşin harç ile 54,40-TL başvurma harcı olmak üzere 5.655,82-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine
4-Davacı tarafından yapılan 8.200,00-bilirkişi gideri, 305,00TL posta ve müzekkere gideri toplamı olan 8505,00TL yargılama giderinin, davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 4.580,00‬-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, davanın kabul edilen kısmı üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 27.496,78-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, davanın reddedilen kısmı üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 23.703,22-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
8- Arabuluculuk ücreti 609,11 TL’nin davacıdan tahsil edilerek, Hazineye gelir kaydına,
9- Arabuluculuk ücreti 710,88TL’nin ise davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, Hazineye gelir kaydına,
Dair, Davacı ve davalı … vekilinin yüzlerine karşı, davalı … vekilinin yokluğunda verilen karara karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 07/03/2023

Katip
e-imzalı

Hakim
e-imzalı

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”