Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/166 E. 2022/549 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/166 Esas
KARAR NO : 2022/549

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 12/07/2006
KARAR TARİHİ : 15/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili mahkememize verdiği dava dilekçesi ile davacıların murisi olan …’in, davalı şirketi, diğer davalı … ile kurduğunu,murisin şirketin madenini Rödevansçı olarak işlettiğini, ve Kaldeson madeninin uzun yıllar çalıştıran kişi olduğunu, şirketin 11/04/1997 tarihinde kurulduğunu, murisin diğer davalı ile 13.7.1997 tarihinde evlendiğini ve murisin evlilik devam ederken 06/03/2005 târihinde öldüğünü ancak ölüm tarihine kadarda kademeli olarak şirketin malvarlığının diğer davalı …’in üzerine aktanldığım.şirketin ana sözleşmenin 5.maddesine göre 5.000.000 TL ye sermayeli olduğunu bunun 495.000.000 TL sinin murise, 5.000.000 TL’sinin diğer davalı …’e ait olarak kurulduğunu kuruluştan kısa süre sonra düzeltme beyannamesi ile ve vekaleten … adlı kişi vâsıtası ile şirket hisseleri üzerinde değişiklik yapıldığını, buna göre 475.000.000 TL nın murise, 25.000.000 TL nında davalı …’e geçirildiğini ve bu şekilde tescil edildiğini işlemin 16.4.1997 tarihinde ticaret sicilinde ilan edildiğini, oysa …’ya verilen vekaletnamede sermaye oranlarının azıltılıp çoğaltılma yetkisinin bulunmadığını, murisin bu konuda bir muvafakatininde olmadığını, bu nedenle vekaletnamede olmayan bir yetki ile yapılan sermaye payı değiştirme işleminin geçersiz olduğunu, murisin şirkette 495 hissesinin bulunduğunu, oysa şirketin sicil dosyasında 21.1.1998 tarihinde tescil başvurusunda şirket kaşesi olmadığını ve başvurusu dilekçesindeki imzanın ve 10.9.1998 tarihli 5 nolu ortaklar kurul kararındaki müteveffa imzasının ve 21.2.2001 tarihli tadil tasarısındaki imzaların murise ait olmadığını bu nedenle diğer davalı … tarafından yapılan bu sahte işlemlerle murisin tüm malvarlığının davalı … geçtiğini ve vefat anma kadar şirketin tek imza yetkilisinin muris tarafından yürütüldüğünü ancak davalı Birsenin murise ait hisseleri elde ettiğini, babalarının mirasından mahrum bıraktığını, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını, ayrıca maden ruhsatının devrininde iptali gerektiğini çünkü Avukatlık Kanununa göre Avukatlık mesleğini yapan davalı … bu işi yapamayacağını ve bu nedenlerle tüm bu işlemlerin muvazaalı olması nedeniyle muvazaalı- ve geçersiz olduklarının tespiti ve iptali ile birlikte davalı şirketin 50.000 TL lik sermayesinin 49.5000 TL’sinin muris …’e 500 TL sınında diğer davalı … aidiyetinin tespitine ve davacılara bu şekilde hisselerin aidiyetinin tescil ve ilanını ve Maden Kanununun 5 ve ö.maddelerine göre maden ruhsatının da davalı … adından iptalini davacıların üzerine hükmen tescilini talep ve dava ettiği görülmüştür.
Davalı şirket müdürü olan davalı davalı … gerek şirket adına verdiği yazılı cevabında ve gerekse davalı … şahsi aleyhinde açılan davada vekili vasıtasıyla verdikleri cevaplarında davanın reddi gerektiğini, çünkü şirketi murisle birlikte kurduklarını şirketin maden işletme ruhsatının Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünün izniyle devraldığını ve işlettiğini, madenle ilgili tüm ruhsat harçları madencilik fon payları, çalışan işçilerin giderlerinin, kendisi tarafından karşılandığını bu madenin işletilmesi içinde murisle birlikte bu şirketi kurduklarını,şirkete para desteği,işyeri tahsisi yaparak şirketi büyüttüğünü davacıların iddia ettiği hiçbir muvazaalı işlem yapmadığını şirketin ilk kuruluşundan beri tüm işlemlere kendisinin koştuğunu kuruluş hisselerinin düzeltme beyannamesini murisle birlikte … adlı kişiye verdikleri vekaletname ile yürüttüklerini,verilen vekalette vekil tayin edilen kişiye bu işleri yapma yetkisinin verildiğini ve her iki ortak tarafından yani murisle beraber ilk kuruluştaki hatalarını düzelttiklerini ve şirketin düzeltilmiş haliylede tescil ve ilan edildiğini bu işlemler sırasında murisin hayatta olduğunu ve şirketin müdürü olduğunu muris sağlığında müdürlük sıfatını icra ettiğini yapılan işlemlerin murisin iradesini taşıdığını maden ruhsatınında yasalara uygun olarak muristen devir alındığını ve halende madenin faal olarak işletildiğini şirket yönetiminin ayakta olduğunu şirkete kayyım tayinini gerektirecek bir durum olmadığını iddia edilen muvazaalı olduğu söylenen hiçbir hususun doğru olmadığını kaldıki murisin sağlığında zaten şirket müdürü olan murisin davayla ileri sürülen hususlarıda bilmemesinin mümkün olmadığını bu nedenle davanın reddini savunduğu görülmüştür.
Davalı şirketin … ticaret sicilinin…sicil no ile kayıtlı olduğu ve ünvanınm … Şti olduğu ve kayıtlı yer itibarıyla da mahkememizin davada yetkili ve görevli olduğu anlaşılmış ve yine Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden işleri Müdürlüğünün …tarihli … sayılı yazılarında belirtildiği üzere davaya konu … ili … hudutları dahilinde bulunan İR:… (Sicil: …) sayılı saha hakkmdaki kaldeson maden ruhsatının davalı … adına olan devri işleminin iptali konusunda açılan davada da Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre mahkememizin yetkili ve görevli olduğu anlaşılmıştır.
… tarihli … 17.Noterliğinin … yevmiye nolu düzeltme beyannamesinin, … 16.Noterliğinin… tarihli … yevmiye nolu hisse devir sözleşmesi ile buna bağlı 10.9.1998 tarihli ve 5 nolu ortaklar kurul kararının, davalı şirketin 21.02.2001 tarihli 2001/1 nolu sermaye artırım kararı ve ana sözleşmenin 5.maddesinin değiştirilmesine ilişkin kararın ve … 16.noterliğimin … “tarihli … yevmiye nolu hisse devir sözleşmesi ilk buna bağlı … tarihli…nolu ortaklar kurul kararının geçersizliğinin tespiti ve iptali istendiğinden bu belgeler aslı getirtilmiş ve murisin sağlığındaki diğer tüm imza asılları toplanmış ve dosyamız uzman grafolog bilirkişiler …, … ve … oluşan heyete sunulmuş ve alınan raporda;sadece İstanbul Ticaret siciline tescil ve ilanı konusundaki dilekçe olan 10.9.1998 tarihli belge ve 21.2.2001 tarihli tadil tasarısında yine sicile hitaben yazılan sermaye artırım dilekçesinde ve 21.9.1998 tarihli yine sicile yazılan dilekçedeki imzaların murisin eli ürünü olmadığına dair grafolojik rapor verilmiş.
18/03/1997 tarihli beyannamenin geçersizliği iddia edilerek yetkisiz temsilci tarafından yapıldığı savunulmuş ise de, BK.nun 38 maddesi gereğince yetkisiz temsilci tarafından yapılan işleme sonradan icazet verildiği, ölüm anına kadar davacıların murisi olan … şirketin müdürü olduğu, icazetle temsil yetkisizliği giderildiğinden, işlemin geçerli olduğu anlaşıldığından, davacının bu konudaki talebinin reddine karar verilmiştir.
21.2.2001 tarihli sermaye artırımına ilişkin ortaklar kurul kararındaki muris … adı altındaki imzanın murisin eli ürünü olmadığı grafolojik raporda açıklanmışsa da,aynı konuda 15.2.2001 tarihli ortaklar kurul kararı olduğu ve bu kararın 21.2.2001 tarihli kararla aynı içerikli olduğu, şirket sermayesinin kararlaştırıldığı ve karardaki imza sahteliğinin iddia edilmediği görüldüğünden, 21.02.2001 tarihli karardaki imzanın …’e ait olmaması sonuca etkili görülmemiştir.
Dosyaya ibraz edilen raporlar ve yapılan yargılama sonucunda mahkememizce Maden ruhsatının devrine ilişkin işlemin iptalini gerektirecek bir muvazanın davacı tarafça ispat edilemediği, 18/03/1997 tarihli düzeltme beyannamesinin geçersiz olduğu iddiasının ise bu işlemin murisin daha sonradan icazet vermesi nedeniyle geçerli hale geldiği, hisse devirlerine ilişkin işlemlerin TTK nun 520/son maddesindeki şekil ve şartlara uygun olarak yapıldığı, hisse devrine ilişkin sözleşmelerin geçerli olarak kurulduğu, bedelinin alındığı, bedelin alındığınında noter belgesinde açıkça yazılı olduğu, davacı tarafın aynı kuvvette aksini ispata yarar bir belge sunamadığı, aynı hususunun murisin sağlında dahi ileri sürülmediği, bu durumda da hisse devirlerinin muvazaalı olduğu iddiasının ispat edilemediği, sicile bildirim yazısının murise ait olmaması hususunun neticeye herhagi bir etkisi bulunmadığı, davalı … müdürlük yetkisinin kaldırılması konusundaki davacı taraf iddiasının yerinde olmadığı gerekçesi ile açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen 2006/447 E., 2011/29 K.sayılı 21/02/2011 tarihli karar Yargıtay 11.HD.nin 2011/9264 E., 2013/12373 K., 13/06/2013 tarihli ilamıyla bozulmuş, bozma ilamında “…18/03/1997 tarihli düzeltme beyannamesi sonucu davalı şirkete ait hisse oranlarında meydana gelen değişikliğinin ve sermaye arttırımına ilişkin verilen kararların geçerli bulunmasına göre davacılar vekilinin bu işleme yönelik temyiz itirazlarının ve davacılardan mal kaçırmak amacıyla muris tarafından yapılan ve muvazaalı olduğu ileri sürülen davalı şirkete ait hisselerin davalı …’e devrine ilişkin işlemler ile maden ruhsatının davalı …’e devrine ilişkin işlemler dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar verilerek, Murisin davalı … ile evlendikten sonra şirketteki hisselerini eşi olan davalıya devretmesi, murisin adına kayıtlı olan kalsedon madenine ait ruhsatın da davalı …’e devredilmesi ve dosya kapsamındaki tanık ifadeleri ile bilgi ve belgeler göz önüne alındığında davalı …’e yapılan devirlerin davacılardan mal kaçırma amacına yönelik olduğu, davalı … tarafından ileri sürülen devirlerin karşılığının şirkette çalışmak suretiyle ödendiğine ilişkin savunmanın da şirket için yapılan çalışma ve katkının murise ait hisseler karşılığı yapılmış bir ödeme olarak kabulünün mümkün olmadığı, anılan davalının gerçekten şirket için yaptığı bir çalışma ve sağladığı bir yarar varsa bunun karşılığını ödemekle sorumlu olanın şirket olduğu, şirket için yapılan çalışmanın murise ait hisseler devralınmak suretiyle karşılanmasının yasal bir dayanağının da olmamasına göre gerek hisse devirlerinin gerekse maden ruhsatının devrinin bedelsiz olarak ve muris ile davalı … arasında davacılardan mal kaçırmak amacıyla yapılmış muvazaalı işlemler olduklarının kabulü gerekirken, mahkemece davacıların muvazaa iddiasını yazılı belge ile kanıtlamaları gerektiğine ilişkin gerekçesi yerinde olmadığı, davalı şirketin kuruluş sermayesi olan 500,00 TL’den 475,00 TL’sinin davacıların murisi …’e, 25,00 TL’sinin ise davalı …’e ait olduğunun kabulü ile şirketin hali hazırdaki 50.000,00 TL’lik sermayesinin bu paylar oranında paylaştırılması ile maden ruhsatının davalı …’e devrine ilişkin işlemin iptaline karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına aykırı ve yasal olmayan gerekçe ile davacıların bu yöndeki istemlerinin reddine karar verilmesinin doğru görülmediği…” bildirilmiştir.
Davalıların karar düzeltme istemi üzerine dosya yeniden Yargıtay 11 HD ne gönderilmiş, Yargıtay 11 HD.nin 2013/16265 E., 2014/5032 K.14/03/2014 tarihli ilamı ile”… Davanın davacılardan mal kaçırmak amacıyla muris tarafından yapılan muvazaalı olduğu ileri sürülen davalı şirkete ait hisselerin diğer davalıya devrine ilişkin işlemler ile maden ruhsatının devrine ilişkin işlemlerin iptali istemine ilişkin olduğu, davacıların muris … ilk evliliğinden doğan çocukları oldukları, murisin 13/07/1997 tarihinde davalı …’le evlendiği bu evlilik sonrasında kendilerinden mal kaçırmak amacıyla murisin tüm mal varlığının kademeli olarak …e aktarıldığı, bu kapsamda olmak üzere davalı …’in gerçekte hiçbir bedel ödemeden murisin davalı şirketteki hisselerini ve muris adına olan maden ruhsatını devraldığını, tüm bu işlemlerin yapılış amacının murisin mirasçıları olan davacılardan mal kaçırma amacına yönelik olduğunu ileri sürdükleri, dava dosyasında yeniden yapılan inceleme sonucunda, davalının şirket hisselerinin kendisine bedeli mukabilinde değil, sağladığı maddi ve manevi katkı karşılığında devredildiğini ikrar eden veya bu anlama gelebilecek bir ifadesinin bulunmadığı, tam tersine davalının kendisine devredilen hisselerin karşılığını ödediğini açıkça ifade ettiği, davacı yanın bu iddiayı reddettiği, dairenin 13/06/2013 tarihli ilamında bu hususta yanılgılı değerlendirme ile davalı …’in bedelsizlik iddiasının ikrar ettiğinden bahisle bozma kararı verilmiş ise de davalının bu hususta herhangi bir itirazına dosya kapsamında rastlanmadığından, davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile bozma kararının kaldırılmasına, ancak davadaki iddiaların dayanağını muris muvazaasının oluşturduğu tartışmasız olmakla muris muvazaasının ise her türlü delil ile kanıtlanabilecek olması karşısında mahkemece tarafların bu hususta gösterdikleri tüm delillerin değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği…” bildirilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay 11 HD.nin 2013/16265 E., 2014/5032 K:sayılı 14/03/2014 tarihli bozma ilamına uyularak bozma ilamı doğrultusunda açık yargılamaya devam olunmuştur.
Davacının terditli talepleri arasında yer alan 18/03/1997 tarihli düzeltme beyannamesi, sermaye arttırımlarına ilişkin olarak alınan kararların geçersizliği ve davalı … müdürlük yetkisinin kaldırılması ve şirkete kayyım atanmasına ilişkin taleplerinin reddine ilişkin karara yönelik davacının temyiz taleplerinin Yargıtay 11.HD.nin 2011/9264 E. 2013/12173 K. Sayılı ilamı ile reddine karar verilmiş, Yargıtay 11 HD:nin 2013/16265 E. 2014/5032 K.sayılı ilamı ile de bu taleplere ilişkin temyiz talebinin reddedilmesine karşı bir karar düzeltmede herhangi bir değişikliğe gidilmediğinden, davacının bu taleplerinin reddine ilişkin karar kesinleşmiştir.
Bozma ilamına uyularak Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; muris ile davalı …’in davalıya ait vakıfların hukuki işlemlerinin yapılması için tanıştıkları, davalı …’in murise avukatlık hizmeti verdiği, daha sonra her iki tarafın da eşlerinden ayrılarak 1997 yılında evlendikleri, davacı tanıklarının beyanlarından murisin evlenmeden önce maddi durumunun kötü olmadığı, maden işletmesine sahip olduğu, vakıflarının bulunduğunun anlaşıldığı, davalı tanıkları her ne kadar murisin evlenmeden önce mali durumunun çok kötü olduğu, sefil bir durumda yaşadığını beyan etmiş iseler de, genel anlatımlarında murisin dış görünüş itibariyle iyi giyimli olduğunu, maden işletmesi ile ilgili olarak çalışmalarını sürdürdüğünü hatta 1992 yılında madeninde tanık olarak dinlenen …’in maden mühendisi olarak çalıştığını beyan ettiği, ölümüne kadar da maden işi ile ilgilendiği, şirketinde müdür olarak görev yaptığı, …’in aynı zamanda avukatlık işini de yürüttüğü için maden işi ile çok fazla ilgilenemediğini beyan ettikleri, bu durumda murisin evlenmeden önce çok sefil bir hayat yaşadığının, paraya muhtaç olduğunun tanık beyanlarıyla ispat edilemediği, 1998 yılında ve 2004 yılında noter huzurunda yapılan hisse devir bedellerinin nakden ödendiğinin noter belgesinde yazılı olduğu, davalı … de murise nakden ödeme yaptığı ididasında bulunduğu, ancak sunmuş olduğu makbuzların 1999 ve 2001 yılına ait olduğu, noterde yapılan hisse devir sözleşmelerini kapsamadığı, ayrıca bu banka dekontları üzerinde ödemenin niçin yapıldığının yer almadığı, bu durumda hisse devir bedeli için yapıldığının kabulünün mümkün olmadığı, ayrıca … tarafından şirketin işlerinde çalıştığı, şirket adına çok fazla ödeme yapıldığı iddiasında bulunulmuş ise de, … şirkette hissedar olduğu, bu nedenle şirket işleri için ödeme yapmasında herhangi bir sakınca olmadığı, şirket adına yapmış olduğu çalışmaların karşılığının şirketten tahsil edilmesi gerektiği, yapmış olduğu bu ödemelerin ve çalışmaların devredilen hisse bedeli karşılığı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, maden ruhsatının devrine ilişkin olarak davalı … murise herhangi bir ödeme yaptığını ispatlayamadığı, … Bankasından … yapılan ödemenin madenin devri için gerekli olan harç, damga pulu masrafları olduğu, murise ruhsat devrine ilişkin ödeme yaptığına dair herhangi bir belgenin dosyaya sunulmadığını, buna ilişkin başka bir ispat vasıtasının da ibraz edilmediği, somut olayda muris muvazaasının gerçekleştiği, murisin davacılardan mal kaçırmak amacıyla hisse devirlerini ve maden ruhsatının devrini yaptığı gerekçesiyle ,davanın kabulüne, davalı şirketin kuruluş sermayesi olan 500 TL’nin 475 TL’nin davacıların murisi …’e 25 TL’Nin davalı … Gerçine ait olduğunun kabulü ile şirketin hali hazırdaki 50.000 TL’Lik sermaseyesinin 47.500 TL’nin davacıların murisi …’e, 2.500 TL’nin davalı …’e ait olduğunun tespitine, Maden ruhsatının davalı … devrine ilişkin işlemin iptaline, Davacıların diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilerek bu yöne ilişkin hüküm kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen 2014/190 Esas, 2015/520 Karar, 09/07/2015 tarihli karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/13759 Esas, 2016/9793 Karar sayılı 22/12/2016 tarihli ilamı ile bozulmuş, bozma ilamında;”… “…1998 yılında ve 2004 yılında noter huzurunda yapılan hisse devir bedellerinin nakden ödendiğinin noter belgesinde yazılı olduğu, davalı … murise nakden ödeme yaptığı iddiasında bulunmuş ise de sunmuş olduğu makbuzların 1999 ve 2001 yılına ait olduğu, noterde yapılan hisse devir sözleşmelerini kapsamadığı, anılan banka dekontları üzerinde ödemenin niçin yapıldığının yer almadığı, bu durumda hisse devir bedeli için yapıldığının kabulünün mümkün olmadığı, yapmış olduğu bu ödemelerin ve çalışmaların devredilen hisse bedeli karşılığı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, maden ruhsatının devrine ilişkin olarak davalı …’in murise herhangi bir ödeme yaptığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne…” karar verilmiş ise de davalı … vekili yagılamanın başından itibaren hisse devir bedelinin nakden ödendiğini ileri sürmüş, hisse devir bedellerinin banka kanalıyla ödendiğine dair bir savunmada bulunmamıştır. Davalı vekili tarafından dosyaya sunulan 26.03.2007 havale tarihli delil listesinde davalı … tarafından muris …’e yapılan ödemelere ilişkin 5 adet banka dekontu sunulmuş, maden ruhsatının devir işlemleri ile ilgili olarak vergi, harç vs için de tanık olarak dinlenen maden mühendisi …’e … Bankası … Şubesi’nin 20.05.2002 tarihli 3.400,00 TL’lik dekontu ile ödeme yapıldığı iddia edilmiş olup, davalı tanığı … tanık olarak dinlendiği celse maden ruhsatının devri konusunda 10.000 TL ödenmesinin kararlaştırıldığını beyan etmiştir.
Bu durumda davalı vekilinin, şirket hisse devir bedellerinin banka dekontları ile ödendiğine dair açık bir beyanı bulunmadığı halde, “davalı tarafça ibraz edilen banka dekontlarının hisse devir bedellerinin ödendiğinin kanıtı olamayacağı” yönündeki mahkeme gerekçesi yerinde değil ise de dava konusu limited şirket hisseleri ve maden ruhsatının devri özel ve kendine özgü bir düzenleme koşuluna bağlanmıştır. Bunun sonucu olarak, satış da olsa bağış da olsa geçerli olabilmesi için yasanın öngördüğü resmi şekillerde yapılmaları gerekmektedir. Uyuşmazlığın çözümüne, taşınmazlarla ilgili olan ve kendi alanı ile sınırlı bulunan 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28/05/2008 tarih ve 2008/4-399 Esas, 2008/408 Karar sayılı kararının uygulanması olanaklı olmayıp uyuşmazlığın 818 sayılı BK’nın 18. maddesi ve 6762 sayılı TTK’nın 520. maddeleri ve maden ruhsatı devrine ilişkin özel koşullar kapsamında değerlendirilip çözümlenmesi gerekir. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yaşanılan yerin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, tarafların ekonomik-sosyal gücü, devir bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Buna göre mahkemece, somut olay bakımından dava konusu hisse devirleri ile maden ruhsatı devri bakımından sözleşmelerde yazılı bedellerle devir tarihindeki gerçek-piyasa rayiç değerleri arasında fahiş fark olup olmadığı konusunda olumlu olumsuz herhangi bir araştırma ve değerlendirmede bulunulmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektiği …” bildirilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/13759 Esas, 2016/9793 Karar sayılı 22/12/2016 tarihli bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce bozma ilamı doğrultusunda Eskişehir Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak, dava konusu edilen madenin …’e devri tarihinde( 16/08/2002 ) itibari ile piyasa rayiç değerinin ne miktar olabileceği, sadece harç yatırılmak suretiyle devredilip, devredilemeyeceğinin tespiti açısından mahallinde keşfen inceleme yapılarak rapor düzenlenmesi talep edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 17/05/2021 tarihli talimat raporunda; dava konusu İR:… (sicil …) nolu İşletme Ruhsat Sahasının 16/08/2002 tarihi itibariyle … tarafından …’e devri sırasında rayiç değeri hakkında yapılan inceleme, araştırma ve tespitler sonucunda dava konusu devirin yapıldığı 2002 yılında yürürlükte olan 3213 sayılı Maden Kanunun 30’uncu maddesine göre işletme ruhsat sahalarının Bakanlıkça yapılacak açık arttırma ile ihalelerinde, “Açık artırmada taban fiyat ruhsat alımına tekabül eden teminat kadar” olduğu, 2002 yılı için işletme ruhsatlarında teminat bedeli olarak hektar başına 750.000-TL alınacağının ilan edildiği ve İR:… nolu işletme ruhsatının alanı 2.065,01 hektar olduğu dikkate alındığında, İR:… nolu işletme ruhsatı için 2002 yılı taban devir bedelinin 1.548.757.500-TL olduğu, ruhsat sahası için hazırlanan işletme projesinde görünür rezervin 1.250 ton olarak beyan edildiği, işletme projesinde yıllık üretim miktarının 34 ton/yıl olduğu, temdit edilmediği sürece işletme ruhsatının 10/04/2001 ile 10/04/2011 tarihleri arasında geçerli olduğu ve devirin yapıldığı 16/08/2002 tarihi itibariyle maden hukuku açısından 9 yıllık ömrü kaldığı, 2002 yılı itibariyle üretim maliyetleri, satış fiyatı ile vergi ve yasal kesintiler dikkate alındığında İR:… Nolu İşletme Ruhsatı için rayiç tavan devir bedelinin 10.854.289283 tl olduğu, bu bilirkişi raporunda yapılan tüm hesaplamalarda elde edilen fiyatların ve bedellerin, Türk Lira’sından altı sıfırın atıldığı 31/01/2004 tarihi öncesinde TL cinsinden olduğu, İR:… nolu işletme ruhsatının devri sonrasında, devir edenin kendisinin yatırdığı teminat bedelini Maden İşleri Genel Müdürlüğünden geri alma hakkı bulunduğu dikkate alındığında, 16/08/2002 tarihli ruhsat devir işleminin taban rayiç değer üzerinden yapılmış olduğunun kabul edileceği kanaatine varıldığını bildirmişlerdir.
Mahkememizin 21/10/2021 tarihli ara kararı ile “…Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda davalı şirketin hisse devirlerinin yapıldığı 1998 ve 2004 yıllarına ilişkin muris tarafından …’e yapılan hisse devir tarihinde davalı şirketin gerçek piyasa rayiç değerinin ne olduğu, hisse devrine ilişkin sözleşmede yazılı bedel ile piyasa rayiç değeri arasında fahiş fark bulunup bulunmadığının tespiti açısından davalı şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına…” karar verilmiş olup, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 11/05/2022 havale tarihli bilirkişi raporunda; gerçek piyasa rayiç değeri bilançosu; şirketin varlıklarının kaydi değerlere göre değil satılabileceği değerler baz alınarak hazırlanmış aktiflerin muhtemel satış değerlerine göre hazırlanmış bilanço olduğunu, dosyada 1998 ve 2004 yılında hisse devir tarihlerine ait herhangi bir değerleme raporu mevcut olmadığı için şirketin kaydi değerlere göre bilançosunun incelenebildiğini, davalı şirket hisselerinin %50 ‘si 374.924,65-TL (749.849,30 x %50) özvarlık değerine karşın 250.000-TL olarak devir edildiğinin sözleşmede belirtildiğini, 06/04/2004 tarihli şirket ara bilançosu sunulamadığından şirketin hisse devir tarihine en yakın tarihli 04/06/2004 tarihli bilançosu incelendiğinde şirketin 9.720,21-TL zararı olduğu, davalı şirketin 31/12/2004 tarihli bilançosundaki 40.138,70-TL kar yerine 9.720,21 -TL zarar olduğu, aktif içerisinde yer alan 101.293,11-TL devreden KDV hesabından oluştuğu dikkate alındığında özvarlık değeri (-) 4.432,93-TL olacağını, dolayısı ile davalı şirket negatif özvarlık değerine karşın 20.000-TL olarak devir edildiğinin sözleşmede belirtildiğini, davalının salt hisse devir bedeli ile şirkete katkısı olmadığı 09/06/1998 tarihli karar ile anlaşıldığını, kararda davalının şahsına ait 8.000 m2 taşınmazı da 10 yıl süre ile şirkete bila bedel kiraladığı, kiralama karşılığı bedel almadığı, şirketin faaliyetini sağlamasına katkı sağladığı hisse devir bedeline ilaveten bu arsanın tahsisinin de değer atfettiği gözetildiğinde sözleşmede yazılı bedel ile 1998 ve 2004 yıllarında özvarlık değeri arasında fahiş fark bulunmadığı kanaatinin oluştuğunu bildirmişlerdir.
Davadaki uyuşmazlık konusu, davalı şirkete ait hisseler ile murise ait maden ruhsatının davalılardan …’e devrine ilişkin işlemlerin davacılardan mal kaçırmak amacıyla yapılıp yapılmadığı ve iptali gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
818 sayılı BK nun 18. Maddesinde bir akdin şekil ve şartlarını tayin de iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarının gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak onların hakiki ve müşterek maksatlarının aranmasının gerektiği, yazılı borç ikrarına istinat ile alacaklı sıfatını iktisap edenin başkasına karşı borçlu tarafından muvazaa iddiasının ileri sürelemeyeceği düzenleme konusu yapılmıştır.
Muvazaa tarafların yaptıkları sözleşmenin hiç hüküm doğurmaması veya görünüşteki sözleşmelerden başka bir sözleşmenin hükümlerini doğurması konusunda anlaşmalarıdır. Mevsuf muvazaanın varlığı halinde taraflar arasındaki görünürdeki işlem geçersiz olup, gizlenen işlemin geçerli olacağı yönünde bir muvazaa anlaşmasının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir. Tarafların hisse satışı değilde bağış sözleşmesi yapmak isteyerek görünürdeki satış sözleşmesinin hüküm ifade etmeyeceği yönünde anlaşmış olduklarının varlığı ispat edilmelidir. Bu anlaşmanın da görünürdeki işlemden önce yapılması gerekmektedir. Satış sözleşmelerinin esaslı unsuru bedeldir.
Noterde yapılan hisse devrine ilişkin bedelin nakden alındığı yazılıdır. Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda ibraz edilen raporda; 1998 ve 2004 yıllarında yapılan hisse devir bedellerinin kadri maruf olduğu, şirketin öz varlık değeri ile sözleşmedeki yazılı satış bedelleri arasında fahiş fark bulunmadığı, davalının şahsına ait 8.000m2 lik taşınmazı da 10 yıl süre ile şirkete bila bedel kiraladığı tespit edildiğinden müteveffa …’in şirket hisselerini …’e devrine ilişkin yapılan noter sözleşmelerindeki hisse devir bedelinin piyasa rayicine uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
Eski Ticaret Kanunun 520. Maddesinde; “… Limited şirketlerde bir payın devrinin şirket hakkında ancak şirkete bildirmek ve pay defterine kaydedilmek kaydıyla hüküm ifade edebileceği, devir hususunun pay defterine kayıt edebilmesi için ortaklardan en az 3/4 nün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayenin en az 3/4 ne sahip olmasının şart olduğu…” düzenleme konusu yapılmıştır.
11/06/1998 tarihli ve 06/04/2004 tarihli hisse devirleri noterden yapılmış olup, bu hisse devirlerine ilişkin ortaklar kurulu kararı alınarak pay defterine kaydedilmiş olduğundan TTK 520. Maddesine uygun şekilde yapılan hisse devirlerinin geçerli olduğu sonucuna varılmıştır.
Maden Ruhsatının devrine ilişkin bozma ilamı doğrultusunda yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda ibraz edilen raporda da ruhsat devrinin 16/08/2002 tarihli ruhsat devir işleminin rayiç değer üzerinden yapıldığı tespit edilmiştir.
Somut olayda, davacılar muris …’in ilk evliliğinden doğan çocukları olup, muris 13/07/1997 tarihinde davalılardan … ile evlenmiştir. Davalı şirket, 11/03/1997 tanzim tarihli kuruluş ana sözleşmesinin 5.maddesinde, şirket sermayesi 500 TL olarak bu sermayenin 495 TL …’e, 5 TL ise …’e ait olarak kurulmuştur. Daha sonradan 18/03/1997 tarihinde …isimli vekil tarafından düzeltme beyannamesi ile …’in sermaye hissesi 475 TL, …’in sermaye hissesinin ise 25 TL olarak değiştirildiği, şirketin sermaye yapısının buna göre tescil edildiği görülmüştür. 18/03/1997 tarihli işlemin geçersizliği iddia edilmiş ise de, yapılan yargılama sonucunda murisin bu işleme daha sonradan icazet verdiği gerekçesi ile işlemin geçerli olduğu sonucuna varılmış ve yargıtay onamasından da geçerek kesinleşmiştir.
11/06/1998 tarihli hisse devir sözleşmesi ile … şirketteki 475 TL tutarındaki hissesinin 250 TL’lik kısmı …e devredilmiş, 500 TL’lik şirket sermayesinin 225 TL …’e, 275 TL’de …’e ait olduğu 10/09/1998 tarih 5 nolu ortaklar kurulu kararı ile ticaret siciline tescil edilmiştir. 21/02/2001 tarihli sermaye arttırımı ile şirketin 500 TL olan sermayesi, 50.000 TL’sine yükseltilmiş, sermaye ortaklarının hisse oranları da 22.500 TL …, 27.500 TL … olmak üzere ticaret siciline tescil ettirilmiştir.
Davacılar, şirket hisselerinin devrinin muvazaalı olduğu iddiasında bulunmaktadırlar. Davacıların babası tarafından gerçekleştirilen hisse devirlerinin muvazaalı olup olmadığının tespitinde muris muvazaasının şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerekmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamında belirtildiği gibi bu tür uyuşmazlıklarda davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerekir. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan, bu yöndeki tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olguların değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mahkememizce dinlenen davacı tanıkları, …, muris … amcasının oğlu olduğunu, 1970 yılında Kalsedon madeni ile ilgili olarak araştırma yaptığını, madenin iyi bir getirisi olduğunu tespit ettiğini, …köyünde kalsedon madeninin bulunduğunu, kalsedon madeninin bulunduğu yerde bu madenin çıkarılması amacını taşıyan bir yatırım yapıldığını ve bir şirket kurulduğunu, murisin Sultanahmet’te bir aile vakfı bulunduğunu, bu vakfı yaşatmak için çok uğraştığını, bu amaçla işlerinin yürütülmesi için …ve … vekalet verdiğini, … ve …’ün ayrıldıklarını, … ile …’ün 1997 yılında evlendiklerini, …önceki eşinden 2 kızı olduğunu, çocukları ile arasının kötü olmadığını, ölene kadar hiçbir rahatsızlığı bulunmadığını, herhangi bir engelinin olmadığını, ölmeden 6 ay önce karşılaştıklarını, kızlarının Kalsedon madeninden gelecek paraya ihtiyaçlarının bulunmadığını, madeni ve şirketi devretmek konusunda kendisine baskı yapıldığını, kendisini baskı altında hissettiğini, baskı nedeniyle hisselerini devrettiğini, vicdan azabı duyduğunu, ölmeden 6 ay kadar önce evinden ayrılarak kızkardeşinin yanına taşındığını, ancak bir doğum günü sebebiyle …in evine geldiğini ve orada kalp krizi geçirerek vefat ettiğini beyan etmiştir.
Davacı tanıkları …,…, …, mahkememizde alınan beyanlarında; genel olarak murisin Kalsedon madeni ile ilgili olarak çok araştırmalar yaptığını, bu madeni ihraç eden kişi olduğunu, hiçbir geçim sıkıntısı bulunmadığını, Kalsedon madenini satmasını gerektirecek bir husus olduğundan kimseye bahsetmediğini, vakıf malları olduğunu, vakıf mallarına ilişkin hukuki danışmanlığı … ve o tarihlerde eşi olan…’e verdiğini, …’in bu çiftle çok samimi olduğunu, daha sonradan …’in eşi …’ten ayrılarak, ….’le evlendiğini, 1994-1995-1996 yıllarında … vakıf malları ile … ve eski eşi …’ün ilgilendiğini, açılan davanın kazanıldığını, bu sebeple …in de … murise ait vakıf binasına yerleştiğini, …’in çocukları ile her zaman görüştüğünü, vefatından bir süre önce kızkardeşinin yanına taşındığını, evlenmeden önce de paraya ihtiyacı olmayan bir insan olduğunu beyan etmişlerdir.
Davalı tanığı …maden mühendisi olduğunu, maden işletmeciliiği konusunda üretim yapılırken yasaya göre zorunlu olarak maden mühendisi bulunması gerektiğini, 1997 yılının nisan ayında rödevans sözleşmesi ile … ait maden işletmesinin ….in ortak olduğu ….Ltd.Şti.ne devredildiğini, 1992 yılından beri bu maden işletmesinde maden mühendisi olarak çılaştığını, murisin maden ocağına gelerek maden tetkikleri yaptığını,üretim yapmak istediği yerlerle ilgili kendilerinden görüş aldığını, 1998 yılında … ofislerinde … kendisine madeni …e devretmek istediğini söylediğini ve ruhsat değeri ile ilgili işlemlerin neler olduğunun sorulduğunu, gerekli bilgilerin verildiğini, maden ruhsatını 10.000 TL bedelle devredileceğini kendisine söylediğini, … ve … vakıflarla ilgili olarak … hanımın çok emeğinin geçtiğini söylediğini, bu nedenle burayı devretmek istediğini, o tarihte tarafların evli olduklarını, kendisinin karı koca arasında para konusunun olamayacağını söylediğini, onun da karı koca da olsa para olması gerektiğini beyan ettiğini, …o tarihlerde maden işi ile ilgilenemediğini, eşinin bu konuda daha atak olduğunu ve Kalsedon madenini tanıtıma yönelik bir mal olduğu için bunun reklamının davalı … tarafından daha iyi yapılacağını, daha iyi işletilebileceğini düşündüğü için devretmek istediğini söylediğini, maden işletme hakkının davalı Birsene 2001 yılında devredildiğini, murisin Zeki, çalışkan ancak mali durumu pek parlak olmayan bir insan olduğunu, 1992 yılından beri kendisini tanıdığını, 1997 yılında da …i tanıdığını, … hanımla evlenmesi ile beraber maden işletilmesi açısından büyük bir gelişme ve atılım olduğunu, murisin maddi durumunun iyi olmadığını ancak sefil bir vaziyette olup olmadığını bilmediğini beyan etmiştir.
Davalı tanıkları …, mayıslar köyü muhtarı olduğunu, … tanıdığını, köyde maden işlettiğini, durumunun çok kötü olduğunu, depo kirasını bile ödeyemediğini, köye ait rutubetli bir odada kaldığını, 1997 yıllarında …’in kendisine çok yardım ettiğini, bu madeninin %50 sini …e sattığını, bu paraya ihtiyacı olduğunu, hatta bu paranın … ilçesindeki bankaya havale edildiğini, parayı bankadan almaya birlikte gittiklerini, bu parayla vakıf işiyle uğracağını murise söylediğini, 2001 yılında maden ruhsatının … hanıma satıldığını, ruhsat karşılığında parasının alındığını söylediğini beyan etmiştir.
Diğer davalı tanıkları …, …, …, …, … beyanlarında genel olarak; muris … evlenmeden önce maddi durumunun iyi olmadığını, SGK dan emekli bir devlet memuru olduğunu, güzel giyindiğini , … olduğunu, dış görünüş itibariyle mali durumunun iyi olduğu intibanın uyandırdığını ancak mali durumunun kötü olduğunu, murisin vakıf işleriyle davalı …’in ilgilendiğini ve büyük bir vakıf olan … evladiyeliğinin alınmasını istediğini ancak masraf gerektirdiği için bu masrafı karşılayamadığını, bir madeni olduğunu, ancak bu madenden gelir elde edemediğini, … hamının evlenmeden önce mali durumunun iyi olduğunu, …oturduğunu, evlendikten sonra da murisin valizi ile beraber … evine yerleştiğini, hatta madeni … hanıma bırakmak istediğini, kendisinin vakıf işleri ile ilgilenmek istediğini, vakıf ile madenin bir arada yürümediğini, tanıklardan …’e söylediği, kızlarının madenle ilgilenmediğini, bu nedenle madenin … hanıma bırakılmasında herhangi bir sıkıntı çıkmayacağını, … Hanımın …’deki madene yatırım yaptığını, daha önceden de…’de maden sahasının yakınında satın aldığı arsaya yatırımlar yaptığını, bu yatırımların şirket işlerinde kullanıldığını, madenle ilgili bütün ödemelerin … Hanım tarafından yapıldığını, avukatlık işlerinden gelen kazancın maden işine yatırıldığını tanıklardan …’e söylediği, davalı …’in daha bilgili, becerikli, maden işini daha iyi yapacağı düşüncesi ile madeni … devretmek istediğini, tanıklardan …’da …’le …’de tanıştıklarını, maden ocağını gördüğünü, … Beyin ocak işletmesinin altından kalkabildiğini, bu işin büyütülmesi, ham madde yerine mamül maddeye dönüştürülmesi, pazarlanması gerektiğini, bu işin … beyin altından kalkabileceği iş olmadığını, bunun yapılması için damatlarının ikna edilmesini kendisinden istediğini, ancak damatlarının bu işe yanaşmadığını, ….’le evlendikten sonra maden işinde atılım yaptıklarını, hatta Çin’le bile ilişki kurulduğunu, … hanımla evlendikten sonra … beyin işlerinin düzeldiğini, … hanımın hem maden işini hemde avukatlık işini sürdürdüğünü ancak taş işine yeterince vakit ayıramadığını beyan etmişlerdir.
11/06/1998 tarihli hisse devir sözleşmesi ie, 06/04/2004 tarihli noterden yapılan hisse devir sözleşmelerinde bedelin nakden ve peşinen alındığı ve herhangi bir alacağın kalmadığı belirtilmiştir. Davalı …, murisle evlendiğinde murisin maddi durumunun kötü olduğunu, murisin vakıf işleri ile ilgilendiğini, avukatlığını yaptığını, evlendikten sonra da davalı şirketin tüm işlemlerinin kendisinin yüklendiğini, bunların karşılığında herhangi bir bedel almadığını, karşılıksız olarak çalıştığını, bu şekilde murisin maddi durumunun düzeldiğini, madenin gelir elde etmeye başladığını ve hatta kendi kızının bile madende çalıştığını, hep birlikte çalışarak madenin gelişmesine katkıda bulunduklarını dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmıştır. Hisse devir sözleşmelerinde yazılan ve nakten ödenen devir bedellerinin ile maden ruhsatının devrine ilişkin ödenen bedelin piyasa rayiçlerine uygun olduğu bilirkişi raporları ile tespit edildiğinden murisin gerçek iradesinin hisselerini ve maden ruhsatını devretmek olduğu, mirasçılarından mal kaçırmak maksadıyla devir işlemi yapmadığı, BK nun 18. Maddesinde tanımlanan muvazaanın gerçekleşmediği, maden ruhsat devir işleminin usulüne uygun şekilde bedeli ödenerek, şirket hisse devirlerinin TTK nun 520. Maddesine uygun şekilde yapıldığı anlaşıldığından açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davacının davasının Reddine,
2-Harçlar yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 80,70-TL’nin, peşin alınan 1.350,00-TL harçtan mahsubu ile fazla harç olan 1.269,30-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 16.000,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davalı … Ltd. Şti. tarafından aşağıda dökümü yapılan 1.700-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
6-Davalı … tarafından aşağıda dökümü yapılan 570-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
7-Davacı ve davalılar tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı … vekili ile davalı şirket vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 15 günlük sürede temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi 15/09/2022

Başkan …
E-imzalıdır.
Üye …
E-imzalıdır.
Üye …
E-imzalıdır.
Katip …
E-imzalıdır.

Harç Beyanı
Karar Harcı : 80,70 TL
Peşin Harç : 1.350 TL
İade Harç : 1.269,30- TL