Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/769 E. 2019/279 K. 26.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/769 Esas
KARAR NO : 2019/279

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/08/2018
KARAR TARİHİ : 26/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasında ve mahkememiz dosyası ile birleşen İstanbul 4.ATM’nin 2018/792 esas ve İstanbul 5.ATM’nin 2018/793 esas sayılı dosya İtirazın İptali davalarıının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada, davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin kurucu ortakları … ve … olduğunu, kurucu ortakların, moda, tasarım, reklam, marka yönetimi, iletişimi ve pazarlaması alanlarında uzun yıllardan beri hem Türkiye’deki birçok büyük markalarla ve hem de uluslararası bilinirliği olan dünya markalarıyla çalıştığını, bu çalışmalar nedeniyle son derece kıymetli know-how’a, tecrübeye ve network ağına sahip olduklarını, davalı yanın, kurucu ortakların sektördeki başarıları nedeniyle namlarını duyarak kendileriyle iletişime geçtiğini, kendisine ait markaya danışmanlık yapılması yönünde 07.03.2018 tarihinde ilk görüşmeyi yaptığını, kaybedecek zamanı olmadığını, bir an önce danışmanlık alarak markasını büyütmesi gerektiğini ve kendileri ile çalışmak istediği yönünde yoğun ve ısrarlı taleplerde bulunduğunu, 22.03.2018 tarihinde ikinci görüşme gerçekleştirildiğini ve kurucu ortaklar tarafından davalıya ilk sunum yapıldığını, davalı şirket yetkilisinin talebi ile 29.03.2018 tarihinde, danışmanlık içeriği ve bütçesini içerir bu sunumun davalı şirketin bir diğer yetkilisine de yapıldığını, yapılan bu sunum neticesinde davalı yanın, taraflar arasında sözleşme kurulmasını talep ettiğini, müvekkili şirketin kurucu ortaklarının ise ileride kurulacak şirket adına bu sözleşmeye taraf olabileceklerini açıkça bildirdiğini, bu görüşmede sözleşmenin 01.04.2018 tarihinde yürürlüğe girmesi ve 1 yıl süreyle devam etmesinin taraflar arasında karara bağlanmak suretiyle, sözleşmenin tarafların sözlü irade beyanlarıyla kurulduğunu, “marka danışmanlık sözleşmesi”nin imza altına alındığını, sözleşmenin imzalanması sürecinde davalı şirket yetkilisinin bir kısım basiretli tacir kavramına ve işleyişine yakışmayan tutum ve davranışlarıyla karşılaşılmış ise de danışmanlık ilişkisinin devam ettiğini, taraflar arasında yapılan sözleşme davalı yan tarafından süresinden fiilen haksız ve hukuka aykırı bir şekilde tek taraflı feshedildiğini, müvekkilinin bu sözleşme sebebiyle oluşmuş müspet ve menfi zararları bulunduğunu, her ne kadar taraflar arasında akdedilen sözleşmede danışmanlık bedelinin ilk iki aydan sonrası için 30.000 TL+KDV olarak belirlenmiş olsa da, müvekkilinin mevcut zararın miktarının tespitinin şimdilik mümkün olmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye güvenerek yapmış olduğu harcamalar, almadığı işler, 3.kişilerden alınan hizmetler vb. tüm zararların bilirkişi marifetiyle hesaplanarak öncelikle müvekkilinin menfi/müspet tüm zararlarının tespiti gerektiğini, tüm bu nedenlerle işbu davanın belirsiz alacak davası olarak açılması zorunluluğunun hâsıl olduğunu bildirerek sözleşmenin davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak feshedildiğinin tespitine, davanın belirsiz alacak davası olarak kabulüne, müvekkilinin, sözleşmenin haksız ve hukuka aykırı feshinden kaynaklanan doğmuş ve doğabilecek olan her türlü menfi ve müspet zararın tespiti ile şimdilik 1.000,00-TL’sinin tazminine, huzurdaki davaya konu zarara sözleşmenin haksız fesih tarihi olan 19.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek TCMB avans faiz uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; Müvekkili şirketin, 2013 yılında kurucu ortak …’ın 20 yıllık moda tecrübesi ve onlarca çalışanın emeği ile 4 yıllık bir arge çalışması sonucu kurulduğunu, …’ın, … ile eski hukukuna dayanarak ve markasının görselini güçlendirmek gayesiyle davacı şirketin ortaklarının teklifini tüm iyi niyetiyle kabul ettiğini, … ve …. ile müvekkili şirket yetkilisi arasında bunun üzerine görüşmeler yapılmaya devam ettiğini ve görüşmeler neticesinde çekimlerin yanı sıra markaya yeni bir imaj oluşturmak için logo, web sitesi tasarım ve içeriği, ambalaj, display, sosyal medya yönetimi, satış geliştirme gibi markanın konseptini geliştirecek diğer hizmetlerin de yerine getirilmesi adı altında müvekkili şirkete “marka hizmeti verilmesi” hususunda anlaşıldığını, bu hizmetlerin yerine getirilebilmesi için de Salı ve Perşembe günü olmak üzere müvekkili şirketin ofisinde çalışmak üzere anlaşıldığını, hatta “Nisan ayı marka danışmanlık bedeli” adı altında kesilen faturanın, … hesabına yatırıldığını, dava dışı şahıslarla müvekkili arasında kurulan ticari ilişkinin bu şekilde devam ettiğini, ancak sorunlar gün yüzüne çıkmaya başladığını, özellikle dava dışı şahısların işleri savsaklamaya başladığını, internet sitesi içeriklerini, logo tasarımlarını hala bitirmediklerini ve satış pazarlama faaliyetlerini bir türlü bitiremediklerini, müvekkilinin bir yandan yaklaşan yaz ayı ile birlikte ten takısının satışının pik yaptığı dönemi kaçırmak istememekte bir yandan da davacı şirketin sürekli olarak geciktirdiği ve eksik ve ayıplı olarak ifa ettiği edimlerini tamamlamasını ve kendilerine çeki düzen vermelerini beklediğini, bu sırada söz konusu şahısların şirket kurduklarını beyan ederek müvekkili şirketi kurucusu oldukları şirketle anlaşma yapmaya razı ettiğini, yaz sezonunun gelmesi ve bir an önce ürünlerinin satışına başlanacağı inancıyla davacı taraf ile 07.06.2018 tarihinde anlaşma akdedildiğini, ancak davacı tarafın sözleşmede üstlendiği edimleri yerine getirmediğini ve Haziran ayının ortasına gelinmesine ortaya tam, eksiksiz ve taahhüt ettiği sürelerde bir eser koyamadığını, müvekkili şirketin markası ve yaptığı işlerle ilgili şirket çalışanlarının önünde hakaret dolu sözlerde bulunulduğunu, hem beklenen hizmeti davacıdan alamadığı gibi hem de çalışanlarının önünde küçük düşürüldüğünü, davacı şirket yetkililerine burada bu şekilde konuşamayacaklarını kendilerine belirttiğini, bizzat davacı yanın hakaretleriyle ve tehditvari söylemleriyle gerilen ortamda müvekkilinin davacının şirket yetkililerinin dışarı çıkmalarını söylemekten başka bir şansı kalmadığını, bunun bir fesih iradesi olarak kabul edilemeyeceğini, karşı tarafı aradıklarını ve yarım kalan işlerin tamamlanması için davacı tarafla yeniden konuşma konusunda iyi niyetli bir tutum sergilemişse de 25 Haziran 2018 tarihinde karşı tarafın sözleşmeyi feshettiği yönündeki bildirimle sarsıldıklarını, davacının haksız bir biçimde sözleşmeyi feshetmiş olduğu halde işbu haksız ve mesnetsiz davayı ikame ederek müvekkilinin sırtından haksız ve mesnetsiz kazanç peşine düştüğünü bildirerek huzurda görülen davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edilmiş ise de işbu dava belirsiz alacak davası olarak açılamayacağından davanın usulden reddi gerektiğini beyan etmiştir.
Asıl davada taraflar arasındaki marka danışmanlık sözleşmesinin davalı tarafından haksız fesh edildiğinin tespiti, haksız fesih nedeni ile oluşan müspet ve menfi zararların tespit ve tahsili istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nun 115/2. maddesinde “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
HMK’nun 107.maddesinde belirsiz alacak davasının “…davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklının hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktarı yada değeri belirtmek sureti ile…” açılabileceği düzenlenmiştir.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gerekir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Davacı davalıya çekmiş olduğu 25.06.2018 tarihli ihtarnamesinde müspet ve menfi zararlarının 281.000 TL + KDV olduğunu ihtar etmiş ve ödeme istemiştir. Bu ihtarname ile davacı alacağını belirlemiştir.
Davacı davasını belirsiz alacak davası olarak açmıştır. Davacının dava konusu ettiği alacak, miktarı belli olduğundan belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğinden davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacının ASIL DAVASININ dava şartı yokluğu nedeni ile REDDİNE,
2-Bu dosya ile birleşen … 4.ATM’nin … esas ve … 5.ATM’nin … esas sayılı dosyalarının bu dosyadan tefriki ile başka bir esasa kaydedilmesine,
Asıl dava yönünden;
2-Harçlar yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 44,40 TL’nin, peşin alınan 35,90 TL harçtan mahsubu bakiye 8,50 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
5-Bu dosya ile birleşen … 4.ATM’nin … esas ve … 5.ATM’nin … esas sayılı dosyalarının bu dosyadan tefriki ile başka bir esasa kaydedilmesine karar verildiğinden, bu davalara ilişkin harç ve masraflara ilişkin hükmün tefrik edilen yeni esas dosyasında nazara alınmasına,
dair davacı vekilinin yüzüne karşı diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.26/03/2019

Katip …

Hakim …