Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/510 E. 2020/496 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/510 Esas
KARAR NO : 2020/496

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 09/08/2019
KARAR TARİHİ : 01/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 09/08/2019 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … A.Ş.’de doğrudan ve dolaylı olarak toplam %37,44 pay ile hissedarı olduğunu, şirket yönetiminde yer aldığını, azınlıkta kaldığı için uzun yıllardır hissedar olarak edinmesi gereken haklardan uzun yıllardır mahrum kaldığını, çoğunluk hisse sahiplerinin kurmuş oldukları iştirakler ile müvekkilinin kontrolü dışında işlemler yaparak müvekkilinin gelirden mahrum edildiğini, müvekkilinin pay sahibi olduğu davalı şirketin yönetim organının 2012 yılı itibariyle aldığı kararlar ile şirket aktiflerini sistematik olarak ortaklar şirketlerine aktardığını, davalı şirketin müvekkilinin babasının kurmuş olduğu şirket olduğunu, şirket hisselerinin veraseten anneleri, ağabeyi ve müvekkiline intikal ettiğini, başta hisseleri eşit ise de annelerinin şirket hissesini ağabeyine sağlığında devretmesi nedeniyle davalı şirket ortağının çoğunluk hisselere sahip olduğunu, ağabeyinin önce yönetimden daha sonra da odasından cebri icra yoluyla çıkarttığını, diğer taraftan şirketin kaynaklarını bir takım iştirak şirketlerine aktarmak suretiyle faaliyetlerini sürdürdüğünü, diğer ortağın iştirak şirketlerinde şahsi hissesi olduğunu ve yönetim kurullarında bulunduğunu, bu şirketlerde müvekkilinin şahsi ortaklığı bulunmadığını, bazı iştirak şirketlerinde birleşmeler ve sermaye artışları olduğunu, bunlara ilişkin herhangi bir bilgi verilmediğini, hali hazırda davalı şirketin iştirakinin … A.Ş. olduğunu, davalı şirket tarafından iştirak şirketlerinin denizcilik sektörünün gereği olarak riskin paylaşılması ilkesi uyarınca doğrudan gemi yatırımı yapılarak çalıştırılması yerine, gemi yatırımı yapan şirket veya gruplara ortak olunması politikası doğrultusunda kurulduğunun ifade edildiğini, ancak 2012 yılından itibaren söz konusu şirketler ile bu bağlamda herhangi bir çalışma yapıldığının görülmediğini, iştirak şirketlerin ortaklık kapsamında elde edilen bir iş karı ve elde edilen kar payı bulunmadığını, iştiraklerin mali kayıtlarının bu kapsamda incelenerek, müvekkili aleyhine olan davalı şirket ile yaptıkları işlemlerin tespit edilmesi gerektiğini, davalı şirketin öz varlıklarının davalı şirketin %100 iştiraki olmayan iştirak şirketine aktarıldığını, davalı şirketin herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığını, şirketin varlığının bu iştirak şirketlerine aktarılıp ticari faaliyetlerin söz konusu iştiraklerce yürütüldüğünü, ancak bu iştiraklerden ne şirkete ne de müvekkiline bir kazanç sağlanmadığını, azınlık kalan pay sahiplerinin denetim, inceleme ve bilgi alma haklarının devamlı olarak engellenmiş ve önemsenmemiş olduğunu, en son 2018, 2019 yıllarına ilişkin genel kurul karalarının iptali için davalar açtığını, Anonim ortaklığın Finansal durumunun iyi olduğunu, bilançosunda yüksek miktarda olağanüstü yedek akçesi bulunduğu halde yıllardan beri temettü açlığına mahkum edilerek, karın ya hiç ya da yeteri kadar dağıtılmamış olduğunu, şirketin 2017 ve 2018 yılı bilançolarında görülen kalemler hakkında ayrıntılı bilgi verilmesi gerektiğini, davalı şirketin banka mevcudunun 3.749.861,89 TL, diğer menkul kıymetlerin ise 396.681,21 TL iken söz konusu nakdin dağıtılmasına imkan veren kar şirkette olduğuna göre ve davalı şirketin herhangi bir faaliyeti bulunmadığı, sadece kira gelirleri topladığı göz önüne alındığında, yasal kesintiler, vergi ve şirket masrafları sonrasında kalan karı dağıtılabilir durumda iken ve dağıtılması gerekir iken bunun aleyhine hiç dağıtım yapmama kararı alınmasının yasaya, teamüle ve ortakların şirketten beklentilerine aykırı olduğunu, davalı şirketin hiçbir denizcilik faaliyetinde bulunmaması, dolayısıyla ekonomik açıdan risk oluşturacak bir ticari faaliyeti bulunmamasına rağmen yönetim kurulu üyelerinin ayrıca şahsi ortak oldukları iştiraklere hiçbir sermaye taahhüt borcu da olmamasına karşın, bu iştiraklerle ilgili ihtiyaç olabilir diye düşünerek şirket yedeklerinde bulunan tüm karın dağıtılması taleplerinin sürekli reddedilmesinin hukuka ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, müvekkilinin alması gereken kar payından mahrum edildiğini, davalı şirketin finansal durumu henüz kötü olmasa bile aktifleri imkanları, işi karı ve kaynakları sistematik olarak çoğunluğa ve/veya onun ortaklık işletmelerine aktarmış, azınlıkta kalan pay sahiplerinin denetim, inceleme ve bilgi alma haklarının devamlı olarak engellendiğini ve finansal durumu iyi olduğu halde azlığın, uzun yıllardan beri temettü açlığına mahkum edildiğini, yani karın hiç ya da yeteri kadar dağıtılmamış olduğunu, bu nedenle TTK’nun 531/(1)’e başvurma zorunluluğun hasıl olduğunu, bu kapsamda davalı şirketin feshine, şayet fesih öngörülmez ise mevcut olağanüstü yedek akçelerin dağıtımına ve bununla birlikte müvekkili paylarının davalı tarafından gerçek değeri ile satın alınarak ortaklığın sona erdirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından mahkememize sunulan 19/09/2019 havale tarihli cevap dilekçesinden özetle; davanın suiniyete dayandığını, davacı ağabeyi … ile davalının davalı şirket ile birlikte 3 şirkete ortak olduğunu, davacının davalı şirket aleyhine 11 iptal davası, … A.Ş.’ye 13 iptal davası, davacının ağabeyi ile ortak olduğu … A.Ş.’de 4 dava açtığını, davacının şirketi sadece kira geliri olduğundan hiçbir denizcilik faaliyeti bulunmadığından bahisle gayri-faal gibi göstermeye çalıştığını, şirketin kurulduğu yıldan bu yana bir kısım fonları idare ettiğini ve diğer denizcilik şirketlerine iştirak suretiyle faaliyetini sürdürdüğünü, tasarruflarının da gayrimenkulde değerlendirildiğini, şirketin politikası olarak denizcilik sektörünün temel ilkesi olan riskin paylaşılması ilkesi uyarınca doğrudan gemi yatırımı yapılarak çalıştırılması yerine, gemi yatırımı yapan şirket veya gruplara ortak olunası politikasının benimsendiğini, dolayısıyla şirketin gelirlerinin fonların çalıştırılması ve iştiraklerden temettü sağlanması şeklinde oluştuğunu, şirketin kuruluşundan 1997 yılına kadar şirketin yönetim kurulunda olan davacının bunu bilmemesinin gayri-faal olarak nitelendirilmesinin suiniyetli bir durum olduğunu, davacının iştiraklerde hisse yapılarını bilmediğinin iddia ettiğini, bu bilgilerin gizli olmadığını, bu konu hakkında ticaret sicil odasında da her türlü bilginin bulunduğunu, ayrıca bildirilen davalardaki bilirkişi raporlarında da mevcut olduğunu, bu konuları her yıla ilişkin genel kurul kararı iptali için davalının gündeme getirdiğini, her dosyada da ayrı ayrı bilirkişilerin cevapladığını, davacının iştiraklerle ilgili bilgi sahibi olduğunu delilinin 02/10/2013 tarihli genel kurul toplantısı olduğunu, iştiraklerde yaşanan birleşmenin de kredi borçlarının ödenmesine yeterli olmaması nedeniyle iştiraklerde sermaye arttırımı yapılması gereği hasıl olduğunu, bu genel kurulda iştiraklerle ilgili her türlü bilgi ve belge sunularak birikmiş kararların sermaye arttırımında kullanılıp kullanılmaması hususunun pay sahiplerine sorulduğunu, söz konusu toplantıda sermaye arttırımına iştirak edilmediği takdirde pay oranın düşeceği genel kurulda hatırlatılmasına rağmen, davacının da iştiraki ve oy birliği ile sermaye arttırımına katılmadığını, birikmiş karın dağıtılması kararı alındığını, davacının bu genel kurula ilişkin iptal davası da açmadığını, alınan karar ile şirketin varlıklarının kar dağıtımına tabi tutulduğunu, davacının daha sonraki dilekçelerin de bu durumun eleştirildiğini, davacının bütün iştiraklerde pay sahibi olmadığından yakındığını, ancak buna rağmen sermaye koymaya yanaşmadığını, sermaye arttırımlarına karşı çıktığını, sermaye arttırımlarına dahi reddedilen davalar açtığını, şirketleri gayri-faal duruma düşürecek talep ve dava ettiğini, bilanço rakamlarına yanlış ve yanıltıcı olarak değerlendirildiğini, yedek akçelerin dağıtılmamasına ilişkin genel kurullarda talepte bulunmadığını, davacının gerek açmış olduğu onca dava, gerekse bu davadaki somut yolsuzluk, usulsüzlük veya suçlamada bulunmamış olmasının davacı açısından haklı bir sebep oluşmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyamız tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller ile dosya ve davalı şirket defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak davacının davalı şirketin feshine ilişkin talebindeki fesih şartları ve davacının şirket ortaklığından çıkma şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının şirket ortaklığından çıkması halinde şirket ortaklığındaki payının gerçek değerine ilişkin inceleme yapıp rapor düzenlemek üzere resen tayin edilen Mali Müşavir Bilirkişi …, Hukukçu Prof. … ve Deniz Taşımacılığı Uzmanı Bilirkişi Öğretim Görevlisi Dr. …’a tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından mahkememize sunulan 17/06/2020 havale tarihli bilirkişi raporu ile davacının şirkette %6,67 paya sahip olduğu, TTK’nun 531. Maddesi ile öngörülen haklı sebeple fesih davasının dava şartı niteliğinde olan %10 sınırının altında kaldığı kanunun açık hükmü karşısında bu davayı açma hakkı bulunmadığı, davacının fesih talebinin reddi halinde mevcut olağanüstü yedek akçelerin dağıtımına ve bununla birlikte müvekkili paylarının davalı tarafından gerçek değeri ile satın alınarak ortaklığın sona erdirilmesine ilişkin talepleri fesih davası kapsamında duruma uygun çözümler arasında değerlendirilmesi gerektiğinden, d dava şartı yokluğunda bu talepler bakımından değerlendirme yapılamayacağı sonuç ve kanaatlerini bildirmişlerdir.
Tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi neticesinde, TTK’nun 531 maddesinde şirketin haklı sebeple feshinin talep edilebilmesi için sermayenin en az 1/10’nin veya halka açık şirketlerde 1/20’ni temsil eden payların sahiplerinin şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceği mahkemenin fesih yerine ,davacı pay sahiplerine paylarının karar tarihine en yakın tarihdeki gerçek değerlerinin ödenip şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer çözüme karar verebileceğinin düzenleme konusu yapıldığı, davacının davalı şirkette 43.367,74 TL sermaye tutarı ile %6.67 oranında pay sahibi olduğu,TTK 531. Maddesinde dava açma hakkının şirketin doğrudan %10 oranında payına sahip kişilere tanındığı dolaylı pay sahiplerine böyle bir hak tanınmadığı davacının davalı şirketin iştiraklerinde hak sahibi olmasının dolaylı pay sahipliği yarattığı bu sebeple iştirak şirketlerinde sahip olunan payın davalı şirket deki pay sahipliği oranında dikkate alınmayacağı hüküm kurmaya elverişli denetime açık bilirkişi raporu ile anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 44,40 TL harçtan mahsubu ile eksik olan 10‬,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayacak olan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davalı vekilinin yüzüne davacı yanın yokluğunda tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 01/10/2020

Başkan …
E-İMZALI
Üye …
E-İMZALI
Üye …
E-İMZALI
Katip …
E-İMZALI

HARÇ BEYANI
54,40 TL K.H.
44,40 TL P.H.
10,00 TL E.H.
Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.