Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/890 E. 2019/734 K. 09.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/887 Esas
KARAR NO : 2019/680

DAVA : Sözleşmenin Uyarlanması
DAVA TARİHİ : 26/09/2018
KARAR TARİHİ : 27/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin Uyarlanması davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 26/09/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketlerin kamuoyunda … Şirketinin Hissedarları ve Grup Şirketleri olduğunu, müvekkili şirketlerin … Tic. Ve A.Ş. ünvanını aldığını ve tüm şirketin … A.Ş. İle birleştiğini, müvekkillerinden… A.Ş. ile davalı banka arasında genel kredi sözleşmesinin akdedildiğini, diğer davacıların ise davaya konu genel kredi sözleşmesinin tarafı ve müteselsil kefili konumunda olduklarını, sözleşmenin esas borçlusu olan … A.Ş.’nin geçmişinde hiçbir zaman borca batık olmadığını, Öz Taşınmazları ve aktif varlıkları ile her zaman iyi durumda olan bir şirket niteliğinde bulunduğunu, borçlu … A.Ş.’nin hem iş kollarını geliştirmek, hem yatırım yapmak, ülke ekonomisine katma değer kazanmak ve tabii olarak da para kazanmak için davalı ile Yabancı Para Borcuna İlişkin 04/12/2013 tarihinde 57.000.000 Euro limitli kredi sözleşmesinin akdedildiğini, müvekkili şirketlerin dava konusu sözleşmenin kefili olmaları sebebiyle huzurdaki davada hukuki yararlarının mevcut olduğunu, sözleşmeye göre asıl alacak olarak 54.153.367,23 TL davalı tarafından müvekkili şirketlerden talep edildiğini, … 10. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile konu takibe taşındığını, ipotekli takipten önce davalı tarafından usule uygun hesap kat ihtarının yollanmaması, ayrıca yürütülen takipte hukuka aykırı durumların olmasından bahisle müvekkili şirketler ve esas borçlu … A.Ş. tarafından davalı aleyhine … 12. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayıl dava dosyası ile dava açıldığını ve bu davanın halen derdest olduğunu, taraflar arasında akdedilen dava konusu sözleşme uyarınca davalıya Antalya, Bursa, Mudanya, Milas, Marmaris bölgelerinin en değerli yerlerinde bulunan meskenler, iş yerleri, binalar, turistik tesisler ipotek olarak verildiğini, davalının kendini tam bir garanti altına aldığını, bu taşınmazların değerlerini talep edilen alacak değeri olan yaklaşık 55.000.000 TL’nin kat be kat aştığını, davalının kredi limiti olarak 54.000.000 Euro belirlemesine rağmen, kullandırdığı kredi 16.000.000 Euro olduğunu, bu yönü ile aldığı ipoteklerin 54.000.000 Euro üzerinden olduğunu ama kullandırılan ve hali hazırda talep edilen 54.000.000 TL olduğunu, davalı tarafından alacak olarak talep edilen bedelin bahse konu kredi ve kefalet sözleşmesine dayanılmakta olduğunu, kredi kullanım tarihinde gerek esas borçlu gerekse kefil olarak müvekkillerinin faal ve iyi durumda şirketler olduğunu, kefil sıfatına haiz müvekkili şirketler ve esas borçlu, davalıya alacağını karşılayabilmek adına her türlü garantiyi fazlasıyla verdiğini, ayrıca imkanları nezdinde nakit ödeme yapıldığını, burada sözleşmenin ilk kurulduğu andan itibaren müvekkillerinin tamami ile iyi niyetli ve uyum içerisinde davalı yararına hareket ettiklerini, davaya konu sözleşmenin kurulmasından sonra öngörülemez ve öngörülmesi de beklenemez olağan üstü olayların varlığı, bu olayların oluşu, olayların evveliyatı, neticeleri, 13 Eylül 2018 tarih ve 30534 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Korumu Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar ile yapılan düzenlemeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dava konusu sözleşmede davalı bankanın tam bir garanti içinde olmasına karşın, kefil olarak bulunan müvekkili şirketlerin aşırı ifa güçlüğü içerisine itildiğini beyan ederek, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin ifa şeklinin ve zamanın şartlara ve 13 Eylül 2018 tarih ve 30534 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda DEğişiklik Yapılmasına Dair Kararla yapılan düzenlemeler kapsamına göre yeniden uyarlanmasını talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş olup, davalı vekili tarafından mahkememize sunulan 16/11/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacılar ve dava dışı grup firmaları ile müvekkili banka arasında akdedilen kredi sözleşmeleri ve söz konusu kredi sözlemelerinin ayrılmaz parçası olan kefaletname sözleşmeleri kapsamında davacılar ve dava dışı grup firmaları adına kredilerin kullandırıldığını, söz konusu kredi sözleşmeleri kapsamında müvekkili banka nezdindeki kredi borçlarının ödenmemesi üzerine kat ihtarnamelerinin keşide dildiğini, davacılar ve dava dışı borçluların müvekkili banka nezdindeki borçlarını ödemelerinin ihtar edildiğini, davacılar ve dava dışı borçlular adına söz konusu kat ihtarnamelerinin usulüne uygun bir şekilde tebliğ edildiğini, akabinde müvekkili banka alacağının tahsili amacıyla … 10. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ipotekli taşınmazların paraya çevrilmesi yoluyla takip işlemlerinin başlatıldığını, müvekkili banka alacağının tahsili için başlatılan takip işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduklarını, takibe konu taşınmazlar kaydında müvekkili banka lehine verilen ipoteklerin dava dilekçesinde beyan edildiği üzere davada yasal dayanak olarak gösterilmesi ve davacıların iyi niyetli olduğunu gösterir nitelikte oluğunu kabul etmelerinin mümkün olmadığını, müvekkili banka ile davacılar arasında akdedilen sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerin geri ödenmesinin teminatını teşkil eden ipotekli taşınmazların davacıların iyi niyetli olduğu hususuna ve işbu davaya dayanak olarak ileri sürülmesi abesle iştigal ettiğini, dava konusu kredi işlemlerinde mevcut risk karşısında kredinin teminatlandırılması ticari hayatın olağan akışından kaynaklandığını, bu itibarla davacıların ipotekli taşınmazlara yönelik iyi niyetli olduklarına dair talep ve beyanlarının mümkün olmadığını, sözleşmeye bağlılık, sözleşme serbestisi, dürüstlük kuralı, hakkın kötü niye kullanılması, hukuksal güvenlik ilkeleri ile sözleşmeye konu edimler arasındaki dengeyi aşırı şekilde bozan beklenmeyen hal kurumanın hiçbir koşulunun gerçekleşmemesi nedeni ile davacıların uyarlama istemeyeceği gibi, kredi sözleşmesinin özelliği, finans kuruluşu olan davalı müvekkili bankanın çalışma şekil, vadeli kredilerde ödeme planları belirlenirken sağlanan fonların mal oluş bedeli, faiz, amortisman, refinansman giderleri, idari masrafları, belli bir riziko primi, kar payı, vergiler gibi başlangıçta göz önünde tutulduğu takdirde ve hatta enflasyonunda getireceği yüklerde hesaba katıldığında uyarlama talep edilemeyeceği, davacılar vekilinin huzurdaki davaya dayanak yaratmak amacıyla ileri sürdüğü gelişmeler ve sürecin davayı haklı kılmadığı gibi hukuken kabul edilmesininde mümkün olamayacağını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
… 12. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosya celp edilmiş, tetkikinde; dosyamız davacıları … A.Ş., … A.Ş., …A.ş. … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş. tarafından dosyamız davalısı … A.Ş. aleyhinde açmış olduğu … 10. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibin iptaline ilişkin davalarında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılmış ise de kredi hesap katının usule uygun şekilde tebliğ edilmediği, ipotek takibinin tüm taraflara sirayet ettirilmediği, kredi sözleşmelerindeki faizlerin fazla uygulandığı, ipotek borçlusunun sorumluluğu saptanıp borcun miktarının belirlenmesi gerektiği, ödeme emrinde belirtilen 30 günlük süreler geçmeden taşınmazın satış işleminin yapıldığı, aynı konu ve borç ile alakalı 2 adet aynı ödeme emrinin aynı taraflara gönderildiği, bu sebeplerle hukuka aykırı takibin iptalinin talep edildiği görülmüştür.
Davacılar TBK 138. Maddesi ve 13 Eylül 2018 tarihli 30534 sayılı resmi gazetede yayınlanan Türk Parasının Değerinin Korunması hakkındaki 32. Sayılı karar ile değişiklik yapılmasına dair karar ile yapılan düzenlemeye göre dövize endeksli Genel Kredi Sözleşmesinin yeniden uyarlanmasını talep etmiştir.
Yargıtay tarafından benimsenen ve sözleşmeye bağlılık ilkesinin istinasını oluşturan, uyarlama davası, TBK.’nun 138.maddesinde düzenlenerek yasalaştırılmış, “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. İlgi maddenin gerekçesinde de ; “Bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. İmkânsızlık kavramından farklı olan aşırı ifa güçlüğüne dayanan uyarlama isteminin temeli, Türk Medenî Kanununun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kurallarıdır. Ancak, sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması ya da dönme hakkının kullanılması, şu dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlıdır.
a.Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olmalıdır.
b.Bu durum borçludan kaynaklanmamış olmalıdır.
c.Bu durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalıdır.
d.Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.
Maddeye göre, uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir. Bunun mümkün olmaması hâlinde borçlu, sözleşmeden dönebilir; sürekli edimli sözleşmelerde ise kural olarak, fesih hakkını kullanır.” denilerek uygulamada kabul edilen uyarlama davasının yasa maddesi haline getirildiği belirtilmiştir.
Dava dışı … A.Ş. İle davalı banka ile 04/12/2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi akdedilmiş, kredi sözleşmesi kapsamında 04/12/2103 tarihli 16.000,00 EURO bedelli ve 07/03/2014 tarihli 57.000,00 EURO bedelli cari hesap kredi sözleşmeleri kapsamında krediler kullandırılmıştır.
Davacılar dava dışı … A.Ş. İle imzalanan Genel Kredi Sözleşmelerinin müşterek borçlu ve müteselsil kefilleridir. Davacılar aynı zamanda borcun teminatı olarak limit ipotekleri de verilmiştir.
Davalı … 15. Noterliğinin … tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hesabı kat etmiş, toplam 49.713.989,24 TL nakdi kredi borcunun faizi ile birlikte ödenmesini davalılardan talep etmiştir. Hesabın kat edilmesi ile birlikte borç muaccel hale gelmiştir. Borcun ödenmemesi üzerine davalı tarafından … 10. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi yapılmış, davacı borçlular tarafından takibin iptali için … 12. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile dava açılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12/11/2014 tarihli kararında belirtildiği şekilde Türkiye’de meydana gelen ekonomik krizlerin ve kur artışlarının sıklığı Türkiye ekonomisi dikkate alındığında öngörülebilirdir. Bu nedenle dövize endeksli bir sözleşme imzalamayı kabul eden bir kişinin kurdaki dalgalanmaları da öngörmesi gerekmektedir. TBK’nun 138. maddesinde yer alan yabancı para borçları bakımından da uygulanabileceği hükmünün somut olayda uygulanabilmesi için TBK’nun 138. Maddesinde belirlenen 4 şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Dövize endeksli bir sözleşmeyi davacılar kefil sıfatı ile imzalamışlar aynı zamanda borcun teminatını teşkil etmek üzere de ipotek vermişlerdir. Davalı tarafından 13/09/2018 tarih, 30534 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 Sayılı kararda değişiklik yapılmasına dair kanundan önce 26/04/2018 tarihinde hesap kat edilerek alacak muaccel hale getirilmiş ve borcun teminatını oluşturan ipoteklerin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi yapılmıştır. Davacıların ipoteklerin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldıktan sonra sözleşmenin uyarlanmasını istemeleri TBK’nun 138. Maddesindeki şartlarla uyuşmadığı gibi Türk Parasının Kıymetinin Korunması Hakkındaki 32 sayılı kararda değişiklik yapılasına dair kanunda belirlenen esaslarla da uyuşmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 44,40 TL’nin, başlangıçta yatırılan 6.831,00 TL peşin harcın mahsubu ile fazla harç olan 6.786,60 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 29.950,00 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayacak olan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341. maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 27/06/2019

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır

HARÇ BEYANI
44,40 TL K.H.
6.831,00 TL P.H.
6.786,60 TL B.H.

¸İşbu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden e-imza ile imzalanmıştır.