Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/201 E. 2019/1189 K. 21.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/201 Esas
KARAR NO : 2019/1189

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 23/08/2010
KARAR TARİHİ : 21/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen 23/08/2010 tarihli dava dilekçesinde, 14/11/2009 günü davalıya işyeri poliçesiyle sigortalı olan fabrikada yangın çıktığını, yangın hasarı sonrasında davalı sigorta şirketi tarafından müvekkiline bir kısım hasar bedelinin ödendiğini, ancak ödenen hasar bedelinin müvekkili şirketin hasarını karşılamadığını, davalı sigorta şirketi tarafından düzenlenen iş yeri poliçesinin 300.000.-TL bina, 425.000-TL emtia, 275.000-TL makine olmak üzere toplam 1.000 000.-TL teminat sağladığını, bu nedenle davalı sigorta şirketinin müvekkili şirkete karşı sorumluluğunun 700.000.-TL’sı olduğunu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın sigorta hukukundan kaynaklandığını, her iki tarafın tacir olması sebebiyle avans faizi talep edildiğini bildirerek, fazlaya ait ve munzam zarardan kaynaklanan alacaklar saklı kalmak kaydı ile 10.000,-TL’nin temerrüt tarihi olan 16/12/2009’dan itibaren avans faizi ile ile birlikte davalıdan poliçe teminatıyla sorumlu olmak kaydı ile tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili vermiş olduğu 15/09/2010 havale tarihli cevap dilekçesinde; yetki itirazlarının bulunduğunu, esas yönünden ise davacı talebinin ve olaya yaklaşımının yerinde yapılan tespitlerle ve ortaya çıkan bilançoyla hiçbir şekilde uyumlu olmadığını, olaydan sonra yapılan ekspertiz incelemesi nasıl bir tablo ortaya koymuşsa, müvekkilinin bunun gereğini yerine getirdiğini ve davacının bu ödemelere karşılık kayıtsız, koşulsuz, tam ve kesin ibra verdiğini, davacının davayı açmasının vermiş olduğu ibranameye aykırılık teşkil ettiğini, davacı tarafın poliçede yazılı rakamları, gerçek durumda mukayese etmeksizin ödenmesi gereken tutarlar gibi kabul etmeye ve ettirmeye çalıştığını, bu yaklaşımın sigorta uygulamalarına, tekniğine ve olay yerinde tespit edilen somut duruma uymadığını, davacı tarafın somut durum ile poliçede yer alan tutarlar arasındaki farkı kendileri bakımından tahsil edilmesi gereken bir hak olarak mütalaa ettiğini ve bunun dışındaki her türlü mülahazayı ve sigorta hukukunda sigorta olarak tanımlanan durumu yok saydığını, müvekkili sigorta şirketinin bağımsız ekspertiz çalışması neticesinde belirlenen hasar kalemlerini sigortalısına ve kiracısı olduğu mal sahibine layıkıyla ödemiş ve yapılan bu ödemeler sonucunda tam, kayıtsız, şartsız ibraname alarak dosyayı sonuçlandırdığını, bunun dışındaki taleplerin ise gerçek durumla uyumlu olmayan haksız, dayanaksız ve kabul edilmez talepler olduğunu, sadece poliçede tespit edilen somut zarar tutarının üzerinde rakamlar yer aldığı için istemde bulunulmasının haklılığının bulunmadığını bildirerek, yetki itirazlarının kabulüne, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Ankara 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/534 Esas 2011/58 K. sayılı 24/02/2011 tarihli yetkisizlik kararı nedeniyle dosya İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesine 17/05/2011 tarihinde intikal etmiş olmakla, 2011/293 Esas sıra numarasına kaydı yapılmış, yargılamaya İstanbul 12.ATM dosyasından devam olunmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; Belli bir meblağın ödenmesi ile borçlunun tamamen ibra edildikten sonra bu ibranın serbest irade ile olmayıp müzayeka halinde kaldığı için verildiğinin iddia olması halinde gerçek borç miktarı ile yapılan ödeme arasında aşırı nisbetsizlik mevcut ise, ibranamenin serbest irade ile verilmediğinin kabulü gerektiği, zarar ile ibraname arasındaki rakamda %50’yi aşan oranın vazgeçilmez bir meblağ olduğu, yargıtay içtihatları ile belirlendiği, zarar ile ödeme arasındaki Objektif unsurun edimler arasındaki açık değer farkı olduğu, kanunda açık nisbetsizliğin ölçüsünün tayinine esas olacak bir kuralın bulunmadığı, bu konuda mahkemenin takdir yetkisinin önemli olduğu da yargıtay içtihatları ile belirlenmiştir. Açık nisbetsizlik halinde ibranamenin iptali ile makbuz niteliğinde kabul edileceği, yargıtay 11.HD.nin yerleşik içtihatları ile tespit edildiği, Davacının hasar miktarı 375.000,65 TL olarak belirlendiği, ödenen tazminatın 274.650 TL olduğundan, %50’ye yakın zarar ile ibraname ile ödenen tazminat arasında fark olduğu tespit edildiğinden, ibranamenin iptali ile makbuz niteliğinde olacağı mahkememizce kabul edilerek davacıya ödenmiş bir tazminat söz konusu olduğundan, yangın sigortası genel şartları b.3 ve b6 maddeleri uyarınca, rizikonun gerçekleşmesi ve tazminatın ödenmesi başlıklı hükümlerinin uygulama alanın bulmadığı, temerrüdün sigortalıya banka havalesi ile ödenen tazminat tarihinde başladığı, bu tarihinde 31/03/2010 olan tarih olduğu, sigorta şirketinin bu tarihte bakiye bedel için temerrüde düştüğü anlaşıldığından, davanın kısmen kabulü ile 100.350,65 TL tazminatın 31/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiş olup, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2015/17446 E, 2018/9913 Karar sayılı 31/10/2018 tarihli bozma ilamında; “..Mahkemece hükme esas alınan 19/04/2013 tarihli ve sigorta uzmanı ile Kimya Öğretim Üyesinden oluşan bilirkişi heyeti raporunda; davaya konu olan yangın sonucunda sigortalı işyerinde oluşan zararın hesabı konusunda daha önce alınan bilirkişi raporlarında asıl fark yaratan unsurun; hammadde alım fatura toplamlarına karşın eksper raporunda işyeri depolama kapasitesinin hacim yönünden faturalarla uygun olmamasından kaynaklandığı, stok kapasitesinin 149.55 m3 olduğu alanda toplam stok kapasitesinin 4.793 torba olup 21 torba üstüste istifleme yapıldığında 116,65 m3 yani 3.738 torba olacağı, Bütün hacmin 21 torba üst üste konulup kapatılması ve geçişler için boşluk da düşünüldüğünde stok alanının 2/3’ü kadar; 77,76 m3 2.491 torba yani toplamda 62.275 kg 2,5 TL den 155.687 TL hammadde zararının bulunduğu belirtilmişse de,yine mahkemece talimatla keşif üzerine düzenlenen 17/09/2012 tarihli İnşaat Mühendisi bilirkişi raporunda; yanan binanın 548 m2 olduğu ve hacminin 2.192 m3 olduğu, plastik hammade torbalarının 20 torba hammadenin üst üste, 25 torba arka arkaya ve 4 sıra yan yana dizdiğinde ve her torbanın 60 cmx40 cmx13 cm ebatlarında olduğu, söz konusu torbaların hem dükkanın uzunluğu ile genişliği, hem yüksekliği, hem alanı ve hem de hacmi dikkate alındığında dükkana sığdığının hesaplandığı, 25x4x20=2000 adet hammade torbası olup her torbanın 25 kg olduğu dikkate alındığında 2000 adet x25 kg=50.000 kg plastik hammade yaptığını bildirmiştir. Buna göre; 17/09/2012 tarihli keşif sonrası alınan bilirkişi raporu ile 19/04/2013 tarihli bilirkişi raporu arasında hammadde stoku yapılan alana kaç kg hammadde sığacağı konusunda çelişki oluştuğu, Bu durumda mahkemece; sigortalı işyerinin depo kısmında stok yapılan yerin kaç m2 olup kaç kg hammadde stoku yapılabileceği konusunda ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli, diğer raporları da değerlendiren çelişkileri gideren içerisinde iki inşaat mühendisi ve bir endüstri mühendisi bulunan bilirkişi heyetinden keşif düzenlenip rapor alınarak, raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu, HMK’nın 26. Maddesine göre; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” olarak belirlendiği, Somut olayda; davacı vekili dava dilekçesinde enkaz kaldırma ve iş durması nedeniyle tazminat talep etmemiş olmasına rağmen mahkemece talep aşılarak bilirkişi raporunda hesaplanan bu zarar kalemlerine de hükmedilmiştir. O halde mahkemece, HMK’nın 26. maddesi uyarınca taleple bağlı kalınarak enkaz kaldırma ve iş durması tazminatına hükmedilmemesi gerekirken talep aşımı yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmediği…” gerekçesiyle hükmün bozulduğu bildirilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda … Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmasına, 2 inşaat bilirkişisi, 1 endüstri bilirkişisi marifetiyle keşfen inceleme yapılmak suretiyle 14/09/2012 tarihli talimat raporundaki 50.000 kg ham madde stoku, 19/04/2013 tarihli raporda belirlenen 62.275 kg ham madde stoku ile ilgili çelişkinin giderilmesine, sigortalı işyerinin depo kısmında stok yapılan yerin kaç m² olduğu, kaç kg ham madde stoku yapılabileceği hususunda tespiti hususunda rapor düzenlenilmesine karar verilmiş olup, ibraz edilen 21/08/2019 tarihli talimat raporunda; dava konusu edilen yer (depo) keşif tarihi itibariyle yıkıldığından bina üzerinde gerekli tetkiklerin yapılamadığından dava konusu taşınmazın makina teçhizat alanı hammadde stok alanı inşaat bilirkişi raporu ve krokisine dayanılarak toplam alanın tespit edildiğini, ancak hammadde stok alanı yüzölçümü tespit edilemediği, davacı vekilinin beyanları ve 14/09/2012 tarihli inşaat bilirkişi raporu ekli krokisi dikkate alınarak belirlendiğini, davacı vekilinin 21/10/2010 ve 30/02/2012 tarihli yazılarında hammade için kullanılan alan içinde 20 torba hammadenin üst üste, 25 torba hammaddenin arka arkaya ve 4 sıra dizildiğinin belirtildiğini, buna göre; Makina Techizat ve Hammade Stok Alanının kısa kenarı (14,72 m) doğrultusunda 25 torbanın arka arkaya dizildiği, 25×0,40 =10 m ve uzun kenar doğrultusunda 4 sıra dizildiği, 4×0,60 =2.40 m dolayısıyla hammade 2,40 x 10 m= 24 m²lik bir alan kapladığını, makina techizat alanı ve hammadde stok toplam alanı 14/09/2012 tarihli inşaat bilirkişi raporu ekli krokisinde belirtildiği üzere 410,83 m² olarak düşünüldüğünde; makina techizat alanı=410,83 m² -24 m²= 386,83 m² olacağı, 20 torba hammaddenin üst üste konulduğundan hareket ederek 0,13mx20 torba=2,60 m yükseklik (bina tavan yüksekliği 4 m olduğundan rahatlıkla sığdığı, hammade toplam hacmi( hammadde toplam yüksekliği x hammadenin toplam kapladığı alan) 2,60 mx24 m² = 62,40 m3 hacme sahip olduğu, depoda bulunan toplam hammadde miktarının 25 torba arka arkaya x 4 sıra x 20 torba üst üste x 25 kg(1 torba hammaddenin ağırlığı) 25x4x20x25=50.000 kg hammadde olarak hesaplandığı bildirilmiştir.
Davacı vekili 15/11/2019 tarihli dilekçesinde; 14/09/2012 tarihli inşaat bilirkişisi … tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda; 20 torbanın üst üste, 25 torba arka arkaya ve 4 sıra yan yana dizilmek üzere 2.000 adet *25 kg = 50.000 kg plastik hammadde olabileceği, 3 farklı yerde stok yapıldığına yönelik beyanları da dikkate alınarak 50.000 kg*2=150.000 kg hammadde bulunduğu tespit edilmesine rağmen ibraz edilen 21/08/2019 tarihli raporda; riziko anında depoda 50.000 kg hammadde olduğuna yönelik kanaati kabul etmenin mümkün bulunmadığını bildirerek ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2015/17446 E, 2018/9913 Karar sayılı bozma ilamında; 17/09/2012 tarihli inşaat mühendisi bilirkişi raporunda 50.000 kg plastik hammaddenin alınabileceğinin hesaplandığı, 19/04/2013 tarihli Mahkememiz hükmünün esas alınan bilirkişi raporunda ise, 62.275 kg hammaddenin depolanabileceğinin hesaplandığı, bu iki rapor arasında çelişki bulunduğu, bu çelişkinin giderilmesi açısından mahallinde yeniden bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği bildirildiğinden Mahkememizce bozma ilamı doğrultusunda 17/09/2012 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen 50.000 kg’lık hammadde miktarı ile 19/04/2013 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen 62.275 kg hammadde miktarı arasındaki farkın nereden kaynaklandığının tespiti yolunda bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, bozma ilamı kapsamında yapılan inceleme sonucunda ibraz edilen raporda; depoda bulunan hammadde miktarının 50.000 kg olacağı bildirildiğinden davacının sadece kendi beyanına dayalı olarak üç ayrı yerde depolama alanı bulunduğu ve 150.000 kg hammadde depolandığı yolundaki itirazlarına itibar edilmeyerek ek rapor alınması talebinin reddine karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda; hammadde toplam hacminin 62.40 m3 olduğu, 25 torba arka arkaya 4 sıra, 20 torba üst üste 25 kg olmak üzere depolanabilecek hammadde miktarının 50.000 kg olduğu, 2,5 TL’den davacının talep edebileceği hammadde stok bedelinin 125.000 TL olduğu, Mahkememizin 30/04/2015 tarihli hükmüne esas alınan bilirkişi raporunda davacının talep edebileceği hammadde stok bedelinin 62.275 kg’dan x 2,5 TL’den 155.687,50 TL olduğu tespit edildiğinden 155.687,50 TL’den hammadde stok bedeli olarak davacının talep edebileceği 125.000 TL’nin düşülmesi sonucunda aradaki farkın 30.687,50 TL olduğu, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi Başkanlığının bozma ilamı doğrultusunda davacının talep edemeyeceği iş durması ve enkaz kaldırma bedeli toplamı olan 15.138,00 TL ile hammadde stok bedelleri arasındaki farkı oluşturan 30.687,50 TL’nin toplamı olan 45.825,50 TL’nin davacının talep edebileceği rakam olarak 30/04/2015 tarihli hükümde belirlenen 100.350,65 TL tazminattan düşülmesi sonucunda davacının 54.525,15 TL talep edebileceği hüküm vermeye elverişli denetime açık 19/08/2019 tarihli bilirkişi raporu ile anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne, 54.525,15 TL’nin 31/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davanın kısmen kabulüne, 54.525,15 TL’nin 31/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 3.724,61 TL nispi karar ve ilam harcından başlangıçta yatırılan 148 TL peşin harç ve 5.259,30 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 5.407,80 TL peşin harçtan mahsubu ile, fazla harç olan 1.683,19 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan 5.259,30 TL harç ile, yine davacı tarafından yapılan bozmadan önce 3.357,55 TL, bozmadan sonra 2.633,00 TL olmak üzere toplam 5.990,55 TL yargılama giderinin, davanın kabul edilen kısma tekabül eden 838,677 TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 6.347,77 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince davanın reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 24.528,03 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair davacı ve davalı vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/11/2019

Başkan

Üye

Üye

Katip

HARÇ BEYANI
K.H: 3.724,61 TL
P.H: 5.407,80 TL
İ.H: 1.683,19 TL

DAVACI YARGILAMA GİDERİ
BOZMADAN ÖNCE: 3.357,55 TL
BOZMADAN SONRA:
Bilirkişi ücreti: 2100,00 TL
Posta gideri: 533,100 TL
Toplam : .2.633,00 TL

GENEL TOPLAM: 5.990,55 TL