Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/297 E. 2020/717 K. 23.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/297 Esas
KARAR NO : 2020/717

DAVA : Menfi Tespit (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 15/11/2016
KARAR TARİHİ : 23/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davalı şirket arasındaki taşıma sözleşmesi uyarınca taşınacak ürünlerin müvekkili tarafından davalı firmaya 08/09/2016 tarihinde düzgün bir şekilde paketlenmiş olarak teslim edildiğini, taşınacak ürünlerin gemilerde kullanılan mutfak ekipmanları olduğunu, taşıma bedeli olarak müvekkilinden 35.519,07 TL talep edildiğini taşınacak ürünlerin değerinin ise 18.565,87 Euro olduğunu, taşımanın hava ve kara yoluyla gerçekleştirilecek olduğunu, davalı ile ürünlerin 13/09/2016 tarihinde teslim edilmesi hususunda anlaşıldığı halde ürünlerin havaalanında bekletildiğini ve uçağa geç yüklendiğini, gümrük işlemlerine ancak 16 Eylülde başlanıldığını, bu tarihte gümrük işlemlerinde sorunlar yaşandığını ve davalı tarafça işlemlerin tamamlanamaması nedeniyle ürünlerin teslim edileceği gemilerin teslimat yapılacak şehirlerden ayrıldığını, sonrasında alıcı gemilerin …’nın … Limanına demir atacağının öğrenildiğini, teslimatın burada yapılması için gerekli işlemlere başlanıldığını fakat davalının teslimatı yine gerçekleştiremediğini, davalı ile yapılan anlaşmanın kapıdan kapıya teslim şeklinde olduğunu, davalının taahhüt ettiği tarihte ürünleri teslim etmediğinden alıcı firmanın ürünleri başka yerden iki katı fiyatına temin ettiğini ve bu nedenle uğramış olduğu zararı müvekkil şirketten talep ettiğini ayrıca sözleşmeyi fesh ettiğini, geç teslim nedeniyle müvekkili şirketin 18.565,87 Euro değerindeki mallarının yararsız hale geldiğini, taşınan malların şuan yurt dışında olduğunu ve geri getirilmesi halinde zararın iki katına çıkacağını, teslimatın yapılamaması nedeniyle işlerin iptal olduğunu, davalı tarafından taşıma ücretinin ödenmesi için borç maili atıldığını ve müvekkilinin icra tehdidi altında olduğunu beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili şirketin davalıya 33.519,07 TL taşıma ücreti ve bu ücretin vade farkından dolayı borcunun olmadığının tespiti ile şimdilik 2.000 TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine açılan davayı kabul etmediklerini, HMK’nın ”Yetki Sözleşmesi ” başlıklı 17.maddesine göre yetki itirazında bulunduklarını, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede uyuşmazlıkların çözümü için İstanbul Mahkemelerinin yetkili kılındığını, davanın bu mahkemelerde açılması gerektiğini, dava konusu taşımanın uluslararası nitelikte bir havayolu taşıması olup, uyuşmazlığın çözümünde … Sözleşmesi hükümlerinin öncelikli olarak uygulanması gerektiğini, sözleşmenin 31.maddesi uyarınca gecikme durumunda şikayetin en geç bagaj ya da kargonun kendi kullanımına verilmiş olması gereken tarihten itibaren 21 gün içerisinde taşıyıcısına ihbarda bulunulmaması halinde taşımacıdan tazminat talep edilemeyeceğini, davacının emtianın hasarlı olduğunun tespiti için taşıyıcıya hakdüşürücü süre içerisinde usulüne uygun ve süresinde ihbarda bulunduğunu ispat etmekle mükellef olduğunu, aksi takdirde davanın reddinin gerektiğini, davacının belirsiz alacak veya kısmi dava açmakta hukuki yararının olmadığını, müvekkilinin dava konusu taşımaları sözleşme uyarınca yerine getirdiğini, müvekkil şirket tarafından taahhüt edilmiş bir teslim tarihi süresinin olmadığını, makul süre içerisinde teslimin yapıldığını, müvekkili tarafından teslimin en kısa sürede yapılması için gerekli çaba gösterilmiş ise de müvekkilinden kaynaklanmayan durumlar geliştiğinden sürece müdahale imkanı olmadığını, gümrük işlemleri sürecinin hiçbir suretle teslim süresinden sayılmadığını, bu işlemlerden kaynaklanan gecikmelerden müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, ayrıca davacının zarar iddiasını ispata yarar hiçbir belge veya belge sunmadığını, müvekkilinin davacıdan navlun ücreti talep edemeyeceğine dair iddiasının kabul edilemez olduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememiz dosyası … 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas … Karar 21/06/2017 tarihli kararı ile “Yetki itirazının kabulüne, dava dilekçesinin yetkisizlik nedeni ile reddine, İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğuna, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiş, davacı vekilinin … 1. Asliye Ticaret Mahkemesine sunmuş olduğu 19/10/2017 tarihli dilekçesi ile davalının …’de iş yerinin bulunduğunu, … Sözleşmesinin 33. Maddesi uyarınca görevli mahkemelerin … olduğunu, mahkeme tarafından verilen 2016/1356 Esas 2017/603 Karar 21/06/2017 tarihli kararın kaldırılması için … Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesini talep ettiği görüldü.
… Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin … Esas … Karar ve 29/12/2017 tarihli kararı ile; “Taşımanın Türkiye’den yurt dışına yapılması ve taşımanın hava yolu ile gerçekleştirilmesi dikkate alındığında, yerel mahkemenin de doğru olarak belirlediği üzere, dava konusu uyuşmazlığa Anayasamızın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk düzenlemesi haline gelen ve taraf olduğumuz Varşova Konvansiyonu hükümleri uygulanması gerekmektedir. Anılan Konvansiyonu tadil eden Lahey ve … protokolü hükümleri de dikkate alınması zorunludur. … Protokolünün 33. maddesindeki yetki düzenlemesi, ülke bakımından yetkiyi belirlemektedir. Tarafların, bu yetkili ülkeler dışında yetkili mahkeme belirlemesi geçerli olmayacaktır. Ancak, tarafların yetkili olan ülke içerisinde geçerli olmak üzere yetki sözleşmesi yapmalarına engel bir durum bulunmamaktadır. Somut olayda dava, tarafları, taşımanın güzergahı, taşımanın yapıldığı ülke ve Konvansiyon hükümleri dikkate alındığında Türkiye’de görülebilecek bir dava olup, tarafların bu ülke içinde yaptığı yetki sözleşmesinin geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir. O halde, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, özellikle tarafların tacir olmasına, aralarında münhasır yetki sözleşmesi yapmış bulunmalarına, anılan sözleşmenin HMK’nın 17. maddesine uygun yapılmasına, süresinde yetki itirazı olmasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün istinaf sebeplerinin reddi ile HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar Verilmesi” şeklinde karar verilmiş, davacı vekilinin 05/02/2018 tarihli dilekçesi ile … Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi tarafından verilen 29/12/2017 tarihli …Esas ve … Karar sayılı kararın kaldırılması istemiyle dosyanın Yargıtay’a gönderilmesini talep ettiği görüldü.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/1259 Esas 2019/542 Karar ve 21/01/2019 tarihli kararı ile “Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklinde karar verilerek dosya mahkememize gelmekle mahkememizin 2019/297 Esas sayılı sırasına kaydı yapılmış olup açık yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizin 24/02/2020 tarihli duruşmasının 1 numaralı ara kararı uyarınca; Tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller ve dosya incelenerek taraflar arasındaki sözleşme, taşımaya ilişkin belgeler, varşova konvansiyonu, lahey ve … protokolü hükümleri değerlendirilerek öncelikle teslimatın süresinde yapılıp yapılmadığının tespiti, taşımanın geç teslim edilmesi durumunda geç teslimattan davalının sorumlu olup olmadığı, kusurunun bulunup bulunmadığı, sorumluluğu kaldıran ve azaltan bir neden olup olmadığı belirlenerek meydana gelne zararın tespiti ile zararlardan davalının sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise ne oranda sorumlu olduğu ve ödenen navlun ücretinin iadesinin gerekip gerekmediği, iadesinin gerekmesi halinde ne kadarının iade edilmesi gerektiği tespit edilerek nihai olarak davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı varsa miktarının nelerden ibaret ve ne kadar olduğu konusunda rapor alınmak üzere dosyanın sigortacı …, taşıma uzmanı … ve makine mühendisi …’ya tevdi edildiği, bilirkişilerin mahkememize sunmuş oldukları 01/10/2020 tarihli raporunda; Davalı tarafından yapılan taşımada taşıma süresinin aşılmasından söz edilebilmesi için; davalının dört (4) günde taşıma veya belirli tarih vererek taşıma yönünde taahhütte bulunduğunun taşıma senedinde işlenmiş olması veya bu yönde anlaşma olması gerektiği; dosyada böyle bir anlaşmanın mevcut olmadığı, taşımanın gerçekleştiği dönemin kurban bayramı ile çakışması ile yurt dışı gümrük işlemlerinin uzaması sebebiyle gecikmenin söz konusu olduğu, gecikmenin dosya içeriğindeki yazışmalardan anlaşıldığına göre esasen gümrük işlemlerindeki aksamadan kaynaklandığı ve yükün …’ e ulaşmasında sorun oluştuğu, taşınan emtianın tam ve sağlam şekilde yurtdışında olduğu teyit edilmekle doğrudan emtia zararı bakımından meydana gelen zararın sabit olmadığı, gecikmenin varlığı halinde dahi bu durumun kendiliğinden tazminat ödenmesi sonucunu doğurmayacağı, tazminat talebinde bulunan kişinin gecikme sebebiyle uğradığı somut zararı ortaya koymakla yükümlü olduğu ve ayrıca hava taşıyıcısının sorumlu olması gerektiği, dava dilekçesinde, malın yurtdışında bekletildiği, yurda geri getirilecek olsa, zararın ikiye katlanacağı, malın yurt dışındaki alıcısının da söz konusu malları 3.kişi tedarikçilerden temin ettiği iddia edilmiş olmakla birlikte, iddialarının dosya içeriğinden tespit edilemediği, hava yolu ile taşıma ücretinin yükün tanınmasındaki gecikme sebebiyle talep edilmesinin haksız olduğu iddiasının hukuki bir dayanağının bulunmadığı, hava taşıyıcısının taşıma fiilini gerçekleştirdiği, taşıma sebebiyle sözleşmenin tarafının uğradığı bir zarar söz konusu ise bunu ayrıca talep etmenin mümkün olduğu, hava yolu taşıma sözleşmesi gereğince ödenmesi gereken taşıma ücretinin gecikme zararı sebebiyle oluşan zarar ile mahsup edilmesinin, zararın ispatı ve üst sınırının tayin edilememesi sebebiyle mümkün olmadığı, davacının zarar ilişkin talebinin yükün tesliminden önceki safhada gecikmenin ortaya çıkması sırasında iletildiği, esasen bunun yeterli olduğu , zira yazılı bildirimin teslimden itibaren en geç 21 içerisinde yapılmasının düzenlendiği, gecikmenin vuku bulmasından itibaren bu bildirimin yapılabileceği, davacının da elektronik posta yazışmalarında (17.9.2106 tarihli elektronik posta- Arma yetkilisi…’nın – …, …( … yetkilisi)’ nc gönderdiği posta) zarar sebebiyle talepte bulunacaklarını bildirdiği görüldüğü için bildirimin yapıldığının kabulünün yerine olacağı görüş ve kanaatini bildirmişlerdir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe;
Dava; taşıma sözlemesinden kaynaklı menfi tespit ve tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davalı ile taşıma sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme kapsamında taşınacak emtiaları davalıya teslim ettiğini, davalı firma ile emtiaların 13.09.2016 tarihinde …’ya ve 15.09.2016 …’ya teslim edilmesi hususunda anlaştığını, emtiaların uçağa geç yüklendiğini ve gümrük işlemlerine ancak 16.09.2016 tarihinde başlandığını, 16.09.2016 tarihinde gümrük işlemlerinde sorun çıktığını, davalının gümrük işlemleri tamamlayamadığını, bu sürede ürünlerin teslim edileceği gemilerin teslimatın yapıldığı yerlerden ayrıldığını, alıcı gemilerin …’nın … limanında demir atacağının öğrenildiğini ancak davalının yine teslimatı gerçekleştiremediğini beyan ederek taşıma ücretinden borçlu olmadığının tespitini ve geç teslim nedeniyle uğradığı maddi zararların davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı taraf, davacının süresinde ihbarda bulunmadığını, davacı tarafa teslim tarihine ilişkin bir taahhüt verilmediğini, makul süre içerisinde gönderinin teslim edildiğini, geç teslim sonucuna varılacak olsa dahi kusurunun bulunmadığını, gönderinin taşıma tarihlerinin resmi tatillere denk gelmesi nedeniyle ve hava yolunda yaşanan yoğunluk nedeniyle taşımanın yapılamadığını ancak resmi tatilin ertesi günü ürünlerin teslim edildiğini, bu kere de gümrük tarafından kargoların incelemeye alındığını, davacı tarafından bilgi talep edildiğini ancak doğru bilgi aktarımı yapılmadığını, geç teslimin davacıdan kaynaklandığını beyan ederek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur. Davacı taraf yargılama sırasında taşıma ücretinin ödendiğini, davanın istirdat davasına dönüştüğünü beyan etmiştir.
Dosya kapsamından, taraflar arasında taşıma sözleşmesi akdedildiği, 08/09/2016 tarihli göndericisinin davacı olduğu, alıcılarının … olduğu 2 adet taşımanın yapılması konusunda tarafların anlaştığı, davalının taşıma konusu emtiaları belirtilen limanlara teslim etmeyi üstlendiği, davacının da buna karşılık taşıma ücretini ödemeyi üstlendiği, taşımanın … … Havalimanı aşamasında aksadığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık; taşıma sözleşmesi kapsamında yapılan taşımaların geç tesliminden dolayı davacının uğradığı zararlardan davalının sorumlu olup olmadığı, davacının taşıma ücreti nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı noktalarına ilişkindir. Somut olayda; taşıma işinin Türkiye’den İtalya’ya gerçekleştirilen Uluslararası Hava Taşıma işi olduğu, gönderici ülke olan Türkiye ile alıcı ülke …’nın 1999 tarihli … Konvansiyonu’na taraf olduğu anlaşıldığından ihtilafın çözümünde 1999 tarihli … Konvansiyonu hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
.. Konvansiyonu’nun 19. maddesinde; taşıyıcının; yolcuların, bagaj ve kargonun hava yoluyla taşınmasındaki gecikmelerde meydana gelen hasarlardan sorumlu olacağı, bununla birlikte taşıyıcının, eğer kendisinin ya da çalışanlarının ve acentesinin hasardan kaçınmak için gerekli kılınabilecek bütün önlemleri aldıklarını veya kendisi ya da çalışanları ve acentaları için bu tedbirleri almanın olanaksız olduğunu ispatlarsa, gecikmeden kaynaklanan hasar için sorumlu olmayacağının düzenlendiği, 22. maddesinde; kargo taşımacılığında, kontrol edilmiş kargonun taşıyıcının sorumluluğuna verildiği anda gönderen, kargonun ulaşacağı yerde teslimi ile ilgili özel bir fayda beyanında bulunmadığı ve durumun gerektirmesi halinde ilave bir ödeme yapmadığı müddetçe, taşıyıcının kargonun tahrip olması, kaybolması ya da kargoya hasar gelmesi halinde her kilogram için sorumluluğunun 17 Özel Çekme Hakkı ile sınırlı olduğunun düzenlendiği, 31. maddesinde; kargonun gecikmesi durumunda şikayetin, en geç bagaj ya da kargonun kendi kullanımına verilmiş olması gereken tarihten itibaren yirmi bir (21) gün içerisinde yapılması gerektiğinin düzenlendiği görülmüştür.
Davacının 17/09/2016 tarihli e-mail ile geç teslim hususunda davalıya bildirimde bulunduğu dosya içerisinden anlaşılmakla, yapılan bildirimin … Konvansiyonu’nun 31. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen 21 günlük süre içerisinde yapıldığı kanaatine varıldığından davalının gecikmenin süresinde bildirilmemesi nedeniyle sorumlu olmayacağı yönündeki savunması yerinde görülmemiştir.
Davalı taraf, teslimatın resmi tatil günlerine denk gelmesi sebebiyle yapılamadığını belirttiğinden öncelikle bu hususun irdelenmesi gerekmektedir. Somut olayda; taşımanın başladığı 08/09/2016 tarihinin Perşembe günü olduğu, 09/09/2016 tarihinin Cuma günü olduğu, 10-11-12-13-14-15 Eylül 2016 tarihlerinin ise hafta sonu ve bayram tatilleri ile birleştiği, 16/09/2016 tarihinin ise Cuma günü olduğu ve kamu kurumlarının idari izinli olduğu, 17-18 Eylül 2016 tarihlerinin ise hafta sonuna rastladığı, 19/09/2016 tarihinin ise Pazartesi gününe denk geldiği, dolayısıyla somut olaya konu taşımanın hafta tatili ve bayram tatilinin birleştiği döneme denk geldiği için uzadığı anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmenin ve taşımalara ilişkin dosyadaki belgelerin incelenmesinde davalının davacıya taşıma süresi için özel bir taahhütte bulunmadığı, taşınan emtialara ilişkin davalıya özel bir yükümlülük yüklenmediği, özel kıymet beyan edilmediği, taşıma senedinde taşımanın belirli bir süre içerisinde yapılacağına ilişkin bir kayıt bulunmadığı, taşımanın gerçekleştiği dönemin resmi tatiller ile çakışması ve yurt dışı gümrük işlemlerinin uzaması sebepleriyle teslimatta gecikme olduğu, dosya içerisindeki yazışmalardan gecikmenin esasen gümrük işlemlerindeki aksamalardan kaynaklandığı anlaşılmakla davalının taşımanın gecikmesinde herhangi bir kusurunun olmadığı, meydana gelen zararlardan davalının sorumlu olmadığı sonucuna varılmıştır.
Ek olarak; taşınan emtiaların tam ve sağlam bir şekilde yurt dışında olduğu, doğrudan emtia zararının oluşmadığı, gecikmenin varlığı halinde dahi bu durumun emtialar zayi olmuş gibi tazminat yükümlülüğü sonucunu doğurmayacağı, davacı tarafından taşıma konusu emtiaların yurt dışında bekletildiği, geri getirilmesi halinde zararın iki kat artacağı ve emtiaların alıcısının da söz konusu emtiaları üçüncü kişi tedarikçilerden temin edildiği iddia edilmiş ise de dosya içeriğinden bu iddianın doğruluğunun tespit edilemediği anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklanan nedenlerle; dava konusu taşımaların geç teslim edilmesinin davalının kusurundan kaynaklanmadığı, davalı tarafından taşımanın belirli bir süre içerisinde yerine getirileceğine dair taahhüt verilmediği, bu hususta taşıma senedinde bir kayıt bulunmadığı, taşımaların resmi tatillere denk gelmesi nedeniyle geciktiği, ancak davalının resmi tatillerin bitiminin ertesi günü emtiaları teslim ettiği, taşımaların teslim süresinin makul olduğu, ayrıca gümrük işlemleri nedeniyle taşımaların geciktiği, gümrük işlemlerindeki gecikmeden davalının sorumlu olmadığı anlaşılmakla, taşımanın geç teslim edilmesi nedeniyle davacının uğradığı zararlardan davalının sorumlu olmadığı ve taşıma ücretinin davacı tarafından ödenmesi gerektiği sonucuna varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 54,40 TL harçtan peşin yatırılan 606,58 TL’den mahsubu ile fazla harç olan 552,18 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı vekili yararına AÜTT gereği tayin ve takdir olunan 5.327,86 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafında belgelendirilen bir yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayacak olan avansın ilgili tarafa iadesine,
Dair; tarafların yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/11/2020

Katip …
¸¸

Hakim …
¸¸