Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/218 E. 2019/851 K. 23.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/218 Esas
KARAR NO : 2019/851

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 26/03/2018
KARAR TARİHİ : 23/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davası İstanbul 12. Tüketici Mahkemesinin 2018/192 E., 2018/716 K. sayılı 04/12/2019 tarihli görevsizlik kararı üzerine mahkememize tevdii edilen davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı borçlu ile müvekkili arasında 07.01.2011 tarihinde Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat başlıklı sözleşme akdedildiğini, iş bu sözleşme gereği sözleşmenin özel hükümler başlıklı 4.maddesinde temlik eden müvekkilinin temlik alan davalı borçluya temlik etmiş olduğu alacağını, davalı borçlu 15 taksit halinde belirtilen vade ve miktarlarda ödeyeceğini kabul ettiğini, ancak davalı borçlu iş bu ödemeler muaccel olduğu halde vadelerinde ödemediğini, bu alacakların tahsili için yapılan icra takibine de itiraz ettiğini, borçlunun itirazının iptali ile icra takibinin kaldığı yerden devamını, alacağının faiziyle birlikte tahsili yönünde karar verilmesini, haksız itirazdan ötürü davalının %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini ,yargılama gider ve ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında 6098 sayılı Borçlar kanunu kapsamında borcun nakli sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeden doğan ihtilafın 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında kanunu kapsamında değerlendirilemeyeceğini, bu kapsamda dosyanın görevli olan Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesini beyanla, dava konusu alacak bedellerinin talep edilebilir nitelikte olmadığını, dava dışı İhlas Finans kurumununda yapılan tasfiye işlemlerinin sonuçlanmasının beklenilmesi gerektiğini savunarak haksız davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretininde davacı tarafa yükletilmesini istemiştir.
İstanbul 12. Tüketici Mahkemesinin 2018/192 Esas sayılı dosyasında özetle; uyuşmazlığın davacının dava dışı tasfiye halindeki … A.Ş’den olan kar ve zarar katılım akti, cari hesaplar ve hesap eklerindeki alacağının, temlik alan davalı şirkete temlik edildiğine dair sulh ve ibra sözleşmesinden kaynaklı itirazın iptali davası olduğu, somut uyuşmazlıkta davacıların tüketici konumunda olmayıp gelir elde etmek amaçlı olarak dava dışı finans kurumuna para yatırdıkları,davalı şirketin borcu devraldığı, davalı tarafın da satıcı ya da sağlayıcı konumunda olmadığı, söz konusu sözleşmenin tüketici işlemi sayılamayacağı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6502 Sayılı Kanun kapsamında kalmadığı, ticari dava niteliğinde olduğu, açıklanan nedenlerle mahkememizin görev alanına girmediği anlaşıldığından , dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine şeklinde hüküm kurulduğu görülmüştür.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe;
Dava; davacının dava dışı tasfiye halindeki … A.Ş’den olan kar ve zarar katılım akti, cari hesaplar ve hesap eklerindeki alacağının, temlik alan davalı şirkete temlik edildiğine dair alacağın temliki, sulh ve ibra sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takine karşı yapılan itirazın iptali davasıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 21.03.2019 tarihli 2017/11-2630 Es. 2019/328 K. Sayılı ilamında özetle; “Tüm bu açıklamalar ve ortaya konulan yasal düzenlemeler karşısında somut olay incelendiğinde; davacılar ile davalı şirket arasında 18.01.2011 tarihli alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye göre davalı şirketin davacılara her ay 150 Euro olmak üzere toplam 7.669,38 Euro ödeme yapmayı taahhüt ettiği, davalı şirketin edimlerini yerine getirmemesi üzerine davacılar tarafından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalı şirketin takibe itirazı üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacılar ile davalı şirket arasında imzalanan alacağın temliki sözleşmesi bağımsız mahiyette bir sözleşmedir ve taraflar açısından kendi başına hüküm ifade eder. Davacılar anılan sözleşmeye dayanarak sözleşmenin karşı tarafı olan davalı … Tic. A.Ş. aleyhine icra takibinde bulunmuş ve itiraz üzerine itirazın iptali davası açmıştır. Davacıların temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki Tasfiye Halindeki … A.Ş. bu davada taraf değildir. Eldeki dava TTK’da düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davacıların tacir olmadıkları da gözetildiğinde her iki tarafın ticari işletmesiyle ilişkili değildir. Bu nedenlerle davaya bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi değil 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince genel görevli asliye hukuk mahkemesidir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, alacağın temliki sözleşmesinin temelindeki ilişkinin davacılar ile Tasfiye Halindeki … A.Ş. arasındaki kar – zarar katılım hesabından kaynaklandığı, 6102 sayılı TTK’nın 4/1-f maddesi gereğince ticari davanın söz konusu olduğu ve yine TTK’nın 5. maddesi gereğince de ticaret mahkemesinin görevli olduğundan yerel mahkemenin direnme kararının yerinde olduğu ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğunca yerinde görülmemiştir.” belirtilmiştir. Dolayısıyla dava dışı ihlas finans kurumundan olan alacağın devrine ilişkin davalarda görevli mahkemenin tarafların tacir olması ve her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde Asliye Ticaret Mahkemesi olacağı, aksi halde HMK m.2 gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi olacağını hususu netliğe kavuşmuştur.
Somut olayda; davacı tarafın tacir olmadığı, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanmadığı açıktır. Bu nedenle görevli mahkemenin yukarıda anılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu sonucuna varılmış, mahkememizce görevsizlik kararı verilmiştir.
Tüm bu açıklanan nedenlerle; 6102 sayılı TTK’nın yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun 2.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemeleri ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu, bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı düzenleme konusu yapıldığı, görev kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınacağı hususları dikkate alınarak HMK’nın 114/c uyarınca, mahkememizin görevsizliğine, görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davının görevsizlik nedeniyle usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-HMK 331.maddesi uyarınca harç ve masrafların görevli mahkemede nazara alınmasına,
Dair; davacı tarafın yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/09/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”