Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/235 E. 2019/1028 K. 21.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/235 Esas
KARAR NO : 2019/1028

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/04/2019
KARAR TARİHİ : 21/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi özetle; davacılar, … ile …’un radyo, tv, posta yoluyla veya internet üzerinden yapılan perakende ticareti amacıyla adi ortaklık kurduklarını, ortaklığın adının “…” olduğunu, bu ortaklık … 9. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı adi ortaklık sözleşmesi ile kurulduğunu, davacıların, kurmuş oldukları adli ortaklık kapsamında ticaret yapabilmek adına davalı ile iletişime geçtiklerini, davalı şirketin, … uygulaması olarak adlandırılan bileklik şeklindeki güvenlik aksesuarının Türkiye’ye ithalatını yapan bir firma olduğunu, şirketin imza yetkilisi … ile davacıların 11.11.2016 tarihinde mail üzerinden yazışmaya başladıklarını, yazışmalarda öncelikle ürünün fiyatı üzerinde görüşüldüğünü, anlaşma sonrası sözleşme aşamasına geçilmesine karar verildiğini, akabinde davalı ile 28.11.2016 başlangıç tarihli distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, imzalanan sözleşme kapsamında davalının … uygulaması olarak adlandırılan, telefondaki uygulama ile çalışabilen güvenlik aksesuarının Türkiye’ye ithalatını yapmayı ve distribütörüne sunmayı kabul ettiğini, sözleşme sonrası davacıların ürünün Türkiye’de satışı için ön sipariş toplamaya başladıklarını, aynı zamanda davalı şirket ile sık sık malileşerek işlemleri hızlandırmaya çalıştıklarını, davalı şirketin, yurt dışı firmaları ile iletişime geçerek ürünlerin öncelikle numunesinin gönderilmesini taahhüt ettiğini, davacıların talebi sonucunda, 09.02.2017 tarihinde numunelerin gönderildiğini, mail ile bildirildiğini, “…” ürünü için ilk sipariş 21.03.2017 tarihinde 500 adet olarak verildiğini ve davalı şirkete ödemeler yapıldığını, verilen siparişe rağmen ürünlerin davacılara teslim edilmediğini, davacı …’in, 12.05.2017 tarihli mailinde ürünlerin hala gelmediğini, ön sipariş aldığı şirketlere verilen sürenin dolduğunu da belirterek durumu detaylı olarak davalı şirkete ilettiğini, davalı şirket yetkilisinin 2-3 ay boyunca davacılara malların gümrükte olduğunu, gümrükten çekemediğini söylediğini, davacıların geçen süreç hakkında bilgi istediğini, davalı şirket ise ATR belgesinin eksik olduğunu, onu beklediğini beyan ettiğini, davacıların ATR belgesinin ne olduğunu sorduğunu, davalı şirket yetkilisinin 18.08.2017 tarihinde davacılara mail göndererek ürünleri gönderdiğini, sözleşmenin feshedildiğini bildirdiğini, davacı … ile davalı şirket arasında mail yazışmalarının olduğunu, 14.09.2017 tarihinde 10.000,00 USD değerindeki depozito bedelinin davalı … in hesabına gönderildiğini, aynı gün davalı şirket yetkilisinin,davacılara mail göndererek kalan para için 2-3 haftada bitireceklerini söylediklerini, 28.09.2017 tarihinde ise 2.500 USD davacı … ‘un hesabına gönderildiğini, 30.11.2018 tarihinde de 7.500,00 USD davacı …’in hesabına gönderildiğini, devam eden süreçte haftalık ödemelerin gelmediğini, 18.08.2017 tarihinde feshedilen sözleşmeye rağmen arada birkaç ödeme dışında başka ödeme yapılmadığını, davacıların başta sürekli ödemeleri nakit istediğini, uzun bir süre alamayınca davalı şirketin önerisini kabul ederek,ödemelerin bir kısmı nakit bir kısmı mal olarak istenildiğini, buna rağmen her ikisinin de gelmediğini, sonuç olarak davalı şirketin davacılara … adlı ürünün ithalatını yapacağını taahhüt ettiğini, davacılardan sipariş aldığını söyleyerek 40.381,96 USD ödeme aldığını, davacılara hiçbir zaman ürün teslim etmediğini, sözleşmenin feshedildiği ve o dönemde davacıların ancak 24.500.00 USD’sini alabildiklerini, bakiye kalan tutarların ise halen alınamadığını, bakiye kalan alacağın tahsili amacıyla … 28. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, bu takibe davalı tarafından itiraz edildiğini, akabinde … Arabuluculuk Bürosu … Büro dosya no ve 2019/394 Arabuluculuk Numarası ile arabuluculuk görüşmeleri yapıldığını, bu görüşmelerin de olumsuz sonuçlandığını, 25.02.2019 tarihinde son tutanağın imza altına alındığını, gelişen bu olaylar sonucunda bakiye kalan alacağın tahsili amacıyla huzurdaki davayı ikame etme zorunluluğunun hasıl olduğunu, başlatılan icra takibinde 557,07 TL peşin harç ödendiğini, bu nedenle ödenmesi gereken harcın bu tutardan mansuben hesaplanmasını talep ederek; … 28. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili 11/06/2019 havale tarihli dilekçesinde özetle: Davalı şirket ile … ve Ortağı (davacılar) arasında distribitörlük sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca davalı şirket tarafından yurtdışı ana firma ile gerekli bağlantılar kurularak siparişler verildiğini ve davacılar tarafından ödenen bedeller yurtdışı ana firma hesabına aktarıldığını, davalı şirket uhdesinde davacılara ait herhangi bir bedelin mevcut olmadığını, taraflar arasında halen geçerli bir distribitörliik sözleşmesinin mevcut olduğunu, davacıların bu hususu bildikleri halde dava dilekçesinde malların gecikmesi üzerine bir kısım bedellerin iade ödemesini sanki distribütörlük sözleşmesinin feshi gibi göstermeye çalıştıklarını, taraflar arasındaki mailler incelendiğinde davacıların ürünlere ilişkin bir takım taleplerinin olduğunu, (ambalaj değişikliği gibi) bu taleplerin yerine getirildiğini, davalı tarafından yurtdışı firma ile yapılan görüşmeler sonucu sunulan ifa tekliflerini kabul ederek süreci devam ettirdiklerinin görüleceğini, ithalatın uzamasının bir diğer sebebinin de davacıların talepleri olduğunu, davalı şirket tarafından malın tedariki için işlemlerin yapıldığını, üretici firmadan kaynaklanan sorunlar nedeni ile ithalatın gerçekleşemediğini, bu nedenle davalının temerrüdünden söz edilemeyeceğini, davacılar Türkiye’de işlemleri hangi firma ile yaptıklarını belirtmeden sanki kendi adlarına ürün gelecekmiş gibi Hollanda ile yazışarak delil yaratmaya çalıştıklarını, davacılar tarafından davalıya uygun bir mehil verilmediğini, teslim edilmeyen mal yönünden sözleşmeden dönme ve buna ilişkin bedeli talep etme hakkının doğmadığını, icra takibinde talep edilen faiz kaleminin haksız, fahiş ve dayanaktan yoksun olduğunu, davacıların ödemeleri yurtdışı şirkete yapılmış olup davalı tarafından her hangi bir tahsilat yapılmadığını, taraflar arasında geçerli bir sözleşme mevcut olduğundan davalının temerrüdünden söz edilemeyeceğini, bu nedenle davacıların faiz talebinin haksız ve dayanaktan yoksun olduğunu, taraflar arasındaki ihtilaf likit bir bedele ilişkin olmadığından davacıların icra inkar tazminatı talebinin dayanaktan yoksun olduğunu, davanın reddine, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri, arabuluculuk masrafları ve avukatlık ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce, 03/07/2019 celse ara kararı uyarınca, tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, ticari defter ve kayıtları ve dosya incelenerek davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı varsa miktarının nelerden ibaret ve ne kadar olduğu konusunda rapor alınmak üzere bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, … tarafından ibraz edilen 02/09/2019 tarihli raporda; “Davacının dava konusu döneme ait ticari defterlerinin yasal tasdiklerinin yasal süresi içinde usulüne uygun şekilde yapılmış olduğu, aynı şekilde davalının da dava konusu döneme ait ticari defterlerinin yasal açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresi içinde usulüne uygun şekilde yapılmış olduğu, bu itibarla tarafların ticari defterlerinin sahipleri lehine delil olma özelliğine haiz olduğu, taraflar arasında Distrübütörlük Sözleşmesi olduğu, bu sözleşmeye göre teslim edilmesi gereken ürünlerin teslim edilmediği bu ürünler için ödenmiş olan bedelin bir kısmının iade olunmadığı, dosyaya sunulan dekontlar ve davalı ticari defter kayıtlarının birbiri ile uyumlu olduğu, bu tespite göre iade edilmeyen bedelin 15.881,96 USD olduğu, davalı ticari defterlerinde davacı adına tutulan muavin hesap kayıt bakiyesinin 15.881,96 USD olduğu, özetle davalının ticari defterlerinde davalıya bu bedel kadar borç bakiyesinin olduğu, davalının taraflar arasındaki sözleşmenin TTK 18/3 maddesine göre fesih edilmediği, temerrüde düşürülmediği bu sebeple dava konusu bedelin talep edilemeyeceği iddiası olduğu, ancak öğretide ve Yargıtay kararlarında ( Oğuzman a göre) borçlu tacire ihtar çekilmese bile dava veya icra emri gönderilmesi ile borçlunun temerrüde düştüğünün kabul edildiği , (Eski TTK 20 yeni TTK 18) somut olayda davalıya takipten önce TTK 18/3 ‘e göre fesih veya temerrüt ihbarında bulunulmadığından yapılan takiple davalının temerrüdünün kabul edilmesi gerektiği, aynı zamanda dava konusu borcun bir kısmının ödenmesinin de davalının borcu kabul ettiği, dava konusu alacağa hak kazandığı kanaatinde olması halinde davalı ticari defterlerine göre davacının icra takibi ve dava tarihi itibari ile 15.881,96 USD alacaklı olduğunun kabul edilebileceği, davacının dava konusu alacağa hak kazandığının kabulü halinde taraflar arasında ödeme tarihleri ve temerrüt ile ilgili bir sözleşme veya davacı tarafından davalıya gönderilmiş herhangi bir borç ihtarnamesi bulunmadığından, temerrüdün takip tarihi itibariyle oluştuğu, davacının döviz cinsinden talebi gözetilerek davacının davalıdan takip tarihinden 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre faiz talep edebileceği”görüş ve kanaatine varılmıştır.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe;
Dava; taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesi kapsamında davacılar tarafından davalı tarafa ödenen bedelin iadesi için başlatılan … 28. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine karşı davalı tarafın borçlu olmadığını iddia ederek yapmış olduğu itirazın iptaline ilişkindir.
Davacılar tarafından kurulan “… Ve Ortağı” isimli adi ortaklık ile davalı taraf arasında 28/11/2016 tarihli Distribütörlük Sözleşmesi akdedilmiştir. Sözleşme kapsamında davacılar tarafından 500 adet “…” ürünü sipariş verildiği, verilen siparişin akabinde ödeme yapıldığı, yapılan toplam ödeme miktarının 40.381,96 USD olduğu, davalı tarafından sipariş alınan ürünlerin teslim edilmediği, davalı tarafından 14/09/2017 tarihinde 10.000,00 USD değerindeki depozito bedeli, 28/09/2017 tarihinde 2.500,00 USD, 30/11/2018 tarihinde 7.500,00 USD, 07/05/2018 tarihinde 4.500,00 USD olmak üzere 24.500,00 USD’nin iade edildiği anlaşılmıştır. Bu hususlar taraflar arasında çekişmesiz ve sabittir.
Uyuşmazlık; davacılar tarafından sipariş edilen ürünlerin teslim edilmemesi nedeniyle ödenen bedelden iade edilmeyen bakiye kısmın iadesinin gerekip gerekmeyeceği noktasındadır. Davalı taraf, sözleşmenin halen geçerli olduğunu, teslim tarihinin belirlenmediği, teslimatın gecikmesinin üretici firmadan kaynaklandığını beyan etmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 7. maddesinde davalı tarafın … uygulaması olarak adlandırılan bileklik şeklindeki güvenlik aksesuarının Türkiye’ye ithalatını yapmak, sevkiyatını sağlamak ve distribütöre(davacılara) teslim etmek borçlarını üstlendiği, davacıların da teslim edilen ürünler karşılığında bedel ödeme borcunu üstlendiği görülmüştür. Bu hukuki ilişki kapsamında davacılar, davalının ithal ederek teslim edeceği “…” uygulamasının distribütörlüğünü yapacaktır.
Taraflar dilekçelerinde belirtmiş oldukları vakıaların ispatı noktasında sunmuş oldukları mail konuşmalarına delil olarak dayanmışlardır. Davacılar ve davalı tarafından sunulan mail konuşmaları örnekleri aynı olup, içeriğine yönelik bir itiraz söz konusu olmadığı gibi içerikleri her iki tarafın kabulündedir. Dolayısıyla uyuşmazlığın çözümlenmesi için taraflar arasındaki mail konuşmalarının irdelenmesi gerekir. Mail konuşmaları elektronik delil mahiyetindedir. Tarafların içeriğine yönelik bir inkarı veyahut itirazı olmadığından teknik yönden bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek görülmemiştir. Sonuç olarak dosya kapsamındaki maillerin incelenmesinde; davalı şirket yetkilisi tarafından 18.08.2017 tarihinde gönderilen mailde; siparişi alınan ürünlerinin üretici firmaya geri gönderildiği, ardiye-nakliye masraflarının kendisi tarafından karşılanacağı ve ödenen paranın 2-3 hafta içerisinde geri alınacağının bildirildiği, bu süreçten sonra ödenen bedellerin geri alınması sürecinin başladığı, yine davalı şirket yetkilisi tarafından gönderilen 14.09.2017 tarihli mailde, ödenen bedellerin hafta hafta iade alınacağının ve davacılara gönderileceğinin bildirildiği, nitekim yukarıda anılan ödemelerin bir kısmının yapıldığı, 20.12.2017 tarihli mailde, siparişi alınan ürünlerin evrak problemi nedeniyle teslim alınamadığı, hatanın üretici firmada olduğunun kabul edildiği, 28.12.2017 tarihli mail ile davalı tarafından geri ödemesi yapılmayan alacaklara ilişkin olarak tamamını nakit para olarak almak, bir kısmını nakit para olarak bir kısmını mal olarak almak, tamamını mal olarak almak şeklinde 3 adet seçenek sunulduğu, davacıların 29.12.2019 tarihli mail ile vermiş oldukları yanıtta kalan bedelin tamamını nakit olarak almak seçeneğini seçtiklerini bildirdikleri, ancak bu süreçte ödeme yapılmadığı, akabinde davalı tarafından gönderilen 10.01.2018 tarihli mail ile kalan alacağın mal olarak kabul edilmesi halinde 15 gün içinde teslimatın yapılabileceğinin, 26.02.2018 tarihli mailde 15.04.2018 tarihinde ilk aşamada 5.000,00 USD ödeme yapılacağının ve kalan kısma ilişkin olarak mal gönderileceğinin bildirildiği, davacılar tarafından verilen 07.03.2018 tarihli yanıtta kalan alacağın para+mal olarak ifa edilmesinin kabul edildiği, davalı tarafından gönderilen 17.05.2018 tarihli mailde 4.500,00 USD ödeme yapıldığı, 22.05.2018 tarihli mailde kalan alacağın 5.500,00 USD olarak nakit para ödemesi ve 10.000,00 USD değerinde mal olarak ifa edileceğinin bildirildiği, bu aşamadan sonra taraflar arasında ifa edilemeyen kısmın ifası için mail konuşmaları yapıldığı ancak kalan kısmın ifasının yapılamadığı tespit edilmiştir. Esasen yukarıda anılan vakıalar her iki tarafın da kabulündedir. İhtilaf, üretici firmadan mal veyahut para olarak iadesi alınamayan bakiye alacaktan davalının sorumlu olup olmadığı noktasındadır. Davalı taraf, malları teslim etmek ve ödeme yapmak sorumluluğu bulunmadığını, kusurlu olmadığını beyan etmiştir. Ancak taraflar arasındaki sözleşmenin hükümlerinin incelenmesinde, hukuki ilişkinin davacılar ve davalı ile kurulduğu, yukarıda anılan 7. Madde uyarınca sipariş edilen ürünlerin ithalatını sağlayıp davacılara teslimini sağlamak görevlerinin davalının sorumluluğunda olduğu, davacıların üretici firma ile değil davalı ile distribütörlük konusunda sözleşme imzaladığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla davalı taraf, sözleşme kapsamında sipariş edilen ürünlerin teslimi edimini yerine getirmekle yükümlüdür. Somut olayda davacılar üzerine düşen edimlerini yerine getirmiş ve ürünlerin bedelini ödemişlerdir. Davalı taraf ise mal teslimi edimini yerine getirmemiştir. Bu nedenle edimin yerine getirilmemesinden kaynaklanan zararları gidermek ve karşılıksız kalan ödemeleri iade etmekle yükümlüdür. Sonuç olarak; davalı tarafın, davacılar tarafından ödenen ancak karşılığında mal/ürün alınamayan bakiye alacağından sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır.
Yargılama sırasında tarafların ticari defter ve kayıtları ile dosya kapsamındaki belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan bilirkişi raporunda; ticari defterlerin usulüne uygun olduğu, davacılar tarafından toplam 40.381,96 USD ödeme yapıldığı, davalı tarafından 25.500,00 USD iade yapıldığı, davacıların takip tarihi itibariyle 15.881,96 USD alacaklı olduğu şeklinde görüş belirtilmiştir. Davalı taraf, bilirkişi raporuna yönelik olarak 7.500,00 USD tutarında üretici firmaya ödenen bedelin, nakliye masraflarının ve gümrük giderlerinin dikkate alınmadığı itirazında bulunmuştur. Ancak taraflar arasındaki sözleşmede bu masraflardan davacıların sorumlu tutulacağına dair bir hüküm bulunmadığı gibi sözleşmenin 7. Maddesinde açıkça gümrük, ardiye vs gibi masrafların davalı Küre tarafından karşılanacağının düzenlendiği, ek olarak davalı tarafından gönderilen maillerde gümrük ve nakliye masraflarının kendisi tarafından karşılanacağının bildirildiği görülmüştür. Ayrıca üretici firmaya ödenen 7.500,00 USD bedel açısından, bu ödemenin davalı Küre ile üretici firma arasında iç ilişkinin konusu oluşturduğu, kusurlu olan üretici firmanın ve davalının bu bedeli davacılara yansıtmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu nedenlerle davalının itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacıların icra takip tarihi itibariyle 15.881,96 USD alacaklı olduğu, takip öncesi davalı tarafın temerrüt durumunun oluştuğunu gösterir bir delil bulunmaması sebebiyle icra takibinde talep edilen işlemiş faize yönelik yapılan itirazın doğru olduğu kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptaline, takibin 15.881,96 USD asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3905 sayılı yasanın 4/A maddesi uyarınca temerrüt faizi uygulanmasına, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan asıl alacağın Türk lirası cinsinden %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM / Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, itirazın kısmen iptaline, takibin 15.881,96 USD asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3905 sayılı yasanın 4/A maddesi uyarınca temerrüt faizi uygulanmasına, asıl alacağın %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilerek davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
2-Kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 16.739,60 TL %20 icra inkar tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 5.717,41 TL nispi karar ve ilam harcından, başlangıçta peşin alınan 1.150,68 TL + icra dosyasına yatırılan 557,07 TL harç olmak üzere toplam 1.707,75 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.009,66 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 1.707,75 TL harç ile, yine davacı tarafından yapılan 880,60 TL yargılama giderinin, davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 661,54 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, davanın kabul edilen kısmı üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.445,83 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, davanın reddedilen kısmı üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.325,86 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair; tarafların yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/10/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸