Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/442 E. 2020/815 K. 14.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/442 Esas
KARAR NO : 2020/815

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 06/06/2018
KARAR TARİHİ : 14/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından sunulan 06/06/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; 29/04/2018 günü saat 21:40 sıralarında sürücü …’nın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı kamyonetin … Sokak istikametinden … Caddesine giriş yaptığı sırada … Cad. … istikametinden gelip … Caddesi istikametine seyretmekte olan sürücülüğünü müvekkil …’un yapmakta olduğu motosikletin sağ yan kısımlarıyla kendi aracının sol ön kısımlarının kavşak içi … fırını önünde çarpışması sonrası müvekkilin yaralanmasına neden olan çift taraflı yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, olayla ilgili olarak kaza mahallindeki polislerce tutulan kaza tespit tutanağına göre işbu kazanın oluşumunda … plakalı kamyonet sürücüsü …’nın 2918 sayılı KTK’da yer alan sürücü kural ihlallerinden 57/1-b maddesini diğer motosiklet sürücüsü müvekkil …’un ise aynı kanunun 52/1a maddesini ihlal ettiğinden bahisle kusurlu olduklarının tespit edildiğini, meydana gele trafik kazasıyla ilgili olarak … Cumhuriyet Başsavcılığınca … sayılı dosyasıyla soruşturmanın başlatıldığı, kazada yaralanan müvekkilin … Şehir Hastanesinde tedavi gördüğünü, hastanede yapılan muayenede müvekkilin malul kalacak derecede yaralanmasının olduğunun görüldüğü, olaya karışan … plakalı aracın trafik poliçesi davalı …tarafından yaptırıldığını, meydana gelen olayla ilgili olarak davalı tarafa gerekli tüm belgeler gönderilerek başvuruda bulunulduğunu, davalı … şirketinin davayı sürüncemede bırakmak adına mükerrer, yersiz ve tatmin edici olmayan bir takım belge talebinde bulunduğunu, bu taleplerin müvekkilin mağduriyetini arttırmak ve davanın sürüncemede bırakılması amacına matuf olduğunu bildirerek müvekkilin sağlık durumunun kötüye gitmesi ve maluliyet miktarının artması ihtimaline binaen fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sürekli iş göremezlik tazminatı olarak şimdilik 1.000,00 TL, geçici olarak bakıma muhtaç kalmasından dolayı hasıl olan bakıcı gideri olarak şimdilik 500,00 TL maddi tazminatın davalı …den tahsili ile müvekkile verilmesine, hükmedilecek tazminatlara davalı tarafından başvuru tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan 19/10/2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazanın …’de gerçekleştiğini, müvekkilin adresinin dava dilekçesinden görüleceği üzere … ili … ilçesinde bulunduğunu, iş bu davaya yetkili … Mahkemelerinin değil, … Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davanın yetkisiz yerde açılması sebebiyle usulden reddine karar verilmesini, davaya konu sigorta şirketine dava açılabilmesi için dava açmadan önce başvuru yapılmasının gerektiği, yapılan başvuruya 15 günlük süre içerisinde cevap verilmesi gerektiğini, süresi içerisinde müvekkil şirket tarafından eksik evrakların temini için cevap verildiği, müvekkil şirketin sorumluluğu sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacının geçici iş göremezliğe ilişkin talepleri poliçe kapsamında olmayıp müvekkil şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, sorumluluğun SGK’dan talep edilmesinin gerektiğini, davacının geçici iş gücü kaybından doğan zararı ve bu dönemde gerçekleşecek bakıcı gideri zararları söz konusu poliçe kapsamında olmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkil şirket yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceği ve dava konusu olaya uygulanması gereken faizin yasal faiz olduğunu, yaralanan veya maluliyetinin olduğunu iddia eden davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı hususlarının mahkemece tespiti ve tazminattan düşülmesi gerektiğini bildirerek davanın yetkisiz mahkemede açılmış olması nedeniyle, davanın başvuru şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine, haksız davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava dosyasının … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas …K. sayılı tarihli yetkisizlik kararı gereği mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin dava dilekçesinde talep ettiği bakıma muhtaç olmasından dolayı 500,00 TL’lik bakıcı gideri talebinden feragat etmesi nedeniyle bu talebin dosyadan tefriki ile yeni bir esasa kaydedilmesine karar verilmiş, mahkememizin …esas numarası alarak tevzi edilmiş, yeni esas numaralı dosyası üzerinden bu talep açısından davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce, dosyanın İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilerek dava konusu 29/04/2018 tarihindeki kazaya ilişkin tarafların kusur durumunun oransal olarak tespiti konusunda rapor aldırılmasnıa karar verilmiş olup, … tarihli ATK Trafik İhtisas Dairesi raporunda; Sürücü …’nın % 70 ( yüzde yetmiş ) oranında kusurlu, davacı sürücü …’un % 30 ( yüzde otuz ) oranında kusurlu olduğu kanaatini bildirir müşterek rapordur.
Mahkememizce, 28/09/2020 tarihli ara karar uyarınca, tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, ATK kusur raporu ve maluliyet raporu değerlendirilerek davacının sürekli iş göremezlik tazminatının TRH 2010 tablosuna göre hesaplanması, sigorta poliçesi ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı varsa miktarının nelerden ibaret ve ne kadar olduğu konusunda
rapor alınmak üzere bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, aktüer bilirkişisi … tarafından ibraz edilen 12/11/2020 tarihli raporda;
“Sayın Mahkemenin 28.09.2020 tarihli celse ara kararında davacının sürekli iş göremezlik maddi zararının TRH 2010 Tablosuna göre hesaplanmasının istendiği; bununla birlikte; Sayın Mahkemenin arar karar tarihinden sonra 09.10.2020 Resmi Gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin E. 2019/40, K. 2020/40, T. 17.07.2020 sayılı kararı ile 26.04.2016 tarihli 6704 sayılı kanunun 3. maddesi ve 2918 sayılı KTK nun 90. Maddesinin 1. Cümlesinde yer alan “…. ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan Genel Şartlarda…” ibaresinin Anayasaya aykırı olduğundan bahisle iptal edildiği; bu durumda; işbu raporda davacının maddi zararı hem Sayın Mahkemenin 28.09.2020 tarihli celse ara kararı gereği TRH-2010 %1,8 teknik faiz yöntemine göre hem de 09.10.2020 Resmi Gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin E. 2019/40, K. 2020/40, T. 17.07.2020 sayılı kararı gereği PMF-1931 tablosu ve progressive rant yöntemine göre ayrı-ayrı hesaplandığı, davacının nihai ve gerçek sürekli iş göremezlik maddi zararının TRH-2010 tablosu %1,8 teknik faiz yöntemine göre 38.755,70 TL olduğu, PMF-1931 tablosu ve progressive rant yöntemine göre 47.207,28 TL olduğu, temerrüt başlangıcının yetkisizlik kararı verilen davanın dava tarihi olan 06.06.2018 tarihi ve faiz nev’inin yasal faiz olduğu” görüş ve kanaatine varılmıştır.
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu 17/11/2020 havale tarihli talep arttırım dilekçesinde; müvekkil için 1.00,00 TL olan sürekli iş göremezlik tazminat talebimizi 46.207,28 TL arttırarak toplam 47.207,28 TL’nin kabulüne karar verilmesini talep ettikleri ve ıslah harcını yatırdığı görülmüştür.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe;
Dava; Trafik kazasından kaynaklanan maddi zararın tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamında 29/04/2018 tarihinde … plakalı araç ile davacının sevk ve idaresindeki motosiklet arasında trafik kazası meydana geldiği, kaza sonucunda davacının yaralandığı, … plakalı aracın davalı …nezdinde ZMMS poliçesinin bulunduğu, davacının kaza nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı ve geçici olarak bakıma muhtaç kalmasından dolayı bakıcı giderinin davalıdan tahsilini talep ettiği anlaşılmıştır. Davalı taraf, sigortalının kusurlu olmadığını, davacının zorunlu olan kaskı takmadığını beyan ederek öncelikle davanın reddine karar verilmesini, tazminat hesabı yapılacak ise kask takılmadığından kusur indirimi yapılmasını talep etmiştir.
Yargılama sırasında … Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana bilim dalından alınan raporda; davacının kaza nedeniyle %8 oranında maluliyete uğradığı tespit edilmiştir. Adli Tıp Kurumu Trafik ihtisas dairesinin 11/02/2020 tarihli raporunda; davacının kazanın meydana gelmesinde %30 oranında kusurlu olduğu, … plakalı araç sürücüsü …’nın %70 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Somut olayda; kazanın 29/04/2018 tarihinde meydana geldiği, sürücü …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın seyri sırasında olay mahalli kavşağına geldiğinde duraklayıp tekrar harekete geçip sola manevra ile kavşağa girmeden önce istikametine göre sol tarafından gelen ve kavşağa geçmek isteyen davacı sürücünün idaresindeki motosikletin hızının ve konumunu dikkate alması gerekirken bu hususa riayet etmemesi ve kavşak kollarındaki trafik akışını dikkate almadan ve ilk geçiş hakkını davacının sevk ve idaresindeki motosiklete vermeden sola dönüş yaparak kavşağa girmesi neticesinde motosikletin istikamet şeridini kapatarak çarpışmaya maruz bırakması sebebiyle davalının sigortalısının kazanın meydana gelmesinde %70 oranında kusurlu olduğu, davacı …’un ise olay mahalli kavşağına yaklaşırken hızını asgari seviyeye düşürüp kavşak kollarındaki trafik akışını dikkate alarak kontrollü bir şekilde kavşaktan geçişini gerçekleştirmesi gerekirken bu hususa riayet etmemesi ve kazanın oluşumunu önlemek için sağa direksiyon tedbiri almaması sebepleriyle kazanın meydana gelmesinde %30 oranında kusurlu olduğu, kaza tespit tutanağında davacı …’un kaskının takılı olmadığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Tahkikat aşamasında alınan kusur ve maluliyet raporları doğrultusunda davacının sürekli iş göremezlik maddi zararının hesaplanması konusunda aktüer bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılmıştır. Aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; davacının TRH-2010 tablosu yöntemine göre sürekli iş göremezlik zararının 38.755,70 TL, PMF-1931 tablosu ve progressive rant yöntemine göre sürekli iş göremezlik zararının 47.207,28 TL olarak seçenekli şekilde hesaplanmıştır.
Hukukumuzda trafik kazasından kaynaklanan zararların ve sorumlulukların kapsamı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve bu kanuna uygun olarak çıkarılan ZMMS Genel Şartları’ında düzenlenmiştir. Karayolları Trafik Kanunu m.85’de belirtildiği üzere; Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.
Karayolları Trafik Kanunu m.91’de; İşletenlerin, 85. maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu olduğu düzenlenmiştir. Dolayısıyla mali sorumluluk sigortası kapsamında sigortacı, işletenlerin 85. madde kapsamında üçüncü kişilere verdiği zararlardan dolayı hukuken sorumlu hale getirilmiştir. Somut olayda; trafik kazasına sebebiyet veren … plakalı aracın davalı … şirketi nezdinde 18/12/2017 başlangıç 18/12/2018 bitiş tarihli zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi sigortalandığı, kazanın 29/04/2018 tarihinde poliçe süresi içerisinde gerçekleştiği, sigortalı aracın sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde %70 oranında kusurlu olduğu anlaşılmakla davacının uğradığı sürekli iş göremezlik zararından davalının poliçe limiti dahilinde sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle iptal kararının bu dava yönünden uygulanmasına ilişkin olarak değerlendirilmesi yapılması gerekmektedir.
Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 90. Maddesinde “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-202/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
Anayasanın 152. Maddesinde “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.
Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.” düzenlemesi yapılmıştır. Madde metninden de anlaşılacağı gibi somut norm denetimi amacıyla Anayasa Mahkemesine başvuru yapılan hallerde mahkeme Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı ve Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkemenin buna uymak zorunda olduğu düzenlenmiştir. Anayasası’nın 153/5,6 maddesinde “…İptal kararları geriye yürümez. Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”şeklinde düzenleme mevcuttur.
Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre iptal kararının bağlayıcılığı ve ne zaman hukukî sonuç doğuracağı sorununa ilişkin olarak T.C. Anayasası’nın 153./6. maddesinde, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir. (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı). Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında; “Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler.” 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da; “Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacıların zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle bilirkişi tarafından Yargıtay 17 HD.’nin uygulamalarına göre PMF-1931 tablosu ve progressive rant yöntemine göre hesaplanan 47.207,28 TL tazminat, davacının sürekli iş göremezlik zararı olarak kabul edilmiştir.
Davalının müterafik kusur indirimi yapılması talebi yönünden yapılan değerlendirmede; davacının kaza sırasında kullandığı aracın tescilsiz motosiklet olduğu ve kaza tespit tutanağında davacının kask takmadığının tespit edildiği, başına darbeler almasına sebebiyet verdiği, TBK m.52’de; zarar görenin, zararın artmasına etkili olması veya tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış olması halinde hakimin tazminatın miktarını indirebileceğinin düzenlendiği anlaşılmakla, davacının kask takmamasının zararın meydana gelmesini arttırdığı ve tazminat yükümlüsü olan davalının durumunu ağırlaştırdığı sonucuna varılarak Yargıtay 17. HD’nin uygulamalarına göre davacının uğramış olduğu 47.207,28 TL tazminattan %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılmıştır. Yapılan indirim sonucunda davacının talep edebileceği maddi tazminatın 37.765,82 TL olduğu sonucuna varılmıştır. TBK’nın 51. ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti taktir edilemeyeceğinden davalı için vekalet ücreti hükmedilmemiştir.
Tüm bu açıklanan nedenlerle; davanın kısmen kabulüne, 37.765,82 TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, 37.765,82 TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 2.579,78 TL nispi karar ve ilam harcından, başlangıçta yatırılan 35,90 TL peşin ve 158,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 193,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.385,88 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 193,90 TL (peşin ve ıslah) harcı ve 35,90 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 229,80 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 1.163,45 TL ( bilirkişi ve posta masrafı) ve 323,00 TL (ATK masrafı) olmak üzere toplam 1.486,45 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama giderleri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, davanın kabul edilen kısmı üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5.664,87 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı her ne kadar kendisini vekille temsil ettirmiş ise de tazminat miktarına müterafik kusur indirimi yapıldığından Yargıtay 17. HD’nin içtihatları doğrultusunda davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair; tarafların yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/12/2020

Katip …
¸¸

Hakim …
¸¸