Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/18 E. 2019/457 K. 06.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/18 Esas
KARAR NO : 2019/457

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 10/01/2019
KARAR TARİHİ : 06/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından sunulan 22/03/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; … Gazetesinin… tarihli sayısında “…’dan iftiraya karşı suç duyurusu” başlığı ile yayınlanan yazıda ve … tarihinde… adresinde “…’dan iftiraya suç duyurusu” başlığıyla yer alan haberlerde davacının manevi hak ve ticari itibarının toplum nezdinde rencide eden isnatlar içerdiğini, … gazetesinin yaptığı haberlere ne yazık iftira atmakta, bu yolla ve gazetecilik mesleğinin ilke ve değerlerine tamamen aykırı bir yayıncılık anlayışı çerçevesinde gerçekleri kamuoyundan gizlemeye çalıştığını, burdaki tek amacın ve asılsız suçlamaların gerçeklerin üstünü örttüğünü, kamuoyunu yanılttığını, dava konusu haber ile atılan suçlamaların müvekkilin manevi haklarını ve ticari itibarını ihlal ettiğine şüphe olmadığını, basının olay ve kişileri eleştirme ve sorgulama hakkını kullanmasıyla gerçek dışı bilgi ve suçlamalar üzerinden, üstelik hakaret ve iftira niteliğinde isnat ve ithamlarda bulunmasınını kesinlinle aynı nitelikte eylem olmadığını, ayrıca bilindiği üzere basın özgürlüğü, mesnetsiz iddia ve iftiraların hakaret teşkil ettiği takdirde yayınlanmasını himaye etmediğini, hakaret ve iftira niteliğindeki ifadelerin yayınlanmış olması ile bu yayınları yapan kişilerin hukuken sorumluluğunun doğduğunu, eleştirilerin ancak gerçek olgular üzerinden yapılabileceği, gerçeği kanıtlanmayan iddiaların eleştirisinden bahsedilemeyeceğini, hukuka aykırı olarak kişilik haklarına tecavüz edilen kişi haklarının korunmasını isteyebilir, kişilik hakkının zedelenmesinden zarar görenin uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebileceğini, bu yüzden 50.000’er TL manevi tazminatın yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini , ticari itibarlarına gölge düşürücü ve iftira niteliğindeki bu yazıların ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilemeyeceğinden hukuka aykırılıklarının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş olup, davalılar vekilinin 26/02/2016 tarihli cevap dilekçesinde özetle; haberin hukuka uygun olduğunu, hukuka uygunluk şartları olan haberin güncel olduğunu, haberin kamu yararı ve toplumsal ilgiyi haiz olduğunu, konu ile ifade arasında düşünsel bağ olduğunu, haberi görünürdeki gerçeklere uygun olması şartlarını taşıdığını, davacının kişilik haklarının ihlal edilmediğini, davacı tarafından kendileri aleyhine yapılan saldırıları cevap verme amacını taşıdığını, davacı tarafın müvekkili tarafa çamur at izi kalsın mantığı ile iftira ve hakaret niteliğinde isnat ve ithamlarda bulunduğunu, haberlerin gerçek dışı iddialar olduğunu savunduğunu, müvekkili …’ın Türkiye’de bulunan çeşitli yayın kuruluşlarına sahiplik ettiğini, davacı tarafın karalama gayreti içerisinde yayınlar ve açıklamalar yaptığını, müvekkili …’ın şahsına ve… yapılan haksız, çirkin ve asılsız saldırılara bir cevap verme ihtiyacı ve kamuyu bilgilendirme amacıyla bir duyuruda bulunduğunu, davacı tarafın müvekkili aleyhine yapılan haksız ve hiçbir dayanağı olmayan bu çirkin saldırıları daha önceden tekrarladıklarını, müvekkilin sürekli olarak kendisine ve sahibi olduğu medya grubuna yönelik saldırılara aynı tarz çirkin ve düzeysiz hakaretlerle cevap vermek yerine yasal yollara başvurmayı tercih ettiklerini, müvekkillerine ve medya grubuna yapılan haksız saldırılara cevap verme amacıyla duyuruda bulunduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememiz dosyası 19. Asliye Hukuk Mahkemesinde açık yargılamaya devam olunurken 2015/505 Esas 2017/317 Karar, 13/06/2017 karar tarihi ile HMK 114/1c ve 115/2 mad. hükümleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilerek, görevli mahkemelerin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş olup mahkememizin 2019/18 Esas sayısı ile kaydı yapılmış olup açık yargılamaya devam olunmuştur.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Dava; basın, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yargılama sırasında davalı …’nin … A.Ş’ye devrolunarak … A.Ş ünvanını aldığı görülmüş, … A.Ş davalı taraf olarak kaydedilmiştir.
Davacı vekilinin 11/03/2019 tarihli celsede “… ve … yönünden davasından feragat ettiğini, diğer davalılar hakkındaki davaya devam ettiğini” bildirerek karar verilmesini talep etmiştir. … ve … vekili de feragata muvafakat ettiklerini, yargılama gideri ve vekalet ücreti talebinin olmadığını beyan etmiştir.
Davadan feragat HMK. nun 307 ve 309. maddelerin hükümleri gereğince uyuşmazlığı ve dolayısıyla davayı sona erdiren, davalı tarafın kabulünü gerektirmeyen ve kesin mahkeme hükmünün hukuksal sonuçlarını doğuran bir taraf işlemidir.
HMK nun 310. maddesi hükmüne uygun olarak davacının davadan feragatinin mahkemece saptanması halinde feragat sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Davacı vekilinin vekaletnamesindeki yetki durumu incelendiğinde, davadan feragate yetkili olduğu saptanmaktadır. Feragat bildirimi de HMK. nun 310. maddesi hükmüne uygun olarak mahkemece tespit olunmuştur. Bu yasal nedenlerle davalı … A.Ş ve … yönünden davanın feragat sebebiyle reddine karar verilmiştir. Yargılamaya diğer davalılar yönünden devam edilmiştir.
Davacı taraf; … Gazetesinin … tarihli nüshasında ve aynı gazetenin internet sitesinde yayınlanan “…’dan İftiraya Karşı Suç Duyurusu” başlıklı haber nedeniyle hakarete uğradığını, haberin içeriğinin gerçek dışı suçlamalar, haksız ve yanıltıcı söylemler barındırdığını bu nedenle ticari itibarının sarsıldığını iddia etmiştir. Davalılar vekili, haberinin içeriğinin hukuka uygun olduğunu, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, müvekkili …’ın cevap verme ve kamoyunu bilgilendirme hakkını kullandığını, haberin içeriğinin ülke gündeminde yer alan güncel konular olduğunu, davacı tarafın gazete yazarlarının daha ağır ifadelerle hakaret ettiğini, davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Dava konusu maddi vakıa; … gazetesinin … tarihli nüshasında yayınlanan “…’dan İftiraya Karşı Suç Duyurusu” başlıklı habere ilişkindir. Görevsiz mahkemece tarafların delilleri toplanmış, davaya konu gazete sayısı dosyaya kazandırılmıştır. Yapılan incelemede; davalı …’ın adına açıklama yapıldığı, haberin içeriğinde; “kendisine yönelik iddialarla ilgili suç duyurusunda bulunacağı, … Gazetesi tarafından iftiraya ve yalana dayalı çirkin yayınlar yapıldığını, söz konusu gazetenin havuz kelimesi ile sıkça gündeme geldiğini, tetikçileri aracılığıyla ahlak sınırlarını zorladığını, … isimli şahsa yazdırılan yazıyla yargı sürecinin etkilenmeye çalışıldığı.. ” gibi söylemlerin bulunduğu görülmektedir. Esasen davacının iddiaları da bu ifadelerden dolayı ticari itibarlarının sarsıldığı yönündedir.
Uyuşmazlık konusu, haber içeriğinde saptanan ifadelerin hakaret teşkil edip etmediği, kişilik haklarına ve ticari itibara bir saldırı niteliğinde olup olmadığına ve ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığına ilişkindir.
Anayasamızın 90. Maddesine göre usulune göre yürürlüğüne konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmünde olduğundan mahkemelerin önlerine gelen uyuşmazlıklarda usulüne uygun yürürlüğe konmuş milletlerarası andlaşmalar ile iç hukukun birlikte yorumlanıp uygulanması gerekmektedir. Şu durumda ülkemizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında basın ve ifade özgürlüğünün nasıl düzenlendiği ve sözleşmenin uygulanmasını sağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını birlikte değerlendirmesi gerekmektedir.
Basın özgürlüğü anayasanın 28. Maddesiyle 5187 sayılı Basın Kanunun 1. ve 3. maddeleriyle düzenlenmiş ve basının özgürce yayın yapması güvence altına alınmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Maddesi uyarınca; Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. AİHM’nin bir çok kararında vurgulandığı üzere; ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlarından ve toplumun ilerlemesi, bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır. İfade özgürlüğü sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız, bilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoka edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. (Handyside/Birleşik Krallık Kararı) AİHM’ye göre basın demokrasinin bekçi köpeği görevine sahiptir. (Jersild/Danimarka Kararı)
AİHM, vermiş olduğu kararlarıyla ifade özgürlüğü hakkının kapsamı ve korunmasının sınırlarını çizmiştir. AİHM’e göre kullanılan dil konusunda sert ve acımasız eleştirinin yanında, renkli ifadelerde kullanılabilir. AİHM/Dalban kararında; gerçekliği kanıtlanmaksızın eleştiri niteliğinde değer yargısı ifade etmenin bile ifade özgürlüğü kapsamında olduğu görüşündedir. Sonuç olarak AİHM’e göre; doğrulanabilecek bilgi ya da verilerle birlikte doğrulamaya tabi tutulamayacak değer yargıları, eleştiriler ya da spekülasyonlar da 10. Madde kapsamında korunmaktadır. İfadenin veya haberin hukuka uygunluğu için belli kriterler söz konusudur. AİHM’e göre bir ifadenin sözleşme kapsamında olup olmadığının belirlenebilmesi için; söylemin güncelliği, söz konusu aktarımın doğruluğu, söz konusu edilen kişinin ne kadar iyi tanındığı, kişinin daha önceki davranışları dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır.
Bu açıklanan hususlar dikkate alınarak dava konusu yayın incelendiğinde; davalılardan … tarafından yapılan bir basın açıklaması şeklinde olduğu ve özellikle davacıya ait gazetede o dönem kendisi hakkında yer verilen kimi iddialara karşı cevap verilmeye çalışıldığı, davacıya ait gazetede özellikle davalılardan … hakkında yapılan kimi sert eleştirilere aynı tonda ve sert bir şekilde cevap verildiği, söylemlerin güncel, kamoyunu ilgilendiren konulara ilişkin olması, tarafların tanınırlığı, davacının gazetesinde davalı aleyhine yazılan yazılar, tarafların daha önceki davranışları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yukarıda açıklanan kriterleri ve kararları birlikte değerlendiriğinde; haberde kullanılan söylemlerin AİHS m.10 ifade özgürlüğü kapsamında olduğu ve davacı tarafın kişilik haklarını ihlal edecek nitelikte olmadığı kanaatine varılarak davalı … ve … hakkındaki davanın esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM / Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davalı …A.Ş ve … yönünden davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
-Davalı … ve … hakkındaki davanın esastan REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.707,75 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.663,35 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalılar … ve … duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden AAÜT m.10/3 uyarınca 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ve … tarafına verilmesine,
4-Davalı … A.Ş ve … vekalet ücreti talebi bulunmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … A.Ş ve … tarafından yapılan yargılama giderlerlerinin kendi üzerlerine bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı tarafın yüzüne karşı, davalı tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/05/2019

Katip

Hakim …
¸