Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/51 E. 2020/534 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/51 Esas
KARAR NO : 2020/534

DAVA : Alacak (Hasılat Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/10/2017
KARAR TARİHİ : 08/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hasılat Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen 16/10/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle: davacı ile davalı arasında 14/12/2011 tarihi hasılat icarı sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 13.maddesinde sözleşmenin gereklerinden en az biri yerine getirilmediğinde hak iddia eden tarafın karşı tarafa yazılı olarak bir ihtar çekeceği ve aksaklığın giderilmesi için 30 gün süre vereceği, bu süre zarfında aksaklık giderilmez ise durumun resmi olarak belgelenebilir olması halinde hak iddia eden tarafın başka bir ihtara gerek kalmaksızın sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebileceği ve cezai şart uygulamaya hak kazanacağı, 14.maddesinde de; sözleşmeye aykırı durumlar için taraflarca belirlenmiş cezai şartın 1.000.000 TL olduğunun düzenleme konusu yapıldığını, davalı şirketin haksız şekilde sözleşmeyi feshettiğini, fesih amacının hasılat icari sözleşmesinde belirlenen hakediş cirosunu ödememek istemesinden kaynaklandığını, sözleşmenin haksız surette feshedilmesinden dolayı 1.000.000 TL’lik cezai şarta hak kazandıklarını bildirerek 1.000.000 TL cezai şartın haksız fesih tarihi olan 09/11/2012 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili vermiş olduğu 04/12/2017 cevap dilekçesinde; davacı şirketin ekibi tarafından 11/10/2012 tarihinde yapılan tıbbi müdahale sırasında … isimli donörün hayatını kaybettiğini, bu dumunu hem savcılık soruşturmasın hem de Sağlık Bakanlığı denetimini sebebiyet verdiğini, Sağlık Bakanlığı tarafından 19/10/2012 tarihinde yapılan denetimde müvekkili şirketin böbrek nakli merkezi faaliyetlerine son verileceğinin bildirildiğini, nitekim müvekkili şirketin Böbrek Nakli Merkezi faaliyetlerinin 3 ay süreyle Sağlık Bakanlığınca durdurulduğunu, bu hususun davacı vekilinin beyanıyla da sabit olduğunu,davacı şirketin eylemlerinde ve davacı şirketin görevlendirdiği hekimlerin eylerimden kaynaklandığı Sağlık Bakanlığının denetim tutanağından açık bir şekilde anlaşıldığını, somut olayda Sağlık Bakanlığının faaliyeti davacı şirket eylemleri sebebiyle durdurmasından dolayı bir zarar gördüğünü, sözleşmenin ifasının çekilmez bir hal aldığını ve müvekkili şirketin çok ciddi bir şekilde kamoyunda zor durumda kaldığını, sözleşmenin devamı yaşanan oluylar neticesinde imkansız bir hal aldığını, bu bağlamda davacı tarafın cezai müeyyide talebinin kesinlikle kabul edilemeyeceğini bildirerek: davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, davalının 2012/2011/2010 tarihleri arasındaki ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı, davacının cezai şart alacağının bulunup bulunmadığının, hükmedilecek cezai şartın davalının mahfına yol açıp açmayacağının tespit edilmesine karar verilmiş olup, ibraz edilen 08/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davalı tarafından yapılan fesih bildiriminin haklı nedene dayanmadığı, bu nedenle sözleşmede kararlaştırılan cezai şart tazminatının davacıya verilmesi gerektiği, davalı şirketin özvarlığı dikkate alındığında dava konusu cezai şart tazminatının tahsil edilmesi halinde şirketin mahfının sözkonusu olamayacağı, cezai şartın fahiş olmadığı bildirilmiştir.
… 10 Sulh Hukuk Mahkemesinin … E.sayılı dosyası getirtilmiş, yapılan incelemesinde; davacı …Tic LTd Şti tarafından …A.Ş aleyhine taraflar arasında akdedilen 14/12/2011 tarihli hasılat icarı sözleşmesine istinaden tahakkuk ettirilen hizmet bedellerinden ödenmeyen bakiye 131.746,17 TL’lik alacağın tahsili için yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali davası açıldığı, … 10 Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; 14/12/2011 tarihli hasılat icarı sözleşmesine istinaden davacı şirketçe davalının uhdesinde bulunan hastanede verilen hizmetler karşılığında davacının alacaklı olduğunun kabulü ile … 4 İcra müdürlüğünün … E.sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptaline karar verildiği, … 10 Asliye Ticaret Mahkemesinin … E, … sayılı 24/03/2014 tarihli kararı Yargıtay 6.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2014/10011 E, 2015/6144 sayılı 18/06/2015 tarihli ilamı ile bozularak taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin kira ilişkisinden kaynaklandığı, 6100 sayılı HMK.nun 4/1-a maddesi gereğince görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenmesinin uygun olmadığının hüküm altına alındığı, … 10 Asliye Ticaret Mahkemesince Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak görevsizlik kararı verildiği, yargılamaya … 10.Sulh Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası üzerinden devam edildiği, Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda da 23/05/2017 tarihli karar ile davacının davasının kabulüne, … 4 İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasında yapılan itirazın iptaline karar verildiği, 10.Sulh Hukuk Mahkemesinin … E.sayılı …. Karar sayılı ilamının”.. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36.Hukuk Dairesi tarafından davacının dava konusu yaptığı faturadan dolayı alacaklı olup olmadığının davacının bir kusuru olup olmadığının, varsa kusur miktarının ne olduğunun, böbrek nakli sırasında donörün ölmesinden dolayı davalının bir zararı olup olmadığının tespit edildikten sonra karar verilmesi gerektiği..” gerekçesiyle kaldırıldığı görülmüştür.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; taraflar arasında akdedilen 14/12/2011 tarihli hasılat icarı sözleşmesinin haksız surette feshedilmesinden dolayı davacının sözleşmenin 14.maddesi uyarınca cezai şart talebinde bulunduğu, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 2014/10011 E, 2015/6144 sayılı 18/06/2015 tarihli ilamı uyarınca taraflar arasında akdedilen 14/12/2011 tarihli hasılat icarı sözleşmesinin Borçlar Kanununda düzenlenen hasılat kirası olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın kira ilişkisinden kaynaklandığı belirlenmiş olduğundan Mahkememizde görülmekte olan davada da 14/12/2011 tarihli kira sözleşmesinin haksız feshinden kaynaklanan cezai şart talep edildiğinden taraflar arasındaki uyuşmazlığın kira ilişkisinden kaynaklandığı, davanın 6100 sayılı HMK.nun yürürlüğe girmesinden sonra 16/10/2017 tarihinde açıldığı, HMK.nun 4.maddesinin 1-a maddesi uyarınca “Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda” Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu, görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğu, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetileceği, tarafların da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilecekleri, görevin dava şartı olduğu anlaşıldığından Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar davacı tarafından istinaf edilmiş olup, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14.Hukuk Dairesinin 2019/2138 E, 2019/1614 Karar sayılı 18/12/2019 tarihli bozma ilamında; “…Somut olayda, taraflar arasında akdedilen sözleşmede, davalının işlettiği hastanede yürütülecek olan böbrek nakli ile ilgili tıbbi hizmetlerin davacı şirket tarafından verilmesi ve tarafların bu hizmetlerden doğan karşılıklı hak ve sorumluluklarının belirlendiği, buna göre, davalının böbrek nakli ruhsatı olan her hastanesi için davacı şirketin 2 (iki) cerrah, 1 (bir) nefrolog ve 1 (bir) koordinatör görevlendireceği ve hizmetlerin yürütülmesinden sorumlu olduğu, davalının da hizmetin gereğine uygun nitelik ve kapasitede yer, cihaz ve ekipmanın yanısıra gerekli görülen personeli tedarik etmekle yükümlü olduğu, hakedişe esas cironun % 21’inin ise davacı şirketin hakedişini oluşturduğu yazılıdır.
İlk derece mahkemesince, bu sözleşme hasılat kira sözleşmesi olarak nitelendirilmiş ise de; hâsılat kirasında kiraya konu olan mal, bağ, bahçe, tarla gibi hâsılat veren bir taşınmaz mal yahut kara, deniz avı, su kaynağı işletmesi, kaplıca işletmesi, gibi bir haktır. Yine hasılat kirasında ücret, bir miktar para olabileceği gibi devşirilecek hasılatın, semerelerinin bir hissesi de olabilir. Kiranın bu şekline, iştirakli kira denir.
TBK’nın 620. maddesinin birinci fıkrasına göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzelkişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (sermaye paylarını veya emeklerini) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur.
Bu durumda, yukarıda açıklanan taraflar arasındaki sözleşme, Türk Borçlar Kanunu’nun 620. maddesinde düzenlenen adi ortaklık sözleşmesi niteliğinde olup, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu dosya kapsamıyla sabit olduğundan, uyuşmazlığa konu dava, ticari dava niteliğindedir. (Emsal Bkz. Yargıtay 3 HD, 12.02.2019 tarih, 2017/13224-2019/970 E.K sayılı ilamı).
Bu hukuki tespitlere göre, davaya bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğundan, ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararı hukuka aykırı bulunmuştur. Bu nedenlerle, istinaf başvurusu haklı bulunduğu…” gerekçesiyle karar kaldırılmıştır.
Davacı ile davalı arasında akedilen 22.02.2011 tarihli hasılat icrası sözleşmesinde davalı hastane, davacı ise şirket olarak isimlendirilmiş ,sözleşmenin konusu; hastane de yürütülecek böbrek nakli ile ilgili tibbı hizmetlerin şirket tarafından verilmesi ve tarafların hak ve yükümlülüklerinin tarifi olarak belirlenmiştir.
Davacı, taraflar arasında akdedilen adi ortaklık sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshi nedeniyle sözleşmenin 13. maddesinde öngörülen cezai şartın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacının yapmış olduğu tıbbi müdahale sonucu … isimli donörün hayatını kaybettiğini, haklarında savcılık soruşturması başlatıldığını ayrıca sağlık bakanlığı denetimi yapıldığını, denetim sonucu böbrek nakli merkezinin faaliyetinin sağlık bakanlığı tarafından 3 ay süre ile durdurulduğunu bu durumun davacı şirket tarafından görevlendirilen doktorların eylemlerinden kaynaklandığını sözleşmenin ifasının çekilmez hal aldığını feshin haklı olduğunu cezai şart talep edilmeyeceğini bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
Davacının istemi sadece sözleşmenin haksız feshinden kaynaklanan cezai şart isteminden ibarettir. Adi ortaklık katılım payına ilişkin herhangi bir talep davacı ve davalı tarafından ileri sürülmemiştir. Davacının hastanede verdiği sağlık hizmetinden dolayı hakedişi için düzenlediği faturalara dayalı alacak İstanbul 10.Sulh hukuk mahkemesinde dava konusu yapılmış, … 10.Sulh mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen karar İstanbul Bölge adliyesinin 36.Hukuk Dairesi Başkanlığı tarafından kaldırılmış, ilamda “….Davalı tarafın fatura bedellerini ödememe sebebi olarak böbrek nakli sırasında … isimli donörün hayatını kaybettiği, haklarında savcılık soruşturması başlatıldığını ayrıca sağlık bakanlığı denetimi yapıldığını denetim sonucu böbrek nakli merkezinin faaliyetinin sağlık bakanlığı tarafından 3 ay süre ile durdurulduğu bu nedenle fatura bedellerinin ödenmeyeceği ileri sürüldüğünden, böbrek nakli sırasında donörün ölmesinden dolayı davalının bir zararının olup olmadığı, tarafların kusur durumları tespit edilerek bir sonuca varılması gerektiği….” belirtilmiştir.
Davacının sözleşmeden kaynaklanan hak ediş alacağı … 10.Sulh hukuk mahkemesinde yargılama konusu yapıldığından, mahkememizde görülmekte olan dava da sadece sözleşmenin haksız suret ile feshinden kaynaklanan cezai şart alacağı talep edildiğinden tasfiye payı veya katılım payı talep edilmemiş olduğundan , bu durum adi ortaklığın tasfiyesini kapsamadığından, mahkememizce sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı, davacının cezai şart talep edip, edemeyeceği açısından inceleme yapılarak sonuca gidilmiştir.
Taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamından böbrek nakli hizmetinin verilmesi için davacı tarafından Doç. Dr. …, Op.Dr…., Dr. …, Dr….İin görevlendirildiği, davalı tarafından çekilen 02 Kasım 2012 tarihli ihtarname ile görevlendirilen bu doktorlar hakkında soruşturma olduğu gerekçesiyle değiştirilmelerinin talep edildiği, davacı tarafından bu talebin yerine getirilmemesi üzerine davalı tarafından sözleşme fesih edildiği görülmüştür.
Davalı, davacı tarafından görevlendirilen Dr. … hakkında organ veya doku ticareti yapmaktan soruşturma bulunduğunu ileri sürmüştür. … 11.Ağır ceza mahkemesinin … esas sayılı dosyasıyla yapılan yargılama sonucunda Dr. … hakkında beraat kararı verilmiş ve karar kesinleşmiştir.
Davacı tarafından görevlendirilen doktorlar hakkında böbrek nakli ameliyatını hatalı yaptıkları gerekçesi ile yapılan şikayet üzerine … Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan … sayılı soruşturma dosyasında doktorların yaptığı işlemde herhangi bir tıbbi kusur veya ihmal bulunmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiş ve kesinleşmiştir.
Davacı tarafından görevlendirilen doktorlar hakkında açılan soruşturmalar sonucu doktorların herhangi bir cezai yaptırıma çarptırılmadıkları, doktorlar tarafından iş mahkemelerinde açılan işe iade, kıdem ve ihbar tazminatı alacağı davalarının kazanıldığı, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede soruşturma açılmış olmasının fesih nedeni olarak gösterilmediği, soruşturmaların haksız olduğunun tespit edildiği ,işten çıkarılan doktorların iş mahkemelerinde açmış oldukları davaları işten çıkarmaların haksız olması sebebiyle kazandıkları tespit edildiğinden davalının soruşturma dosyalarını gerekçe göstererek sözleşmeyi fesh etmesinin haklı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Sağlık bakanlığı tarafından organ ve doku yönetmeliğinin 22/5 maddesine göre 16 kasım 2012 tarihli yazı ile böbrek nakli merkezinin faaliyetinin 3 ay süre ile durdurulduğu ,geçici durdurma kararı verilebilmesi için personel hakkında adli takip başlatılmasının yeterli olduğu böyle bir kararın her sağlık kuruluşu için her zaman alınmasının mümkün olduğu, bu hususun organ ve doku yönetmeliğinde açıkca belirtildiği, tarafların basiretli bir tacir olarak bu durumu öngörmesi gerektiği ,sözleşmenin 10/b maddesinde şirketin ,cerahhi ekibinin veya nefroloji ekibinin bu sözleşme kapsamında hastanede vereceği tibbı uygulama hizmetleri esnasında kendi hatası veya kusuru neticesinde hastaya veya bundan zarar görecek 3.şahıslara verilebilecek can kaybı her türlü bedeni ve psikolojik zararlara ilişkin olarak ileri sürülecek zarar ve ziyan iddialarının, hukuki ,mali ve diğer tüm neticelerinin kendi sorumlulukları altında olduğu ve bu neticelerden hastanenin sorumluluğunun bulunmadığının düzenleme konsu yapıldığı, böyle bir durum gerçekleştiğinde sözleşmenin fesh edilebileceğinin karalaştırılmadığı sadece sorumluluğun davacıya ait olduğunun belirlendiği, bu durumun taraflarca da bu gibi vakaların her zaman gerçekleşmesinin ihtimal dahilinde olduğunu bilindiğinin açık göstergesi olduğu, fesih sebebi olarak gösterilen fatma inan isimli donörün ölümü nedeniyle sağlık bakanlığınca böbrek nakli merkezinin 3 ay süreyle faaliyetinin durdurulması kararının sözleşmenin feshi için haklı neden oluşturmayacağı kannatine varılmıştır.
Sözleşmenin 13.maddesinde; sözleşme gereklerinin en az birinin yerine getirilmemesi durumunda hak iddia eden tarafın karşı tarafa yazılı ihtar çekerek durumu düzeltmesi için 30 günlük süre vereceği ,bu süre zarfında aksaklık düzeltilmez ise durumun resmi olarak belgelenebilir olması halinde hak iddia eden tarafın başka bir ihtara ve cezai yaptırıma maruz kalmaksızın sözleşmeyi fesh edebileceği ve cezai müeyyide uygulamaya hak kazanacağı, 14. maddesinde sözleşmeye aykırı davranılması halinde belirlenen cezai şartın 1.000.000TL olduğunun kararlaştırıldığı görülmüştür. Davalı tarafından yapılan fesih bildirimi haklı nedene dayanmadığından davacı sözleşmenin 13 ve 14 maddeleri kapsamında davalıdan cezai şart tazminatı isteyebilecektir.
Davacının sözleşmenin 13 ve 14 maddelerine göre talep ettiği tazminat TBK’ nun 179 vd. maddelerinde düzenlenen cezai şart niteliğindedir. Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ilkesi (Ahde Vefa-Pacta Sunta Servanda) yanında sözleşme serbestisi ilkeleri kabul edilmiştir. Bu kurala göre sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalı ve hükümlerine riayet edilmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak, sözleşme hukukunun temel ilkelerinden biridir. Karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde, edimler arasında mevcut olan denge şartlarının sözleşmenin tümü, birlikte yorumlanarak değerlendirilmelidir. Borçlar Kanunundaki genel kural; tarafların bu sözleşme ile gerçek ve ortak amacın varlığını ortaya koyabilecek şekilde bir düzenleme ve yorum, tüm sözleşmede belirlenen amaç da gözönüne alınarak yapılmalıdır. Cezai şartı düzenleyen TBK.nun 179/1 maddesi; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.” hükmünü içermektedir. Aynı kanunun 182/1 maddesinde; “Taraflar, cezanın mikarını serbestçe belirleyebilirler.” denilmekte ise de bu serbestlik sınırsız değildir. Maddenin son fıkrasında yer alan; “Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” hükmü gereğince, hakim taraflarca kararlaştırılan cezai şart miktarının fahiş olup olmadığını re’sen incelemek, fahiş ise ceza miktarını tenkis etmekle (indirmekle) görevlidir.
Bir davada, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı; tarafların ekonomik durumları, özel olarak borçlunun ödeme gücü, sözleşmenin süresi, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul (adil) ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı esas alınarak belirlenmelidir. TTK 24. maddesi uyarınca tacirlerin cezai şartın indirilmesini istemeyeceği belirlenmiş ise de Yargıtay hukuk dairelerinin yerleşik içtihatları gereğince tacir sıfatına sahip borçlunun BK nun161/3.maddesinde yazılı cezai şarttan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemez ise de hükmedilecek cezanın ekonomik yönden davalının mahfına sebep olması halinde cezadan indirim yapılabileceğinin kabul edildiği, mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu ibraz edilen raporda davalı şirketin öz varlığı dikkate alındığında dava konusu cezai şart miktarının davalı şirketin iktisaden mahfına yol açmayacağı, cezai şartın fahiş olmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne 1.000.000TL cezai şartın, davalı davadan önce temmerrüde düşürülmediğinden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE, 1.000.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 68.310,00 TL nispi karar ve ilam harcından, başlangıçta yatırılan 17.077,50 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 51.232,50 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 17.077,50 TL harç ile, yine davacı tarafından yapılan 1.656,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 67.050,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde, davacıya yana iadesine,
Dair davalı vekilinin yüzüne karşı, davacının yokluğunda tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/10/2020

Başkan
E-İMZALI
Üye
E-İMZALI
Üye
E-İMZALI
Katip
E-İMZALI

HARÇ BEYANI
K.H: 68.310,00 TL
P.H: 17.077,50 TL
B.H: 51.232,50 TL

DAVACI GİDERİ
Bozmadan önce
Bilirkişi ücreti : 1.600,00 TL
Teb.gideri : 34,00 TL
Toplam : 1.634,00 TL

Bozmadan sonra
Teb.gideri: 22 TL
Genel toplam : 1.656,00 TL

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.