Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/443 E. 2020/82 K. 29.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/443 Esas
KARAR NO : 2020/82

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 16/02/2016
KARAR TARİHİ : 29/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi özetle; Müvekkili şirketin … adresinde kullandığı elektrik enerjisini, davalı şirketle akdettiği abonelik sözleşmesi uyarınca davalı şirketten satın aldığını, elektrik dağıtım şirketlerinin ise, Elektrik dağıtım şirketlerinin ise Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun tebliğine dayanarak 01/01/2011 tarihinden itibaren, abonelerden “kayıp-kaçak bedeli” ve/veya “kayıp bedeli” adı altında ve toplam fatura bedelinin yaklaşık % 10 oranında tekabül eden bir tutarı tüketicilerden tahsil edildiğini, iş bu kayıp-kaçak bedelinin elektrik dağıtım şirketlerinin, enerjiyi tüketiciye ulaştırırken nakil hatlarında doğal nedenlerle veya hırsızlama suretiyle kaçak elektrik kullanımından kaynaklanan kayıplarının telafisi amacı ile tahsil edildiğini, ancak dağıtım şirketlerinin, kaçak elektrik kullanmaksızın faturasını düzenli ödeyen ve söz konusu kayıptı hiçbir kusuru olmayan tüketicilerden, söz konusu bedeli tahsil etmesinin hakkaniyet ve adalet ilkelerine aykırı olduğunu, usulüne uygun olarak edimini ifa eden müvekkilinin dahil tüm tüketicilerden tahsil edilen bu kaçak ve kayıp bedeli hukuku güvenlik ve adalet ilkeleri ile bağdaşmadığını, davalının birer özel hukuk tüzel kişisi olan taraflar arasında imzalanan abonelik sözleşmesinden kaynaklandığından, her bir ödeme tarihinden itibaren faizi ile iade edilmesi gerektiği de her türlü izahtan vareste olduğunu, 01/01/2011 tarihinden bu yana müvekkili şirketten kayıp-kaçak bedeli olarak tahsil ettiği toplam tutarın ve ödeme tarihlerine göre anılan tutarın faizinin bilirkişiler tarafından hesaplanması gerektiğini belirterek, HMK 107. Maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak fazlaya dair tüm hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davalı tarafından 01/01/2011 tarihinden bu yana kayıp-kaçak bedeli olarak müvekkilinden tahsil edilen kaçak-kayıp bedelleri ile bu bedellere her bir faturanın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 20.000,00 TL’nin tahsili ile müvekkiline iadesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun olarak tensip zaptı ve dava dilekçesinin tebliğ edildiği görülmekle, davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesi özetle; davanın yetkili mahkemede açılmadığını, yetkili mahkemenin … (…) Mahkemelerinin yetkili olduğunu bu nedenle yetki nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, dava konusu kaçak bedeli tahsilatının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kararları uyarınca müvekkili şirket tarafından zorunlu olarak yapıldığını, ve yine ilgili mevzuat gereğince, müvekkili şirket tarafından gelir kaydedilmeden, davacının bağlı olduğu dağıtım şirketi olan …’a ödendiğini, iş bu tutarın iadesi söz konusu olacaksa dahi, bu tutar müvekkili şirketçe gelir kaydedilmeksizin dağıtım şirketine ödendiği için dağıtım şirketi …’tan iadesinin talep edilmesi gerektiğini, bu nedenle iş bu davada husumetin …’a yöneltilmesi gerektiğini, dolayısıyla bu davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek üzere; her ne kadar davacı ” şimdilik 20.000,00 TL” talebiyle davayı açmış olsada davacının müvekkili şirkete ödemiş olduğu toplam kayıp kaçak bedelinin 13.706,57 TL olduğunu, bu nedenle bu dava miktarını kabul etmediklerini, ayrıca faiz talebinin temerrüt tarihinden itibaren başlaması gerektiğini, kayıp kaçak bedelinin, EPDK’nın karar ve tarifeleri uyarınca davacıdan alınarak ilgili dağıtım şirketine ödendiğini, müvekkili şirketin EPDK’nın tarife ve kararlarına uymakla yükümlü olduğunu, aksi halde ilgili mevzuat uyarınca idari yaptırımla karşılaşacağını, EPDK’nın belirlediği bu tarife ve bileşenler haricinde müvekkili şirketçe bir uygulama yapılmasının mümkün olmadığını, davacının; EPDK kararlarının tüketicilerden tahsilinin hakkaniyet ve adalet ilkelerine aykırılık teşkil ettiğini iddia ettiğini, ancak davacının bu iddiaların Danıştay nezdinde ileri sürülerek ilgili EPDK kararları iptal ettirilmediği sürece bu kararların uygulanmasının zorunlu olduğunu belirterek hukuki dayanaktan yoksun ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak açılan davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememiz dosyasının 12/12/2017 tarihli 2016/164 Esas 2017/1042 Karar sayılı kararı ile “Davacının davasının konusuz kaldığı anlaşılmakla esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına,” şeklinde karar verilmiş olup söz konusu kararı davalı … davacı vekilinin istinaf ettiği görülmekle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 31/05/2019 Karar tarihli 2018/722 Esas 2019/986 Karar sayılı kararı ile “Mahkemece; 186/1. maddesi uyarınca sözlü yargılama için gün tayin edilmemiştir. Tahkikat aşaması sona erdiğine göre tarafların 6100 sayılı HMK’nın 186. maddesi uyarınca sözlü yargılama duruşmasına davet edilmesi zorunludur. 6100 sayılı HMK’nın 186/1. maddesine göre; mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Bu yasal zorunluluğun gereği yapılıp mazereti kabul edilen davacının sözlü yargılama duruşmasına katılması imkânı sağlanmadan davanın esası hakkında hüküm kurulması Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır.
Hal böyle olunca, mahkemece; taraflar, usulüne uygun olarak mahkemeye çağrılıp karar celsesi bildirilip beyanları alınmadan, hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek, davanın esasına yönelik hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğu anlaşıldığından, davacının bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemenin kararının kaldırmasına, bu eksikliğe uyularak yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir. ” şeklindeki karar kaldırma kararı ile mahkememiz dosyasının esas kaydı yapılarak açık yargılamaya devam olunmuştur.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava; taraflar arasındaki elektrik satış sözleşmesi kapsamında tüketilen elektriğe ilişkin fatura bedeline yansıtılan kayıp kaçak, sayaç okuma, dağıtım, iletim bedelinin davalılardan tahsiline ilişkindir.
Kesin nitelikte olan İstinaf Kaldırma İlamı uyarınca taraflara ve ihbar olunana HMK 186 şerhli davetiyenin tebliğ edilerek tahkikat aşaması bitirilmiş olup usulüne uygun olarak sözlü yargılamaya geçilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin Kararlarında; Anayasa’nın Vergi Ödevi Başlıklı 73. Maddesindeki “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler Kanun ile konulur, değiştirilir veya kaldırılır” şeklindeki düzenlemeye göre kayıp kaçak, sayaç okuma, dağıtım , perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve 2. Mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK ‘na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesinde şeffaf Hukuk Devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının dağıtım şirketleri yararına sebepsiz zenginleşme oluşturduğu ve bu nedenle de hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
17/06/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. Maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d), (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bent ile “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; Tüketici Hakem Heyetleri ile Mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek, tüketici hakem heyetlerinin ve mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde enerji piyasası düzenleme kurumunun kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile aynı zamanda 6446 sayılı yasaya eklenen geçici 19.madde ile; “bu maddeyi ihtas eden kanun ile öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmü getirilmiştir. 6719 sayılı yasanın geçici 26. maddesi ile 6446 sayılı yasaya eklenen 20.maddesi; “kurul kararlarına uygun şekilde taahhuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. Madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Mahkememizce 2015/1121 Esas sayılı dosya üzerinden 6446 sayılı kanuna 6719 sayılı kanunun 26. Maddesi ile eklenen geçici 20. Maddesinin 1 numaralı fıkrasının Anayasa’nın 2, 13, 36 ve 40. Maddelerine aykırı olduğu bu nedenle iptaline karar verilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuş , bu başvuru Anayasa Mahkemesince 27/06/2016 tarih itibariyle 2016/134 Esas numarasına kaydı yapılmıştır. Anayasa’nın 152/3 maddesine göre Anayasa Mahkemesi, mahkemelerden anayasaya aykırılık iddiası ile yapılan iptal başvurularını kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmez ise Mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır.” hükmünü içermektedir.
Mahkememizin 2015/1121 Esas sayılı dosyası üzerinden; Anayasa Mahkemesi’ne yapılan iptal başvurusuna başvurunun Anayasa Mahkemesine ulaşıp esas numarası almasından itibaren 5 aylık süre içerisinde Anayasa Mahkemesi tarafından bir karar verilmemiş olduğundan mahkememizce, Anayasa Mahkemesi’ne yapılmış olan başvuru sonucunun beklenmesi yönündeki ara kararından vazgeçilerek Anayasa’nın 152/3 maddesi gereğince yürürlükteki kanun hükümlerine göre karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
6719 sayılı yasa ile 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nda yapılan değişiklikler ile kurulca düzenlemeye tabi olacak tarifeler sayılarak tanımları yapılmış ve kurulca düzenlemeye tabi tarifelerin doğrudan nihai tüketiciye veya nihai tüketiciye yansıtılmak üzere ilgili tüketiciye enerji tedarik eden lisans sahibi tüzel kişilere yansıtılacağı düzenlenmiştir. 6719 sayıl yasa ile, 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’na eklenen geçici 20.madde de; kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükmünün uygulanacağı hükme bağlanmıştır. 6719 sayılı yasa ile değişik, 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu 17.maddesi de değişiklik sonrası 6446 sayılı yasa kapsamında düzenlenen ve bir sonraki dönem uygulanması öngörülen tarifelerin, ilgili tüzel kişi tarafından kurulca belirlenen usul ve esaslara göre, tarife konusu faaliyete ilişkin tüm faaliyet ve hizmet bedellerini içerecek şekilde hazırlanacağı ve onaylanmak üzere kuruma sunulacağı, kurulun mevzuat çerçevesinde uygun bulmadığı tarife tekliflerinin revize edilmesini isteyebileceği veya gerekmesi halinde resen revize ederek onaylayacağı, ilgili tüzel kişilerin kurul tarafından onaylanan tarifeleri uygulamak ile yükümlü oldukları, tüm maliyet ve hizmet bedellerini içeren kurul onaylı tarifelerin hüküm ve şartları, bu tarifelere tabi olan tüm gerçek ve tüzel kişileri bağladığı, bir gerçek veya tüzel kişinin tabi olduğu tarifede öngörülen ödemelerden herhangi birini yapmaması halinde, söz konusu hizmetin durdurulabilmesini içeren usul ve esasların kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği hükmünü getirmiştir.
6719 sayılı yasa ile 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nda yapılan değişiklikler birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan ve halen derdest olan davalar, 6719 sayılı yasa ile 6446 sayılı yasada yapılan değişlikler nedeniyle konusuz kalmıştır. Yargılama ve yargılama harç giderleri kural olarak davada haksız çıkan tarafa HMK 326/1. Madddesi uyarınca yükletilir. Davayı Kazanan taraf davayı bir vekil aracılığı ile takip ettiyse haksız çıkan taraf HMK 321/1-ğ maddesi uyarınca vekalet ücreti ödemeye mahkum edilir. Bir tarafın dava açldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olupta dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihatı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkması halinde yargılama giderlerine mahkum edilmemesi gerekmektedir. Bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olması sebebinden kaynaklanmaktadır. Dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın yargılama sırasında maydana gelen mevzuat değişkliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir.(Yargıtay 3. HD Başkanlığı’nın 2016/20106 E 2017/9319 karar sayılı 07/06/2017 günlü ilamıda bu yöndedir.)
Somut olayda; davacı davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olup dava açıldığı tarihte yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yasa değişikliği nedeniyle davacının dava açmasında haksız sayılacağı kabul edilemeyeceğinden davacı yararına maktu vekalet ücreti taktir edilmesine ve yapmış olduğu yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından 6446 sayılı yasada 6719 sayılı yasa ile yapılan değişiklik uyarınca davacının davasının konusuz kaldığı anlaşılmakla esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının konusuz kaldığı anlaşılmakla esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 341,55 TL harçtan mahsubu ile bakiye 287,15 TL harcın davalıdan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan; 54,40 TL peşin harç ile 655,30 TL posta, tebligat, müzekkere ve bilirkişi ücretlerinden oluşan toplam 709,70 TL yargılama giderinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden başlangıçtaki haklılık durumuna göre davacı lehine 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacının vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin ve ihbar olunan vekilinin yokluğunda tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 29/01/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”