Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/188 E. 2021/516 K. 21.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/188 Esas
KARAR NO:2021/516

DAVA:Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:27/12/2018
KARAR TARİHİ:21/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi özetle; davalı tarafından müvekkili adına 25/12/2005 düzenleme, 30/05/2013 ödeme tarihli 36.000 EURO bedelli bononun düzenlendiğini ancak vade tarihinde bonoyla ilgili ödemenin gerçekleşmediğini, bono bedelinin tahsili amacıyla müvekkili tarafından …. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı icra dosyası ile takibe geçildiğini ancak davalının …. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibinin iptali için dava açtığını, davalının bonodaki imzayı inkar etmediğini, bononun zamanaşımına uğradığını ancak müvekkilinin alacağının son bulmadığını, müvekkilinin dava konusu senetten kaynaklanan 36.000 EURO*6.0618=218.224,80 TL alacağın dava tarihi itibariyle 60.000,00 TL’sinin davalıdan tahsilini talep ettiğini bildirmekle davanın kabulüne, 30/05/2013 vade tarihinden itibaren işleyecek Merkez Bankasının en yüksek mevduat oranı üzerinden faizin tahsili ile müvekkiline verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesi özetle; davaya konu senedin senet olma niteliğinin bulunmadığını, zamanaşımına uğradığını, senede vade tarihinin davacı tarafından sonradan yazıldığını, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacının sunmuş olduğu alacağın ticari ilişkiye dayalı olması gerektiğini ve borcun varlığına ilişkin muhasebe kayıtlarının sunulmasının gerektiğini, davacının alacağın hangi borç ilişkisinden kaynaklandığını bildirmediğini, başlatılan icra takibine yapılan itirazda müvekkilinin haklı görülmesi üzerine alacak davasını açtığını bildirmekle davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Dosyamız davasına konu …. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacının 36.000,00 EURO asıl alacak, 9.160,77 EURO faiz, 108,00 Euro %0,30 komisyon olmak üzere toplam 45.268,77 EURO’nun davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği görüldü.
…. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/01/2019 tarihli … Esas … Karar sayılı ilamı ile dosyanın görevsizlik nedeniyle mahkememize gönderildiği ve mahkememizin 2019/188 Esas sayılı sırasına kaydı yapılarak açık yargılamaya devam olunduğu görüldü.
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu 26/02/2021 tarihli dilekçesi ile davayı 60.000,00 TL üzerinden açtıklarını, tanıkların beyanları doğrultusunda alacaklarının kesinleşmesi üzerine davayı ıslah ederek 26.101,95 Euro (224.476,77 TL) üzerinden davanın kabulüne ve ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe;
Dava; zamanaşımına uğrayarak kambiyo vasfını yitiren 36.000,00 EURO bedelli senetten kaynaklanan alacağın HMK m.109 gereğince 60.000,00 TL’lik kısımını davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı taraf, 25/12/2005 düzenlenme tarihli 30/05/2013 vade tarihli 36.000,00 Euro bedelli bonodan dolayı alacaklı olduğunu, bono zamanaşımına uğramış olsa dahi alacağın son bulmadığını, zamanaşımına uğrayan dava konusu senedin HMK m.202 uyarınca delil başlangıcı niteliğinde olduğunu beyan etmiştir. Davalı taraf, dava konusu senedin düzenlenme tarihi ile vade tarihi arasında 8 yıllık bir zaman aralığının bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının alacağına ilişkin herhangi bir belge ve açıklama sunmadığını, senetlerin teminat niteliğinde olduğunu, taraflar arasında hiçbir hukuki ilişki olmadığını beyan ederek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Gelir İdaresi Başkanlığı’na yazılan müzekkereye verilen yanıtta davalının 12/02/2007 tarihinde kuyumculuk faaliyetine başladığı ve 31/10/2017 tarihinde ise faaliyetine son verdiği bildirilmiştir.
Bononun zamanaşımına uğraması halinde kambiyo hukukundan kaynaklanan haklar yitirilir. Zamanaşımına uğramış olan bono dolayısıyla sebepten yoksunluk özelliğini de kaybeder. Ancak, arada temel ilişki varsa senede yazılı delil başlangıcı olarak dayanılabilir ve alacağın varlığı tanık dahil her türlü delille ispatlanabilir. Dolayısıyla davacı lehtar keşideciye karşı aralarındaki temel ilişkiye dayanarak alacak talebinde bulunabilir ve akdi ilişkiyi de tanık dâhil her türlü delille ispat edebilir. Bu nedenle davacının ve davalının tanıklarının dinlenilmesine karar verilmiştir.
Davacı tanığı … beyanında; davacının yanında çalıştığını, davacının abisi olduğunu, dava konusu senetle ilgili bir ticaret yapıldığını, alacak karşılığı senet yapıldığını bildiğini, altın satıldığını ve karşılığında davalıdan senet alındığını, şirkette hesaplara baktığım için bu bilgilere sahip olduğunu, davacı ile davalının birden fazla kez ticaret yaptığını, bu ticaret kapsamında davalının ödemelerini yapamadığını, davalının borçlu olduğunu, davacının da alacaklı olduğunu bildiğini, senedin düzenlendiğine birebir şahit olmadığını, ama dükkanda olduğu için bilgi sahibi olduğunu ifade etmiştir. Davacının diğer tanığı … beyanında; davacı …’ın yanında çalıştığını, davacının eniştesi olduğunu, davalı tarafa altın satışı gerçekleştirildiğini, ödemesi geldiğinde davalının ödeme yapmadığını, davalının dükkanına gittiğini, davalının her hafta belirli periyotlarda ödeme yapacağını söylediğini ancak ödeme yapmadığını, davalı tarafın dükkanına ödeme almak için gittiğini, dava konusu kambiyo senedinin alacağa istinaden alındığını bildiğini ancak detaylı bilgiye sahip olmadığını ifade etmiştir.
Davalı tanığı … beyanında; Davalı ile 2007 yılından 2008’in sonlarına kadar ortak olduğunu, davacının alacaklı olduğu hususunda bir bilgisi olmadığını, senet hakkında bir bilgisi olmadığını, davalıyı 1996 yılından beri tanıdığını, davacı ile davalı arasında ticari ilişki olduğunu bilmediğini, davalının 2005 yılında amcasının oğlunun kuyumcu dükkanında çalıştığını ve tezgahtarlık yaptığını bildiğini, davacı …’ı tanımadığını, ortak oldukları dönemde davalıdan böyle bir borç ilişkisini duymadığını ifade etmiştir. Diğer davalı tanığı … beyanında; davalıyı 20-25 yıldır tanıdığını, davalıyla kuyumcuda çalıştığı dönemde tanıştığını, 2000-2005 arasında kuyumcuda çalıştığını, davacı ile davalı arasında ticari ilişki olup olmadığı konusunda bilgisi olmadığını, ancak kuyumcu olduğunu, o yüzden davalının davacının yanında çalıştığını bildiğini, yanında çalıştığı sırada davalının altın alıp davacının söylediği adrese götürdüğünü, bunların davacının müşterileri olduğunu, senet düzenlendiğine dair bilgisi olduğunu, kendisine de başka bir firmanın senet imzalattığını, kuyumculukta altın taşıyan kişiye hırsızlık olmasın diye senet imzalatıldığı, güvence olsun diye senet alındığını, bu durumu kendisine de yapıldığı için bildiğini, taraflar arasında doğrudan bu nedenle senet alınıp alınmadığı konusunda net bilgiye sahip olmadığını ama kuyumculukta uygulamanın bu şekilde olduğunu, davacı ile davalı arasında ticari ilişkinin olmadığını bildiğini, davalının mal alıp satmadığını, başkasının mallarını götürüp karşılığında para aldığını ifade etmiştir. Yine talimatla dinlenen davalının tanığı … beyanında: tarafları kapalı çarşıda bir kuyumcuda bir başka kişinin yanında çalışması nedeniyle tanıdığını, davacı …’ın kapalı çarşıda altın imalatı sebebi ile bir dükkanı olduğunu, davalı … ise davacı …’ın kendisine verdiği altınları davacının müşterilerine götürdüğünü, aralarındaki ilişkiyi bu şekilde bildiğini, 2003-2008 yılları arasında kapalı çarşıda çalıştığını, 2004/2005 yıllarından birinde bir gün davalı ile birlikte davacının yanına gittiklerini, davalının davacıdan zamanını bilmediği bir dönemde boş olarak imzaladığı senedi geri istediğini, davalıya neden senet verdiğini sorduğunda aralarındaki güven oluşturmak için bir senedi boş olarak imzalayıp davacıya verdiğini anlattığını, aralarındaki senede ilişkin husus olarak tek bilgisinin bu olduğunu, davacının senedi kaybettiğini bulunca vereceğini söylediğini, davacı ile davalı arasında ticari olarak mal alım satımı şeklinde bir ilişki olmadığını, senet karşılığında herhangi bir mal alım satım söz konusu olmadığını bildiğini ifade etmiştir.
Mahkememizin 14/09/2020 tarihli celsesinde davalı asil; dava konusu senedi zamanında teminat olarak verdiğini, davacıdan imalat üzerine malları aldığını, malları başkalarına dağıttığını, bunun karşılığında da pay aldığını, davacıya hiçbir zaman borçlu olmadığını beyan etmiştir. Yine 21/06/2021 tarihli celsede davalı asil; davacının talebi üzerine onun imal ettiği altınları onun müşterilerine teslim ettiğini, bunun karşılığında da altın olarak komisyon aldığını beyan etmiştir.
Yargılama sırasında davacı tarafa dava konusu senedin konusunu oluşturan alacağa ilişkin yazılı delilleri sunması, mal satışı yapılmış ise malın davalıya teslimine ilişkin tüm bilgi ve belgeleri sunması için 2 haftalık kesin süre verilmiş, verilen süre içerisinde davacı tarafından herhangi bir delil sunulmamıştır.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında temel bir ilişki bulunduğu, dava konusu senedin üzerinde nakden ibaresinin bulunduğu, bu durumun esasında taraflar arasında ödünç borç verme ilişkisi olduğunu gösterdiği, ancak tanık beyanlarında borç verme olgusundan bahsedilmediği aksine taraflar arasındaki ilişkinin altın satılmasına ilişkin olduğu yönünde beyanda bulunulduğu, dolayısıyla borç para verme olgusu dosya kapsamındaki deliller itibariyle ispat edilemediği, senet üzerindeki kayıt ile tanık beyanlarının çeliştiği, ayrıca davacının dinletmiş olduğu tanıkları ile akrabalık ilişkisinin bulunması nedeniyle davacının tanıklarının beyanlarının gerçeği yansıtma konusunda kuşku uyandırıcı nitelikte olduğu, dava konusu senedin düzenlenme tarihi ile vade tarihi arasında 8 yıllık bir zaman aralığının bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, temel ilişkinin altın satılmasına ilişkin olduğuna dair ticari bir kayıt veya belge bulunmadığı, dava konusu senedin düzenlenme tarihinde davalının ticari bir faaliyeti bulunmadığı, davacının tanıklarının beyanlarının bu haliyle davacının altın satımı karşılığında davalıdan alacaklı olduğunu ispata elverişli olmadığı anlaşıldığından taraflar arasındaki temel ilişkinin belirlenmesi ve alacağın mevcut olup olmadığının tespiti açısından karşı ispat bağlamında dinlenen davalının tanıklarının beyanlarına itibar edilmiş, bu kapsamda davacının kuyumculuk faaliyeti kapsamında müşterilerine satmış olduğu altınların davalı tarafından teslim alınarak davacının müşterilerine teslim edildiği, altınları teslim etme edimi karşılığında davalının komisyon aldığı, taraflar arasındaki temel ilişkinin davalının belirli bir ücret veya komisyon karşılığında davacının müşterilerine sattığı ürünleri müşterilere teslim etmeyi üstlendiği bir aracılık ilişkisi olduğu, taraflar arasında ticari bir alım-satım veya ödünç borç verme ilişkisinin olmadığı, dava konusu senedin kuyumculuk sektörü uygulaması nedeniyle malların taşınması veya teslimi sırasında meydana gelebilecek zararların güvencesini oluşturmak amacıyla alındığı, somut olayda davalının müşterilere teslim etmek üzere davacıdan aldığı malları teslim etmemesi veya malların çalınması nedenleriyle davacının zarara uğradığına ilişkin bir iddia ileri sürülmediği, davacının zarara uğradığına dair herhangi bir delil bulunmadığı sonucuna varılarak tanık beyanları ve dosyadaki mevcut delil durumu kapsamında davacının davalıdan dava konusu senet nedeniyle alacaklı olmadığı tespit edilmiştir. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin 12/04/2021 tarihli celsesinde davacı vekiline ıslah ile arttırmış olduğu miktar üzerinden binde 68,31’in dörtte biri oranındaki peşin harcı yatırması bakımından önümüzdeki celseye kadar süre verilmiş, verilen süre içerisinde yatırılmaması halinde ıslahla arttırılan miktar bakımından ıslahın yapılmamış sayılmasına karar verileceğini ihtar edilmiş, 21/06/2021 tarihli celsede ıslah harcının yatırılmadığı görülmekle davacı taraf adli yardımdan yararlanma talebinde bulunarak harçtan muaf tutulmasını aksi halde harcı yatırmak için yeniden süre verilmesini talep etmiş ise de ıslah için yatırılması gereken harç verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığından HMK m.181 ve mahkememizin kesin süreli ihtaratı uyarınca ıslahın yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Tüm bu açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 59,30 TL harçtan peşin yatırılan 1.024,65 TL’den mahsubu ile fazla harç olan 965,35 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı vekili yararına AÜTT gereği tayin ve takdir olunan 8.600,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafında belgelendirilen yargılama masrafı bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayacak olan avansın ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı, davalı vekilinin ve davalı asilin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/06/2021

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)