Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/365 E. 2020/17 K. 13.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/365 Esas
KARAR NO : 2020/17

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/09/2014
KARAR TARİHİ : 13/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen 30/12/2013 tarihli dava dilekçeside; Müvekkilin tasarruflarını … A.Ş. de değerlendirmek üzere ilgili bankaya başvurmuş olduğunu ancak … A.Ş. yetkililerinin …’ni … A.Ş.’nin iştiraki olduğu, mevduatların … güvencesi altında ısrarlı aldatıcı beyanlarıyla müvekkili yanıltarak tasarrufunu … hesabına yatırıldığını, Müvekkilin de 16.12.1999 tarihinde … A.Ş. … Şubesi aracığıyla … Ltd Şti’ne 26.709,592 TL mevduat yatırmış vade sonu 23.03.2000 tarihi olup; vade sonu İtibariyle mevduat, 32.300,253 TL vade sonunda müvekkile ne anaparası ne de faizi ödendiğini, … 8, Ağır Ceza Mahkemesi’nin (… E sayılı) … A.Ş. hakim hissedarının ve … Bankasının direktör kurulu başkanı daha bir çok banka görevlisinin off shore hesaplan üzerinden bankanın dolandırıcılık suçu işlemiş olduğunu, … 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin … E. Sayılı kararı ile açığa çıktığını, ilgili karar Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 19.10.2006 tarihli kararın onanarak kesinleştiğini, … 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ilgili kararı ile; …’in, bankasını vasıta kılmak suretiyle ve onun talimatı ile 500.000 USD sermaye ile kurulduğunu, … Ltd Şirketi üzere 4204 adet mevduat sahiplerinden toplandığı mevduatı, işbu toplanan … Grubuna ait olan paravan şirketlere, dolambaçlı yollardan geri dönmeyen ve bu şirketlerden de yine … Grubuna ait gerçek şirketlere aktarılması dolandırıcılık suçunu işlediğini, dolandıncılık suçunda bankayı vasıta kıldığı, dolandırdığı bankaya el konulduğu 21.12.1999 tarihî itibariyle toplam 17.136.675.000.000 TL görüldüğünü, işbu kesinleşmiş karar ile … A.Ş ile …organik bir bağ olduğu da ortaya çıktığını,… Ltd Şti’nin 499.991 USD’lik hisse; kanın direktörler kurulu başkanı olan … de aynı ceza davasında sanık ile diğer sanık … ile işbirliği içerisinde suça iştirak ettiğini, 01.11.1994 tarihinden 22.04.1998 tarihine kadar … A.Ş.’nin Genel Müdürlüğünün 22.12.1999 tarihine kadar da … A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi olan bu durum dahi her iki şirket arasındaki organik bağı kanıtladığını, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun Yurtbank yaptığı incelemede de aynı sonuçlara varıldığını, Müvekkilin yatırdığı mevduat tutarlarının, … A.Ş’nin uhdesinde kaldığı ve off shore bankasının Kıbrıs’da herhangi bir hesabına havale yapılmadığının, müvekkilden toplanan mevduat da diğer 4203 mudi gibi dolaylı yollardan Balkaner Grubuna ait şirketler usulsüz krediler olarak kullandırıldığını, bu nedenlerle Yurtbank tarafından yapılan işlem, havale görünümlü mevduat toplama işlemi olduğunu, müvekkilin iradesine bilinçli olarak fesad karıştırılarak dolandırıldığını ve bu şekilde … A.Ş. aracılığıyla kimi kurum ve kişilere haksız menfaat sağlandığı için bu davayı açmak zorunlu olduğunu, müvekkile mevduatının ödenmemesi nedeniyle uğradığı zararın tazmini için külli halef olan davalı bankadan, fazlaya ilişkin haklarımızı saklı tutularak şimdilik 1.000 TL’nin vade bitim tarihi olan 23.03.2000 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile tahsiline ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı banka üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; davacının müvekkili bankadan tahsilini talep ettiği … LTD.T ne havale edildiğini ve müvekkili bankadan … nezdinde bir alacak haline geldiğini, davacının … nezdinde bir hesapta değerlendirmeyi seçtiğini, …’nin farklı tüzel kişiliklere sahip kuruluş nezdindeki alacak için müvekkili bankaya husumet yöneltilen; …’nin iştiraki olmadığı gibi aralarında hiçbir organik bağının olmadığını, huzurdaki davanın zamanaşımına uğradığını, davanın zamanında açılmadığını, süresinin sona erdiğini, davacının serbest iradesiyle daha fazla faiz getirisi sağlayan tifı olarak kıyı bankacılığını tercih ettiğini, davacının mevduatını …’e havale ettiğini, belirleyici şekilde havale talimatında … ibaresi bulunduğunu, davacının iradesini yanıltacak başka bir ibare bulunan; off shore hesap cüzdanını aldıktan sonra hiçbir itirazda bulunmadığını, parası hakkında gerekli araştırmayı yapması gerekirken bu özeni göstermediğini, … nezdindeki mevduatlar ile ilgili bir talepte bulunmadığı, müvekkili bankanın davacının talebi doğrultusunda havale işlemini yerine haksız davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce bilirkişi incelemesi yapılmış olup bilirkişi heyetinden alınan 07/08/2014 tarihli bilirkişi raporundan özetle; Dava dosyasına taraflarca sunulan belgeler ile davalı bankaya üzerinde yapılan incelemeler sonucunda; Davalı Bankanın 26.709,592 TL havale tutarlarını bankaları nezdindeki …’in hesabına 16.12.1999 tarihinde alacak geçtiği davalı tarafından yapılan havale işlemi ve açılan … hesabı, bizzat davacının istek ve iradesine mukabil imzası ile açılmış ise de …’e, … A.Ş. tarafından gönderilen paraların aslında fiilen Kıbrıs’a aktarılmadığı, bu durumda bir güven kurumu olarak faaliyet gösteren davalı … A.Ş. ‘nin müşterisi olan davacıyı bu durumu bilerek … a yönlendirdiği anlaşılmakla dava konusu bedeli tahsil edememesinden davalı … A.Ş.’nin de sorumlu olacağı, davacının alacaklı olduğunun benimsenmesi durumunda 26.709,592 TL matrahın 16.12.1999 hesabın açıldığı tarihten 30/12/2013 dava tarihine kadar 3095 sayılı yasanın 2. Maddesi gereğince, TC. Merkez Bankası tarafından bildirilen artan ve azalan oranlarda avans faizi istenebileceği bildirilmiştir.
Davacı davasını faiz yönünden ıslah ettiğinden davacının ıslah talebi doğrultusunda 1.000 TL ye dava tarihine kadar işlemiş faizi, 25.709 TL ye de ıslah tarihine kadar işlemiş faizin ne olduğunun ayrı ayrı hesap edilebilmesi açısından ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişilerce ibraz edilen 23/03/2015 havale tarihli bilirkişi raporda; Dava dosyasına taraflarca sunulan belgeler ile davalı bankadaki yasal kayıtlar üzerinde yapılan incelemeler sonucunda; davacının dava tarihi 30/12/2013 tarihi itibariyle talep ettiğii 1.000,00-TL asıl alacak, 5.130,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.130,00-TL alacağı bulunduğu,davacının 20/08/2014 ıslah tarihi itibariyle, 25.709,00-TL asıl alcak 133.861,59-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 159.570,59-TL. alacağı bulunduğu bildirilmiştir.
… 8.Ağır Ceza Mah.nin … Esas, 2005/100 Karar sayılı dosyası ile banka yöneticilerinin … hesapları üzerinden banka kurumunu araç olarak kullanmak sureti ile toplanan paraların grup firmalara kredi olarak geri ödenmeyecek şekilde aktarıldığı, bir kısmının bizzat banka yöneticilerinin kullanımına sunulduğu, zimmet suçunun işlenildiği, bankanın araç olarak kullanıldırılması sureti ile nitelikli dolandırıcılık suçunun oluştuğu, BK 60 (yeni BK.nun 72.maddesi ) maddesi gereğince davada uzamış dava zaman aşımının uygulanması gerektiği, ayrıca bankaların nezdinde bulunan mevduatın korunmasından sorumlu oldukları 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 10. maddesinde mevduat olarak kabul edilen alacağın bankanın sorumluluğunda olduğu düzenleme konusu yapılmıştır. Bankalar Kanunu’nun 36. Maddesinde de 10 yıl aranmayan mevduatlar hakkında bankaların bazı işlemleri yapmalarının gerekli olduğu, davacı banka tarafından bu işlemlerin yerine getirilmediği anlaşıldığından zaman aşımı itirazının reddine, dava haksız fiile dayalı olarak açıldığından hak düşürücü sürenin geçtiği yolundaki davalı talebinin reddine, …’ın yönetimine BDDK tarafından el konulduğu, banka yönetiminin …’ye devderildiği, bankanın …’la birleştiği, …’ın da … Bank A.Ş. olduğu anlaşıldığından, davalının husumet itirazının reddine karar verilerek açık yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce yapılacak yargılama sonucunda verilecek karardan … ve …’ın etkilenme ihtimali bulunduğundan HMK 66 maddesi uyarınca … ve … feri müdahil olarak davaya kabul edilmiştir.
Davalı tarafından …’nin 5411 sayılı bankacılık kanunun 107/6 fıkrası uyarınca yapılan devir işlemlerinde alacaklıların rızası aranmayacağı …’nin banka hissedarları ile borcun iç nakli sözleşmesi yaparak alacaklılar ile BK hükümleri uyarınca borcun dış nakli sözleşmesi yapılmasına gerek olmaksızın borcu geçerli olarak üstlenmiş olduğu, alacaklının rızası aranmaksızın borcu üstlenen … açısından resen taraf değişikliği yapılması gerektiği talep edilmiş ise de davalı … tarafından borcun üstlenildiğine dair herhangi bir beyanda bulunulmadığından bu talep mahkememizce uygun görülmemiştir.
Davacı … A.Ş’nin … şubesine 16/12/1999 tarihinde 26.709,59 TL mevduat hesabı açıldığı verilen talimat ile 26.709,59 TL’nin …’e aktarıldığı sunulan belgelerden anlaşılmakta ise de, … 8.Agır Ceza Mah.nin … E. … K.sayılı ilamının … A.Ş yöneticileri olan … ve arkadaşları hakkındaki kısmının 144. sayfasında müşterilerin,işlemlerin … şubelerinden gerçekleştirilmesi karşısında güven duyarak paralarını yatırdıkları, çoğunun, söz konusu kredi kullandırımları nedeniyle paralarını geri alamadıkları” ifade edilmiştir. Genel olarak, kişilerin mal varlığını, iyi niyetini ve güvenini koruyan dolandırıcılık suçunun tipe uygun eylem unsuru olan “bir kişiyi kandırabilecek nitelikte hile ve desiseler yaparak hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına haksız bir menfaatin sağlanması” şeklinde Kanunda yer almaktadır. Buna göre, eylemin hareket alt unsuru, kandırma niteliği olan, hile ve desise teşkil eden bir hareketin yapılmasıdır. Bu hareketlerde olayımızda açık seçik gerçekleşmiştir. Suç oluşturan eylemlerde aldatıcı nitelikteki hile ve desiseler sonucu mağdurun hataya düşmesi ve onun veya başkasının zararına, failin kendisine veya başkasına haksız bir menfaat sağlaması yoluna gidildiği anlaşılmıştır. Böylece baştan beri kıyı bankasının kurulması, banka adına mevduat toplanması ve grup şirketlerine kredi kullandırılması biçimindeki tüm aşamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, mevduat sahiplerinin, kandırma özelliği olan hile ve desiselerle hataya düşürüldüğü, bu kişilerin zararına, grup şirketleri ve sanıklar yararına haksız bir menfaatin sağlandığının sübuta erdiği anlaşılmıştır.” şeklinde karar verildiği, … A.Ş’nin yurt dışında hiçbir faaliyetinin bulunmadığı, reklamlarının yapıldığı, şubelerin müdürlerine primler vaadedildiği, para yatıranlara …’un cüzdanının verildiği, paralarının … havale edilmesi için imzalandığı ve toplanan mevduatın … A.Ş yöneticilerinin emir ve talimatları uyarınca grup şirketlerine kredi olarak aktarıldığı, mağdur katılanlara yüksek faizden yararlanmaları suretiyle …’deki Yurtbank … şirketinin tercih ettirildiği, hesap cüzdanlarının bu şirkete ait olduğu, bu işlemlerden banka yöneticilerinin sorumlu olduğu şeklinde gerekçe yer almıştır. Davacı bankanın sahip ve yöneticilerin … Ltd.nin her ne kadar Kıbrıs’ta kurulmuş bir banka görünümü mevcut ise de, … A.Ş.tarafından … Ltd.ye gönderilen paraların aslında fiilen Kıbrıs’a gönderilmediği,… A.Ş.nin hakim ortaklarına ait bir kısım şirketlere kredi verilmek üzere kullandırıldığının tespit edildiği, bu durumda davalı bankanın müşterisi olan davacıyı bu durumu bilerek … Ltd.ye yönlendirdiği anlaşılmıştır.
Müşteri ile banka arasında BK.nun 390.maddesi uyarınca, vekalet sözleşmesi bulunmaktadır. Bu sözleşme gereğince vekil görevini özenle yapmak ve müvekkilinin menfaatlerini korumakla görevlidir. Bankalar yüksek tutarlı mevduatlara daha fazla faiz verebilmek için yan kuruluşları olan yurt dışındaki ve yabancı ülke yasalarına tabi offshore bankalarına mevduat havale etmekte, böylelikle mevduat hesaplarından Türkiye’de kesilen vergilerden kaçındıkları için mudilerine daha fazla mevduat faizi sunma imkanına sahip olmaktadırlar, Bu işlemler, mudilerin talebi, iradesi ve talimatıyla gerçekleşse de ülke dışında olan offshore bankaları TC yasalarına tabi olmadığından, mevduatları da … kapsamında bulunmamaktadır. Hukukun yasakladığı bir sonucu elde etmek veya getirilmiş bir yükümlülükten kurtulmak amacı ile tüzel kişiliğin bağımsız yapısının arkasına saklanılması, TMK.nun 2.maddesinde düzenleme konusu yapılan hakkın kötüye kullanılması sonucunu oluşturacağından, tüzel kişiyi oluşturan üyelere başvurulması imkanı bulunmaktadır. Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, tüzel kişiyi oluşturan üyelerin sorumluluğuna başvurma yolu, ancak MK:nun 2.maddesi ile gerçekleştirilebilir. Yargıtay 19.HD.ve 11.HD. Çeşitli içtihatlarında; banka ile offshore arasında organik bağ olduğu, bu bağın mudiler aleyhine örgütlü, planlı ve kasıtlı olarak kötüye kullandığı, mudilerin bu şekilde zarara uğratıldığını belirtmiştir.
Davacı 20/08/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile asıl davada 1.000 TL’lik talebi ile birlikte 16/12/1999 tarihinden 30/12/2013 dava tarihine kadar işlemiş avans faiz tutarı olan 5.081,00 TL’yi birleştirilen … 18 Asliye Ticaret Mahkemesinin …Sayılı dosyasında 25.709,00 TL’ye 16/12/1999 tarihinden 20/08/2014 ıslah tarihine kadar işlemiş olan 132.571,00 TL avans faizini talep etmiş, ıslah harcını da yatırmıştır.
Mahkememizin 19/10/2015 tarihli gerekçeli kararında özetle; asıl davada davanın kabulüne, 1.000-TL asıl alacak ve dava tarihine kadar işlemiş faizin 5.081-TL olmak üzere toplam 6.081-TL nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, asıl alacak 1.000-TL dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, birleşen davada 25.709-TL nin asıl alacak ve ıslah tarihi olan 20/08/2014 tarihine kadar işlemiş 132.571-TL faiz olmak üzere toplam 158.280-TL nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 25.709-TL ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.
Mahkememiz dosyası 2014/507 Esas 2015/679 Karar 19/10/2015 karar tarihli kararı ile “Asıl davanın kabulüne” karar verilmiş olup davalı … Bank A.Ş vekilinin 12/02/2016 havale tarihli dilekçesi ile ilgili kararın bozulması istemiyle temyiz ettiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/3812 Esas 2017/2496 Karar 27/04/2017 tarihli kararı ile ” Asıl davada dava dilekçesiyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 1.000 TL’nin vade bitim tarihi olan 23/03/2000 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili talep edilmiş, ıslah dilekçesiyle ise, 26.709 TL’si asıl alacak olmak üzere, toplam 164.361 TL’nin davalıdan tahsiline, 26.709 TL asıl alacağın 1000 TL’sine dava tarihinden, 25.709 TL’sine ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmesi istenmiştir. Ancak ıslah harcı yatırılmamıştır. Harçlar Kanunu, harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. Harçlar Kanunu’nun 30’uncu maddesinde peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmayacağı, Harçlar Kanunu’nun 32’nci maddesinde de yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağı hükmü düzenlenmiştir. Bu itibarla mahkemece, anılan hükümler de nazara alınarak davacıya ıslah harcı yatırmak üzere mehil verilmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, asıl davada yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.Asıl ve birleşen dava, bankacılık işleminden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. 28/05/2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasa’nın 3/k bendinde “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” tüketici, 3/ı bendinde ise “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa’nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı Yasa’nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir. HMK’nın 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği düzenlenmiştir. Somut olayda; birleşen davanın açıldığı 20/08/2014 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu bankacılık işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca birleşen davaya bakmaya tüketici mahkemelerinin görevli olduğu gözetilerek birleşen dava yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken birleşen davanın esasının incelenip yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş olup açık yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı … ile davalı … Bank A.Ş. arasındaki davadan dolayı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/3812 Esas 2017/2496 Karar 27/04/2017 tarihli kararına düzeltme talebinde bulundukları görüldü.
Davacı … ile davalı … Bank A.Ş. arasındaki davadan dolayı … 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 19/10/2015 gün ve …-… sayılı hükmü bozan Dairemizin 27/04/2017 gün ve 2016/3812-2017/2496 sayılı ilamı aleyhinde davalı vekilince karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçelerinin süresi içinde verildiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/1772 Esas 2018/4148 Karar 30/10/2018 tarihli düzeltme kararı ile ” Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı … A.Ş. vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir” şeklindeki hükmü ile karar verilmiş olup mahkememizin 2019/365 Esas sayılı numarasına kaydı yapılarak açık yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/3812 Esas 2017/2496 Karar 27/04/2017 tarihli bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Davacı tarafından ıslah harcı duruşmadan önce yatırıldığından bozma ilamının 1 numaralı bendi uyarınca davacı tarafa süre verilmemiştir.
Mahkememizce, 07/10/2019 celse tarihli 1 nolu ara kararı uyarınca mahkememiz dosyası ile birleşen 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/260 Esas sayılı dosyasının Yargıtay bozma ilamının 2 numaralı bendi doğrultusunda işlem yapılmak üzere tefrikine karar verilmiş olup, mahkememizin 2019/555 Esas sayılı dosyasına kaydı yapılmıştır. Bu dosya açısından bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş olup, bozmanın mahiyeti uyarınca ayrı bir dosya üzerinden işlem yapılması uygun bulunarak dosya asıl dosyadan tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmiştir.
Yargıtay bozma ilamındaki usuli eksiklikler giderilerek bozma kapsamında yargılama yapılarak daha önce alınan bilirkişi raporu doğrultusunda asıl davaya konu edilen miktar ve ıslah dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne, 1.000,00 TL asıl alacak ve dava tarihine kadar işlemiş faiz 5.081,00 TL olmak üzere 6.081,00 TL’nin davalıdan tahsiline, asıl alacak 1.000,00 TL’ye dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE, 1.000,00 TL asıl alacak ve dava tarihine kadar işlemiş faiz 5.081,00 TL olmak üzere 6.081,00 TL’nin davalıdan tahsiline, asıl alacak 1.000,00 TL’ye dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 415,39 TL karar ve ilam harcından, başlangıçta yatırılan 24,30 TL peşin harç ve asıl dava için 79,55 TL ıslah harcından mahsubu ile 311,54 TL bakiye ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 103,85 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 1.935,30 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair; tarafların ve ihbar olunan … vekili ve ihbar olunan … vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı 13/01/2020

Katip
¸

Hakim
¸
Harç Beyanı
K.H.= 415,39 TL
P.H.= 103,85 TL (peşin+ıslah)
B.H.= 311,54 TL
Davacı yargılama gideri
1.400,00 TL bilirkişi ücreti
535,30 TL posta gideri
1.935,30 TL Toplam yargılama gideri