Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/641 E. 2020/214 K. 09.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/641 Esas
KARAR NO : 2020/214

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 28/11/2019
KARAR TARİHİ : 09/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi özetle; 15/10/2020 günü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile tek taraflı, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazanın meydana gelişinde dava dışı …’nın asli ve tam kusurlu olduğunu, meydana gelen kaza nedeniyle müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, kazaya yol açan aracın kaza tarihinde sigortasının bulunmadığını, sigortası bulunmayan araçlarda uğranılan bedensel zararların … Hesabı tarafından karşılanması gerektiğini, kazanın meydana geldiği tarihte kişi başına ölüm ve sakatlık limitinin 175.000,00 TL olduğunu, kazanın olduğu yer terör faaliyetlerinin gerçekleştiği bir nokta olduğu ve karakolda evrakların yanmasın sebebiyle kaza tarihinden bugüne kadar kazaya ilişkin evraklara ulaşılamadığını ve müvekkilinin maluliyetinin tespit edilemediğini ancak süresi içerisinde davalı tarafa başvuru yapıldığını, davalının ise müvekkilinin zararlarını gidermediğini bildirmekle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile sürekli iş göremezlik zararı için 100,00 TL, geçici iş göremezlik zararı için 100,00 TL’nin maddi tazminatın davalının temerrüde düştüğü tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun olarak tensip zaptı ve dava dilekçesinin tebliğ edildiği görülmekle, davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesi özetle; davanın zamanaşımı süresinin KTK Md. 109/1 gereği olayın meydana geldiği tarihten itibaren 2 yıl olduğunu, kazadan 9 sene sonra açılan davalının zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacının müvekkili şirketi usulüne uygun olarak başvuruda bulunmadığını, davacıdan maluliyet raporu belgesi istenildiğini ancak davacının raporu müvekkili şirkete iletmediğini bildirmekle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Mahkememizce … Sulh Hukuk Mahkemesine müzekkere yazılarak … D.iş sayılı dosya örneğinin mahkememiz dosyası arasına alındığı görüldü.
Mahkememizce … İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Amirliğine müzekkere yazılarak davaya konu … plakalı aracın tescil bilgilerinin, tutulan raporlar ve belgelerin mahkememiz dosyası arasına alındığı görüldü.
Mahkememizce Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezine (TRAMER) müzekkere yazılarak davya konu … plakalı araca ait tüm tramer kayıtlarının celbi talep edildiği ancak Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezinin mahkememize olumsuz cevap veridiği görüldü.
Mahkememizce … Üniversitesi Adli Tıp Kurumu Anabilim Dalı Başkanlığına müzekkere yazılarak davacı adına düzenlenen 02/08/2018 tarihli maluliyet raporunun onaylı bir örneğinin mahkememiz dosyası arasına alındığı görüldü.
… Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine müzekkere yazılarak davacıya ait tüm tedavi evraklarının mahkememize gönderilmesinin istenildiği ancak … Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesinin olumsuz cevap verdiği görüldü.
… Üniversitesine müzekkere yazılarak davacıya ait tüm tedavi evraklarının mahkememiz dosyası arasına alındığı görüldü.
… Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davacıya ait son maaş durumunu gösterir hizmet dökümü ile kaza nedeniyle davacıya rücuya tabi bir ödeme yapılıp yapılmadığına ilişkin bilgi ve belgelerin mahkememiz dosyası arasına alındığı görüldü.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Dava; trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, 15/10/2010 günü … plakalı araç içerisinde yolcu konumundayken dava dışı sürücünün hakimiyetini kaybetmesi sonucu tek taraflı yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sebebiyetiyle malul kaldığını, … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle geçerli bir ZMMS poliçesinin bulunmaması nedeniyle uğradığı geçici ve sürekli iş görememezlik zararlarından davalının sorumlu olduğunu beyan ederek, zararların davalıdan tazminini talep etmiştir. Davalı taraf, kazanın 15/10/2010 günü gerçekleştiğini, dava tarihi itibariyle 2 yıllık ve uzamış 8 yıllık zamanaşımı sürelerinin dolduğunu beyan ederek zamanaşımı defi ileri sürmüş, öncelikle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, aksi halde sorumluluğu bulunmadığından esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık, dava konusu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasındadır.
Kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794).
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 60 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. 2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.
Somut olayda; davaya konu trafik kazası 15.10.2010 tarihinde gerçekleşmiş, dava 28.11.2019 tarihinde açılmış, davalı taraf da cevap dilekçesiyle süresinde zamanaşımı defi ileri sürmüştür. Davacının yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsünün kusuru ile neden olduğu ve kendisinin maluliyeti ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nun 89/1 maddesinde düzenlenen ve Taksirle Yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nun 109/2 maddesi uyarınca uyuşmazlık açısından bu sürenin geçerli olması; davacının olay tarihinin üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra 26.09.2019 tarihinde arabuluculuk müessesine başvurmuş olması, davanın 28/11/2019 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleştiği açıktır. Zira haksız fiil nedeniyle geçici veya sürekli iş gücü kaybına uğrayan kişi, sonradan gelişen durumlar dışında haksız fiil tarihinden itibaren bedensel zarara uğramıştır. Davacı tarafından gelişen maluliyet iddiası da ileri sürülmemiştir. Kaza tarihinden arabuluculuk başvuru tarihine kadar geçen sürede zamanaşımını kesen veya durduran bir sebep de bulunmamaktadır. Davacı taraf, dava konusu kazanın bağlı bulunduğu karakolun yanması sebebiyle kazaya ilişkin evraklarında yanarak imha olduğunu, maluliyetinin tespit edilemediğini, evrakların temin edilemediğini beyan ederek davanın bu nedenlerle süresinde açılamamış olduğunun ileri sürmüştür. Davacının ileri sürdüğü bu hususların değerlendirilmesi sonucunda; söz konusu durumların dava açmaya engel bir hal olmadığı, zamanaşımını durduran veya kesen bir sebep oluşturmadığı, kazaya dair evrakların temin edilememesi halinde de dava açılabileceği ve bu hususun mahkemece araştırılabileceği, zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesinin zamanaşımı süresinin başlaması için yeterli olduğu, gelişen durum olmadıkça haksız fiilde kural olarak fiilin gerçekleştiği anda zararın doğduğu, maluliyetin tespitinin bu konuda yetkili bir hastane veya tıbbi kurum aracılığıyla her zaman yapılabileceği, davacının kendi ihmalkarlığı ile maluliyet zararına yönelik tespit yaptırmamasının zamanaşımı süresini etkilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre; eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’da öngörülen dava zamanaşımı süresi dikkate alındığında, arabuluculuk başvuru tarihinde ve dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından, davacının davasının zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Zamanaşımı nedeniyle davanın REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 10,00 TL harcın davacıdan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca 200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin tarafın yüzüne karşı, davalının tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.09/03/2020

Katip
¸

Hakim
¸
“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”